Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Konuya girmeden önce bir itirafta bulunmak istiyoruz. Erdoğan-Bush görüşmesinden önce "bundan bir şey çıkmayacağını" yazmıştık. Bu düşüncemizi görüşmenin ardından da sürdürmüştük.Türkiye'deki beklentiler Kuzey Irak'a dönük olduğu için, Washington'un bu kez ortaya attığı "istihbarat paylaşımı" kavramı ile PKK'yı "ortak düşman" ilan etmesini "yeni oyalama taktikleri" olarak değerlendirmiştik. Sadece 2003'ten bu yana meydana gelen gelişmeler değil, aynı zamanda Bush yönetiminin atadığı "PKK koordinatörü" General Ralston'ın bile üstelik Erdoğan-Bush görüşmesinin gerçekleştiği bir sırada "Türkiye'ye verilen sözleri tutmadık" demesi bu kanaatimizi pekiştirmişti. Oysa sonuç bir hayli farklı çıktı. Şimdi her iki başkentte, sadece PKK'ya dönük işbirliği değil, geniş kapsamlı "stratejik işbirliği"nin yeniden canlandırılması için çaba sarf edildiğini görüyoruz. 5 Kasım'da gerçekleşen Erdoğan-Bush görüşmesiyle daha yapıcı bir zemine oturtulduğu anlaşılan Türk-Amerikan ilişkileri, Cumhurbaşkanı Gül'ün 8 Ocak'ta Amerikalı mevkidaşıyla aynı mekânda yapacağı görüşmeyle yeni gelişmeler kaydedeceğe benziyor. Nitekim, önceki gün bir açıklama yapan Beyaz Saray sözcüsü Scott Stanzel, Gül-Bush görüşmesinde PKK ile Kuzey Irak meselelerinin yanı sıra Irak, Afganistan, Lübnan ve Ortadoğu gibi konuların da ele alınacağını açıkladı.Başkan Bush'un, kısa bir süre önce Pakistan'ı ziyaret edip kilit konumda olan tüm siyasi oyuncularla görüşen Gül'den bu ülkedeki gelişmeler hakkında fikirlerini isteyeceği de kesin.Bush'un Gül ile görüştükten hemen sonra İsrail, Batı Şeria, Kuveyt, Bahreyn, BAE ve Mısır'ı kapsayan bir geziye çıkacak olması ise, iki devlet başkanının yapacakları bu görüşmenin önemini ABD tarafı için daha da artırdığı ortada.Bu arada, Bush'un, Cumhurbaşkanı Gül'den, dünya gündeminin 2008'deki en hararetli konularından biri olacağına kesin gözüyle bakılan ve her iki ülkeyi de yakından ilgilendiren Kosova meselesiyle ilgili düşüncelerini isteyeceği de kesin. Geniş bir coğrafyaya yayılmış olan dünya meselelerinde bu şekilde görüş alışverişinde bulunulup bazı kararlara varılması, tabii ki, alelade ilişkiler içinde olan ülkelere has bir durum değil. Aksine, bu durum söz konusu ilişkinin çok farklı bir düzeyde olduğunu gösterir. Bush, Gül'den soracak Ankara ile Washington'un, ilişkileri açısından son dört yıldır yaşanan ciddi türbülanstan sonra, şimdi yeniden yakalanan ivmeyi 2008'de kaybetmek isteyeceklerini de hiç sanmıyoruz. Bu nedenle, yeni yılın Türk-Amerikan ilişkileri açısından olumlu gelişmelere gebe olduğunu düşünüyoruz. Bunu bazıları kuşkusuz "Türkiye ABD'nin kucağına oturmaya hazırlanıyor" diye yorumlayacaktır. Buna söylenecek tek şey var. Washington, 2003'te olduğu gibi, Türkiye'yi "çantada keklik" gördüğü sürece Ankara ile ilişkilerinin bozulmaya daha yatkın olduğunu artık daha iyi anlıyor. Bu arada, Türkiye'nin her iki ülkeyi yakından ilgilendiren bölgesel konulardaki görüşlerini yabana atmamanın sakıncalarını da daha iyi kavrıyor. Bu ise bir "kucağa oturmaya" değil, ilişkilerde ortak çıkarlar ekseninde gelişen yeni bir döneme işaret ediyor. sidiz@milliyet.com.tr İlişkiler olumlu gelişecek