Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Mavi Marmara gemisinde olanları soruşturmak üzere uluslararası bir komisyonun kurulması için çağrıda bulundu. Buna göre, Yeni Zelanda’nın eski başbakanlarından Sir Geoffrey Palmer’ın başkanlığını yapacağı komisyonda İsrail ve ABD de yer alacak. Ancak, Ankara’nın bu çağrıya tepkisinin ne olduğunu anlayamadık.
İlk etapta çıkan “Genel Sekreter uluslararası soruşturma talebimizi kabul etti” türünden heyecanlı haberlere rağmen, hükümet bu konuda renk vermedi. “Biz mi atladık?” diye dışişlerinin sitesine baktık, ama orada da bir şey yoktu.
Bundan, Ban Ki-mun’un önerdiği soruşturma formatının AKP iktidarının hoşuna gitmediğini çıkarmak durumundayız.
AKP kanadında, İsrail ve ABD’nin yer alacakları bir komisyonun “nesnel” olamayacağı görüşünün hâkim olduğunu tahmin etmek güç değil. Neyse ki İsrail’in, Ban Ki-mun’un çağrısını reddetmesi ve soruşturmanın kendisi tarafından yapılacağını açıklaması Ankara’yı da bu çağrı konusundaki görüşünü ortaya koyma sorumluluğundan kurtardı.

AKP’nin nesnelliği
Fakat işaret ettiğimiz hususlar bile, bu “soruşturma meselesinin” Türkiye’nin sandığından çok daha çetrefil olacağını gösteriyor.
Her şeyden önce, Doğu Akdeniz’deki olayın acilen soruşturulmasını istese de, Washington’un İsrail’in ortaya koyduğu soruşturma formatını benimsediği ilk günden biliniyor. ABD aslında Ban Ki-mun’un çağrısını da destekledi, zira orada önerilen komisyonda İsrail’in yanı sıra kendisinin de yer alıp süreci etkileme yeteneğine sahip olacağını biliyor.
Öte yandan, AKP iktidarının, “nesnellik” kavramını vurgulamak suretiyle kendisini de mercek altına itmiş olacağını anlayıp anlamadığı belli değil. Oysa uluslararası soruşturma komisyonlarının ele aldıkları konulara “çok taraflı” bakma alışkanlıkları var. Nitekim İsrail’in Gazze saldırısını soruşturan ve Başbakan Erdoğan’ın da sık sık atıfta bulunduğu “Goldstone Raporu”nda izlenen yol da buydu. O rapor sadece İsrail’in değil, Hamas’ın da savaş suçu işlediğini kayda geçirmişti.

Komisyon Türkiye’ye bakacak
Özetle Mavi Marmara için kurulacak bir uluslararası komisyon sadece İsrail tarafına bakmayacak. Türkiye tarafına da bakıp AKP-İHH ilişkisini de araştıracak. Bu örgütün bir “sivil toplum örgütü” değil, “hükümetin himayesinde İsrail karşıtı İslami bir örgüt” olduğu izlenimi de zaten Batı’da yayılıyor şu anda.
İHH’nın ocak ayında Mısır’ın Gazze’ye uyguladığı ambargoyu delme girişiminde ve bu çerçevede Mısırlı güvenlik güçleriyle yaşanan arbedede oynadığı rol de anımsatılıyor. O eyleme katılan “aktivistler” arasında TBMM Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı AKP’li Murat Mercan ile diğer bazı AKP’li milletvekillerinin de bulundukları özellikle vurgulanıyor.
AKP’nin hoşuna gitmese de “nesnel olduğunu” iddia eden herhangi bir uluslararası komisyon bu hususlara da eşyanın tabiatı gereğince yer vermek zorunda kalacaktır. ABD, bir yandan İsrail’i savunma güdüsüyle, diğer yandan Erdoğan’a karşı artan tepkisini yansıtmak için bunun olmasını sağlayacaktır.
Türkiye’nin bu konuda Rusya ve Çin gibi Güvenlik Konseyi’nin diğer daimi üyelerine ne kadar güvenebileceği de şüpheli. Kulağımıza gelenlere bakılacak olursa, “Çeçenistan ve Dağıstan duyarlılığı” olan Moskova ile “Doğu Türkistan duyarlılığı” olan Beijing, “kışkırtıcı bir İslami eylem grubu” olarak algıladıkları İHH’ya zaten fazla sempati beslemiyorlar.

Tansiyonu artırma yolu
Konuştuğumuz diplomatik çevreler, AKP ile İHH arasında bağlantı varsa bu iki ülkenin de bunun ortaya çıkarılmasını isteyeceklerini belirtiyorlar. Bu “görünen gerçekleri” yazdığımızda bize “nefret mesajları” yağar genelde. Kuşkusuz gene olacaktır. Nedense dünyanın acı ve yalın gerçekleri bizde bazılarını rahatsız ediyor.
Fakat önemli olan bu değil. Önemli ve tehlikeli olan, Başbakan Erdoğan’ın bu yalın ve acı gerçekler karşısında ve Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları uğruna, kamuoyunu yatıştıracağına, tansiyonu arttırma yolunu benimsemiş olmasıdır. Oysa bu işin istediği gibi sonuçlanmayacağı bizce gün gibi ortada.