Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suriye’ye askeri müdahale bir senaryo olmaktan çıktı. Başta ABD, İngiltere ve Fransa’dan gelen açıklamalar ve Türkiye’nin ilgili kurumlarında yaşanan hareketlilik bunun en önemli işaretleri.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Milliyet’e yaptığı, “Bir ‘Gönüllüler Koalisyonu’ kurulursa buna katılırız” açıklamasının ardından genel tabloya baktığımızda üç parametre karşımıza çıkıyor.
Birincisi, bir koalisyon kurulursa bunun hedefinin ne olacağı.
Başka bir deyişle olası müdahale sonucunda amaç Esad’ın burnunu sürtmek mi, Esad’ı yok etmek mi yoksa Suriye’yi yeniden yaratmak mı?
Müdahalenin politik amacı askeri operasyonun da çapını belirleyecek.
İkinci konu, müdahaleye destek veren aktörlerin kendi aralarında bu politik hedef konusunda ne oranda tam uzlaşma ile hareket edecekleri.
Üçüncüsü ise bu müdahalenin savunanlara maliyeti?
Özellikle maliyet konusu Türkiye açısından sonuçları yıllarca sürecek bir tabloyu ortaya koyacak. Çünkü ne ABD’nin ne İngiltere’nin ne Fransa’nın ne Suudi Arabistan’ın ne de Katar’ın Esad rejimi ile 900 kilometrelik bir sınırı var.
Örneğin Türkiye, ABD’nin, 20 yıl dövmesine rağmen koltuğundan indiremediği Saddam’ın hükümranlığına işgalle son vermesinin sonuçlarını 20 yıldır yaşıyor ve daha çok yaşayacak.
Üstelik Suriye’de Ankara başından beri Esad rejimine açıktan karşı safta yer alıyor.
Olası müdahale ve sonuçları, akademik çevrelerde kaba hatlarıyla bu noktalar üzerinden tartışılıyor.

Ankara, Kosova modelinden yana
İşin sıcak tarafına gelince...
Hükümet ve Genelkurmay, BM ya da NATO kararına bağlanmış bir müdahaleden yana.
Ankara kulislerine yansıyan bilgiler ve yetkili ağızlardan yapılan açıklamalar, Kosova modeli bir operasyonun Ankara tarafından en sıcak bakılan model olduğunu gösteriyor.
Hem siyasi sorumlular hem de TSK, “muharip bir müdahaleye katılma” seçeneğini alternatifler arasında kesinlikle saymıyorlar.
Türkiye’nin koalisyon güçlerine lojistik desteğinin söz konusu olabileceğinin altını çiziyorlar.

CAP görevi
Ankara kulislerine yansıyan bilgilere göre, NATO kapsamında yapılacak bir müdahalede İncirlik Üssü kesin olarak devreye girecek ve bu çerçevede lojistik destek verilecek.
Askeri kaynaklar, NATO kapsamında yapılacak bir müdahalede, destek istenirse Türkiye’nin “esneyebileceği” noktanın Türk Hava Kuvvetleri’nin koalisyon güçlerinin uçaklarına koruma sağlaması olduğunu kaydediyor.
Kaynaklar, CAP görevi olarak nitelenen görevin uçakların korunmasıyla sınırlı olacağının altını özellikle çiziyor.
Adana, Diyarbakır ve Malatya’daki ana jet üsleri bu tür bir görev yürütülmesi halinde etkin rol oynayacak.

Sınırda alarm
Olası bir müdahale çerçevesinde Türkiye’nin öncelikle üzerine titreyeceği hat belli: Suriye sınırı.
Yansıyan bilgilere göre, sınırda her türlü tedbir alınmış durumda. Gerekli “yığınaklanma” eksiksiz olarak yapıldı.
Sınır boyunu Adana’da konuşlu 6. Mekanize Tümen, İskenderun’daki 39. Mekanize Tugay ve Gaziantep Islahiye’deki tugay koruyor. Buralara gerekli takviyeler yapıldı.
Askeri tedbirler içerisinde dikkati çeken bir tedbir var.
Kimyasal silah kullanmaktan kaçınmayabileceğini bugüne kadar ortaya koyan Esad rejiminin olası bir saldırısına karşı sınır boyundaki bütün birliklere kimyasal tehdide karşı gerekli teçhizatlar da dağıtıldı.

İki karargâhın ışıkları sönmüyor
Ankara’da Başbakanlık ve Dışişleri dışında iki karargah alarm halinde. Biri, doğal olarak Genelkurmay. İkincisi ise MİT.
Operasyona giden süreçte özellikle sınırın iki yakasında olan bitene ilişkin istihbarat hayati önem taşıyor.
Ankara’da tüm olasılık hesapları masaya yatırılıyor. Bir müdahalenin, “büyük bir göç dalgası” dahil Türkiye açısından yaratacağı sonuçlara ilişkin en iyiden en kötüye kadar bütün senaryolar çalışılıyor.
Ankara, Kosova modeli bir müdahale ve lojistik destek eksenli bir pozisyon için hazırlık yapıyor.