Sina Koloğlu

Sina Koloğlu

s.kologlu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kadın’ dizisinde oynayan Özge Özpirinçci (Bahar), bir bakıyorsunuz aynı gün dizinin reklam arasında, “Mutlu et kendini” diyerek browni yiyor. Bembeyaz bir yüz, çökmüş göz altları ve feri gitmiş gözleriyle Bahar bir tık ötede, şehir ışıkları dekorunda fonda mutlu mesut bir müzik eşliğinde karşımıza çıkıyor. O reklam, bu oyun falan demeyin. Bu kadar da değil. İmaj dedikleri bir olay varsa, karşılığı böyle durumlara mahal vermemektir. Oyuncu koçu mu diyorlar?
Ne işe yarar? Diziyi çekenler görmezler mi
bu kadar tezat hallerin profesyonel kartvizitinde yeri olmadığını. Şimdi browni yiyecek, sonra da Bahar olup, bizleri ağlatacak öyle mi? Valla ben o reklamda kaldım, devam edemedim.

Haberin Devamı

Diziler kafamızı çalıştırır!
Diziler bizi uyutuyor diye yükleniriz. Saatlerce çekirdek çitleyerek zengin adamın fakir kadını nasıl kafaya aldığını izlettiriyorlar diye söyleniriz. O kadar da senaristlere yüklenmeyin. Birikmişliğin, film gibi dizi senaryolarında ufuk açan örnekleri de olmuyor mu? ‘Kadın’ dizisinden bir sahne vardı. Şirin’in günlüğünü babası Enver okumuş. Anne Hatice (Bennu Yıldırımlar), gerçeklerin ortaya çıkmasına çok kızıyor. Hatice, “Hatırlamak istediklerini yazarsın, unutmak istediklerini yazmazsın” diyor. Hiç hatıra defteri tutmadım. İlkokulda rahmetli annem almıştı ilk sayfasına o ‘Canım oğlum’ diye cümleler yazdı. Rahmetli babama, sınıf öğretmenime ve bir iki arkadaşa da bir şeyler yazdırmıştım. Dizilerin en büyük geçmişi aralama kaynağı hatıra defterleri oluyor. Ne çok hatıra defteri kitap haline getirilmiştir. Her gününü not alanı da çoktur aramızda... Tutanların hangi hatıralarını yazdığı, eleme yapıp yapmadığını bilemem. Ev ahalisinin aklına Hatice’nin o sözleri takıldı.

Ölüm neyi anlatır?

‘Ufak Tefek Cinayetler’de, Nilay ve Taylan’ın oğlu okulda çıkan yangında mahsur kalır. Nilay, son bir hamleyle camı kırar. Sesi duyan itfaiyeciler, onları baygın bir halde kurtarır. Ambulansın başında anneler ve babalar çocuklarının baygın hallerini kuşkuyla izledi. Bir gün önceki düşmanlıklar ve küslükler rafa kalkmıştı. Kafalarında, ‘Onlara bir şey oldu mu, yaşayacaklar mı?’ şeklinde sorular... Alt ses konuşmaya başlar, “Ölüm her şeyi anlamsız kılar. Ölüm, neyin önemli olduğunu anlamamızı sağlar.” Şöyle bir bakın hayatınızın resmi geçidine, ölümle burun buruna gelmenin sonrasında hep kalplerin kırıldığından söz edilir.