Süreyya Üzmez

Süreyya Üzmez

s_uzmez@yahoo.com twitter.com/sureyyauzmez

Tüm Yazıları

Yıllardır içinde bulunduğum aşçılık mesleği gerçekten zor. Sıcak kazanların ve ızgaranın yanında saatlerce ayakta kalmak, uzun çalışma saatleri gibi dezavantajlarıyla sevgisiz yapılacak bir meslek
değil aşçılık. Erkeklere göre daha narin olan kadınların dayanıklılık gücü ve zaman içinde bu koşullara ayak uydurma potansiyeli düşük olabiliyor. Bazı istisnalarsa bu kuralın dışında.

KADIN AŞÇILARIN YÜKSELİŞİ

Madam Rosa efsanesi
Yakın tarihte İngiltere’de Madam Rosa Lewis (1867 - 1952) efsanesinin şöhreti Amerika ve Fransa’yı bile aştı, ama aşçıların kadın olması yönünde pek mesafe alınamadı. ‘Yaşamak için yemek’ sloganını ‘Yemek için yaşamak’ olarak değiştiren Madam Rosa, mesleği sayesinde çok büyük servet sahibi oldu. Ama bu ün, kadın aşçıları özendirmeye yetmedi.
1990’lı yıllarda sınırlı olan TV kanallarında boy gösteren birkaç şef vardı. Ekranda göbekli, metal kaşığı yapışmaz tavalarda kanırttıran ve tutmayan tarifler veren şefleri izlerdik. Emel Başdoğan’ın programları zarifliği ve okşayıcı bir kadın sesiyle, lezzetli ve tutarlı yemek tarifleriyle pek beğeni kazanmıştı. Birdenbire bu işe meraklı kadınların ilgisini çekmişti.
Öte yandan annelerin en güzel yemekleri yaptığı bilinir ama nedense aşçılık mesleği denince akla hep erkekler gelir. Osmanlı döneminde de kadınların iki önemli görevinden biriydi aşçılık. Erkeklerin adı neredeyse hiç geçmezdi.

Heyecanlı ve genç aşçılar
Geçen hafta Atılım Üniversitesi’nin düzenlediği ‘Liselerarası Aşçılık Yarışması’nda jüri olarak görevliydim. Çok heyecanlı 55 genç, gruplar halinde yarıştı.
Yarışmacılara bir saat süre ve bir sepet yiyecek malzemesi verildi: Sebze, et, baharat, yağ ve bakliyat. Yaratıcılık, lezzet, süre ve sunum gibi değerlendirmeler sonucunda amatör yarışmacıların hepsi gelecekle ilgili umut veriyorlardı. Fakat bu yarışmada en çok ilgimi çeken konu 55 kişiden 49’unun genç kızlardan oluşmasıydı. Gözlerimiz o kadar çok alışmıştı ki erkek aşçıların egemenliğine, cıvıl cıvıl kızların renkli görüntüleri çok şaşırtıcı ama bir o kadar da sevindiriciydi.
5 yıldızlı otellerde bile erkek egemenliğini kıran kadın şef ve aşçıların son zamanlarda daha yoğun görülmesi, zor ama bir o kadar da zevkli olan bu meslekte artık erkeklerin pabucunu dama mı atacak diye soru işaretleri oluşturmaya başladı.
Madam Rosa’nın yarattığı ilgi, bu yüzyılda hayata mı geçecek? Birazcık öyle gibi görünüyor. Kadınların el attığı her işin titizliklerinin sonucu başarılı olma ihtimalleri yüksek. Bu durumu anneannelerimizde, annelerimizde hep gördük.
Umarım bu güzel gelişme artarak devam eder ve mutfaklarımız kadın aşçılarla çok daha renkli olur.

Haberin Devamı

Deniz mahsullü kumpir

Haberin Devamı

Malzemeler:
- 1 büyük boy patates
- 1 haşlanmış kalamar
- 4 haşlanmış karides
- 3 kum midyesi
- 4 iç midye
- 1 haşlanmış ahtapot bacağı
- 3 yemek kaşığı rendelenmiş kaşar peyniri
- 2 dal maydanoz
- 2 yemek kaşığı ayçiçek yağı
- 1 tatlı kaşığı tereyağı
Yeterince karabiber ve tuz

Yapılışı: Patatesi yıkayıp kurulayın ve üzerine fırçayla ayçiçek yağı sürün. Tuz serpiştirip önceden 200 dereceye ayarlanmış fırında 2 saat pişirin. Karides, kalamar ve ahtapotu küp küp doğrayın. İç midye ve kum midyeleri soğuk suda iyice yıkayın. Kum midyelerinin etlerini kabuğundan ayrıştırın. Tüm deniz mahsullerini bir tavada tereyağıyla 2 dakika kavurun. Tuz, karabiber ve ince doğranmış maydanozu ilave edin. Patatesi ortasından ikiye ayırın ve iç kısmını ezerek püre haline getirin. Kavurduğunuz deniz mahsullerini ekleyip üzerine kaşar peynirini serpiştirin. Afiyet olsun.