Haberin Devamı

Bu şekilde Türkiye, istikrarsızlık ve yönetilemezlik illetinden kurtuldu.İkinci maddi gerçek şudur: Erdoğanın iki yıllık iktidarında, gerçekten büyük ve derinlikli reformlar yapıldı, hatta 12 Eylül rejiminin karakteristiklerinden biri olan "askeri vesayet"e bile anayasal olarak son verildi. Bu da Erdoğanın "reformatör bir lider" olduğunun maddi kanıtıdır.Türkiye olarak bu istikrar ve reform fırsatını iyi değerlendirmeliyiz.***KOALİSYONLAR elinde kendini iyi yönetemeyen bir ülke olarak görülen Türkiyenin, AKP iktidarıyla dinamik ve reformist bir yönetime kavuşması, dünyanın ilgisini çekti. İslamcılıktan muhafazakar - liberal felsefeye dönüşümün önemi de bu ilgiyi büsbütün artırdı.Erdoğan, kısa süre içinde uluslararası politikacılar kulübünün önemli bir üyesi haline geldi. Batılı liderler de bunu söylüyor, Batı basını da bunu yazıyor.Özaldan sonra Türkiye ilk defa böyle bir liderliğe kavuştu.Ama karizmatik liderler başarıya da hüsrana da götürebilir.Erdoğan demokrasiyi kökleştirmek, ekonomiyi kalıcı bir istikrar ve dinamizme kavuşturmak, AB yolunu kısaltmak gibi tarihi başarıları gerçekleştirebilir.Kendisinin de hapishanede bizzat yaşadığı "görüldüğü yerde ezilmeli" geleneği yerine "hoşgörü içinde birlikte yaşama" kültürünün yerleştirilmesinde de büyük bir rol oynayabilir.Modernleşme tarihimizin bugünkü aşaması, "güçlü liderlik" kavramına böyle bir misyon biçiyor.Erdoğan, bunları başarabileceğinin işaretlerini vermiştir son iki yılda.***ONU bekleyen tehlikeler de az değildir. Erdoğan, insan olarak, psikolojik kilitlenmelere kapılırsa bunun çok olumsuz sonuçları olabilir. Zina tartışmaları onda böyle bir kilitlenme yaratmıştı. Ama aşmayı bildi. Büyük bir değişim lideri olan merhum Menderesin dramında bu tür psikolojik kilitlenmeleri aşamamış olması önemli bir rol oynamıştı.Tehlike, değişim sürecinin tabiatında vardır. Din - laiklik, etnik kültürler ve ekonomik çıkarlar çatışmaya sürüklenebilir! Değişim mühendisliği gerilimleri asgariye indirerek değişimi başarma maharetini gerektirir. Erdoğanın imam hatip konusunu bir krize dönüştürmemesi isabetli olmuştur.Bütün liderlerde ego çok güçlüdür. Ama bunun daha da aşırıya gitmesi, lideri ulaşılmaz yapar, yalnızlığa ve netice olarak eksik istişareye, kısıtlı iletişime ve karar alırken veri yetersizliğine sürükler. Bu da büyük hatalar yaptırır. Erdoğan bundan titizlikle sakınmalı, bireysel, toplumsal, kurumsal ve entelektüel temaslarını çok geniş tutmalıdır. Çoğulculuk ve demokrasi de bunu gerektirir. Erdoğan başarırsa Türkiye kazanır. Sol da bundan korkmamalı. Fransada sağcı De Gaulleün solu yenilenmeye ve toparlanmaya itmesi gibi Erdoğanın Türkiyede sağı konsolide etmesi de solun zamanla toparlanmasına, Türkiyede sağ ve sol, iki kanatlı demokrasinin kökleşmesine, Türkiyenin modern bir devlet haline gelmesine yol açar.Amaç bu zaten... t.akyol@milliyet.com.tr İKİ maddi gerçek: Biri, Türkiyede 1987den beri hiçbir lider yüzde 30un üzerine çıkamadı, Erdoğan ise 2002 seçimlerinde yüzde 34, 2004 seçimlerinde yüzde 42 oy aldı. Demek ki, Erdoğan heterojen kitleleri toparlayabilen karizmatik bir liderdir.