Yazarlar Türkiye'nin yeri Avrupa'dır (2)

Türkiye'nin yeri Avrupa'dır (2)

27.05.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türkiye'nin yeri Avrupa'dır (2)

Türkiyenin yeri Avrupadır (2)

Şükrü Elekdağ
MÜNİH

BU görüşler, toplantıya katılan Alman Federal Meclis ve Avrupa Parlamentosu üyeleri tarafından da belirli nüans ve koşullarla desteklendi. [Kolbow (SPD), Polenz (CDU), Kossendey (CDU), Kittelman (Avrupa Parlamentosu; CDU/CSU), Duve (SPD), Claudia Roth (Avrupa Parlamentosu Yeşiller)].
Türk parlamenterler [Hikmet Çetin (CHP), Bülent Akarcalı (ANAP), Hasan Denizkurdu (DYP)], konuşmalarında yukardaki noktaları işlerken, tam üyeliğin altında ikinci sınıf bir üyeliğe Türk halkının kesinlikle rıza göstermeyeceğini, "AB'nin Türkiye'yi bahçede tutup eve almama politikasının" Türkiye'nin sabrını taşırdığını belirttiler ve GB'nin bugünkü işleyiş tarzının sakıncalarını dile getirdiler. (DSP'den Mümtaz Soysal, çok vitesli veya konsantrik çemberlerden oluşan bir Avrupa modelinin ülkemizin yararına olacağını savundu).
Denizkurdu konuşmasında, Fransa'daki işsizliği istismar eden sağcı lider Le Pen'in yabancı düşmanlığını körükleyerek oy avcılığı yaptığını, seçimlere hazırlanan Başbakan Kohl'ün de Le Pen'in politikalarını aynen Almanya'da uyguladığına değindi. Denizkurdu'na göre, Türkiye'nin AB'ye üyeliği Kohl tarafından iç politika malzemesi yapılıyordu. Kohl Başbakan olduğu sürece AB'nin kapılarının Türkiye'ye açılmayacağı kesindi.
Bu sözler, Başbakan Kohl'e yakınlığıyla tanınan Hıristiyan Demokrat Parti Dış Politika Sözcüsü Karl Lamers'in kuvvetli tepkisine yol açtı. Kohl'e yabancı düşmanlığı gibi isnatlarda bulunulmasını şiddetle reddettiğini, Kohl ile Le Pen'in mukayese edilmesini, kabul edemeyeceğini vurguladı. Denizkurdu tınmadı. "Claudia Roth Türkiye'ye geliyor aklına her geleni söylüyor. Bir şey demiyoruz. Benim de Almanya'da gerçekleri dile getirme hakkım var" dedi.
Lamers'e göre, Türkiye, büyük ve ağır sorunları olan bir ülke. Böyle bir ülkenin entegrasyonunun AB'nin gücünü aşacağı besbelli. Bu nedenle Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin düzenlenmesinde özel bir modele ihtiyaç var. Örneğin ortak bir ekonomik alan yaratılabilir. Herhalde Gümrük Birliği'nin işletilmesi ve AB'nin yükümlülüklerini yerine getirmesi zorunlu. Bunun ötesinde başka işbirliği alanları da var. ABD 13 ay sonra Bosna'dan çekiliyor. Türkiye ile Almanya Bosna'da barışın korunması için verimli bir işbirliği yapabilirler.
Görüleceği üzere, Lamers'in perspektifinde Türkiye için tam üyelik kesinlikle yok. Nüfuzlu bir politikacı olan Lamers'in bu değerlendirmeleri muhakkak ki ağırlık taşıyor.
Yer darlığı nedeniyle maalesef çok şeyi yazamıyorum... Arnold Hornfeld ile Nihat Gökyiğit'in etkileyici konuşmalarını, Murat Suner'in yaptığı kapanış konuşmasının Claudia Roth'u nasıl duygulandırıp ağlattığını...
Konferanstan edindiğim izlenim, Bonn'un, Türkiye'nin 11'ler arasında yer almasına henüz yeşil ışık yakmadığı merkezinde.
Üzüntü verici bir husus, Türkiye'deki keşmekeşin yarattığı olumsuz imajın Almanya'daki dostlarımızın bizim için çalışmalarını güçleştirdiğini görmek... Milletvekili Kossendey'in şu sözleri kulağımda çınlıyor: "Türkiye'nin sorunu, % 21'lik oy tabanına dayanan Refah Partisi değil... Sorun, % 79'dan kaynaklanıyor."
EATA'nın genç liderleri, Ertuğrul Uzun, Turgut Arslan, Murat Suner, Murat Çetinkaya, Diclehan Ünal ve Zeynep Yılmaz, özverili çalışmalarıyla son derece yararlı bir sivil toplum etkinliğine imza attılar. Hepsini candan kutluyorum.

Yazara Email s.elekdag@milliyet.com.tr