Ne zorla yaptığı “Genel Başkanımın yanındayım” açıklamaları… Ne de özel sohbetlerde Kılıçdaroğlu’na yakın isimlere verdiği “Aday değilim” sözleri…
İmamoğlu, muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olmak için tüm şartları zorluyor.
Bu süreçte en çok iki kadın siyasetçinin desteğini önemsiyor.
İyi Parti lideri Akşener ile ilişkileri kulislere yansıdığı kadarıyla sorunsuz bir seyir izliyor.
Ama CHP’nin tartışmalı İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile arasındaki buzları bir türlü eritemiyor.
En son 15 gün önce İstanbul’da bir otelin lobisinde Kaftancıoğlu ile görüşüyor ve adaylık yolunda kendisine destek vermesini istiyor.
Hatta rivayet o ki “ Bak Kaftancıoğlu, artık tarafını belli et. Benimle misin yoksa Kılıçdaroğlu ile mi?” diye bastırıyor. Ancak aldığı yanıtla adeta şoke oluyor.
İmamoğlu’nun üst perdeden konuşmasından rahatsız olan Kaftancıoğlu “Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin. Bu partinin genel başkanı da yönetimi de belli. Adayın kim olacağı, nasıl belirleneceği belli. Sen git önce belediye başkanlığı yap. Bu işlerle uğraşma” diyor.
Kaftancıoğlu’nun İmamoğlu’na öfkesi bu görüşmeden sonra da geçmiyor. İmamoğlu’nun il yönetimindeki akrabası Ufuk İnan’ı yanına çağırıyor ve “Söyle ona işine baksın, belediye başkanlığı yapsın. Bu işlere karışmasın” diye mesaj yolluyor.
İmamoğlu o mesajı alıp gereğini yerine getirmiş midir? Hiç sanmam.
Bu adaylık meselesi CHP’de büyük bir kırılmaya doğru tam gaz gidiyor.
Takibe devam…
Muhalefetin intiharı
Önce Türkiye’yi uyuşturucu ticareti yapan, cari açığını bu şekilde finanse eden Narko-Devlet ilan ettiler.
Sonra Taksim’deki terör saldırısının sorumlusu olarak PKK-YPG’yi değil hükümeti gösterdiler!
Bununla da yetinmeyip, Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin ifadesiyle “Adeta terör örgütlerinin basın bültenini andıran ısmarlama bir rapor” ile Türkiye’ye uluslararası kara para soruşturması açılabileceği iddiasında bulundular.
Son bir aydaki bu açıklamalar ve yıkıcı muhalefet tarzının iktidara mesafeli duran kesimlerde bile rahatsızlık yarattığı bir sır değil. Hatta toplumun geniş kesimlerinde şu düşüncenin yavaş yavaş belirdiği bile söylenebilir: “Bunlar iktidarı düşürmek için ülkeyi düşürmekten bile çekinmez!”
Peki, muhalefet kendisine hiçbir faydası olmadığını bilmesine rağmen neden bu tarz bir siyaset dilini tercih ediyor?
Bu sorunun iki yanıtı var. Birincisi... Ne yaptıklarının farkında değiller. İkincisi... Seçimi alamayacaklarını gördüler ve Türkiye’de öyle ya da böyle bir iktidar değişikliği için her yolu deneyen Batılı başkentlerin kontrolü altına girdiler.
Nasıl mı? Anlatalım…
Geçen yıl tam bu zamanlar Türkiye’de bambaşka bir hava esiyordu. Döviz kurundaki anormal dalgalanmalar sadece muhalefetin değil ABD başta olmak üzere birçok Batılı başkentin de iştahını kabartmıştı.
Büyükelçiler Ankara’dan ülkelerine geçtikleri bilgi notlarında “Erdoğan, 2023 seçimlerini kaybedebilir. Planlarımızı buna göre gözden geçirmeliyiz” diye yazıyordu.
O hava 2021 Aralık’ta Türkiye’nin ezber bozan ekonomik programıyla kısa sürede dağıldı ve değişti. Türkiye döviz manipülasyonunu etkisiz hale getirdi, çalışanların maaşlarına yapılan zamlar, açıklanan paketler ve alınan tedbirler işe yaradı.
İktidar partisinin oylarındaki yükseliş anketlere yansırken, büyükelçiler de ülkelerine geçtikleri notlarda “Erdoğan yeniden seçimi alabilir” demeye başladı. O notlarda muhalefete yeni bir yol haritası çiziliyor ve “Stratejilerini Meclis çoğunluğunu almak üzerine kurmalılar” deniliyordu!
Ancak bu senaryonun da tutmayacağını anlamaları uzun sürmedi. Erdoğan’ın içeride ve dışarıda attığı her adım seçmende bir karşılık buldu. Tahıl krizini çözen, Rusya-Ukrayna savaşında esir takasını gerçekleştiren, enerji krizinde Avrupa’nın dahi umudu haline gelen Erdoğan’ı yenemeyeceklerine iyice kanaat getirince başka bir planı devreye aldılar.
Türkiye’nin kimyasal silah kullandığı iddiası, narko-devlet suçlaması, kara para iftiraları bu süreçten sonra gündeme geldi.
Farkında mısınız, artık muhalefetin itibarsızlaştırmaya çalıştığı iktidar partisi ve Erdoğan değil, bizzat devletin kendisi!
Yönetmeye talip oldukları devleti uyuşturucu ticareti yapmak, kara para aklamak ve kimyasal silah kullanmakla suçluyorlar! Es kaza iktidar olsalar Batı ile ters düştükleri ilk krizde bizzat dile getirdikleri bu iftiraların kendi önlerine çıkarılacağını dahi düşünemiyorlar!
Batı’nın Türkiye ile hesabının ne olduğu çok açık. 2023 seçimleri sonrasında da bambaşka kirli oyunlarla bizi köşeye sıkıştırmaya çalışacaklar. Acı olan, muhalefetin bunu görememesi ve onların dümen suyunda yavaş yavaş kendi sonunu hazırlaması.