SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Fark Yaratmanın Gücü

Bugün sizlere duygusal ilişkilerde fark yaratabilmenin öneminden bahsetmek istiyorum.

Darwin'in çalışmaları sonucu ortaya çıkan düşünce, en uzun hayatta kalacak canlı türlerinin, en zeki ya da en güçlü olanlar değil, değişime en çok uyum sağlayan türlerdir.

Kuşkusuz, aynı kalmamak, değişmek, fark yaratabilmek o konudaki başarıyı ve devamlılığı sağlar.

Eğer herhangi bir konuda, bu konu her ne olursa olsun, iş, başarı, eğitim, para, duygusal ilişki, evlilik, aile ilişkileriniz v.s. eğer değişmez ve fark yaratamazsanız, diğerlerinden farkınız kalmaz ve yaşadığınız durum hem sizi, hem de karşı tarafı mutsuz etmeye başlar.

Peki nasıl fark yaratacağız diye sorduğunuzu duyar gibiyim.

Sizden şöyle bir çevrenizdeki duygusal ilişkileri, evlilikleri gözlemlemenizi istiyorum.

Ne görüyorsunuz?

Çoğunlukla herkesin aynı şeyleri yaşadığını görebildiniz mi?

Aynı konuları konuştuklarını, aynı konular yüzünden tartıştıklarını, taleplerinin aynı olduğunu, birbirlerini aynı aşk sözcükleriyle çağırdıklarını, aynı yerlere gittiklerini, birbirlerine çoğunlukla aynı hediyeleri aldıklarını v.s.

Ben sizden kişisel devriminizi yaratmanızı istiyorum, artık bu aynılıktan sıkılmış olmalısınız.

Bunun için sadece eski duygu, düşünce ve davranış modellerinizi değiştirmekle işe başlayabilrisiniz.

Eğer işe bu noktadan başlarsanız, hem iç dünyanızda, hem de dışardaki ortak paylaşımlarınızda fark yaratabilmeniz çok daha kolay olacaktır.

Bunu gerçekleştirmenin en kestirme yolu ise, eskisi gibi hissetmemek, düşünmemek ve davranmamak! Eskiden yaptıklarınızın tam tersini yapmak.

Bir kaç örnekle açıklamak gerekirse ;

Eski tarzınız:

Eşimden / sevglimden hep ilgi beklerim, hep anlaşılmayı beklerim.

Yeni tarzınız:

Ben eşime / sevgilime ilgi gösteririm, onu dinler ve anlarım.

<>>>

Eski tarzınız:

Eşimden / sevgilimden bana hep sürpriz yapmasını, mutlu olmayı beklerim.

Yeni tarzınız:

Ben eşime / sevgilime sürpriz yapmayı, onu ve kendimi mutlu etmeyi severim.

<>>>

Eski tarzınız:

Eşimle / sevgilimle hep aynı konuları konuşuruz, ya da sürekli susarız.

Yeni tarzınız:

Eşimle / sevgilimle yeni ve değişik konular konuşabiliyor ve sohbet edebiliyorum. Bununla ilgili gayretliyim.

<>>>

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bunun üzerinde çalışır ve minik minik değişiklikler yapabilirseniz, yaşadığınız ilişki içinde, hayatınızda bambaşka dinamikler oluştuğunu göreceksiniz.

Herhangi bir konuda fark yaratabilmek, içsel gücünüzü ve motivasyonunuzu yükseltir.

Denemeye değer, sevgilerimle,


A. Nilgün Aktaş
Kuantum Yaşam ve İlişki Koçu
NLP Uzmanı ve Eğitmeni

www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Tehlikeli Beklentiler

Eşleri, sevgilileri ile sorun yaşayan bazı danışanlarımı dinlerken, ne kadar "tehlikeli" beklentiler içinde olduklarını fark ediyor ve içinde bulundukları durumu onlara uzun uzun anlatıyorum.

Bugün sizlere bu konudan bahsetmek istiyorum.

Eğer kendi içinizde doyuramadığınız bir duygunuz varsa, bunun daima karşı tarafça giderilmesini beklersiniz.

Bu yüzden lütfen önce kendiniz üzerinde çalışarak karşı tarafa bu kadar da büyük ve ağır bir sorumluluk vermeyiniz. Zira hiç kimse bu kadar ağır bir yükle sizin yanınızda kallmak istemez! Bir süre kalsa dahi, sonrasında mutlaka gitmeyi tercih edecektir.

Siz kendi kendinizi mutlu etmeyi reddediyorsanız, karşınızdaki insandan bunu beklemeniz doğru olamaz. Bu bir süre gerçekleşse bile, ağrı kesici etkisi yaratacaktır. Yapay mutluluğunuzun etkisi bir süre sonra etkisi geçecek, siz tekrar mutlu edilme beklentisine gireceksiniz,

Bunu karşı taraftan alamadığınız zaman ise, onu suçlu hissettirecek, ona öfkelenecek, göz dağı verecek, ya da tehdit edeceksiniz. Sonunda karşınızdaki insan da durumdan bıkacak ve yavaş yavaş sizden uzaklaşarak nihayetinde hayatınızdan uzaklaşmaya karar verecektir.

Bu yüzden özellikle de hayatına yeni bir sevgili dahil eden kişilere mutlaka şunu salık veririm;

Kendinize, sizi meşgul edecek, sizi çok mutlu edecek uğraşlar ve hobiler bulun. Bireysel olarak eskisinden daha da fazla sosyalleşin. İçinizde ilişkiye dair korkular, vesveseler varsa bunlarla ilgili mutlaka çalışma yapın. Korkularınızı giderin, rahatlayın. Mutlu olma ve pozitif düşünme kapasitesinizi artırın.

Mutlu olmak istiyorsanız, bizzat kişisel mutluluğunuz üzerinde titizlikle çalışmalısınız. Emin olun eğer bunu bir alışkanlık haline getirirseniz, duygusal bir ilişki içinde de büyük bir doyum ve huzur duygusu sizi bekliyor olacak!

Mutlu olmak istiyorsanız, kesinlikle mutluluğunuz için kişisel düzeyde ne yapmanız gerektiğine kafa yormanız gerekmektedir. Bu sayede kişisel enerjiniz artacak ve kendinizle kurduğunuz pozitif ilişkiniz, ilişkinize de yansıyacaktır.

Mutluluğunuzun sorumluluğu bir başkasının değil, sadece sizin sorumluluğunuzdur.

Sevgilerimle,

A. Nilgün Aktaş
Kuantum Yaşam ve İlişki Koçu
NLP Uzmanı ve Eğitmeni

www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Yeni Yılda Yeni Bir Sen Yarat!

Yeni yılda daha farklı ve mutlu bir sen yaratmak ister misin?

1. Yeni yılda önce sağlığına odaklanmalısın. Sağlık olmazsa, ne paranın, ne başarının, ne de ilişkinin ve evliliğinin bir kıymeti kalır. Bu yüzden yeni yılda mutlaka sağlık kontrollerini yaptır ve sağlığını asla ihmal etme. Hiç sağlık kontrolü yaptırmadıysan bu sene mutlaka sağlık kontrolleri yaptırmaya başla.

2. Daha fazla su iç. Okuduğum bir araştırmada, her gün 2 kg. su içmek yerine yarım kilo süt içmenin çok daha yararlı olacağını öğrendim. Sütteki proteinin suyu tutma kapasitesini yükselttiği söyleniyordu. Süt sevip, su sevmeyenler için önemli bir tüyo.

3. Hayallerin var mı? Ve hayallerini ne kadar besliyorsun? Eğer geleceğe dair hayallerin yoksa seni huzurlu hissettirecek hayaller kur. Ama unutma bu hayaller ruhsal olarak seni iyi hissettirmeli. Hayali kısa süreli kurup, hayalin duygusunu yaşadıktan sonra, hayalini tamamen unut. Bu hayalinin olmasını hızlandıracaktır. Yani hayaline bağımlı olmaman önemli. Hayal kurmak geleceğini yaratmak için ideal bir tekniktir.

4. Kendine gün içinde mutlaka bir saat bile olsa, sana ait sessiz zamanlar yarat. Bu zaman diliminde kendine ruhsal ve psikolojik anlamda destek verecek çalışmalar yap. Mesela odanda bir mum yakarak, rahatlatıcı bir müzik eşliğinde nefes egzersizleri yapabilirsin. Ya da meditasyon yapabilirsin. Ya da seni besleyen, iyi hissettiren bir kitap okumak olabilir bu. Yazı yazmak olabilir. Ya da bunları dönüşümlü olarak yapabilirsin. Kendine her gün mutlaka bir saat zaman ayır, bu ruhsal ve psikolojik sağlığın için çok önemli.

5. Hareketli olmak ve spor yapmak sağlığın için de önemli bir aktivite. Her gün yapamıyorsan da, haftada en az üç dört kez sağlıklı yaşam adına daha fazla hareket etmeye çalış. Bu bir saat tempolu bir yürüyüş olabilir, evde bisiklet çevirmek ya da yürüyüş bandında yürümekte olabilir. Evde plates, ya da spor yapmakta olabilir. Yani ne kadar fazla hareket, o kadar zihinsel ve fiziksel sağlık getirecek sana. Bu sene mutlaka yapmaya çalış.

6. Geçen senelerde yaptığın ve seni mutsuz eden bir alışkanlığını bu sene tamamen bitirmeye ne dersin? Mesela, çabuk öfkelenen biriysen, bunu bu sene çok azaltıp bitirmek için harekete geçebilirsin. Peki, ne yapabilirim diye soruyorsan, cevabım şu olacak sana; sen eğer gerçekten sana zarar veren bir alışkanlığı bitirmeye “niyet” edersen, yoluna bununla ilgili bir sürü kaynak çıkacak. Kaynakları takip etmen yeterlidir.

7. Bu sene sevdiklerinle daha fazla vakit geçir. Onlara daha çok sarıl. Onlara daha çok sevdiğini söyle. Bu seni her anlamda besleyecek, güçlü ve iyi hissettirecek. Manevi doyum her alanda bizi en iyiye götüren itici bir güçtür.

8. Sokak hayvanlarına, ya da gerçekten yoksul ve yardıma ihtiyacı olduğunu bildiğin kişilere karınca, kararınca mutlaka yardımda bulun. Çok büyük seni aşacak türden bir yardımdan bahsetmiyorum. Mesela sokak hayvanları için ara ara marketten süt alıp verebilirsin. Ya da kuşlar için yem alıp verebilirsin. Kedilere, köpeklere istersen mama alıp onları besleyebilirsin. Ya da yoksul bir çocuğun ara ara okul masraflarını gücün yettiğince karşılayabilirsin. Bu seni ruhsal olarak çok iyi hissettireceği gibi, gelir akışında hızlı düzelmeler oluşacak. Sen bile şaşıracaksın tüm bunlara. Denemeye değer.

9. En önemlilerinden biri, cep telefonundan internete, oyunlara takılmak, ya da televizyona boş boş bakmak yerine, kendine söz versen bu sene. Artık cep telefonuma günde bir saat, yarım saat, bakacağım, televizyona da beni besleyen programları seçerek seyredeceğim desen. Hayatın sence daha pozitif ve ruhunu besleyecek şekilde geçer mi?

10. Bu sene soru bilincinde kalmaya ne dersin? Ne demek istediğimi sana hemen izah edeyim. Evrenin şöyle bir çalışma prensibi var. Sorduğumuz sorulara (biz cevap aramayacağız tabi, evrene sorup bırakacağız) cevap vermek. Bu harika felsefeyi yaşamına alsan bu sene ve hep soru bilincinde kalsan, harika cevapları evrenden alsan iyi hisseder miydin? Mesela sana bu sene için birkaç soru örneği vereyim.

a) Nasıl bu kadar şanslı olabildim?

b) Nasıl bu kadar mutlu olabildim?

c) Nasıl bu kadar finansal zenginliğe sahip olabildim?

d) Nasıl bu kadar sağlıklı olabildim?

e) Duygusal ilişkimde nasıl bu kadar harika hissedebiliyorum?

f) Bundan daha iyisi nasıl olur?

g) …………. Olabilmesi için neler mümkün?

h) …………. Olabilmesi için sonsuz olasılıklar nelerdir?

i) …………. Olabilmesi için hangi enerji, alan ve bilinç olabilirim?

11. Bu sene her ay iki, ya da üç, ya da çok daha fazla kitap okumayı listene alabilirsin. Bu sana her anlamda iyi hissettirecek ve ruhunu besleyecek, sana yeni vizyonlar oluşturacak. Yeni bakış açıları ile tanışacaksın ve bu hayatına kattığın anlamı çoğaltacak, besleyecek.

12. Bu sene sevgiye daha çok yatırım yapabilirsin. Bir kadına, bir erkeğe duyduğun aşktan, sevgiden söz etmiyorum. Önce kendine duyduğun sevgiyi sorgulayıp, buna bir puan versen. Mesela eğer 2018 yılında kendine duyduğun sevgi, 10 en yukarda bir puan olsa ve sen 5 vermiş olsan, bu puanı 10’a nasıl çıkartabilirsin? Bugüne dek kendinden neleri esirgedin? Onlar mutlu olsun diye neleri kendine layık görmedin? Kendini sevmeyi öğrenmek ve çok sevmek bu sene kendine verdiğin büyük bir armağan olmaz mı?

13. Hayat odaklarla büyür, ya da küçülür diye hep bahsediyoruz. Senin 2018’de ve diğer yıllarda odağın neredeydi genel olarak düşünmeni istiyorum. İyide mi, kötüde mi? Bu sene odak noktan sadece iyilikler, güzellikler ve sevgi olsa, nasıl olurdu? Hayatında sadece iyilikler, güzellikler ve sevgi büyümez miydi? Ne dersin odağın sadece pozitifte olsa bu sene?

14. Bu sene daha çok gülümsesen. Yerli yersiz, sebepli, sebepsiz yüzünde bir tebessüm ve gülücükle gezsen? Eğer sen somurtkan, genelde kaşları çatık insanlardansan sana bir teknik vereyim. Dudaklarının arasına enine bir kalem yerleştir. Dudakların tebessüm eder şekilde açılacak. Gün içinde mümkün olduğunca bu alıştırmayı yaparsan, artık ister istemez tebessüm eder şekilde gezeceksin. Ve bunun sana inanılmaz pozitif katkıları olacak. Denemeye değer.

15. Bu sene titreşimini neşe, huzur ve coşkuya ayarlasan. Yani hep neşeli, coşkulu ve için kıpır kıpır olsa, hayatında her şey nasıl olurdu? Bence mükemmel olurdu. Hadi o zaman bu sene yüzde yüz her an öyle hissedemesen de, çoğunlukla böyle hissetmeye odaklan. Bunun için sana keyif ve neşe veren şeyleri yapmayı listenin en başına alman gerekecek tabii. Eğer bunu başarabilirsen, hayattan istediğin ne varsa sana çok hızlı gelecek emin ol.

16. Gezmeyi, yeni yerler görmeyi, keşfetmeyi ihmal etme. Bu seni her zaman iyi hissettirtir. Yeni ülkeler, yeni insanlar tanımak vizyonunu genişletir, hayata bakış açını değiştirir. Eğer bütçem elvermiyor diyorsan hiç önemli değil. Eminim kendi şehrinde ya da yakın çevrende bile halen gitmediğin, gezmediğin birçok yer vardır. Hemen listene alarak başlayabilirsin.

17. İşine daha önem ver bu sene. Şunu sorgula yaptığın işi gerçekten seviyor musun? Yoksa sadece para kazanmak için mi o işi yapıyorsun? Eğer ikinci şıkta yer alıyorsan, kendini daha iyi hissedeceğin, yaratıcılığını konuşturabileceğin bir işe adım atmakla ilgili kendine seçenekler sunabilirsin. Ama bu seçenekler hayalci ve maceracı olmasın. Mesela yaptığın ve seni memnun etmeyen bir işin varsa, bu işi bırakmayarak, süreçte kendini iyi hissettirecek yapmayı istediğin yeni işinle ilgili eğitimler alarak, bu konuda deneyimler kazanarak bir başlangıç yapabilirsin. Gerçekten hazır hissettiğinde de adım atabilirsin.

18. Bu sene harcamalarını daha kısıtlayabilir, birikim konusunda kendini destekleyebilirsin. Malum tüketim toplumu haline geldik ve sürekli kredi kartları ile lüzumsuz harcamalar yaparak limitlerimizi zorluyor ve eksiye düşebiliyoruz. Bunun yerine bu sene lüzumsuz tüm alışverişlerini kesebilir, kredi borçlarını azaltabilir ve para biriktirmeye başlayabilirsin.

19. Bu sene mümkün mertebe yargılama, eleştirme, suçlama, aşağılama, söylenme…. Bu sadece kendi gücünü tüketmene ve kurban psikolojine girmene sebep olacak. Sana küçük bir yöntem vereyim bununla ilgili, ne zaman birini yargıladığını, eleştirdiğini, suçladığını, söylendiğini fark etsen, kendine şu soruyu sor lütfen. “Şu anda sorumluluğu almak mı istiyorum, yoksa onu suçlayarak kurban psikolojisine mi girmek istiyorum?” Bu soru hayatınızda fark yaratacak açılımları sağlayacaktır.

20. Bu sene iki ajanda tutmanı öneririm. Bunlardan birisi işinle ilgili olsun. Sadece hedeflerini, yapman gerekenleri, yaparsan iyi olacakları, yarına, sonraki günlere dair notlarını yazdığın bir ajanda olsun. Bu işimizde daha başarılı olmamız için önemli. Bir diğeri ise kişisel ajandan olsun. Ruhsal ve psikolojik büyümenle ilgili notlar alacağın, bazen günlük olarak bir şeyler karalayacağın, fark ettiklerini yazacağın ve ilerde dönüp okuduğunda “ Ben nerelerden, nerelere gelmişim?” diyebileceğin türden sana bir farkındalık oluşturacak kişisel ajanda. Katkısını fark edeceksin.

21. Müzikle, sanatla aran nasıl? Çok iyi olmak zorunda değil, ama kıyısından, ucundan biraz ilgilenmen seni mevcut psikolojinden hızla uzaklaştıracak ve ufkunu genişletecek. Dinlemeni önerdiğim müzikler kesinlikle arabesk tarzı değil, yanlış anlama hiç birine kötü bir duygu beslediğim için bunu söylemiyorum. Sadece senin ruh sağlığını gözettiğim için böyle bir uyarı yapıyorum. Bunu yapıyorsan lütfen kesinlikle bu yıl bu tip müziklerden uzak dur. Nedeni ise açık, bilinçaltına sürekli negatif olumlamalar pompalıyor olman. Sonra karşımıza mutsuz bir sen çıkıyor, ilişkilerinde mutsuz, ailende mutsuz, iş yerinde mutsuz bir sen oluyorsun. Böyle olmasını istemeyiz değil mi? Hatta sözleri elem, keder ve acı içeren diğer Türkçe müzikleri de dinlemeni önermem. Aynı etkiyi yaptığından emin olabilirsin. Ne öneriyorum peki sana? Sana daha canlı, daha iyi hissettirecek, seni coşturacak, neşelendirecek türden melodili müzikler seç. Anladığını biliyorum, bu müzikleri bulup bana da, aşağıdaki mail adresime gönderirsen, ben de listeme alır, neşelenirim.

22. Bu sene olumlu düşünmeye ve konuşmayla ilgili yepyeni bir alan tutmanı öneririm. Eski konuşma, düşünme alışkanlıklarını tamamen geride bırak. Yapamam, edemem, zor, bilmiyorum, başaramam… v.s. gibi söylemlerini tamamen geride bırak. Bunun ilk adımı fark etmen! Dikkat ettiysen fark etmeyi sık sık kullandım, evet çok önemli fark etmek. Zira ne kadar fark edersen, o kadar geride bırakabilir, durdurabilirsin. Bu yüzden lütfen artık olumsuz düşünce ve konuşma tarzını yakalayıp tam tersi cümleler ve kelimelerle değiştir. Hayatındaki pozitif yöndeki değişikliklere inanamayacaksın!

Sevgilerimle, çok mutlu ve harika bir yıl geçirmenizi diliyorum.


A. Nilgün Aktaş
Kuantum Yaşam ve İlişki Koçu
NLP Uzmanı ve Eğitmeni

www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

İlişkilerinizle İlgili Sorularınızı Cevaplıyorum


Sevgili okuyucularım,

Her hafta, bir gün sizlerden gelen soruları yanıtlayacağım.
Alttaki mail adresine sorularınızı gönderebilirsiniz.

Bu haftanın soru ve cevaplarıyla başlayalım.

<>>>

Soru :

Merhaba, benim yaklaşık bir senedir süren beraberliğim var. Ancak ona hiç güvenmiyorum, her yaptığını kontrol ediyorum. Bana olan sevgisini ve ilgisini sürekli sınıyorum. Ona çok aşık olduğum için böyle yapıyorum, o da bana kızıyor, küsüyor benden uzaklaşıyor. Sonra kendimi bir şekilde affettiriyorum tekrar birlikte oluyoruz, sonra yine ben başa sarıyorum, aynı şeyleri yapıyorum...

Çok mutsuzum. Ne önerirsiniz?

Cevap :

Merhaba, öncelikle yaşadığınız ilişkide sevgilinize / eşinize gerçekten aşık mısınız? Onu gerçekten (kalpten ve koşulsuz) seviyor musunuz? Bunu araştırmak gerekir. Sizin "aşk" ve "sevgi" tanımlarınız acaba nedir ? Buna bir cevap verip, bana sonra bildirin lütfen. Ben de size gerçek anlamlarını dilim döndüğünce buradan anlatmaya çalışayım.

Gerçek "sevgi" ve gerçek "aşk"ın gizli bir gündemi, hesabı asla yoktur.
Egodan arınmış saf bir sevgi, sadece karşısındaki insanın iyiliğini, mutluluğunu, huzurunu ve sağlığını ister. Gerçek sevgi ve aşkta bir "koşul" yoktur, olamaz.

İlişki koçluğu yaptığım bir çok danışanıma bunu anlattığımda tepki ile karşılaşırım.
Çünkü bir çok insan maalesef sevgisini ve aşkını koşula bağlayarak yaşamaya çalışır.

Koşula bağlı bir ilişki nasıl yaşanır?

Benimle hep ilgilenmeli, beni hep iyi hissettirmeli, sürekli güzel sözler söylemeli, bana her zaman prenses/prens muamelesi yapmalı v.s.

Korku ve endişeleri nedeniyle, böylesinin doğru olduğunu düşünür. Oysa doğru olan bu değildir.

Karşınızdaki kişiye karşı aşırı kontrolcü ve huzursuz yaklaşımınızın sebebi kendinize duyduğunuz güvensizlik ve değersizlik duygunuzdan kaynaklıdır.

Bu kontrolcü yapınızı aşmanız ve kendinize verdiğiniz değerin, kendinize duyduğunuz sevgi duygularının gelişmesi gerekir. Lütfen bunların üzerinde çalışınız.

İlişkinizin sağlıklı ilerlemesi açısından bu önemlidir. Aksi takdirde ilişkilerinizde yaşadığınız mevcut sorunlar devam edecektir.

<>>>>

Soru :

Merhaba sizin bir yazınızı okudum internetten ve size birşey sormak istiyorum.

Sevgilimin arkadaş ortamı kalabalık ve hafta sonları gece geç saatlere kadar onlarla birlikte alkol kullanıyorlar ve benimle bu süreçte ilgilenmiyor. Ne yaptığımı falan umursamıyor. Ve biz bu konuda tartıştık. Bana haklı olduğumu söyledi ama içim rahat etmiyor. Ve tartışmaya devam ettim yanlış olduğunu hissederek buna devam ettim. Sizce bu konuyu nasıl aşabiliriz? Birşeyleri görmezden gelsem mi yoksa onun gözüne soksam mı anlamıyorum?

Birsey daha sormak istiyorum acaba nasıl birseylere takılmadan devam edebilirim ilişkim de?

Teşekkür ederim.

Cevap :

Merhaba,

Gelen sorulardan anlıyorum ki, gerçek sevgi ve aşk ile duygusal ihtiyaçlarınızı bir çoğunuz karıştırmaktasınız.

Bir sevgili, eş sizin duygusal ihtiyaçlarınızı karşılamakla yükümlü değildir ve bunun için hayatınıza gelmez. Sevgi ve aşk, karşınızdakinin ne yaptığı, ne yapmadığı ya da ne yapacağından oldukça bağımsız hareket eder. Ve doğrusu da zaten budur.

Aksi takdirde sadedece bir ego ilişkisi kurmuş olursunuz. Bu da er-geç bitmek zorundadır.

Ego ilişkilerinin, koşulsuz sevgi ilişkilerine göre daha hızlı sona ermesinin nedeni, partnerinize çok büyük bir sorumluluk yüklüyor olmanızdan kaynaklanır. O sorumluluk şudur; sevgiliniz, eşiniz sizi gece gündüz mutlu etmeli ve sizin ruhsal, duygusal doyumunuz için çalışmalı, çaba sarf etmelidir.

Çünkü ne yazık ki sizin kendinize olan ilgi ve sevginiz, başkasının size olan duygularını bağlıdır.

Ancak bilmeniz gereken şudur ki, duygusal tüm ihtiyaçlarınızı önce siz bizzat kendiniz karşılayarak, en anlamlı ilişkiyi kendinizle yaratabilmelisiniz. Ve eşim sevgilim beni mutlu etmeli beklentisinden acele kurtulmalısınız.

Aslında sevgilinizin gece gezmeye çıkmasından duyduğunuz rahatsızlık tamamen bundan ibarettir.

Sadece benimle ilgilenmeli, benim duygusal tatminimle ilgilenmeli. Karşımızdaki kişiyi sürekli kontrol etmek egonun en önemli silahlarından biridir. Dikkat edin lütfen. Gerçek sevgi karşınızdaki kişi sizin için bir şey yapmadığında da onu sevebilmektir....

Lütfen kendi üzerinizde çalışarak partnerinizden talep ettiklerinizi ruhsal olarak tamamlayın ki, tam ve bütün bir hale gelin. İşte o zaman gerçek aşk ve sevgiyi deneyimleyebilirsiniz.


Sevgilerimle,


A. Nilgün Aktaş
Kuantum Yaşam ve İlişki Koçu
NLP Uzmanı ve Eğitmeni


Yazının devamı...

İlişkilerimizde Neyi Büyütmeli, Neyi Küçültmeliyiz?

Evliliğindeki sorunları çözmek üzere danışmanlık almaya başlamıştı.

Danışanlarımla uyum sağlamak en önemsediğim, olmazsa olmaz kurallardandır.

Bu danışanımla ilk seanslarda uyumu yakalamış gibi görünsek de, sonraki seanslarda aslında öyle olmadığını fark etmeye başlamıştım.

Tavsiyelerime ve yapması gereken uygulamalara sadık kalamıyor ve böyle olunca da çalışmalarımızdan istediğimiz geri bildirimleri alamıyorduk.

Sorunu açıktı; evliliğinde eşinin davranışları, düşünceleri ya da alışkanlıkları ile ilgili konularda tahammülsüzdü ve eşini olduğu haliyle kabul etmekte büyük sorunlar yaşıyordu.

Bu durum aslında bir çoğumuzun sorunu olmakla beraber, aşılamaz bir sorun değil.

Tabii ki çözüm, konuyla ilgili odağımızı değiştirmekten geçer.

Unutmayalım yaşam odaklarla büyür ya da küçülür.

Kendinize gün içinde konu ne olursa olsun soracağınız soru şu olmalı;

Ben .................. konuyu büyütmek mi istiyorum, küçültmek mi?

Eğer büyütmek istiyorsanız tabiki seçim sizin, buyurunuz büyütünüz, siz o konu ile ilgili yoğunlaşıp, düşünüp, duygu ürettikçe konu kocaman bir hal alacak ve yaşamınızı ele geçirmeye başlayacaktır.

Ama eğer konuyu daraltmak ve alanınızdan çıkarıp atmak istiyorsanız ne yapacaksınız?

Konuyu artık odağınızda tutmayacaksınız!

Peki bu kadar kolay mı, bu nasıl mümkün olacak?

Konuyla ilgili düşünmeyerek, duygu üretmeyerek ve konunun üzerinde durmayarak. Bambaşka alanlara kendinizi kanalize edip, bambaşka noktalarda duygu üreterek.

Benden danışmanlık alan hanımfendiye dönüyorum. Eşinin her şeyi ona artık bir yük gibi geliyordu, belliydi ki uzun süre odağında eşinin bu davranışlarını büyütmüştü.

Şimdi ise yapması gereken eşinin iyi, güzel ve hatırlanmaya değer yanlarını odak haline getirirek, eşi ile ilişkisini güzelleştirmek, daha uyumlu ve doyumlu bir ilişki yaratmaktı.

Bir gün gergin bir şekilde ofisime geldi, çok kızgın ve stresli görünüyordu.

Ne olduğunu sorduğumda bana şunu söyledi;

"Neden hep ben onun iyi ve güzel yanlarını görüyorum. Yapmak istemiyorum, zor geliyor!?"

Kendisine uzun uzun anlattım. İstemeyerek odak haline getirdiği davranışları, ancak kendisi isteyerek odağından çıkartabilirdi ancak. Bunun eşiyle bir alakası yoktu.

Ayrıca eşi onun yerine bunu yapamazdı :)

Lütfen odaklarımıza dikkat edelim.

Yaşam odaklarla büyür ya da küçülür.

Yaşamınızda neyi büyütmek, neyi küçültmek istersiniz ve bunun size katkıları neler olurdu?

Dilerseniz bu soruya vereceğiniz cevapları bana aşağıdaki maile gönderebilirsiniz.

Sevgilerime,

A.Nilgün Aktaş


www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Duygusal İlişkilerimizdeki Bilinçaltı Kodlamaları!

Bugüne dek yaşadığımız tüm duygusal ilişkilerin referanlarını bilinçaltımız kodlar ve “inanç” haline getirir.

Bu aslında sadece duygusal ilişkilerle sınırlı değil elbette.

Parasal durumumuz, işle ilgili durumlar, sağlık sorunlarımız, ailevi veya kişisel her türlü sorun için geçerli.

Örneğin, bugüne dek bir kaç kez aldatılan erkek/kadın'ın bilinçaltı bu aldatılmayı kodlar "sen bir kaç kez aldatıldın ve bundan sonra hep aldatılacaksın, senin kaderin bu, başka türlüsü olamaz" der ve kişinin bu bilinçaltı kodlaması artık onun tüm ilişkilerinde "aldatılma"sına sebep olur.

Ya da bir şekilde kazandığı paraları kaybeden biri var diyelim. Muhtemelen bilinçaltı "Sen kazandığın paraları kaybettin, bundan sonra da bir şekilde kaybedeceksin!" noktasında kişiye bir inanç aşılar.

İşte karşımıza sürekli "kader" olarak çıkan bir çok hikâyenin sebebi aslında bilinçaltımızdaki inançlardır.

Bilinçaltımızdaki kodlamalarımız değiştirildiğinde, kaderimiz de değişir !

Peki bu kadar kolay mı nerdeyse kaderimiz haline gelen ve biz yöneten bu kodlamaları değiştirmemiz.

Eğer bu kötü kaderi aşmaya yönelik güçlü niyetleriniz varsa, evet kolay !

Size işinizi kolaylaştıracak bir tüyo vermek istiyorum. Aslında burada aşılması gereken konu nedir biliyor musunuz?

Mesela duygusal bir ilişkide aşmaya niyetlendiğiniz konu, kaybetme korkunuz olsun. Böylesi bir korkunuz varsa, muhtemelen yaşamınızda sık sık bu başınıza geliyordur ve kodlamanız inanç haline gelmiştir.

Burada asıl dikkatinizi çekmek istediğim ve aşmanız gereken konu şudur. Yoğun kaybetme korkusu olan kişi, aslında nitelikli, uzun vadeli ve sıcak bir duygusal ilişki yaşamaktan korkmaktadır!

Belki okuduktan sonra saçma geldi size, o halde hemen açıklayayım.

Kaybetme korkum varsa hayatımda hep kaybediyorum ve yalnız kalıyorum demektir, değil mi ? Şimdi bunu inceleyelim. O zaman sonuç şu şekilde ortaya çıkmaktadır. Bilinçaltınız "bir nedenden" size ilişkide kaybettiriyor ve yalnız kalmanıza neden oluyor.

O neden çok önemli. Çünkü nedeni ortadan kaldırırsak, korku yok olacak.

Bilinçaltında bir korkuya sahipseniz, bilinçaltı sizi korumak için şu tip (saçma) koruma kodlamaları oluşturmuştur.

Eğer hayatımda biri olursa "şiddet görebelirim." (Bilinçaltında çocukluğunda yaşadığı şiddete dair kodlamaları olabilir.)

Eğer hayatımda biri olursa "maddi olanaklarımı kulllanır." (Bilinçaltında maddi olanakları kullanılmış ebevyn veya diğer başka hikayeler olabilir.)

Eğer hayatımda biri olursa özgürlüğüm kısıtlanır. (Bilinçaltında evlenir, ya da bir ilişkisi olursa, karşısındaki kişinin onu fazlaca sahiplenip özgürlüğünü elinden alacağına dair hikayeler olabilir.)

Eğer hayatımda biri olursa.............. ? Kaybetme ya da farklı bir korkusu olanlar yazıp aşağıdaki mail adresime gönderirlerse konuyu beraberce inceleyebiliriz.

Evet sanırım şimdi biraz daha anlayabildik bilinçaltının (saçma) koruma programlarını.

Bizim asıl farkındalığımıza getirmemiz ve üzerinde çalışmamız gereken konu budur.

Sevgilerime,

A.Nilgün Aktaş


www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Aldatılma Korkusu ve Bir Farkındalık !

Bir süredir aşk ve ilişkiler üzerine çalışıyorduk.

Konumuz, danışanımın yaşadığı ilişkilerde aldatılma korkusuydu.

Bu korkusu o kadar büyümüştü ki, hemen hemen tüm ilişkilerinde aldatılıyor ve sonunda yalnızlığa mahkûm oluyordu. Canı çok yanıyordu ve artık bu kısır döngüyü sonlandırmak istiyordu.

Ağlayarak anlatıyordu yaşadıklarını. Belli ki çok acı çekiyordu.

İstisnasız tüm ilişkilerinde aldatılıyor olması elbette tesadüf olamazdı!

Çalışmalarımız sürerken bir tuhaflık olduğunu fark ettim, danışanım değişime direnmiyor gibi görünüyor ama yine de hayatında değişen hiçbir şey olmuyordu. Yine aldatılıyor, yine aynı acıları yaşıyordu…

İşin içinde bir terslik olduğunu fark ettim ve seans yaptığımız bir gün kendisine bazı sorular sordum.

Amacım danışanımın yaşadığı ve aslında bana söylemek istemediği durumları tespit edebilmekti. Ve istediğim bilgilere nihayet ulaştım. Danışanım duygusal bir ilişki yaşarken, adına “zararsız” dediği bazı flörtler yaşıyordu!

Yaşadıklarını masaya yatırdık. Flörtlerin zararsız olduğunu iddia ediyor ve aslında yaşadığı ilişkiye zarar vermediğini düşünerek sadece kendini kandırıyordu.

Kendisine evrenin bazı yasalarla yönetildiğini ve bunlardan en önemlisi olan çekim yasasını anlattım.

Yaşadığımız evrende her şey enerjidir ve enerji sıvı, katı ve gaz hallerinde bulunabilir.

Biz insanlar, diğer canlılar ve bir çok şey enerjinin katılaşmış halleri iken, düşünce ve duygularımız ise enerjinin gözle görülmeyen halleridir.

Evrendeki en temel yasalardan biri olan çekim yasası, benzer enerjiler, benzer enerjileri çeker der.

Çekim yasası danışanımın yaşadığı ilişkilerde de istisnasız çalışıyordu.

Yaşadığı ilişkilerde, erkek arkadaşını aldatma eğiliminde olduğu için, karşısına çıkan erkeklerde de aynı enerjiye sahip olmak zorundaydılar. Ne demiştik? Benzer enerjiler birbirlerini çekerler.

Ne zamanki danışanım bir farkındalık geliştirerek durumu kabul eder, (kurban psikolojisinden çıkıp, sorumluluğu üzerine alarak) bu enerjisini şifalandırmaya niyet eder, o zaman karşısına güven duyacağı ve onu aldatmayan erkekler çıkar. Ya da mevcut ilişkisinde düzelmeler olur ve ilişkisi istediği şekilde gelişir.

Konuyu kendisine uzun uzun anlattıktan sonra, başka bir seans için sözleştik ve yanımdan ayrıldı.

Duygusal ilişkilerimiz bize kendimizle ilgili aynalık yapma görevine sahiptir.

Bu yüzden yaşadığınız duygusal ilişkilerde, yoğun olarak hissettiğiniz duygulara, düşüncelere, kendini tekrar eden olaylara dikkat edin. Çünkü bu olaylar kendinizle ilgili çok ciddi geri bildirimlere sahipler.

Siz de tüm ilişkilerimde aldatılıyorum / başkasına tercih ediliyorum ve yalnız kalıyorum gibi bir korkuya sahipseniz eğer;

Danışanımda olduğu gibi sizde de aldatma enerjileri olabileceği gibi, özgüveninizde bir problem, kendinizi yetersiz hissetme (güzel, yakışıklı, bilgili, tam ve bütün bulmamama) kendi gücünüzü görmede sıkıntı yaşıyor olabilirsiniz. Bu durumları yaşayan kişiler kontrolcü yanı fazlasıyla gelişmiş, eşine/sevgilisine nefes aldırmayan davranışlara sahip olabilir. Onları sürekli kontrol altına tutarak aldatılmaya karşı kendilerince önlem almaya çalışırlar.

Yüksek farkındalıkla yaşadığınız olaylara bakabildiğinizde, bir döngüden çıkıp, bambaşka bir döngüye geçebilirsiniz.

Sevgilerimle,

A.Nilgün Aktaş


www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

Duygusal İlişkilerimizde Denge

Hava alanında uçağa binmeyi beklerken, hemen karşımda oturan çiftin konuşmaları dikkatimi çekti.

Beyefendi, yanında oturan bayana şunu söylüyordu.

- Sen şimdi hemen tuvalete git aşkım, uçakta gidemezsin sıkıntı olur senin için.

Bayan tamam diyerek tuvalete gitti.

Uçağın gelmesiyle uçağa bindik.

Tesadüf bu ya, bu çift uçakta yanımda oturdu.

Tabi ki istemeden tüm konuşmalarına şahit oldum.

Beyefendinin, yanındaki bayana karşı aşırı hassas ve koruyucu yaklaşımı hemen hemen her konuşmasında dikkatimi çekti.

Bayan ise oldukça edilgen ve her öneriye sıcak bakıyor "evet" diyordu. Hiç bir fikri yok gibiydi sanki.

Durumda bir dengesizlik olduğu aşikardı.

Bir erkeğin, elbette sevgilisine, eşine ilgi göstermesi, onu koruyup sahip çıkması çok güzeldir. Ancak bu sahip çıkma ve koruma iç güdüsü hastalıklı bir hal almışsa müdahale etmek gerekir.

Eğer bu durum şifalanıp dengeye getirilmezse, sonrasında yaşanacak durum malesef ayrılık olabilir.

<>>>

Kaldığım otelde, yurt dışında yaşayan ve tatil için ülkemize gelen bir çiftle tanıştım.

Bu ilişkideki dinamikte uçakta gözlemlediğim çiften farklı değildi. Beyefendi, bayana karşı aşırı ilgili, verici, koruyucu ve hassastı.

Daha sonra kendileriyle samimi oldum ve sohbet fırsatımız oldu. Beyefendi 12 yıl önce evlendiği eski eşinin kendiini terk etmesiyle birlikte, yanındaki bayanla tanışıp bir sene önce evlenmişti. Eski eşiyle ayrılma nedenlerini şöyle anlattı ;

- Ona karşı o kadar iyi ve fedekar davranıyordum ki. Sabah uyandığında kahvaltısını yatağa getiriyordum. Onun canının sıkkın olduğunu hissediyorsam onu dışarıya arkadaşlarıyla kahve içmeye gönderiyordum ve ben evi temizliyordum. Yemek yapıyordum. O geliyordu mutlaka bir kusur buluyordu. Camları neden silmedin. Lavaboları iyi ovmamışsın, yemek güzel olmamış, diyordu. Bu yıllarca devam etti ve sonuç olarak beni bir gün evden kovdu. Seni hiç sevmedim ve hep nefret ettim senden, Artık ayrılmak istiyorum!" dediğini ve kendisinin çok yalvardığını, buna rağmen ikna edemediğini ve ayrıldıklarını anlattı.

Beyefendiye bir soru sordum.

- Kendinizi ezerek, ezdirerek, insanları neden bu kadar mutlu etmek istiyorsunuz?

Düşündü ve cevap verdi.

- Çünkü onları seviyorum ve mutlu olmalarını istiyorum.

- Peki mutlu oluyorlar mı ?

Kafasını önüne eğdi, düşündü, biraz bekledi ve cevap verdi.

- Hayır malesef olmuyorlar...

Daha sonra sohbetimiz devam ederken, beyefendinin annesiz, babasız büyüdüğü. Belli bir yaşa kadar kendisini anneannesinin büyüttüğü ve sonra yatılı okullarda yaşama devam ettiğini anlattı.

Aslında bu tutumunun kaynağı belliydi.

Beyefendi henüz küçük bir çocukken. Sevgi ve ilgi görebilmek için çok verici olmayı öğrenmiş ve bu model ona hala eşlik ediyordu. Eğer karşımdakine çok ilgi, sevgi göstermez ve fedakarlık yapmazsam beni sevmez, terk eder kalıbı onu hala yönetiyordu.

Bu bulgumu kendisine izah ettim. Çok ciddiye aldı ve Fransa'ya gidince bir uzmandan mutlaka yardım alacağını söyleri.

<>>>

Diğer gözlemim ise yine bir çift ile ilgili.

Bu sefer aşırın verici olan taraf bayandı.

Beyefendiye olağan dışı bir ilgi gösteriyor. Beyefendi yatıp güneşlenirken, tüm vücuduna güneş kremi sürüyor, çayını kahvesini getiriyor. Beyefendi ise hiç oralı olmadan saatlerce elindeki cep telefonu ile konuşuyordu.

Belli ki bayan, eşinden ilgi görebilmek için verici olmayı seçmişti, ama senaryo yine değişmiyordu.

Dengesizliğin olduğu her alanda mutsuzluk kaçınılmazdır ve bu dengesizlik şifalanmadığı sürece ilişki içinde mutlu olmak zordur.

Dengede ve mutlu kalmanız dileklerimle.

Sevgilerimle,

A.Nilgün Aktaş


www.aysenilgunaktas.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.