SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Seni gerçekten seviyor mu?

Herkese merhabalar,

Kadın erkek ilişkilerinde dinamikler her an değişiyor ve yepyeni başlıklar ile karşılaşıyoruz fakat bazı konular var ki bunların modası asla geçmez.

Devam eden bir ilişkide tarafların birbirinin sevgisinden emin olmak istemeleri son derece normal bir ihtiyaç gibi görünebilir ancak öte yandan sevgisinden emin olmadığın ya da şüphe duyduğun bir insanla ilişkine neden devam edersin? Bu ve benzeri felsefi soruları bir kenara bırakacak olursak, bitmiş ilişkisinde bile eski sevgilisinin zamanında onu sevip sevmediğinden emin olmak isteyen insanlar vardır; “Acaba beni sevmiş midir?” diye sorarlar ve geçmişe dair yaşantıların altında yatan duyguları anlamaya çalışırlar.
Günümüzde insanı en çok korkutan travmaların başında aldatılma gelir; herkes bu duygudan kaçmaya çalışır, aldatılma meselesi sadece cinsel anlamda başkasıyla ilişkiye geçmesi demek değildir; aynı zamanda seviyor gibi yaparken aklının başkasında olması da bir çeşit aldatmaya girer. O insanı sevdiğine inandırmak ancak aslında ona karşı hiçbir şey hissetmemek ciddi anlamda aldatmaktır, o insanın sadece zamanını ve enerjisini çalmanın ötesinde onun geleceğe dair umutlarını, hayallerini ve mutluluğa olan inancını da çalmak anlamına gelecektir ve insan ruhunda yaratacağı psikolojik yıkımı büyük olur. Bu tip acıların izlerini silmek ve o insanın yeniden karşı cinse inanmasını güvenmesini sağlamak hiç de kolay değildir, yani görüldüğü üzere aldatma bilinenin aksine başka bir insanla yatağa girmenin ya da flört etmenin ötesinde çok daha derin ve kapsamlı bir konudur.

İlişkisinde ilk altı aylık süreyi geçirmiş bir kadının erkek arkadaşıyla ilgili “Acaba beni seviyor mu?” diye sorması son derece normaldir çünkü bizim ülkemizde genel olarak erkekler duygularını göstermekten imtina ederler, bunu bir çeşit zayıflık olarak görürler dolayısıyla birlikte zaman geçirmelerine rağmen kadınlar neredeyse asla erkeğin sevgisinden emin olamazlar.
Bizim ülkemizde sevgiyi göstermek neden bir çeşit zayıflık olarak algılanıyor?

Bu sorunun yanıtı yetiştirilme tarzı, yerel kültür ve tabularda yatıyor, maalesef güç kavramı yanlış anlaşılıyor, bir erkek açısından güçlü olmak sanki duygusuz olmak gibi yanlış bir algı var oysa güçlü olmak akıl ve duygu dengesine sahip olmaktır, duygularını akıl süzgecinden geçirerek yaşamayı bilmektir. Dolayısıyla bu yazıyı her ne kadar papatyalara yönelik yazıyor olsam da erkeklere şöyle bir mesajım var:“Sevmek zor çünkü gerçek sevgiyi hissettirecek kadınla karşılaşmak ciddi bir şans, dolayısıyla seviyorsan bunu o kadına hissettir, göster ve söyle, yine söyle, yine söyle…”

Bir erkeğin seni gerçekten sevdiğini gösteren işaretleri maddeler halinde sizlere açıklamadan önce şunu mutlaka belirtmeliyim: Bu adamı ne kadar zamandır tanıdığınız çok önemli çünkü bir erkek ilk birkaç haftada ya da bir iki aylık sürelerde duygu geliştiremez, evet doğru duydunuz erkekler hızlı şekilde duygu geliştiremezler, ilk başlarda kadından hoşlandığını bilir eğer bu hoşlanma hissi olmasa zaten kadına vakit ayırmaz fakat hoşlanma hissinin yoğun bir sevgiye dönüşmesi için “erkeğin motorunun ısınması gerekir” peki bu nasıl olacaktır?

Anahtar cümle: Anı biriktirmek…

Bir erkeğin birlikte olduğu kadını gerçekten sevdiğini anlaması ortalama olarak üç ile altı aylık bir süreçte erkeğin zihninde netleşir. Bu süreçte yaşadıkları ne kadar yoğun olursa ve örneğin birlikte geçirilen hafta sonları, tatiller seyahatler ve benzeri paylaşımlar onları birbirine bağlar. Tabi ki burada sırtlan erkekten bahsetmiyoruz çünkü sadece cinsellik peşinde olan bir sırtlan yatak dışında her türlü paylaşıma tamamen kapalıdır, onu adam etmek imkansızdır.
Burada bahsettiğimiz ilişkinin başından itibaren düzeyli ve kaliteli bir iletişim ile kadına değer verdiğini hissettiren alfa erkek, neticede o da erkek beynine sahip olduğu için duygularıyla yüzleşmesi ve sevgisinden emin olması zaman alacaktır. Daha bir haftadır tanıyorum dediğiniz bir adamın sizi sevip sevmediğini düşünmeniz yersizdir, çünkü cevabını henüz o da bilmiyor!
Gelelim seni sevdiğini gösteren davranışlara:

1) SENİ MERAK EDER. Bak papatyacım, bir erkeğin merak etmesi o kadar önemlidir ki tahmin bile edemezsin çünkü erkekler çok da meraklı varlıklar değiller bunu zaten biliyorsun hatta kadınların erkeklerle ilgili en büyük eleştirisi nedir? GAMSIZ, duyarsız vs… Gel gelelim bir erkek merak etmeye başladıysa ve acaba bu kız ne durumda diye soruyorsa işte bu arkadaşımız abayı yakmış demektir. Bütün gün seni arayıp sormadı çünkü yoğun çalışıyor tamam bunu anlarım fakat akşam oldu ve halini hiç sormuyorsa seni seven bir erkekten bahsetmiyoruz, ya da çok başındasınız ve henüz sana karşı yeterli sevgiyi geliştirememiş diyelim, seni kırmayalım…

2) MAKSİMUM ZAMAN AYIRIR. Hani bana gönderdiğiniz mesajlarda diyorsunuz ya bana zaman ayırmıyor bu konu biraz göreceli bir başlık çünkü bazı erkeklerin haftada 2 görüşme yapması bile değer verdiğini gösterebilir işlerinden başını kaldıramıyor olabilir; oysa öte yandan çok çalışıyor görünüp aslında bolca vakti olan adamlar da vardır ve onlar whatsapp çevrimiçi abiler olarak yaşamlarını sürdürürler. Bu durumda eğer adamın gerçekten çok yoğun çalıştığından eminsen ve sana yine de her fırsatta vakit ayırıp seni görmek istiyorsa bu adam seni seviyor! Öte yandan bu abi senin mesajlarına bile yanıt vermiyor ancak sürekli çevrimiçi olarak yaşamına devam ediyorsa emin ol sana sevgisi yeterli düzeyde değildir…

3) İHTİYAÇLARINI SORAR. Seven erkeğin zihninde hep şu soru vardır: “Ben bu kadın için ne yapabilirim?” Bunu düşünür ve senin hayatında seni rahatsız eden bir durum olup olmadığını anlamaya çalışır, eğer varsa hamle yapar geri durmaz çekinmez ve var olan sorunu çözmek için adım atar, illa senin gözüne sokmasına gerek yok senden habersiz bile olsa sorunlarını çözmek ve sana yardımcı olmak için problemlerin üstüne gider, işe yaramayı sever. İşte bazı kadınlar : “Ben her sorunumu kendim çözerim hayatımda bir erkeğe gerek yok” dedikleri için erkeğin bu işe yarama güdüsünü devre dışı bırakırlar ve güçlü olmak pahasına erkeksiz bir hayatta kedileriyle yaşarlar. Ne olursa olsun ona işe yaradığını hissettirin, sihirli sonuçlar alacaksınız.

4) PLANLAR YAPAR. Uzun zaman sonra sevgiyi yeniden hisseden ve sevdiği kadını hayatına alma duygusuyla mutlu olan bir erkek bu kadınla ortak planlar yapmaya başlar. Bu planlar ufak çaplı olarak başlayacaktır, örneğin “Hafta sonu şuraya gitmek istiyorum sen de gelmek ister misin?” ya da “Uzun zamandır gitmek istediğim bir oyun var çift bilet aldım birlikte gidiyoruz” ve benzeri teklifler onun sizinle olan planlarını açıkça ortaya koymaktadır. Zamanla bu planlar daha geniş çaplı hale gelecektir çünkü sevdiği bir kadınla güzel vakit geçirdiğini ve uyumlu olduklarını gören bir erkek zamanla ona aşık olmaya başlar, yani sevgiden aşka geçer.

5) VARLIĞINI HİSSETTİRİR-SAHİPLENİR. İşte bu başlık çok önemli çünkü bir erkeğin sevgisini en açık olarak gösteren davranışı budur yani sahiplenmesidir. Burada da benzer tepkiler ile karşılaşırız, “Benim sahiplenmeye falan ihtiyacım yok! Bir erkek kim oluyor ki beni sahiplenecek ben zayıf bir kadın mıyım Allah aşkına! Siz ne diyorsunuz Adil Beycim biz erkekleri dörde böler üç ile çarparız onları kıyma yaparız erkeklere falan ihtiyacımız yok bizim, gitsin annesini sahiplensin!” Diyen maskülen (erkekten daha erkek) kadınlar tepki vermeye başlarlar. Oysa bir erkeğin kadını sahiplenmesi ona varlığını hissettirmesinden ibarettir, yani varla yok arası bir erkekle kim ilişki yaşamak ister ki? Dolayısıyla örneğin kız arkadaşlarıyla çıktığında en azından hangi mekana gidiyorsunuz canım diye sorması, herhangi bir sorun olursa bana haber ver seni merak ederim demesi hangi kadının hoşuna gitmez? Üstelik bir erkek arayıp soruyor ve kadına çeşitli durumlarda sahip çıkıyorsa gerçekten seviyor demektir.

Umuyorum ki sizi gerçekten seven bir insanla ilişki yaşıyorsunuz ya da şu anda olmasa bile yakında karşınıza çıkar, her şey bir zamanlama meselesi…
Sizi sevdiğimi tek bir an olsun unutmayın…

Görüşmek üzere,
Adil Yıldırım


Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

İlk görüşmede altın değerinde 5 kural

Herkese merhabalar,

Bu haftaki yazımda sizlere bana en çok sorduğunuz konular arasında yer alan “İlk görüşmede yapılması gerekenler nelerdir?” başlığı altında bazı altın değerinde detayları aktaracağım. Biliyorsunuz ilk görüşme, flörtte karşıdaki insan üzerinde olumlu bir intiba yaratmak ve onu etkilemek açısından son derece önemlidir.

İnsanlar genelde ilk görüşmede karşı cinsle ilgili zihinlerinde yaptıkları konumlamayı değiştirme konusunda isteksiz davranırlar oysa bu pek objektif bir yaklaşım biçimi değildir; çünkü sizinle görüşmeye gelen insan kötü bir gün geçirmiş fakat buna rağmen sizinle olan görüşmesini iptal etmek istememiş olabilir, onun gününde yani formunda olmadığını görerek buna göre değerlendirmek gerekir çünkü her insanın kötü günleri olacaktır fakat zihnimiz en kısa yoldan konumlama yapma ihtiyacı içerisinde olduğu için ve bizler de onu bir algı yaratmaya zorladığımız için karşımızdaki insanın ilk görüşmede hal tavır ve davranışları çoğunlukla ikinci görüşmeye bile gerek kalmadan onu hayatımızdan çıkartmamıza neden olur.

İşte bu noktadan hareketle, papatyalarımdan bana sıklıkla gelen soruyu bu yazıda değerlendirmek istedim, ilk görüşmede bir erkekte çok olumlu bir izlenim yaratmak için size maddeler halinde aktaracağım beş konuya dikkat edebilirsiniz:

1) Bana ilişkiler konusunda en detay sorular bile geldiği için genelde pek bahsedilmeyen ancak önemli olan bir detaya değinerek başlayalım; “Görüşmeye ne kadar erken gitmek gerekir?” Erkekler açısından bir kadının görüşmeye erken gelmiş olması pek olumlu bir izlenim yaratmaz çünkü öyle olmasa bile kadının bu görüşme için çok istekli ve arzulu olduğu yönünde yanlış bir algı oluşturabilir. Peki ne yapmalısınız? Diyelim ki sözleştiğiniz yere erken gittiniz çünkü aynı bölgede işleriniz vardı ve erken bitti, siz de mekana geçip o gelmeden bir şeyler içebilirim diye düşündünüz. Bunu sakın yapmayın; tekrar ediyorum bunu sakın yapmayın çünkü sizin buradaki iyi niyetiniz erkek zihninde gereksiz bir algı yaratabilir. Buna hiç gerek yoktur. Bunun yerine, işleriniz erkek bittiyse o bölgede başka bir kafeye gidip oturun, telefon görüşmelerinizi yaparak veya telefonla vakit geçirerek görüşme vaktini bekleyin. Adam buluşacağınız yere gittiği zaman sizi orada bekler halde bulmasın, lütfen bu detaya dikkat ediniz. Bir erkek ilişki halinde olduğu bir kadını mekana erken gelmiş ve bekler halde bulduğunda bu durum onun hoşuna gidebilir ancak henüz tanışma aşamasında bunu görürse “Bu kız bana şimdiden tutuldu!” ve benzeri gerçek dışı algılara kapılması işten bile değildir çünkü erkek zihninde kendini beğenmesi ve öz güvenini güçlendirmesi için sürekli bir materyal arayışı vardır ve eline geçen her kozu size karşı kullanabilir, maçın başında gol yememek adına görüşmeye tam vaktinde gidin, belki birkaç dakika geç kalabilirsiniz fakat erken olmasın.

2) İlk görüşmede nasıl giyinmeliyim şeklinde çok sayıda soru geliyor, size şöyle özetleyebilirim; kesinlikle iddialı değil ancak bakımlı. Bu tanımı biraz açmak gerekirse ilk görüşmede bu kız çok havalıymış izlenimi yaratmamaya özen gösterin çünkü erkek sizi gördüğü zaman zihninde hızla kodlamaya başlar ve çok havalı süslü lüks markalı bir giyim tarzı onu ürkütüp “Bu kızla farklı dünyaların insanlarıyız” şeklinde bir algıya kapılmasına neden olabilir. Bunun size hiçbir getirisi olmaz çünkü sizin amacınız güzel bir akşam yemeği eşliğinde hayatınıza renk ve anlam katabilecek bir ilişkiye ilk adımı atmak; dolayısıyla çok iddialı, çok renkli pembeler turuncular veya cırtlak yeşiller içeren kıyafetler erkeğin algısını olumsuz yönde etkiler, buralara hiç girmeyin, şık zarif ve özenli giyinmeniz yeterli olacaktır.

3) Genelde bana en çok sorulan soru şudur: “Hocam ilk görüşmede hangi konularda konuşmam gerekiyor, nasıl davranmalıyım?” Buna vereceğimiz cevap son derece basittir, siz konuşmayın, görüşmeyi o istediğine göre bırakın bu arkadaşımız size derdini ve maksadını anlatsın, eğer onu konuşturmayı başarırsanız anlama imkanınız olur acaba bu adam bir sırtlan mı yoksa alfa mı? Uzun süreli ve güzel bir ilişkisi olan kadınları dikkatle gözlemlediğimde onlarda çok farklı bir özellik olduğunu gördüm: Onlar muazzam birer dinleyicidirler! Kadınlar genel olarak erkeklerin onları dinlemesini ve anlamasını beklerler ve bu konuda onlara hak vermemek imkansızdır ancak çok zeki kadınlar bir erkek ile tanıştığı zaman ona sorular sormayı, onu kendi hayatı hakkında konuşturmayı ve onu dinleyerek verdiği cevaplara göre analiz etmeyi çok iyi bilirler. Bunu yapabildikleri için erkeğin güçlü ve zayıf yönlerini konuşmalarından ayıklayıp ona göre bir davranış tarzı benimserler, sadece kadın erkek ilişkileri değil insan ilişkileri her zaman bu şekilde ilerler, karşınızdaki insanı dinleyip onu analiz edersiniz dolayısıyla ilk görüşmeye giderken “Ben şimdi bu adamla ne konuşacağım?” diye kara kara düşünmek yerine onu konuşturma yoluna gidin ve bunu yapabilmek adına ona sorular sorun, örneğin ailesiyle ilgili, hobileri, kitap ve film tercihleri, hayatla ilgili düşünceleri size ciddi anlamda fikir verebilir.

4) Onu konuşturmayı başardınız ve dikkatle dinliyorsunuz, adeta zihninizde notlar alıyorsunuz işte bu aşamada onun mizah anlayışına dikkat edin çünkü bir erkeğin kalitesini en çok ortaya koyan nokta onun espri anlayışıdır. Sizi güldürmek için ne tarz şakalar yapıyor veya size yaklaşım tarzı nedir, güldürmek için size takılırken veya flörtöz tavırlar içerisine girerken sizi rencide eden veya size karşı saygısız sözler ağzından çıkıyor mu? Örneğin “Tabi sizin gibi kadınlar bilmezler ancak bizim inşaat işleri oldukça yoğundur…” veya “Küçük hanım sizin yaşınız yetmez biz o dönemleri yaşadık, gördük…” Şunu aklınızda tutmanızda fayda var; ilk görüşmede size nasıl davranıyorsa karşınızdaki adam aynen odur, eğer bir odunsa odundur, eğer bir beyefendi gibi davranıyorsa özünde de beyefendi olması yüksek ihtimaldir. Daha ilk buluşmada saygısız ve düzeysiz laflar eden bir adamın değişme ihtimali yoktur.

5) Bakınız bu konu son derece hassas ve bir o kadar da önemli; ilk görüşmede elbette siz de konuşacaksınız aksi halde bu kız dilini yutmuş ya da bu kız hiç anlatmıyor biraz sinsi gibi düşüncelere kapılabilir. Buna hiç gerek yok, siz de arada bir şeyler anlatacak veya espriler yapacaksınız; fakat gizemli kalmaya dikkat edin yani her şeyi anlatmayın. Önceki hafta teyzenizin geçirdiği ameliyatı ya da en son ilişkinizde yaşadığınız hüsranları sakın anlatmayın. Bu adam sizi tanımıyor ve tanıması zaman alacak, erkeklere yönelik öfkeleriniz varsa bile bunları ona yansıtmayın, exlere asla girmeyin, ona eski sevgilisiyle ilgili sorular sormayın çünkü sorarsanız ona da bu konuda soru hakkı vermiş olursunuz. Sorularına kısa yanıtlar verin ve bazı konularda, “Merakını anlıyorum ancak bazı şeyleri birbirimizi daha yakından tanıdıkça konuşuruz, ben öncelikle karşımdaki insana güvenmeliyim” şeklinde ustaca yanıtlar verin. İlk görüşmede kısa ve öz yanıtlar, gizemli kalmayı başaran ve soğukkanlı davranan  bir kadın erkek üzerinde muazzam bir etki yaratmayı başarır.

İlk görüşmenizde rüzgar sizden yana olsun,
Görüşmek üzere,
Sevgiler
Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

Erkekleri kıskandırma sanatı

Herkese merhabalar,

İlişki Koçu olarak yıllardır aldığım bir soru vardır: “Erkek arkadaşımı kızdırmadan nasıl kıskandırabilirim Adil Beycim?”

Bu soru hem çok gelir hem de ustaca bir hamle olmadıkça kıskandırmanın ne kadar zor olduğu gerçeğini içerisinde barındırır çünkü bir erkeği kızdırmadan kıskandırmak pek de kolay değildir. 

Öte yandan kıskandırmak, eğer doğru şekilde yapılırsa, ilişkide kontrolü sizin elinize geçirebilir çünkü sevgilisini kıskanan bir erkeğin ilişkide daha çok bağlandığını ve kızı elinde tutmak için daha fazla mücadele etmeye başladığını söylemeye gerek bile yok, dolayısıyla bu yazıda sizlere ustaca düşünülmüş kıskandırma hamleleri hakkında bilgi vereceğim.

Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor: Kıskandırmak başlı başına bir olaydır, yani demem o ki bu hamlelere iyi hazırlanmanız gerekiyor, kafanıza estiği gibi davranamazsınız, eğer iyi bir şey yapacağım derken her şeyi elinize yüzünüze bulaştırırsanız bu durumda bir ilişkiniz bile kalmayabilir. 

İyi hazırlanın ve özellikle yazacağım detaylara dikkat edin.

1) Bir erkeği kıskandırmak için başka erkeklerle yakınlaşmak veya buna benzer imalarda bulunmak yapabileceğiniz en yanlış davranıştır, bunu söylemeye gerek bile yok; öte yandan bir erkeği kıskandırmanın en etkili yolu ilişkide kontrolün onda olmadığını göstermektir. Şöyle düşünün, mıç mıç ilişki diye tabir ettiğimiz yakın ilişki içerisinde sürekli haberleşiyor ve neler yaptığınızı birbirinize anlatıyorsunuz: “Aşkım şuraya gittim, bunu aldım, az sonra eve geçiyor vs…” Günümüzde bu şekilde ilişki yaşayanlar içlerinde bir miktar kaybetme korkusu taşırlar çünkü sağlıklı olan gün içerisinde yapılan her şeyin tüm detaylarıyla anlatılması değildir, sanki rapor verir gibi her şeyi anlatmak dediğim gibi biraz kaybetme korkusu içerir. Pekala madem kaybetme korkusu var o zaman bundan faydalanabilirsiniz, örneğin akşam evde olacağım dediğiniz bir gün, akşam saatlerinde en yakın kız arkadaşınız ile selfie paylaşın ve bunu instagram hikayenizde gören manitanız birdenbire sizin dışarıda olduğunuzu görecek ve sizi arayacak, “Hayırdır bana evde olacağını söylemiştin?” Vereceğiniz cevap şöyle olmalıdır: “Hayatım Zeynep aniden aradı hiç hazırlanmadan dışarı çıktım sana haber verecek vaktim olmadı kusura bakma, vs…” Bir yandan kızıyor çünkü her şeyi rapor etmenize alışmış, öte yandan kızacak bir şey yok çünkü kız kıza takılıyorsunuz. Bu ilk hamle manitanıza kısa ve öz bir mesaj olacaktır; aslında her şey senin kontrolünde değil ve ben aniden kafama eseni yapabilirim!

2) Olayların kendi kontrolünde olması dışında bir de olayların riskli bir hal alması erkekleri çileden çıkarır. Burada önemli olan şudur: Olaylar ne kadar riskli görünse de sizin son derece masum ve hatta mağdur olduğunuzu göstermeniz bir anda sizi haklı pozisyona koyabilir.

Yine örneklerden gidecek olursak, sizi baştan çıkartan aynı arkadaşınız yani Zeynep sizi arıyor ve haydi dışarı çıkalım diyor siz de uyumlu bir dost olarak tamam diyorsunuz ancak burada bir fark var, siz dışarı çıkarken manitanıza haber veriyorsunuz, ya bir mesaj ya da aramayla ona dışarı çıkıyorum demeniz son derece önemli çünkü az sonra göreceğiniz üzere kıskandırma operasyonumuzdaki tüm mühendislik bu detaya bağlı olacak. Zeynep ile dışarı çıktınız ve sevgiliniz bu durumdan haberdar fakat başına gelecekleri bilmiyor çünkü siz gündüz Zeynep ile görüştünüz ve onun kalabalık arkadaş grubu da aniden size katılacak, elbette tüm bunlar önceden planlanmamış ve spontane gelişmiş görünecek! Zeynep ve kızlı erkekli arkadaş grubuyla bir resim paylaşıyorsunuz, bakınız BURAYA DİKKAT, SİZ RESİMDE SON DERECE CİDDİ BİR YÜZ İFADESİYLE SANKİ MEMNUNİYETSİZ görünüyorsunuz aynı zamanda masada oturma düzeninde yanınızda KESİNLİKLE bir eril canlı oturmuyor.

Masada erkekler var ancak sizin coğrafyanızda değiller, işte bu resmi hikayenizde paylaşıyorsunuz. Bu durumda sizi arayan ve hayırdır? sorusunu yönelten sevgilinize aynen şu kelimelerle cevap vermeniz yerinde olacaktır: “Hayatım o karede gördüğün üzere ben pek mutlu değildim çünkü senin yanımda olmanı çok isterdim, Zeynep’in arkadaşları biz otururken aniden aradılar ve bize katıldılar elbette ben de gidiyorum diyemedim, onlar kendi aralarında konuşurlarken ben sensiz yapayalnız hissettim, benimle sohbet etmek isteyenler oldu ama senin olmadığın yerlerde de aklımda sadece sen varsın…” Vurdu ve gol oldu!

3) Bu hamlemiz en az önceki iki hamle kadar hassas olacaktır, bakınız değerli papatyam; “Hayatım seninle paylaşmam gereken önemli bir konu var ve eğer bu konuyu seninle paylaşmazsam kendimi suçlu hissedeceğim çünkü seninle aramızdaki bu özel ve benzersiz ilişkide aramızda hiçbir konuda gizli saklı olmasını istemiyorum” diyerek sözlerinize başlıyorsunuz, gördüğünüz gibi benim işim kelime mühendisliği, sonra şöyle devam ediyorsunuz: “Senden önce kafayı bana takmış bir adam vardı, onunla ilişkim bile olmadı ama sanırım beni saplantı haline getirmiş, geçenlerde bana uzun zaman sonra tekrar mesaj attığını görünce onu HER YERDEN hatta YERYÜZÜNDEN ENGELLEDİM.
Bunu yapmamın sebebi hem beni tamamen unutmasını sağlamak hem de olur olmadık yerde senleyken anlamsız şekilde bana mesaj atmasını istemiyorum, kimsenin aramızdaki enerjiyi bozmasını istemem. Ben gerekeni yaptım ve bundan sonra bana asla ulaşamaz, merak etme aşkitom! 

Her erkek içgüdüsel olarak sahiplenme dürtüsüne sahiptir ancak bazen bu mekanizma bir ilişki içerisinde devreye girmez ve erkek birlikte olduğu kadını sahiplenmediği zaman buna tam anlamıyla tutkulu bir ilişki diyemeyiz dolayısıyla erkeğin sahiplenme dürtüsünü onu kızdırmadan harekete geçirecek üç hamleyi sizlerle paylaştım.
Bu arada, bir erkek ne kadar sevse ve bağlansa bile, “Benim sahiplenilmeye falan ihtiyacım yok, ben kendimi korurum ve her şeyi kendi başıma hallederim” diyen kadını sahiplenemez çünkü o kadının kendisine ihtiyacı olmadığını düşünerek zamanla ondan uzaklaşır. Erkek için birlikte olduğu kadını korumak kollamak ona yakın olmak ve onu çevrelemek son derece temel güdülerdir ve erkeğin bunları yapmasına izin veren kadınlar ilişkilerinde daha başarılı olurlar. Nokta. 

Mağara döneminden bu yana erkekler yuvayı koruyan kollayan ve kadınına vahşi doğa koşulları içerisinde sonuna kadar sahip çıkan davranış biçimleri geliştirdiler, devir değişti demeyin;


Erkek dünyasında her şey aynı!

Sevgiler,
Görüşmek üzere
Adil YILDIRIM

Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

Flört etme sanatı

Herkese merhabalar,

Flört etmek üzerine uygulamalı ve örneklerle açıklanan şöyle güzel bir yazı paylaşalım dedim, zira bizim ülkemizde kavramlar doğru yerde kullanılmıyor çünkü anlamları konusunda çeşitli söylentiler var.

Örneğin flört etmek tam olarak ne anlama gelir?

Genç kızlar erkek arkadaşlarıyla ilgili “Flörtüm” ifadesini kullanırlar yani flört kavramı çoğunlukla ergenler tarafından kullanıldığı için ergenlik çağında yapılan bir eylem olarak değerlendirilir; işte hatalar zinciri tam da burada başlıyor çünkü evlilikte bile demeyeceğim, tam tersine ÖZELLİKLE EVLİLİK KURUMUNDA flört edilmesi zorunludur.

“Evliyken kiminle flört edeceğim?” diye soranlar vardır hemen yanıtlayalım, “Elbette eşinle flört edeceksin!”

Yani ilk olarak şunu bilmeliyiz ki flört ergenlik çağına özgü bir davranış biçimi değildir, bir ilişkiyi canlı tutabilmek adına her yaşta başvurabileceğiniz ve keyif alacağınız bir yöntemdir. Bir insanla aranızdaki iletişimin derinleşmesini, tutkunun artmasını ve onu özlemenizi sağlar çünkü flört “tatlı bir oyundur” ve herkes tatlı oyunlar oynamayı sevmez.

İçinde hiç oyun bulundurmayan bir hayat keyif verir mi?

İnsanlar özünde eğlenmek ve kendilerini iyi hissetmek isterler çünkü insan denen varlığın temel güdülerinden bir tanesi de acıdan kaçmaktır. Acıdan kaçarken mümkünse eğlenceye ve keyfe doğru gitmek ister, bunu yapmak için kendisini eğlendirecek ve iyi hissettirecek insanları çevresinde bulundurmaya çalışır, bütün mesele budur.

Flört etmeyi çekici kılan etkenleri yazarken flört etme sanatının ana maddelerini birazdan sizlerle paylaşacağım, öncelikle insanlar neden flört ederler başlığı altında tahrik edici yanlarını ortaya koymak istiyorum. Günlük hayatın yoğunluğu ve stresi içerisinde bir insan kendini iyi hissedeceği limanlara doğru yanaşmaktadır, bunu yaparken özellikle rutinden kaçar, rutin hayat, rutin eğlenceler, rutin konuşmalar insanları sıkar ve bezdirir, kimse rutini sevmez çünkü çekici değildir. Dolayısıyla size yanaşan ve size kendinizi iyi hissettiren bir insan hayattan yeniden keyif almak için büyük bir fırsattır.

Peki flört etmenin yolları nelerdir?

Şimdi size acemi bir flörtöz erkeği tarif edelim; tanıştığı her kadına mavi boncuk dağıtan ve “Çok güzelsiniz bayaaannn” ile başlayıp “Sanırım hayatımın aşkını buldum” ile devam eden bir repertuara sahip bu tip adamlardan serbest piyasalarda bol miktarda bulunur. Sadece güzelsin diyerek veya sana deli oluyorum diyerek ilerledikleri gibi bazıları daha da acemice hareket etmekte ve daha tanışmadan sadece instagram profil resmini görüp “Size ilk görüşte aşık oldum bayaaan sizinle evlenmek için yazıyorum, vallahi billahi niyetim ciddi” şeklinde ciddi mesajlar gönderirler. Bu adamların tarzı görüldüğü üzere son derece ciddidir.

Şimdi bu saçma manzaranın bir adım ötesine geçelim;

Flört etmenin tek yöntemi kadına güzel sözler söylemek değildir, aslına bakarsanız bu çok gerilerde kalmış ilkel bir yöntemdir; asıl olarak karşılıklı atışmalar yapmak ve şakalaşmak daha etkili bir yöntem olacaktır; örneğin bir erkek aynı ofiste çalıştığı iş arkadaşı kadının ilgisini flört ederek kendi üzerine çekebilir.

Burada iki ana yöntemi vardır, hangisini seçeceğine kendisi karar verir:

1) Kadına ilgi göstermek. Bu ilgi güzelliğine atıfta bulunan cümleler değildir, bilakis fiziksel konulara hiç girmeden kadına ilgisini göstermesi yukarıda bahsettiğimiz acemi çapkınlara göre daha etkili olacaktır; “Bugün seni iyi görmüyorum, her şey yolunda mı? Senin için yapabileceğim bir şeyler var mı? Seni böyle bitkin görmek beni üzüyor…” Buna benzer varyasyonlar yapabilir ve bunu bir alışkanlık haline getirdiğinde kadın ile arasında bir duygu oluşmaya başlar. Elbette her kadın bundan hoşlanır demiyorum zira hiçbir yöntem her kadını veya erkeği bağlamaz, böyle bir garanti veremeyiz ancak kabul etmeliyiz ki kendisiyle ilgilenilmesi genelde kadınların hoşuna gider ve karşısında kibar, anlayışlı ve doğru davranışlara sahip bir adam olduğu sürece kadın farkında olarak ya da olmadan kendini bu adama yakın hissetmeye başlayacaktır. Burada bütün mesele gaz-fren dengesini iyi ayarlamaktır, ki bunu birazdan size açıklayacağım.

2) Kadınla iletişimde olduğu esnada başka kadınlarla da hafif flörtleşerek onların da kendisini beğendiklerini kadına hissettirme yöntemiyle. Bakınız bu çok enteresan bir oyundur çünkü bazı kadınlar için bu yöntem hiçbir şekilde işe yaramazken bazı kadınlar rekabeti gördükleri anda adamı arzulamaya başlarlar, yani adama karşı en başta hiçbir duygusu olmasa bile birden bire adamı beğenmeye başlayan kadınlar vardır, rekabet bazı kadınlar için en tahrik edici unsur gibi görünüyor, enteresan ama gerçek. Adam öyle bir yöntem belirler ki, kadını kıskandırdığı sürece kadının ilgisini üstüne çekmeye başlar ve kadının ilgisinin arttığını gördükçe geri çekilmektedir, yani kadın yaklaştıkça hafif adımlarla geri gider. Kaçan kovalanır yöntemi rekabeti seven kadınlarda işe yarar, öte yandan eğer bu adam gerçek bir çapkın ise şunu fark eder: Eğer kadın rekabetten hoşlanmıyor ve başka kadınları gördüğü anda uzaklaşıyorsa adamın geri çekilmek yerine gittikçe artan dozda ilgi göstermesi gerekir. Yani kadını çok iyi analiz etmesi flört sanatının ana kuralıdır, aynı kurallar her kadına işlemez!

Flört etme sanatında en önemli unsur analiz ve strateji diyebiliriz, bu ikisini sağlam yapan bir insanın başarısız olması mümkün değildir. Karşısındaki kadının alıngan ve pek şaka kaldırmayan bir yapıda olduğunu gören bir adam hemen romantizm yoluna sapar, öte yandan flört ettiği kadının son derece şakacı ve gülmeyi seven bir yapıda olduğunu görürse ona kahkaha attırması gerektiğini bilir ve eğlenceli yönlerini vitrinde sergilemeye başlar. Yani her şey flört edilen partnerin tarzını iyi çalışmak ve anlamakla ilgilidir. Buradan başladığınız zaman her şeyi başarırsınız. Bu yazıda erkekler tarafından anlatıyorum ancak kadınlar için flört etmenin en vurucu yanlarını size önümüzdeki yazılarımda aktaracağım.

Ana fikir olarak şunu not alalım papatyacım:

“Flört etmek araba kullanmaya benzer, gaz-fren dengesini çok iyi ayarlamak gerekir, eğer sürekli gaza basarsan kaza yaparsın, öte yandan sadece fren yaparsan yolda (yalnız) kalırsın. Hayatına kimse giremez.”

Flört etme sanatında en şanssız insanlar bana kalırsa aşırı alıngan olanlardır çünkü flört şakalaşma sanatıdır, yani şaka kaldırmayan ve hayata mizah yoluyla bakamayan insanların flört edebilmeleri neredeyse imkansızdır, üstelik erkeklerin berbat bir özelliği vardır: Bir kadının her söze alındığını gördükleri anda olay yerini terk ederler, çünkü bir erkek yapacağı kaliteli esprilere gülen ve kendisiyle neşeli vakit geçiren bir kadınla flört etmek ister. Hayat yeterince zor ve stresli, kimse yanında surat asan bir partneri istemez.

Güzel ve basit bir flört cümlesi: “Aslına bakarsan tatlı bir adamsın ama yine de seninle ilişki yaşamayı aklımdan bile geçirmem…”

Bu sözü sizinle hiç ilgilenmeyen bir adama bile söyleseniz, sizi şaşırtan sonuçlar alırsınız, ona kısaca meydan okudunuz. Gerekeni yaptınız.

Not: 50 Maddede İlişkiler kitabımın yeni baskıları yapıldı, bayram süresince kitabı bulamayanlar bana mail atmışlar, birkaç gün içerisinde kitapçılarda yerini alacak, ilginiz için teşekkür ederim, cansınız…

Haftaya görüşmek üzere,

Seviliyorsunuz,

Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm

Instagram: @adilyildirimyazar

YouTube: Adil Yıldırım

 

Yazının devamı...

Herkes güzel bir ilişki buluyor, ben bulamıyorum!

Herkese merhabalar,

Ailenizle ve sevdiğiniz insanlarla birlikte sağlıklı, mutlu ve keyifli bir bayram geçirmenizi diliyorum. Bu yılın başından beri geçirdiğimiz zorlu günlerin ardından keyifli bir bayram tatilini hak ettik, inşallah önümüzdeki dönem herkese sağlık ve huzur getirsin; elbette aşkı da unutmayalım.

Ne demiş Da Vinci amca?

“Aşksız geçen bir hayat yaşanmış sayılmaz…”

Bu durumda sizlere sıklıkla karşılaştığım bir yanılgı hakkında detaylı örnekleri de kullanarak bilgi vermek istiyorum.

Nedir bu yanılgı?

“Adil Beyciğim etrafıma bakıyorum tüm arkadaşlarım çok güzel ilişkiler buluyorlar ancak ben bir türlü bulamıyorum, ya becerikli değilim ya da farkında olmadan karşımdaki erkeği rahatsız eden hatalar yapıyorum” sözleriyle kendini ifade eden bu analize yakından bakalım zira son dönemde bu yorumlarla o kadar çok karşılaşıyorum ki bayram arifesinde sizlere yeni bir pencere açmak istiyorum.

Öncelikle felsefi bir yaklaşımla başlayalım: Kainatta hiçbir şey göründüğü gibi değildir; örnek vermek gerekirse çok sert maddelerin aslında çok kırılgan ve tam tersi durumda çok kırılgan görünen materyallerin ise çok sert ve dayanıklı olabildiğine defalarca şahit olmaktayız.

Bu ne demek oluyor şimdi?

Dışarıdan çok mutlu görünen bir çiftin kapalı kapılar ardında tam olarak neler yaşadığını tam olarak kestirebilmek imkansızdır; dolayısıyla bu insanlar çok mutlu diye düşündüğünüz insanlar her gece yatağa geçmeden önce rutin şekilde kavga ediyor olabilirler, işin gerçeğini bilmek bazen sizi hayrete düşürür.
İnsan öyle bir varlıktır ki genellikle herkesin mutlu, başarılı ve sağlıklı olduğunu ancak kendisinin hep mutsuz, şanssız ve başarısız olduğunu düşünerek kendine kötü davranmaya odaklanmıştır. Bu psikolojinin bir insana ne kadar zarar verdiğini ve yaşam enerjisini ne kadar alt seviyelere düşürdüğünü söylemeye sanırım gerek yoktur.

Bir nokta daha var ve bu yazıda özellikle bu noktaya temas etmek istiyorum:

Hayatta elde ettiğimiz her şey için emek vermemiz ve ter dökmemiz gerekirken, mutlu ilişki dediğimiz kavramın bazı insanların ayağına geldiğini ve hiç emek vermediklerini düşünmek, en basit tabiriyle naifliktir.

Yıllardır ilişki koçu olarak çalıştığım için sayısız vaka ile karşılaştım ve sizi temin ederim ki mutlu ilişkilerin hepsi yoğun bir emek üzerine kurulu.

Dışarıdan bakıldığında çok mutlu ve huzurlu bir ilişkiye sahip Ayşe Hanım’ı düşünelim, tamamen afaki bir isim üzerinden hareket edelim. Yakın arkadaşları Ayşe Hanım’ın bu ilişkisini gördükçe içten içe kıskanıyorlar çünkü erkek arkadaşı ile iki senedir birlikte ve aralarında hiçbir sorun görünmüyor, adam onu kırmamak ve her an mutlu olmasını sağlamak için adeta üstüne titriyor.

Ayşe Hanım’a denk gelir zaten bu adamlar, hep onun gibilere denk gelir!

Nedir bu Ayşe’nin sırrı; nasıl oluyor da bu tip adamları buluyor???

Ben neden bulamıyorum? Benim karşıma çıkmıyor bu fırsatlar!

Diye düşünen tüm okurlara manzaralı bir pencere açıyorum şimdi…

Öncelikle Ayşe Hanım hakkında bazı bilinmeyenleri size aktarıyorum: Kendisi 2 yıldır bu beyefendi ile birlikte ancak bu ilişki öncesinde bir sene boyunca yalnızdı ve karşısına çıkan kimseyi hayatına almak istemedi çünkü onu çok yoran uzun süreli ilişkisi eski sevgilisinin onu aldatması üzerine bitmişti. Ayşe Hanım eski sevgilisiyle dört senedir beraberdi ve evlilik yoluna girmişlerdi, her şeyi planladığı bir dönemde hayatını üstüne kurduğu adamın onu aldattığını fark etti ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadı, bu durumu kabullenemedi.

Bu ayrılık sonrası üç ay boyunca kendine gelemedi, ağlayarak geçirdiği gecelerin sayısı belirsizdir… Sabahları mide bulantısı kalkıyordu ve gün boyunca ofiste ona bakan insanlar Ayşe Hanım’ın ne kadar büyük bir üzüntü içinde olduğunu daha ilk bakışta görüyorlardı. Onlarla paylaşmadı derdini, kimseye bir şey anlatmadı her şeyi içine attı ve iyice bunaldı çünkü şuna inanıyordu:

“İnsanlara ruhunuzdaki acıları göstermeyin; kimin ne kadar odun atacağı belli olmaz…”

Zaman içerisinde yaralarını sarmaya başladı. Sosyal bir çevresi olduğu için arkadaşlarıyla gezmeye başladı, şehir dışına seyahatler yaptılar ve buralarda bazen eski sevgilisiyle dinledikleri şarkılar karşısına çıktı, yutkundu, uzaklara baktı ve sustu…

Onu aldatan sırtlan ex aşkı bazen mesajlar attı, aradı, ısrarla pişman olduğunu yazdı ve bir şans daha istedi…

Oysa Ayşe Hanım buna kesinlikle izin vermedi, bu adamı tekrar hayatına almayı bir an olsun düşünmedi çünkü yaralarını sarmak için aylarca mücadele etmişti, nasıl olur da onu bu kadar üzen bir sırtlana tekrar şans verebilirdi ki?

Bunun imkansız olduğunu bile yazmadı adama, ona tek kelime yazacak kadar bile değer vermiyordu çünkü kendisine değer vermeyi öğrenmişti, bunu biliyordu.

Yoluna devam etti, hayat devam ederken o da ilerlemek ve yeniden nefes almak zorundaydı…

Ayrılık sonrası karşısına hep kötü niyetli sırtlanlar çıktılar. Bu tip durumlarda diğer kadınların yaptıkları gibi umutsuzluğa kapılmadı ve ruhunda inancını sürdürdü; “O doğru adam bana mutlaka denk gelecek” diye düşünmeye devam etti.

Bu arada karşısına çıkan sırtlanları asla ciddiye almadı ve onlara şans vermedi, duygusal bir boşlukta olduğunu ve bu sırada kendisine ilgi gösteren erkeklerin sadece fırsatçı birer sırtlan olduklarını biliyordu, Ayşe Hanım kendi psikolojik durumuyla ilgili her şeyin farkındaydı. Bu dönemin geçici bir türbülans olduğunu biliyordu ve gecenin en karanlık saatleri sabaha en yakın saatlerdir, işte bunu da biliyordu.
Bir insanı aydınlığa çıkartacak iki anahtarı elinde tutuyordu, bilgi ve inanç…

Hem güzel günlerin yakın olduğunu biliyordu hem de sonuna kadar inanıyordu…

Sonra, sonra, çok sonra, ayrılıktan tam on iki ay sonra bir gün arkadaş ortamında Orhan Bey ile karşılaştı. Enteresan adamdı bu Orhan Bey…

Pek sokulmuyordu Ayşe Hanım’ın yanına ve mesafeli duruyordu ama ilgisini yine de belli etmeyi başarmıştı. Bu durumda, hani insanın içinde bir his olur ya, doğru adamı bulduğunu hissetti kalbinde, bu duyguyu tarif etmesi imkansızdı ama yaşaması keyifliydi.

Orhan Bey çeşitli insanları kullanarak Ayşe Hanım’ın telefon numarasına ulaştı, onu arayıp bir kahve içmeyi teklif etti ancak kimseye güveni olmayan Ayşe bu teklifi elbette kabul etmedi, müsait olmadığını söyledi. İşte burası çok önemli, bakınız Organ Bey karşılaştıkları gün Ayşe Hanım’a masanın diğer ucundan baktığı anda onun kırılmış bir kalbe sahip olduğunu biliyordu, Allah Ayşe’nin karşısına gerçekten görmüş geçirmiş, acıdan anlayan bir adam çıkartmıştı…

Bir kadını gerçekten mutlu etmek isteyen bir adam çıkartmıştı…

Üstelik iki defa hayır demesine rağmen Ayşe’den vazgeçmeyen ve onun acısını anlayan bir adamdı Orhan…

Sonra görüştüler ve iki senedir hiç ayrılmadılar, arada tartışmaları olmadı mı???

Elbette oldu, kimse mükemmel değildir ama aralarında hep SAYGI oldu, konuşmaları hep saygılıydı ve sorunları hemen çözdüler.

Bu adamlar hep Ayşe Hanım gibilere denk gelir diyenler vardır;

Oysa her acının ardından mutluluk gelir, lütfen unutmayınız…

Allah acıyla sınar, inancını kaybetmeyenlere ve ne istediğini bilenlere mutluluğu hediye eder…

Bayram şekeri gibi bir aşk bulmanızı temenni ederken,
Sizleri sevdiğimi tek bir an olsun unutmayın!

Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm

Instagram: @adilyildirimyazar

YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

Güzel bir ilişki bulma ihtimalin nedir?

Herkese merhabalar,

Bana gönderdiğiniz şerbet tadındaki mesajlarda diyorsunuz ki benim güzel bir ilişki bulma ihtimalim nedir Adil Beyciğim?O kadar tatlı ve samimi soruları bana mail atıyorsunuz ki hepsini okumaktan ve sizlerle yakın olmaktan büyük keyif alıyorum; şimdi size birkaç adımda güzel bir ilişki bulma ihtimaliniz olup olmadığını göstermek istiyorum, size bu konuda ruhsal rehberlik yapacağım. 

Tek yapmanız gereken bahsedeceğim adımları dikkatle okumak ve en samimi yanıtlarınızı vermektir, gerekirse yüzleşin ve kendinizle ilgili en gerçek durumları karşınıza alıp hesaplaşın çünkü hayatınızda doğru bir insan yok ise bunun belli bir yüzdesi sizden kaynaklanıyor olabilir.

Haydi başlayalım;

1) Mobil bir kadın mısın? Sabah erken saatlerde evden çıkıp işe gidiyorsun ve akşam üstü saat altı gibi işin bittiğinde direk eve dönüyorsun, yaz aylarında olmamıza rağmen dışarıda gezmek gibi bir derdin yok. Hatta içinden gelmiyor, sen Netflix ile son derece huzurlu ve keyifli bir ilişki yaşıyorsun. İşte burada ciddi sıkıntımız var demektir çünkü biraz mobil yani hareketli olmalısın, aksi halde kimse gelip senin kapını çalmayacak. Sana gece hayatında en piyasa mekanlara gitmeni söylemiyorum, sadece en kafa dengi arkadaşlarınla biraz dışarı çık sosyalleş diyorum, hani derler ya iki insan gör etrafta neler oluyor şöyle bir bak ve sakın kendini kapatma. Umutsuzluk duygusu ruhunu esir alıyorsa bunun en büyük sebebi senin kendini kapatmandır, bunu yapmanı kesinlikle istemiyorum papatyam.

2) Hazır yeri gelmişken soralım; arkadaş çevren var mı? Eğer sadece 1 arkadaşım var onun dışında kimseyle görüşmüyorum diyorsan bu durumda sevgili bulma ihtimalin oldukça az; sakın ne akalası var diye sorma çünkü bir sevgilisi olan insanların 45% oranı (neredeyse yarısı!) arkadaş çevrelerinden birisiyle tanışıyorlar. Demek oluyor ki arkadaş çevresi geniş olanların “manita bulma” ihtimalleri çok daha fazla; öte yandan çevresini dar ve sınırlı tutanların bir manita bulma ihtimali oldukça düşük. Elbette kendisi ortamlara girdiğinde son derece yaratıcı değilse! Bazı insanlar ortamlara girdiklerinde orada kimseyi tanımıyor olmalarına rağmen yarım saat içerisinde ortama ısınıp kolaylıkla sosyalleşirler, yoksa sen onlardan biri misin?

3) Sosyal ortamlara girdiğin zaman dışarıya nasıl bir görüntü verdiğin konusunda hiçbir fikrin var mı? Seninle birlikte akşamları çıkıp seni analiz edecek ve gerekirse seni açıkça eleştirecek bir arkadaşın var mı? Bak bu konu son derece önemli çünkü belki de sen farkında olmadan son derece agresif ve korkutucu bir görüntü veriyorsun ama bu durumdan haberin bile yok. Erkekler bir mekanda kıza yanaşıp sohbet etmek için belli belirsiz sinyal beklerler, bu durumda senin sinyalizasyon sistemin çalışıyor mu? Bir bakış, bir gülüş, hatta daha detay bir bilgi vereceğim muhtemelen daha önce hiç duymamışsındır; bir mekanda kapalı çember usulü kız arkadaşlarınla otururken ayak uçların nereye bakıyor? Çemberin dışına mı yoksa tamamen kapalı devre olarak çemberin içine mi bakıyor? Usta erkekler bir kadının geldiği mekanda iletişime açık olup olmadığını ayak uçlarına bakarak anlarlar, eğer ayak uçları çemberin dışına bakıyorsa bu hatun başkalarıyla sohbet etmeye, tanışmaya yani kısaca sosyalleşmeye açık demektir. Beden dilinin inceliklerini sana sunuyorum, oturduğun yerde kafanı kaldırıp şöyle bir etrafa bakıyor musun? Eğer hiç kafanı çevirip etrafına bakış atmazsan muhtemelen o anda seni kesmekte olan erkeklerin yanına gelip seninle iletişime geçmeleri neredeyse imkansız olacaktır. Ben dışarıya kapalıyım ve bu mekanda kimseyle sohbet etmeye niyetim yok imajını vermeyi kes, madem güzel bir ilişki yaşamak istiyorsun etrafına kısa bakışlar atabilirsin.

4) Arada bir seni “yemleyen” bir çocuk var ve sen ne zaman ilgini dış dünyaya yöneltmek istesen bu adam sana mesaj atarak dikkatini dağıtıyor, erkek dünyasında en çok kullanılan tabirle seni yemliyor ve boomerang gibi hayatından çıkıp sonra aniden hayatına geri dönüyor. Bu durumdan son derece rahatsız olmana rağmen bu adamı bir türlü engellemiyorsun, numarasını silmiyorsun ve onu hayatından ve kalbinden çıkarmıyorsun. Maksadın nedir? Bak sana burada son derece samimi bir soru soruyorum, senin kendi hayatınla ilgili amacın tam olarak nedir? Hani bir tabir vardır; bekleme yapma devam et, takılıp kalma ve bu insanı geçmişin karanlık koridorlarına göm aksi halde bu adam senin gelecek planlarını da yok edecek. Farkında mısın?!

5) Muazzam derecede zoru oynuyorsun, geçenlerde sana bir kahve içmeyi teklif eden çocuk sana ısrar etmedi diye bozuldun; iyi de her erkek senin düşündüğün kadar ilgi göstermez, bazılarının tarzı farklıdır bir defa sorup çekilirler oysa sen o bir kahveyi içseydin belki de çocukla aranızda mükemmel bir uyum olacaktı. Bakıyorsun bir iki hafta sonra çocuk yine senin peşinde dolanmaya başlıyor ama yine de senin istediğin seviyede aşırı ve delice bir ilgi göstermediği için çocuğu yine uğraştırmak istiyorsun. İyi de canım benim sen tam olarak ne istiyorsun? İlgi reaktörü gibi davranan bir çocuk mu istiyorsun yoksa birlikte güzel vakit geçirebileceğin ve sana değer verecek bir adam mı istiyorsun? Değer vermenin tek kıstası sence ilgi midir? Adam yemekte sana öyle şeyler söyleyebilir ve en önemlisi senin gözlerinin içine öyle bir bakış atabilir ki sen hayatında daha önce bir erkeğin seni bu kadar sahiplenmediğini görmüş olursun. Birkaç ay önce hayatından çıkarttığın Zambia sırtlanı sana her sabah günaydın mesajı atıyordu ama sonra bir anda “seni üzmek istemiyorum” diyerek ortadan kayboldu. Bu adam o kadar ilgi göstermiyor ama sana değer verdiğini günaydın mesajları dışında başka yöntemler ile sana gösteriyor. Daha ne olsun? Ona bir şans vermelisin…

6) Alıngansın. Bak bu konuda ciddi olarak sorun yaşayabilirsin çünkü bir çocukla tanışsan bile yaptığı en ufak bir espride ya da sana söylediklerinde seni kıracak malzemeler arıyorsun. Bir yumurtaya bile dikkatle baksan üzerinde belli belirsiz kırılgan çizgiler olduğunu göreceksin yani ne yumurtalar ne de erkekler mükemmel değildir! Adam yemekte sana saygısızlık yapmadığı sürece rahat tavırları seni kızdırmasın, herkesin kendine göre bir tarzı vardır ve kimi zaman bu tarz ilk bakışta sana garip gelebilir. Fevri davranışlarınla hemen üstünü çizip bu adamdan cacık olmaz demek yerine ona bir şans vermelisin çünkü seans yaptığım kadınların kaç tanesi bana şu cümleyi kurdular biliyor musun: “Aslında onu ilk tanıdığımda hiç ilgimi çekmemişti ve bu adamla yapamam diyordum ancak birlikte vakit geçirdikçe hiç de düşündüğüm gibi birisi olmadığını anladım ve zamanla ona bağlanmaya başladım…” Demek ki ilk izlenimler bazen insanları yanıltıyor, fevri davranmak ve hemen üstünü çizmek pek de güzel bir fikir değil. Ben diyorum ki; en az üç görüşme gereklidir, ilkinde sen formunda olmazsın, ikincisinde o formunda değildir ama üçüncü görüşmede artık emin olursun, bu adam senin ilgini çekiyor mu yoksa çekmiyor mu? Bunu anlamanın yolu üç görüşmedir, elbette daha ilk görüşmede saçmalayan ve senden tamamen farklı bir dünyada yaşadığını gösteren erkekleri bunun dışında tutuyorum…

Sırtlan erkekleri ise her türlü şansın dışında tutuyorum, daha ilk görüşmede hadi bana gidelim diyen sırtlana sakın şans verme, onu asla değiştiremezsin; rüya görme…

Yukarıda saydığım maddelere dürüstçe yanıtlar verdiğinde güzel bir ilişki bulma ihtimalini açıkça görmüş olacaksın. Ne olursa olsun sosyalleş ve çevreni genişlet, daha fazla insanla tanıştığın zaman illa ilişki olmasa bile sosyal ilişkiler ağını genişletmiş ve insanlarla iletişim konusunda mesafe almış olursun. Bu da ciddi bir kazanımdır.

Geçtiğim hafta raflarda yerini alan “50 Maddede İlişkiler” kitabıma göstermiş olduğunuz yoğun ilgi ve güzel mesajlarınız için sizlere teşekkür ederim. 

Sizi sevdiğimi tek bir an olsun unutmayın…
Görüşmek üzere,
Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm

Instagram: @adilyildirimyazar

YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

Bir yaz gecesi rüzgarında aşka inandım

Herkese merhabalar,
Bu yazımda sizlere bana ulaşan bir mektubu hiç değiştirmeden ileteceğim. Bu mektup o kadar içten ve samimi bir üslup ile yazılmış ki sizinle paylaşmadan yapamazdım. Burada satırlara dökülen duyguları kendime saklamayı bir an olsun düşünmedim, bu köşede sizlere gözlemlerimi, deneyimlerimi ve taktiklerimi aktarırken, gerçek yaşamdan sımsıcak duyguları da ortaya koymak istiyorum.

Ne var biliyor musunuz?
Muazzam yoğun teknoloji ağı içerisinde samimi birkaç sözü ve hissi kaçırıyoruz, eskiden vardı bunlar ama artık nadiren bulunuyor. Bu sebeple ilişkiler ayrılığa, evlilikler boşanmaya gidiyor; insanların arasına sonsuz mesafeler giriyor. Oysa karşınızdaki insanın gerek neşesinde gerekse öfkesinde bir gram samimiyet görseniz kendinizi ona teslim edeceksiniz; ancak bunu görememek insan ruhunu çürütüyor, var olan duyguları da bir anda yok ediyor.

Ne kadar garip değil mi? Her şey bir anda oluyor, tek bir anın içerisine binlerce duygu giriyor, karmaşa içerisinde kalıyor ve hayatımızla ilgili kritik kararlar veriyoruz. Duygularımız ile aklımız arasında bocalıyor ve hayata bir yerlerden yeniden başlamaya çalışıyoruz.
Sözleri kıymetli okuruma bırakmadan önce kendisinden bu duygularını sizlerle paylaşmak için izin aldığımı belirtmeliyim, şöyle söyledi: “Benim yaşadıklarımı yaşayan kadınlara bir ışık olabilir, paylaşırsanız sevinirim.”
Hep söylediğim gibi; tek bir insanın hayatında iyiye giden bir yol açıyorsak, bizler yeryüzünde görevimizi yapmış ruhlar haline geliyoruz ve hiç tanışmadığımız insanların hayatına dokunmak, benzersiz bir tecrübe…

“Kıymetli Adil Bey,
Ben sizin videolarınıza ne zaman takıldım inanın bilemiyorum eminim uzun zaman olmuştur. Size bu mektupta dürüst olacağım ben ilk başlarda sizi antipatik buluyordum, özellikle gülüşünüz o ani kahkahanız beni şaşırtıyordu, çok iddialı bir gülüşünüz vardı (iddialı gülüş ne demekse! O zamanlar ne kadar da şekilciymişim) sonra başka videolarınızı açtığımda bir şey dikkatimi çekmeye başladı, siz olduğu gibi, kendini sevdirmeye çalışmadan, kendi tarzında anlatım yapan birisiniz. İlk başlarda bunu fark etmemiştim, dikkatli bakınca görmeye başladım.

Ben kırklı yaşlarımda sektöründe ciddi bir itibara sahip iş kadınıyım, başarılı olduğumu söylerler, siz bahsediyorsunuz ya hani iş hayatımda her şeyi başardım da ben neden bu erkekleri çözemiyorum diyen familyanın bir üyesiyim. Bu durumda erkekleri anlamak için internette gezinirken sizi dikkatle takip etmeye başladım ve taktiklerinizi uyguladığım zaman beklemediğim sonuçlar aldım, bunu görünce size olan inancım ve güvenim arttı.

Fakat sonra hiç olmadık bir laf ettiniz ve ben size kızmaya başladım, o kadar doğru bir laf ettiniz ki ben bununla yüzleşmeye hazır değildim. Ekranda izlediğim bu şapkalı adamın benim hayatıma bu kadar teklifsizce dokunması sinirlerimi bozmaya başladı ve bir süre sizi izlemedim, hatta bir arkadaşım sizden bahsedince “Bırakın ya şu adamı” demeye başlamıştım.” Yani sizinle kurduğum tek taraflı ilişkim kısa sürmüştü fakat sizin bundan haberiniz bile yoktu…

Sinirlerimi bozan cümleniz ise gece uyurken bile aklımdan çıkmıyordu, sürekli bunu düşünüyordum ve bir saplantı halini almaya başlamıştı, kurtulamıyordum.

Nasıl tarif edebilirim ki?

Hani bilgisayarda bir hatırlatma koyarsınız on beş dakikada bir masaüstüne gelir ve sizin başka işleri yapmanıza engel olur; işte öyle bir cümle gibiydi, ben ne yaparsam yapayım sürekli karşıma çıkıyor ve bana engel oluyordu.
Bir gece, uzun zamandır yakamı kurtaramadığım sırtlan sevgilim beni yine üzmüştü ve üç senedir onun saçmalıklarına katlandığımın farkında olmama rağmen ondan kurtulamıyordum. Evde yalnızdım bilgisayarı açtım, gece yarısını geçmişti ve ben artık uyuyamıyordum, sırtlan sevgilim bana gelmek istiyordu, amacı sadece cinsellikti ve beni kandırmak için her zaman yaptığı gibi güzel cümleler kuruyordu. Onu -ilk defa- reddettim ve onu sizinle aldattım, yani sizin videonuzla.

Beni uyandıran, sinirlendiren ve aynı zamanda sizden nefret ettiren o cümleyi aradım ve şaka gibi hemen karşıma çıktı: “Babanıza benzeyen bir adamla olduğunuzda babanızdaki sorunları çözmeye çalışmayın!” İşte Youtube Videonuzdaki cümle buydu!
Bıçak gibiydi, bu cümle ruhumu kanatmıştı, siz beni yaralamıştınız… Ben size kızgındım ama sizin haberiniz yoktu. Basit bir gerçeği ifade ederek bir kadını ne kadar yaraladığınızı bilmiyordunuz çünkü ben her ne kadar başarılı bir iş kadını olsam da basit gerçeklerle yüzleşecek kadar cesaretli bir kadın değildim.

“Bu adam oturduğu yerden benim ruhumu nasıl kanatabiliyor?!” diye bağırmıştım ekranda sizi izlerken ve sırtlan erkek arkadaşıma “Gelme” dediğim o gece iyice kanamak istedim, kendimle yüzleşmek istedim, neden bilmiyorum Adil Bey ama o gece ben buna hazırdım. Adam babamın tüm özelliklerine sahipti, sorumsuz, duyarsız, ilgisiz, kötü davranan kaba bir adamdı ve ben küçük bir kızken babama söyleyemediğim sözleri ona söyleyip duruyordum, belki değişir ve beni gerçekten sever umuduyla… Olmadı.
Üzülüyorum ki siz haklıydınız, boş bir çabaydı benimkisi…

O gece ekranda sizi tekrar izlerken göz yaşlarım klavyeye düştü ama kabullendim, yıllar önce kaybettiğim babamın artık hayatımda olmadığını ve ona benzer adamları alarak büyük bir hata ettiğimi kabul ettim. Bu benim için zordu, gerçekler acıtır ve kabul etmek zordur.
Sonra, şöyle bir söz ettiniz: “Aslında doğru adamlar var, hem de yakın çevrenizde bile olabilirler ama sizin algınız yanlış adamlarla, eski sevgililerle ve bitmeyen saplantılarla dolu olduğu için doğru adamları görmezden geliyorsunuz…”
Bir an düşündüm bunu duyunca, aklıma o anda bir yüz geldi, uzun zamandır ona bir şans vermemi bekleyen bir adam geldi ve ben nedense ondan hoşlanmıyordum.

Hoşlanmayacak kadar tanıyor muydum? Elbette hayır.

Sadece çok mükemmeldi, sorunsuz, problemsiz, hayatta her şeyi yoluna koymuş bir adamdı ve babama hiç benzemiyordu… Alışkın değildim böyle adamlara, ben problemli tipleri düzeltme çabasıyla yaşıyordum, benim anladığım özel hayat bundan ibaretti.
Oysa biz kadınlar gerçekte ne istiyoruz? Mutluluk istediğimizden emin miyiz?

Sizinle ekranın karşısında yine sizin haberiniz olmadan bir barış yapmış olduğum için sizi dinledim ve bu adama bir mesaj attım. Görüştüm onunla. Bir kahve içtik sohbet ettik, garipti. Sanki daha önce hiç yemediğim bir yemek gibiydi, meğerse kendimi kuru fasulyeye hapsetmişim. Bunu okurken kahkaha attığınızı biliyorum ama hep siz bizi güldürecek değilsiniz ya! Sahiden ben hep kuru fasulye kılıklı tatsız adamlara şans vermişim.

Ben bu adamla bir yıldır birlikteyim ve zamanla tanıdıkça beni o kadar mutlu etti ki, ben ona düştüm… Kendimi onun dingin ruhuna bıraktım ve yüzüyorum Adil Bey, ben artık yüzmeyi öğrendim, gerçekten sevmeyi öğrendim. Kendi ön yargılarımı ve şekilci zihnimi bir kenara bıraktım, kendi sınırlarımı aştım ve orada, bilinmeyen uzaklarda yeniden kendimi buldum. Bir yaz gecesi Bozcaada rüzgarında onun gözlerine bakarken yeniden aşka inandım…

Bizi üzen ve yıpratan adamlardan uzakta, bir mutluluk var…
P.S: O kahkahanız sizin ele avuca sığmayan ruhunuzu yansıtıyor ve oturduğum yerden sizi yargılamayı bıraktım. Sizin yeryüzüne neden gönderilmiş olduğunuzu sonunda anladım…”

 

Sizi sevdiğimi tek bir an olsun unutmayın…
Görüşmek üzere
Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm

Instagram: @adilyildirimyazar

YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

Aslında doğru adamlar var!

Özel hayatınızda başınıza gelen her şey ne istediğinizle ilgili.

Özel hayatınızda başınıza gelen her şey ne istediğinizle ilgili.İçten içe istediğiniz duyguları ve ilişkiyi kendinize doğru çekiyorsunuz ama muhtemelen bunun farkında bile değilsiniz.Her zaman şunu duyarız: Nerede bu doğru adamlar?

Fakat bu sorudan önce şunu sormak daha mantıklıdır: Acaba ben hayatımda doğru adamı istiyor muyum?Bir ilişkide aradığım duygular nelerdir?

Basit bir analizle çevrenizde size yaklaşmaya çalışan veya şansını deneyen erkek profillerine baktığınızda bazılarının hiç ilginizi çekmediklerini göreceksiniz ancak bunlar sizinle ideal ilişkiyi yaşayabilecek adamlar olabilirler.Peki ideal ilişki nedir?

Geçtiğimiz günlerde Instagram hesabımdan bir anket yaptım ve bu anket çok ses getirdi. Hesabıma DM üzerinden gelen bir yorum şu şekildeydi: “Adil Bey hep serseri ruhlu adamlar ilgimi çekiyor ve karşıma düzgün profilde bir erkek çıksa bile bana heyecan vermeyeceği için onunla bir ilişki yaşamayı hayal edemiyorum.”

Bu durumda olanların yüzdesi ankete göre 56% civarındaydı ve daha ilgi çekici olan ise ankete katılanlar arasında yaş gruplarına göre verilen cevabın değişim göstermesiydi.

Örneğin 35 yaş üstü kadınlar belli bir olgunluğa ve hayat deneyimine sahip oldukları için çocuk ruhlu erkeklerden uzak durduklarını belirtirlerken, yirmi yaşlarındaki kadınlar ilişkide öncelikle “yoğun ilgi” aradıklarının altını çizdiler. Demek ki hayatta belli dönemlerde bir ilişkiden beklentilerimiz değişiyor ve bakış açımız zamanla evrim geçiriyor, burası net.

Yirmili yaşlarda çok daha fevri ve ani tepkiler verirken, otuzlu ve kırklı yaşlarda tartışma anlarında bile daha soğukkanlı ve sabırlı davranabiliyoruz, bu da ilişkimizi korumamızı sağlıyor.Size enteresan bir noktayı belirtmek istiyorum: Muhtemelen 3 sebeple doğru adamı bulamıyorsunuz. Birebir çalıştığım yüzlerce danışanım bana sadece 3 sebep olduğunu gösterdi ve bunların dışında bir sebep olamaz.

1) Uzun zamandır hayatınızda ve aklınızda olan, ayrılmış olsanız bile hala zihninizi meşgul eden bir sevgiliniz/eski sevgiliniz var. Belki de üç ay önce ayrıldınız ancak hala arada size tuzak mesajlar atıyor (erkek tabiriyle sizi yemliyor) ve aklınızı çeliyor. Hayata doğru yeni bir adım atsanız aslında etrafınızda çok sayıda aday var ancak sizin bunu yapmanıza kesinlikle izin vermiyor. Öyle ki bu tip adamlar ayrılırlar ANCAK AYRILMAZLAR. Sizi hep bir kenarda tutmaya devam ederler. Genelde kadınların bu tip adamlarla ilgili bana yaptıkları yorum şöyledir: “Bir ilişki mi değil mi bilmiyorum” çünkü hiçbir zaman adını tam olarak koymasa bile bu adam asılmaya devam eder ve asla boş bırakmaz. Zihninizi meşgul eden insan aslında özel hayatınızdaki pisti meşgul eden bir uçak gibidir, videolarımda her zaman söylüyorum pisti boşaltmazsan yeni bir uçak inemez; dolayısıyla aklınızı meşgul etmelerine izin vermeyin. Bir ilişki tüm mücadele ve denemelere rağmen bittiyse bitmiştir. Ya adam gibi devam ettirin ve biz ayrıldık demeyin ya da ben bu ilişkiyi bitirdim diyerek kapıyı ona kapatın. Eğer yukarıda bahsettiğim gibi size manipülasyon yapan ve sürekli gereksiz iletişimlere geçen biriyse o zaman sizi YEMLEMESİNE daha fazla izin vermeyin ve ona bir dur deyin, her yerden engellemek de bunlara dahildir. İlişkiden sonra arkadaş kaldık ama bir kahve içelim derken kendimizi yatakta bulduk diyenler var, erkeklerin ilişkiden sonra arkadaş kalma konusunda akıllarından geçen asıl planları sizlere defalarca anlattım dolayısıyla cinsel ilişki yaşadığın bir adamın sana arkadaş olarak bakabileceğini sanıyorsan büyük bir yanılgı içindesin papatyam.

2) Ön yargılısınız ve cesaretiniz yok. Nasıl mı? Birinci maddede ayrılık sonrası bile iletişime devam eden ve arada tuzak mesajlar ile sizi yoklayan bir erkek çeşidinden bahsettim, oysa durum her zaman böyle değildir. Bazen erkek modeli ayrılık sonrası tüm iletişimi keser ve hayatına devam eder ancak kadın bunu yapamaz ve eski sevgilisini geri getirmek için her şeyi yapmaya çalışır. Saplantılı bir ruh hali içerisinde onu ya geri getirmek ya da “burnunu sürtmek” için tüm yaşamsal enerjisini bu adama harcamaya devam eder. Bu oldukça zor bir durumdur çünkü hayata doğru yeni bir adım atmak gerekir ancak bunu yapabilecek gücü ve cesareti kendinde bulamaz bir takım ön yargılar içerisinde saplanmıştır örneğin “yeni bir insanı tanımak için harcayacağım zamanı bu adamı geri getirmek için kullanırım” ya da benim favori gördüğüm düşünce biçimi “sanki dışarıdaki adamların kötü huyları yok mu Adil Beycim? En azından bu adamı tanıyorum ve iyi kötü taraflarına alıştım, onu geri getirmek benim için en iyi seçenek” işte bu ve benzeri bahaneler ile yeni adımlar atmaktan çekinir ve çevresinde aslında onu son derece mutlu edebilecek profilleri sonuna kadar görmezden gelmeye devam eder. Bu nasıldır biliyor musunuz? Bazen kendisini hayat boyu mutlu edebilecek bir ilişkiyi bile elinin tersiyle itmek demektir. Bakınız ben bu konuda akılda kalması için Kolomb’un Amerika’yı nasıl keşfettiğini örnek veririm, eğer onda bu cesaret ve atılım gücü olmasaydı Amerika’yı keşfetmesi imkansızdı. Öncelikle kimsenin inanmadığı bu gizemli kıtayı bulmak için yola çıktığında ana karayı gözden kaybetmesi gerekiyordu, yani diyorum ki ideal ilişkiyi arıyorsan şu eski sevgilini artık aklından çıkarmalısın, onu düşündüğün sürece sana yaklaşmak isteyen kimseye şans vermeyecek ve fırsatları kaçıracaksın. Bir başkasının seni ne kadar mutlu edebileceğini onu tanımadan bilemezsin, en azından bir yemeğe çıkmadan bu insanın sana karşı davranış biçimini anlayamazsın, ayrıca dışarıdaki insanların da kötü özellikleri vardır diyerek kendini yeni adaylardan uzak tutamazsın. Hiç tanımadığın insanların iyi veya kötü özelliklerini nereden biliyorsun? Bunların hepsi aklını eski sevgilinden uzak tutmamak için kendine uydurduğun bahaneler.

3) Bazı insanlar kendilerini tamamen kapatırlar. Hep aynı arkadaşlar, hep aynı mekanlar, hep aynı sosyal aktiviteler onların yeni insanlarla tanışma ihtimalini iyice azaltır. Daha da kötüsü vardır; sabaha işe gidip akşam eve dönerken, Netflix ile sosyal ilişkiye giren ve başka kimseyle flört etmeyen insanlar vardır, nedense aniden birinin kapıyı çalmasını ve hayatının aşkını karşısında görmeyi beklerler. Size bir sır vereyim, hayat filmlerde dizilerde gördüğümüz gibi değil çünkü oradaki steril hayatlar bizim karşımıza çıkmıyor. Ne kimse o kadar gösterişli zengin ve mutlu, ne de hayatının aşkı aniden kapıyı çalıp “Pardon karabiberiniz var mıydı ben alt katınıza yeni taşındım” diyor. Hepsi senaryo, sizi gerçek hayata davet ediyorum, öyle ki bu hayatta eskiden ekmek aslanın ağzındaydı; oysa şimdi mutlu bir ilişki aslanın ağzında… 

Günümüzde yüzlerce dış faktör, uyaranlar, sosyal medyadan yürüyenler mutlu giden bir ilişkiyi bize bozup iki insanın arasında mide bulantısı girmesine neden olabiliyor. Bu durumda yeni bir ilişkiye yelken açmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum ancak kıssadan hisse: Gönlünüzü meşgul eden eski takıntıları unutun ve en yüksek seviyede sosyalleşin, insanlarla tanışın, her tanışma bir ilişkiye dönecek diye şart yok ancak en azından yeni insanlar tanır ve sohbet edersiniz. Sosyal ağınız genişledikçe girdiğiniz ortamlar değişir ve oralarda karşınıza sizi etkileyecek, size doğru şekilde yaklaşacak birilerinin çıkma ihtimali artar. 
Aniden birinin kapıyı çalması ihtimalinden çok daha fazladır.
Bu yazı güzel geçirin, yaz aşkları çok başkadır…

Sorulara buradan yanıt veriyorum: Yeni kitabım “50 Maddede İlişkiler” 07.07.2020 günü kitap satılan her yerde satışa sunuluyor. İlginiz için şimdiden teşekkürler.

Sevgiler
Görüşmek üzere
Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm

Instagram: @adilyildirimyazar

YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.