SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Erkekler ile ilgili doğru bilinen yanlışlar

Herkese merhabalar,

Bu yazıda sizlere genel geçer olarak erkek dünyası ile ilgili söylenen ancak gerçekleri yansıtmayan yanlış bilgileri aktaracağım ve bu yanlışları düzelttiğimiz zaman erkek dünyasını çok daha yakından tanımış olacaksınız.
Öncelikle sizlere bazı tabirleri açıklamam gerekiyor çünkü bunları ortaya koymalıyız ki kavram kargaşası ortadan kalksın.

En çok kullanılan tabir “Çapkın Erkek” kavramıdır, oysa bence çapkınlık kavramı tam olarak bilinmiyor ve sürekli yanlış yerlerde kullanılıyor.

Bir defa çapkınlık duygu odaklıdır, evet yanlış duymadınız duygu yaratmaya yönelik bir emek verilmesi anlamına gelmektedir. Gözünüzün önüne gelmesi açısından sizlere canlı bir sahne açmak istiyorum, Türk Sineması’nın unutulmaz aktörlerinden Rahmetli Tarık Akan şahsen benim en sevdiğim aktris kıymetli Gülşen Bubikoğlu ile oynadığı filmlerde ne yapıyordu?

Filmlerde onun kalbini çalmak için gülümsüyor, kibar ve neşeli davranışlar ile ona yaklaşıyor ve alttan girip üstten çıkarak türlü meziyetleri ile onun kalbini çalıyordu, işte çapkınlık tam olarak budur. Herkesin bildiği bir örnek olduğu için size bu sahneyi anımsatıyorum.

Çapkın çocuk diye tabir edilen adamlar kadının kalbini çalıp onda kendisine yönelik bir yakınlık duygusu yaratmaya çalışırlar, bunda başarılı oldukları ölçüde çapkınlık unvanını hak etmiş olurlar. Çapkınlık içerisinde güzel sözler, kibar davranışlar ve gönül çelen yaklaşımlar vardır, hiçbir zaman yatak konusu gündeme gelmez çünkü ikinci plandadır.
Oysa zamparalık böyle bir kavram değildir ve hatta bir zampara bu tip çapkın çocukları izlediği zaman onlara kahkahalar ile gülecektir. Zamparanın derdi kesinlikle kadında duygu yaratmak falan değildir.

Peki derdi nedir?
Kadında “Arzu” yaratmaktır. Kadını öncelikle sevimli ve sempatik hareketler ile değil, şekil ile yani göz boyama taktikleri ile ele geçirip, o kadını etkilemeye başlar. Onu en lüks yerlerde yemeğe götürür ve onu birlikteyken bir prenses gibi hissettirir. Kadın bu adamın yanında kendini seviliyor gibi hissetmez kendini “Kadın” gibi hisseder. Bu sebeple çapkın bir adamla ilişki yaşayan kadın “Beni sevdiğini hissediyorum” der; oysa zampara bir adamla ilişki yaşayan kadın “Onun yanında kadınlığımı hissediyorum” der.

Aradaki fark şudur, zampara adam sözleriyle kadını ne kadar arzuladığını ortaya koyar, çapkın bir adam ise onu ne kadar beğendiğini, sevdiğini vs ortaya koyar. Yani iki adamın hedefleri çok farklıdır, hatta size şöyle söyleyebilirim çapkın adam yatağı genelde hiç düşünmez kadına aşık olmaya başlamıştır ve kimi zaman kadına dokunmaya bile kıyamaz. Bu kadar ciddi bir anlayış farkından bahsediyoruz…

Zampara adam ilk görüşmelerde kadını etkilemeye başlamıştır, duygu odaklı olmadığı için mecburen ve illa ki “ŞEKİL ODAKLI” olmak zorundadır.

Ne gibi?
Lüks arabalar, lüks evler, lüks yazlıklar, lüks restoranlar, şampanyalar, lüks seyahatler vs…

Bakınız erkek dünyasında şu söz vardır: “Artık zamparalık yapamıyorum çünkü param yok, benden olsa olsa çapkın çocuk olur…” derler ve gülerler çünkü eğer şekliniz yok ise sizden zampara olmaz sadece çapkın olur…
Yani zampara bu işin profesyonelidir. Onlar çapkınlık yapan adamları çocuksu ve naif bulurlar, bu adamların bazen kendilerini kaptırıp bir kadına aşık olmalarını ve hatta evlenmelerini gülerek takip ederler.

Zamparaların kuralı asla aşık olmamak ve bir ilişkiyi mümkünse altı aydan fazla yürütmemektir ancak bu kuralın bir istisnası vardır. Eğer açıkça kopmak istemelerine rağmen bir kadın peşlerini bırakmaz ve sadece cinsellik odaklı bu ilişkide ısrar ederse o kadından uzaklaşmaz ve iki üç ayda bir onunla yatmaya devam ederler.
Bu durumun zamparaya bir kaybı olmaz çünkü kendisi uzaklaşmak istemiş ancak kadın buna rağmen ondan ayrılmamak için ısrar etmiştir. Yani kadın sadece seks odaklı ilişkiye onay vermiştir.

Anlatabiliyor muyum?

Bazen kadınlar bu tip adamların yaşadıkları hayat tarzından ve lüks yaşamdan etkilenip ondan kopmak istemezler ve arada bir görüşme teklifini kabul ederler oysa bu adamların değiştiğini ve bu hayattan vazgeçtiklerini pek görmedim, yani böyle adamlarla ciddi ilişki umuduyla devam etmek tamamen zaman kaybıdır.
Bunun altını çizmiş olalım.

Öte yandan doğru bilinen bir diğer yanlış ise zenginlik konusudur.

Bazı kadınlar erkeğin çok zengin olduğuna bakarak ondan etkilenir ve lüks yaşamak isterler, elbette bu tercih onların en doğal hakkıdır ancak bu zenginliğin nereden geldiğine yönelik en ufak bir fikirleri yoktur.

Yani bu adam zengin ama tam olarak ne iş yapıyor?

İşin bu kısmıyla ilgilenmezler çünkü kadınlar genel olarak adamın çizdiği tiyatroya bakarlar ve görüntü onlar için yeterlidir, daha derine inmeye gerek görmezler. İşte tam da bu noktada bir kadın en büyük hatayı yapar çünkü bir erkeğin “NE KADAR ERKEK OLDUĞUNU” varlık ile değil yokluk ile anlarsınız.
Lütfen bu sözüme dikkat ediniz.
Bir erkek her zaman çok zengin ve rahat bir yaşama sahip olduysa acaba bu adam hayatta bazı darbeler yediği zaman, ki mutlaka olacaktır kimse hep rahat yaşayamaz, acaba nasıl tepkiler verecek ve ayakta kalacaktır?

İşte bu kısmı kadınlar genelde düşünmezler. Yani bir adamın zenginliği aslında parası, arabası, evi falan değildir, asıl zenginlik adamın yaşadığı deneyimler ve aldığı hayat derslerinden ibarettir.
Bu tip adamlar bir kadını gerçekten sevdikleri zaman daha çok sahip çıkarlar çünkü kendilerine destek olan bir kadının bu hayat koşullarında ne kadar değerli olduğunu gayet iyi bilirler.

Geçmişte kaybetmiş adamlar, kaybetmemeyi öğrenmişlerdir.
Oysa hiç kaybetmemiş bir adam, sahip olduğu hiçbir şeyin kıymetini bilmez…

Sevgiyle kalın çünkü seviliyorsunuz.
Görüşmek üzere,
Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm

Instagram: @adilyildirimyazar

YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

Sana neden yalnız olduğunu açıklıyorum

Değerli Papatya,

Bu yazıyı okurken sana kendinle ilgili yepyeni bir pencere açmak istiyorum, çünkü biliyorsun ki yazılarımda ve videolarımda iletişime geçtiğim insanların hayatına dokunmayı seviyorum. Hiç tanışma fırsatı bulamadığım insanlarla aramızdaki sinerjiyi seviyorum, biliyorum ki yaza girerken yalnızlığı derin bir nefesle içine çeken kadınlar var, bana mesajları geliyor ve onların neden yalnız olduklarını aşağıda maddeler halinde bir test ile açıklamak istiyorum.

Aslına bakarsan, bu o kadar önemli bir konu ki hayatında seni tatmin eden bir ilişkin olsa bile, bu testi yaparak kendinle ilgili yeni kazanımlar edinebilirsin, 10 madde halinde ilişkide kendini tanıma yöntemlerini aktarmak istiyorum.Öncelikle şunu belirtmeme izin vermelisin, senin yalnızlığın sadece sana aittir; bunu duyduğunda “Bu şapkalı adam şimdi ne demek istiyor?” dediğini duyar gibiyim, oysa bu nokta son derece önemli.

Senin duyguların sana aittir, senin özlemlerin, kederlerin, geçmişe dair içinde kalan uhdeler, pişmanlıkların ve hatta sakarlıkların bile sana aittir, hepsi toplamında senin ruhunu ve yaşamsal deneyimini oluştururlar ve hepsine sahip çıkmalısın, aynen kendine sahip çıkar gibi. Eğer sen bu satırları okurken yalnız bir kadınsan bil ki bunun çok ciddi anlamları var, madalyonun en önemli yüzüne bakarsan şunu göreceksin; sen baş belası bir adamla ilişki içerisinde değilsin, arkadaşların yalnız olduğunu görmesinler diye aslında seni çekmeyen bir adamla birlikte değilsin; ya da en kötüsü sadece alışkanlık haline geldiği için uzun zamandır aslında sana hiçbir şey hissettirmeyen bir adamla birlikte değilsin.

Kadın erkek ilişkilerinin 50% oranı yukarıda saydığım çeşitlere girmektedir, dolayısıyla sen tatminsiz bir ilişki içerisinde vakit kaybı yaşamıyorsun, bu senin için çok olumlu bir durum.

Aşağıdaki on özelliğin en az altı tanesi senin karakterinde varsa, yazının sonunda neden yalnız olduğunu da sana açıklayacağım, senden tek ricam bu maddeleri dikkatle oku ve en objektif şekilde yanıtla, bunu yaparken kendi dışına çık ve kendini dışarıdan bir yabancıya bakarmış gibi analiz et, çünkü bu durumda özel yaşamınla ilgili gerçekleri görebilirsin.

1) Her şeyi tekrar tekrar ve tekrar düşünmeyi seviyorsun, inanılmaz derecede detaycı birisin. Bazı insanların asla aklına gelmeyecek detaylar ilişki sürecinde senin aklına geliyor ve hatta ilk tanışmada bile bu detaylar sebebiyle karşındaki insandan uzak durmayı tercih ediyorsun. Sen normal insanlara göre çok daha hassas bir yapıya sahipsin ve bu sebeple son dönemde görüştüğün, yemeğe çıktığın kimse seni tam anlamıyla etkilemeyi başaramadı.

2) Özgürlüğüne son derece düşkün birisin; senin için en önemli konu sana keyif veren sosyal hayatı yaşamak, yeni insanlarla tanışmak ve seni kısıtlayabilecek her türlü gelişmeden (bunun içine ilişki de girebilir) uzak durmak, çünkü bunu kesinlikle istemiyorsun. Şöyle düşünüyorsun: Hayat kısa ve ben bu hayatı hakkını vererek yaşamak istiyorum, üstelik son yaşadığın deneyimlerde daha yeni tanışmış olmanıza rağmen adam senin üstüne gelmeye ve seni kısıtlamaya başlamıştı, bu senin hiç hoşuna gitmedi ve hemen bitirmeyi tercih ettin. Sen özel alanından ve özgürlüğünden taviz verebilecek bir kadın değilsin ve bu konuda gayet net birisin.

3) Sen akılcı birisin, yani bir ilişki yaşarken aklını kalbinden önde tutan bir kadınsın. Sana bir sır vermeliyim ya da muhtemelen bu bilgiye sahipsin ancak yine de belirtmek zorundayım ki sen sadece bu özelliğinle bile diğer kadınlardan tamamen farklı bir yapıya sahipsin çünkü genelde kadınların ilişkide ne kadar duygu odaklı olduklarını hemen herkes bilir, dolayısıyla duygularınla hareket etmediğin için kendini çevrende “mutlu ilişki pozları veren” bazı arkadaşların ile kıyaslaman son derece anlamsız ve gerçek dışı, sen onlar gibi değilsin. Bir adamı tanıma aşamasından ilişkinin ileri aşamalarına kadar hep akılcı olduğun için bazı şeyler seni gerçekten rahatsız ettiğinde sen uzaklaşıyorsun, kendini duygularına teslim edip kaybolmuyorsun. 

4) Şüpheci birisin. Her zaman söylediğim bir şey var; “Bir ilişkiyi bitiren sebepler başlangıçta ayrılık aşamasına getiren sebeplerle aynıdır.” Dolayısıyla sen bazı insanların ilk bakışta fark etmediği ya da etse bile görmezden geldikleri şüphelerini dinlemeyi, takip etmeyi ve kesin olarak emin olmadan hamle yapmamayı çok iyi biliyorsun, aslına bakarsan bunu yaparken de üçüncü maddede bahsettiğimiz akılcı yanını kullanıyorsun. İngilizlerin bu konuda mükemmel bir tespiti vardır: “Eğer bir şüphe varsa, artık hiçbir şüpheye yer kalmaz…” Sen içgüdülerini kullanmayı ve ilişkide hislerini takip etmeyi öğrenmişsin ve bunu yaparken duyguların sana devam etmen için ısrarcı olsa bile onları dinlemeyip hislerine öncelik veriyorsun. Senin için hedef illa bir ilişki yaşamak değil, gerçekten seni önce ruhsal sonra da bedensel yönden tatmin eden bir ilişki yaşamak. Aksi halde yalnızlık daha iyi bir seçim gibi duruyor.

5) Hayatta ciddi hedeflerin var; bunlar kariyer basamakların olabilir, bugüne kadar verdiğin emeklerin karşılığını almak olabilir, sosyal hayatında kendine biçtiğin rolleri gerçekleştirmek olabilir. Sen bu hedeflere yürürken başka kimseyle ilgilenmek istemiyorsun çünkü önceliklerin farklı, her insanın hayatında illa özel birisi olmak zorunda değil sen de bunun farkındasın dolayısıyla ilişkin olup olmaması umurunda bile değil. Çevrendeki bazı kızlar uzun zamandır yalnız oldukları için şikayet ettiklerinde bu durum sana garip görünüyor çünkü onları anlamıyorsun.

6) Karşına çıkan insanlar sana son derece “şekilci ve sahte” görünüyorlar. İşte bu madde son derece sık karşımıza çıkıyor çünkü dünyada milenyum çağı samimiyet denen olguyu tamamen öldürdü. İnsanlar hem görüntü hem de davranış olarak tamamen sahte bir imaj çizmeye başladılar ve belli bir kesim var ki eski samimi duyguları bulamadığı için kendini bu çağa ait hissetmiyor. Sadece karşı cinsle değil, çevrendeki çoğu insanla sosyal ilişkilerinde gördüklerin sana son derece sahte ve sevimsiz görünüyor ve bunu gördükçe kendini bir çeşit korumaya aldın, artık kimseyle fazla yakınlaşmak istemiyorsun. Kendini korumakta haklısın.

7) Standartların yüksek, aradığın özelliklere sahip birisi henüz karşına çıkmadı. Bu durum seni rahatsız etmiyor çünkü gerçekten seni tatmin etmeyecek bir insanla ilişki yaşamak istemiyorsun. Karşına çıkan insanlar bazen sana ilginç geliyorlar ancak orta vadede seninle uyumlu olmayacaklarını gördüğün için en başından nokta koymayı tercih ediyorsun; ne aradığını biliyorsun ve yarım yamalak bir ilişkinin senin vaktini alıp doğru insanı bulmana engel olmasını istemiyorsun. Ya beni gerçekten heyecanlandıran bir insan olsun ya da hiç gerek yok diyenlerdensin.

8) Sen hayatında adım atmaya korkmayan, cesur ve özgüvenli bir kadınsın. Bu özelliğin seni oldukça üstün kılıyor çünkü sen ASLA eski sevgili takıntısı olmayan bir kadınsın. Bazı insanlar, birlikte güzel şeyler yaşadıkları ancak haklı sebeplerle biten eski ilişkilerini geride bırakıp zaman içinde yeni adımlar atmayı beceremezler, bu onlar için neredeyse imkansızdır. Bu takıntının altında toplumsal tabular da vardır elbette, örneğin ben sadece ilk ilişkimle birlikte olabilirim, hayatıma başka bir insanı alamam çünkü kendimi kirlenmiş hissederim ve benzeri inanışlar bu insanların eskiyi mazide bırakarak hayata yeniden başlamalarına engel olur. Sen onlardan biri değilsin çünkü geçmişte yaşamıyorsun ve aslına bakarsan “Elalem ne der” tarzı endişelerle kendi hayatını kısıtlamak sana gülünç geliyor. Senin hayatın kimseyi ilgilendirmez.

9) Sen dışarıdan ilk görüşte soğuk ve mesafeli bir kadınsın. Bakın burası son derece önemli çünkü bireysel çalışma imkanı bulduğum yüzlerce kadında en çok dikkatimi çeken özellik buydu. Aslında son derece güzel, alımlı ve zeki olan bu kadınlar dışarıya verdikleri ilk görüntünün farkında bile değillerdi, öyle ki ofisime geldiklerinde ilk tanıştığımız anda agresif ve öfkeli tavırları benim de dikkatimi çekmişti ve ilk iş olarak farkında olmadıkları bu görüntüyü ortadan kaldırdık. Bunu yaptığımız anda her şey değişti, sadece birkaç hafta içerisinde çalıştıkları ofis ortamında ya da sosyal çevrelerinde onlara gelen görüşme taleplerinin sayısı artış gösterdi. Bazen insan farkına varmadan herkesi kendisinden uzak tutar, örneğin surat asarak ya da önemsiz konularda bile aşırı öfkeli tepkiler vererek insanların ona yaklaşmasına engel olur.

10) İnanılmaz derecede fevri bir kadınsın ve en kötüsü de bunun farkında değilsin çünkü verdiğin tepkiler sana normal geliyor. Erkeklerle ilişki yaşamak konusunda bilgi ve deneyimleri sizlerle paylaşıyorum, akla hayale gelmeyecek detayları ve erkek dünyasının gizemlerini yazılarımda aktarıyorum; fakat bir gerçek hiç değişmiyor ki erkekleri en çok ürküten kadın davranışı fevrilik. Bir tartışma esnasında veya sakin bir anda ufacık bir konuda bile verilen ani tepkiler ve öfke patlamaları, aslında ilk başlarda size karşı ciddi duygular besleyen bir erkeğin zihninde soru işaretleri yaratıp kaçmasına sebep olabilir; erkekler bu tip durumlarda aniden ortadan kaybolurlar.


Yukarıda saydığım son iki özelliğe sahipseniz, ciddi bir çalışmayla bunları ortadan kaldırabilir veya azaltabilirsiniz. Bunu yapmak özel hayatınızda büyük bir değişim yaratacaktır.Öte yandan, ilk sekiz maddede saydığım özelliklerden en az beş veya daha fazlasına sahip olmanız halinde, Stanford Üniversitesi’nde 2011 yılında sekiz yüz insan arasında yapılan bir araştırmaya göre IQ seviyeniz normalin üzerinde çıkıyor; çünkü zeki insanlar ilişkilerde bu davranış özelliklerine sahipler. 

Hani sürekli dile getirilen bir soru vardır ya, “İş hayatımda bu kadar başarılı olmama rağmen özel hayatımda neden başarılı olamıyorum?” Size merak edilen bu soruyu yanıtlıyorum; yalnız olmanız başarısızlık değil, sadece aklınızı çok fazla ön planda tutarak (doğruyu yapıyorsunuz) duygularınızı kontrol ediyorsunuz, hepsi bu.

Kendinizi sebepsiz yere yargılamayın ve madalyonun diğer yüzüne bakmayı asla ihmal etmeyin. Yalnızlığınız da değerlidir çünkü o da size ait, ona sahip çıkmayı öğrenin…

Sizler cansınız, sizleri sevdiğimi tek bir an olsun unutmayın.

Görüşmek üzere,

Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm

Instagram: @adilyildirimyazar

YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

İlişkilerde en popüler 5 konu

Herkese merhabalar,

Kadın erkek ilişkilerinde popüler konular neredeyse haftalık bazda değişiyor; öte yandan bazı başlıklar var ki bunların modası asla geçmiyor. Bu yazımda sizlere popüler konuları aktarırken, gözlem ve anektotlarımı da detaylı olarak ortaya koymak istiyorum.

1) İlk sırada hiç şüphesiz aile konusu geliyor, bunu biraz açıklayalım; bana her gün binlerce e posta gelir ve bu dijital mektuplardaki konu başlıkları dönemsel olarak değişim gösterir ancak bir başlık vardır ki modasını asla yitirmez;“Sevgilimle aramız çok iyi ancak ailesi beni istemiyor…”Danışanlarıma genelde erkek arkadaşlarının annesiyle aralarını iyi tutmalarını tavsiye ederim çünkü bir erkeğin kalbine giden yol midesinden değil annesinden geçer. Nokta.Bu önemli tavsiyemi dinleyip buna göre davranırlar, en fevri kadın bile bu bilgiye hakim olduktan sonra sevgilisinin annesini alttan alır, anlayışlı davranır ve mümkünse onunla hiçbir münakaşaya girmez, ki bazı anneler kızla tanışırken onu adeta üniversite sınavına sokarlar, yine de soğukkanlı olmak ve üslubu belli seviyede tutmak anne üzerinde çok iyi bir izlenim yaratacaktır.

Öte yandan bazen işler böyle yürümez çünkü kız ne yaparsa yapsın kendisini sevdirmeyi başaramaz ve zamanla bu durumu dert edinip kendine kızmaya başlar;“Ben nerede hata yapıyorum?” ve “Bu kadın beni neden sevmiyor?” gibi sorularla zihnini sürekli meşgul eder ve eline hiçbir şey geçmez. Şu basit bilgiyi görmezden gelir: “Acaba bu kadının bana karşı bazı ön yargıları olabilir mi?”Bizim toplumumuzda sadece erkek annesinin değil, her iki tarafın tüm akrabalarının ilişkilere ve özellikle evliliğe müdahale ettikleri bir sır değildir, hatta çoğu zaman üçüncü kişilerin yoğun müdahalesi ve fesatlıkları sebebiyle ilişkilerin sona erdiğine şahit oluruz. Bunun en büyük sebebi kültür farkı ve ön yargılardır.

Ön yargıya klasik bir örnek verecek olursak, toplumumuzda çocuklu veya çocuksuz boşanmış kadına yönelik son derece yanlış ön yargılar halen devam etmektedir. Boşanma modern hayatın bir parçasıdır ve herkesin başına gelebilir, evlendiğiniz insanla bir süre sonra çeşitli sebeplerle anlaşamadığınız zaman doğal olarak boşanma yoluna gidersiniz. Boşanmış erkeğe karşı ön yargı çok düşük seviyelerde kalırken boşanma yaşamış kadınlara yönelik ön yargı mutlaka sona ermek zorundadır. Üzerinde çalıştığım vakalarda şu durumla maalesef sıklıkla karşılaşırım: “Adamla ilişkimiz harika gidiyor ancak annesi boşanma yaşadığım için beni kabul etmiyor ve kesinlikle bu evliliğe onay vermiyor.”Bu durum yaşandığı zaman en kritik konu erkeğin annesine karşı aldığı veya alamadığı tavır olacaktır. İlişkisine sahip çıkamayan ve savunamayan bir erkek ile evlenmek de pek akıllıca değildir.

2) İkinci sırada evliliğe ikna etme konusu geliyor. Bu konu son derece hassas çünkü erkek aklı ile kadın aklı her konuda olduğu gibi bu konuda da farklı çalışıyor ancak bu farklılık iyi giden ilişkileri bize bozabilir. Şöyle ki, erkek bir kadınla evliliği düşünebilmek için o kadını tanımalıdır ve erkekler kadınlar kadar detaycı ve gözlemci zekaya sahip değillerdir. Bir kadın tanıştığı adamın kendisine ne kadar uygun olduğunu ikinci görüşmede bile anlayabilir ancak erkeğin tanıması, gözlem yapması ve güvenmesi en az altı ay alacaktır. İşte bu sürecin sonunda aşağı yukarı kafasında bir şeyler belirmeye başlar, eğer mutlu ve uyumlu bir ilişkisi varsa aklından evlilik veya benzeri senaryoları geçirir. Evlilik konuşması yapmak ince bir iştir ve üslubun son derece yapıcı olması gerekir, bunu yaparken ilişkide en az altı aylık süreyi geçirmenizi tavsiye ederim. “Benim o kadar vaktim yok” diyenler, en az altı aydır tanımadığınız bir adamla bütün hayatınızı geçirmeyi planlıyorsanız, size iyi şanslar!

3) İlişkilerde en popüler konular sıralamasında üçüncü sırada “Biz konuşacak bir şeyler bulamıyoruz” sendromu geliyor. Son haftalarda bu konuyla ne kadar sık karşılaştığımı bilseniz siz de şaşırırsınız. Bana öyle geliyor ki iki insan birlikte mutlu ve uyumlu olduklarında zamanın nasıl akıp gittiğini bile anlayamazlar; çünkü tamamlanırlar. Konuştukları konunun pek de bir önemi yoktur çünkü her konuda birbirlerine laf atmaktan, düşüncelerini paylaşmaktan çekinmezler. Bakın burada hassas bir detay var; iyi anlaşan ve iletişimi güçlü çiftler üzerinde yaptığım analizlerde şunu açıkça gördüm: bu insanlar kesinlikle alıngan değiller ve rahatlıkla şakalaşıyorlar. Alıngan insan ile bir şeyler konuşmak isteseniz bile çekinirsiniz çünkü sizin söylediklerinizi dinlerken bile kendisine yönelik alınacak bir malzeme aramaktadır ve arayan insan mutlaka küsecek, alınacak bir şeyler bulur… Bu da dördüncü maddemiz oluyor.

4) Alıngan ve küsen erkekler. Bu erkek modelinin modası asla geçmez. İletişime kapalı, tepkisini küserek ve uzaklaşarak gösteren bu tip erkeklerin en büyük sorunu olgunlaşma denen süreçten haberlerinin olmamasıdır. Olgunlaşma nedir? Hoşunuza gitmeyen olayları da kabullenme sanatıdır çünkü hayatta her şey sizin istediğiniz şekilde gelişmez. Ruhen olgunlaşmış her insan bunu gayet iyi bilir, dolayısıyla ilişkisinde hoşuna gitmeyen olayları anlamak ve çözmek için sağlıklı iletişim yolunu kullanır. İnsanlar sorunlarını konuşarak çözerler, zamanında konuşulmayan problemler gittikçe büyür ve taraflar arasına sessiz bir duvar örer. Küsen erkek aslında ilgi isteyen ve “Seni bensiz olmakla cezalandırıyorum” mesajı veren erkektir, bunun altyapısında bir tutam narsist kişilik bozukluğu da yatıyor olabilir.

5) İlişkilerde en popüler konular arasında “Bir erkek iki kadın arasında kaldığında hangisini tercih eder?” başlığını koyabiliriz. Örnek verelim; boşanmış bir adam ancak eski karısıyla halen dolaylı veya direk yoldan bağlantısı var, sık görüşüyorlar ve hatta aralarında son derece samimi bir diyalog olduğunu görüyorsunuz. Bu arada adamla yaklaşık üç aydır tanışıyorsunuz ve henüz adamın karakteri hakkında yeterli bilgiye sahip değilsiniz ancak devam edip etmeme konusunda şüpheleriniz var çünkü aynı anda eski karısıyla olan bu yakın iletişimi sizin midenizi bulandırıyor. Bir erkek böyle bir sahneden inanılmaz derecede tahrik olur çünkü aynı anda iki kadın ona ilgi göstermekte ve egosunu kabartmaktadır. Hangi erkek bunu istemez? İstenilmek, arzulanmak ve ilgi görmek sadece kadınların değil erkeklerin de en büyük fantezileri arasında yer alır.

Öte yandan, eski karısının gözünün halen bu adamda olduğunu görmenize rağmen ses çıkarmadan ilişkinize devam ediyor ve “Zamanla bana bağlanır” diye düşünüyorsanız çok büyük hata yaparsanız. Bu hatanız size sadece bu adamı kaybettirmez aynı zamanda bundan sonraki ilişkilerinizde en çok ihtiyacınız olan özgüveninizi de zedeler. Ne yapmalısınız? Hemen, hiç vakit kaybetmeden resti çekmeli ve eski karısıyla arasına mesafe koymasını söylemelisiniz. Aksi halde, adam sizden bu hamleyi görmediği sürece sizi ciddiye almaz.


İnsan ilişkileri “Hamle yapma sanatı”dır. 


Doğru hamleyi yaparak kelimelerin gücünü kullandığınızda erkekleri dize getirebilirsiniz.

 
Görüşmek üzere,
Papatyalara sevgilerimle…


Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm

Instagram: @adilyildirimyazar

YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

Bir erkeği 90 günde çözebilirsin

Herkese merhabalar,


Öncelikle Haziran’a hoş geldin diyelim çünkü yazı müjdeleyen ve yaz akşamlarının dayanılmaz mevsim kokularını daha şimdiden barındıran bu ayın kıymetini yeterince bildiğimizi düşünmüyorum.

Yaz o kadar kısa bir mevsimdir ki sadece 90 gün içerisinde gelir geçer; fakat bu sürede bir erkeği analiz etmek ve çözmek mümkündür, bu anlamda yeterince uzun bir süredir.

Bir erkekle nasıl tanıştığınıza dikkat etmelisiniz; çünkü daha bu tanışma anından onunla ilgili çok ciddi bilgilere ulaşmanız mümkündür. Örneğin trafikte tanışmalar oluyor, adam trafik lambalarında beklerken yanındaki arabada çok güzel bir kadın olduğunu fark ediyor, defalarca kornaya basıyor camı açmasını sağlıyor ve alakasız bir adres veya başka şeyler sorarak kadınla tanışmanın yollarını arıyor.

Kadın bu ilgiden çok hoşlanıyor, adamın girişimci tavrı kadının gözünü boyuyor ve gerçekten de bu adamın trafik lambasında gördüğü anda ona aşık olmuş olabileceğini düşünüyor.

Sonra aralarında sımsıcak bir ilişki başlıyor, adamın yaklaşımları son derece ilgili, zaten adamın genel hamlesi sürekli ilgi göstermek ve kadını ilişkide diri tutmak, bir de göz boyama konusunda çok başarılı. Kadını götürdüğü mekan seçimleri, oradaki karşılanması ve insanların adama yaklaşımları kadını deliler gibi etkiliyor, “Sonunda hayatımın aşkını buldum!” diye düşünüyor; üstelik kırmızı ışıkta beklerken…
Bazen şans insanın yüzüne gülermiş…

Fakat bu rüya tasarımı yaklaşık 4 ile 8 hafta arasında sürüyor çünkü adamımız kalbinde o kadar çok sevgi barındırıyor ki bunu tek bir kadına vermesi doğru olmaz; yavaş yavaş ilgisi başka taraflara kaymaya başlıyor; çünkü bu kadını etkiledi ve kendine aşık etti, annesinden küçük yaşlarda alamadığı sevgiyi bu kadından aldı, ancak daha binlerce kadın bekliyor onları da etkilemesi ve kendine deliler gibi aşık etmesi gerekir. Daha yapacak çok işi var…

Bu senaryodaki kadın karakter ise durumu anlamıyor, iki aylık bir sürede bu adamı nasıl tanıyamadım diye düşünmeye başlıyor. Başlarda her şey yolundaydı ve aralarında mükemmel bir uyum vardı, adamın ilgisi tamamen kadına yönelmişti ama birdenbire adam ortadan kaybolmaya, telefonlara çıkmamaya ve çok nadiren görüşme teklif etmeye başladı.

Bir insan iki ayda nasıl bu kadar değişebilirdi ki?

İşte hatalar zinciri burada başlıyor çünkü daha ilk baştan itibaren olayın gerçek yüzünü görmek istemiyor, bunun sebebi ise kadınların duygu odaklı olmalarıdır, beğenilmek ve bir duyguya teslim olmak kadının olaylara mantıksal yaklaşımının önüne geçer.
Hikayeyi en başa saralım mı?

Trafik ışıklarında beklerken yandaki araba ısrarla kornaya basıyor ve kadına kaş göz işaretleri yaparak camı açmasını istiyor. Kadın camı açıyor ve adam daha ilk baştan tamamen tanışma odaklı gereksiz ve anlamsız sorular soruyor, gülümsüyor, kadını etkilemek adına ne kadar maymun hareket varsa hepsini yapıyor. Sonra kadının da gülümsediğini ve “iletişime açık” olduğunu gördüğü anda kritik soruyu yöneltiyor: “Müsait olduğunuzda sizinle bir kahve içmek isterim.”

Şimdi durumu iki yönlü olarak analiz ediyorum;
Durum 1: Değerli sırtlan kardeş, ilk bakışta otuz beş yaşlarında görünüyorsun, sen hayatında daha önce hiç kadınla karşılaşmadın mı ki trafik ışıklarında bile bir kadını tavlamanın peşindesin? Afrika’da bile böyle bir açlık yok, sen egonu tatmin etmek için nefes alan tüm kadın türlerinin senin beğenmelerini istiyorsun, sence bunun bir sonu var mıdır? Senin bu kadına vereceğin yoğun ilgi neticesinde onun ruhunda ne kadar büyük izler bırakacağını ve onun seninle ilgili ne gibi beklentilere gireceğini hiç düşündün mü? Ondan sonra bu kadın karşısına çıkan hiçbir erkeğe güvenmeyecek ya da güveni iyice azalacak, doğru bir adamla karşılaşsa bile sürekli kaybetme korkusu ile bir ayağı kapının dışında ilişkisine devam edecek. Bir insanın hayatında bu kadar büyük yaralar açmak sence insanlık mıdır?

Durum 2: Kadını ele alalım, adamın ilgisine kapılması duygusal boşluktan ileri geliyor çünkü uzun zamandır hayatında kimse yok ve doğru adamla tanışmak için bekliyor, bu adamın nerede karşısına çıktığı ile hiç ilgilenmiyor. Oysa, evet hayatın her anında tanışmalar olacaktır ancak trafik ışıklarında bu kadar rahat hareketlerle ve hiç çekinmeden tanışmaya çalışan bir adamın sonrasında yol üzerindeki her trafik ışığında bir hatun ile tanışmadığını nereden çıkartıyorsunuz? Adam ekmeğini taştan çıkartıyor, bunu size yaptıysa sizce başkasına yapamaz mı?

Özetle; bir adamla nasıl tanıştığınız bile aslında her şeyi ele vermektedir. Böyle aşırı girişimci tanışmalarda ne yapmalısınız? Sihirli formülü söylüyorum: Beklentinizi yüksek tutmayınız.
Bir adamla tanışıp ilk 4-6 haftalık süreçte size gösterdiği ilgi konusunda beklentinizi kesinlikle yüksek tutmayın ve bu ilginin adamın genel tavrı olabileceğini düşünün. Bir kadını elde etmek, etkilemek veya sadece kendine aşık etmek için size inanılmaz bir ilgi gösteriyor olabilir, bunu bir an olsun aklınızdan çıkarmayın.

Sonrasında, adamın görüşmelerdeki tavırlarına bakın. Size sorular soruyor mu yoksa sadece sizi konuşturuyor ve neşeyle dinliyor mu? Kendisi hakkında sorduğunuz sorulara yanıt veriyor mu? Gizemli kalmayı tercih eden ve kesinlikle ağzından laf kaçırmayan bir adama asla güvenemezsiniz, sizden ne sakladığını bilmeniz imkansızdır, belki evli bile olabilir.

Sizin yanınızda telefonla görüşüyor mu? Yoksa üç aylık süreçte sizin yanınızda telefonla konuştuğunu hiç görmediniz mi? Gerçekten mi? Sizce bu normal mi? Üç ayda belki yirmi defa buluştunuz fakat bu adamın telefonu her zaman sessizde, asla kimseyle görüşmüyor onu kimse aramıyor sormuyor. Güvenemezsiniz…

Gittiğiniz mekanlarda aşırı sayıda kadın adamı tanıyor, dişi olan tüm canlılarla yakın ilişki içerisinde, hatta sizin yanınızda garson kıza kaçak bir gülümse attı, kendini tutamıyor ve bu tip hareketleri refleks gibi yapıyor çünkü bu adam kadınların ilgisine bayılıyor. Ona bunun nedenini sormak istemiyorsunuz, çünkü daha yeni tanıştınız ve sormanıza gerek yok. Sorularınızla onu ürkütmek ve uzun zaman sonra bulduğunuz bu tatlı adamı kaçırmak istemiyorsunuz, oysa sormanıza gerek bile yok, adam her ortamda av peşinde…

Bakın burada ilişkiyi bitirin demiyorum, bu adamla birlikte eğleniyorsunuz ve o sizi mutlu hissettiriyor; o zaman devam edin, ancak ne olursa olsun beklentinizi yüksek tutmayın, çünkü çok büyük hayal kırıklığı yaşamanızı istemem. Buna sadece bir eğlence olarak bakıyorsanız hiç sorun yok; ancak buradan ciddi ilişki beklentileriniz varsa biraz daha zaman verin ve adamın verdiği kötü sinyalleri sakın gözden kaçırmayın.

Son olarak, elbette sosyal medya konusu. Adamımız sürekli yeni kızlar ekliyor, belli ki tüm trafik ışıklarında çalışmaya devam ediyor, hatta tüm doktor kontrollerinde hemşireler ile tanışıyor, tüm müşteri ziyaretlerinde yeni hatunlar ile tanışıyor ve gerçekten çok dostane bir çevre ediniyor. İnsanlar onu seviyorlar, elden ne gelir!

Bu durumda, adamın sürekli operasyon halinde olduğunu unutmayın ve beklentinizi yüksek tutmayın, bu adamın kısa zaman içerisinde arazi olması ve başka ufuklara yelken açması sizi asla şaşırtmasın. Bu tip adamlar mükemmel göz boyama taktikleri ve yoğun ilgiyle kadınları etkilemeyi çok iyi bilirler ancak bütün bunlar sabun köpüğü gibidir.

İlk iki ayda yukarıda saydığım tüm sinyalleri gördünüz ancak yine de adamın son derece güvenilir olduğunu ve size tamamen aşık olduğunu düşünmeye devam ediyorsunuz, bu durumda emin olmanız için adama üçüncü ayınızda şu soruyu yöneltin:
“Canım seninle yanında kendimi çok iyi hissediyorum; sence tam altı ay sonra birlikte nerede olacağız?”
Bir anda donup kalacaktır, altı ay sonrasını hiç düşünmemiş olabilir, yine geziyor eğleniyor olacağız diyecektir.

Bu durumda şunu sorun:
“Peki aklından bir an olsun benimle gelecek planları yapmak geçti mi?”
Bu tip erkeklerin en büyük gücü, kadınların onlara direk sorular soramıyor olmalarıdır; çünkü kadınlar bazı soruları sormaktan çekinirler. Siz sormayı deneyin ve sizin karşınızda nasıl afalladığını açıkça görün.

Öte yandan, ciddi olduğunu ve sizinle gelecek düşündüğünü söylerse kendini bu konuda bağlamış olur ve birkaç ay içerisinde adımlar atması gerekir. Ona bu sözlerini hatırlatırsınız…

Sizi sevdiğimi tek bir an olsun unutmayın.
Keyifli bir Haziran ayı diliyorum,
Sevgiler
Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

İlişkilerde baş belası ikili: Fevrilik ve inatlaşma

Herkese merhabalar,

İnsan ilişkilerinde herhangi bir sorunu çözebilmek için öncelikle detaylı olarak analiz etmek gerekir; bunu yaptığınız sürece problemi büyük oranda çözmüş olursunuz.

Kadın erkek ilişkilerinde bazen şöyle bir durumla karşılaşırız: İki insan arasında muazzam bir duygu olmasına ve uzun süre iyi anlaşmalarına rağmen aniden bir tartışma olur ve fevri hareketler veya sözler nedeniyle ayrılırlar. Hiç beklenmedik şekilde ağızdan çıkan sözler mide bulantısı yaratır ve bir daha aynı duyguda buluşmaları imkansız hale gelir. İlk başlarda bu acı gerçeği anlayamazlar ve toparlamaya çalışırlar ancak bu göründüğü kadar kolay değildir.

Ufak bir tartışmadan arası açılan insanları her gördüğümde şunu düşünürüm: İki insan arasında güzel duyguları inşa etmek ne kadar büyük emek ve zaman istiyorsa, bu duyguları yerle bir etmek de aynı derecede basit ve hızlı gerçekleşiyor. Neredeyse üflediğiniz anda yıkılan kumdan kaleler gibi ilişkiler yaşıyoruz çünkü kimsenin fedakarlık yapmaya veya karşısındaki insanı alttan almaya niyeti yok. Bunun en büyük sebebi milenyum ile birlikte hayatımıza giren sosyal medyanın yıkıcı gücü olmuştur, fevri davranıp birlikte olduğumuz insanı kaybetmek bizi korkutmuyor çünkü anında bir başkasını bulmanın kolay olacağını düşünüyoruz.

Oysa kaybedilen veya kolayca harcanan duygular para gibi değildir, şöyle ki parayı kazanır ve sonra çeşitli ihtiyaçlarınız için harcarsınız, yani özü itibariyle para harcanmak için kazanılan bir araçtır, ancak duygular öyle değildir ve bir defa kaybedildiği zaman yeniden kazanmak neredeyse imkansızdır. Fevri davranıp kırdığınız bir insanın sizi affetmesi olasıdır ancak asla size aynı duygularla yaklaşamaz, bunu belki size itiraf edemez ama bu gerçekliği ben işim gereği çalıştığım binlerce vakada yakından gözlemledim. İnsanlar kırılırlar ve sonra size karşı duygularını zaman içinde kaybederler, dolayısıyla ilişkinizde fevri tepkiler vermeden önce dikkatli düşünmenizde fayda var.

Fevri hareketlerin sebepleri psikolojide açıklandığı üzere genelde çocukluk çağındaki travmalara kadar gider ve bu durumda öfke yönetimi konusunda uzmanlardan terapi alarak kendinizin daha iyi bir versiyonunu ortaya çıkartabilirsiniz. Bütün hayatını sağa sola tepki vererek ve herkesi çevresinden uzaklaştırarak geçiren tepkisel insanlarla karşılaştım, aslında böyle yaşamaktan mutlu değillerdi ancak bunu değiştirmek için de hiçbir şey yapmaya niyetleri olmadığını gördüm ve şaşırdım.

İnsan sürekli devinim halinde olan bir varlıktır ve değişimin yaşı olmaz, kırk yaşında hayata yeniden başlamak gayet güzeldir yeter ki bunu yapacak cesaretiniz ve girişken bir ruhunuz olsun.

Size şu kadarını söyleyebilirim ki “fevrilik” ilişkiyi veya evliliği bitiren etkenlerin başında geliyor, genelde pek gündeme gelmez ve başka sebepler daha çok konuşulur, örneğin aldatma vakaları gibi veya yalan gibi ayrılık sebepleri gündeme gelir ancak iki insanın yıllarca önce aralarında geçen bir tartışmada söyledikleri fevri sözlerin aslında onların ilişkisini daha o zaman bitirdiğini ve uzatmaları oynadıklarını kimse konuşmaz.

Evli bir kadın danışanımla yaptığım seansta şöyle söylemişti: “Aslında ben bir başkasıyla yakınlaşmak istemedim ve kocamı aldatmayı asla düşünmedim ama bundan üç sene önce bir tartışmada aniden öfkelenip bana ettiği hakaretler beni ondan uzaklaştırdı ve benden ne kadar özür dilese bile onu asla affedemedim.”

Kelimelerin gücü bizim sandığımızdan çok daha yüksektir.

Öte yandan ilişkilerde en az fevrilik kadar tehlikeli bir diğer davranış biçimi inatlaşmadır. Ufak konularda bile inatlaşmayı seven ve her zaman haklı olduğunu iddia eden insanlar ne özel hayatlarında ne de sosyal ilişkilerinde asla mutlu olamazlar. Bunun en büyük sebebi; ilişkilerin özünde “Orta yolu bulmak” vurgusu vardır. Aksi halde dağ yolunda karşılaşan iki keçiden farkı kalmaz; ikisi de yol vermez ve uçurumun kenarında bir çoban gelip de onları düzene sokana kadar saatlerce beklerler.

Bizim ülkemizde inatlaşma vakalarına çok fazla rastlıyoruz, öyle ki dünyanın herhangi bir yerinde otoban gişesine daha önce girme konusunda inatlaşıp tek aracın geçebileceği yolda yan yana sıkışan iki araba görmek imkansızdır. Sadece bu örnek bile her konuda ne kadar inatlaşmaya yatkın ve üstünlük kurma kaygısı içerisinde olduğumuzu gösteriyor.

Sosyologların bu konuda ciddi tespitleri olduğuna eminim ve umarım bir gün bu konuların temelinde yatan toplumsal sebepleri bizlerle paylaşırlar…

Bazen çok sorunlu bir ilişki sadece bu inatlaşma nedeniyle bitmez. Şaka gibi ama gerçek; aslında taraflar aralarındaki güzel duyguların tamamen yok olduğunu ve artık birlikte mutlu olamayacaklarını gayet iyi bilirler ve bu defa birbirleriyle değil ama çevre baskısıyla inatlaşırlar. Ayrılmaları halinde “Elalem ne der!” kaygısı onları esir alır ve sadece insanları susturmak amacıyla çok iyi anlaşıyormuş görüntüsü verirler…

Bu arada ilişkiyi düzeltmek için çift terapisi almayı düşünmezler çünkü her ikisi de “Bende sorun yok, o kendi sorunlarını halletsin” diyerek inatlaşmaya devam eder. İkisinin de sözünü dinleyeceği bir aile büyüğünün müdahale edip onları barıştırması gerekirken bu kişi benim ailemden olsun diyerek inatlaşmaya yeni bir boyut getirirler. Buna benzer yüzlerce örnek verebilirim ama hepsinin özünde aynı nokta vardır:

İnsanlar yaşadıkları ilişkilerde “ortak payda” kavramını düşünmedikleri sürece aralarındaki sorunları çözmeleri imkansızdır. Bir tartışma esnasında “Ben haklıyım” söylemi yerine “Biz aramızdaki bu sorunu nasıl çözebiliriz?” yaklaşımı çok daha çözüm odaklı görünüyor ve bunu denedikleri zaman her şeyin rayına oturduğunu, kişisel hesaplaşmaların ve inatlaşmanın sona erdiğini görecekler.

Siz siz olun bu iki davranıştan uzak durun; fevrilik ve inatlaşma insan ilişkilerinin en büyük iki düşmanıdır.

Görüşmek üzere,

Sevgiler

Adil Yıldırım
Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

Bir erkek ilişkisi için ne zaman mücadele etmeye başlar?

Herkese merhabalar,


Öncelikle sizlere sevdiklerinizle birlikte, sağılıkla ve keyifle geçireceğiniz iyi bayramlar dilerim; bayramınız mübarek olsun.Dünyayı kasıp kavuran bu salgın günlerinde hayatımızdaki en önemli değerin sağlık ve sıhhat olduğunu bir kez daha görmüş olduk; üstelik sadece bedensel sağlık değil ruhsal sağlığın da ne kadar önemli olduğunu yakından deneyimledik; dolayısıyla bir insan sağlıklı olduğu sürece en büyük zenginliğe sahiptir; ayrıca maddi güç sağlığın yerini alamaz çünkü en lüks model arabalar aylardır sokaklarda tek başlarına yatıyorlar…


Bu sürecin tüm insanlığa büyük mesajlar vermekte olduğunu düşünüyorum…
İnşallah güzel bir bayram geçireceğiz ve ardından kademeli olarak normal yaşam standartlarına döneceğiz ancak mutlaka bu süreçten aldığımız dersleri günlük hayatımızda uygulamamız gerekiyor, hijyen gibi, mesafeli olmak gibi, ense tokat ilişkilerden her zaman kaçınmak gibi.


Bu arada, mesaj kutum yine dolmuş ve aldığım mailler arasında bir tanesi var ki, bana bu yazıyı sizlere ulaştırmam konusunda ilham verdi; değerli okurum şöyle bir soru yöneltmiş:


“Adil Beycim, etrafıma baktığım zaman bazı adamların sevgilisi için ne kadar yoğun mücadele ettiğini ve ilişkisini kaybetmemek adına her şeyi yaptığını görüyorum. Ben hayatımda hiç böyle bir deneyim yaşamadım ve açıkçası bu durumu kabul edemiyorum çünkü her zaman beğenilen bir kadın oldum. Bakıyorum en son ilişkimde bile adamın içinden gelmiyor, görüşmek istemiyor veya beni kovalamıyor… Sizce ben nerede hata yapıyor olabilirim? Bunu size soruyorum çünkü bir erkek istediği zaman her şeyi yapabiliyor, bana neden olmuyor?”


Bu mailde yer alan şu cümle önemliydi: “Bir erkek istediği zaman…”
Bu cümle önemliydi çünkü bu cümle gerçeği yansıtmıyor, erkek dünyasından kadınlara önemli detayları aktardığım için bu konuda size bazı noktaları açıklamam gerektiğini düşünüyorum, en başta şuradan başlayalım:
“Bir erkek istediği zaman her şeyi yapar” doğru değildir; doğru olanı şöyledir:
“Bir erkek gerektiği zaman bir kadın için her şeyi yapar…”


Yani istek değil, gereklilikten bahsediyoruz, buna mecbur olmaktan bahsediyoruz. Erkek mecbur kalma hissine kapıldığı zaman, evet haklısınız, her şeyi yapar…Peki bir erkek mecburiyet hissine nasıl girer, işte şimdi sizlere bunu anlatmak isterim:


1) Bazı erkekler özellikle yirmili yaşlarında ve hatta otuz beş yaşlarına kadar hayatta deneyim edebilecekleri her türlü macerayı geride bıraktıktan sonra bir kadınla karşılaşırlar. Bu kadın daha önceki hatunlardan farklıdır çünkü kendi istek ve taleplerini açıkça ortaya koyan ve hatta tavır koymasını bilen bir kadın olması sebebiyle erkeğin dikkatini çeker. Ayrıca kadının bir diğer özelliği, ulaşılamaz bir tavrı vardır ve erkek bir şekilde bu kadını ikna edip ilişkiye başlasa bile kadının bir ayağı kapının dışında gibi, her an bırakıp gidebilecek gibi davranmaktadır. Bu durum erkeği tedirgin eder, zira etrafında yüzlerce kadın olabilir ancak hiçbir kadın bunun kadar gizemli ve vazgeçilmez kadın olamamıştır, dolayısıyla erkek avcı ruhuna esir düşüp bu kadını deliler gibi takip etmeye başlar. Tam bu sırada, yani erkeğin kendisini kaptırmakta olduğunu anladığı sırada, başroldeki kadın en kritik hamleyi yapar ve şöyle der: “Bak canım, belki seninle uyumluyum ve mutluyum ama benim hayatta bazı kararlar vermem gerekiyor, ailemi kurmak ve çocuk sahibi olmak istiyorum dolayısıyla böyle takılmaca artık beni tatmin etmiyor; ya birlikte bir karar verelim ve ciddi adımlar atalım ya da tadımız kaçmadan ayrılalım ve ben de hayatıma bakayım, ne dersin?” Biz buna satranç tabiriyle “Açmaza düşmek” deriz. Öldürücü darbeyi yapan kadın erkeği bir çeşit açmaza düşürür; kimi adamlar NE OLURSA OLSUN, dünyanın en ideal kadını bile olsa, evliliğe yanaşmazlar çünkü birtakım travmaları vardır. Kimi adamlar ise işte bu mecburiyet hissine kapılıp karar vermek zorunda kalırlar ve bu özel kadını kaybetmemek adına ona evlilik teklif eder, sonra da birlikte halay çekerler.

 

2) Bir başka mecburiyet vakası ama bu defa sevgilisinden kaynaklanmıyor, yine bir kadın mesela annesi erkeğe baskı yapmaktadır: “Oğlum kaç yaşına geldin, artık evlen çoluk çocuğa karış ve biz de senin mürüvvetini görelim. Bak bu kız sana çok yakışıyor benimle de iyi anlaşıyor (Bir erkeğin annesiyle iyi anlaşan kız zaten 90% bu işi kotarmış demektir!) bu kızı sakın kaçırma oğul.” İşte bu örnekte yine bir mecburiyet hissi var çünkü erkek karar vermek zorunda, o kadar kızdan sonra ilk defa annesi bir kızı beğenmiş ve annesine kız beğendirmenin ne kadar zor olduğunu bildiği için harekete geçiyor, kıza teklif ediyor. Bingo! Bazı kızlar o kadar zekice hareket ederler ki birlikte oldukları adamı hoş tutarlar fakat adamın annesini resmen omuzlarında taşırlar, çünkü bunu yapmak adamın onları terk etme ihtimalini 80% ölçüde azaltır, bilimsel araştırmalar bunu ortaya koyuyor ve evlilik bilimi emin olun erkek annelerinin yüreğinden geçiyor. Nokta.

3) Bu mecburiyet biraz farklı, erkek öncelikle işini oturtuyor ve kendini tatmin eden bir işte çalışmaya başlıyor. Sonra iyi kötü bir mevki kazanıyor ve sonrasında yine kendini mutlu eden bir para kazanmaya başlıyor. Peki ardından ne oluyor? Bu adamın aklına şu soru geliyor: “Öncelikle yapmam gerekenleri başardım, şimdi toplumsal olarak kendimi kabul ettirmeli ve bir aile kurmalıyım zira kırk yaşına gelmiş ancak hiç evlenmemiş bir erkeğin toplumdaki imajı pek olumlu değil.” Her erkek bunu bilir; bir erkeğin evlenmiş boşanmış olması bir şeyleri denediğini ve yaşadığını gösterir ancak hiç evlenmemiş olması maalesef bazı soru işaretlerini de yanında getirecektir. Dolayısıyla erkek, ne kadın ne de aileden baskı yemez ama kariyer olarak kendini aile sahibi göstermek ister ve hatta belki de babalık duygusu ağır basar ve bunu yaşamak ister. Tam bu duyguları yaşarken doğru kadınla karşılaşır ve kadın ona baskı yapmasa bile adam evlilik kararını verir.


Kıssadan hisse; erkekler istedikleri zaman değil, kendilerini saydığım sebeplerle mecbur hissettikleri zaman, gerekli gördükleri zaman her şeyi yapar ve mücadele ederler. Bir erkek, özellikle üçüncü maddede yer alan iş, mevki ve kazanç başlıklarına sahip olmadan adım atmak istemez çünkü evlilik sorumluluk ister ve henüz bu sorumluluğu alacak noktaya gelmemiştir. Bir erkek ne zaman kendini maddi olarak ve statü olarak ciddi bir noktaya getirirse işte o zaman ciddi ilişkiyi düşünmeye başlayacaktır, bir de kadın doğru hamleleri yapar ve adamın annesi de kızı beğenirse, evlilik kaçınılmaz olacaktır.


Yazımı bitirirken sizlere tekrar sağlıklı ve keyifli bayramlar diliyorum.


Sizi sevdiğimi tek bir an olsun unutmayın.


Görüşmek üzere
Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

Bir erkek ne zaman evliliğe hazır olur?

Değerli papatyalar,

Sizin mevsiminiz geliyor diyerek ve sizleri sevgiyle selamlayarak bu yazıya başlamak istiyorum. Efendim malum konumuz muazzam ölçülerde ciddi çünkü biliyorum ki evlilik mevsimi yaklaşıyor, özellikle bayram sonrası düğün dernekler yapılmaya başlanacaktır. Bu durumda ben de sizlerle önemli bilgileri paylaşmak istiyorum.

Genelde söylenen şöyle bir söz vardır; Erkekler neden evlenmez istemezler? Ben şahsen bu çeşit genellemeleri doğru bulmuyorum çünkü kimi erkek evlilik konusunda son derece ciddi ve kararlı olabilir. Diyelim ki böyle bir erkek arkadaşınız var fakat yine de evlenmek istemiyor, size olan duygularından hiçbir şüpheniz yok ama konu evliliğe gelmiyor.

Bunun sebebi ne olabilir?

Ya da şöyle bir durumun içerisinde olabilirsiniz; bir adamla tanıştınız ve amacınız evlilik, adamla iyi giden bir iletişiminiz var fakat onun tavırlarından emin değilsiniz, bu adamın evlilik konusundaki ciddiyetini nasıl anlarsınız?

İşte bu ve benzeri sorulara detaylı bir cevap vermek istiyorum çünkü evlilik mevsimine girmiş bulunuyoruz, bu yazıdaki bilgileri bazı örnekler ile sizlere sunacağım.

Öncelikle bir erkek evlilik konusunda ne kadar ciddi olursa olsun kendi hayatında bazı noktalara ulaşmış olması gerekir. Bunu dediğimiz zaman adamın illa bir şirkette yönetim kurulu başkanı olması gerekmez ya da genç yaşında tüm hedeflerine ulaşması zaten mümkün değildir, sadece aşağıda sırlanan üç maddeyi yerine getirmiş olması onu kafa olarak evliliğe hazırlayacaktır.

Kendini tatmin edecek ve güvende hissettirecek bir iş bulması gerekir. Bazen bir erkeğin işi vardır ancak bu işi yaparken mutlu değildir, kendini gerçekleştirme duygusuna ulaşamaz. Bu duygu bir erkeğin avcı ruhunu beslediği için, doğru faaliyet alanını bulması şarttır. Başka bir iş yapsa nasıl olur? Dediğinizi duyar gibiyim, elbette bu devire iş bulmak ve çalışmak son derece önemlidir, hatta bu konuda seçici olmak yerine bir şekilde ekmeğini kazanmak konusunda sizlere katılıyorum ama erkek bu durumda kendini eksik hisseder. Aklı sürekli olarak yapmayı düşündüğü diğer işte kalacaktır. Dolayısıyla bir adamla tanıştığınızda, ilk birkaç buluşma süresince size işindeki sıkıntılardan ve patronundan ne kadar nefret ettiğinden bahsediyorsa bu adamın bırakın evliliği, doğru düzgün bir ilişkiyi bile kaldırabileceğini düşünmeyin.

Buluşmalarda bile aklını ve dikkatini size veremez ve kendini iş yerinde kanıtlamasını engelleyen koşulları sürekli olarak kafasında çözmeye çalışır; çareler arar. İlişki Koçu olarak yaptığım bireysel seanslarda danışanlarım bazen bu tip durumlardan bahsederler, “İlişkinin başında adamın işi yoktu, sonra bir iş buldu ama hiç mutlu değil, bu arada bana ilgi göstermiyor” dedikleri zaman onlara aynı yanıtı veriyorum: “Bu adamın şu anda sana ilgi gösterebilecek ya da ilişkiye dikkatini verebilecek bir durumda olmadığını görmelisin; çünkü o henüz kendine doğru işi bulamamış bir adam.” Asıl mesele işi gücü yerinde olan bir adamın ilgisiz davranmasıdır çünkü bu adam kafasında en önemli konuyu çözmüş olmasına rağmen kadına ilgi göstermeyen ve sadece onu cepte tutmaya çalışan sırtlanın tekidir. İşi gücü varsa ve size ilgi göstermiyorsa sakın cepte durmayın ve hemen uzaklaşın. Bakınız; iş konusu erkek dünyasında EN ÖNEMLİ konudur.

Bir erkek danışanımın yıllar öncesinde bu konuda bana söylediği bir sözü asla unutamıyorum: “Adil Bey hayatta her türlü sonu çözersin ama işsizlik var ya, işte bu zehir gibidir. Çalışıyorum diye yalan söyleyerek her sabah evden çıkıyorum, ne karıma ne de çocuklarıma karşı bir duygum kalmadı…”

İş buldu ve işinde mutlu, o iş yerinde istediği konuma ulaştı mı? Çok iyi giden ilişkilerde bazı kadınlar erkek arkadaşlarından şunu duyarlar: “Seni kaybetmek istemiyorum ve seninle bir gelecek istiyorum ama beklemelisin çünkü bazı hedeflerim var.” Burada ne demek istiyor? İşte bu ikinci maddeyi söylüyor; yani diyor ki benim iş hayatımda gelmek istediğim bir konum var ve tüm dikkatimi buna vermek istiyorum, bu esnada evlilik tantanasına girecek durumda değilim.” Ben erkeklerin size söylediği cümlelerin erkek dilindeki gizli anlamlarını size açıklıyorum; bu davranışları doğaldır veya doğrudur demiyorum, sadece karşılaştığınız durumları olduğu gibi analiz ediyorum.

Bir erkek, kariyerinde belirlediği hedefleri gerçekleştirme konusunda hele de hırslı bir adam ise, her yolu deneyecektir. Bunu öncelik yapması size ters gelebilir ve neden sizi ilk sıraya koymadığını haklı olarak düşünüyor olabilirsiniz, sizi gayet iyi anlıyorum, bununla birlikte erkeğin genetiğinde kendini önce yakın çevresine, sonra uzak çevresine eşe dosta ve sonra tüm topluma kanıtlama çabası vardır. Bu çaba, erkeğin genetiğinde yani özünde vardır, erkekler arası rekabet küçük yaşlarda mahalle arasında oynanan futbol maçlarında başlar ve sonsuza kadar böyle deva eder.

Çocukken mahalle maçında en çok golü atan çocuk mahalledeki kızlara kendini kanıtlar, büyüdüğü zaman aynı çocuk yine kendini kanıtlamak zorundadır. Bu arada hayatı ne zaman yaşayacaktır? Erkeklerin yaşam ortalamasının kadınlara göre on yıl kadar daha az olmasına şaşırmamak gerekir. Bu sorumluluklar altında eziliyorlar.

Evet tek kelimeyle budur. Kariyerinde hedeflediği yüksek rakamları kazanamıyor olsa bile en azından onu belli şartlarda yaşatacak bir rakamı kazanıyor olması, onun evliliğe hazır olmasını sağlar. Çevremdeki evli erkeklerde bu üç aşamayı sırayla gördüm, önce iş buldular, sonra belli bir noktaya geldiler ve sonra da onların yüzünü güldüren bir para kazanmaya başladılar. Sonra hepsinden benzer cümleler duymaya başladım: “Abi şimdi sıra geldi evlenecek bir kız bulmaya, aile kurmak istiyorum.” Bu sıralama hiç değişmedi ve bu periyodik aşamaları farklı adamlarda defalarca gördüğüm için sizlere bu bilgileri aktarmak istedim.

Şimdi diyeceksiniz ki, “İyi de bu aşamaları henüz geçmemiş bir erkek ile evlenmek büyük bir hata mı olacaktır?”

Elbette hayır; sadece şuna hazırlıklı olmalısınız, bir erkek bu aşamaların özellikle de birinci maddesini henüz yerine getirememiş olduğunda, yani işi gücü olmadığında onunla evlenip sonra da huzurlu bir evlilik arıyorsanız, o zaman siz gidin bir piyango bileti alın çünkü daha fazla şansınız olacaktır.

Bile bile lades yapmanıza gerek yok. 

En azından bir işi olsun ve bu işi yaparken de mutlu olsun. Zamanla işinde yükselir ve para da onunla birlikte gelir, çalışkan ve azimli bir adamı kimse tutamaz, fakat bana gönderdiğiniz mesajlarda “Bu adamı tanıdığım andan beri hep tembeldi, hep uyuşuktu ama ben hırs yaptım ve evlendim. Şimdi tembelliği beni çok rahatsız ediyor onu nasıl değiştirebilirim?” diye yazanlar için özellikle bu yazıyı paylaşmak istedim.

Bir erkek, sizin onu evlilik öncesi tanıdığınız aşamalarda gördüğünüz adamdır. O adamı ya olduğu gibi kabul edin ya da eğer evlilik aşamasında size uymayacak ve sizi GERÇEKTEN rahatsız edecek tavırları var ise, “Ben bunu adam ederim” yanılgısına düşmeyin.

 

Kalın sağlıcakla!

Görüşmek üzere

Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

Sana verilen sinyalleri alıyor musun?

Herkese merhabalar,

Bu yazıya şöyle başlayalım: Hayatta her zaman sinyaller vardır…
Bize verilen sinyalleri göremediğimiz sürece sorunlar yaşarız, kimi zaman ise açıkça görürüz ancak görmezden geliriz, işte en kötüsü de budur. Hayatınıza giren bir insanın size mutluluk mu yoksa kötülük mü getireceğini aslında en başından anlayabilirsiniz çünkü size kendi enerjisiyle ve niyetiyle gelir; hayatınıza girerken eğer varsa kötü niyetini kapının dışında bırakamaz. Bu durumda sinyalleri nasıl takip edebileceğinizi gerçek hayatta yaşanan birkaç örnekle size aktarmak istiyorum; zira bu veya benzeri sinyalleri sizin de aldığınızdan eminim.

Evlilik öncesi süreçleri düşünelim, aslında birçok insan partnerini ve onun aile yapısını tam da bu süreçlerde tanımaktadır. İlişki aşaması ile evliliğe giden yol birbirinden çok farklıdır; bir insan sizinle ilişki içerisindeyken gerçek yüzünü saklayabilir ve bir süre kendisini çok cömert, iyi niyetli veya dostane gösterebilir ancak ne zaman ki evlilik hazırlıkları başlar o zaman sizden saklamakta olduğu bazı enteresan özelliklerini görmeye başlarsınız, örneğin o zamana kadar hiç belli etmemiş olsa bile son derece dominant bir insan gibi davranmaya başlar. Her karara, attığınız her adıma karışmaya başlar; örneğin şuna benzer cümleler duyarsınız “Artık evlilik yoluna giriyoruz bundan sonra bana sormadan hiçbir adım atamazsın…”
Bu ne anlama geliyor? Ben her şeye karışırım ve bundan sonra sana daha önce göstermediğim bazı yönlerimi göreceksin demek istiyor, bunu açıkça söylüyor ama belki de siz işin ciddiyetini görmek istemiyorsunuz. Bu arada, bazı kadınlar erkeğin her şeye karışmasından hoşlanırlar ve bunu bir çeşit sahiplenme olarak görürler, bu durumda hiçbir problem yok. Asıl problem, bundan hoşlanmayan kadınlar açısından başlayacaktır çünkü onlar erkeğin söylemlerinde vermeye çalıştığı sinyalleri almak istemez veya “konduramazlar.” Bu son derece tehlikeli bir durumdur çünkü sahipleniyor diye düşünerek evlendiğiniz adam son derece kıskanç ve müdahaleci bir insan olarak karşınıza çıkabilir.

Benim bu tip durumlarda özellikle kariyer hedefi olan iş kadınlarına yönelik olarak tavsiyem, evlenmeyi düşündükleri potansiyel eş adayına “kadının çalışması ve iş hayatında yükselmesi” gibi konularda neler düşündüğünü açıkça sormalarıdır. Eğer evlenmeden önce bu konuları açıkça sormazsanız ileride büyük problemler ile karşılaşabilirsiniz, en güzeli birlikte yaşamak istediğiniz geleceğe yönelik her detayı evlilik öncesi konuşmak ve açıklığa kavuşturmaktır.

Dediğim gibi, erkek dilinde her cümle bir şeylerin sinyalidir, hatta kadınlar kadar karmaşık ve detay düşünen bir beyine sahip olmadığımız için açıkça söylemeyi tercih ederiz. Kimi durumlarda bazı erkekler sübliminal yani dolaylı mesajlar vermeyi tercih etseler bile asla kadınlar kadar başarılı olamazlar, çünkü kadınlar gibi yaratıcı beyine sahip değiller. Bu durumda tek yapmanız gereken cümleler arasında size verilen sinyalleri almaktır.

Bir başka örnek verelim, laf arasında size şunu söylüyor: “Annem evleneceğim kadının çalışmasına pek sıcak bakmıyor…” Size bunu söyleyen bir erkek açıkça “Senin çalışmana izin veremem” diyor; çünkü bir defa kendi ayakları üzerinde durabilen ve ailesini hayatına karıştırmayan bir erkek kız arkadaşına böyle cümleler söylemez. Annesi ona her ne kadar baskı yapsa bile “Anne bu benim hayatım lütfen sen hayatıma karışma” diyerek kestirip atmasını bilir. Eğer size söylüyorsa demek ki kendisi konuyu çözemiyor ve size dile getiriyor; ya da belki de annesiyle aynı fikirde ama size “Bu benim fikrim” diyecek kadar karakterli bir adam değil ve sizi bazı konularda ikna etmek için annesini bir maşa gibi kullanıyor.

Garip değil mi? Bazı insanlar kendi kararlarını uygulayacak olgunluğa erişemezler, ilişkilerde bu gibi durumlarla çok sık karşılaşırız.
Bir başka örnek verelim, bir adam size şunu söylüyor: “En yakın arkadaşım Serhat seninle ilgili şöyle yorumlar yaptı.” Bir erkek size bunu söylediğinde çok dikkatli olmalısınız çünkü aslında şunu demek istiyor: “Ben Serhat’ın veya buna benzer üçüncü kişilerin söylediklerini fazlasıyla dikkate alırım, yani dışarıdan etkiye açık bir insanım. Seninle ilgili yorum yaparak benim aklımı karıştırmaları çok doğaldır, buna hazırlıklı olmalısın.”

Evet, arkadaşları yorum yapabilirler hatta yapmaları gayet doğaldır, bunları arasında boş boğaz olanları saçma sapan yorumlar da yapabilirler ancak garip olan şey bu yorumları size aktarmasıdır. Yorumları kendi beyninde değerlendirip bir sonuca varabilir ama en önemlisi sizinle birlikte geçirdiği zamanlarda yaptığı kendi gözlemleridir, başkalarının uzaktan yaptıkları yorumlar değil… Yine benzer bir durumla karşı karşıya olduğunuzu unutmayın, kendi ayakları ve kararları üzerinde duramayan henüz olgunlaşmamış bir erkek daha…
Bazen de bir erkek şöyle sinyal verir: “Ben evliliğe inanıyorum ve ileride bunu yapmak isterim ancak böyle konularda üzerime gelinmesinden hiç hoşlanmam…”
Bu da ne demek şimdi?

Bir erkeğin ağzından çıktığında şu anlama gelmektedir: “Evet belki evlenebilirim, hayatta her ihtimal olduğu gibi bu ihtimal de vardır mutlaka ancak kesinlikle bir yol haritam bulunmuyor, hatta o kadar yok ki bu evlilik konusunun gündeme getirilmesi bile sinirlerimi bozabilir. Bu konuyu benden uzak tut ve ilişkimiz boyunca sadece keyfine bak, tadımız kaçmasın…”
İşte bunları söylüyor. Aslında yine açıkça sinyal veriyor ve olumsuz tavrını kelimelerin arasında otaya koyuyor, daha ne kadar açık konuşabilir ki? Asıl mesele bu sözlere karşı nasıl hareket etmeniz gerekir?
Eğer evlilik konusunda bir ısrarınız ya da planınız yok ise ve bu adamla uyumlu bir ilişki içindeyseniz olduğu gibi devam edebilirsiniz, bu tamamen sizin kararınız. Öte yandan, bu tip sinyallere rağmen “Ben bu adamı ısrarla ve her yöntemi kullanarak evliliğe ikna edeceğim” diyerek hırs yapan kadınlar gördüm, bu pek sağlıklı bir yöntem değil çünkü sizlere çok daha iyi bir yol önerebilirim, Hızlı ve Öfkeli filminden aklınızda kalacak bir yöntem sunuyorum:
“Hızlı ve Net!”

Açıklamak isterim: Efendim olay şöyle gelişiyor; yukarıda verdiğim sinyali düşünün, adam size üzerime gelinmesini istemem diyerek bir çeşit ayar vermeye çalıştığında KESİNLİKLE sessiz kalmayın. O anda sessiz kalırsanız tuzağa düşmüş olursunuz çünkü ne zaman bu konu açılsa “Ben sana söyledim ya neden hala bu konuyu açıyorsun!” diyerek tepki gösterecektir.
Hemen o anda, yani bu sinyali verdiği anda tavrınızı koymalısınız, tabi evlilik konusunda bir planınız var ise… Dediğim gibi evlilik amacı olmayanlar sessiz kalıp ilişkiye aynen devam edebilirler.
Hemen tavrınızı koyun derken asabilik veya tepki değil, bunlar işinize yaramaz…
Şöyle demelisiniz: “Peki canım aslında sana teşekkür etmeliyim çünkü bunu söylemen iyi oldu. Ben de şu anda acele etmiyorum ama en azından kafam çok net, ben yaklaşık bir sene sonra evlenmiş ve ailemi kurmuş olmak istiyorum. Ne dersin? Bir sene sonra sence nasıl bir zamanlama? Yoksa ben en az beş sene evlenmeyi düşünmüyorum der misin? Lütfen bana karşı açık ol hayatım, ben de hayatımla ilgili kararlar almak zorundayım…”

Bakın, oyun sizin lehinize döndü, güzel bir hamle yaptınız ve üstelik bunu yaparken tavrınızı ve üslubunuzu hiç bozmadan!
En güzeli de budur, sinirlenmeden kontrolü eline almak…
Her erkek bundan etkilenir…

Görüşmek üzere,
Seviliyorsunuz,
Adil Yıldırım

Twitter: @authoradilyldrm
Instagram: @adilyildirimyazar
YouTube: Adil Yıldırım

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.