SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kendinizi Unutmaya Değil Hatırlamaya Programlayın !

Daha önceki pek çok yazımda yanlış kelime kullanımlarının farkında olmadan beyne istenmeyen komutlar ilettiğinden bahsetmiştim. Özellikle son zamanlarda sık yaşanan sorunlardan biri de unutmak. İnsanların kendilerine farkında olmadan unutma telkini vererek hızlı bir şekilde kendini unutmaya programlaması.

Zaman zaman hatırlayamadığımız şeyler olabilir, bazen stres, bazen geçirilen bir hastalık, kullanılan bir ilaç etki yapmış olabilir. Veya kendinizi pek çok şeyden soyutlamış, kapatmış olabilirsiniz. Yaşadığınız bazı acı durumları düşünmemek için kendinize '' ....unutmak istiyorum'' diye telkinde bulunmuş olabilirsiniz. Sonrasında da günlük hayatta unuttuklarınızı fark edip odağınızı tamamen unutma işlemine verebilirsiniz. "A bak bunu da unuttum, şunu da unuttum, bak yine unuttum, çok unutmaya başladım..." gibi konuşmalarla her defasında kendinizi unutma kablosuna daha da sıkı bağlamaya devam edersiniz. Ve gerçekten unutan bir insan olursunuz. Oysa doğru kelime "hatırlamak'' olmalı.

Kendinizi unutmaya değil hatırlamaya programlamak için:

- Bir şey unuttuğunuzu fark ettiğinizde "anahtarları almayı hatırlayamadım ama bir dahaki sefere hatırlarım" diyebilirsiniz.

- Bir şeyi unutmamanızı değil hatırlamanızı söyleyebilirsiniz: "Evden çıkarken anahtarları almayı hatırlayayım."

- 21 günlük olumlama çalışmasına hemen bugün şimdi :) başlayabilirsiniz. "Her geçen gün ihtiyacım olan bilgiyi daha kolay hatırlıyorum çok şükür." "Hatırlamak çok güzel, hafızam çok güzel çalışıyor, teşekkür ederim, şükrederim." (Olumlama çalışmalarımızı nasıl yapıyorduk? 21 gün boyunca her gün 21 kere yazarak ve hissederek)

İhtiyacınız olanları ve güzellikleri hatırladığınız bir hafta diliyorum :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Daha önceki pek çok yazımda yanlış kelime kullanımlarının farkında olmadan beyne istenmeyen komutlar ilettiğinden bahsetmiştim. Özellikle son zamanlarda sık yaşanan sorunlardan biri de unutmak. İnsanların kendilerine farkında olmadan unutma telkini vererek hızlı bir şekilde kendini unutmaya programlaması.

Zaman zaman hatırlayamadığımız şeyler olabilir, bazen stres, bazen geçirilen bir hastalık, kullanılan bir ilaç etki yapmış olabilir. Veya kendinizi pek çok şeyden soyutlamış, kapatmış olabilirsiniz. Yaşadığınız bazı acı durumları düşünmemek için kendinize '' ....unutmak istiyorum'' diye telkinde bulunmuş olabilirsiniz. Sonrasında da günlük hayatta unuttuklarınızı fark edip odağınızı tamamen unutma işlemine verebilirsiniz. "A bak bunu da unuttum, şunu da unuttum, bak yine unuttum, çok unutmaya başladım..." gibi konuşmalarla her defasında kendinizi unutma kablosuna daha da sıkı bağlamaya devam edersiniz. Ve gerçekten unutan bir insan olursunuz. Oysa doğru kelime "hatırlamak'' olmalı.

Kendinizi unutmaya değil hatırlamaya programlamak için:

- Bir şey unuttuğunuzu fark ettiğinizde "anahtarları almayı hatırlayamadım ama bir dahaki sefere hatırlarım" diyebilirsiniz.

- Bir şeyi unutmamanızı değil hatırlamanızı söyleyebilirsiniz: "Evden çıkarken anahtarları almayı hatırlayayım."

- 21 günlük olumlama çalışmasına hemen bugün şimdi :) başlayabilirsiniz. "Her geçen gün ihtiyacım olan bilgiyi daha kolay hatırlıyorum çok şükür." "Hatırlamak çok güzel, hafızam çok güzel çalışıyor, teşekkür ederim, şükrederim." (Olumlama çalışmalarımızı nasıl yapıyorduk? 21 gün boyunca her gün 21 kere yazarak ve hissederek)

İhtiyacınız olanları ve güzellikleri hatırladığınız bir hafta diliyorum :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Kendinizi Unutmaya Değil Hatırlamaya Programlayın !

Daha önceki pek çok yazımda yanlış kelime kullanımlarının farkında olmadan beyne istenmeyen komutlar ilettiğinden bahsetmiştim. Özellikle son zamanlarda sık yaşanan sorunlardan biri de unutmak. İnsanların kendilerine farkında olmadan unutma telkini vererek hızlı bir şekilde kendini unutmaya programlaması.

Zaman zaman hatırlayamadığımız şeyler olabilir, bazen stres, bazen geçirilen bir hastalık, kullanılan bir ilaç etki yapmış olabilir. Veya kendinizi pek çok şeyden soyutlamış, kapatmış olabilirsiniz. Yaşadığınız bazı acı durumları düşünmemek için kendinize '' ....unutmak istiyorum'' diye telkinde bulunmuş olabilirsiniz. Sonrasında da günlük hayatta unuttuklarınızı fark edip odağınızı tamamen unutma işlemine verebilirsiniz. "A bak bunu da unuttum, şunu da unuttum, bak yine unuttum, çok unutmaya başladım..." gibi konuşmalarla her defasında kendinizi unutma kablosuna daha da sıkı bağlamaya devam edersiniz. Ve gerçekten unutan bir insan olursunuz. Oysa doğru kelime "hatırlamak'' olmalı.

Kendinizi unutmaya değil hatırlamaya programlamak için:

- Bir şey unuttuğunuzu fark ettiğinizde "anahtarları almayı hatırlayamadım ama bir dahaki sefere hatırlarım" diyebilirsiniz.

- Bir şeyi unutmamanızı değil hatırlamanızı söyleyebilirsiniz: "Evden çıkarken anahtarları almayı hatırlayayım."

- 21 günlük olumlama çalışmasına hemen bugün şimdi :) başlayabilirsiniz. "Her geçen gün ihtiyacım olan bilgiyi daha kolay hatırlıyorum çok şükür." "Hatırlamak çok güzel, hafızam çok güzel çalışıyor, teşekkür ederim, şükrederim." (Olumlama çalışmalarımızı nasıl yapıyorduk? 21 gün boyunca her gün 21 kere yazarak ve hissederek)

İhtiyacınız olanları ve güzellikleri hatırladığınız bir hafta diliyorum :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Daha önceki pek çok yazımda yanlış kelime kullanımlarının farkında olmadan beyne istenmeyen komutlar ilettiğinden bahsetmiştim. Özellikle son zamanlarda sık yaşanan sorunlardan biri de unutmak. İnsanların kendilerine farkında olmadan unutma telkini vererek hızlı bir şekilde kendini unutmaya programlaması.

Zaman zaman hatırlayamadığımız şeyler olabilir, bazen stres, bazen geçirilen bir hastalık, kullanılan bir ilaç etki yapmış olabilir. Veya kendinizi pek çok şeyden soyutlamış, kapatmış olabilirsiniz. Yaşadığınız bazı acı durumları düşünmemek için kendinize '' ....unutmak istiyorum'' diye telkinde bulunmuş olabilirsiniz. Sonrasında da günlük hayatta unuttuklarınızı fark edip odağınızı tamamen unutma işlemine verebilirsiniz. "A bak bunu da unuttum, şunu da unuttum, bak yine unuttum, çok unutmaya başladım..." gibi konuşmalarla her defasında kendinizi unutma kablosuna daha da sıkı bağlamaya devam edersiniz. Ve gerçekten unutan bir insan olursunuz. Oysa doğru kelime "hatırlamak'' olmalı.

Kendinizi unutmaya değil hatırlamaya programlamak için:

- Bir şey unuttuğunuzu fark ettiğinizde "anahtarları almayı hatırlayamadım ama bir dahaki sefere hatırlarım" diyebilirsiniz.

- Bir şeyi unutmamanızı değil hatırlamanızı söyleyebilirsiniz: "Evden çıkarken anahtarları almayı hatırlayayım."

- 21 günlük olumlama çalışmasına hemen bugün şimdi :) başlayabilirsiniz. "Her geçen gün ihtiyacım olan bilgiyi daha kolay hatırlıyorum çok şükür." "Hatırlamak çok güzel, hafızam çok güzel çalışıyor, teşekkür ederim, şükrederim." (Olumlama çalışmalarımızı nasıl yapıyorduk? 21 gün boyunca her gün 21 kere yazarak ve hissederek)

İhtiyacınız olanları ve güzellikleri hatırladığınız bir hafta diliyorum :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Başlamak İçin Bitirmek Gerekir...

Çocukluğumda olduğu gibi... Yolda giderken hep kafamdan konuşuyorum . Sanki güzel bir kapak açılıyor ve su gibi seri bir şekilde konuşuyorum. İşte o an bir kayıt cihazı olsa da kafamın içinde hepsini kaydetse diyorum. Sanki kitap yazıyorum kafamın içinde...

İşte az önce olan yeni bir konuşma daha: Her insanın hikâyesi vardır, her yasam bir hikâyedir, anlamdır ve sen her zaman başkalarının hikâyesine de dahil olursun. Ve o hikâyede ya bir görevin ya da alacak bir dersin vardır, belki de ikisi... ;) Ve bazen sadece bir virgülle çıkarsın o hikâyeden, hayat sana dönüp noktanı koyman için hep fırsatlar sunar, anlarsan tabii ki :) O noktayı koymadan gittiğin her hikâye yarım kalmışlıktır ve sen hep kendini eksik hissedersin. Nokta koymak nedir? Bitirmek, ama sevgiyle bitirmek. Arkana dönüp baktığında sevgiyle güzel bir anlam bulabilmektir. Görev ya da ders tamamlanmıştır; peki şimdi virgüllerle kaldığı tüm yerlere gidip noktalarını koyabilir mi insan? Bunu zihnin içinden yapabilir mi? Yapar tabii ki:) Zaten hayatımızda ne olup bitiyorsa orada olmuyor mu? Farkındaysan her şeyimiz önce zihnimizin içinde oluyor, biz sadece hayat denilen ekranda yansımasını görüyoruz ve gerçek sanıyoruz. Sen nerelerde virgülde kaldın? Belki son noktayı koymak istesin artık... Fırsatın varsa eyleme geç ve noktanı koy... Fırsatın yoksa zihninde oraya git ve noktayı koy... Hatırla ki her bitiş yeni bir başlangıçtır...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Korku ve Şiddet Filmleri Hobi mi?

Ergenlik döneminde çoğumuzun kendini test ettiği, sınırları zorladığı, meraklandığı alanlardan biri de korku filmlerini koltukta sıçraya sıçraya seyretmeye çalışmaktır. Benim yaşıtlarım bilir ki 80'li yıllarda video kasetlerin yeni çıktığı zamanlardı. Evlerde toplaşılıp videolarda filmler seyredilirdi. Aşk, komedi, gerilim ve korku filmleri baş sırayı alırdı. Tabii ki bunu şartlar elverdiğince yani en fazla haftada bir film seyrederek yapabilirdiniz. Ortamı ayarla, anneden babadan izin al, kasedi kirala, arkadaşları ayarla... anlaşıldığı gibi bayağı zahmetli bir işti film seyretmek. Zaten bu kadar uğraşmaktan ve para vermekten sıkılıp kısa bir zaman sonra vazgeçilirdi.

Peki şimdi durum nasıl? Bir tıkla her şey elimizin altında. Sonsuz seçenek, anında görüntüler, anında haberleşmeler... İnternetin ve teknolojinin avucumuzun içine dünyayı getirmesinin faydaları yanında ticari ve kullanım hatalarından dolayı açtığı derin yaralanmalar aldı başını gidiyor. Bunlardan biri de korku filmleri, korku ve şiddet dizileri; tabii ki oyunları.

Tekrar tekrar seyredilen şiddet ve korku sahneleri beynin ayna nöronları tarafından kişisel algılanmaya başlıyor. Kişi kendini olayın öznesi haline getirebiliyor ve yoğun hatta birebir duyguları yaşıyor. Olayları gerçek sanmaya başlıyor. Şiddet ve korkutucu olaylara yorum yapmaya, fikir yürütmeye başlıyor, hatta şiddet normal gelmeye başlayabiliyor. Kendi hayatındaki en ufak benzerliklerle bağlantılar kurup, durumu her gün güncelliyor. Bu süreç, yeteri kadar uzadığında kişi istemdışı şiddet ve korku tepkileri verip, kendine veya başkalarına ciddi anlamda zarar verebiliyor.

Beyin en çok gördüğü veya düşündüğü şeyi sevse de sevmese de belirli bir zaman sonra tekrar ediyor. İyi bir alışkanlık kazanmak istediğimizde ya da istediğimizde neden çalışmaları 21 gün tekrar edelim hatta en iyisi 41 gün yapalım da çift dikiş olsun diyorum? Beyindeki nörolojik bağlantılar tamamlayıp artık kendi kendini hatırlasın, otomatikleşsin diye. İşte, istemediğimiz ya da planlı olarak yapmadığımız durumlar için de geçerli.

Dünyada şiddet ve korkunun artma sebebinde çok büyük payı olan filmler, diziler hatta müzik klipleri. Özellikle de ergenler ve gençler arasında çok yaygın. Şu an yetişkinler bir alt versiyonu diziler aracılığıyla yapıyor. Adam öldürmek ya da şiddet uygulamak, konuşmak gibi normal bir hal almış durumda. Bir an önce silkinip ne seyrettiğimizin, kimi takip ettiğimizin ve çocuklarımızın ne yaptığının farkına varmalıyız. Film ya da oyun deyip geçmeyin çünkü içinde beyin var. Evet muhteşem bir güce sahibiz, beynimizden daha ileri düzeyde çalışan bir bilgisayar henüz yapılmadı. Ama bu gücü ne için kullandığımızın farkında olmalıyız. İnsan kendi beyniyle mucizeler de yaratabilir, kendinin hatta insanlığın sonunu bile oluşturabilir...

Korku ve şiddet filmleri ya da oyunları, hobi gibi kullanılmaya başlanmışsa bilin ki bu hobi değil, bağımlılık olmuştur.

Bilinçlenme ve farkındalık dolu bir hafta diliyorum...

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Yavaş ve Seçerek Yaşamak

Zaman ne kadar çabuk geçiyor, eskisinden de hızlı değil mi? Her şeyi çok çabuk tüketiyor, bir sonraki, bir sonraki diyerek hiçbir şeyi kaçırmadan yaşamaya çalışıyoruz. Çabuk tüketilen kıyafetler, yemekler, ardı arkası kesilmeyen programlar, iş, eş, arkadaş, ev, TV, aşk... Her şey fastfood yaşanır oldu. Tam bir tüketim toplumu, az sonra şu, az sonra bu... Reklamlar gibi. Bir şey izlerken araya giren reklamların "daha yenisi çıktı, daha iyisi çıktı, az sonra" diyen ve zamanı yaşanmadan, odaklanamadan alıp giden sesi gibi.

İnsan bir dur, bir tadını al, yaşadığının farkında ol demek istiyor. Bir dinginlik arıyor. Ama zihinler koşturuyor , her şey sirkülasyon içinde, gün geçip gidiyor. Kahve içerken kahve içtiğinin tadına varamıyor insan. Aynı anda sohbet, telefon, internet, çalan kapı zili. Kahve bitince nelere koşturacağı, akşam ne yapacağı uçuyor insanın zihninde. Bir diğerinden bir diğerine atlıyorsun. Fastfood olmuş yaşamlar... Aşklar da fastfood olmuş, uğraşmak, çabalamak, anlamak, emek vermek yok. Günübirlik, aylık ilişkiler...

Peki, ne yapmalı?

Bu yazıyı yavaş yavaş okumalı :)

Önce elindekinin kıymetini bilmeli.

Hayatının amacını bilmeli.

Ne istediğini bilmeli.

Sağdan soldan gelene kulağı tıkamalı.

İstediğini yapmalı yaparken de anda olmalı.

Hayatı sadeleştirmeli.

Ara sıra telefonu, interneti kapatmalı.

Güzel bir çift laf söylemeli.

Sevmeli, sevginin tadına varmalı.

Okumalı, yazmalı, çizmeli.

Seni yoranlara, kuru gürültüye bir DUR demeli.

Kendinin ve yaşamın farkında olmalı.

Kısaca alacarte (seçerek) yaşamalı...

Ve tadına vararak...

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

ww

Yazının devamı...

Özgüveninizi Artırmak Çok Kolay Olabilir

- Özgüvenim yok...

- Gerçekten mi? Hiç mi yok?

Böyle başlayan pek çok diyaloğun sonu "aslında özgüvenim varmış" ya da "özgüveni yükseltmek bu kadar kolay mıymış" gibi cümlelerle bitiyor. Özgüven ve kendinizle ilgili bir farkındalık yakaladığınızda içinizden bir iple kuyudan su çeker gibi ihtiyacınız olan özgüveni çekmeye başlıyorsunuz. Bu da size kendinizi daha iyi hissettiriyor. Bazen tek bir bakış açısında olan değişiklik bile mucizeler yaratabiliyor.

Hayatınızın bir alanında veya birkaç alnında özgüveniniz düşük olabilir. Sadece o noktalara odaklanmaya başlarsanız da sanki hayatınızın her alanında özgüveniniz düşükmüş gibi bir illüzyon yaratabilirsiniz. "Özgüvenim yok, özgüvenim kalmadı" diye söylenip durursunuz. Sonrasında da kendinizi tanımladığınız gibi davranmaya başlarsınız. Bu da işinize yaramaz. :)

Bir özgüven termometrenizin olduğunu hayal edin. Kocaman, karşı duvarda asılı. Bir ara kablo ile size bağlanmış. :) Birden ona kadar dereceleri var. Özgüveninizin en düşük olduğu an 1; en yüksek olduğu an 10. Yükselip alçalan civası kırmızı, yeşil, mavi... fark etmez; sizin seçtiğiniz bir renk.

Şimdi, hatırlayın bakalım daha önce kendinizi iyi hissettiğiniz, özgüveninizin yüksek olduğu herhangi bir anı. Mutlaka vardır. Hangi konuda olduğu hiç önemli değil. Tekrar yaşayın o anı. Tamamen o anın içinizde yaratmış olduğu güzel duyguları hissedene kadar devam edin. Ve işte şimdi termometre 10'a vurdu. :) Bu duyguyu beyninize ve termometrenin 10 numarasına kaydedin. Sık sık termometrenize bakın, özgüvenli anınızı düşleyin ve hissedin. Termometrenizin civasının yavaş yavaş 10'a yükseldiğini hem görün hem hissedin.

Egonuz devreye girerse çok saçma bir egzersiz. :( Kendinizi serbest bırakıp merakla denerseniz çok faydalı bir egzersiz. :) Seçim her zamanki gibi yine sizin...

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Sevilmek istiyorsan Sev

Sevilmek, değer görmek, ilgi çekmek her insanın hoşuna gider. Ancak bu kendinizdeki sevgi, değer ve ilgi açlığını doyurmak için bir beklenti halindeyse durum farklı. O zaman çanlar sizin için çalıyor "kendini sev, kendine değer ver, kendinle ilgilen, kendinle mutlu ooooool!" diye :)

Düşünsenize karşı cinsten birisi var, hoş birisi; beğeniyorsunuz, etkileniyorsunuz ama bir an için onun içinde bulunduğu frekansı anlatan bir alt yazı geçiyor ve şöyle yazıyor; "ben kendimi sevilmeye layık bulmuyorum, ben değersizim, ben mutsuzum biriyim. Ve birisinin gelip bana sevgi, değer vermesini, bana mutluluk vermesini istiyorum.''

Böyle bir frekans okuma sistemi olsa ve siz bu frekansı okusanız, o kişiye olan bakışınız ne olurdu? Siz o kişiyi hayatınıza almak ister miydiniz? Eğer siz de mutluluğu, sevgiyi, değeri dışarıda arıyorsanız aynı bu alt yazıdaki gibi bir frekansta olursunuz. Hayatınıza çektiğiniz kişi de size bunu verecek frekansta biri olmaz, size çok benzer bir frekansta birisi olur. Ve her defasında daha çok sevgiye ve değere acıkırsınız. O aradığınız gerçekten sevgi ve değer verecek insan (kadın veya erkek) size gelmez çünkü o kişi kendi içinde mutlu, sevgi dolu ve değerlidir. Frekansı size maalesef uymaz. Herkes kendi frekansının ayar düğmesine sahiptir ve ancak sizin kendi parmak izinizle çalışır :) O yüzden dışarıda aranacak bir şey yok, herkes kendi değişim düğmesine kendi parmağıyla basmayı öğrenmeli.

İyileşme içeriden dışarıya doğrudur. Bu hafta içinizde keşfedilmeyi bekleyen sevgiye, değere ve mutluluğa odaklanırsanız güzel farkındalıklar yaşayabilirsiniz :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.