SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Duygusal olgunluğa erişmemiş iş arkadaşların var mı?

Yoksa bu başlık iş arkadaşın için değil de senin için geçerli olabilir mi? O duygusal olgunluğa erişmemiş kişilerden biri de sen olabilir misin? İş ilişkilerini geliştirmek (ister müşterilerle ister iş arkadaşlarıyla olsun) ve kurum içi nabzı dengeli tutabilmek için yapılan bireysel ve grup koçluklarında neredeyse tüm sorunların temelinde “Duygusal Olgunlaşmama” sorunuyla karşılaşıyoruz. İş dünyasında çok iyi okullardan ve programlardan mezun olmuş, çok iyi iş tecrübelerinden geçmiş ama duygusal olarak olgunlaşmamış bireylerin duygusal (tepkisel) içe veya dışa yönelik davranış kalıpları çalışma performansını ve şirket içi mutluluğu olumsuz yönde etkiliyor.

Duygusal olgunluğa erişmiş / (ya da erişememiş) olmanın göstergeleri;

- Güçlü / Acımasız

- Dayanıklı / Zalim

- Sorumluluk alan / Suçlayan

- Yüzleşen / İnkar eden

- Anlamaya çalışan / Anlaşılmayı bekleyen

- Özür dileyen- hatasını kabul eden ve telafi gayretinde olan / Kibirli

- Bilmediklerini kabul eden- öğrenme cesareti gösteren / Saklayan- utanan- egosal koruma kalkanları oluşturan

- Kişiselleştirmeden uzak / kişiselleştiren-alıngan

- İnsanların kendi hakkında ne düşündüğüne değil iyi olana odaklanan / başkalarının düşüncelerine çok takılan ve tepkiler veren

- Duygusal tepkilerinin farkında olan ve duygularından öğrenen-yöneten / duygusal tepkiler veren

- Tek başlarına vakit geçirebilen / Yalnız kalamayan

- Duygularını tanıyan ve sahip çıkan ve de onlardan öğrenen / Özellikle olumsuz duygularının tüm kaynağının karşı taraf olduğuna inanan.

- Olumsuz duygularını sindirmek için uğraşan, kendine zaman tanıyan / Baş edemediği duygularını bastırmak için yok sayan ve başka bir maddeye-kişiye ya da uyuşma aracına yönelen.

- Her durumdan (sorundan) bir fayda alacaklarına dair bir inançları olan / Sorunları sadece sorun olarak gören

-Hayatı dost ya da öğrenme, gelişme alanı olarak kabul eden / hayatı düşman ya da kötü bir arena olarak gören

- Kendi gelişimine odaklı / Dedikodu odaklı

- Genel olarak daha huzurlu ve pozitif olan / Genel olarak negatif ve stresli olan

- Kendilerini kontrol edebilen / Kendilerini kontrol edemeyen

- İnsanlara ve erdemlere daha fazla değer veren / kısasa kısas yaklaşımı – ezilme – üstün gelme programı olan

Şimdi bu listeye göre hem öz değerlendirme hem de ekip arkadaşların için bir değerlendirme yaparak duygusal olgunluk derecelerine karar verebilirsin. Kendi öz değerlendirmenin daha iyi olabilmesi için güvendiğini bir yakınından da fikrini almanda fayda olur.

Profesyonel koçlar olarak bizler, koçluk çalışmalarıyla kişinin öz farkındalığını artırıyoruz sonra kişinin kendisi zaten duygusal olgunluk derecesini doğru bir şekilde tespit edebiliyor. Sonraki işimiz de birlikte NLP teknik uygulamalarıyla kalıcı değişim yaratmak üzere hızlı bir şekilde ilerlemek. Burası da en keyifli kısım.

Son sözüm de şu (bu yazı için son söz) bu çağda insanların akıl almaya, nasihat dinlemeye ya da eleştirilmeye ihtiyaçları yok. İnsanların onlara ayna görevi yapacak, refleksiyon yapmasını sağlayacak koçlara ve kişiye özel dönüşüm tekniği uygulamayı bilen NLP Uzmanlarına ihtiyaçları var. Yeni Çağ’da bu bir lüks değil ihtiyaçtır. Senin ve kurumun için en doğru olan NLP Koçunla buluşman dileğimle hoşça kal, koç kal…

ICF PCC Profesyonel Koç

NLP Eğitmeni

Arzu Bıyıklıoğlu

05325404864

www.arzubiyiklioglu.com

@arzubiyikliogluofficial

Yazının devamı...

Korona’dan Korunmak!

Nasıl ki dünyamızda var olan her şey bir enerjiyse Korona virüsü de bir çeşit enerji. Neydi evrensel yasalardan biri; “Benzer benzeri çeker”. Her türlü zarar veren virüs, sağlıklı (zihinsel ve bedensel) insanın titreşiminden (evrene yaydığı frekans) daha düşük bir frekansa sahiptir. Şimdi sen korkarsan bağışıklık sisteminden çalarsın, kötü beslenirsen bağışıklık sisteminden çalarsın ve titreşimin de düşer. Sonra da, bu titreşimine eş değer en yakın virüse davetiye çıkarırsın. Çünkü o virüs de, senin benim gibi ayakta kalmaya, yaşamaya çalışıyor. O virüs için en iyi yaşam alanı, kendi frekansına yakın bir bedendir. Sağlıklı beslenmek ve temiz olmak önemli ama ondan daha da önemlisi temiz, sağlıklı düşüncelerimiz; dolayısıyla da düşüncelerimizle harekete geçirdiğimiz duygularımız. Düşünce yoğun olursa hayal gücüyle olumlu ya da olumsuz duygular tetiklenir. Duygu işin içine girdimi de, beden titreşimi değişir. İşte bu yüzden şu an fiziksel sağlığına dikkat ettiğinden çok daha fazla, zihinsel sağlığına dikkat etmeni tavsiye ederim. Korona’dan önce sanki ölümsüz müydük ki şimdi bu kadar ölümden korkar olduk. Sorun ölüm değil, acı çekerek ölmek diyorsan cevabım şu olur; zaten bir gün öleceğiz ve nasıl öleceğimizi bilmiyoruz. Bunun için ben hep şu olumlamayı yaparım “Sağlıklı ve mutlu ölmek istiyorum ve öylede olur’’ :) Sağlıklı yaşam tedbirlerinizi alın, hatta bunu yaşam tarzı haline getirin. Çünkü zaten olması gereken de bu:). Farkındaysan Korona bir yandan da olumlu bir değişim için insanlığa iyilik de yapıyor. Eksiklerimizi ve yanlışlarımızı yüzümüze yüzümüze vuruyor. :) En önemlisi de, hala insan zihninin ne kadarda korku temelli olduğunu, kitlesel algı operasyonuna ne kadar da yatkın olduğunu gösteriyor bize. Yalnız kalmaktan, kendiyle baş başa kalmaktan, hatta düşünmekten ne kadar da korktuğumuzu gösteriyor. Şu anda korkan insanların asıl korkusu, kendi düşünce virüsleri. Bu virüslü düşünceler, frakanslar halinde kolektif bilince akıyor. Oradan da, tekrar bize geri geliyor. Bir önceki yazımda bu süreci fırsata çevirip nasıl yararlanabileceğimizi, süreci nasıl daha iyi yönetebileceğimizi yazdım. Eğer okumadıysanız lütfen ona da bir göz atın. :) Biz kendi zihnimizi yönetemezsek zihnimiz bizi yönetmeye başlar. Ve zihin bizim hizmetkarımız olması gerekirken biz onun kölesi oluruz. Sonra da, böyle kapitalist ve siyasi sistemler işine geldiği gibi bizi yönetir. Zaten zihin kontrolü yapabilmek, çoktan öğrenilmesi gereken bir durum değil miydi? Hiç olmazsa bu eve kapanma sürecini fırsat bil ve düşünce, duygu kontrolü yapabilmeyi öğrenmek için emek ver. Zihninin korku temelli illüzyonuna girip, frekansını düşürüp istemediğin hastalık ve hastalıklı kişilerle karşılaşmak yerine sen zihnini sağlık, sevgi, şefkat, bolluk-bereket temelli kullanıp bunlara eş değer frekanstaki güzellikleri hayatına davet etsen nasıl bir hayatın olurdu, kendini nasıl hissederdin? Bu konuda sana yardımcı olabilecek pek çok yazı, kitap ve videolar var. Özel destek almak istersen benim gibi bu alanda hizmet veren profesyonel Yaşam Koçu ve NLP uzmanları var. Korona’yı atlatma sürecinde toplumsal destek vermek için ücretsiz grup çalışmalarım da var, istersen onlara da katılabilirsin ya da sağlık bilincini yükseltmek ve korunma meditasyon çalışması ses kaydından ücretsiz olarak yararlanıp bir başlangıç yapmak istersen bana @arzubiyiklliogluofficial’dan veya www.arzubiyiklioglu.com’dan ulaşabilirsin. Birkaç ay sonra Korana gidecek ama Korona’dan sonra pek çok şey eskisi gibi olmayacak. O yüzden, bu süreçte zihnini yönetmeyi öğren, hatta biraz daha öteye geç ve zihnini fethet, zihinsel devrimini yarat. Ben şimdiden Korona’ya el sallıyorum; “görevini yaptın, dersini verdin, haydi güle güle” diyerek onun gökyüzünde kaybolduğunu hayal ediyorum. :) Sen de benim hayalime katılmak ister misin? Yaşam Koçu ICF PCC & NLP Uzmanı Arzu Bıyıkloğlu www.arzubiyiklioglu.com @arzubiyikliogluofficial

Yazının devamı...

Corona fırsatçısı olabilirsin

“Fırsatçı” kelimesi bize anlam olarak pek hoş gelmeyebilir. Çünkü bazı fırsatçıların başkalarının zor durumlarından yararlandığını ve onlara zarar verdiğini biliriz. Ama bu herkes için geçerli değildir. Lügatta fırsatçı kelimesinin anlamı: Fırsatları iyi değerlendiren, içinde bulunduğu koşulları değerlendirmeyi bilen kimse olarak geçer. Bu bağlamda, şu an en iyi fırsatçılardan biri de sen olmalısın. Belki içinden bir ses “ne fırsatı, fırsat mı var, ortada kriz var Arzu Hanım” :) diye sesleniyor olabilir. Şu an bir corona oyununun içindeyiz ve oyundan çıkma şansımız yok, tek şansımız oyunu en iyi şekilde oynamak. Amacımız sağlıklı kalıp bu krizden fırsat yaratarak oyunu tamamlamak. Her şey gibi bu da geçecek ama geleceğimizi bu süreçte neler yaptığımız belirleyecek.

Oyunun iki kuralı var.

Birinci kural: Sağlıklı yaşam tarzına uyarak evde kalmak,

İkinci kural da: ‘’Başkalarına veya kendine zarar vermeden fırsatçılık yapmak‘’.

Evet, bu bir oyun ama çok ciddi bir oyun. Kurallar basit ama çoğu insan için kolay değil. Kolay olmamasının sebebi de:

1. Bugüne kadar alıştığımız yaşam tarzının dışına çıkmak zorunda kalmamız.

2. Kitlesel olarak yapılan algı operasyonuna maruz kalarak korku düğmelerimizin ateşlenmiş olması.

Bu yazımda, sadece birinci madde üzerinde duracağım. Yani, ev karantinası sürecinde nasıl iyi bir fırsatçı olabilirsiniz. :) Yarın da, korku operasyonuyla nasıl baş edebiliriz, onunla ilgili yazacağım.

Her şeyden önce kedimize soracağımız en önemli sorular:

Bu sürecin bana sağladığı fırsatlar neler olabilir?

Bu sürecin bana hediyeleri neler olabilir?

Bu süreç bana neyi öğretmek ya da neyi hatırlatmak istiyor? (En çok neyi özlüyorsan ya da en çok canın neye sıkılıyorsa o konuyla ilgili bir farkındalık – değişim yaşamalısın)

Soruları sorduktan sonra aklına gelen cevapları yaz. Kitap okumak, ders çalışmak, kişisel gelişim, meditasyon videoları seyretmek, evde yoga veya spor yapma alışkanlığı edinmek, yabancı dili geliştirmek, evi sadeleştirmek, duygu ve düşüncelerini yazmak, ilgi duyduğun bir konuda araştırma yapmak, bir hobiye başlamak …

Bunca zamandır vakit yok diye beklettiğin ve şimdi evden yapabileceğin neler varsa onları listele. Ve tabi yapmaya da başla. Bu arada yukarıdaki soruları zihninden sık sık sormaya devam et. Sor ve bırak, cevapların üzerinde düşünme artık. Çünkü en güzel cevaplar, aklına ilham olarak ya da bir yazı, bir film gibi bir şeyle karşına çıkacak. Soruyu sorup bıraktığında, kendi sınırlı zihninin ötesine geçerek evrensel bilincin sonsuz olasılıklar alanından destek almaya başlarsın. Ve güzel fikirler olaylar karşına çıkar , ama sen çoğu zaman bu olup biteni “şans, ne güzel tesadüf, güzel sürpriz” diyerek anlamlandırırsın. Ama aslında bunların hepsi evrensel bilincin sana sunduğu bilinçli desteklerdir.

Belirsizlik çoğu insanı huzursuz eder. Evet, şu an net olarak ne kadar evde kalacağımız belli değil. Aslında bu belirsizlikten ve değişmiş şartlardan korkan bizim egomuzdur. Ego bilmek ister, acı veya kötü bile olsa bilmek ister. İyi ya da kötü fark etmeden her türlü alışkanlığa bağlı kalmak ister. Bilindik bölge onun için her zaman en konforlu bölgedir. O bölge acı bile olsa ?. Değişime olan direncimiz bizim değil egomuzun direncidir. Rasyonel olmayan her korku da, aynı şekilde egonun kendi yarattığı korku tünelidir. Şu anda tüm insanlık çok büyük bir çapta egosuyla yüzleşiyor. Evde kapalı kaldıkça herkes egosuyla çok daha fazla yüzleşmeye de devam edecek. Ama bunu da fırsata çevirebiliriz. Herkesin kendi içine dönüp kendisini tanıması, ego maskelerini fark etmesi, ben kimim, bu dünyaya neden geldim, benim yaşam amacım ne olabilir, bu dünyada maddiyatın dışında başka neler var, ben dünya evimiz için neler yaptım ya da dışarıda gördüğüm kin, nefret, ayrımcılık, kıskançlık, öfke… acaba benim içimde neyin yansıması? diye sorgulamaya başlaması, kişide zihinsel bir devrim yaratabilir. Ve bunu yaparsanız müthiş bir fırsat yaratmış olursunuz.

Şimdi milyarlarca insanın bunu yapmaya vakti var. Belki de dünya bizi buna mecbur etti. Evet, farkındalık seviyesi çok düşük olan insanlar bu sorgulamaları yapamayabilirler, ama şu anda bu yazıyı kim okuyorsa senin gibi, mutlaka bu zihinsel devrimi yapabilecek kapasiteye sahipler. corona virüs bize bu fırsatı sunuyor ayrıca doğanın kendi kendine temizlemesine fırsat veriyor, sağlıklı yaşam alışkanlıklarımızın gelişmesine fırsat veriyor, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın sözünün nasıl da kendi kendini vurmak olduğunun anlaşılmasına fırsat veriyor. Asıl evimizin şu an içinde olduğumuz dört duvar değil de dünya olduğunu anlamamıza, hepimizin görülmez bağlarla birbirimize bağlı olduğumuzu anlamamıza fırsatını veriyor.

Evet, şu an dünya kapitalist ve siyaset sistemi de corona sayesinde başka fırsatçılıklar yapıyor ve yapmaya devam edecek. Oyun içinde oyuna gelme! Kendi oyununu yarat ve sen de fırsatçı ol. Şu an bulunduğun koşullarda en iyi ne yapabilirsin, bu durumun hediyesi, fırsatı ne olur? İyi düşün! Evde kal, kendine ve başkalarına zarar vermeden fırsatı yakala! :)

Kendine Yaşam Koçluğu yapmak ve destek almak için sosyal medya hesaplarımı takip edebilirsin; @arzubiyikliogluofficial

Birlikte başaracağız – Dünyayı sevgi kurtaracak

Yaşam Koçu ICF PCC & NLP Uzmanı

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

İllüzyonunun farkında mısın?

Her konuşma zihnimize yeni bir program yüklemesi ya da var olan eski bir programın düğmesine basarak aktive olmasını sağlar. Bu sabah yataktan çıkarken kendinize ne dediniz, buraya gelip bu kapıdan girerken içinizden ne dediniz, şu ana kadar iletişim kurduğunuz insanlara ne söylediniz ya da ne duydunuz? Her ne söylediyseniz eğer farkında değilseniz kendinizin (ya da başkasının) düğmesine basıp anlaşma yaptınız ya da dinlediğiniz kişiler sizin düğmenize bastı ve siz onların işaret ettikleriyle bir anlaşma yaptınız. İçimizdeki sistemde ‘’sen- ben’’ ayrımı yoktur. Kendimize veya başkasına söylediğimiz kelimeler ve yarattıkları duygular bizi etkiler. Ve illüzyon başlar. Şimdi size ‘’bıçakla kesilerek öldürülmüş bir kadın cinayetinden bahsedeceğim ‘’ dediğim anda zihninizde hemen bıçak-kadın- hatta kan görüntüsü bile canlanmaya başlamıştır. Ya da ‘’ güneşli bir günde uçan kuşların hikayesini anlatacağım ‘’ dediğimde güneşi-kuşları zihninizde gördünüz bile, hatta bazılarınız kuş seslerini bile duymuş olabilir. Ve illüzyon başlamıştır.

Başkalarıyla ve kendimizle sözcükler vasıtasıyla konuşuruz ancak resimlerle düşünürüz. Aslında konuşurken resim alış verişi yaparız J ‘’Kuş’’ sözcüğünü kullandığımda zihninizde bir kuş resmi canlanır. Ama her birimiz farklı bir kuş görürüz, bazılarımız bir resim görürken bazılarımız hareketli bir film görebilir. İşte bu resim alış verişinde en canlı ve istediğimiz en doğru resmi çizdirebilmek ve de hissettirebilmek öğrenilebilir.

İş hayatında ve hayatta yaşam başarısına ulaşmış tüm insanlar bu dili iyi kullanırlar. Bugüne kadar farkında olmadan geliştirip otomatik olarak kullandığınız dilinizi fark etmeniz ve bu dili yeniden yapılandırmanız sizi mutlu ve sağlıklı yapar. İş ve özel hayatınızda daha hızlı ilerlemenizi sağlar. Ayrıca bu yeni dil kullanımını yapılandırırken uyanık olursunuz ve kendinizi dışarıdan gelen illüzyonlara karşı koruyabilirsiniz. Kendinizi ve çevrenizi güçlendiren, motive eden, rahatlatan, harekete geçiren, çözüm odaklı, yaratıcı bir dil ile programlayabilmeniz hem sizin hem de bütünün hayrına olacaktır.

Sözler deneyimleri, nesneleri, duyguları işaret ederken aynı zamanda deneyimimizin bazı yönlerini ön plana çıkarıp bazılarını da geri plana iterek farklı algılar yaratabilir. Kullandığımız dil kalıbı ve bağlaçlar dikkati farklı nesneye veya farklı eyleme yönlendirebilir. Aynı kelimelerle çok farklı anlamlar çıkarmamız mümkün. Ayrıca her kelime her insanda aynı anlamı ve aynı duyguyu yaratmayabilir. Tüm bu farklılıkları göz önünde bulundurmazsak pek çok iletişim kazasına sebep olabilir veya olumsuz algılar oluşturarak yanlış yönlendirmeler yapabiliriz. Güzel sözcükler ve doğru dil kalıplarının maliyeti düşük, getirirsi büyüktür. Sözler yaşamın akışını dahi değiştirebilecek güce sahiptirler. Sözcükler savaş başlatır, ilham kaynağı olur, aşık eder, nefret doğurur, üzer, sevindirir, incitir ya da onarır…

Düşünceler dile yansır, dil düşünceye yansır. Düşünceler duyguları tetikler ve illüzyon başlar. Dilimizi fark edip değiştirerek düşünce sistemimizi değiştirebiliriz. Herkesin kendi programını fark edip onu uygun bir dille yeniden programlandırması potansiyelini daha fazla açığa çıkardığı gibi ekip arkadaşlarına (ya da eşine, ailesine) da yardımcı olabilir. Bu da bireyi daha başarılı, lider bir yönetici/insan olmaya doğru götürür.

ICF PCC Yaşam Koçu & NLP Uzmanı

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

@arzubiyikliogluofficial

Yazının devamı...

Pembe kadınlara hediyeler

Neden pembe kadınlar? Çünkü pembe sevgi, şefkat ve beslemeyi simgeliyor. Ve bu özellikleri tüm kadınlar yüreklerinde taşırlar. Çünkü yaradılışları böyledir. Her kadın pembe kokar. Çocuk sahibi olsun olmasın her kadın besler, her kadın emek verir. Oyuncak bebeğini besler, kedi köpek besler, çiçekleri besler, arkadaşını besler, erkeğini besler… Bu yüzden tüm kadınlar emekçidir. Hayatında mutlaka sevdiği birileri olur, yüreği de elleri de şefkat kokar. İşte bu yüzden tüm kadınlar pembedir.

Peki benim size rengarenk hediyem nedir? 21 Günlük Bolluk Bereket çalışması. Rengarenk dedim çünkü bolluk ve bereketin rengi mavi, kırmızı, altın sarısı, mor… Bir de bizim pembemiz :) olduk mu rengarenk :) Bu çalışmaya 11 Mart’ta başlayacağız. Çalışmaya katılmak isteyen ilk 21 Kadın takipçimi alacağım. Bolluk bereket çalışması sadece maddi bollukla ilgili değildir, aşk, sevgi, sağlık, arkadaşlık, iş …hangi alanda bolluğa ihtiyacın varsa o alanda kendiliğinden çalışır. Çalışmada kendimizi kısıtlayan ve kıtlık getiren düşüncelerden uzaklaştırarak Evren’in sonsuz olasılıklar alanına bilincimizi açmak için uygulamalar yapıyor olacağız.

Katılma koşulumuz nedir? 21 gün boyunca en az bir saatini uygulamalara ayırabilmen, gün içinde en az iki kez olumlamaları yapman, meditasyon yapmayı seviyor olman, not almayı – defter tutmayı seviyor olman. Gerçekten vakit ayırabileceğine inanıyorsan, 21 gün boyunca odaklanmaya hazırsan sen de sosyal medya @arzubiyikliogluofficial hesabımdan bana ulaş. Talebini bildir ve en az iki kadın arkadaşını da etiketle. Ne kadar çok etiket o kadar çok bolluk bereket :) Hatırla ki bolluk bereket enerjisi önce vermekle çalışmaya başlar. Hem kendine hem de arkadaşlarına bir şans ver, evren de sana şans verecektir.

Dün Emekçi kadınlar gününüz her gün kutlu olsun.

ICF PCC Yaşam Koçu & NLP Uzmanı

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

NLP & Zihin Dili Programlaması

Zihin dilimiz çocukluğumuzdan bu yana biz farkında olmadan ailemiz ve yakın çevremiz tarafından kendiliğinden oluşur. Bu oluşum otomatik olarak çalışır ve bugünkü yaşam kalitemizi etkiler. Neyi yapıp yapamayacağımız, neye kızıp kızmayacağımız ya da neyi hak edip etmeyeceğimizden tutunda aşkla, parayla, sağlıkla hatta şansla olan ilişkimizi bile belirler. İşte bu yüzden aynı Dünya’da farklı hayatlar yaşarız. Her birimizin gerçekliği farklıdır. Herkse kendi gerçekliğini yaşadığına göre de her yaşam kişinin kendi yarattığı illüzyonudur.

Düşünce ve konuşma şeklindeki ‘’kıtlık ve kısıtlayıcılık’’ insanı sahip olduğu potansiyelinin çok daha altında bir yaşam illüzyonuna götürür. Para yok, iş yok, aşk yok ya da yapamıyorum, yetersizim, kurtulamıyorum, değişemiyorum… gibi düşünceler veya yanlış kemlime seçimleri, ters cümle kurguları, kullanılan metaforlar ve hatta yargılar insanı istemediği bir yaşam illüzyonuna sürükler. Zihne ne girmişse yaşam da o akar.

NLP & Zihin Dili (Dil İllüzyonları) Programında yeni bir konuşma diliyle yeni düşünme şekilleri oluşturup zihin dilimizi yeniden programlayabiliriz. Tabi bu bilgileri ciddi anlamda düzenli olarak uygulamanız gerekir. (Online Bireysel veya online grup çalışmalarına katılarak bu programın temelini hem öğrenebilir hem de uygulamaları yapabilirsiniz.)

NLP & Zihin Dili Programlaması;

-Dünyayı nasıl algılarız, nasıl kodlarız

-Bilinç ve bilinçaltı

-Çözü odaklı, yaratıcı, esnek düşünme modelleri

-Kelimelerin İllüzyonu

-Kelimelerin titreşimi ve beden üzerindeki etkisi

-Metafor kullanmanın önemi

-Kişisel olumlama ve ifade dili gibi zihni çok daha güzel bir illüzyon yaratmaya yönlendirebilecek pek çok tekniği kapsar.

Eğer sen de istersen NLP Zihin Dili programlamasıyla algını değeiştirerek yeni ve çok daha güzel bir gerçeklik yaratabilirsin. Hatırla ki; Dil düşünceyi, düşüncede duyguları değiştirir. Duygu değişirse Evren’e yaydığımız frekans değişir. Frekans değişirse hayat değişir.

Daha ayrıntılı bilgi almak istersen bana www.arzubiyiklioglu.com, arzu.byk@hotmail ya da sosyal medya hesabın @arzubiyikliogluofficial dan ulaşabilirsin.

Başkalarının sana öğrettiği ya da başı boş bırakılmış bir zihnin öğrendiği bir zihin programıyla devam edersen başkalarının gerçekliğini ve başkalarının illüzyonunu yaşarsın. Ya da kendine yeni bir program yüklemesi yapabilirsin ve kendi hayatını yaşarsın. Bu yazıyı okuduğuna göre sen de az çok bunun farkındasın.

Güzel ve farkında olduğun bir hafta olsun…

ICF PCC Yaşam Koçu & NLP Uzmanı

Arzu Bıyıklıoğlu

Yazının devamı...

NLP ve yaşam illüzyonları

Yarısı su olan bir bardağın boş kısmına odaklanırsan eksik suyla ne olmayacağını ya da ne yapamayacağını düşünürsün. Dolu tarafına odaklanırsan o suyla neler yapabileceğini düşünürsün. İkisi de gerçektir. Ve yarısı su olan bardak iki farklı gerçeklik yaratmıştır. İki gerçeklik varsa ortada bir illüzyon vardır. Hangisini tercih edersin?

Eğer ben sana ”yarısı boş bardakla ne yapabilirsin” dersem seni boş bardak illüzyonuna yönlendirmiş olurum. Çünkü senin zihnine ne düşüneceğini söyledim. Hayatı tecrübe etmemiş bir çocuğa ”hayat çok acımasız, çok zor, sana zarar verecek insanlar var” dersem o çocuğu acımasız, zor ve kötü insanlar illüzyonuna yönlendirmiş olurum. Korkutulursak korkmayı ve korkutmayı, yargılanırsak yargılamayı ve yargılandığımızı sanmayı, eleştirilirken eleştirmeyi öğreniriz.

Bazı insanlar istediklerini elde ederken bazıları elde edemiyor. Bazıları şanslı bazıları şansız oluyor. Bazıları mutlu bazıları mutsuz oluyor. Asıl farkları sahip oldukları zihin programları ve bu programın yarattığı illüzyonlardır.

Çoğu zaman hayatta kalma adına olumsuz bir zihin programı geliştirir insan ve bunu en yakın çevresine de miras gibi aktarır. Hem de hiç farkında olmadan hatta çoğu zaman iyi niyetiyle yapar bunu. Sonrada bunlar kişinin gerçeği yani illüzyonu olur.

Öğrenilmiş düşünce ve inanç kalıpları kadar kullanılan kelimeler ve cümle yapıları da zihnin neye odaklanacağını belirler. İşte bu yüzden söylenenlerle ya da istenenlerle uyuşmayan eylemler ve sonuçlar açığa çıkar. Zayıflamak isterken kilo alırsın, başlaman gerekirken tembelleşirsin, iyileşmek isterken daha çok hasta olursun. Bunların hepsi zihin dilinle ilgilidir. Oysa şimdi yeniden başlayarak doğru kelimeleri, doğru düşünce kalıplarını öğrenerek algını değiştirebilirsin. Hatırla ki hayatta kalmak için burda değiliz hayatı yaşamak ve kendimizi gerçekleştirmek için burdayız.

Zihin Dili Programlamasıyla algını değiştirerek yeni bir illüzyon yaratabilirsin. İllüzyon değişirse ŞİMDİ değişir, şimdi değişirse VİZYON değişir. Vizyon değişirse GELECEK değişir.

Zihin dilini değiştirerek yaşam illüzyonunu değiştirmek istersen online bireysel veya online grup çalışmamıza katılabilirsin. Ayrıntılı bilgi için bana mesaj atarak veya 0543 655 50 51 nolu telefondan arayarak ulaşabilirsin.

ICF PCC Yaşam Koçu & NLP Eğitmeni Arzu Bıyıklıoğlu
www.arzubiyiklioglu.com
@arzubiyikliogluofficial

Yazının devamı...

Dinginliğin gücü

Dinginlik; Tanrı’nın konuştuğu dildir. Ve bu dünyada var olan her şey bu dilin kötü bir tercümesidir. Dinginlik boşluğu anlatır. Dinginliğin farkına düşüncelerle varamayız çünkü dinginliğin bir biçimi, formu yoktur. Farkına varabilmek için dingin OLMAK gerekir. Yani düşünce olmadan bilinçli olabilmek.

Bir insan dingin olduğunda, fiziksel ve zihinsel bir varlık olmadan önceki haliyle temas kurar. Şu anki geçici varlığının ötesindeki gerçek ve sonsuz haliyle birleşir. İşte o zaman insan uyanık olur. Düşüncelerde kaybolmak yerine düşüncenin ardındaki farkındalık olur. O zaman düşünce, kendi başına hareket eden ve tüm hayatınızı yöneten otonom bir akış olmaktan çıkar. Farkındalık düşünceden ayrılır. Düşüncenin sizi kontrol etmesinin yerini farkındalığın hizmetkarı olması alır. Ve farkındalık Evrensel zeka ile kurulan bilinçli bir bağlantıdır.

Bu iki paragraf Echarte Tolle’nin Dinginliğin Gücü adlı kitabından çıkardığım küçük bir özet. Birazcık olsun ilginizi çektiyse ya da sizde bir merak kapısı açtıysa en kısa zamanda kitabı okumanızı tavsiye ederim. Yaşam Koçluğu ve Spritüel Koçluk ile ilgili sorularınız varsa bana www.arzubiyiklioglu.com adresinde ya da @arzubiyikliogluofficial sosyal medya hesabımdan ulaşabilirsiniz.

Arzu Bıyıklıoğlu

ICF PCC Yaşam Koçu & NLP Uzmanı

www.arzubiyiklioglu.com

0543 655 5051

@arzubiyikliogluofficial

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.