SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Dengeli Bir Yaşam İçin Değişim Seansları

Bir gün kendinle başbaşa kaldığında, ortalıkta hiçbir şey yokken, sadece düşüncelerinin kuru kalabalığına karıştığında kötü bir rüyanın tam da ortasında nasıl da kendini kandırdığını anlayacaksın…

Aslında seni rahatsız, huzursuz edenin sadece zihninde taşıdığın düşüncelerin olduğunu fark edeceksin…

Huzura, mutluluğa erişmek için yerini, işini, eşini değiştirmenin çözüm olmadığını, sadece düşünce şeklini değiştirmen gerektiğini anlayacaksın…

Ve sonra bir yük gemisi gelecek limanına, sen bütün yargılarını, suçlamalarını, affedemediklerini ve kibrini teker teker boşaltacaksın yük gemisine…

Yavaşça uzaklaşan geminin ardından tebessüm ederek bakıp teşekkür edeceksin bütün yüklerine...

Sonra senin de artık yeniden, hafiflemiş bir şekilde yeni zihin gözünle tekrar hayata yelken açma vaktinin geldiğini anlayacaksın... Tatlı bir telaş alacak içini...

Huzurlu bir seyahati deneyimleyip yeni baştan yaşayacaksın hayatı...

Bazen zihin yükleri gelip yine içeri girmek isteyecek; ama artık sen uyanık olduğun için yük gemisini hatırlayacaksın.

Ve işine yaramayan düşünceleri oraya yollayacaksın… Çünkü artık uyanıksın...

GÜNAYDIN!

Şimdi farklı bir uyanışa geçmek, hayatınızın sıkıntılı alanlarında olumlu bir değişim yaratmak için farkındalık gözlüklerini takarak, küçük bir yaşam yolculuğuna çıkıyoruz… Ve bu yolculuğun başkahramanı SİZsiniz…

Başka bir gözle kendine yolculuk… Yükünüzün azalması, değerinizin artması dileğimle…

27 Ocak pazartesiden itibaren kitapçılarda bulacağınız '' Değişim Seansları'' adlı ikinci kitabım işte böyle başlıyor :) Evde kendi kendinize çalışarak kendi kendinize seans yapabileceğiniz bir el kitabı. Seve seve, değişe değişe okumanız dilemle sizlere sunuyorum :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Başarısızlık Sağlık Bozuyor

İç konuşmalarımızla her zaman kendimize telkinde bulunuruz. Sık sık genellemeler yaparak ya da davranışlarımızı kişiliğimize taşıyan bir düşünce içinde bulunarak gelecek günlere dair içimizde bir olumsuzluk yaratabiliriz. Dolayısıyla dış dünyamızda aynı şeyi gerçekleştiririz. “Ben başarısızım” gibi konuşmalar kendi kendinize kimliğinize saldırmanız, olumsuz yüklemelerinizidir. “Ben başarısızım” dediğinizde kendinizi bilinçaltınızda toptan başarısız ilan edersiniz. Çok büyük evrensel bir genelleme yapmış olursunuz. Üzüntü, umutsuzluk, özsaygı, özgüven düşüklüğü yaratırsınız. En kötüsü de bir inanç kazanırsınız. İnançlarımız bizim ürettiğimiz kişisel teorilerimizidr. Gerçek olmadıkları halde iç sistemimiz tarafından gerçekmiş gibi algılanırlar.Ve daha sonraki hareketlerimizi de bu inancı doğrulamak üzere belirleriz. Yani bilinçaltı tarafından otomatik olarak belirlenir. Benzer sonuçları almamızın açıklaması da budur. İnanç konusunda tekrara girdim ama bilinçaltınıza yerleşsin diye bunu sık sık hatırlatıyorum...

Bir çocuk okulda derslerinin birkaçında iyi not alamıyor diye başarısız etiketini alırsa ne olur? En küçük genelleme, okul hayatında başarız; daha büyük genelleme, hayatta başarısız olmaktır. Çocuğun adı başarısızlık olabilir. Oysa çocuk, kendisine uygun bir öğretmenle karşılaşmamış olabilir veya bir şeylere tepki veriyor olabilir, müzik veya edebiyatta çok iyi olabilir. Belki tek ihtiyacı olan şey, düzenli ders çalışmaktır. Kimse her konuda mükemmel olmak zorunda değil, bazı şeyleri iyi yapıp bazı şeyleri de çok iyi yapabilir. Kişi zaten sevdiği istediği, zevk aldığı şeyde başarılı olmaktan mutlu olur ve bunu yapabilecek gücü de vardır. Eğer ben şunu istiyorum ama başaramıyorum, diyorsanız sizi başarısız yapan, başarısızlık inancınızdır. Değiştirmeniz gereken bu inançtır. Ve yeni bir başarı stratejisi bulmanız gerekir. Kişi en iyi ne yapıyor, en çok neyden hoşlanıyorsa, özellikleri neler ise onun üzerine gitse daha da iyi olur. Böylece insanlar daha başarılı, daha mutlu ve daha faydalı olacaktır.

İnsan kendini başarısız hissettikçe içinde mutsuzluk ve huzursuzluk yaratır ve hastalığa davetiye gönderir :) evet bu hafta küçük de olsa bugüne kadar elde ettiğiniz başarılarınıza odaklanıp güzel bir liste yapın...Emin olun ki kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz. Ama daha başarılı olmak istiyorsanız önce mutlu olun. Çünkü mutluluğun anahtarı başarı değil başarının anahtarı mutluluktur :)

Bu arada önümüzdeki hafta ikinci kitabım '' Değişim Seansları'' kitapçılarda evlerinize gelmek için sizleri bekliyor olacak. Sevgiyle okuyup, kendinize güzel, faydalı seanslar yapacaksın :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

İçindeki Ses Canını mı Sıkıyor?

Ah! O iç ses yok mu o iç ses… :) Kafamızın içinden konuştuğumuz, negatif yorumlar yaptığımız, yargıladığımız ya da kendimizi felaket senaryoları hazırlayarak korkuttuğumuz iç diyaloglarımız. Bazen de baskılar yaratıp, kendimizi azarlayıp, saldırgan tonda isyan eden sesimiz. Bizi “an”dan çıkarıp, sürekli geçmişle gelecek arasında gezen dengemizi bozan, stres yaratıp hasta eden ses… Aslında o ses, paniklemiş egonun depresif ya da agresif kılıkta seslenişi, haykırışları. Kendi güvenliği ve düzeni için tehdit gördüğü duruma, bize seslenişi...

Peki, nasıl kontrol edeceğiz bu sesi? Önce o sesin bizim özümüz olmadığını fark ederek, sonra da anın farkında olarak, özümüzün sesini dinleyerek. İçimizden gelen ses, yaşam kalitemize hizmet ediyorsa, dostça, bir danışman gibi sesleniyorsa kendimizdeyiz demektir. Eğer iç ses bizi denetleyen, aşırı güvenlik önlemleri alan, agresif ya da depresif havadaysa hemen silkin ve kendine gel. Ana dön, şimdiye dön ve kendinle hoşgörülü bir yetişkin gibi konuş. Yargılamadan yorumla, aklına bile gelmeyecek seçeneklerin, mucizelerin varlığına inan ve zihnin kanallarını aç. Yapamadığın, başaramadığın ya da sana acı veren şey her ne ise artık arkandadır, geçmiştedir. Şimdide sen varsın ve şimdi başka bir şeyler yapabilirsin, başarabilirsin, değiştirebilirsin.

Her zaman özün ve egon; beyaz kurt ve siyah kurt kavga edecektir. Kimin kazanacağını sen belirleyeceksin. Hangisini daha çok dinlersen o prim yapacak, o beslenecek. Egonu daha fazla besleyip büyütmek istemiyorsan egonun farkına var. Egon, sen değilsin… :)

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Telefonla Bozulan İlişkiler ve Sağlık

Güzel bir gün, uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınızla sonunda buluşup sohbet etmek, yaşadıklarınızı paylaşmak ya da eğlenmek istiyorsunuz. Sohbete başlayalı 10 dakika ya olmuş ya olmamış; zırrr birinizin telefonu çalıyor. Pardon, denilip telefon açılıyor, arayan kişi hiç önemli olmayan bir konu için sizi 10 dakika, belki daha fazla telefonda tutuyor. Sonra sohbete devam ediyorsunuz; bu sefer 10 dakika sonra diğerinin telefonu çalıyor. Aynı şekilde muhabbetin ortasına dalınıyor. Bu diyalog, böyle devam ediyor. İki saatlik beraberliğin neredeyse bir saati başka kişilerle telefon görüşmesi yaparak geçiyor. Hiç size de böyle oldu mu? Olmadı diyorsanız bir daha ki sefere daha dikkatli gözlemleyin telefon çalışlarını ve telefon konuşmalarının sürelerini…

Yukarıda anlattığım bu diyalog, aynı mekân içinde yapılıyor olsaydı; yani telefon ile değil de üçüncü kişi fiziken etrafınızda olmuş olsaydı durum nasıl olurdu? Siz bir arkadaşınızla keyifli ya da önemli bir konu hakkında konuşuyorsunuz; üçüncü kişi, sizi karşıdan görüp telefonda araya girdiği gibi iki lafın arasına pat diye girebilir miydi? En azından önemli bir şey konuşuyorlar, baş başalar, bir dakika selam verip, hatır sorup geçeyim derdi. Ama telefonun diğer ucunda ne olup bittiği bilinmediği için aç telefonu, sohbetin ortasına gir, başla anlatmaya... Ama o da haklı, görmüyor ki sizi, telefonu açtığınıza göre de siz “uygunum” mesajını vermiş oluyorsunuz. O da sohbete başlıyor. Konu ne? Pek çoğu, bekleyebilecek ya da önemsiz bir konu oluyor, sadece arayan kişi, o dakika bu konuşmayı yapmak istediği ve siz de telefonu açtığınız için o anda doğal olarak anlatmaya başlıyor. Aslında karşı taraf çok haklı; aradığı kişi telefonu açıyorsa meşgul olmadığı mesajını zaten vermiş oluyor. Burada ne cep telefonlarını ne de zırt pırt, gerekli gereksiz arayan kişileri suçlamaya gerek yok. Bizim toplum olarak telefon kullanmayı öğrenmeye ihtiyacımız var. Cep telefonları çıktığından beri kendi kendimize geliştirdiğimiz cep telefonu kullanma talimatımız var. “Türk tipi cep telefonu kullanma talimatı”

1) Cep telefonları her dakika cepte, elde ya da masa üstünde tutulacak.

2) Ne yapıyor olursak olalım (tuvalette, duşta bile) her telefona mutlaka cevap verilecek.

3) İki kişi konuşurken çalan telefona öncelik verilecek, telefonla söz kesilmesi çok normal, yanımdaki bekleyebilir, yeter ki arayan kişiye saygısızlık olmasın ya da bir şey kaçırmayayım hissi…

4) Herhangi bir sohbetin temposunun birazcık düşmesiyle hemen telefondan internete bağlanılacak.

5) Yediğimiz, içtiğimiz, güldüğümüz, giydiğimiz şeyler, hemen sosyal medyada telefon aracılığıyla paylaşılacak.

6)Yatarken bile telefon açık kalacak.

7) Hem telefondaki kişiyle konuşulacak hem de bulunduğun ortama laf yetiştirilecek.

Acaba arkadaşınızla, eşinizle, çocuğunuzla ya da kendi başınıza olduğunuzda, bir-iki saat özel bir an geçirirken cep telefonları devre dışı olsa nasıl olurdu? Bu düşünce, sizi tedirgin mi ediyor yoksa anda kalıp kaliteli, doya doya bir paylaşım yapabilme hissi mi veriyor? Bana güzel bir his veriyor. Telefonla olan ilişkinizi değiştirdiğinizde insanlarla olan ilişkiniz de değişecektir. Böylelikle yanınızdaki insanla daha kaliteli vakit geçirirsiniz. Ayrıca telefonun diğer ucundaki kişilerin de sizi gereksiz yere aramalarını engellemiş olursunuz.

Cep telefonuyla gün içinde yaptığınız konuşmanız toplamda kaç saat, biliyor musunuz? Peki, bu yapılan konuşmalarınızın toplamda kaç dakikası gerçekten önemli ve gerekli konuşmalar, biliyor musunuz? Telefonla konuşurken sosyalleştiğimizi mi sanıyoruz acaba? Sonuçta elektromanyetik bir aleti (bedenimizle uyumlu olmayan) her gün iki-üç saat kafamızda taşıyorsak enerjimizin düşmesi de, bağışıklık sistemimizin zayıflaması da, sürekli stres-gerilim içinde olmamız da çok normal...

Herkesin yenilenmiş, kendine uygun bir cep telefonu kullanma talimatı oluşturmasına ihtiyacımız var sanırım… :) Hem ilişkilerimiz hem de sağlığımız için...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

On Adımda FUD

Bir sabah uyandığınızda tüm sorunlarınızın hallolduğunu, tüm hayallerinizin gerçek olduğunu anlasaydınız kendinizi nasıl hissederdiniz? O sabah ilk işiniz ne olurdu?

Gülümsemek, mutlu hissetmek, kendine güvenmek, sevinçle en sevdiklerini aramak, havalara zıplamak…

İşte böyle bir sabah yaşamak istiyorsanız dışarıda bir şeyin değişmesini beklemenize gerek yok, zaten böyle bir sabahı bekleyerek piyangodan ya da Alaaddin’in cininden alamayacaksınız. Bunu ancak kendinize hediye edebilirsiniz. Her türlü sorunun, engelin üstesinden önce zihninizde gelebilirsiniz. Sonra zaten dış dünyanız değişecektir.

Bu zihinsel değişim içim neye ihtiyacınız var? Özgüvene mi, kendinize değer vermeye mi yoksa kendinize saygı duymaya mı? Belki de dışarıda aradığınız sevgi ihtiyacı, kendinizi sevmeye olan ihtiyacınızın yansımasıdır...

Sorununuz hayır diyemediğiniz için, karar veremediğiniz için istediğiniz gibi yaşayamamak mı? Ömrünüz fedakârlık yapmakla, başkalarının ne diyeceğini düşünmekle mi geçiyor? Belki de ihtiyacınız, kendinizi tanımak ve kendinizi onaylayabilmektir.

Bugün hayatınızı zorlaştıran, gerçekleşmemiş hayallerinizin önünde duran engellere bilinçaltınıza yerleşmiş olan olumsuz inançlarınızın neden olduğunu fark etseydiniz, onları değiştirmek ister miydiniz?

Kendinize olumlu düşünmeyi, sorun değil çözüm olabilmeyi, insanlara ve olaylara bağımlı değil kendi ben merkezinde durabilmeyi ve kendinden daha fazla olabilmeyi öğreterek yeni bir BEN’e merhaba deseniz yaşam kaliteniz nasıl artardı? Güzel olurdu değil mi?

Yazılarımda sizlere ulaştırdığım pek çok çalışmayı yazmanızı, düzenli olarak uygulamanızı, kendinizle ilgili notlar tutmanızı belirtmiştim. Şimdi, sizler için hem okuyabileceğiniz, hem uygulayabileceğiniz, hem de kendi kitabınızı yazabileceğiniz bir kitap sunuyorum: “FARK ET, UYGULA, DEĞİŞ

Bu kitapta yaşam kalitenizi artıracak farkındalıkları, değişim için gerekli uygulamaları bulacaksınız. Sizin için özel tasarlanmış defterinize fotoğrafınızı yapıştırarak, imzanızı atarak disiplinli bir değişim günlüğüne başlayacaksınız. FARK ET, UYGULA, DEĞİŞ özel bir kitap, çünkü kişiye özel, size özel tasarlandı.

Sevgiyle okumanız, farkındalık kazanmanız, uygulayarak istediğiniz değişimi yaratmanız dileğiyle…Ayrıca iki hafta sonra '' DEĞİŞİM SEANSLARI'' adlı yeni kitabımla kendinize seanslar yapabilmeniz için tekrar aranızda olacağım :)

10 ADIMDA FARK ET, UYGULA, DEĞİŞ


1) Kendi kendini nasıl engellediğini fark et
2) Neye, neden inandığını fark et
3) Özgüvenini ve özdeğerini arttır
4) HATA Yap
5) Hayır de
6) Karar ver
7) Çözüm odaklı ol
8) Affet
9) Mutluluk frekansını ayarla
10) Mükemmel halini yarat

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

2014'e Koç Gibi Girin

Evet, bir yıl daha yaşandı ve bitti. Nasıl girmiştiniz 2013 yılına hatırlıyor musunuz? "Eh işte bir yıl daha arkada kaldı", "bu yıl şunları yapacağım" ya da "yeni yıl bana şunları getirsin"… Ne demiştiniz, nasıl bir umut ya da umutsuzluk vardı üstünüzde? Belki isteklerinizin bazıları oldu ya da hiçbiri olmadı. Şöyle dönüp geçen bir seneye bakın ve kendinizle, hayatınızla ilgili bir yorum yapın. Sonuç?

Yorumunuz sizi mutlu ediyorsa, ne yaptıysanız aynı şekilde devam edin bu sene de.

Ama sonuçtan memnun değilseniz artık farklı şeyler yapmanın zamanı gelmiş demektir. Yeni yıla kendinize koçluk yaparak girebilir ve öyle devam edebilirsiniz. Deneyin ve farkı görün

Evet yine kâğıt kalemi elinize alın ve yazmaya başlayın. 2014 yılında yapmak ve öğrenmek istediklerinizin listesini yapın. Sonra her biri için tek tek şu soruları sorun:

- Bunu yapmış / öğrenmiş olursam hayatımda ne değişir?

- Bunu yapmak / öğrenmek bana ne sağlar?

- Bunu yaptığımda / öğrendiğimde kendimi nasıl hissederim?

Bütün cevaplar, sizde motivasyon sağlıyorsa onu listenizde tutun. Eğer bir motivasyon sağlamıyorsa, verdiğiniz cevaplardan tatmin olmuyorsanız ya listenizden çıkarın –boşu boşuna yapamamış olmayın- ya da bir motivasyon kaynağı bulun.

Sonra da listenizdeki her bir şey için Ocak ayında ilk adımınızın ne olacağını belirleyin ve kendinize o ilk adımı atmak için söz verin. Listenizi gözünüzün önüne asın ve her gün ona bakın. Tarihler geldiğinde kendinize verdiğiniz sözü tutarak o ilk adımı gerçekleştirin. Biliyorsunuz ki başlamak, bitirmenin yarısıdır. Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile ilk adımla başlar.

2014 yılınız kişisel gelişim ve kişisel başarı yılınız olsun. Hayalleriniz hedefe, hedefleriniz gerçeğe dönüşsün. Bunun için tek ihtiyacınız olan şey geminizin direksiyonuna geçip sımsıkı yapışmanızdır. İlk fırtınada kenara çekilmek yerine var gücünüzle kaptanlık yapmaya devam etmenizdir.

Ayrıca bu yolculuk süresince yeni kitabımla Ocak ayının ortasından itibaren yanınızda olup sizlere bazı hatırlatmalar yapacağım. "Fark Et, Uygula, Değiş" adlı birinci kitabımı okumadıysanız kendinize güzel ve anlamlı bir yeni yıl hediyesi vererek okuyabilirsiniz. Okumakla kalmayıp içindeki uygulamaları yaparak, kitabın içindeki defterinizi doldurabilirsiniz.

Yeni yılda sevgi ve sağlıkla ilerlemeniz dileğimle...

Nice mutlu yıllara hep beraber...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Yemek Farkındalık Egzersizi

Çoğu insan ne yediğinin farkında bile değildir. Sİz, hem besin değeri olarak, hem de miktarı olarak ne kadar kötü beslendiğinizin, kendi ellerinizle kendinzi nasıl zehirlediğinizin farkında mısınız ? Çoğunuz bunu anladığında eminimki dehşete düşecektir.

Hiç yedikleriniz neyden yapılıyor, içinde neler var diye incelediniz mi? Yoksa sadece görüntüsüne ve tadına göre mi yemeklerinizi seçiyorsunuz? Yediğiniz her türlü paketlenmiş gıda öldürülmüş, besin değeri düşürülmüş ve uzun süre dayanması adına içine pek çok kimyasal sokulmuş ürünlerdir. Besin değerleri olmadığı gibi uzun dönemde vücutta toksin birikimi oluşturarak pek çok hastalığa çağrı yapmaktadır. İlk yediğiniz anda hasta olmuyor, zehirlenmiyorsunuz diye belki ikna olmuyorsunuz ama ikna olmak için hasta olmayı ya da ölmeyi beklemeyin. Çünkü çok geç olacaktır. Bugün internet her türlü bilgiyi ayağınıza kadar getiririyor. Katkı maddeleri ve koruyucu maddelerini araştırabilirsiniz. Yediklerinizi daha yakından tanıyın, içinize neler sokuyorsunuz bilin.

İkinci olarakda miktarlarınızı bilin. Farkında olmadan,sırf alışkanlık halinde yapılan atıştırmaların ne kadar da çok ve gereksiz olduğunu fark edin. Televizyon açtınız diye yedikleriniz, yemek hazırlarken ağzınıza küçük küçük tıktıklarınız, atılmasın diye tabaklarda kalanları sıyırmanız, sıkılınca tatlanmak için ağzınıza koyduklarınız, çay boş gitmez deyip atıştırdıklarını........... yaz yaz bitmez bunlar :)

Farkına varsanız, inanın bana yediklerinizin yarısını yemezsiniz. Bu hafta ağzınıza koyduklarınız üzerinde farkındalık kazanma egzersizi yapmaya ne dersiniz? Çok kolay bir egzersiz, ne yiyorsanız yiyin, hiç bir kısıtlama yok. Sadece yanınızda taşıyabileceğiniz küçüklükte bir not defteri ve kalem alın. Bir hafta boyunca saati saatine bütün gün ne yiyorsanız yazın. Her şeyi, içtiğiniz suyu veya yediğiniz tek bir şekeri bile yazın. Bir de yanına yerken başka ne yapıyor olduğunuzu yazın. Ayakta duruyorum, dizi seyrediyorum, sohbet ediyorum, yemek yapıyorum... gibi. Yazmayı hatırlamak için elinizin üstüne bir işaret koyun, tükenmez kalemle bir kalp olabilir. Her an çok rahat görebileceğiniz bir işaret olsun ki sık sık yazmayı hatırlayın. Haftanın sonunda, hatta gün sonunda bile kendinize şaşıracaksınız.

Belkide bu egzersiz sonrasında kendinize yeteri kadar ve sağlıklı beslenme köşesi oluşturursunuz. Ve sadece orada yavaş yavaş yiyerek, ne yediğinizden emin olarak yersiniz ve bu çok şeyi değiştirir.

Yapabileceğiniz diğer bir egzerside bir hafta boyunca yediklerinizin neden yapıldığını, içine neler konduğunu, size ulaşana kadar hangi aşamalardan geçtiğini araştırmak. Böylelikle tam olarak ağzınıza neler koyduğunuzun farkına varabilirsiniz. Bunu farkettiğinizde de kendinizi bilinç seviyesinde kontrol etmeye başlarsınız. Sonuçta bile bile kendinize kötülük yapmak istemezsiniz, bedeninize bir çöp konteynırı gibi davranmaktan vazgeçersiniz.

Eğer bu egzersizleri zor ve sıkıcı bulduysanız size bir şey sormak isterim, hastalıkla ve fazla kilolarla uğraşmak daha mı kolay? Kara sizin.

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Gelecekte ne kadar sağlıklı olacaksınız karar verin

Bireysel ve grup çalışmalarımda, herkesten yapmasını istediğim bir puanlama çalışmasını sizinle paylaşmak istiyorum.

'' Şu an hayatınızın en önemli alanları için puanlama yapmanızı istiyorum. İş, para, sevgili ( eş ), sosyal ortam, fiziksel görünüm ve sağlık alanlarında, kendinize 1 ila 10 arasında puan verin. 1 düşebileceğiniz en kötü seviye, 10 ulaşabileceğiniz en yüksek tatmin seviyeniz.''

Siz de hemen okumaya ara verip, kendiniz için puanlama yapabilirsiniz. Burada yapacağınız değerlendirme size, şuan içinde bulunduğunuz yaşamın kalitesini gösterecektir.

İŞ-KARİYER ( şu an yaptığınız işin tatmin seviyesi)

PARA

SOSYAL ÇEVRE

FİZİKSEL GÖRÜNÜM

SEVGİLİ ( EŞ )

SAĞLIK DIURUMUNUZ

İkinci adım ise, onlardan aynı değerlendirmeyi beş yıl sonrası için yapmalarını istememdir. Örneğin iş alanında bugünkü seviyenize 5 puan verdiyseniz, beş yıl sonra kaç puanda olursunuz? Lütfen '' nereden bileyim beş yıl sonrasını '' gibi bir cevapla geleceğinizi belirsizlik içinde bırakmayın. Siz geleceğiniz için planlar yapmazsanız, gelecekte başkalarının planlarına dahil olumak zorunda kalırsınız.

Eğer birinci egzersizi yaptıysanız, şimdi sizde aynı alanlarda beş yıl sonrası için bir puanlama yapın. İçinizdeki cevaplara daha rahat ulaşabilmek için gözlerinizi kapatıp bir kaç derin nefes alarak rahatlayın ve zihninizde 2016 yılının sonlarına gidin. Evet şimdi 2016 yılında maddi durumunuz, eş durumunuz( sevgili),sosyal durumunuz, fiziksel görünümünüz ve sağlık durumunuz ne durumda olur? Her bir durumunuza kaç puan verirsiniz?

Ben bu çalışmayı yaptırdığım zamanlarda, beş yıl sonrasının puanlarının, çoğunlukla şimdiki zaman puanlamasından daha yüksek olduğunu görüyorum. Bu çok normal, zaten olması gereken de bu. Ancak tek bir alan genellikle düşüşte oluyor. Hangisi dersiniz? Tabiiki '' SAĞLIK''.

Neden beş yıl sonraki sağlık seviyelerine, bugünden daha düşük puan verdiklerini sorduğumda da aldığım cevap genelde aynı oluyor. '' Beş yıl daha yaşlanıyoruz, bugün ...... hastalıklarım var, ......ağrılarım var, beş yıl sonra daha artış olur'' cevaplarını alıyorum.

Bunun söyleyen insanlar beş yıl sonra kendilerini haklı da çıkaracaklardır. Bugüne göre daha çok sağlık problemine sahip olacaklardır. Çünkü yaşlanmanın daha fazla ağrı ve hastalık getirdiğine inanmaktadırlar. Çünkü bugünkü ağrı ve hasatlıklarıyla beraber yaşamayı kabul etmişlerdir, iyileşme ümitlerini yitirmişlerdir. Yaş ilerledikçe sağlık kalitesinin düşeceğine inanmışlardır. Yaşanmışlığı yorgunluk, yıpranma olarak algılamaktadırlar. Ve bütün bu düşünceler beş yıl sonra sizi daha sağlıksız yapmaya yeter.

Siz de böyle düşünüyorsanız, hergün etrafınızda bu düşüncenizi destekleyecek hastalıklı yaşlılar görürsünüz, hergün biraz daha bir yerleriniz ağrır. Oysa diğer tarafta sağlıklı yaşlanan insanlar da vardır. Mesela benim babam, şu an 68 yaşında ama 55 yaşındaki halinden daha sağlıklı. Ben de kendimi beş yıl öncesinden daha sağlıklı hissediyorum. Bugün 80 yaşında hala ameliyatlara giren doktorlar var, 67 yaşında dağcılık sporuna başlayıp, tırmanabilenler var. Eğer sağlıklı yaşlananları merak ederseniz, algınız onlara kayar ve etrafınızda ne kadar çok olduklarını farkedersiniz. Ve yavaş yavaş sağlıklı da yaşlanılabilineceğine inanmaya başlarsınız.

Yaşlanan ama hala sağlıklı olan kişilerin farkı, insan üstü varlıklar olması değil, farklı zihinsel yapıya sahip olmalarıdır. Zihinlerinde farklı düşünce ve inançlara sahip olmalarıdır. Dolayısıyle farklı duygu ve davranışlar içinde bulunurlar ve farklı sonuçlar alırlar.

Evet, eğer bugün bir ağrınız, rahatsızlığınız varsa, beş yıl sonra hatta bir yıl sonra onunla vedalaştığınızın hayalini canlandırmak ve sağlığınıza ilerisi için şimdiden daha yüksek bir puan vermek size daha çok şey kazandıracaktır.

Unutmayın biz ne düşünürsek, neye inanırsak onu yaşıyoruz.

Not: Sağlıklı yaşlanmayla ilgili daha fazla egzersizleri '' fark et uygula değiş '' adlı kitabınmda bulabilirsiniz.

Sağlıkla ve sevgiyle ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.