SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Sabah Uyanma Şekliniz Çok Şeyi Değiştiriyor

Hayatından memnun olmayan insanlara ve danışanlarıma her zaman sorduğum bir soru vardır: “Sabah güne uyanma, yataktan çıkma sebebiniz nedir?” Genelde aldığım cevaplar:

- İşe gitmek.

- Sabah olduğu için…

- Çocuklar okula gideceği için…

- Mecbur olduğum için...

Sizin sabah güne uyanma sebebiniz nedir? Günden nasıl bir beklentiniz var?

Kafanızın içi sorunlarla, mecburen yapılacak işlerle mi dolu? Sizi gün içinde motive edecek, mutlu edecek hiçbir şey yok mu? En azından bir merak… :) “Acaba bugün neler olacak, acaba bugün bana hangi güzelliği, sürprizi getirecek” gibi...

Umut dolu bir beklenti, umut dolu bir merak, güzelliklere açık olmaktır; pozitif bir beklentidir. Akşam izleyeceğiniz dizide neler olacağını merak ediyorken, kendi hayatınızda olabilecek bir güzelliği merak etmek çok mu yersiz? Olumlu bir merak içinde olmak, olumlu bir beklenti içinde olmaktır.

Her gün haberleri düzenli olarak takip eder misiniz? Nedir merakınız, ne duymak için açıyorsunuz haberleri? Güzel bir haber duyma beklentiniz var mı; yoksa kötü bir şeyler olduysa haberiniz olsun diye mi dinliyorsunuz haberleri? Dikkat ederseniz haberlerin %70’i kötü, olumsuz; %20’si gereksiz, saçma; %10’u güzel ve anlamlı bir haber içerir.

En güzel haberler, sizin hayatınızdan gelecek, her birimizin hayatında olabilecek olumlu bir değişiklik yavaş yavaş tüm toplumu etkileyecektir. Yarın yataktan umutla, günün size getireceği güzellikleri merak ederek çıkmanızı diliyorum. Tabii ki bunun için önce başımızı yastığa huzurla, şükürle koymamız gerekir. Nasıl uyursak öyle uyanırız… :)

Evet, ben de merak ediyorum beni bugün nasıl güzellikler karşılayacağını… :) Sadece benim için değil başka bir insan için, başka bir canlı için ya da dünyamız için olabilecek güzellikleri de duymak, görmek istiyorum. Sonuçta her şey bizim için...

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Kapsüllerin İçinde Ne Var Biliyor musunuz?

Ağzımızdan çıkan kelimeler, ilaç kapsülleri gibidir. Kelime olarak kapsülün üstünde herkesin bildiği bir sözcük yazar. Ama kapsülü açsanız, içini dökseniz içinden bambaşka düşünceler, anlamlar çıkar. Üzerinde “tatil” yazan bir kapsül olduğunu düşünelim. Benim kafamdaki tatil kapsülünü açtığınızda içinden “deniz, kum, güneş, müzik, kitap, dans, arkadaşlar, heyecan” çıkarken; başka birisinin tatil kapsülünün içinden “aile, dinginlik, pijama, terlik” çıkabilir. Aile kapsülünü açtığınızda birisinin kapsülünden “kendisi, eşi ve çocuğu” çıkarken; başka birisinin kapsülünden “kendi anne-babası, kardeşleri ve yanında eşi” çıkabilir. Son olarak bir de eğlence kapsülüne bakalım… :) Birisinin eğlence kapsülünden “mısır, sinema, evde sohbet” çıkarken; diğerininkinden “dans, parti, içki” çıkabilir.

Hepimizin kafasındaki kelimeler aynı olmasına rağmen içerikler, anlamlar çok farklı olabilir. Özellikle çiftler birbirlerinin kelime kapsüllerinde nelerin olduğunu bilmezse ya da bilip bu duruma anlayış göstermezse çatışma çıkar. Sadece bildiğinizde kendinizinkinin doğru kapsül olduğunu savunuyor ya da karşıdakinin kapsül içeriğini saçma buluyorsanız bu işe yaramaz. Haklı olduğunuzu ispat derdine düşer, çatışma halini devam ettirirsiniz. Eğer iki faklı kapsüle sahip olan bir çift, birbirinin kapsül içeriklerine hoşgörülü yaklaşırsa ortak bir çözüm yolu mutlaka bulur.

Şimdi eşinizle ya da sevgilinizle hangi konularda anlaşamadığınızı, çakıştığını düşünün ve bu konuyla ilgili kapsüllerinizi kırın. Bakalım kapsüllerin içinden neler dökülecek? :) Eğer ilişkinizi daha iyi bir seviyeye taşımak istiyorsanız birbirinize hoşgörüyle yaklaşıp ortak bir çözüm bulabilirsiniz... Aynı kapsül durumu çocuğunu, anne-babanız, iş arkadaşınızla olan ilişkiniz için de geçerlidir.

Öncelikle kendi kapsüllerimiz içinde ne var, hangi anlamlar, ifadeler var onu bilmeli sonra da karşımızdakinin kapsülünün içeriğinin farklı olabileceğini düşünerek onun kapsül içeriğini tanımalıyız.

Bakalım bu hafta kaç kapsül kıracaksınız… :)

Not: Pazar günü İstanbul Kadıköy'de kitap fuarında ( saat:13.00) sizlerle tanışmak ve kitaplarınızı imzalamak için bekliyor olacağım :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

www.arzubiyiklioglu.com

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Yazının devamı...

Genetik Kod Eleştiri

Türk toplumu olarak maalesef olumsuz alışkanlıklarımızdan birisi de iyilik amaçlı eleştirilerimizin çok fazla olması. İltifat veya iyiyi, güzeli dile getirme alışkanlığımızın pek olmaması. Çoğu kez duymuşsunuzdur “ben senin iyiliğin için söylüyorum...” diye başlayan ya da biten eleştiri cümlelerini... Annemizi babamızı, çocuğumuzu, arkadaşımızı eleştirme alışkanlığı genetik kod gibi geçiyor nesilden nesile. Şimdi bu kodu kesme zamanı. Önce biz bu olumsuz alışkanlıktan kurtulacağız ki çocuklarımız da bizden görüp devam ettirmesinler.

Birisi heyecanla yaptığı bir işi anlatır ya da yapmak istediği bir işi söyler. Karşıdan hemen bir eleştiri gelir. İstek, heyecan puf diye sönüverir. İkili ilişkilerde sanki hiç güzel, olumlu bir davranış yapılmamış gibi hemen beğenilmeyen bir şey pat diye dile getirilir “ama sen…” diye başlayan bir cümleyle.

Neden insanlar birbirine onlarda buldukları güzellikleri, olumlu yanları pat diye iletmezler. Karşılaştığınız insanların mutlaka güzel bir şeyleri vardır. Fiziksel olarak ve zihinsel olarak... Düşünüyorum da acaba insanlar birbiriyle karşılaştığında önce karşısındakine bir tane fiziksel bir tane de zihinsel (düşünce, davranış, yetenek...) güzelliğini fark edip, onu dile getirse nasıl bir toplum olurduk… :)

Her insan kendiyle ilgili güzel bir şeyler duymaktan hoşlanır. İlk başta birbirlerine güzel bir şeyler söyleyen insanların havası değişir, iletişime yumuşak ve uyumlu başlanır, önyargının yerini hemen hoşgörü alır. Hadi, bir iyilik yapın kendinize ve başkalarına bu hafta her gördüğünüz kişiye iki çift güzel sözle adım atın. Bir insana, bırakın, saçın, gözün güzel demeyi kolyen çok güzelmiş bile deseniz hoşuna gider ve gülümser. Senin yemek yapmaya karşı olan yeteneğine hayranım. Veya işinde çok sorumlu ve araştırmacı olmanı takdir ediyorum, deseniz acaba o kişiyle geri kalan iletişiminiz nasıl geçer, denemek ister misiniz? İşyerinize gittiğinizde herkesten önce siz selam verip, o kişiye uygun bir güzel cümleyle başlasınız acaba ne olur? Eşiniz eve geldiğinde ilk iki dakika için de ona iltifat etseniz acaba akşama nasıl başlarsınız? Veya çocuğunuza iki övgüyle yaklaşsanız bugün, ne olur aranızda? Çok şey farklı olur, hele bunu bir de alışkanlık haline getirirseniz çok daha güzel olur. Verdikçe alırsınız, size de mutlaka bunun olumlu geri dönüşü olacaktır. En azından size mutlu mutlu gülümseyerek bakan bir çift göz bile iyi gelecektir. En önemlisi kendinizdeki güzellikleri de, olumlu yanları da görmenize yardımcı olacaktır bu çalışma. Belki de önce kendini onaylamaktan, kendini bir çift güzel söz söylemekten başlamak daha doğru olacaktır… :)

Hadi, bu hafta hep beraber bir iyilik yapalım hem başkalarına hem kendimize… :)

Toplumun havası değişsin… :)

İstanbul'da ki okurlarıma bir duyurum var bu arada; 14 Aralık Cumartesi günü '' olumlu düşünce'' sınıfımız başlıyor. Zihninizi doğru kullanarak hayatınıza güzelikleri çekmek istiyorsanız sizleri bekliyoruz...Rezervasyon: 0 212 352 08 59...Bir iyilik yap kendine :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Genetik Kod Eleştiri

Türk toplumu olarak maalesef olumsuz alışkanlıklarımızdan birisi de iyilik amaçlı eleştirilerimizin çok fazla olması. İltifat veya iyiyi, güzeli dile getirme alışkanlığımızın pek olmaması. Çoğu kez duymuşsunuzdur “ben senin iyiliğin için söylüyorum...” diye başlayan ya da biten eleştiri cümlelerini... Annemizi babamızı, çocuğumuzu, arkadaşımızı eleştirme alışkanlığı genetik kod gibi geçiyor nesilden nesile. Şimdi bu kodu kesme zamanı. Önce biz bu olumsuz alışkanlıktan kurtulacağız ki çocuklarımız da bizden görüp devam ettirmesinler.

Birisi heyecanla yaptığı bir işi anlatır ya da yapmak istediği bir işi söyler. Karşıdan hemen bir eleştiri gelir. İstek, heyecan puf diye sönüverir. İkili ilişkilerde sanki hiç güzel, olumlu bir davranış yapılmamış gibi hemen beğenilmeyen bir şey pat diye dile getirilir “ama sen…” diye başlayan bir cümleyle.

Neden insanlar birbirine onlarda buldukları güzellikleri, olumlu yanları pat diye iletmezler. Karşılaştığınız insanların mutlaka güzel bir şeyleri vardır. Fiziksel olarak ve zihinsel olarak... Düşünüyorum da acaba insanlar birbiriyle karşılaştığında önce karşısındakine bir tane fiziksel bir tane de zihinsel (düşünce, davranış, yetenek...) güzelliğini fark edip, onu dile getirse nasıl bir toplum olurduk… :)

Her insan kendiyle ilgili güzel bir şeyler duymaktan hoşlanır. İlk başta birbirlerine güzel bir şeyler söyleyen insanların havası değişir, iletişime yumuşak ve uyumlu başlanır, önyargının yerini hemen hoşgörü alır. Hadi, bir iyilik yapın kendinize ve başkalarına bu hafta her gördüğünüz kişiye iki çift güzel sözle adım atın. Bir insana, bırakın, saçın, gözün güzel demeyi kolyen çok güzelmiş bile deseniz hoşuna gider ve gülümser. Senin yemek yapmaya karşı olan yeteneğine hayranım. Veya işinde çok sorumlu ve araştırmacı olmanı takdir ediyorum, deseniz acaba o kişiyle geri kalan iletişiminiz nasıl geçer, denemek ister misiniz? İşyerinize gittiğinizde herkesten önce siz selam verip, o kişiye uygun bir güzel cümleyle başlasınız acaba ne olur? Eşiniz eve geldiğinde ilk iki dakika için de ona iltifat etseniz acaba akşama nasıl başlarsınız? Veya çocuğunuza iki övgüyle yaklaşsanız bugün, ne olur aranızda? Çok şey farklı olur, hele bunu bir de alışkanlık haline getirirseniz çok daha güzel olur. Verdikçe alırsınız, size de mutlaka bunun olumlu geri dönüşü olacaktır. En azından size mutlu mutlu gülümseyerek bakan bir çift göz bile iyi gelecektir. En önemlisi kendinizdeki güzellikleri de, olumlu yanları da görmenize yardımcı olacaktır bu çalışma. Belki de önce kendini onaylamaktan, kendini bir çift güzel söz söylemekten başlamak daha doğru olacaktır… :)

Hadi, bu hafta hep beraber bir iyilik yapalım hem başkalarına hem kendimize… :)

Toplumun havası değişsin… :)

Ayrıca İstanbul'daki okurlarım için bir duyurum olacak; 14 Aaralık Cumartesi günü '' Pozitif Düşünce'' sınıfımıza katılarak, zihniniz olumlu yönde programlamayı öğrenerek hayatınıza güzellikleri çekmek için aramıza katılabilirsiniz. Rezervasyon : 0212 352 08 59....Bir İyilik Yap kendine :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

İlişkiniz Ne Kadar Sağlıklı

Yorgun ve bitkindi, ama kendini yorumlamıştı artık, seçim yapması gerektiğinin farkındaydı. Ve aklındakiler dudaklarından dökülmeye başlamıştı...

“Çok seviyorum seni, seninle beraber olmak için her şeyi yaparım. Senin istediğin her şekle girerim, yeter ki seninle beraber olayım. Ne istiyorsan yaparım, yeter ki beni sev. Kare ol de olayım, yuvarlak ol de olayım, üçgen mi istiyorsun bak oldum” dedim ona yıllarca… Belki açık açık söylemedim; ama davranışlarımla söyledim. Hiçbir şey önemli değildi sanki benim için. O nasıl isterse öyle oluyordum, bu benim seçimim. Gel de geleyim, git de gideyim, onun istediği, dediği, hatta ima ettiği bile emir gibiydi benim için.

Sonra ne mi oldu? Sonra o da beni eline aldı, istediği gibi mıncık mıncık oynadı, aynı oyun hamuru gibi… Bir de baktım ki bir gün elinde oyuncak olmuşum. Ama onun bir suçu yoktu, ben kendimi teslim etmiştim ellerine, onun için şekilden şekle girerken ona beni mıncırma iznini çoktan vermiştim... Kendimin ne olduğunu, kim olduğunu, şeklimi şemalimi unutmuştum. Acaba bir şeklim şemalim var mıydı? Kendimi arar oldum sonra, mutsuzluk içinde.

O ne mi oldu? O, önce şekil arayışına girdi, böyle de olsun, şöyle de olsun dedi, mıncırdıkça mıncırdı hamurunu. Baktı ki bir şeye benzetemedi, bu hamurda bir hata var dedi, ele avuca iyi gelmiyor dedi.

Peki, böyle giderse ne olacak dedim? İçimden bir ses cevap verdi: Ya bir gün mıncırmaktan iyice sıkılacak, fırlatıp atacak beni, bir yerlere yapışıp kalacağım ya da ben kendimi fark edip fırlayacağım avuçlarının arasından ve kendimi yeni baştan bulacağım, yeni baştan yaratacağım, kendi şeklimi bulacağım. Birinci ihtimal çok ACI, ikinci ihtimal çok ZOR. Artık seçim zamanı geldi. Acı olan mı, zor olan mı? Seçim benim...

Acının sonunda daha fazla acı var. Zorun sonunda ne var acaba? Siz benim için bir hayal kurar mısınız, zorun sonunda ne olacak?

Evet, hikâyemiz siz tamamlayın diye sonlanıyor. Hikâyemizdeki kadın/erkek X'in zor olanı seçtiği halde sonuç ne olacak? Bu sonu yazmak ister misiniz bugün? Sizce kadın/erkek X neyi seçsin, onu zor olanı seçmesi için nasıl ikna ederdiniz?

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Olumsuz Düşünceleri Çöp Kovasına Atın !

Bir gün, bir dost, kapınızı çalar ya da sizi arar, belki de her gün geliyordur/arıyordur... Kusarcasına size içini boşaltır, ondan bundan şikâyet eder. Kendini haklı çıkarmak için ya da kendisine ne kadar haksızlık yapıldığını anlatmaya çalışır. Sorunlar onu bulmuştur, isyan eder, yakınır, ağlar, kızar, öfkelenir... Siz o an belki mutluydunuz belki de kendi sorununuza çare aramakla meşguldünüz; ama artık o dostunuzun sorununun içine dahil olarak onun yaşadığı duyguları yaşamaya başlarsınız... Hele bir de empati yapıyorsanız sorunun ve negatif enerjinin büyümesi için çalışmaya başlamışsınızdır. Arkadaşınız, negatif duygu ve düşüncelerini size zehirli bir gaz gibi akıtmaya başlamıştır, anlatacakları bittikten sonra o bol miktarda oksijen almış gibi rahatlar ve hayatınızdan çıkıp gider. Siz, onun sorununu kafanızda taşıyarak yatağa gidersiniz, belki benim başıma da gelir diye senaryolar yazmaya başlarsınız. Ya da sürekli arkadaşınızı düşünür, siz de üzülürsünüz; içiniz sıkılır, dengeniz bozulur. Arkadaşınızın sorunu hâlâ yaşıyordur, çünkü konuşmaktan başka bir şey yapmamıştır. Size niye bunları anlattı? Niyeti neydi? Haklı olduğunu ispatlamak mı? Ne kadar mağdur duruma düşürüldüğünü, kurban edildiğini ispatlamak mı? Sizden akıl almak mı? Yoksa derdine çare olacağınız bir çözüm önerisi almak mı? Lütfen iyi düşünün ve sizden çözüm önerisi almak olmadığının farkına varın. Bu gerçekten de en son ihtimal. Kaç arkadaşınızın sorunlarına çözüm oldunuz? İnsan, kendi sorununa kendisi çözüm olmadıktan sonra kimse ona çözüm bulamaz. Bunu, akıl verdiğiniz, çözüm sunduğunuz arkadaşlarınızın gidip yine kendi bildiklerini yapmalarından anlayabilirsiniz.

Biz şimdi size dönelim, kendinizi böyle durumlardan nasıl koruyabilirsiniz:

1) Karşınızdaki kişiyi objektif dinleyin, aranıza bir cam perde koyduğunuzu ve onun duygularının camın arkasında kaldığını düşleyin.

2) Arkadaşınızın anlattıklarının önünüzde duran ya da kafanızın üstünde duran bir çöp tenekesine gittiğini hayal edin.

3) Soru sormayın; sadece bu şekilde dinleyin ve konuşması bittiğinde ona “şimdi kendini daha iyi hissetmek için, bu duruma bir ara vermek için ne yapsan sana iyi gelir, kafan dağılır, hadi gel onu yapalım” deyin. Açık havada yürüyüş, dans, bir kahve, müzik, spor, belki de duş almak çok iyi gelecektir ve olumsuz duygu temposu düşecektir... Durumunu değiştirmemek için direnç gösterirse “bu kadar kötüysen belki de profesyonel bir destek almaya ihtiyacın vardır, bir düşün” diyebilirsiniz... Ya size katılacaktır ya da “aslında o kadar kötü değilim halledebilirim” diyecektir. Size kızabilmesi de başka bir ihtimal tabii ki... Kendi sağlığınız ve arkadaşınızın sorununu çözebilmesi için bunu göz almalısınız. Çünkü onunla beraber sorunun içine dalmanız hem size sıkıntı getirir hem de onun sorununu büyütür. Gerçek bir dost ise sizi daha sonra anlayacak ve teşekkür edecektir.

4) Arkadaşınızla görüşme bittikten sonra hemen çöp kovasını boşaltın ve gülümseyerek şükredin...

Aklınıza tekrar konuşmalar gelirse hemen tekrar çöp kovasını boşaltıp gülümseyin… :) Kendinizi iyi hissedeceksiniz…

Bu arada İstanbul içindeki takipçilerim için bir haberim var. 4 Aralık çarşamba günü ID Koçluk ajansında ''koç sensin''adlı grup çalışmasında bir araya geleceğiz. Yaşam dengesi, kaliteli yaşma ve yaşam direksiyonunuzu elinize alma konusunda kendi kendinize koçluk yapabilmeniz için yol haritasını belirleyeceğiz. 2014 yılında farklı bir yıl yaşamak istiyorsanız, harekete geçmek için aramıza katılın...

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Zaman Geçiyor, Geçmiş Olsun

Her gün yeni bir güne uyanırız. Hepimize yaşamamız için eşit şekilde, yeni bir 24 saat sunuluyor. Bunun ne kadar devam edeceğini seçemeyebiliriz. Ancak nasıl değerlendireceğimizi seçebiliriz. Güne merhaba diyerek umutla uyanabilmeyi ya da umutsuzlukla uyanabilmeyi seçebiliriz. Elimize teslim edilen bugünü nasıl yaşayacağımızı, nasıl değerlendireceğimizi seçebiliriz. Gün içindeki seçimlerimiz, hayattaki durumumuzu belirleyecektir.

Başarılı ve mutlu insanlar, önceliklerini bilirler ve ona göre seçimler yaparlar. Sizin için bugün en önemli olan şey ne, bugün neye ulaşmak istiyorsunuz. Günün sonunda hepimiz yorgun olacağız. Ama arada farklar olacak; sorunlara sorun katmakla mı yorulacaksınız yoksa çözüm üretmekle mi? Birinci durumda, bitkin bir yorgunluk; ikinci durumda ise tatlı bir yorgunluk olacak. Seçim yine bize kalmıştır.

Her gün kendinize şu soruyu sorun: “Bu 24 saati nasıl değerlendirmek istiyorum?” Geçen zaman dilimi bir daha gelmeyecek ve geçmiş olsun diyeceğiz. Her an seçim halinde olduğunuzun farkında olun, eylemsizlik de bir seçimdir. Harekete geçmek de bir seçimdir.

Bir amacınız varsa, gününüzü o amaca uygun seçimler yaparak yaşarsanız, amacınıza ulaşırsınız. Zaten amacınız için çalışmıyorsanız; o, amaç değil hayaldir. Ulaşılmayacak keşke’lerle dolu, uzaktan kedi gibi yalanarak baktığınız ama asla ulaşamayacağınıza inandığınız bir hayal… İnsanın hayalleri olması güzeldir; ama olacağına inandığı ve onun için harekete geçtiği hedef olan hayalleri olması güzeldir…

Daha iyi bir işiniz olsun isterken şu anki işinizden ya da işsizliğinizden şikâyet etmek, zamanınızı amacınız dışında kullanıyorsunuz demektir. Daha iyi bir ilişkiniz olsun ya da bir ilişkiniz olsun isterken zamanınızı yalnızlıkla kavga ederek ya da ondan şikâyet ederek geçiriyorsanız zamanınızı amacınızın tam tersi yönde kullanıyorsunuz demektir. Kilo vermek, zayıf olmak isterken oturuyorsanız ya da abur cuburu mideye indiriyorsanız zamanınızı kilo almak için kullanıyorsunuzdur.

Her gün size teslim edilen zamanı isteseniz de istemeseniz de harcayacaksınız. Bugüne kadar zaman biriktirebilen bir kişi daha olmadı. Siz de olmayacaksınız. Zamanınıza sahip çıkmanın tek yolu, her dakikayı sizin için önemli olan için harcamanızdır. Başkalarının istediği gibi yaşadığınız her an, sizden tahsil edilen bir fatura gibidir. Sonucunu istemediğiniz şeyler için seçimler yapmanız durumunda sadece “geçmiş olsun” demekle yetinirsiniz. Evet, artık geçen geçmiştir.

Mutlu olmak önceliğinizse mutlaka bugün sizi mutlu edecek bir şey yapın. Para kazanmaksa; para kazanmak için bir adım atın. Ailenizle birlikte vakit geçirmek sizin için önemliyse; ailenizle berber paylaşabileceğiniz bir şey yapın. Sağlıklı olmak istiyorsanız; sağlıklı seçimler yapın. Ne yaparsanız yapın, size iyi gelecek seçimler yaparak zamanı kullanın.

Hemen şimdi başlayın, şimdi başlamak o kadar zor değil. Şimdi bırakın okumayı ve size iyi gelecek bir şey yapın. İki dakikalık bile olsa bir şey yapın. Gülümseyin, kendinize güzel bir şey söyleyin... Ya da bahaneler üreterek geçirin zamanı. Geçmiş olsun… :)

Çok mu zor harekete geçmek? İsteklerinize ulaşmanın çok mu zor olduğunu düşünüyorsunuz? Değerli olan her şey, emek ister, çaba ister. Sizin istediğiniz şey, yeteri kadar değerli değil mi sizin için? Başlamak için toparlanmanız mı gerekiyor? Sizi en iyi toparlayacak şey harekete geçmeniz. Başka işleriniz mi var? Belki de tekrar önceliklerinizi gözden geçirmeniz gerekiyordur. Şu an yaptığınız işler size ne katıyor? Klasik rutinlerin esiri olmuş olamaz mısınız? Gerçekten meşgul olduğunuz şeyler değerli mi? Kendinizle bir yüzleşin, olmadı bir daha yüzleşin...

Her sabah kalktığınızda tam olarak ne yapacağınızı, bugünü nasıl yaşamanın size iyi geleceğini bilerek ve o şekilde davranmaya kararlı bir şekilde güne merhaba diyebilseydiniz ne olurdu? Yine ne çok soru sordum değil mi? Ne yapayım cevaplar sizde...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Farklı Bir yürüyüşe Ne dersiniz?

Yazdan beri ara verdiğim sabah yürüyüşlerine yine başlama sevinciyle, sabahın köründe kendimi özgürlüğüme koşarcasına sahile attığım sabahlardan biri... Oh kendimdeyim, harika! Yürüyebildiğim için şükrederken yolun kenarında çöp toplayan bir görevliyle yüz yüze geliyorum. İçimden günaydın demek geliyor ve diyorum. Adamcağız, gözlerini kaçırıp etrafına bakıyor, bense selamımı alamamış bir şekilde çoktan onu sollayıp gitmiş bulunuyorum. Tabii adam alışkın değil ki tanımadığı birinin ona günaydın demesine. Ertesi gün yine aynı yerde karşılaşıyoruz… Bir an günaydın desem mi demesem mi tedirginliğini yaşıyorum; derken ağzımdan yine fırlıyor günaydın, yanında bir de kolay gelsin dileğim… :) Adamda bir mırıldanma; ama anlayamıyorum ne dediğini. Ve üçüncü gün yine karşılaşıyoruz aynı yerde ve adam, benden önce gülümseyerek “günaydın abla” diyor. Bende ayrı bir mutluluk ve selamını alıyorum gülümseyerek, kolay gelsin diyerek...

Tanımadığımız insanlara selam vermemekle büyütüldük, tanımadıklarınla konuşma, kötü insanlar var, sana bir şey yaparlar... Oysa hepimiz bu dünyanın insanıyız, aynı sokakta yürüyor, aynı dolmuşa, taksiye biniyoruz. Aynı bankanın kuyruğunda bekliyoruz. O görevli de bizim çöpümüzü topluyor, hepimizin sokağında. Ama biz, burun buruna geldiğimiz, marketin kapısında karşılaştığımız, aynı durakta beklediğimiz bizden birini, görmezlikten geliyoruz. Yokmuş gibi davranıyoruz çoğu zaman. Selam alan, bir güler yüzle hatır sorulan, iyi niyet dile getirilen her insan, gününe daha pozitif devam eder. Fark edilmenin farkıyla o da bir başkasına gülümser. İşini daha iyi yapar, gününü daha iyi yaşar. Dalga dalga yayılan bir enerjidir mutluluk, bulaşıcıdır...

Ve yürürken hayal ediyorum, herkesin birbirine selam verdiği, göz göze geldiğinde gülümseyip “senin farkındayım, sen de benim gibi bir insansın, sen de hayatta kalmak için çalışıyorsun” diyen bakışlarla merhaba diyebileceğimiz bir dünya...

Evet, bugün selam verme, iyi dilekleri belirtmek için bir yarışma yapılsaydı siz hangi sırada olmak isterdiniz? Bu yarışmanın sonucunu asla bilemeyiz; ama bugün siz kendi rekorunuzu kırmaya ne dersiniz? Yarışma başladı, ilk selamınızı verin hem de sizden selam beklentisi olmayan birine...

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.