SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Sınav korkusu gençleri hasta ediyor

Eğitim sistemimizdeki eksiklikler, yanlış öğretmen ve aile tutumları sınava hazırlanan gençleri gereksiz bir strese sokarak hasta ediyor. Gençlerin kafalarının içinde sınava yüklediği anlam, her geçen korkuyla büyüyerek gelecek kaygısına dönüşüyor. Bu kaygıyla beraber daha çok ya ders çalışmaya fazla yüklenip kendilerini tıkıyorlar, ya da kendilerini korumaya almak için geri çekiliyorlar.

Kaygı kişiyi çok çabuk hasta eder. Mide ağrısı, bulantı, aşırı yeme, cilt hastalıkları gibi pek çok rahatsızlıkla kendini bedende gösterir. Korku ve stres belirli bir seviyede olduğunda, yaşamda kendimizi korumamız ve hatta ileriye gitmemiz için bize yardımcı olur. Ancak yüksek seviyeye çıkıp, kaygılar oluşmaya başladığında yaşam kalitesi düşer ve başka sorunları da hayatımıza çekeriz.

Sınavı bir canavar gibi gören, hayatın geçiş eşiği olarak gören veya mutlu olmanın engeli gibi gören gençler vardır. Hatta gerçektende bu sınavın sonucunda ne elde edeceğini net olarak bilmeyen gençler bile var. Nereye koşuyor farkında değil ve bu bilinmezlik onları hasta etmeye yetiyor. Kimse bilmediği, heyecanlanmadığı bir yere gitmek istemez. Hele bir de önünde bu kadar yoğun çalışılan bir maraton varsa.

Eğer sınav korkusu, başarısızlık korkusu ve gelecek kaygısı varsa BAŞARISIZLIK kaçınılmaz sondur. Sınava hazırlanan gençlerin motive edilmesi, sol beyinleri kadar sağ beyinlerini de çalıştırabilecekleri aktivitelere yönlendirilmesi ve doğru meslek seçimi yapabilmeleri için desteklenmeleri gerekir.

Nice üniversite mezunu vardır ki hayatta hiç bir başarı elde edememiş, hasta ve mutsuz yaşamaktadır. Öncelikli olan yaşamda başarılı olabilmektir. Sağlıklı, mutu, kendine değer veren bir birey olabilmektir. Buda hayata ve kendinize yüklediğiniz anlamla, duyguyla doğru orantılıdır. Sınavdan gözü korkan, tüm hayat başarısını da buna bağlayan gençler yetiştirmek çocuğunu düşünen bir ebeveyne yakışmaz.

Sınav korkusu ve kaygı ortadan kalktığında, motivasyon ve dengeli yaşam başladığında er ya da geç BAŞARI yanınızda olacaktır.

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Kafanın içindeki tatlı

Çikolata, şekerleme, pasta, hamur tatlısı her ne geliyorsa aklınıza... Baş tacımız olmuş, tepemize koymuşuz bir kere, kontrol dışı her yerdeler. Neden bu kadar vazgeçilmezler, neden her yerdeler? Çünkü beynimizde anlamı da çok bağlantısı da.

Çocukluğumuzdan bu yana pek çok duyguyla eşleştirmişiz tatlıları.

Hadi biraz çocukluğumuza dönelim. Mutlu günlerimizi hatırlayalım, doğum günleri, yıl başları, bayramlar, aybaşları, düğünler vs. hep tatlıyla kutlandı. Tatlıyla mutluluk birleşti zihnimizde. Annemiz kendi elleriyle tatlılar yaptı bize anne sevgisiyle birleşti, öğretmenimiz, babamız, komşumuz bir şey başardığımızda çikolatayla ödüllendirdi bizi, ödülle birleşti tatlı. Her yemekten sonra bir tatlı geldi sofraya yemekle birleşti tatlı. Her misafir geldiğinde tatlı bir şeyler ikram edildi, dostluklarla birleşti tatlı. Her süprizin altından çıktı tatlı, süprizle birleşti... Kim bilir sizin aklınızda daha neler vardır benim hatırlayamadığım.

Beynimiz çocukluğumuzdan beri tekrarlarla, eşleşmelerle kayıt tutuyor, özellikle de bilinç seviyesinin açık olmadığı sadece bilinçaltının işledği 0_6 yaş arasında. Sorgusuz sualsiz, tekrarları alışkanlık olarak kaydediyor beynimiz, bütün bağlantılarıyla beraber.Tatlı da ne zaman, nerde, neden, neyle yenilir öğreniyor. Hangi duygu yoğunluğuyla eşleşiyor tanıyor. İşte bugün, bu yüzden mutsuz olduğumuzda mutluluğa ulaşmak için tatlı yemek istiyorsunuz, başarınızı kutlamak için veya başarısızlığı kapatmak için de tatlı yeme ihtiyacı duyuyorsunuz. Annenizi özlediğinizde ya da sizin için özel bir gün olduğunu düşündüğünüzde yine canınız tatlı çekiyor. Arkadaşlarınıza giderken bu yüzden otomatik olarak tatlıcıya uğruyorsunuz. Yemek yediğinizde tatlıyla bitmemişse yemek, bir türlü doymuş hissetmiyorsunuz. kendinizi... Beyniniz siz farkında olsak da olmasakda herşeyi dün gibi hatırlıyor ve öğrendikerini uygulamak istiyor. Artık tatlı yeme alışkanlığı sizi bilinçdışında kontrol ediyor.

Şimdi durum daha da vahim. Eskiden bu kadar çok tatlı seçeneği yoktu. Bu kadar kolay ve ucuz yollu abur_cubura ulaşılamazdı. Şimdi 50 kuruşa kendinizi de çocuğunuzu da zehirleyebilirsiniz. Marketler hiçbir besin değeri olmayan, kimyasal ve katkı maddesi dolu janjanlı paketlerle dolu. Bırakın çocukları sizin bile sırf paketi yüzünden alasımız geliyor mu?. Bunların satılmasını engelleyemezsiniz, ama siz acaba çocuklarınızın beynine ne gibi tatlı bağlantıları yapıyorsunuz bunun farkına varabilirsiniz.

Parka giderken çantanızda acil ihtiyaç için neler koyuyoruz? Yedek kıyafet ve mendilin yanında bir paket tatlı birşeyler mi var? Ödevini yapan ya da uslu duran çocuğunuzu tatlıyla mı ödüllendiriyoruz? Tatlıyı yemek yedirtmek için bir araç olarak mı kullanıyorsunuz? Bir süpriz sözü verdiğinizde altından hep tatlı mı çıkıyor? Arkadaşlarını evde ağırlarken tabakları tatlı şeylerle doldurup bir de yedikleri için alkış mı tutuyorsunuz? Neler öğretiyorsunuz acaba çocuklarınıza, gelecekte sağlıklarını tehlikeye sokacak ne tip alışkanlıklar kazanmalarını sağlıyorsunuz? Farkında mısınız neler koyuyorsunuz çocuğunuzun kafasına, tıpkı sizin kafanıza tatlıyı koyanlar gibi !

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

İçimize akan zehir "endişe ve şüphe"

İsteklerimizin, hayallerimizin en büyük düşmanı içimizde yarattığımız şüphe ve endişelerdir. Hiç kimse bu iki duyguyu hissetmekten hoşlanmaz ama nedense bir anda zehirli sarmaşıklar gibi önce kafamızı sonrada tüm bedenimizi sarı verirler.

Korku titreşimleri yaymaya başlarız, buram buram evrene. Şüphe ve endişe isteklerimizi hiçe sayar. Bir şeyler isterken bir yandan da isteğimizle ilgili küçücük bile olsa bir şüphe veya endişe duyuyorsak zehir akmaya başlamış demektir.

Şüphe ve endişe duymak korku kaynağından gelir. Korku kaynağı da bizim içimizdedir, bir şekilde küçükken nelerden korkmamız gerektiğini öğrenmişizdir ama artık büyüdük korkmak yerine cesur olmayı, güvende olmayı seçebiliriz. Endişeler, şüpheler çok net isteklerdir. Neyden korkuyorsak odağımız ordadır ve bilinçaltı odaklandığınız şeyi gerçekleştirmek için çalışır. Bu yüzden hep korktuklarımız başımıza gelir.

Tabii ki asıl önemli nokta bu zehirli ikizlerden nasıl kurtulacağımızdır. Bunun için duygu yönetimini öğrenmek gerekmektedir. Her duygunun karşıtı vardır, istemediğiniz bir duygu geldiğinde onun yerine şu anda hangi duyguya sahip olmak istediğinizi bulup kendinizi o duyguya kanalize edebilirsiniz. Düşüncelerinizi veya fizyolojik durumunuzu değiştirerek de duygu yönetimi yapabilirsiniz. Çünkü dans ederken veya sokakta hoplayıp zıplarken şüphe ve endişe duyamazsınız, korkuda yayamazsınız. İnanmıyorsanız hemen deneyin. Beden, düşünce ve duygular hep birbirini takip eder. Farkında olsak da olmasak da sistem bütünsel çalışır. İstersek bu etkilenmeyi bilinçli bir şekilde olumlu yönde kontrol altına alabiliriz.

Bütün kaynaklar içimizde mevcut, hangi kaynağı kullanmaya ihtiyacımız varsa onu seçebiliriz. Endişe ve şüphelerle korku dolu bir hayat yaşamakta, güven dolu mutlu bir hayat yaşamakta bizim elimizde. Siz hangisini seçiyorsunuz?

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam koçu
www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Kilo vermek istiyorsanız tartılmayın

Kilo verme programına başlandığında yapılan en büyük yanlışlardan biri sürekli tartılmaktır. Hergün hatta gün içinde 2-3 kere tartıya çıkanlar vardır. İstediğiniz o mucizevi düşüşü göremedikçe umutsuzluğa kapılırsınız. Kilo verme programına başladığınızda vücut kendini korumaya almak için başlangıçta direnç göstererek bir kaç kilo daha almanızı bile sağlayabilir. Bu çok normaldir, hemen umutsuzluğa kapılıp kendinizi demotive etmeyin. Yapmanız gereken şey en fazla ayda bir tartılmaktır. ( kadınlar için bu zamanlama adet görme zamanlarının sonunda olmalıdır)

İncelme ölçünüz kıyafetlerinize daha rahat girmenizle kendini zaten gösterecektir. Tartının onaylamasına ihtiyaç duymanıza gerek yok. Sağlıklı ve kalıcı zayıflamanın tek yolu yaşam tarzınızı değiştirmeniz olduğunu daha önce yazmıştım ( düşünce ve alışkanlıklarınızı değiştirerek). Egzersizle desteklenen zayıflama en sağlıklı incelmeyi size getirecektir. Yağ yakma programında egzersiz yaptığınızda, bir yandan yağ yakarken bir yandan da kas ağırlınızı arttırırsınız. Rakamsal olarak eş değer olan yağ ve kas hacim olarak bir birinden çok farklıdır. Bir kilo yağ kaybedip aynı zamanda bir kilo kas kazanırsanız tartı size hiç bir değişiklik olmadığını söyler. Ve bu kadar zahmet karşısında tartıya inanarak bir değişiklik olmadığını düşünüp üzülürsünüz belkide vaz geçersiniz. Oysa en az yarım kilo vermişsinizdir, bedensel olarak küçülme olmuştur. Ama bir tartı bunun ayrımını yapamaz. Bazen kilosu aynı olan insanlar vardır ama biri diğerinden neredeyse 1-2 beden ince gözükür. İşte bu vücutların da farklı oranda yağ-kas dağılımı olmasının sonucudur. Niyetiniz incelmekse bunu bir rakama bağlamayın. Bedensel olarak incelmeyi hedef alın, sayılar ve tartı sizi her zaman yanıltacaktır.

Diyetle aç kalarak kilo verdiğinizde tartı size 5 kilo azaldığınızı gösterebilir. Ama siz kendinizde bir beden küçülme görmeyebilirsiniz. Özelliklede egzersiz yapmıyorsanız. Yemeyerek yağ yakamazsınız, yemeyerek kaybettiğiniz 5 kilonun çoğu su ve kastır. Bunların kaybıda vücudunuza zarar verir. Diyet yapmak, günde iki öğün yemek metabolizmayı yavaşlatır, kıtlık bilinci yaratıp bedenin daha fazla yağ depolamasını sağlar. Beslenme uzmanları 4-5 öğün yemenin ( sağlıklı, doğal gıdalarla) üzerinde ısrarla dururlar. Pek çok kişi kendi başına az yeme kararı alarak günde iki öğün beslenmeye başlar ve sonuç daha fazla kilo alır.

Yağ yakma egzersiziyle ( durmadan 40-50 dk yapılan tempolu yürüyüş, aerobik, bisiklet, dans...) deri altında depolanmış yağlarınızı yakmayı sağlar ve günün geri kalanında kaslarınız hala çalışarak metabolizmanınzı canlı tutar. Ne kadar fazla kasınız varsa o kadar hızlı yağ yakarsınız. Bu yüzden spor yapmak çok önemlidir. Kilo sorununuz olmasa da spor sizin hastalıklardan ve toksinlerden korunmanıza, genç kalmanıza ve neşeli olmanıza yardımcı olur. Egzersiz İnsan oğlunun kazanabileceği en güzel bağımlılıklardan birisidir.

Bedeninizi iyi dinlerseniz, ona odaklanır, sevgiyle yaklaşırsanız ihtiyacınız olan bütün bilgiyi ondan alabilirsiniz. Bedeninizin inceldiğini bir tartıdan öğrenmenize gerek yok, hele bir de yanlış bilgi veriyorsa, ki veriyor. Kilo alıyor olduğunuzu öğrenmek içinde bir tartıya ihtiyacınız yok.

Sonuç olarak eğer egzersiz yapmadan kilo kaybediyorsanız boşu boşuna sevinmeyin. Hem tartıda yazandan daha az kaybettiniz hem de sağlığınızdan kaybettiniz. Düzenli spor yaparken tartıda az bir kilo kaybı görüyorsanız boşuna moralinizi bozmayın. Gerçekte tahmininizde fazla yağ yaktınız ve yakmaya devam edeceksiniz. Ayrıca daha sağlıklı olmaya başladınız. En iyisi tartılmadan, bedeni hissederek ve kıyafetlerden anlayarak devam etmek.

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Sen beni üzemezsin, sen beni kızdıramazsın

'' Beni kızdırıyorsun, beni üzüyorsun, beni sinirlediriyorsun ! '' YOK böyle bir şey , size kimse bunları yapamaz. Ancak siz kendiniz bu duygu durumlarını seçebilirsiniz. Böyle bir şey varmış gibi konuşmak, karşı tarafı suçlayarak, kendini kurban yerine koymaktır. Hayata karşı edilgen olmaktır.'' Ben böylece dururum, isteyen herkeste bana istediğini yapar'' demektir. ''Hiç bir gücüm yok, bütün kontrolüm başkalarının elinde'' demektir. Ve bu bir kandırmacadır, insanın kendi kendini kolaya kaçarak aldatmasıdır...

Düşünsenize mutlu, neşeli olmanız da, üzgün vaya kızgın olmanız da başkalarının elinde, bu kadar mı güçlü her şey, herkes? Sizin hiç bir gücünüz yok mu kendi üzerinizde? Tabiiki var, hepimiz kendimiz seçiyoruz tepkilerimizi. (her ne kadar başta kabul etmezi zor olsada)

Çocukluğumuzdan beri böyle duyduk, böyle gördük, Annemiz-Babamız, öğretmenimiz hep bize '' beni üzüyorsun, beni kızdırıyorsun, beni...'' dedi. Biz de öğrendik ki sistem böyle. Ama yanlış öğrendik, şimdi doğrusunu öğrenme zamanı. Kontrolü ele alma zamanı. Artık eşinizi, çocuğunuzu, arkadaşınız ya da patronunuzu suçlamayı bırakma zamanı. İleriye gitmek, kendinize hakkettiği değeri vermek için kendi duygu kontrolünüzü elinize alma zamanı.

Değişmek için önce bunu kabul etmek gerekir. '' Evet ben istemezsem kimse beni üzemez, kimse beni kızdıramaz...'' demek iyi bir başlangıçtır. Bugün defalarce bunu tekrar tekrar söyleyin, beyninize bunu öğretin. Beynimiz tekrarlarla öğrenir. Bu haftanın en önemli tekrarı bu olsun. Sonrada sizi üzen bir olay ya da kişiyle karşılaştığınızda kendinize şunu sorun, '' üzülmenin yerine seçebilirim?'' ( o kişiyi anlamayı, empati yapmayı, ders almayı, neden size böyle davranılmaya izin verdiğinizi düşünmeyi...)

Burada bahsettiğim şeyi lütfen duyguları bastırmayla karıştırmayın. Seçim yapıyorsunuz, duruma farklı bir pencereden bakarak kendinize bir fayda sağlamanın yollarını arıyorsunuz. Diyelim ki kendinizi ilk anda alamadınız, kızdınız ya da üzüldünüz yinede bu seçimi kendinizin yaptığının farkında olamanız, sizi zamanla ileriye taşıyacaktır. Mümkün olduğu kadar kısa sürede bu olumsuz duygu durumunu terk edin. Çünkü olumsuz duygu içinde olduğunuz her dakika, fazladan kendi zihninize ve bedeninize zehir akıtıyor olmanızdır. İçinde bulunduğunuz ve evrene yaydığınız enerjinin, benzer frekansları hayatınıza çekmesi demektir. Bu da size olumsuz kısır döngüler getirerek tekrar tekrar benzer hayatları yaşamanızı garanti eder.

Evet bugün kendinize bir iyilik daha yapmaya başlayın, öncelikle durumlar karşısında tepkinizi kendinizin seçtiğini kabul edin. Başta bunu kabul etmek kolay olmayabilir, dediğim gibi biz bunu büyüklerimizden öyle öğrenmiştik. Ama yenisini de öğrenebiliriz, ben öğrendim :) siz de öğrenebilirsiniz . Hemen kağıt-kalem alın ve şunları yazın.

'' Sen beni üzemezsin, sen beni kızdıramazsın, sen beni sinirlendiremezsin. Eğer ben istersem bu duyguları seçerim ama ben mutlu olamayı ve öğrenmeyi seçiyorum, çünkü kendime bunları layık görüyorum.''

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Konuşma şekliniz sizi daha çok hasta yapabilir

Bebekler büyürken yakınındaki büyüklerinin konuşma şekillerini, ses tonlamalarını, kelime seçimlerini, kelime anlamlarını ve dil kalıplarını kopyalarlar. Büyüdükçe bazılarını sorgulayıp, değiştirirler ancak pek çoğu zihin programlarında kalarak, uzun yıllar onları yönetir. Maalesef bazen bir ömür boyu. Bunlardan en önemlisi kişinin davranışını ve hastalıklarını kimlik boyutuna taşımasıdır. Davranış boyutunu başka bir yazımda ele alacağım, bu yazımda hastalık konusuna değinmek istiyorum.

Günümüzde en yaygın hastalıklardan birisi KANSER'dir, neredeyse her ailede bir kanser hastası var. Bu hastalığı taşıyan kişilerle karşılaştığımda onlara şunu soruyorum '' bu durumda siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz, neyiniz var? '' diye sorduğumda hep aldığım cevap '' KANSERİM'' oluyor. Ve bunu günlük hayatlarında o kadar çok tekrarlıyorlar ki farkında olmadan bilinçaltına çok olumsuz mesajlar yolluyorlar. Ben kanserim, ben ülserim, ben saç kıranım, ya da ben şeker hastasıyım, ben kalp hastasıyım... Hastalık, bu gibi söylemlerle hastalık boyutundan kimlik boyutuna taşınıyor. Durum kalıcı olarak bilinçaltında sanki iyi bir şeymiş gibi çapalanıyor. Bilinçaltı bu durumu kabul ettiğinde , hastalığı desteklemek için elinden geleni yapıyor. Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim, bilinçaltı saf bir çocuk gibidir, iyiyle- kötüyü, daoğruyla yanlışı ayırt edemez, bilincin istediğini sorgulamadan doğru olarak kabul eder.

'' Ben kanserim '' dediğinizde, ben domatesim gibi bir şey oluyor. Siz domates olabilir misiniz? Siz Ayşe'siniz, Ahmet'siniz, sizi siz yapan bir insan kimliğiniz var. Siz KANSER olamazsınız. Ama çok ısrar ederseniz bilinçaltınız kendinize yüklediğiniz anlamı bir şekilde yakınınızda tutacaktır. Peki ne denmeli böyle bir durumda? '' Ben de kanserli bir hücre vardı, temizlendi, alındı gitti, bitti'' Düşünsenize bir '' ben ülserim'' dediğinizde, sizin tüm hücre yapınız, şekliniz şemalinizin değişmesi gerek. Bir ülser, bir kanser neye benzer, ne şekildedir, nasıl bir yapıdadır, resmi nedir biliyor musunuz? Ama '' ben...'' dediğinizde kendi görüntünüzü, kendi kimliğinizi her ne ise hastalık '' o '' yapmış oluyorsunuz. Kendinizi o hastalığın sözlük anlamına koymuş oluyorsunuz. Sürekli tekrarlanan bu tip düşünceler beyninizde SİZ = Hastalığınız oluyor.

Biraz olumlu düşünürseniz hastalığınızı tanımlayacak ve sizde geçici olarak bulunduğunu ima edecek dil kalıplarını bulursunuz ve bilinçaltınıza olumlu telkinler yollarsınız. Bağırsakları yavaş çalışan insanların hemen hemen hepsi KABIZIM der. Kabızlık artık onların ayrılmaz parçasıdır. Böyle söylediğinizde kimliğiniz, siz herşeyinizle kabız oluyorsunuz ama bu doğru değil. Yanlış telkin hastalığı bedeninize çapalıyor, va zamanla o hastalığa dönüşüyorsunuz.

Evet siz veya bir yakınınız farkında olmadan kendisine zarar veren böyle yanlış telkinlerde bulunuyorsa hemen kağıt kalemi eline alsın ve olumlu cümlelerini yazsın. Yazdığınız kağıdı görebileceğiniz bir kaç yere kopyalayın ve her gün yeni telkininiz tekrarlayarak bilinçaltınıza gerçekten işinize yarayacak mesajlar yollayın.

Sağlıkla ve sevgiyle ilerleyin, HEPİMİZ SAĞLIKLI VE MUTLU OLMAYI HAKEDİYORUZ :)

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Mucizevi bir gün geçirmenin 10 kuralı

Zihinsel, ruhsal, bedensel olarak kendimizi dengelediğinizde, kendinizle diğerlerini bir tuttuğunuzda ve değerini bildiğinizde mucizevi anlar hayatınızda çoğalacaktır. İşte mucizevi bir gün yaşamanıza yardımcı olacak 10 adım.

1) Bugün bedeninize değer katacak bir şeyler yapın: Egzersiz, masaj, bedenle iletişim, detoks...gibi

2) Ruhunuz için bir şeyler yapın: Güzel bir müzik dinleyin, meditasyon, reiki ...gibi

3) Güzel bir olumlama yapın: '' Bugün kendimi ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak sağlıklı hissediyorum '' ...gibi

4) Yardıma ihtiyacı olan birisine yardım edin.

5) Bugün bir şey öğrenin: Uzun zamandır merak ettiğiniz bir şeyi, sağlıklı bir yemek yapmayı, ya da en güzeli bir hatanızdan ders almayı...

6) Ulaşmak istediğiniz bir şeyin hayalini kurun ve ona zihninizde ulaşarak heyecan duyun.

7) Uzun zamandır sevdiğinizi söylemediğiniz birine '' seni seviyorum'' deyip yüzündeki mutluluğu ve şaşkınlığı görün.

8) Yirmi dakikada olsa size değer katacak bir kitap okuyun.

9) Bütün bunları yapınca kendinizi faydalı bir şeyle ödüllendirin ve kendinizi tebrik edin: Mum ışığında güzel bir sofra hazırlamak, küvette keyif, kuaför,bir bukat çiçek...gibi size keyif veren ve olumsuz yan etkisi olmayan bir şey yapın.

10) Bütün bunları yapabilme gücünüz olduğu için ve bu hazzı duyabildiğiniz için şükredin.

Mucizevi günler yaşamak sizin elinizde. Harika bir gün geçirmeniz, sizedeki mucizevi duguları harekete geçirerek hayatın diğer mucizelerini de size çekecektir.

Kendi mucizenizi kendiniz yaratın...

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Beyninizle spor yapın

Spor yapamam, spor zor, spor yorucu, spor alışkanlığım yok, spor yapmaya vaktim yok gibi mazeretlerle kendinizi kandırmaktan vaz geçin. Nasıl mı? Beyninize spor yaptırarak tabiiki.

Bütün bu, ve buna benzer bahaneler sizin zamanla öğrendiğiniz şeylerdir. İsterseniz bunu tersine çevirebilirsin. Öncelikle yapmanız gereken zihninizde spora başlamaktır. Zihinde gerçekleşmeyen, kabul görmeyen hiç bir şey gerçek hayatta canlanmayacaktır. Spor yapamamanızın ya da yapmamanızın sebebi zihninizde kendinizi eğlenceli bir şekilde spor yaparken canlandıramamanızdır. Tam tersine spor denince zihninizde bahaneleriniz, acılı ve yorgun görüntüleriniz canlanmakta, ve sonuç olarak da kendinizi spordan daha da uzaklaştırmaktasınız. Şimdi size beyninizle spor yapacağınız bir egzersiz vereceğim. Bu egzersizi 21 gün boyunca tekrarlayın.

Gözleriniz kapatıp rahatlayın, gevşeyin. Kendinizi güzel bir spor kıyafeti giymş olarak görün. Tüm ayrıntıları görün ( ayakkabılarınızın rengi, eşofmanınızın dikiş yerleri, cebi, saçlarınız vs.)

Yapma olasılığınız en yüksek olan, zevk alabileceğiniz bir egzersizi yapmaya başlayın( dans, tempolu yürüyüş, bisiklet...) Bu egzersizi yapmaya devam edin, hafif hafif terleyerek vücudunuzdan fazla yağların ve toksinlerin atıldığını hissedin. Siz egzersize devam ettikçe vücudunuza salgılanan endorfin hormonunun tüm vücudunuza yayıldığını hissederek, gülümseyin. (Gülümseyen yüzünü görmekten hoşlanacaksın) Bedeninizin size minnet ve teşekkürlerini fazla yağlarınızı yakarak ya da toksinleri dışarı atarak sunduğunu hissedin. Arkadaşının ya da aileden birini sana '' çok iyi gidiyorsun, harikasın'' diye seslendiğini duyun. Bunu karşılığında sen ona ne cevap vermek isterdin? Ona cevap veren kendi sesini duy. Egzersizini tamamladıktan sonra duşa gidip, suyun altına girdiğini ve suyla bütünleşerek daha da rahatladığını hisset. Hala spor yapabilecek kadar sağlıklı olduğun için şükret. Bunu başarabilmenin gururuyla gözlerini aç.

Hergün 3 kere beşer dakikalık bu zihin sporunu yaparsanız en fazla 21 gün sonra kendinizi spor yaparken bulacaksınız. Ve uzun zamandır belkide asıl ihtiyacınızın bu olduğunu anlayacaksınız.

Bahanelerinize gelince, bahaneler çürütülmek içindir. Ne bahaneniz varsa isterseniz hemen çürütebilirsiniz. Bazıları için ben size yardımcı olayım.

Spor zor ve yorucu : size uygun olmayan egzersizleri yapıyorsunuz ya da yanlış şekilde yapıyorsunuzdur. Başka bir egzersize yönelin ya da doğru şekilde yapmayı öğrenin.

Spor yapmaya vaktim yok : Günde 30 dakikayı günün geri kalanını daha iyi geçirmek için kullanmak size zaman da kazandırır, sağlıkta. Eve alacağınız bir bisiklette pedal çevirerek televizyon seyretmek size hiç de vakit kaybettirmez. Düzenli egzersiz enerjinizi arttırır ve hayatınızın diğer alanlarını da düzenlemenize yardımcı olur.

Spor için ayıracak param yok : Spor yapmak için klube üye olmanız şart değil. Alacağınız dvd alıp, onları seyrederek yapabilirsiniz. Ya da ayda 30 lira taksitle evinize bir bisiklet alabilirsiniz. Günde 1 lira yapıyor, günde 1 liralık abur-cubur yemezseniz bedavaya gelir :)

Başlıyorum ama arkası gelmiyor : Demekki hiç düzenli egzersiz yapıp faydasın ve zevkini almamışsınız. 21 gün boyunca hergün yapın, 6 ay boyuncada hafta da 4 gün. Aldığınız sonuçlardan sonra bırakamayacaksınız ve spora bağımlı olacaksınız.

Bu kadar sporla ilgili yazdıktan sonra canım egzersiz çekti :)

Bugün, şimdi başlamaya ne dersini? Haydi yetişkinler spora !

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.