SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Affedememenin beden üzerindeki etkisi

Yapılan bilimsel araştırmalarda affetmenin, kişinin fiziksel bedeni üzerinde çok belirgin rahatlamalar sağladığı açıkça gözlemlenmiştir. Birisine veya bir olaya duyduğunuz kızgınlığı, öfkeyi, o kişiyi affetmediğiniz sürece, içinizde kor bir ateş gibi taşırsınız. Sanmayın ki karşı tarafı yakarsınız, sadece kendi kendinizi yakarsınız. Çünkü öfkenin de kızgınlığın da kaynağı sizsinizdir. Kaynak kendi içinde kavrulur durur. Sanmayın ki affettiğinizde karşı tarafı yüceltip, ona hediye verirsiniz. Sadece kendinizi öffekeden arındırır, özgürleştirirsiniz. Karşı tarafın, sizin onu affettiğini bilmesine bile gerek yok, kendi içinizde kendiniz için affetmeniz yeter.

Affedememenin, kızgın olmanın beden üzerindeki fiziksel tepkimeleri ;

Miğde ağrısı, sırt ağrısı, uykusuzluk,

Kortizol hormonu seviyesini arttırarak bağışıklık sistemini zayıflatması, kilo alımını desteklemesi,

Şeker hastalığı, yüksek tansiyon hastalığı.

Pisikolojik baskının artmasıyla, kalp basıncının da artması ve beraberinde pek çok hastalık riskini getirdiği bilimsel olarak deneylerle kanıtlanmıştır.

Artık bütün bilim adamlarından da sık sık duyuyorsunuz, olumsuz düşünce ve duyguların bedenlerimizdeki yansımasının hastalıklar olduğu belirtiliyor. Peki bütün bunları bile bile neden affetmesi bu kadar zor geliyor? Acaba AFFEDİNCE KENDİNİZE HAKSIZLIK YAPTIĞINIZI , KARŞI TARAFA DA JEST Mİ YAPTIĞINIZI DÜŞÜNÜYORUNUZ ?

Hayır tam tersi, asıl haklı olduğunuz halde kendinize zarar vererek haksızlık ediyorsunuz. Başkası için nasıl bir duygu besliyorsanız, nasıl kelimeler telafuz ediyorsanız aynısın kendi içinize de yolluyorsunuz. Duyduğunuz öfke, nefret ya da kızgınlık duygusu sizden çıkıp gitmiyor, aksine içinizde zehirli bir sarmaşık gibi büyüyerek hücrelerinizi ele geçiriyor. Bir çeşit içsel intihar gibi bir şey...

Eğer hala affedemediğiniz kişiler ya da olaylar varsa bugün şöyle bir egzersiz yapmanızı tavsiye ederim. Sakin bir yere gidin ve gözlerinizi kapatın . Kendinize aşağıdaki soruları n cevaplarını zihinsel olarak yaşayın. Zihninizle görün, duyun, hissedin. Eğer affetmiş olsaydınız hayatınız nasıl olurdu ? Ne yapıyor olurdunuz? Kendinizi nasıl hissediyor olurdunuz? Kendinizi o kişiveya olaydan özgürleştirmiş olma duygusu nasıl olurdu ?

Affetmeye hazır olmayabilirisiniz ya da'' istiyorum ama yapamıyorum'' diyebilirsiniz ama en azından kendinize bu egzersizi yapma izni verirseniz, büyük bir adım atmış olursunuz.

İyi egzersizler...

Sevgiyle ve sağlıkla yaşayın...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Günde 10 dakikanızı ayırarak ayda 10 kilo verin!

Hep o halini kurduğunuz ideal bedene kavuşmak için günde sadece 10 dakikanızı ayırmanız yeterli. Hemen deneyin, bir an önce güzelliğinize kavuşun.

Peki siz böyle bir başlık gördüğünüzde ya da duyduğunuz da buna inanıyor musunuz? Gerçekten de mucizevi formullerle uzun yıllar içinde aldığınız o kilolardan bir anda kurtulabileceğinize inanıyor musunuz? Bu yazının başlığını gördüğünüzde neden okumak için tıkladınız? Benim bu iddia ile neler saçmalıyor olduğumu mu merak ettiniz, yoksa gerçekten de işe yarar bir formul olabileceğini mi merak ettiniz?

Hayır böyle bir şey yok , kim nederse desin, sağlıklı olarak hiç bir ilaçta, otta, diyette...de yok. Bunların hepsi reklam kokan sözler. Ancak sağlıksız bir formulle olacak işler bunlar. Hızlı bir şekilde kilo vermeniz bir kandırmacadan başka bir şey değildir. Verseniz bile çok sağlıksızdır. Çok kısa bir sürede fazlasıyla alırsınız . Defalarca denediğiniz bu kandırmaca yöntemlerle bir gün gelir boşu boşuna kendinize '' YAPAMAYACAĞIM'' '' BAŞARISIZIM'' damgasını vurursunuz.

Şunu hiç bir zaman aklınızdan çıkarmayın, zayıflayarak sağlığınıza ve güzelliğinize kavuşamazsınız. Sağlıklı ve güzel olarak zayıflayabilirsiniz. Bu bir süreçtir, yeni bir yaşam tarzıdır ve bunu gerçek anlamda yaşamaya başladığınızda çok keyifli ve eğlencelidir.

Kilolu olmaka kader değildir, kilolu olmak bir alışkanlıktır. Bu güne kadar pek çok kişi uzun yıllardan sonra düşünce ve alışkanlıkların değiştirerek forma girdi. İsterseniz bunu siz de başarabilirsiniz. Yeterki bunu heyecanla isteyin. Sonrada kendiniz üzerinde farkındalık kazanın. Kendinizi inceleyin, içinize dönün hangi açlığınızı yemeklerle doyurmaya çalışıyorsunuz, hangi sabitleşen düşüncelerinizle bedeninizi de şişiriyorsunuz bulun. Sağlıklı beslenme alışkanlıklarını araştırın, yeni tadlar deneyin. Kendinize sağlıklı olma izni verin.

Hızlı ve kolay yöntemlerle kilo vermenin sahte cazibesine kapılmak sizi oyalamaktan başka bir şey yapmaz. Sağlıklı olarak bir yılda 40 kilo verebilirsiniz. Bu süreçte yeni düşünce ve yaşam tarzınız alışkanlık haline geldiği içinde geri dönüşünüz olmaz. Yaşamınızın geri kalan yıllarını düşündüğünüzde, bir yıl hiç de uzun bir süreç değildir. Düşünsenize geçen sene bugün başlamış olsaydınız bugün ideal kilonuzdaydınız. Şimdi başlarsanız da seneye bugün sağlıklı ve ideal kilonuzda olacaksınız. Kendinize sağlıklı ve güzel olma izni verin. Çünkü siz buna değersiniz :)

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Dikkat depresyona çeyrek var!

Bugün çok sayıda insan depresyon, hatta kronik depresyon sıkıntısıyla karşı karşıyadır. Kendinizi gerçekten depresyonun içinde bulduğunuzda, ondan kurtulmak çok zordur. Kendinizi öyle umutsuz hissedersiniz ki, herhangi bir şey yapmak çok zor gelir. Profesyonel destekleri bile rededersiniz.

Ani, şok bir durum geçirerek depresyona girilmesi dışındaki depresyonlar, zaman içinde yavaş yavaş oluşur ve ufak tefek rahatsızlıklarla sinyaller verir. Bu sinyalleri farkederseniz depresyondan önce son çıkış olan '' depresyona çeyrek var ! '' sapağından döner kendinizi toparlarsınız. Bu sinyallerden bazıları; hareketsizlik, vücutta beliren küçük rahatsızlıklar, tatlıya karşı artan ilgi, sabah yataktan isteksiz kalkmak, günün çoğunu mutsuz geçirmek yeni bir şey yapmaya ya da denemeye karşı kapalı olmak, sık sık olumsuz konuşmalar yapmak ... gibi, günlük yaşam kalitesini düşüren durumlardır.

Zihinde sık sık olumsuz düşüncelerin dolaşması, şüphe, suçluluk, bastırılmış öfke, korku gibi duyguların vücuda fazla akması kişiyi mutsuzluğa sürükler. Bu süreci siz başlatırsınız ve siz böyle düşünmeye, böyle hissetmeye devam ettikçe akış otomatiğe bağlanır. Yani kumandayı bilinçaltına teslimedersiniz. Çünkü düzenli olarak tekrarlanan düşünce veya davranış, belli bir zaman sonra alışkanlığa dönüşür. Sizi üzen, size acı veren veya korkutan düşüncelerin alışkanlığa dönüşmesi demek, siz onları çağırmadan da aklınıza gelmeleri demektir. Olumsuz duygu ve düşüncelerin sizi kontrol etmeye başlaması, zihinsel sağlık dengenizi bozar. İstem dışı olarak da birden bire kendinizi olumsuz, mutsuz bir ruh hali içinde bulursunuz.

Herkesin başına kötü olaylar gelmektedir. Herkesin üzüldüğü, kızdığı durumlar vardır. Ancak önemli olan kötü dediğimiz olaydan bir şeyler öğrenebilmek ve içine girdiğimiz olumsuz zihin ve ruh halinden bir an önce çıkabilmektir. Hoşunuza gitmeyen bir durum karşısında bir saat üzülmeyide seçebilirsiniz, bir hafta üzülmeyi de seçebilirsiniz. Bu size kalmıştır.

Belki bazıları için buna inanmak çok zor olabilir ama İsterseniz duygularınızı ve düşüncelerinizi gerçekten de kontrol altına alabilirsiniz. Aksi takdirde olayların, durumların ya da başka kişilerin, sizin duygularınızı kontrol edebilme gücüne sahip olduğuna inanıyorsunuzdur. Buna inanmanız kurban rolünü seçtiğiniz anlamına gelir. İşte ozaman depresyona çeyrek var sapağını kaçırma olasılığınız çok yüksektir. Bir anda kendinizi depresyonu içinde buluverirsiniz hatta çoğu kişi bunun farkında bile varmaz. Maalesef pek çok ergen bu yoldan geçmektedir ve ebeveynler çocukları depresyona girdikten sonra durumu farkederek çareler armaya başlamaktadır. Oysa sinyalleri doğru değerlendirilirse depresyon engellenebilir.

Zihninizi sağlıklı düşünce ve duygularla besleyerek ruhsal sağlığınızı dengelersiniz. Sizi mutsuz eden düşünce ve duyguların aklınızda düzenli olarak, sık sık dolaşmasına izin vermeyin. Özfarkındalık kazanarak kişi ve olayların sizi yönetmesine izin vermeyin. Güç kaynağının sizin içinizde olduğunu bilin. Kendinizi olumsuz şeyler düşünürken yakaladığınızda hemen fiziksel durumunuzu değiştirin. O an neyapıyorsanız bırakın ve başka bir şey yapın. Neşeli bir müzik ya da klasik müzik dinleyin, çocuğunuzun boyalarıyla boyama yapın, duşa girin, ip atlayın, ayakkabılarınızı temizleyin... Genellikle yapmadığınız ya da hiç yapmadığınız bir şeyler yapın. Beyninizi şaşırtın, size iyi gelecektir :)

Unutmayın ki bizi biz yapan alışkanlıklarımızdır. Dolayısıyla kendimizi iyi hissedeceğimiz alışkanlıklar seçmemizde fayda var . Sinyalleri fark edin ve farklı bir şeyler yapın :)

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyein...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

BİLİNÇALTINIZ KİLO VERMEK İSTİYOR MU TEST EDİN

Uzun süredir kilo problemine sahipseniz ve mazeretleri geçip bir türlü zayıflama programına başlayamıyorsanız,

Ya da zayıflama programına başlayor ancak en ufak bir engele takıldığınızda hemen demorilize olup vazgeçiyorsanız bilinçaltınız GERÇEKTEN KİLO VERMEK İSTEMİYOR olabilir.

Hiç düşündünüz mü neden kilo verip, forma girmek istiyorsunuz? Bunu başarmak için GÜÇLÜ sizi MOTİVE eden bir sebebiniz var mı? Mutlaka kilo vermek size pek çok avantaj getirecektir ancak sizi kamçılayan ya da düşündüğünüzde deli gibi heyecanlandıran bir sebebiniz var mı?

Bazılarınız '' Saçma, ben gerçekten de kilo vermek istiyorum, güçlü beni motive eden sebeplerim de var ama olmuyor'' diyebilir. Haklısınız, siz kilo vermek isteyebilirsiniz ama bilinçaltınız vermek istemiyor olabilir. Bu yüzden başlasanız bile hep yoldan geri dönersiniz.

Şimdi'' ben gerçekten kilo vermek istiyorum'' diyenlerin kendilerini doğrulamaları için küçük bir test yapalım. ( lütfen bu egzersizi iş yerinde yapmayın :)

Ayağa kalkın, tek ayağınızın üzernde durun ve '' benim adım .....'' diyerek bağırın. Bunu yaparken, sesinizin tonuna, duruştaki dengenize, sesinizin boğazınızdan mı, göğsünüzden mi geldiğine dikkat edin.

Şimdi tekrar tek ayağınızın üstünde durun ve '' ben gerçekten de zayıflamak istiyorum '' diye bağırın. Denge durumunuzu, sesinizin tonunu, bozınızdan mı, göğsünüzden mi geldiğini tanımlayın. İsminizi bağırırken ki ddurumunuzla kıyaslayın. Aynı bedensel dengede ve titreşimde miydiniz farklı mı?

Net anlayamadıysanız egzersizi bir kaç kez tekrarlayın. İkisi arasında hiç bir fark yoksa kilo verme programına başlamaya hazırsınızdır. Zihninizi diğer adımlarda desteklemelisinizdir. Eğer adınızı bağırarak söylediğiniz zamanki denge ve titreşimi yakalayamadıysanız, bilinçaltınızda da istek yaratmalı ve kendiniz için gerçekten güçlü bir motivasyon kaynağı bulmalısınız.

Hemen bir kağıt kalem alıp neden kilo vermek istiyorsunuz, tüm detaylarıyla tek tek yazın. Acele etmeyin, en az ON sebep yazın ve sonra bunlardan hangisi bugün hayatınızda olmuş olsa sizi en çok heyecanlandırırdı onu tespit edin.

Bu arada, kilo sorununuz var ve bu testi yapmayı aklınızdan bile geçirmediyseniz emin olun ki bilinçaltınızda kuvvetli bir direnç var.

Başarıyı elde etmenin anahtarlarından biri hedefin arzulanır olmasıdır. Gerçekten arzu etmediğiniz, heyecan duymadığınız bir şey için yol almazsınız. Herkesin farklı sebepleri, farklı motivasyonları olabilir. Ancak herkesin ortak bir sebebi de vardır. '' Kendine değer vermek''.Bedenlerimize, sağlığımıza sahip çıkmak kendimize verdiğimiz değeri arttırdığımızın göstergesidir. Sağlıklı ve kaliteli yaşamak herkesin hakkı ve bu hakkı ancak kişi kendine verebilir. Siz bunu hak ediyorsunuz.

Bir sonraki zihnin kilo verme üzerindeki etkileriyle ilgili yazımda buluşmak üzere.

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Yazının devamı...

Gençlik iksiri bulundu

Eskiden masallarda, filmlerde gördüğümüz sihirli gençlik ve güzellik iksirleri neredeyse gerçek olacak. Bu iksirlerden bir bardak içeceğiz: “Hoooop!” Pamuk Prensesteki cadı gibi, bir anda genç ve güzel bir kraliçeye dönüşeceğiz. Ne güzel olurdu değil mi? Hiç kimsenin böyle bir iksire kolay-kolay hayır diyeceğini sanmıyorum. Her halde böyle bir ürün bulunabilseydi, tarihteki en büyük satış rekorlarını kırardı.

Günümüzde, kelime anlamı yaşlılığa karşı aktif tedbir alma olan, anti aging ürünlerine bu kadar çok rağbet varken, piyasaya “iyi-kötü” binlerce ürünün sürülmesi çok normal. Ne de olsa, asırlardan beri herkes genç kalmak ve güzelleşmek istiyor. Anti aging, insanlık tarihinin her döneminde, genç kalmanın sırlarıyla çarelerini oluşturan unsurların, önemli bir araştırma alanı olmuştur. Pek çok farklı yöntemler bulunup-geliştirilerek denenmiştir. Örneğin: M.Ö. 50’li yıllarda, Antik Mısır’ın son Helenistik Kraliçesi Cleopatra, genç kalmak için anlında üçüncü gözünün üstünde, her zaman güçlü bir mıknatıs taşımış, yattığı yatağının altına mıknatıslar döşetmiştir. Günümüzde ise, etkili masajlar, iğne tedavileri, ışın terapileri ve ameliyatlar gibi tıbbı zeminli yöntemlerden faydalanabileceğimiz gibi, ortaya çıkan çeşitli antioksidanlar ve kremler gibi ürünleri de kullanabilmekteyiz. Ne de olsa, nasıl yaşlandığımızdan çok, yaşlanıp- çirkinleşiyor olmamızla ilgileniyoruz. Ya da yaşlanma olgusunu, sadece dışarıdan dış görünüşümüzü koruyarak durdurabileceğimizi düşünüyoruz. Belki de sebeplerle ilgilenmek işimize gelmiyor.

Ne yazık ki, pek çok kişi, iç organları yaşlanmaya devam ederken vücudunun dışındaki kırışıklıkları ve deformasyonları geçici yöntemlerle düzelterek genç gözükmeye çalışıyor. Oysa en başta, vücudumuzun hızla yaşlanmasına sebep olan toksinlerinden uzak durmalı ve korunmalıyız. Kısaca “zehirli madde” anlamına gelen toksin, hem vücudumuzda oluştuğu için, hem de dışarıdan alındığı için açığa çıkabilir. Yediklerimiz, içtiklerimiz ve soluduğumuz hava kadar, yanlış düşünme modellerimizin de vücudumuzu aşırı duyarlı kılan mikroorganizmaların bir takım zehirli maddeler, yani toksinler üretmesine sebep olduğunu bilmeliyiz.

Her çeşit duygu ve düşünce vücudumuzu değişik şekillerde etkiler. Korku, acı, üzüntü, nefret, kıskançlık ve benzeri gibi olumsuz duygu ve düşünceler vücudumuzda asidik reaksiyon oluşturur. Her olumsuzluk anımızda vücudumuza zehir akıtmış oluruz. Buna karşın sevinç, aşk, sevgi, mutluluk, pozitif duygulara eşlik eden düşünme modelleri ise, vücudumuzda doğal ilaç etkisini oluşturur. Pek çok hastalığın esas sebebi, kötümser ve yanlış düşünce kalıplarından kaynaklanır. İnsanların, hem kendileri, hem de başkaları hakkında hissedip-düşündüğü her şey vücutlarında bir reaksiyona sebep olur. Dolayısıyla gençliği ve güzelliği dışarıdan sağlamaya çalışmadan, önce içimize bakımı ile ilgilenip ona yatırım yaparsak her şey çok daha kolaylaşır. Yanlış beslenmeden, soluduğumuz kirli havadan ve kötü duygulara eşlik eden düşüncelerden kaynaklanan, bizi yıpratıp-yaşlandıran toksinlerden kendimizi uzak tutmalıyız. Gençleşme, önce içimizde başlar. Eğer güzel duygulara eşlik eden düşünceleri tazelemeyi birinci çalışma alanımız olarak benimsemezsek, gençlik ve güzellik iksiri bulunsa bile işe yaramaz, çünkü İçimizin geçmişliği dışımızın güzelliğini taşımaz. Mevlana’nın dediği gibi: “Testinin içinde ne varsa, dışına da o sızar.”

Testinizi güzelliklerle doldurmanızı diliyorum.

Sevgiyle kalın...

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Kabız yapan düşünceler

Kabızlık toplumumuzda oldukça yaygın bir sindirim sorunudur. Sürekli kulaktan kulağa tavsiyeler yayılır. Şu otu iç, bu hapı al, şunla bunu karıştır yemeklerden önce iç...vs gibi doğru yanlış pek çok sistem geliştirilmiştir. Yeni bir taktik denediğinizde başta işe yarasa da bir kaç hafta sonra yaramamaya başlar ve yeni bir formül peşinde koşarsınız. Hatta yıllarca kabızlığını sabah akşam konu etmiş insanlar vardır. O kadar rahatsızdır ki durumdan bütün hayatını etkilemeye başlamıştır. Yeme-içme düzeni, gezme düzeni gibi pek çok şey kabızlığa göre ayarlanmaktadır. Bu kişler çok haklıdır, gerçekten de insanın yediklerini sindirememesi ve gereksiz maddeleri dışarı atamaması sıkıntı veren bir durumdur. Ancak bütün gün kabızlıktan konuşmak, kabızlığa odaklanmaktır. Soruna odaklanarak çözüm bulamazsınız, ancak sorunu daha da büyütürsünüz. Çünkü odaklandığınız şeyi beslersiniz.

Değişik bir yol izlemek adına bir de zihindeki, hangi düşünce ve duyguların kabızlık olarak kendini bedende gösterdiğine bakmak ister misiniz? Eğer size uyuyorsa ilaçları, otları denemek yerine bu duygu ve düşünceleri değiştirmeyi denersiniz ve farklı bir sonuç alabilirsiniz.( Ya da hepsini bir arada denersiniz) Yaptığınız şey istediğiniz sonucu vermiyorsa değişik bir şey denemekte fayda vardır.

Yapılan araştırmalarda genelde aşağıdaki düşünce ve duyguların, kendilerini bedende kabızlık olarak gösterdiği tespit edilmiştir;

Kişinin kendisini çok sınırlı görmesi (işte ben bu kadarım, daha fazlası elimden gelmez).

Bir şeyi bırakırsam yerine yenisini koyamam (kişiyi mutsuz ettiği halde işinden, eşinden, eşyasından, parasından... vaz geçememesi)

Eski acıları sürekli zihinde yaşamak, canlandırmak.

Eskiden, geçmişten ayrılamamak.

Kendisine artık zarar veren, ona iyi gelemeyen birisini hayatından çıkarma cesaretini gösterememek.

Yeni bir şey denemekten, hayatına yeni bir şey girmesinden korkmak.

Sizin de zihninizde böyle düşünce ve inançlar olduğunu düşünüyorsanız hemen iş başına geçin. Evinizde yıllardır işe yaramayan birikmiş eşyalar varsa dağıtın, atın. Bitmiş ilişkileri yüreğinizden söküp atın. Size katkısı olmayan ilişkileri sonlandırın. Geçmişle vedalaşın, yeni okyanuslara yelken açın. Yeni bir şeyler deneyin, yüzünüzü geleceğe çevirin. Zihniniz ve yüreğiniz özgürleşirken bedeniniz de özgürleşecektir.

'' KIYIYI GÖZDEN KAYBETMEYE CESARET EDEMEYEN İNSAN, YENİ OKYANUSLAR KEŞFEDEMEZ'' Adre Gide

Zihninizdeki işe yaramayan duygu ve düşüncelerin gitmesine izin verdikçe, hayatınızda işinize yaramayan eşya ve kişilerin gitmelerine izin verdikçe bedeninizde buna uyum sağlayarak ihtiyacı olmayan atıkları daha kolay dışarıya bırakacaktır. Unutmayın ki bir şeyin yenisinin gelmesi için eskisinin giderek yeniye yer açması gerek. İşe yaramayan ne varsa '' GÖNDERİN GİTSİN''.

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Zayıflamak için aklınızı kullanın

Kilo vermek isteyenlerin çoğu, yıllarca hapları, otları, çeşit çeşit diyetleri, korseleri, kremleri...hatta bıçak altına yatmayı bile denemiştir. Bu yöntemlerle kilo verme oranı çok düşüktür. Kiloyu verdikten sonra koruyanların oranı ise çok daha düşüktür.

Yanlış anlaşılmasın ben bu yöntemlerin kilo verdirmeyeceğini söylemiyorum, ancak kişi öncelikle zihninde zayıflamayı başaramamışsa hangi yöntemi denerse denesin zayıflayamaz, zayıflasa da kalıcı olmaz. Kalıcı zayıflamak; yaşam tarzınızı değiştirmek demektir. Zihinde zayıflamak; kendini ince görebilmek (zihin gözüyle) ve bunun olacağına inanmak demektir. Bedene yansıyan olumsuz düşünce ve duyguları değiştirmek demektir.

Hep düşlediğiniz o ideal kilonuza ulaşmak ve bunu bir yaşam tarzı haline getirmek için düşüncelerinizi, inançlarınızı değiştirmelisiniz. Düşüncelerinizi değiştirdiğiniz de bedeniniz de değişecektir. Yapmanız gereken bilinçaltında sizi otamatik olarak yöneten düşüncelerin farkına varmak ve bunları değiştirmektir.

Kendinizi yenilemek için ihtiyacınız olan güç içinizdedir. Neyi başarmak isterseniz isteyin önce onu içselleştirmeniz, zihninizde onunla bütünleşmeniz gerekir.

Kilo konusunda; söylediklerinizi, işkence gibi diyetleri, sevmediğiniz sporları, ilaçları, menapozu, aile genetiğini... bildiğiniz tüm bahaneleri unutun. Sadece neye inanmaya, neyi düşünmeye ihtiyacınız var onu düşünün. Yememeniz gereken pastayı düşünerek, aç kalmayı düşünerek ya da ilaçların size kilo aldırdığına inanarak zayıflayamazsınız.

Kilo vermek için önce kendi üzerinizde farkındalık kazanmalısınız. Kiloyla ilgili, yamekle ilgili düşünceleriniz, alışkanlıklarınız, inançlarınız neler? Zayıflamayla ilgili gizli korkularınız neler? Kendinizi nasıl sabote ediyorsunuz?.. gibi pek çok konu üzerinde farkındalık kazanarak ihtiyacınız olan yeni düşünce ve alışkanlıklarla yer değiştirebilirsiniz. Ancak zihninizi yeniden programlayarak sizi forma sokacak ve formda tutacak yeni bir yaşam tarzını benimseyebilirsiniz.

Yazılarımda sık sık kiloyla ilgili, düşünce ve alışkanlıklarınız üzerinde farkındalık kazanabileceğiniz konulara ve kendi kendinize uygulama yapabileceğiniz NLP tekniklerine yer vereceğim. Tabii ki her zaman söylediğim gibi,'' sadece okuyucu değil aynı zamanda uygulayıcı olursak bilgi işe yarar.''

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Beş yıl sonra ne kadar sağlıklı olacaksınız?

Bireysel ve grup çalışmalarımda, herkesten yapmasını istediğim bir puanlama çalışmasını sizinle paylaşmak istiyorum.

'' Şu an hayatınızın en önemli alanları için puanlama yapmanızı istiyorum. İş, para, sevgili ( eş ), sosyal ortam, fiziksel görünüm ve sağlık alanlarında, kendinize 1 ila 10 arasında puan verin. 1 düşebileceğiniz en kötü seviye, 10 ulaşabileceğiniz en yüksek tatmin seviyeniz.''

Siz de hemen okumaya ara verip, kendiniz için puanlama yapabilirsiniz. Burada yapacağınız değerlendirme size, şuan içinde bulunduğunuz yaşamın kalitesini gösterecektir.

İŞ-KARİYER ( şu an yaptığınız işin tatmin seviyesi)

PARA

SOSYAL ÇEVRE

FİZİKSEL GÖRÜNÜM

SEVGİLİ ( EŞ )

SAĞLIK DIURUMUNUZ

İkinci adım ise, onlardan aynı değerlendirmeyi beş yıl sonrası için yapmalarını istememdir. Örneğin iş alanında bugünkü seviyenize 5 puan verdiyseniz, beş yıl sonra kaç puanda olursunuz? Lütfen '' nereden bileyim beş yıl sonrasını '' gibi bir cevapla geleceğinizi belirsizlik içinde bırakmayın. Siz geleceğiniz için planlar yapmazsanız, gelecekte başkalarının planlarına dahil olumak zorunda kalırsınız.

Eğer birinci egzersizi yaptıysanız, şimdi sizde aynı alanlarda beş yıl sonrası için bir puanlama yapın. İçinizdeki cevaplara daha rahat ulaşabilmek için gözlerinizi kapatıp bir kaç derin nefes alarak rahatlayın ve zihninizde 2016 yılının sonlarına gidin. Evet şimdi 2016 yılında maddi durumunuz, eş durumunuz( sevgili),sosyal durumunuz, fiziksel görünümünüz ve sağlık durumunuz ne durumda olur? Her bir durumunuza kaç puan verirsiniz?

Ben bu çalışmayı yaptırdığım zamanlarda, beş yıl sonrasının puanlarının, çoğunlukla şimdiki zaman puanlamasından daha yüksek olduğunu görüyorum. Bu çok normal, zaten olması gereken de bu. Ancak tek bir alan genellikle düşüşte oluyor. Hangisi dersiniz? Tabiiki '' SAĞLIK''.

Neden beş yıl sonraki sağlık seviyelerine, bugünden daha düşük puan verdiklerini sorduğumda da aldığım cevap genelde aynı oluyor. '' Beş yıl daha yaşlanıyoruz, bugün ...... hastalıklarım var, ......ağrılarım var, beş yıl sonra daha artış olur'' cevaplarını alıyorum.

Bunun söyleyen insanlar beş yıl sonra kendilerini haklı da çıkaracaklardır. Bugüne göre daha çok sağlık problemine sahip olacaklardır. Çünkü yaşlanmanın daha fazla ağrı ve hastalık getirdiğine inanmaktadırlar. Çünkü bugünkü ağrı ve hasatlıklarıyla beraber yaşamayı kabul etmişlerdir, iyileşme ümitlerini yitirmişlerdir. Yaş ilerledikçe sağlık kalitesinin düşeceğine inanmışlardır. Yaşanmışlığı yorgunluk, yıpranma olarak algılamaktadırlar. Ve bütün bu düşünceler beş yıl sonra sizi daha sağlıksız yapmaya yeter.

Siz de böyle düşünüyorsanız, hergün etrafınızda bu düşüncenizi destekleyecek hastalıklı yaşlılar görürsünüz, hergün biraz daha bir yerleriniz ağrır. Oysa diğer tarafta sağlıklı yaşlanan insanlar da vardır. Mesela benim babam, şu an 68 yaşında ama 55 yaşındaki halinden daha sağlıklı. Ben de kendimi beş yıl öncesinden daha sağlıklı hissediyorum. Bugün 80 yaşında hala ameliyatlara giren doktorlar var, 67 yaşında dağcılık sporuna başlayıp, tırmanabilenler var. Eğer sağlıklı yaşlananları merak ederseniz, algınız onlara kayar ve etrafınızda ne kadar çok olduklarını farkedersiniz. Ve yavaş yavaş sağlıklı da yaşlanılabilineceğine inanmaya başlarsınız.

Yaşlanan ama hala sağlıklı olan kişilerin farkı, insan üstü varlıklar olması değil, farklı zihinsel yapıya sahip olmalarıdır. Zihinlerinde farklı düşünce ve inançlara sahip olmalarıdır. Dolayısıyle farklı duygu ve davranışlar içinde bulunurlar ve farklı sonuçlar alırlar.

Evet, eğer bugün bir ağrınız, rahatsızlığınız varsa, beş yıl sonra hatta bir yıl sonra onunla vedalaştığınızın hayalini canlandırmak ve sağlığınıza ilerisi için şimdiden daha yüksek bir puan vermek size daha çok şey kazandıracaktır.

Unutmayın biz ne düşünürsek, neye inanırsak onu yaşıyoruz.

Sağlıkla ve sevgiyle ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.