SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

İlişki kurmakta zorlanıyor musunuz?

Başkalarıyla iyi ilişki kurmanın ilk kuralı, kişinin kendisiyle iyi bir ilişki içinde olmasıdır. Kendinizle ne kadar barışıksanız, başkalarıyla da o kadar iyi ilişkiler kurarsınız.

Kendinizle olan bedensel- zihinsel ve duygusal ilişkinizi iyileştirmenin yolu, beğenmediğiniz yanlarınızdan kurtulmak değil, onları kabul edip, daha iyi hale dönüştürmektir. Kendinizle iyi ilişki içinde olduğunuzun kanıtı da, sizin ne kadar tutarlı davrandığınız ve kendinize karşı ne kadar saygı duyduğumuzdur.

Düşünce tarzınız ve yaptıklarınız, ilişki şeklinizi belirler. İyi bir ilişki kurmanın ikinci yolu, diğer kişiyle uyum içinde olmak, karşılıklı etkileşime açık olmaktır. Etkileşime açık insanlar karşısındakine de saygı duyarlar. Uyum içinde olmak diğer tarafın fikirlerini kabul etmek değildir, onun yerine de, onun koşullarında olarak onu anlamaktır. Bu da size bir şey kaybettirmez, sadece daha iyi ilişki kurmanızı sağlar. Çünkü böylelikle karşınızdaki insanın kim olduğunu ve ne hissettiklerini anlarsınız. Dünyaya onların gözüyle bakarak empati yaparsınız. Siz bunu yaptığınızda karşınızdaki birey rahatlar ve size karşı o da uyumlu olmaya başlar.

İyi ilişki kurmanın diğer bir yoluda karşılıklı olarak güven ortamının oluşmasıdır. Güven soyut bir kavramdır. Güven olmadan birlikte yaşamak, yol gitmek çok zordur. Güven, karşınızdakine sunduğunuz bir hediye gibidir. Birisinin güçlü olduğuna , güçlü olacağına inandığımız zaman güvenirsiniz. Güvenilmek herkesin hoşuna gider. Ancak size güvenilmesi için, öncelikle sizin kendinize güveniyor olmanız çok önemlidir. İyi kurulmuş ilşkilerde tek taraflı güven yeterli olmaz.

Uyum çok kısa zamanda sağlanabilirken güven daha uzun süreçte sağlanır. Tabii güven sınırı ki, bu kişiden kişiye değişiklik gösterir. Eğer güven kriteriniz çok düşükse hemen güvenebilirsiniz, karşı tarafınki yüksekse ondan aynı kolay güveni göremezsiniz. Güven eşiği çok düşük olanlar çok sık hayal kırıklığına uğrayabilirler, çok yüksek olanlarsa güvenilir ilişki kurma zorluğu çekerler.

Karşılıklı güvene dayalı bir ilişki, olabilecek en tatmin edici ilişkilerden biridir. Kişisel ilişkiler kurarken yapacağınız en zor seçimlerden biri kime güveneceğinizdir. Kendinize olan güveniniz ne kadar yüksekse ( sır tutma, sözü yerine getirme, karşı tarafa duyulan saygı...) kendinize de genelde o yapıda insanları çekeceksinizdir. Sonuçta dünyanızda olmasını istediğiniz diğer oluşumlar gibi, iyi ilişkiler kurma isteğinizi de gerçekleştirecek olan şey, öncelikle kendi üzerinizde çalışmanızdır. Kendinizle daha iyi ilişki kurduğunuzda tüm dünyayla olan ilişkiniz güzelleşecektir.

Sevgiyle ilerleyin, önce kendinize iyi davranın :)

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Sorununuzu çözmek istiyorsanız sorunu düşünmeyin

Eğer düşünecek hedefleriniz yoksa problemlerinizi düşünüyorsunuz demektir. Problemi düşünmek, neyin yanlış olduğu üzerine odaklanmaktır. Toplum olarak böyle büyütüldük, böyle eğitildik. Düşünce sistemimiz '' yanlış olan ne?'', '' nerede yanlış yaptım yine?'', ''neden bu başıma geliyor?'',''kimin suçu?'',''neden hala çözemedim?'' gibi sorular sorarak, problem labirentinde çok çabuk kaybolmamızı sağlayan ve yeni problemler doğuran bir şekilde çalışmaktadır. Böylelikle var olan problem üzerine, istenmeyen durum üzerine daha fazla burnunuzu sokar, kendinizi daha kötü hisseder ve görüş açınızı iyice daraltırsınız.

Bir problemi çözmenin en iyi yolu, var olan problem düzlemindeki arzu edilen duruma, hedefe odaklanmaktır. ( Tabii ki eğer konuyla ilgili bir hedefiniz varsa). Örneğin sürekli kilo alıyorsanız ve kilo vermek, sağlıklı olmak gibi bir hedefiniz yoksa veya iş yerinde üstünüzle sürekli problem yaşıyorsanız ve terfi etmek, kariyer yapmak gibi bir hedefiniz yoksa düşünce şekliniz sizi problemin içinde kaybolmaya, onun bir parçası olmaya sürükleyecektir. Eğer hedefiniz varsa düşünce şeklinizi değiştirerek yani geleneksel düşünce sisteminde çıkarak problemi çok kolay çözebilirsiniz. Arzulanan bir hedefi olan insanlar, kendilerini sorunun dibine değil sorunun ötesine taşıyacak sorulardan yaralanarak kolayca ileri adımlar atabililer.

Nedir bu sorular? Bunun için önce net olarak problem yerine neye sahip olmak istediğinizi ni belirlemelisiniz. Bir problemin neden başınıza geldiğini düşünmek de bir yöntemdir. Ancak bunu düşünürken kendinizi daha da kötü hissedersiniz ve cevabı bulduğunuzda ya ''keşke yapmasaydım'' lara takılırsınız ya da kendinizi neden bunu yaptığınızı haklı çıkaracak mazeretlerin içinde dolaşırken bulursunuz. Yani çok kolayca problemin üstesinden gelme amacınızın dışına çıkarsınız. Oysa '' ne yapsaydım istediğim duruma erişirdim ?'' , '' ne olsaydı istediğim sonucu elde ederdim?'', '' neyi farklı yaparsam hedefime yaklaşırım?'', '' bu problemin yerine neye sahip olmak isterdim?'' gibi hedefe, arzu edilen duruma yönelik sorular sormak sizi hem problemin dışına taşır hem de kendinizi daha iyi hissettirir.

Böyle bir düşünce sistemiyle çalışmak için öncelikle ne istediğinizi ( her konuda) çok iyi bilmelisiniz. Ne istediğinizi bilmediğiniz zaman, etrafınızda sizi kendi hedeflerine ulaşmak için çalıştırmaktan memnun olacak bir çok insan olacaktır. Ayrıca kendi gözünüzü odaklayacak bir hedefiniz olmadığı için olağan problemlerinize daha çok odaklanarak kendi başınıza da bir problem oluşturacaksınız.

Bugüne kadar hedefler belirleyerek çalışmamış olabilirsiniz ama bunu siz istediğiniz zaman başlatabilirsiz. Belki de bugün başlamak için iyi bir gündür. Şimdi size en yakın bir kaç probleminize bakın ve onların yerine neye sahip olmak isterdiniz, onların karşısında duran arzulanan durumlar nelerdir sorularını cevaplayın. Sonra da arzulanan durumlarınızı birer hedefe dönüştürün, böylelikle bakış açınız da değişecektir. Eminim bunu yaparken bile kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz :) ...

Gününüz güzel geçsin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

''SİZ KİMLERDESİNİZ'' TESTİ

1) Akşam olup eve geldiğinizde bugün de bitti, hiç bir şey yapamadan yine geçti gitti diyenlerden mi?

Yoksa güzel bir gündü deyip, hala yatmadan önce size kalan 1-2 saatin daha tadını çıkarmaya çalışırken yarın içinde heyecan duyanlardan mısınız?

2) Beğenmediğiniz alışkanlıklarınızdan şikayat edip bir yandan da onlardan ayrılmamak için, durmadan mazeret üretenlerden misiniz?

Yoksa her yaşta değişebilirim, eskisinin yerine yenisini koyabilirim deyip, değişim için çaba harcayanlardan mısınız?

3) Mutsuzluk benim kaderim, bak yine başıma korktuğum geldi diyenlerden misiniz?

Yoksa aldığım sonuçlar yaptıklarımın bedeli, daha iyi şeyler yapıp daha güzel sonuçlaralbilirim diyenlerden misiniz?

4) Morali bozulunca, yıkılıp,kıvranıp modumda değilim diyenlerden misiniz?

Yoksa olaylara esir olmayan ,havasını değiştirmek için hemen çaba harcayanlardan mısınız?

5) Her gün aldığı kilolardan yakınan,gitsinler diye de hiç bir şey yapmayan ya da her gün kabızlığından (hastalığından) konuşanlardan mısınız?

Yoksa fit olmaktan, sağlıklı olmaktan hoşlanan, bunun içinde sağlıklı yaşam alışkanlıklarını geliştirenlerden misiniz?

6) Başaramadıklarıyla zihnini yoran,kendini bir kurban gibi gören, hayatın size karşı olduğuna inanarak aslında kendini çok önemseyenlerden misiniz?

Yoksa en küçük başarıdan bile zevk alan, hayata bir tat daha katmaya çalışanlardan mısınız?

7) Cenneti varılacak bir yer gibi görüp, yolu durmadan uzatan ve erteleyenlerden misiniz?

Yoksa içindeki Cenneti yaşayanlardan mısınız?

EVET SİZ KİMLERDENSİNİZ ?

Kendini bilmeden gidenlerden misiniz?

Yoksa kendini bulupta arkasında bir iz bırakanlardan mısınız ? Hatırlayın ! Her zaman seçiminizi değiştirebilirsiniz. Şimdi kim olmayı seçiyorsunuz?

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Zihinsel arınmayla rahatlayın

NLP duygularımız, duyularımız, konuşmalarımız (dil), ve davranışlarımız arasındaki bağlantıyı keşfetmemizi sağlayan bilgilerden ve bu bağlantıları değiştirebilmemizi sağlayan tekniklerden oluşur. Kişi eğer isterse kendi kararıyla duygularını, düşüncelerini, inanançlarını ve davranışlarını değiştirebilir. Nlp teknikleri de bu değişimi hızlı bir şekilde sağlar.

Sahip olduğumuz korkular, endişeler, her türlü içinde bulunduğumuz duygusal durumlar zaman içinde öğrendiğimiz tepkiler ve alışkanlıklardır. Eğer bizi rahatsız ederek yaşam kalitemizi düşürüyorlarsa bunları tersine çevirebilir ya da rahatsız etmeyecek seviyeye düşürebiliriz.

Farkında olarak ya da olmayarak, doğduğumuz günden beri hep öğrendik. Ailemizden, öğretmenlerimizden, deneyimlerimizden, arkadaşlarımızdan...öğrendiklerimiz bizi biz yapan değerlerimiz, tepkilerimiz, alışkanlıklarımız, korkularımız, inançlarımız oldular.

Öğrendiklerimizin bazıları bizi sınırlar, engeller, güçsüzleştirir, mutsuz eder. İşte bu tip işe yaramayan düşünce ve davranışlarla bir ömür boyu bereaber olmak zorunda değiliz.

Değişim bu kadar da kolay değil, kırk yıllık bir alışkanlık kolay kolay değişmez, '' can çıkmadan huy çıkmaz '' diyerek kendinizi sınırlı, dar bir kalıp içinde yaşamaya mahkum da edebilirsiniz. Ki bu da bir inanançtır, eğer buna inanıyorsanız o da doğrudur. Hatırlayınız ki, inandığınız her şey sizin gerçeğinizdir ve hayatta size onu verir. İnandıklarımız bir yerde isteklerimizdir :)

Ya da '' Onlar değiştiyse, onlar başardıysa ben de yapabilirim '' deyip kendinizi istemediğiniz, işinize yaramayan düşüncelerden, inançlardan ve duygulardan arındırarak zihin programınızı yenileyebilirsiniz. İçinizdeki gücü keşfederek yaşam kalitenizi arttrır, hayatın eğlenceli yüzünü keşfedersiniz.

Uçağa binmekten ya da arba kullanmaktan korkuyorsanız bir ömür boyu bu zevklerden ya da bu lükslerden mahrum kalmak zorunda değilsiniz...

Her anlaşılmadığınızı düşündüğünüzde ya da strese girdiğinizde hasta olmak zorunda değilsiniz...

Terkedilme ya da aldatılma korkusu yüzünden hayatınızı yalnız geçirmek zorunda değilsiniz...

Bugüne kadar başınıza kötü şeyler geldi diye bundan sonrada geleceğine inanmak zorunda değilsiniz...

Bugüne kadar güzel bir beraberlik yaşayamadınız diye bu sayfayı kapatmak zorunda değilsiniz...

Kendinizi sinirli, öfkeli, tembel vs. diye mimleyip bir ömür boyu öyle olmak zorunda değilsiniz...

Yeterki değişmek isteyin'' DEĞİŞİM SİZSİNİZ'' . Her şey bir seçimle başlar ve seçimlerimizle devam eder. Eskisi gibi olmayı mı seçiyorsunuz yoksa zihinsel arınmayı seçerek yeni bir yaşam tarzına '' MERHABA'' demeyi mi ?

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Beyninize doğru soruyu sorabiliyor musunuz?

İleriye giden insanlarla hep yerinde sayan insanların arasındaki en büyük farklardan birisi kendi kendileriyle beyin fırtınası yaparlarken kendilerine sordukları soruların farklı olmasıdır. Derinden ve sık sık kendimize sorduğumuz sorular istek niteliğindedirler. Sorunun şekli bizi ileriyede götürebilir dibede çekebilir. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim gibi kafamızın içinde dünyanın en gelişmiş bilgisayarından bile çok üstün bir zihin bilgisayarımız var. Nasıl internette araştırma yaparken bir şeyi tam net belirtmemişsek, bize sürekli olarak '' bunu mu demek istediniz'' diye soruya soruyla bir cevap gelir ve altında da konuyla ilgili onlarca bilgi beliriverirse beynimizde aynı şeyi yapar.

Kendimize bir soru sormadan önce alacağımız cevaplarla nereye gitmek istediğimizi unutmamalıyız. Soruyu doğru sorduğumuzdan da emin olmalıyız. Örneğin '' bu neden hep benim başıma geliyor'' sorusunu sorarken ki niyetiniz nedir? buradan alacağınız cevap sizi nereye götürür? böyle bir sorudan sonra cevabı düşünürken kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Aynı soruyu daha değişik bir şekilde sorsak, mesela şöyle'' ne olsa bu bir daha benim başıma gelmez?'' ya da '' bu durum bana ne öğretmek istiyor? '' böyle sorulardan alacağınız cevaplar sizi nereye götürür? size neler hissettirir? Tabiki ilk soruş şekli bizi güçsüzleştirip yerimizde oyalarken, ikinci şekilde sormak bizi güçlendirip ileriye götürür.

Güzel cevaplar bizi güzel sonuçlara götürür, ama bunun içinde önce kendimize güzel sorular sorabilmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz. '' Ben neden başarılı olamıyorum?'' sorusunu sorduğumuzda kendi kendimize başarısızlığımızı onaylamış ve bunun içinde beynimize kanıt bulması için komut vermiş oluruz. Peki alacağımız cevap işimize yarar mı? tabiki yaramaz aksine bizi daha da dibe çeker. Oysa aynı soruyu şöyle sorsak '' başarılı olmam için daha ne yapmam gerek? '' ya da '' başka hangi yolu deneyebilirim ? '' işte şimdi güzel bir cevap alabiliriz.

Haydi şimdi kendinize güzel bir soru sorun, güzel bir cevap alın ve güzel bir gün yaşayın.

Sevgiyle ve güzelliklerle ilerleyin...

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Zorunluluklardan kurtulun, mutlu olun!

Çocuğuma bakmak zorundayım, işe gitmek zorundayım, annemle yaşamak zorundayım, sınavı kazanmak zorundayım, kocama katlanmak zorundayım, yemek yapmak zorundayım, para kazanmak zorundayım.... Zorundalık listeleri böyle uzar gider. Bir şeyleri yapmak zorunda olduğumuzu bilmek sizi mutsuz eder. Çünkü bilinçaltı zorunluluğu sevmez, siz zorunda olduğunuzu ortaya koydukça bilinçaltı iter. İçimizde acılı bir mücadele başlar. Zorunlu olmaya yüklediğimiz olumsuz enerjiyle, zorunluluklar daha da artar, hiç bitmez.

Zorunluluk sizi zamanla kurban psikolojisine sokarak, kendinizi hayata karşı tamamen edilgen hissetmenize sebep olur. Bu da size mutsuzluk, Mutsuzluk ve daha çok MUTSUZLUK getirir. Peki nasıl kurtulacaksınız bu zorunluluklardan ? Tabiiki yeni bir bakış açısıyla onları dönüştürerek. Aslında pek çok zorunluluğun bir SEÇİM olduğunu fark ederek.

Örnek 1) '' eşime katlanmak zorundayım''

Neden?

Katlanmasan ne olur?

Cevap : Çocuklarım var, maddi imkanım yok, iş tecrübem yok, ailem kızar,dul derler......

Bu mazeretlere sahip olup eşinden ayrılan hiç yok mu?

Şimdi tekrar sormak istiyorum '' gerçekten eşinize katlanmak zorunda mısınız'' yoksa, ''yeni ve bilmediğiniz bir hayata yelken açmaktansa, olduğunuz yerde kalmayı mı tercih ediyorsunuz?''

Burada dürüstçe kendinizle yüzleşerek vereceğiniz cevap çok önemli. Bunu farketmenizin iki faydası var. Birincisi zorunda olmadığınızı anlayıp '' ben burada kalmayı tercih ediyorum'' deyip bakış açınızı değiştirip olaya fazla takılmazsınız. Bu seçimde daha mutlu nasıl olurum diye düşünmeye başlarsınız. İkincisi ise seçiminizi değiştirme şansınızın olduğunu farkederek sızlanmayı bırakıp harekete geçersiniz.

Örnek 2) Çocuğuma bakmak zorundayım.....

Çocuğunuza bakmak nasıl bir zorunluluk?

Çocuğunuza bakmazsanız ne yapacaksınız?

Buradaki tercih ne?

Çalışamak mı? özgür olmak mı? ......

Çocuğu olupta çalışan anneler yok mu? çocuğu olupta sosyal hayatını devam ettiren kadınlar yok mu?

Cevap : Ama ben çocuğum iyi yetişsin istiyorum, bırakacak kimsem yok........vs

O zaman burada da bir seçim yapıyorsunuz. Ortada bir zorunluluk yok. Seçiminize sadık kalıp, yaptığınız akıllıca seçimden dolayı mutlu olabilirsiniz. Ya da diğer şartları zorlayıp, diğer seçimi yapabilirsiniz.

Zorunluluklarımızın aslında birer seçim olduğunu ve onları istersek bir şekilde değiştirebileceğimizi farketmek yaşam kalitemizi arttırır.

Bir de küçük zorunluluklar vardır, gün içinde bizi yora. Mesela ''anneme gitmek zorundayım'' der ve istemeye istemeye gidersiniz. Neden zorundasınızdır ? Çünkü gitmezseniz anneniz mutsuz olacak ve size gelmediniz diye sitem edecektir. Ve siz bunu duymaktansa gitmeyi tercih edersiniz. Diğer tercihinizden daha iyi olanını seçmişsinizdir yine.

Diğer bir adımda, üçüncü bir seçenek yaratabileceğinizi düşünmektir. Sizi daha mutlu edecek ara bir durum bulabilirsiniz, yaratıcı ve geniş düşünmekte fayda vardır.

Bu arada zorunlulukla, sorumluluğu da karıştırmamak gerekir :)

Gerçekten zorunda olmak nedir biliyor musunuz? Görme engelli olmak, işitme engelli olmak, ortapedik engelli olmak...tır. Hayatlarını bu engelle deneyimlemek zorundadırlar. Seçme şansları yoktur. Bu zorunluluklarıyla uyum sağlayarak yaşamak zorundadırlar. Ve buna rağmen çok üstün başarılar elde edip, mutlu olurlar, hayattan zevk alırlar. Kendilerine yeni seçenekler üretirler. Sızlanmaktansa ilerlemeyi, gelişmeyi tercih ederler. Ne zaman kendini aşmış , hayat başarısını elde etmiş, başkalarınada katkıda bulunmuş bir engelli görsem, aslında ne kadar da az başardığımı fark ederim . Beni motive ediyorlar, daha çok şey başarmak, daha çok yardım etmek, daha çok katkı sağlamak için bir kez daha harekete geçiyorum. Onlara teşekkür ediyorum :) Onlar benim yaşam koçlarım :)

Evet şimdi tekrar soruyorum; Yapmak, katlanmak ZORUNDA MISINIZ yoksa SEÇİM Mİ YAPIYORSUNUZ ? Seçim yaptığınızı farkettiğinizde kendinizi daha iyi hissedeceksiniz, ya da yeni bir seçenek yaratacaksınız.

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

21 dakikada yiyerek zayıflayın

Miğdemizin büyüklüğü bir avuç içi kadardır.( Eğer biz onu büyütmediysek). İhtiyacaınız olan bir avuç yemeği kaç dakikada tüketiyorsunuz? Üç- beş dakika mı? Peki hiç 21 dakikada bitirmeyi denediniz mi? Eğer denemediyseniz bugünün egzersizi olarak bunu deneyebilirsiniz.

Normal açlık derecesinde olduğunuz bir an, bir avuç sağlıklı bir gıdayı küçük bir tabağa koyun. Küçük bir çatal alın ve aynanın karşısına geçip oturun. Saatinizi ayarlayın ve yemeye başlayın. Her lokmaya önce bakın, sonra koklayın, sonrada bu lokmayı yiyebilecek ve tadına varabilecek olduğunuz için teşekkür edin. Lokmayı ağzınıza koyun ve yavaş yavaş çiğneyin, tadına varın. Bu işlemi her lokmada tekrarlayın ve 21 dakikada tabağınızdaki yemeği bitrin.

Hızlı yemek yemek vücutta kıtlık bilinci yaratır, daha fazla yemek ve yediğini yağ olarak depolamak ister. Oysa yavaş yavaş, sık sık sağlıklı doğal gıdalar yemek bedeni rahatlatır. Her zaman işe yarar besinler geliyor bilinciyle yediklerini stoklama gereği duymaz. Tokluk sinyali beyne yaklaşık 20 dakikada ulaşır. Hızlı yerseniz doyma sinyali gelene kadar boşuboşuna daha fazla yeme gereği duyar miğdenizi gereksiz yere şişirirsiniz.

Yavaş yemek için hafif bif bir müzikten destek alabilirsiniz. Müziğin ritmi ve yumuşaklığı yavaş çiğneyişler yapmanızı destekler. Ayna karşısında kendinizi, yeme şekliniz incelemekte size vakit kazandıracaktır. 21 gün boyunca her öğününüzü bu şekilde yaparsanız yeme alışkanlığınız değişmeye başlayacak ve ilk yaptığınız zamanki kadar zorlanmayacaksınız.

Bu güne kadar bebekliğinizden bu yana o kadar çok şey öğrendiniz ki, bunu da öğrenebilirsiniz. Bu yavaş yeme egzersizinizi biraz sonraki öğününüzde yapmaya başlayabilirsiniz. Şu an tek yapmanız gereken bu öğünde hangi sağlıklı yemeği seçeceğinize karar vermek...

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.