SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Söyleyeceklerime "kulak" verin

Kepçe Kulak Yüz Ahengini Etkiliyor

Kulaklar, tıpkı burun, çene ve yüzdeki diğer bölgeler gibi yüz ahengini etkiler. Kulaklarınızda var olması gereken kulak kıkırdaklarınız normalden daha büyük ve derinse kepçe kulak problemi yaşayan kişilerden birisiniz demektir. Bu şekil bozukluğu ise görünüşünüzü olumsuz yönde etkiler.

Kişideki kepçe kulak problemi doğuştan var olan bir problem, genetik bir sorundur. Ebeveynlerden birinde veya ikisinde de kepçe kulak durumu varsa, çocukta kepçe kulak sorununun görülme ihtimali yükseliyor.

Çocuklarda Ruhsal Travma Yaratabilir!

Kepçe kulak problemini yaşayan kişi eğer bir yetişkinse, sosyal hayatı negatif yönde etkilenirken, bunu yaşayan kişinin çocuk olması daha büyük psikolojik problemleri de beraberinde getirebilir.

Gerçekleştirilen araştırmalar bizlere, çocukluk döneminde kepçe kulak sorunuyla boğuşan çocukların, çevresindeki arkadaşları tarafından alay konusu olması nedeniyle, sosyallikten kaçınma, okuldan uzaklaşma, özsaygı ve özgüven kaybı hatta ilerleyen aşamalarda depresyona girme gibi ruhsal travmalar yaşayabildiğini söylüyor.

Saç Onlar İçin Kamufle Aracı…

Kepçe kulak sorunu yaşayan erişkinler ise, kulaklarını saklama ihtiyacı duyuyor. Eğer bu bir kadınsa, kulaklarının kepçe şeklini kapamak için saçlarını kullanıyor. Bu kadınlar topuz, at kuyruğu gibi kulaklarını açıkta bırakacak modellerden kaçınarak, saçlarını sürekli salarak kullanma ya da kulakları saçın altında bırakarak arkadan tutturma modellerini tercih ediyor.

Erkeklerin büyük bir kısmı ise, kısa saç kullanmak istedikleri halde, kulak şekli nedeniyle saçlarını uzatarak kulaklarını gizliyor.

Çocuklarınıza Kulak Verin!

Her ebeveyn için kendi çocukları, dünyanın en güzel çocuklarıdır.

Evet, bu doğru!

Fakat bu konuda çocuklarınızı gözlemleyin, onların düşüncelerine önem verin. Sizler için onlar her haliyle sevimli ve güzel olsa da, bir de onları onların gözünden değerlendirin. Sizin hiç önemsemediğiniz kepçe kulak şekli, çocuklarınızın hayatını kabusa çeviriyor, onları okuldan, sosyallikten soğutuyor olabilir!

Dolayısıyla, çocuklarınızda kepçe kulak problemi olduğunu görüyorsanız, onları karşınıza alarak detaylıca konuşun. Estetik görünüm açısından, kulak şekillerinden rahatsız olup olmadıklarını sorun. Aynaya bakınca yüzünden, kafasından ya da başka bir bölgesinden mutsuzluk duymak sadece yetişkinlere özgü bir durum değildir.

Ameliyat Eskiye Nazaran Çok Daha Konforlu…

Kendiniz, eşiniz, çocuğunuz ya da herhangi bir yakınınız fark etmez… Ortada bir kepçe kulak sorunu varsa bunun tedavi edilebilir bir problem olduğunu kabullenmelisiniz

Artık kepçe kulak şeklini ortadan kaldırma yöntemleri eskiye nazaran çok daha kolay.

Bu işlem maksimum 1 saat kadar sürüyor. İşlem sonrasında morluk, şişlik gibi semptomlar minimumda yaşanabiliyor. Nekahat dönemi ise tahmin ettiğinizden çok daha kısa sürüyor. İyileşme döneminde hastaların kulak ya da kulakları pamuktan yapılan bir yatak gibi sargı içerisinde 3 gün kadar kapalı kalıyor. 3 günün sonunda bu yumuşak sargı alınıyor ve kulakta 7 gün boyunca yalnızca uyurken iyileşme için özel elastik bandaj kullanılıyor.

Yaz Tatilini Değerlendirin, Vakit Kaybetmeyin

Eğer kepçe kulak ameliyatını olacak kişi siz yetişkinler veya çocuklarınız ise zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmalısınız.

Çünkü bu ameliyatı çocukluk döneminde yani kulaktaki kıkırdak dokuları henüz sertleşmeden olmak, kulağa yerleştirilen dikişlerin gerilmesini önleyerek, kulağın eski şeklini almasını engellemiş oluyor. Ayrıca eğitim dönemi tatile girmişken çocukların bu operasyonu geçirmeleri pansumana uyum sağlamalarını da kolaylaştıracaktır.

Hepinize sağlık ve güzellik dolu günler diliyorum.

Yazının devamı...

Burun ameliyatları ve sigara kullanımı

Herkese Merhabalar,

Kaleme aldığım yeni yazımın konusu; "Burun Ameliyatlarında Sigara Kullanımının Etkisi"

Eminim ki, bu yazıda konu ile ilgili daha önce duymadığınız birçok gerçekle karşılaşacaksınız...

Sigara Kullanımı Burun Ameliyatları İçin Dezavantaj

Sigara dünyada en fazla kullanılan tütün mamullerinin başında geliyor. Dumanında ise 7000’den daha fazla kimyasal bulunuyor. Bu zararlı bileşenler sigara dumanıyla direkt olarak vücuda alınıyor. İçerisinde zehirli maddeler barındıran sigaranın elbette genel sağlığa zararı var.

Dolayısıyla sağlığa zararı olan sigara, her ameliyatta olduğu gibi, burun ameliyatlarında da, hasta açısından ortaya bazı dezavantajlar çıkarıyor. Biz hekimler, sigara kullanımını tabii ki hiçbir zaman tasvip etmiyoruz.

Bırakamıyorsanız, Sınır Getirin!

Sigara kullanımı mümkünse tamamen terk edilmesi gereken bir alışkanlıktır. Fakat diyelim ki sigara kullanmaya devam ediyorsunuz. Bu durumda ameliyat tarihinden haftalar hatta mümkünse aylar öncesinden sigarayı hiç içmemeye, bunu yapamıyorsanız sınırlandırmaya çalışın.

Bizler ameliyatlarımızı planlarken, hastanın her özelliğini, sağlık durumunu detaylı olarak değerlendiririz. Bu noktada sigara kullanan ve kullanmayan hastalara, mevcut duruma uygun olan ayrı açıklamaları yaparız.

Çünkü ameliyat sırasında anestezi uygulaması ile, hastamızın tamamen uyuması gerekir. Anestezi ise, doğal solunumun tamamen durdurulduğu ve hastaya cihaz desteği ile solunumun gerçekleştirildiği bir uygulamadır. Yani bu esnada akciğerlerin doğal işleyişi değil, dışarıdan gelen havayla farklı olarak görevini yerine getirmesi sağlanır. İşte bu noktada devreye sigara kullanımının akciğere yaptığı etki girer. Zarar görmüş bir akciğerin, hastanın uyandırılması esnasında beklenmeyen bir durum yaşatma ihtimali, sigara kullanmayan bir hastaya kıyasla her zaman daha yüksektir.

Sigaranın Faturası: Geç İyileşme

Sigara kullanan bir kişi olarak, ameliyatınızı hiçbir sorun yaşamadan, planlandığı gibi oldunuz. Peki ya ameliyat sonrası iyileşme dönemi???

İşte sigaranın sizlere kestiği fatura burada elinize geçiyor: GEÇ İYİLEŞME…

Deneyimli ve işinde uzman bir cerrahın ellerinde, uygun teknikler kullanılarak yapılan ameliyatlar, sonrası da dahil olmak üzere gayet konforludur. Fakat konforu, cerrah dışında sağlayan başka etkenler de vardır.

Sigara kullanan hastalarda anestezinin etkileri daha uzun sürer. Yaşanma riski olan ağrıların seviyesi yükselir. Bu sebeplerle, ameliyat sonrasında burnunuzda tamponun olduğu dönemde asla sigara içmemelisiniz.

Burun ameliyatı sonrası, burnun içinde oluşan yaraların iyileşmesi, doku onarımı için normalde belirli bir süre gerekir. Sigara kullanımı bu süreyi daha da uzatır. Sigara burundaki mukozalarda ekstra kuruluk yapar.

Ayrıca ameliyat sonrası burunda kısa süreli tıkanıklıklar yaşanır. Oluşan bu tıkanıklıkların ortadan kalkması için oksijen damarlardan buruna daha iyi taşınmalıdır. Bu dönemde sigara içilmesi, oluşmuş tıkanıklığın daha fazla artmasına ve sinüslerin şişmesine yol açabilir. Bu nedenlerle, ameliyattan sonra da sigaradan uzak durmalısınız.

Mümkünse Tekrar Başlamayın Ama…

Bir hekim olarak, ameliyat sonrası tekrar sigaraya başlamanız konusunda sizlere bir süre biçmek istemem. Gönül ister ki, sigaraya bir daha hiç başlamayın. Fakat tüm olumsuzlukları ve olası geç iyileşe ihtimalini göze alarak yeniden sigara içmeyi düşünen hastalar için minimum 1,5 ay sigara kullanmama tavsiyesinde bulunmak isterim. Başarılı geçen bir burun ameliyatının ardından, en az 6 hafta kadar sigaraya hiç yaklaşmamanızı öneriyorum. Her şey sizlerin değerli sağlığı için.

Sağlıklı Günler Dilerim...

Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu

Yazının devamı...

Cadı çenesi deformitesi (çene sarkması) nedir?

İnsan yüzünde doğuştan veya daha sonradan oluşan birçok estetik problem, belki de daha önce hiç duymadığınız bir şekil bozukluğu taşıyorsunuz ve belki de bunun hala farkında değilsiniz…

Tıp literatüründe ‘’Cadı Çenesi Deformitesi’’ olarak tanımlanan yani Çene Sarkması tabirleriyle bilinen “çene şekli bozukluğu” problemi de bunlardan biri!

Peki siz bugüne dek “CADI ÇENESİ” sözcüklerini duydunuz mu?

Cadı çenesi deformitesi nedir? Neden Oluşur? Çözümü var mıdır?

İşte tüm bu soruların detaylı yanıtlarını, sizler için mercek altına aldım.

Çenede Aşağı Sarkan Potluk…

Çenemizin ön ve arka bölümlerindeki kasların normal şartlarda bir devamlılık arz ederek, yavaş bir geçişle önden arkaya doğru bir bütün olarak devam etmesi gerekir.

Fakat bazı kişilerde, çenenin ön grup kasları, çene kemiğinin altına sert bir şekilde yapışır. Böylece kasların arka taraftan güç alma yetisi ve devamlılığı ortadan kalkar.

Bu durumda, kişi çenesini büzdüğü anda, gergin bir çene görüntüsü oluşması gerekirken, çenenin ön kısmında aşağı doğru sarkan bir potluk oluşur.

İşte bu durum kişinin yaşlanma süreci içerisinde, yavaş yavaş gevşemeye ve cadılardaki gibi sarkık bir düşük çene görünümüne yol açar.

Problem Gülerken Belirginleşiyor

Özellikle gülme sırasında daha da belirginleşen bu durum, “Çene Sarkması”, “Cadı Çenesi Deformitesi” gibi sözcüklerle ifade edilir. Bu estetik problem, ileri yaşlarda görülebilirken, bazı bireylerde yapısal olarak erken yaşlarda da görülebilir.

“Cadı Çenesi Deformitesi” çenenin yumuşak dokularını ilgilendirir. Kasların anormal yerleşim yerleri nedeniyle, büzüldükleri zaman çeneyi sarkık, mevcut boyutundan daha büyük ve insanı olduğundan daha yaşlı gösteren bir görünüme yol açar.

Çene Büyüklüğüyle Karıştırılıyor !!!

Cadı çenesi genellikle, çene kemiğinin büyüklüğüyle karışabilen bir sorundur.

Bazı kadınlarda, çenenin uzun, aşağıya ya da öne doğru normalden büyük olması, erkeksi bir görünüme yol açar. Doğal olarak, erkeksi görünüme sahip olmak istemeyen kadınlar da, çene kemiklerinin küçültülmesi için bu işin uzmanlarına başvururlar. Çenenin ideal ölçülerden büyük olmasının 2 sebebi vardır.

Birinci sebep; “kemik iskeletinin normalden büyük olması” ikincisi ise “kemiğin üzerini kaplayan yumuşak dokunun normalden daha büyük olması”dır. YANİ HER ÇENE BÜYÜKLÜĞÜ KEMİKLE İLGİLİ DEĞİLDİR! Cadı çenesi deformitesi de ikinci grupta yer alır. Bu problem çene kemiğiyle değil, üzerini kaplayan yumuşak doku ile ilişkilidir.

Yanlış Ameliyata Yol Açabilir…

Bazı insanlarda cadı çenesinin varlığı çene büyüklüğüyle karıştırılabilir ve kişiye yanlış bir operasyon uygulanmasına sebep olabilir. Cadı çenesi tedavisi, asla ve asla kemik dokuya yönelik bir ameliyat değildir. Büyük çene kemiği varmış gibi düşünülerek, kişinin çene kemiğine müdahale edildiği durumda, çene kemiği mevcut halinden daha küçük bir boyuta indirilirse, küçülen çene kemiği üzerindeki yumuşak dokuyu taşıyamaz hale gelebilir ve sarkar. Bu yanlış ameliyat uygulamasıyla sadece büyük olan çene, cadı çenesine çevrilmiş olur.

Bakın Ameliyatı Nasıl Yapılıyor?

Cadı Çenesi probleminin ameliyatı tıp literatüründe nadiren gerçekleştirilen bir operasyondur.

Lokal anestezi altında gerçekleştirilebilen bu ameliyatta, çene altından yapılan kesiyle başlanır, sarkan ve büyük yumuşak dokular küçültülerek tekrar olması gereken yere yani yukarıya asılır. Eğer var ise fazla dokular çıkarılır. Cerrahi sonrasında birkaç günlük bandaj uygulaması yeterli olur. Bu ameliyatın sonrasında iyileşme dönemi oldukça kısadır ve rutin hayata dönüş hızlı bir şekilde gerçekleşir.

Jawline’nın Görünmeyen Tehlikesi!

Ne yazık ki, son zamanlarda karşımıza çok sık çıkan bir durum da, çene bölgesine aşırı dolgu uygulamalarının yapılması. Bazı kişilere yapılan dolgu uygulamaları ile çene olması gerekenden daha sivri bir hale getiriliyor. Bunun sonucunda kadınlar, olması gerekenden fazla sivri bir çene şekliyle, erkeksi görünümüne yakın bir görünüme sahip olabiliyorlar.

Jawline uygulamasının, ipinin ucunun kaçırılması neticesinde, çok sivri hatları yakalayan kadınlar, sürecin devamında cadı çenesi sorununa maruz kalabiliyorlar.

Dolayısıyla, cadı çenesine yol açan, görünmeyen tehlikelerden biri de, kişilere haddinden fazla yapılan çene dolgusu uygulamalarıdır.

Sağlık ve güzellik dolu günler dilerim.

DOÇ. DR. GÜRKAN KAYABAŞOĞLU

Yazının devamı...

Jawline dolgusu ile güzelleş

Herkese Merhabalar,

Bu yazımda sizlere, yüzünüze zarafet katacak bir uygulama olan “JAWLİNE” yani Türkçeye “Çene Hattı Dolgusu” olarak geçen uygulamadan bahsetmek istiyorum.

Sizlerin de bildiği gibi yüzün genel görünümünü etkileyen birçok unsur vardır. Çene şekli de bu anlamda çok ama çok önemli bir rol üstleniyor…

Analizle Başlamak Şart!

Jawline, dolgu malzemesi kullanılarak uygulanan bir işlemdir. Yüzle ilgili her işlemde olduğu gibi, jawline uygulamasına da her şeyden önce talepte bulunan kişiye detaylı bir yüz analizi yaparak başlıyoruz. Beklentilerini, isteklerini detaylıca dinliyor, kafasındaki tüm soru işaretlerini silene kadar ayrıntılı açıklamalarda bulunuyoruz. Mevcuttaki çene şeklini de ayrıca analiz ederek, burun, ağız, alın gibi bölgelerle ilişkisini değerlendiriyoruz. Ardından ortaya, kişinin çene yapısına uygun bir harita çıkarıyoruz.

Hedef; Daha Çekici Bir Yüz…

Jawline dolgu, çenenin en uç bölümünden, kulak altında sonlanan kısma kadar gerçekleştirdiğimiz bir işlemdir diyebiliriz. Amacımız, bahsettiğimiz bu hattı, daha belirgin hale getirerek, yüzü daha zarif, çekici ve estetik göstermek oluyor. Bu dolgu işleminde, enjeksiyon tekniğini en doğru şekliyle kullanıyoruz. Hattı keskinleştirirken, aynı zamanda çenede çukur noktalar varsa bu alanları hizalıyoruz. Böylece, daha keskin bir hat fakat daha yumuşak geçişler elde etmiş mümkün oluyor.

Nasıl Yapılıyor?

Dolguya ihtiyaç duyulan bölgeleri çizerek işaretliyoruz ve ardından, bu işlem için özel olarak kullanılan anestezik kremleri kişinin çenesinde belirlediğimiz bölgeye sürüyoruz. Ciltte yeterli uyuşmayı elde ettikten sonra, cildi antiseptik solüsyonla temizliyor ve işlem için özenle seçtiğimiz dolgu malzemesini bölgeye enjekte ediyoruz.

Bu işlem sırasında, mutlaka FDA onaylı yani kaliteli dolgu malzemesini tercih etmek ayrıca gerekli ölçüde kullanmak çok büyük önem taşıyor. Talep edilen değişimin elde edilmesi, dolgunun kalıcılık süresi için bu aşamada, uygulamayı yapan hekimin deneyimi ve özeni sayesinde ortaya çıkıyor.

Ayrıca çene ve çene hattı bölgeleri, sinirlerin ve damarların geçiş hattı olan önemli bir anatomik konuma sahip olduğundan, işlemi yapan hekimin tecrübesine önem vermeniz gerektiği uyarısının altını, bir kez daha çizme ihtiyacı duyuyorum.

Yineleme İstiyor mu?

Hangi bölgeye yapılırsa yapılsın, her dolgu işlemi tabii ki yineleme ister. Çene hattı dolgusu işleminin kalıcılık süresini etkileyen bazı unsurlar vardır. Bunlar;

-Kullanılan Dolgu Malzemesinin Kalitesi

-Kişinin anatomik Özellikleri ve Metabolizması

-Hekimin Kullandığı Dolgu Miktarı

Yukarıda saydığım durumlar, kişilere göre değişkenlik gösterse de, jawline dolgusunun ortalama 12-18 ay kadar etkinliği olmaktadır.

Jawline, dudak dolgusunda olduğu gibi hareketli ve yumuşak dokulara değil, derindeki anatomik alana yani kemik zarı üzerine uygulanır. Damarsal ağın daha seyrek olduğu bu bölgeye yapılan dolgu uygulaması da, dudağınkine oranla daha geç erime göstermesindeki etkenlerden biridir.

Uygulamanın ardından 7-8 gün kadar bölgede hafif sertlik hissedilse de 15. günden itibaren dolgu, bölgedeki dokularla bütünleşir ve hissedilmez hale gelir.

Zaman Problemi Olanlar!

Cerrahi olmayan bu uygulama, ameliyat korkusu bulunan kişiler için de bir alternatiftir. Ameliyatlarda olduğu gibi, anestezi ve iyileşme süresi gerektirmeyen bu uygulama, zaman harcama imkanı olmayan, iyileşme süresi yaşamak istemeyenlere daha uygun ve pratik gelmektedir. Hatta bu uygulama, ileride ameliyat düşünen bazı kişiler için de, bir idman niteliği taşır.

Sevgilerimle,

Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu

https://www.instagram.com/gurkankayabasoglu/

Yazının devamı...

Dolgun dudaklar için liplift

Selamlar!

Yeni yazımda sizlere, son dönemde çok fazla hastama gerçekleştirdiğim "liplift" yani dudak kaldırma ameliyatıyla ilgili bilgiler vermek istiyorum.

Güzellik kavramı, geçmiş tarihlerden bu yana sürekli değişikliğe uğramıştır. Mesela bir dönem, insanlar tarafından sadece hokka gibi burun şekli beğenilerken, günümüzde birçok kişi için bu beğeni yerini, doğal görünümlü bir burun şekline bıraktı. Bu farklı beğeniler, kaş, çene gibi uzuvlar için de zamanla değişim gösterdi.

Fakat dudaklar için durum hiç de böyle değil. İnsanlık döneminin neredeyse her döneminde, kalın, dolgun yani hacimli dudaklar, kadınsılığın, çekiciliğin sembolü oldu. Günümüzde de böyle...

Düşünsenize hangi kadın tercih hakkı olsa, ince, sönük dudaklara sahip olmak isterdi ki? Mesela siz ister miydiniz?

İşte bu istek nedeniyle, biz uzmanlar, insanların hayal ettiği dudak şekline kavuşmaları için çeşitli uygulamalar yapıyoruz.

Bunlardan biri;

Evet dudaklarınız, işinde uzman bir hekimin, yüzünüzü analiz ettikten sonra yeterli seviyede dolgu malzemesi kullanarak, yüzünüze uyum sağlayacak şekilde uyguladığı dolgu işlemiyle, sizi istediğiniz sonuca kavuşturacaktır. Fakat dudak dolgusu uygulaması, uygulamayı yaptıran kişinin yaşına, dudak yapısına, enjekte edilen dolgu maddesine ve enjekte edilen dolgunun miktarına göre dayanıklılık gösterir.

Yani yineleme gerektirir. Her hastada değişkenlik göstermekle birlikte, dolgu maddesi ortalama 1 yıl sonra minimuma inmiş olur.

Bu süreçte, dudaklarınız tekrar hacim kazansın isterseniz, işlemi yeniletmelisiniz.

Fakat teknoloji ilerledi, ameliyat teknikleri hız kesmeden gelişiyor ve biz cerrahlar sizler için hiç durmadan yeni yöntemler uygulamaya devam ediyoruz.

Size dolgu işlemine alternatif olarak, yineleme istemeyen, bir kere yapılan ve kalıcılığı yaşamınız boyunca devam edecek bir cerrahi işlem sunuyoruz:

Liplift ameliyatı, bir dudak estetiği ameliyatıdır.

Dudaklarınız, ince, hacimsiz, cansız ise ve siz bu durumdan rahatsızlık duyuyorsanız, liplift ameliyatı ile, daha genç, çekici ve dolgun dudaklara sahip olabilirsiniz.

Üst dudağın ideal uzunluğu 14-16 milimetre aralığında olmalıdır. Yine de, tam ideal ölçü kişiden kişiye değişir ve ideal uzunluğu belirlemek için, hastanın yüzünün tamamının analiz edilmesi gerekir.

Dudak ve burun arasındaki ölçü olması gerekenden fazlaysa, burada devreye liplift ameliyatı girer...

Bu mesafenin gerekenden uzun olması, kişinin alt yüz bölgesinin olduğundan daha uzun görünmesine sebep olur.

Üst dudak ile burun arasındaki mesafenin uzun olmasının nedeni yaş ilerlemesi olabileceği gibi doğuştan yapısal kaynaklı da olabilir. Uzunluğun fazla olduğunu kesinleştirdiğimiz hastalarımıza, gerekli açıklamaları tüm detayları ile yapıyoruz. Ardından liplift ameliyatını planlıyoruz.

Ameliyat esnasında, burun ve dudak arasındaki boşluk mesafesi kısaltılarak ideal ölçüye getirilir. Aradaki mesafenin kısalması, üst dudağın yukarıya doğru kıvrılarak daha kalın görünmesini sağlar.

İdeal olan durum, gülüş sırasında üst dudağın hareketiyle, dişlerin belirli bir ölçüde görünmesidir. Sonucun yapaylıktan uzak, son derece doğal görünen bir sonuç olması hedeflenir.

Liplift ameliyatında, üst dudağın dikey uzunluğunu kısaltmak amacıyla, çoğu zaman burun tabanı ile üst dudak kesişimindeki fazla deri alınır. 45 dakika kadar bir sürede tamamlanır. Liplift ameliyatının ardından hasta, 1– 2 saat gözetimde tutulduktan sonra taburcu edilir.

Her ameliyatta olduğu gibi, Liplift ameliyatında da, operasyonu gerçekleştirecek olan cerrahın, ameliyat becerisi ve deneyimi büyük önem arz eder. Cerrahınız;

Bu ameliyatı daha önce kaç kez yapmış?

Yaptığı ameliyatlarda nasıl sonuçlar elde etmiş?

Herhangi bir komplikasyon oluşmuş mu?

Gibi soruların yanıtı, ameliyatın ortaya nasıl bir sonuç çıkaracağını özetler. Liplift ameliyatı yaptırdıktan sonra, ömrünüzün sonuna karar bir daha dolgu, makyaj hileleri gibi eylemlere ihtiyaç duymayacaksınız. Bu nedenlerle bir kez yapılacak olan bu ameliyat için cerrah seçerken, çok iyi ön araştırma yapmalısınız.

Hepinize sağlık ve güzellik dolu günler diliyorum.

Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoglu

Yazının devamı...

Ameliyata bahane aramıyoruz

Her İsteyen Bu Ameliyatı Olmalı mı?

Güzel Görünmek İstiyoruz…

Kadın ya da erkek fark etmez, hepimiz kendimizi daha güzel, çekici ve havalı gösterecek bir burun şekline sahip olmayı isteriz. Çünkü insan güdüleri gereği, güzel olana sahip olmak, kendini beğenmek ve çevresi tarafından beğenilmek istiyor. İşte bu istek ve arzular da insanı güzel olma yolunda çeşitli çabalar göstermeye itiyor.

200 Yıl Önce Formülü Aparatlarda Arıyorlardı!

Yüz güzelliğinin önemli bir unsuru olan burun, yapı itibariyle herkesin yüzünde farklı şekillerde bulunuyor. Kimisi burnunun kemerli, kemikli olmasından, kimi geniş, basık, düşük uçlu olmasından, kimisi de eğri olmasından şikayetçidir. Bu şikayetler, kişilerin kendisini mutsuz hissetmesine, hatta bazılarında sosyal fobiye dönüşecek kadar rahatsızlık vermesine sebep oluyor.

Bu problemi kendi yöntemleriyle ortadan kaldırmaya çalışanlar ise, fotoğraflarda filtre ya da makyaj hileleri gibi yöntemlere başvuruyor. Tabii ki, ömrünün sonuna kadar güzel bir buruna sahip olmak isteyenler, zaman kaybetmeden rinoplasti ameliyatlarına başvuruyor.

Eski dönemlerden bu yana yaşadıkları sorunlara çözüm üretme yeteneğine sahip olan insanoğlu, her devrin tıbbi olanaklarından, teknolojik gelişmelerinden maksimum ölçü de yararlanmaya devam ediyor.

Bundan 200 yıl önce, burun görünümü kötü olan kişiler, burun şekillendirici aparat olarak üretilen bant ve burun üzeri metal - plastik karışımı alçıya benzer bir ürün kullanıyordu. Bugün çözüm ameliyatlarda, kim bilir belki 200 yıl sonra, bugün hayal bile edemeyeceğimiz ölçüde kolay olan farklı yöntemler gelişecek.

Artık Burun Ameliyatı Olmak İçin Bahane Aramıyoruz

Bundan 10-15 yıl kadar önceleri, toplumun burun estetiği ameliyatlarına bakış açısı çok farklıydı. Burun ameliyatının, sadece ünlülere, belli bir sosyo-ekonomik sınıfa ait kişilere uygun bir operasyon olduğu düşünülüyordu.

Ameliyat sayısı artıp, yavaş yavaş buna başvuran insanların sayısında yükselme olmaya başladığı dönemlerde ise devreye başka bir handikap girdi: MAHALLE BASKISI!

Bu baskı nedeniyle, burnunu yaptırmaya kalkan herkes, çevresindekilere “nefes alamıyorum” bahanesini sunmaya başladı. Tabii ki içlerinde gerçekten nefes alamama problemiyle bu ameliyatı olanlar vardı. Fakat birçok kişi, sadece estetik görünüm kaygısıyla ameliyat olmak istiyor, eleştirilmek korkusuyla gerçek nedeni adeta gizliyordu.

Zaman akıp gitti, bireysellik arttı ve burun ameliyatı artık toplumun algısında, her isteyenin başvurduğu, cilt bakımı yaptırmak kadar doğal ve basit bir işlem olarak yerleşti. Fakat bu da bazı tehlikeleri beraberinde getirdi.

Bunlara Dikkat!

Burun ameliyatının toplumda yaygınlaşması, insanlara bu konuda özgürlük sağlarken, aynı zamanda bu durumu suistimale de açık hale getirdi.

Ben bu konuda, her isteyen bireyin burun ameliyatı olması gerektiğini düşünüyorum. Genç, ihtiyar, kadın, erkek…

Fakat, her ameliyatta olduğu gibi, rinoplasti ve revizyon ameliyatları da içerisinde bazı riskler barındırır. Burun küçültme ameliyatı sonrası tıkanıklık, çökme, istenmeyen şekil bunlardan bazılarıdır.

Burun estetiği ameliyatları, incelikleri bilinerek, uzmanlığı ve deneyimi olan uzman cerrahlar tarafından yani emin ellerde uygulandığında pozitif sonuçlar veriyor.

Detaylı burun içi kontrolleri, hekim ve hastanın yeterli ön görüşmeleri sağlanmadan yapılan bazı rinoplasti operasyonları, burnun görünümü düzeltmek isterken, bir takım başka sağlık sorunlarını beraberinde getirebiliyor.

Hastalar, hayallerindeki burun şekline kavuşmak ve revizyon ameliyatına maruz kalmamak için, uzman olmayan, tabir-i caizse merdiven altı kurum ve uzman olmayan cerrahlardan uzak durmalı. Ameliyat kararı alırken, çok detaylı araştırmalar yapmalılar.

Evet her isteyen burun ameliyatı olmalı fakat bu yola doğru, deneyimli, hastayı anlayan bir cerrahla çıkmalı.

Güzellik Dolu Günler Dilerim...

Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu

Yazının devamı...

Havuzda Burun Kırılmaları

Bu sıcak yaz gününden herkese bol güneşli bir merhaba,

Sıcak havaların bizleri deniz ve havuzlara doğru çağırdığı şu günlerde, ben de sizler için oldukça önemli bir konuya değinmek istedim. Bu yazımda anlatacağım bilgilere hiçbir zaman ihtiyacınız olmaması temennisi ile yazıma başlasam da, havuzda yaşanan burun kırıkları hakkında vereceğim çok önemli bilgiler, inanın uzun vadede oldukça önem teşkil ediyor olacak.

Büyükler olarak bizler çocuklardan daha temkinli davransak da, hayatta elimizde olmayan bazı kazalar ne yazık ki zaman zaman başımıza gelebiliyor.

Tatilde havuz başındaki kaygan zeminler, maalesef bu tür kazalara davetiye çıkaracak kadar tehlikeli olabiliyor. Kimi zaman enerjisi tavan yapmış mutlu bir çocuk, kimi zaman da onun peşinde koşan bir ebeveyn için kayarak düşmek çok olası.

İlk Müdahalede Bilinçli Davranın

Havuzda kayıp düşen kişi burnunu çarpmış ve burnundan kan geliyorsa; burnunu işaret parmağı ve başparmağı ile sıkıca sıkıp, başını öne doğru eğmelidir. UNUTMAYIN; Kanaması olan kişinin başını yukarıya kaldırması yanlış bir hareket olur.

Kazanın üzerinden zaman geçmeden hemen buruna buz uygulaması yapılmalı. Eğer burunda çok ciddi bir kanama varsa, hasta zaman kaybetmeden bir hastaneye başvurarak Kulak Burun Boğaz hastalıkları uzmanına görünmelidir.

Eğer kaza sonrası hafif şiddetli bir kanama varsa; burun içine çok soğuk su çekmesi kanamayı durdurmasına yardımcı olacaktır. Pıhtıları atabilmek için hafifçe sümkürmek de doğru bir hamle olur. Burada buruna çekeceğiniz suyu, eğer imkan varsa buzdolabından temin etmeniz daha isabetli olacaktır.

Geçirdiğiniz kaza sonrası burun üstünde renk değişimleri olursa, yani morarma söz konusuysa bu durum bir kırığın ya da çatlağın habercisi olabilir. Bu durumda zaman kaybetmeden bir KBB uzmanına görünmelisiniz.

Her Kaza, Ameliyat Gerektirir mi?

Buruna aldığınız her darbe değil ancak burnunuzda şekil değişikliğine neden olan her kırık, mutlaka Kulak Burun Boğaz uzmanı tarafından ameliyat edilmelidir.

Başka bir olasılık üzerinden de örnek verelim. Tatilde yaşadığınız havuz kazası sonrası, burnunuzdaki travmayı çok önemsemediniz. Tatilinizi bölüp, muayene olmaya zaman ayırmadınız ve burnunuzda oluşan kırık yanlış kaynadı.

Peki şimdi ne olacak?

Burun kırıklarından sonra oluşan yanlış kaynamalar kalıcı eğriliklere, yamukluklara ve kalıcı nefes problemlerine yol açabilir. Tatilinizde harcamak istemediğiniz bir muayene süresi, daha sonra size uzun bir ameliyat olarak geri dönebilir. Bu nedenle sağlığınızın çok değerli olduğunu unutmayın.

Çatlaklarda da burun şişer ve morarır ancak burnunuzun şeklinde değişmeye ve bozulmaya yol açmaz.

Neden KBB Uzmanı?

Burnunuzun fonksiyonları ile ilgilenen uzmanlık alanı olan Kulak Burun Boğaz hastalıkları uzmanları yaşadığınız travma sonrasında burnunuzun iç kısmını titizlikle inceleyecek ve ileride yaşama ihtimaliniz olan nefes sorunlarının önüne geçilmesi için gerekli önlemleri alacaktır.

Sağlıklı Günler Dilerim...

KBB ve Yüz Cerrahisi Uzmanı

Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu

Sorularınız İçin :
Telefon : 0542-522-54-54

Yazının devamı...

Koyu Gözaltına Etkili Çözümler

Merhabalar Kıymetli Okuyucularım,

Günümüzde birçok kadın ve erkeğin muzdarip olduğu ortak bir problem de ‘gözaltı morluğu’dur.

Kadınlar kozmetik sektörünün birçok ürününü kolaylıkla kullanabildiği için aslında daha şanslılar değil mi?

Birçok kadın makyaj yapmaya gözaltındaki koyu halkaları kapatarak başlıyor. Erkekler ise ne yazık ki her ne kadar görüntüden mutsuz da olsalar, çözümler konusunda kadınlar kadar bilgili ve şanslı değiller.

Şimdi gelin adım adım, koyu renkli gözaltları için etkili olabilecek çözümlerden bahsedelim.

Kaliteli Uyku Şart

Geceleri uyku konforunuz yeterince iyi değilse, bunun en tipik etkisi göz çevrenizde görülecektir. Yorgun görünüm, koyu halkalar ve şiş gözler, uykusuz geçen bir gecenin kanıtı olarak yüzümüze yerleşir. Eğer nefes alışverişlerinizdeki problemler nedeniyle uyku rutininiz her zaman kalitesizse, göz çevreniz normalden daha yorgun görünebilir.

Ertesi güne dinamik başlamak, vücudunuzu dinlendirmek ve bağışıklık sisteminizi korumak için uyku kalitenizi gözden geçirin. Uyuduğunuz odanın havalanmış ve karanlık olması, uykuya dalış sürecinizi hızlandıracaktır. Sağlıklı nefes alıp veren bireyler, geceleri uyurken bünyelerine gerekli miktarda oksijen alırlar, böylece vücut ve organlar gece boyu dinlenmiş olur. Doğru nefes almak, yaşam kalitenizi her alanda ciddi şekilde etkileyecektir.

Alkol Tüketiminizi Gözden Geçirin

Sık sık alkol alıyorsanız vücudunuz su tutabilir, kilo alırsınız ve karaciğeriniz zarar görebilir. Ancak alkole bağlı vücudun su tutması, kulağa hoş gelse de, bu gerçekte vücudu içten kurutan bir olaydır. Tıp dünyası bu durumu “dehidratasyon” olarak isimlendiriyor.

Alkol ile birlikte sigara tüketimi ise göz çevresinin daha hızlı kırışmasına neden olur ve cilt kalitenizi düşürür. Cilt renginizi lekeli, sarı ve soluk bir tona dönüştürebilir. Gözaltlarınızdaki yorgunluğunuzun nedeni alkol ve sigara tüketimi ile ciddi oranda artış gösterebilir.

Gözaltı Mezoterapilerine Önem Verin

Kendinizi güçsüz ve hasta olmaya yatkın hissettiğimizde yaptığımız en tipik davranış, bir bardak suya eriyen bir vitamin atıp içmektir. İşte tıpkı bunun gibi göz çevresi de zaman zaman içeriden gelen bir desteğe ihtiyaç duyar. Göz çevrenize uygulamış olduğunuz kremler derinize çok sınırlı bir etkide bulunabilir. Kremler sadece nem verir ve cildi yumuşatabilir. Ancak gerçek iyileşme ve destek, cildin daha alt katmanlarından oluşur ve hiçbir krem bu bölgeye etki edemez.

İşte bu yüzden göz çevresi için uygulanan mezoterapiler, cilde alt tabakadan etki ederek, ihtiyaç duyduğu nem, mineral, vitamin ve kolajeni karşılar. Gözaltı mezoterapileri ihtiyaca yönelik olarak birkaç seans şeklinde uygulanır.

Işık Dolgusu Hassas Bir Konu

Gözlerimizin alt kısmındaki karanlık görüntünün sebebi, çok ince ve şeffaf olan gözaltı derisinden kan damarlarının görünür olmasıdır. “Işık Dolgusu Uygulaması” gözaltındaki kan damarlarının üzerini bir miktar örtecek ve yüzeydeki koyu rengin açılmasını sağlayacaktır.

Eğer gözaltları çukursa, dolgu işleminden sonra cilt yüzeyine daha yakın olacağı için bu kısma gölge düşmesi de önlenmiş olacaktır.

Ancak çok önemli bir konu var ki, her göz yapısı ışık dolgusu için uygun değildir. Bu konuya çok ama çok dikkat etmeniz gerekir. Özellikle torbalanmış gözaltlarına sahipseniz, size yapılacak yanlış dolgu uygulamaları gözlerinizin tıpkı kurbağa gibi çok daha torbalı görünmesine neden olabilir.

Bu nedenle ışık dolgusu işleminden önce mutlaka hekiminizle detaylı şekilde istişare yapmalısınız. Uygunluk durumunuzun titizlikle değerlendirilmesini istemelisiniz.

Su Tüketimi

Gerekenden daha az miktarda su tüketmenin vücutta birçok olumsuz etkisi görülür. Böbreklerin zarar görmesi, vücuttaki yağlanmanın artışı, ciltte kuruluk, vücut direncinin düşmesi, baş ağrısı ve kas krampları en sık bilinen nedenlerdendir.

Yeterli su tüketmemeniz halinde, yaşlanmayı daha hızlı çağırdığınızı unutmayın. Bu cilt kuruluğunda, göz çevrenizdeki kırışıklıklar daha derin ve gözaltındaki şişlik, yorgun görüntü daha belirgin olacaktır.

Cerrahi Seçenek Kalıcı Çözüm

Gözaltlarındaki torbalanmalar ve üst göz kapağı düşüklüğünde kalıcı çözüm cerrahi seçenektir. Lokal ve genel anestezi altında yapılan bir operasyon ile gözaltındaki yağ fıtıkları temizlenir ve fazla cilt alınarak üst göz kapağı daha gergin bir hale getirilir. Gençleşmiş göz çevresinde koyu halkaların dikkat çekiciliği önemli ölçüde azalmış olur. Böylece kalıcı olarak daha genç, daha dinç bir ifadeye kavuşabilirsiniz.

Güzellik dolu günler dilerim...

Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu
KBB ve Yüz Cerrahisi Uzmanı

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.