SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Erkeklerde Cinsellik Ne Zaman Başlar?

Esasen erkekte cinsellik ilginç ama 3-6 yaşlar arası penisi keşfiyle başlar. Bunun diğerinden farklı olduğunu görür. Hatta penisiyle oynayarak bundan zevk alabilir. Bu durum bazı aileler için hem utanç hem de korku kaynağı olabilmektedir. Bu durum üzerinde durulmadığı takdirde, çocuk tarafından herhangi bir anlam ifade etmemesinden dolayı sonlandırılır. Ancak aktif cinsellik ergenlikle birlikte 12-16 yaşlarında ilk meninin gelmesiyle başlar.

Erkekler ilk cinsel bilgiyi nereden almalılar, bugünkü mevcut durum ne?

Esasen bir dönem okullarda bu eğitim verilmeye çalışılmıştı, ancak proje başarılı olmadı. Ancak bugün genellikle bilgi arkadaşlar, kitaplar, internet ve dergilerden almaktadırlar. Çok az bir kısmı ise aileden almaktadır. İnsanlar; internetten ve arkadaşlardan alınan, çoğu gerçekçi olmayan, abartılı, kafa karıştırıcı ve yalan yanlış bilgilerle, cinsellikle tanışır. Bu da yaşam boyu yanlış bilgilerle cinselliği yaşamasına neden olur. Bunun dışında genelde ilk cinsel deneyim çoğunlukla uygunsuz ortamlarda alelacele olmasından dolayı, kişi belki de yaşam boyu etkileneceği bir cinsel sorunla karşılaşabilir.

Erkek cinselliği nasıldır?

Erkek cinsel organını tanımak gerek, penis süngersi bir yapıya sahiptir. Sertleşme bu süngerimsi yapının kanla dolmasıdır. Penis başına veya gövdesine cinsel uyaran düzenli verildiğinde testislerde üretilen spermin dışarı atılmasıyla, boşalma olur. Burada önemli bir sorundan bahsedeceğim. Erkekte cinsel birleşme ya da mastürbasyon sonrası boşalma olduktan sonra tekrar sertleşme için belirli bir süre gerekir. Cinsel uyarana

rağmen sertleşme olmamışsa bu birçok kişiyi endişelendirir. Erkekte sertleşme için belli bir süreye ihtiyaç vardır. Boşalma sonrası tekrar sertleşme ilk 24 saatte oluyorsa bu doğaldır. Yani bu durumda korkmaya gerek yoktur. Eğer 24 saati geçmesine rağmen olmuyorsa problem olarak algılanmalıdır. Erkeklerde boşalma süresi önemli bir konudur. 7-8 dakikalık cinsel birleşme sonucu boşalma olması idealdir. Ancak cinsel birleşme olamadan ya da olduktan sonra bir dakika içinde boşalma oluyorsa, erken boşalma olarak adlandırılır ve tedavi edilmelidir. Ancak birçok erken boşalan kişi, bu durumlarını bildiklerinden ikinci kez birleşmek isterler. Doğal olarak ikinci birleşme de alınan zevkin kısmen azalmasına rağmen, süre uzar, kişi kendini daha rahat hisseder. Ancak bu problemi çözmek daha gerçekçidir.

Erkekte cinsellikle ilgili yanlış bilgiler nelerdir?

Çoğu kulaktan dolma bilgiler olduğu için, gerçek olmasa da kafa karıştırıcıdır. Bunların bazıları şunlardır.

1. Cinselliği her zaman erkek başlatır. Kadının başlatması uygun değildir. Bu yanlış nedeniyle kadınlara fırsat verilmemektedir. Oysaki kadının başlattığı cinsellik kadının uyarılmasını daha kolaylaştırır. Ayrıca kadınların cinsel ilişkiyi başlatması ahlaksızca değildir. Erkekte ne denli cinsel istek varsa kadında da o kadar vardır, ve bu doğaldır.

2. Erkek her zaman cinselliğe hazırdır. Erkeklerin de kadınlarında cinsellik yaşaması için kendilerini rahat hissetmeleri gerekir. Dolayısıyla insan her zaman kendini rahat ve iyi hissetmez, bu dönemde isteksiz olması doğaldır.

3. Erkekle kadın aynı anda orgazm olmalıdırlar. Bu çoğunlukla mümkün değildir. Hatta cinsel birleşmede erkekler bir kez orgazm olmasına karşın kadınlar birden fazla orgazm yaşayabilirler. Aynı anda orgazm çoğu zaman filmlerde görülen sahnedir.

4. Sevişmeyi erkek yönetir. Sevişmeler yönetilecek durumlar değildir. Kadınında, erkeğinde ritmi her zaman farklı olabilir. Bu nedenle herhangi birinin yönetmesi karşı tarafın cinsellikten aldığı zevki azaltabilir.

5. Mastürbasyon kirli ve zararlıdır. Mastürbasyon doğal bir durumdur. Hatta ergenlikle birlikte, cinsel doyumun çoğu zaman tek aracıdır. Ancak mastürbasyon cinselliğin herhangi bir dönemine olumlu ya da olumsuz bir katkısı yoktur.

6. Cinsel organın boyutu, cinsellikte en önemli güçtür. Cinsel organ birleşmeyi sağlayamayacak kadar küçük ya da cinsel birleşmeye izin vermeyecek kadar büyükse sorundur. Bunun dışında cinselliğe çok önemli bir etkisi yoktur.

7. Her erkek, kadınların neresinden zevk alacağını bilir. Bu düşünce yanlıştır. Her insan farklı bölgelerinden uyarılmaktadır. Bu düşünceden dolayı cinsellik yeterince zevk vermeyebilir.

8. Eşler birbirlerini sevdikleri zaman sevişmekten nasıl zevk alabileceklerini bilirler. Sevgi ve aşk, kuşkusuz cinsellikte önemlidir. Ancak tek başına cinselliği kurtarmaz, hatta büyük aşklara rağmen çift cinsel sorun yaşayabilir.

9. Cinsellik konusunda konuşmak büyüyü bozar. Bu gerçek olmayan düşünceden dolayı uzun yıllar cinsellik yaşayan çiftler bile yeterince birbirlerini tanıyamazlar. Nasıl ki birbirimizin huyunu konuşarak öğreniyorsak, cinsel hazlarını da bu yolla öğrenmeliyiz.

10. Ön sevişme uzarsa erken boşalma olur. Bu durum sadece erken boşalma sorunu olanlar için geçerlidir.

Cinsel Terapist

Psikiyatrist-Psikoterapist

Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney

http://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

Siberkondria Hastalığı

İnternette Hastalık Arama Hastalığı

Günümüzde bilgi edinmek için, hepimiz internete başvuruyoruz. Adres arama, yemek tarifi, tarih gibi konularda, internet ve ilgili sitelerde, çoğunlukla doğru bilgiye ulaşıyoruz. Tatmin olmadığımızda, gene internetten başka başka sitelere bakıyoruz. Bunların çoğunda kişinin hayatı doğrudan etkilenmez. Hatta kolaylaşabilir.

Sağlık, hayatımızın en önemli alanıdır. Günümüzde dünya genelinde yaşam süresi 79, Türkiye’de nerdeyse 76 olmuştur. 70 yıl öncesine göre insanlar yaklaşık 22 yıl daha az yaşamaktaydılar. Bunun en büyük nedenleri, insanların sağlığına önem vermeleri, spor yapmaları, tıp tekniklerinin ve ilaçların gelişmesi olarak söylenebilir. Doğal olarak sağlığımıza özen göstermek, öncelikli görevimiz olmuştur.

Bugün hepimiz internetten sağlıkla ilgili birçok siteye ulaşabiliyoruz. En çok ilgi gören sağlık siteleri; sağlık bilgileri veren siteler, diyet siteleri, insan psikolojisiyle ilgili olanlardır. Çoğunlukla vücudumuzda bir belirti gördüğümüzde, ilk olarak internete bakıyoruz. Bu belirtinin ne olduğu, hangi hastalığın habercisi olduğu, insan yaşamını nasıl etkilediği, ölüme sebep olup olmadığıyla ilgileniyoruz. Buna bazı kişiler google doktorluğu demektedir.

Sağlığı konusunda fazla endişeli olma durumuna Sağlık Kaygısı (Sağlık Anksiyetesi) denmektedir. Bu endişe basit bir meraktan hastalık hastalığına kadar gitmektedir. Sağlık endişesi arttıkça, hastalığı internetten arama durumu da artar. Artık en ufak belirtide kişi, internetin başında oldukça fazla zaman geçirmektedir. Bu duruma “İnternette Hastalık Arama Hastalığı” ya da “Siberkondriya” denmektedir.

İnternette Hastalık Arama hastalığının Zararları

1. Kişi en ufak belirtinin nedeni olarak, onlarca hastalık bulabilmektedir.

2. Bunu bir rahatlama davranışı olarak yaparken, birçok olumsuz bilgiyle karşılaşmaktadır.

3. Bulduğu hastalıkları okudukça, endişesi daha da artmaktadır.

4. Çoğunlukla kendisindeki belirtilerden çıkarttığı sonuç, olduğundan çok daha fazladır.

5. Basit bir belirtinin ölümcül olabileceği korkusuna kapılabilmektedir.

6. İnternetteki bilgi kirliliğinden dolayı, hastalığıyla baş edebilmek için, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan sitelerden tedavi bilgileri almaktadır.

7. Gereğinden fazla vitaminler ya da saçma sapan bitki ilaçlarını uygulamaktadırlar.

8. Tamamen ticari, sağlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan sitelerden alışveriş yapmaktadırlar. Kendi sağlıklarını tehlikeye atmaktadırlar.

9. Bir seansta tedavi, 5 günde 10 kilo verme, baş ağrısına kesin çözüm gibi reklamlarla kandırılabilmektedirler.

10. Kimileri tıbbi makale okuyarak; latince, karmaşık ve anlaşılmaz bilgilerle kendilerini daha fazla endişeye sokmaktadırlar.

11. Bazı kişilerin hastalıkla ilgili kötü deneyimlerini paylaştıkları forum sitelerinden, ciddiyetten uzak bilgilerle karşı karşıya kalmaktadırlar.

Hastalık belirtileri ile ilgili; illa bir bilgi aranacaksa, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türkiye Kardiyoloji Derneği, Deri ve Zührevi Hastalıklar Derneği gibi birçok derneğin internet sitelerinden bilgi almak en doğru davranıştır. Bundan da önemlisi bir hekime giderek bilgi almak, hem çok gerçekçi, hem çok kolay hem de endişenin oluşmasını engellemek konusunda en iyi davranıştır.

Psikiyatrist/Psikoterapist

Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Üney

http://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

Çocuklarda Akıllı Telefon Kullanımı

Çocuklarda Akıllı Telefon Kullanımına Dikkat!

Çok yakında Ajans Press; ülkemizdeki çocukların akıllı telefon, bilgisayar ve sosyal medya alışkanlıkları ile ilgili GFK ve Digital Talks’un ortaklaşa hazırladığı raporun bir kısmını yayınladı.

İlginç bir araştırma ülkemizde 6-15 yaş grubu çocukların neredeyse üçte ikisi akıllı telefon kullanıyor. % 42’si tablete % 44’ü bilgisayara sahip. Bunu bir anlamda çocuklarımız dünyayla, bilgiyle iletişim halinde şeklinde yorumlarken, bir yandan da bunun sonucu iyi mi kötü mü olacak doğrusu aklımızı meşgul etmektedir.

Bu konu oldukça tartışılacaktır. Çünkü akıllı telefonun bir tarafı aileyle iletişimi sağladığı gibi, bir kısım olumsuz yanları da vardır.

Aileler neden bu cihazları alıyorlar?

1. Herkesin çocuğunda var benim çocuğumun neden olmasın?

2. Çocuğuma fazla zaman ayıramıyorum, bari istediğini alayım.

3. Eve geldiğimde oldukça yorgun oluyorum, onunla oynama ve zaman geçirme enerjim yok. O tek başına oyalansın.

4. Çocuğum çok zeki, telefondan anlıyor. Ona alayım.

5. Çocuğum benim her şeyim, onun tüm isteklerini yerine getirmek benim görevim.

6. Sürekli istiyor, kafamı şişirdi. Ben de gidip aldım.

7. Derslerine çalışsın, sınıfı geçsin diye aldım.

Ailelerin bu konuda dikkatli etmesi gereken konular:

1. Diğer ailelerle yarışmayın.

2. Çocuğunuzu tanımaya çalışın, neden zevk alır, neden hoşlanır. İhtiyaçları arasında akıllı telefon ya da tablet var mı anlamaya çalışın.

3. Çocuğunuza oyalanması için bir şeyler almayın. Onunla zaman geçirin, bu onlara alacağınız pahalı bir akıllı telefondan daha iyi geçirin.

4. Çocuklarınıza pahalı hediyeleri rüşvet olarak almayın. Her başarı sağlaması için hediye alırsanız, bunu durduramazsınız. Çocuğunuz hediye almadan bir şey yapmaz hale gelir.

5. Çocuğunuzun akıllı telefon, bilgisayar veya tablet kullanırken takip edin. Kullanımı fiziksel sorunlara veya göz bozukluğuna neden olmasın.

6. Çocuğunuzun kullandığı telefon, tablet veya bilgisayarla geçirdiği süreyi mutlaka denetleyin. Bu konuda çocuğunuzla anlaşma yapın.

7. Çocuğunuza bu cihazları kullanırken örnek olun. Siz başından kalkmıyorsanız onu ikna edemezsiniz.

8. Bu cihazlar arkadaşlarıyla ilişki kurmasını engellemesin.

9. Çocuklarınızın kullandığı aplikasyon, oyun ve siteleri denetleyin.

10. Çocuklarınızın sosyal medya kullanımını gözlemleyin.

Psikiyatrist/Psikoterapist

Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Üney

https://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

İntihar Psikolojisine Dikkat

İntihar (öz kıyım); ölüm sonucunu doğuracağını bilerek, bir canlının kendisine karşı yaptığı eylemdir. Canlının bilerek, kendini öldürmeye çalışmasıdır. Öncelikle, hemen her intihar girişiminden önce kişiler kendini öldürmeyi düşünür ve bunun için bir plan yapar. İkinci aşamada bunu eyleme dönüştürür. Buna intihar girişimi denir. Her 30 intihar girişimini 1 tanesi ölümle sonuçlanmaktadır. Ölümle sonuçlanmayan intiharlar ise kalıcı sakatlıklar ve uzun süre hastane yatışlarına neden olabilmektedir. Türkiye’de 2014 yılında ölümle sonuçlanan intihar sayısı 3065, bu grubun dörtte üçü erkeklerdir. Ancak ölümle sonuçlanmayan intihar sayısı tam olarak bilinmiyor. Ölümle sonuçlanmayanların sayısı bu rakamın 30 katından fazla olduğu düşünülüyor. İlginç bir şekilde intihardan ölümler yaşlı nüfusta oldukça fazladır. İntihar girişimlerinin kadınlarda dört kat fazla iken, intihardan ölümler erkeklerde 3 kat fazladır.

İntihar etmek aslında bir öldürme eylemidir. Bir kişinin kendini öldürebilecek olması esasen başkalarını da öldürebileceği anlamına gelebilir. İntihar saldırısında bulunanalar aynı zamanda herkesle birlikte kendinin öleceğini bilir. Hatta bazen haberlerde “Cinnet getiren baba hem kendini hem de ailesini katletti “ gibi haberler okuruz. Bu da bize birisini öldürmekle kendini öldürme arasında bir bağlantı olduğunu göstermektedir. Son günlerde bir ailenin dört ferdinin toplu şekilde intihar haberleri medyada yer aldı. Bu daha çok birisinin önce diğerlerini öldürüp ya da zehirleyip, intihar ettiğinin çağrıştırmaktadır.

Toplu intiharlar çok sayıda kişi birlikte ya da aynı sebeple kendilerini öldürmesidir. Tarihte nadiren buna şahit oluruz. Burada nedenler daha çok; oldukları bölgenin düşman tarafından işgal edileceği korkusundan şehir halkının intiharı ya da tarikat ayini olarak karşımıza çıkar. Amerika Birleşik Devletleri’nde “People Temple” tarikatı; 1978 yılında, tarikat başkanının isteğiyle, cennete gideceklerini düşünerek 909 kişi (276 çocuk) siyanür içerek kendilerini öldürmüşlerdir. Yakın zamanda medyamızdaki haber bununla pek ilgili gözükmüyor.

İntihar girişimlerinde kadınlar daha çok ilaç içerek intiharı seçerken, erkekler ise ateşli silahlarla intihar etmektedirler. Ekonomik sorunlar, boşanma, geçim sıkıntısı, aile içinde tartışmalar, ticarette başarısızlıklar, okul başarısızlığı, istediği kişi ile evlenememe, işten atılma gibi sorunlar intiharlarda en sık gördüğümüz nedenlerdir. İntihar edenlerin yarısı, neden intihar ettikleri ile ilgili not yazarlar ya da birilerine bilgi verirler. Sonbahar ve kış dönemlerinde intihar daha sık görülmektedir. Bunların dışında intihar etmiş kişilerde, intihardan önce psikolojik sorunlar ve psikiyatrik hastalıklara sahip olduğu biliniyor. Depresyon, şizofreni, alkol bağımlılığı, uyuşturucu madde bağımlılığı, kişilik bozuklukları, endişe bozuklukları ve kanser gibi ağır fiziksel hastalığı olanlarda intihar riski daha fazladır. İntihar konusu psikiyatrinin tedavi alanıdır Bazı topluluklarda örneğin Japonlarda toplum adına ciddi kayıplara neden olan kişiler, harakiri denilen adetleri gereği intihar edereler. Zaman zaman medyada çıkan ünlü kişilerin intiharları ile ilgili bu kişilerin felsefi nedenle intihar ettikleri yolundaki iddiaların çoğu gerçeği yansıtmamaktadır. Ayrıca neredeyse tüm dinler ve özellikle Müslümanlık intiharı yasaklamıştır.

İntihar düşüncesi olan kişilere yaklaşım şöyle özetlenebilir:

1. Toplumda intihar edecek kişi intihardan bahsetmez şeklinde bir algı vardır. Bu tamamen yanlıştır. Mutlaka ciddiye almak gerekir.

2. Birisine intiharla ilgili düşüncesini sormaktan korkulmamalı, bu; aklında olmayan bir şeyi aklına getirmek değildir.

3. Depresyonda olan bir kişiyi mutlaka psikiyatriste gitmesi yönünde cesaretlendirmek gerekir. İntiharların en sık nedeni depresyondur.

4. Yoğun alkol ve uyuşturucu madde kullananlarda intiharın daha fazla görüldüğünü unutmamak gerekir. 5. Daha önce intihar girişiminde bulunan kişiler tekrar intihardan bahsediyorsa mutlaka tedavi ettirilmelidir.

6. İntihar etmeyi düşünen kişilerle tartışmak durumu zorlaştırır. Bu durumlarda mutlaka profesyonel yardım alması sağlanmalıdır.

7. İntihar riski olan ancak o an hemen hekime götürülemeyecek kişiler mutlaka gözetim altında tutulmalıdır.

8. Vasiyet yazan, intihar notu yazan ya da ciddi vedalaşan kişilerde intihar riskinin fazla olduğu bilinmelidir.

9. İntihar edeceğini söyleyen kişilerin bu konuşmasını sır tutarak saklamayın, hemen yardım arayışına girin.

10. İntihar düşüncesi olan kişiyle sorunu konuşmak ve umut aşılamak bir tedavi merkezine ulaşana kadar yapılabilecek en uygun yaklaşımdır.

Psikiyatrist/Psikoterapist

Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Üney

https://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

İktidarsızlık Psikolojik midir?

İktidarsızlık ya da sertleşme sorunu; cinsellik esnasında cinsel birleşmeyi sağlayacak veya devam ettirecek kadar peniste sertleşmenin olamaması ya da sertleşmenin olup kaybolmasıdır. Doğal olarak cinsel birleşmede boşalmayla birlikte sertlik ortadan kalkar. Tekrar sertleşmenin oluşması ilk 24 saat içinde meydana gelirse, bu bir sorun olarak değerlendirilmez. Erkekler birçok cinsel sorunu görmezden gelirken sertleşme sorununda dehşete kapılırlar. Gerçekten erkekliklerinin sona erdiğini düşünürler. en çok korkulan cinsel problem olarak değerlendirilir. 40 yaşından sonra sertleşme problemi daha sık görülür. 40-70 yaş arası erkeklerin yarısında iktidarsızlık sorunu görülmektedir.

40 yaş öncesi iktidarsızlık problemlerinin neredeyse tamamı psikolojiktir. 40 yaşından sonra fiziksel problemlerde iktidarsızlığa sebep olur. İktidarsızlığın % 40 sadece fiziksel hastalıklara bağlı, % 20 sadece psikolojik, % 40’ ise hem fiziksel hem de psikolojik sorunlara bağlı oluşmaktadır.

Fiziksel hastalılardan; tansiyon sorunları, şeker hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, felçler, aşırı alkol tüketimi, aşırı sigara tüketimi ve bazı ilaçlar iktidarsızlık sorununa neden olabilmektedir.

İktidarsızlık sorunu yaşayan erkekler öncelikle üroloji doktoruna başvurmalıdırlar. Eğer fiziksel bir hastalık yok ise durum psikolojik olarak değerlendirilmelidir. Psikolojik olması çabucak geçeceği anlamında değildir. Psikolojik kökenli iktidarsızlık durumunda kişi, cinsel terapi konusunda deneyimli bir psikiyatrist ya da deneyimli bir psikoloğa başvurulmalıdır. Psikolojik nedenlerin arasında en sık görüleni endişe bozukluklarıdır. Bunun dışında stresli yaşam, alkol bağımlılığı, madde bağımlılığı, eşle problemler, eşini beğenmeme, kişinin eşi dışında başka ilişkilerinin olması, yoğun çalışma temposu, eşin hamileliği, eşin emzirmesi, eşin fazla baskıcı tutumu da önemli nedenler arasındadır. Cinsel terapide öncelikle kişiye cinsellikle ilgili bilgi verilir. Tedavi genelde 8-12 seans sürer ve ilaç kullanılmaz. Çift olarak tedaviye gelinmesi tedavinin başarısını yükseltir. Cinsel terapide yaş sınırı yoktur.

Psikiyatrist/Psikoterapist

Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Üney

https://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

Doğum Sonrası Cinsellik

Doğum Sonrası Cinsellik Nasıl İyi Hale Gelir?

Doğum sonrasında; bir süre cinsellikte çeşitli sorunlar olabilir. Bunun çoğunlukla nedeni; hamilelikteki cinselliğin kesintiye uğraması, loğusalık, doğum sonu depresyonları veya odada yeni bir bireyin olması yani bebeğin çiftin odasına girmesidir. Bebeğin dünyaya gelişi sonrası cinselliğin tekrar normal zamanlara dönmesi için 8 öneri:

1. Odada başka birisinin varlığı önemli olabilir. Bebeğin doğumu sonrasında, mutlaka odada kalacaksa ayrı yatakta olması sağlanmalıdır. Bebeğin aynı yatakta olması cinselliği engeller.

2. Bebeğin ağır bir sağlık sorunu yoksa, 6. aya geldiğinde, mutlaka başka bir odaya alınmalıdır. Bu durum çocuğun ruhsal sağlığı için iyi olduğu gibi çiftin cinselliğini de olumlu yönde etkileyecektir.

3. Bebeğin odasının ayrılmasına rağmen, bazı çiftler odalarının kapılarını kapatmazlar. Bu durum ileriki yaşamda çocuğun odaya rahatça girmesine neden olabilir. Bu durum da cinselliği olumsuzlaştıracaktır.

4. Bazı kadınlar, doğum sonrası aşırı endişeler yaşayabilir. Bu endişeler daha çok çocuğa yeterince bakıp bakamayacağı ile ilgili olabilir. Bir süre sonra bu korkular yatışabilir. Eğer yatışmıyorsa, bu duruma bir psikolojik sorun olarak bakmak gerekir. En azından bu durumla ilgili anne bir psikiyatrist tarafından muayene edilmelidir.

5. Doğum sonu depresyonlar mutlaka tedavi edilmelidir. Bu durum, kadının hem kendinin, hem bebeğin temel ihtiyaçlarını karşılamasını, hem de eşiyle cinselliğini etkileyebilir.

6. Doğumdan sonra evde, genelde aileden birileri yardım etmek için kalırlar (erkeğin ya da kadının annesi gibi). Bu durumlarda çift cinsellik esnasında odalarının kapısını kilitlemelidirler. Bazı evlerde ayıp olur diye yatak odasının kapısı kilitlenmez, bu durum cinselliği etkiler.

7. Günümüzde bilgiler genelde 6. aya kadar bebeğin odada ayrı bir yatakta olması ve mümkünse uyurken anne baba cinselliğinden pek etkilenmediklerini bize gösteriyor. Ancak gene de bütün bebekler aynı olacak değildir. Evde başka seçenek yoksa; bu durumda da cinsellik yaşanabilir.

8. Bütün bu önerilere rağmen yeni bebeği olan çiftlerde cinsel sorunlar devam ediyorsa mutlaka bir cinsel terapistten yardım almalıdırlar.

Psikiyatrist/Psikoterapist

Cinsel Terapist

https://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

İlk Gece Korkusuna Dikkat

İlk gece korkusu toplumda yaygın olarak bilinen, çözümüyle ilgili birçok kişinin fikir yürüttüğü bir durumdur. Esasen durum çoğunlukla evlilikle birlikte, ilk cinselliğin yaşanacağı andan korkmakla ilgilidir. Cinsel deneyimi olmayan kadın ilk gece neler olacağı konusunda fikir sahibi değildir. Ya da etraftan duyduğu olumsuzlukları düşünmekten, o geceyi korkuyla beklemektedir. Bu durum en çok dört nedenden ileri gelmektedir:

1. Cinsellikle ilgili etrafta konuşulurken duyulan, gerçek olup olmadığı belli olmayan konuşmalar.

2. Vajinusmus: Bu durumda kadın ilk ilişkide neler olacağı konusunda zihninde çeşitli hikâyeler oluşturur. Çoğunlukla kadın cinsellik hakkında bilgisizdir ve öğrenmekten korkuyordur. Cinsel birleşme yaşayamaz.

3. Taciz veya tecavüz gibi kişiyi derinden sarsan olaylar.

4. Aşırı takıntılı olanlar.

Bu saydıklarım arasında kişileri ilk gece korkusu açısından en çok etkileyen durum, etraftaki konuşmalardır. Bu konuşmalar oldukça etkili olurlar, ancak kimse doğru olup olmadığını bilmez. Ve tamamı abartılı, işe yaramaz, korkutucu hikâyelerdir. Bunların bazıları şunlardır:

1. İlk gece aşırı bir acı olur, birkaç gün oturamazsın: Tamamen yanlıştır, ilk birleşmedeki acı bir toplu iğnenin ele dokunması kadardır. Cinselliğin devamını da etkilemez, kişinin ertesi gününü de. Sürekli bir ağrı ve acı varsa; bu daha çok bir enfeksiyon yani iltihaplanma kökenlidir.

2. İlk gece aşırı kanama olur: Cinsel birleşmede kızlık zarı denen soğan kalınlığındaki zarda bir yırtık oluşur. Bu da kanamaya neden olur. Bu da ancak birkaç damlalık kanamadır. (yaklaşık1-3 cc) Ve hemen ortadan kaybolur. Adet kanması gibi günlerce sürmez.

3. Kenetlenme: Cinsel birleşme esnasında kasılma olup çiftin kenetleneceği söylenir. Bu, fiziksel olarak mümkün değildir. Birleşme esnasında kişiler dururlarsa, peniste sertlik kaybolur, isteseler de kenetlenme ve kasılmayı devam ettiremezler.

4. İlk cinsel birleşmede kan gelmezse bakire değildir: Birçok kişi için bu stres nedenidir. Birçok kişi ilk gece gelecek kana odaklıdır. Oysa bir kısım birleşmelerde, zar esnekliğinden dolayı kan gelmeyebilir.

5. Cinsel organda yırtık oluşabilir: Kadın cinsel organı erkek cinsel organına uygun yaratılmıştır. Normal cinsellikte bu durumun oluşması neredeyse olanaksızdır.

Bunlar gibi birçok gerçekliği olmayan konuşma, kadınları ilk gece korkusuna itmektedir. Zevk alınabilecek bir alan kâbusa dönüşebilmektedir. Bu durumdan korunmanın yolları şunlardır:

1. Cinsellikle ilgili mutlaka okuyun. Ancak daha çok bu konu ile ilgili derneklerin (CETAD: Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği gibi) ya da uzmanların internette veya kitaplarındaki yazılarından okuyun.

2. İlk gece, performans zamanı değildir. Acele etmeyin. Kendinize ve eşinize biraz zaman verin.

3. Başkalarının konuşmalarını dikkate almayın. Bunlar çoğunlukla abartılı durumlardır. Bilin ki cinsellik, abartma ve yalan konuşma alanlarından biridir.

4. Bu konularda sorun yaşarsanız, uzmanlardan yardım almaktan çekinmeyin. Bazen bilgilendirme bile çok işe yarayabilir.

Cinsel Terapist

Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney

http://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

Ergenlikte Cinsellik

Ergenlikle birlikte; çocukluktan, genç kız ve genç erkek haline dönüşüm olur. Bu dönüşüm kendisini fiziksel olarak da gösterir. Artık bir yetişkin görünümü kazanılır. Kızlarda kalça ve göğüs, erkekte ses ve sakal, kıllanma gibi durumlar ortaya çıkar. Bununla birlikte kaçınılmaz olarak cinsellik ve buna ait duygular gelişir.

Cinsellik gelişirken bedensel cinsellik, ruhsal cinsellik, sosyal alanda cinsellik olarak üç alan önemli hale gelir. Genç kız ya da genç erkek üçüyle de baş etmek durumunda kalır.

1. Bedensel cinsellik: Kadın ya da erkek, doğası gereği cinsel isteğe sahiptir. Ergenlikle birlikte cinsel istek gelişir. Ancak ergenin, bununla nasıl baş edeceği konusunda fikri yoktur. Cinsel isteğini nasıl doyuracağını, ya çevresindekilerden ya da bugün yaygınlıkla internetten öğrenmektedirler. Genelde akrandan öğrenilen bilgiler, akranların bilgisi kadardır. Bu da yalan yanlış bilgilerle doludur. Bunun dışında cinselliğin çoğunlukla başlangıcı, uygunsuz ortamlarda para karşılığı ilişkiler şeklinde görülür.

2. Ruhsal cinsellik: Bu da ha çok âşık olunan ya da çok çekici bulunan bir partnerle yaşanan cinselliktir. Bu durum önemlidir çünkü burada ergenler ne yapacaklarını pek bilemezler. Bu nedenle istenmeyen hamilelikler en çok bu dönemdedir. Kimle, nasıl, ne sıklıkta, ne şekilde, cinsellik yaşanacağını ve sonuçlarının nasıl olacağı konusunda ergenin çözemeyeceği problemler oluşur.

3. Sosyal Cinsellik: Cinselliğin en önemli alanlarından biri de toplumun ergenin cinselliğine bakışıdır. Aynı zamanda, doğal olarak ergenin toplumun cinselliğe bakışından etkilenmesidir. Cinsellik davranışı biz görmek istemesek de olmaktadır. Flört davranışlarını engellemek, olası değildir. Aşırı cezalandırıcı ya da aşırı özgürlükçü tutumların ikisi de ergen için sorun olmaktadır.

Aileler bazen kendilerinin de bu karmaşık dönemden geçtiklerini unutmaktadırlar. Ergen genç çocuğu olan ailelere öneriler:

1. Çocuğunuz ergen ise mutlaka cinsellikle tanışmıştır. Bu konuyu görmezden gelmeyin.

2. Cinsellik konusunda sürekli öğüt vermeyin.

3. Cinsel içerikli küfürün ailede sık kullanımı cinsellik konusunda ergenlerin kafasını karıştırır.

4. Bu yaşta ergenler sık mastürbasyon yaparlar. Bu doğaldır. Sürekli bu konuyla ilgili soru sormayın, akıl vermeyin, utandırmayın.

5. Ergenle cinsellik konusunda konuşun. Konuşma, açık ve kısa olsun. Gereksiz şakalar yapmayın.

6. Ergenlerde bu dönemde birçok konuda suçluluk hissedebilirler. Özellikle de cinsellik konusunda bu konuları istediği zaman korkmadan sizle konuşabileceğini söyleyin. Eğer siz de bilgileriniz konusunda endişeliyseniz bir yardım alın.

7. Erken cinsellik ve olası hamilelik, korunma, cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilgi verin.

8. Sürekli ahlak dersi vermeyin

9. Cezayla tehdit etmeyin.

10. Hata da yapsa çocuğunuz sizin çocuğunuzdur. Asla yanında durmaktan vazgeçmeyin. Bu dönemde genç yenilikleri deneme yanılma ile öğrendiğini unutmayın.

https://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.