SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Vajinismus Kaderiniz Olmasın

Vajinismus; kadının vajina kaslarını istemsiz kasması nedeniyle cinsel birleşmeyi sağlayamamasıdır. Ülkemizde batılı ülkelere göre çok daha sıktır. Çoğunlukla ilk cinsel birleşme sırasında ortaya çıkar. Bazen kadınların kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından muayenesi sırasında da fark edilebilir. Ne yazık ki 10 kadından birinde bu sorunu görmekteyiz.

Belirtileri ilk cinsel birleşme sırasında bedende kasılma, bacakları kapama, eşini itme, korku, girişin olmayacağına dair düşünceler sonucu cinsel birleşme olamamasıdır

Vajinismusun en önemli nedeni eksik ve yanlış cinsel bilgilerdir. Birçok kadın kendi cinsel organını tanımamaktadır. Cinsel bilgileri daha çok arkadaşlarından ya da yakınlarından almıştır. Çoğunlukla cinsellik konuşma imkânın çok az ya da imkânsız olduğu durumlarda toplum içinde konuşulan yanlış cinsel bilgiler sanki gerçekmiş gibi algılanmakta, bunların değişimi ise çok zor olmaktadır. İlk gece korkusu neredeyse bir deyim haline gelmiştir. Cinselliğin yaşandığı ilk gecede çok fazla kanama olacağı, çok acı çekileceği, kadının oturmakta zorlanacağı, ilk cinsel birleşme de kilitlenme olacağı gibi gerçeği yansıtmayan ve abartılı konuşmalar kadınları endişelendirir. Bu endişeler de doğal olarak cinselliğe yansır. Bunlarla birlikte kadınların cinsellikten zevk almasının, cinsel isteğinin olmasının ayıp sayılması da durumu etkilemektedir. Yine kızlık zarı ve onunla ilgili abartılı konuşmalar da vajinismus oluşmasını kolaylaştırmaktadır. Cinsel tedavilerde ilk olarak yanlış ve abartılı düşünceler, cinselliğin işleyişi ve cinsel organlar hakkında bilgi verilir.

Normal bir cinsel yaşamı olan ve daha önce vajinismus sorunu olmayanlarda da kürtaj, düşük, doğum, sıkıntı yaratan kadın doğum muayeneleri, cinsel taciz ve tecavüzler sonrasında da vajinismus oluşabilir.

Vajinismus toplumun her kesiminde görülebilmektedir. Tabii ki bizim gibi cinselliğin çok ayıp sayıldığı toplumlarda daha sıktır. Kadınlarda vajinismus sorunu; kendilerinde değersizlik, yetersizlik duygularının doğmasına hatta bazen depresyonun dahi gelişmesine neden olabilmektedir.

Vajinismus sorunu olanlar bazen hamile kalabilmektedirler. Bu da başka sorunlara yol açmaktadır. Vajinismuslular, gebelik süresince kadın doğum muayenesi olmakta zorlanırlar ve normal doğumsa güçlük çekerler. Bu nedenle olası bir hamilelikten önce veya hamilelik gelişmişse mutlaka tedavi edilmelidir.

Vajinismus tedavisinden önce çiftler çoğunlukla aile önerisiyle, kayganlaştırıcı kullanmakta ya da ilişki öncesi alkol almaları sağlanmaktadır. Bu yöntemler bazen tek bir birleşmeyi sağlayabilir. Ancak cinselliğin yaşam boyu süreceği düşünülürse sağlıklı yöntemler değildir.

Birçok kadın vajinismus sorunu için kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarına başvurmaktadırlar, ne yazık ki büyük bir kısmına senin kızlık zarın kalın denilerek operasyon yapılır. Oysa buradaki sorun kızlık zarı değil, kadının kendi kaygılarıdır. Doğal olarak tedavi de en önemli yol kaygıların ortadan kaldırılmasıdır.

Vajinismus sorunu çiftin sorunudur, doğal olarak tedaviye erkek ve kadın beraber katılmalıdır. Tedavide sonuçlar oldukça yüz güldürücüdür. Terapide mahremiyet çok önemlidir. Bu konuda çifti bilgilendirmek gerekir. Tedavide hem cinsellik hakkında detaylı bilgi verilir hem de yavaş yavaş bu sorunun üzerine gitmeleri sağlanarak problem çözülür. Çiftte eğer bir psikolojik sorun yoksa terapilerde ilaç kullanılmaz. Şu bilinmelidir ki; vajinismus tedavileri 6-12 seans süren tedavilerdir. Bir günde ya da bir seansta sorunu halletmek neredeyse imkânsızdır. Dolayısıyla bu tip medyadaki bilgiler kafa karıştırmaktadır. Mutlaka bu konuda deneyimli psikoterapistlere gidilmelidir.

Yazının devamı...

Cinsellikte Yanlış Bilgiler

Erkekte Cinsellikle İlgili Yanlış Bilgiler Nelerdir?

Çoğu kulaktan dolma bilgiler olduğu için, gerçek olmasa da kafa karıştırıcıdır. Bunların bazıları şunlardır.

1. Cinselliği her zaman erkek başlatır. Kadının başlatması uygun değildir. Bu yanlış nedeniyle kadınlara fırsat verilmemektedir. Oysaki kadının başlattığı cinsellik kadının uyarılmasını daha kolaylaştırır. Ayrıca kadınların cinsel ilişkiyi başlatması ahlaksızca değildir. Erkekte ne denli cinsel istek varsa kadında da o kadar vardır, ve bu doğaldır.

2. Erkek her zaman cinselliğe hazırdır. Erkeklerin de kadınlarında cinsellik yaşaması için kendilerini rahat hissetmeleri gerekir. Dolayısıyla insan her zaman kendini rahat ve iyi hissetmez, bu dönemde isteksiz olması doğaldır.

3. Erkekle kadın aynı anda orgazm olmalıdırlar. Bu çoğunlukla mümkün değildir. Hatta cinsel birleşmede erkekler bir kez orgazm olmasına karşın kadınlar birden fazla orgazm yaşayabilirler. Aynı anda orgazm çoğu zaman filmlerde görülen sahnedir.

4. Sevişmeyi erkek yönetir. Sevişmeler yönetilecek durumlar değildir. Kadının da, erkeğin de ritmi her zaman farklı olabilir. Bu nedenle herhangi birinin yönetmesi karşı tarafın cinsellikten aldığı zevki azaltabilir.

5. Mastürbasyon kirli ve zararlıdır. Mastürbasyon doğal bir durumdur. Hatta ergenlikle birlikte, cinsel doyumun çoğu zaman tek aracıdır. Ancak mastürbasyon cinselliğin herhangi bir dönemine olumlu ya da olumsuz bir katkısı yoktur.

6. Cinsel organın boyutu, cinsellikte en önemli güçtür. Cinsel organ birleşmeyi sağlayamayacak kadar küçük ya da cinsel birleşmeye izin vermeyecek kadar büyükse sorundur. Bunun dışında cinselliğe çok önemli bir etkisi yoktur.

7. Her erkek, kadınların neresinden zevk alacağını bilir. Bu düşünce yanlıştır. Her insan farklı bölgelerinden uyarılmaktadır. Bu düşünceden dolayı cinsellik yeterince zevk vermeyebilir.

8. Eşler birbirlerini sevdikleri zaman sevişmekten nasıl zevk alabileceklerini bilirler. Sevgi ve aşk, kuşkusuz cinsellikte önemlidir. Ancak tek başına cinselliği kurtarmaz, hatta büyük aşklara rağmen çift cinsel sorun yaşayabilir.

9. Cinsellik konusunda konuşmak büyüyü bozar. Bu gerçek olmayan düşünceden dolayı uzun yıllar cinsellik yaşayan çiftler bile yeterince birbirlerini tanıyamazlar. Nasıl ki birbirimizin huyunu konuşarak öğreniyorsak, cinsel hazlarını da bu yolla öğrenmeliyiz.

10. Ön sevişme uzarsa erken boşalma olur. Bu durum sadece erken boşalma sorunu olanlar için geçerlidir.

Erkek cinselliğinin gelişimi nasıldır?

Genelde erkeklerin ilk cinsel birleşmelerinde boşalma süresi çok kısa olur. Ancak düzenli eş ya da partner birlikteliğinde boşalma süresi yavaş yavaş uzar ve ideal süreye kavuşur. Diğerinin vücudunu ve zevk aldığı alanları öğrenir. Cinsel doyum genelde uzun süreli ilişkilerde üst düzeye çıkar. Çoklu partner ilişkileri cinsel sorunların gelişmesi için daha risklidir.

Yazının devamı...

Çocukluk Dönemi Cinsel İstismarı

Cinsel istismar, her kültürde, inançta ve sosyokültürel düzeyde ortaya çıkabilen ve her yaş grubundan çocuğun maruz kalabildiği ciddi bir sorundur. Yetişkin bir kişinin, kendisini ya da çocuğu cinsel olarak uyarma niyetiyle yaptığı her türlü hareket, cinsel istismardır.

İstismarı yapan kişi, çocuğu zorlayarak, korkutarak, kandırarak, rüşvet vererek ya da tehdit ederek çocukla herhangi bir cinsel eylemde bulunan kişidir. Teşhirci davranışlar, çocukla cinsel içerikli konuşmak, çocuğun soyulması, çocuğa porno izletilmesi, öpme, dokunma, tecavüz gibi davranışların tümü cinsel istismardır.

Çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarında, istismarın daha çok aile bireyleri, akrabalar ya da çocuğa yakın olan kişiler tarafından yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca zihinsel ya da fiziksel engelli çocuklar, cinsel istismara uğrama konusunda daha fazla risk altındadırlar.

Çocukluk döneminde cinsel istismara maruz kalmak, çocuğun psikolojik, sosyal ve zihinsel gelişimini olumsuz etkiler. Çocuk istismara uğradıktan sonra, korku, irkilme, öfke patlamaları, uyku ve yeme sorunları, kâbuslar, alt ıslatma, tuvalet yaparken ağrı, bazı yerlerden veya kişilerden kaçınma, içe kapanıklık, unutkanlık, dalgınlık, davranış sorunları, okul başarısında düşme, kendine zarar verme davranışları ve cinsel ilginin artması gibi belirtiler gösterebilirler.

Cinsel istismara maruz kalan çocuklardan bazıları hiç belirti göstermeyebilir. Ancak çok bariz belirtiler göstermeseler de, cinsel istismar, çocuk için oldukça sarsıcı bir durumdur ve etkileri yetişkinlik hayatında da ortaya çıkabilmektedir.

Bu çocuklar büyüdüklerinde de kendine saygı duymama, depresyon ve intihar düşünceleri, yeme bozuklukları, cinsel bozukluklar, alkol ve madde bağımlılığı yaşayabilirler. İnsanlara güvenmekte zorlanabilirler.

Çocuklar cinsel istismarın ne olduğunu bilemezler. Kendilerine yapılan davranıştan rahatsızlık duysalar da bunu anlayamazlar. Ayrıca ne olduğunu anlasalar da, söylememeyi tercih edebilirler. Çünkü istismarı yapan kişiden korkarlar, tehdit edilmiş olabilirler. Ailelerinin bu durumda verecekleri tepkiden çekinebilirler. Başlarına gelen şeyden utanırlar ve kendilerini suçlu hissederler. Olay duyulursa rezil olacaklarını ve sevilmeyeceklerini düşünebilirler. Tüm bu nedenlerle, çocuklar cinsel istismarı gizlemeye çalışırlar. Bu da psikolojik yardım almalarını ve korunmalarını engeller. Bu nedenle anne ve babalar, çocuklarında cinsel istismardan şüphelendikleri bir durum olduğunda, mutlaka bir uzmana başvurmalıdır.

Çocukları cinsel istismardan korumak için öncelikle onlara özel bölgeler ve mahremiyetle ilgili bilgi verilmelidir. Kötü dokunuşlardan ve böyle rahatsız edici bir durumla karşılaştığında ne yapması gerektiği çocuğa öğretilmelidir. Bir kişi ona istemediği şekilde dokunduğunda ya da kendisinden dokunması istendiğinde reddetmesi gerektiği açıklanmalıdır.

Çocuğun vücut sınırlarını öğrenebilmesi için, öncelikle anne-babasının çocuğun vücut sınırlarına saygı göstermesi gerekir. Çocuğun izni olmadan ona dokunmak, öpmek, çocuğun itiraz etmesine rağmen komşu, akraba gibi kişilerin onu öpmesine, sarılmasına izin vermek uygun değildir. Çünkü cinsel amaçla olmasa da bu dokunuşlar, çocuğun başka dokunuşlara karşı kendisini savunma ihtimalini de azaltmış olur.

Çocuğun istismar gibi bir durumla karşılaştığında, bunu anlatabilmesi için ebeveynlerinden korkmaması gerekir. Bu sebeple anne-babaların çocukla kurduğu iletişim çok önemlidir. Çocuğun anne ve babasının her koşulda ona inanacağını ve destek olacağını bilmesi şarttır.

Çocuklar cinsel bilgiye sahip değildirler. Böyle bir konuda yalan söyleme ihtimalleri çok düşüktür. Bu nedenle eğer çocuk cinsel istismarla ilgili bir şeyler anlatıyorsa, mümkün olduğunca yönlendirmeden sonuna kadar dinlemek gerekir. Çünkü sorular çocuğun kafasını karıştırabilir. Çocuğa öfkeli ve suçlayıcı bir şekilde yaklaşmak, yaşadığı sorunları daha da arttıracaktır. Bu süreçte aileleri tarafından desteklenen çocuklar, durumla daha iyi baş ederler.

Cinsel istismar durumu ortaya çıktıysa, mutlaka bir uzmanın denetiminde hukuki süreci başlatılmalıdır. Gerekli yasal ve koruyucu sürecin başlaması, çocuğun yaşadığı duygusal karışıklığı azaltacaktır. Ayrıca, cinsel istismarın bildirilmesi ile çocuk gelecekte olabilecek istismarlara karşı da korunmuş olacaktır.

Yazının devamı...

En Sık Görülen Cinsel Fobiler

Cinsellik, insan davranışı olarak bakıldığında; bir kişinin diğerine çekici gelmesini de içerecek şekilde, cinsel haz alma ve üremeyle ilgili tüm duygular, düşünceler ve davranışlar olarak değerlendirilebilir. Cinselliği tanımlamak ne kadar uzun ve zahmetli ise onunla ilgili sorunları tanımlamakta o denli zordur.

Cinsel organlarda oluşan fiziksel hastalıklar ve cinsellik öncesi ve cinsellik esnasında yaşanan olumsuz deneyimler, kişilerin cinsel hayatını etkileyebilmektedirler. Bu durumlar kişilerde cinsel işlev bozukluğu olarak değerlendirilir. Türkiye’de yapılan bir bilimsel araştırmada 40 yaş üstü her iki kadından birinde ve her üç erkekten birinde cinsel işlev bozukluğu olduğunu göstermiştir.

Cinsel işlev bozuklukları arasında en yaygın olan durumlar ise cinsel fobilerdir. Cinsel fobi kişinin cinsellik alanında hissettiği ileri düzeydeki korku halidir. Ne var ki bu korkular genelde gerçekliğe aykırıdır, buna rağmen ikna ile ortadan kalkması oldukça zordur. Çoğunlukla cinsel fobilerin arkasında kişilerin etraftan duydukları abartılı, gerçeklerden uzak cinsellikle ilgili bilgiler yatmaktadır. Bu bilgileri edinen kişiler, cinsellik esnasında ya da öncesinde yüksek düzeyde kaygı duyarlar. Bazı kişilerde; cinsel fobilerin arkasında cinsellikle ilgili yaşanmış travmalar (şiddetli kötü anılar) mevcuttur.

VAJİNUSMUS:

Cinsel birleşme esnasında, vajina kaslarının alt üçte birlik kısımda kasılma ve buna eşlik eden bacaklarda kapanma, itme gibi davranışlarla penisin vajinaya girememesi durumudur. Yani başka bir deyişle kadının cinsel birleşmeden korkma halidir. Kadın her denemeden önce çok şiddetli korku yaşar. Dünyada her elli kadından birinde görülebilmektedir. Burada esas sorun, ilk cinsel deneyimden önce; kadınların etraftan duydukları gerçeklerle çok da ilgisi olmayan bilgilerdir. Ülkemizde ilk birleşme oldukça önemli bir durum olarak değerlendirilir. Gerdek gecesi (evli kişilerin ilk cinsel birleşme yaşadıkları gece), birçok kadın için bilinmezlerle doludur. Evlilik öncesi cinsel birleşmenin olumsuz olarak algılandığı toplumumuzda ilk geceye yüklenen anlam da fazla olmaktadır. Eğer kadın bilgi aldığı kişilerce ilk gece sonucunda aşırı kanama olacağı, kan kaybından hastanelik olacağı, birkaç gün oturamayacağı gibi bilgiler almışsa, vajinusmus oluşması da kolay olacaktır.

Hangi tip kadınlarda vajinusmus daha sık görülür?

1. Aşırı itaatkâr kızlarda,

2. Takıntılı kızlarda,

3. Ailede bekâret kavramı çok önemli ve sık dile getiriliyorsa,

4. Baba sert ve aşırı kısıtlayıcı ise,

5. Anne güçsüz veya ailede rolü yoksa,

6. Daha gelenekçi aile tiplerinde,

7. Cinsellik hakkında bilgiler zayıfsa ya da bilgi kaynakları hatalı ve korkutucu bilgiler veriyorsa,

8. Evlenmelerine rağmen, çiftin üzerindeki baskı devam ediyorsa,

9. Evli çiftin evinde başkaları da yaşıyorsa,

10. Çocukluk yaşlarında bir taciz veya tecavüze uğramışsa vajinusmus gelişme ihtimali daha sık olacaktır.

Vajinusmus birçok yerde, tamamlanmamış evlilik olarak da adlandırılmaktadır. Ülkemizde bu sorun için kişiler, çoğunlukla Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanlarına başvurmaktadırlar. Ancak bu kadınlar muayene masasına bile yatamamaktadırlar. Sorun daha çok psikiyatriktir. Bu nedenle tedavi cinsel işlev bozuklukları konusunda iyi eğitim almış psikiyatrist veya klinik psikologlarca yapılması daha uygundur. Tedavi esnasında çift olarak başvurup devam ettirmeleri başarı şansını artırmaktadırlar. Tedavi bir kez cinsel birleşmenin oluşması olarak değerlendirilmez. Yaşam boyu, sorun kalmayana kadar tedavi devam ettirilmelidir. Çoğunlukla 8-12 seans civarında bir tedavi yeterli olmaktadır.

GENOFOBİ (SEKS YAPMAKTAN KORKMA):

Cinsel birleşme ve sevişmeden korkma hali olarak nitelendirilir. Bu kişiler cinsellik yaşanması ya da yaşanma ihtimali olduğunda aşırı kaygı yaşarlar. Kişilerde fiziksel herhangi bir sorun yoktur. Hatta panik atak dediğimiz korku nöbeti yaşayabilirler. Çoğunlukla altında cinsel istismarlar yatmaktadır. Kişiler hayatlarının ilk dönemlerinde bir cinsel istismara uğramışlarsa (taciz veya tecavüz) ya da bu duruma şahit olmuşlarsa her cinsellikle ilgili yakınlaşma bu olayın olacağı korkusuyla birleşerek aşırı korku hali oluşturur. Kişi nefes almakta zorlanma, çarpıntı, ölüm korkusu, terleme, titreme gibi pek çok endişe ile ilgili belirti yaşar ve durumdan kaçar.

Bu kişilerin bir kısmı bu korkularından dolayı romantik ilişkilerden ya uzak dururlar ya da erkenden sonlandırırlar. Genelde yalnız olmayı tercih ederler. Burada bir başka zor olan durum genofobik kişinin partnerinin kendisiyle ilgili algıdır. Çünkü bu korkular partnerin, cinsellikle ilgili adım atmasıyla başlar.

Genofobinin tedavisi psikoterapi kullanılır. Bazen ilaç tedavisi (psikiyatrik) de gerekebilir. Psikoterapide kişinin yaşadığı cinsel istismar konusunda çalışılır.

EROTOFOBİ (CİNSEL KONULARDAN KORKMA):

Erotofobi, cinsellik ve cinselliğe dair konulardan konuşmaktan korkmak olarak değerlendirilebilir. Her zaman altında yatan neden bulunamayabilir. Biliyoruz ki toplumda cinsellik uluorta konuşulmaz. Bu durum toplumca uygun görülmez. Hatta bu nedenle cinsel organların isimleri bile farklı farklı söylenmektedir. Ancak bu yasağın da bir sınırı vardır. Bu kişilerde her nerede olursa olsun, gizli gizli konuşulsa dahi cinsellikle ilgili konuşmalar sıkıntı hissi doğurur. Daha çok kaygılı yapıdaki kişilerde görülür. Ayrıca cinselliğin konuşulmasının aşırı yasak olduğu aile bireylerinde daha sık görülür. Cinsellik konuşmak bu kişilerde suçluluk duygularını oluşturabilir. Ailede günah, yasak, ayıp çokça dile getirilir. Cinsellik konuşulması kişinin uyarılmasına sebep olması bunun da başkaları tarafından da anlaşılabileceği korkusu da, bu durumun oluşmasında etkenlerden birisi olmaktadır. Tedavisi psikoterapidir.

FALLOFOBİ (ERKEKLİK ORGANI KORKUSU):

Bu durum erkek cinsel organına karşı aşırı bir korku duyma durumu olarak değerlendirilir. Erkeklerde de görülebilir. Erkek cinsel organı; genelde güç ve tehdidi simgelemektedir. Bu nedenle birçok kadın hem uygunsuz cinsel bilgi kaynaklarından hem de çevrede konuşulanlardan etkilenebilir. Bunun sonucu ona dokunma ya da birleşmeyi bir tehdit gibi algılayabilir. Kısmen bir kısım kişide bununla birlikte erkek cinsel organından tiksinti durumu da gelişebilir. Bunların sonucu olarak kişiler cinsel birleşme yaşamaktan da korkarlar. Tedavi psikoterapi şeklinde olmaktadır.

AGRAFOBİ (CİNSEL İSTİSMAR KORKUSU):

Kişinin birileri tarafından cinsel istismara uğrayacağı yönündeki olağan dışı korkularıdır. Bu nedenle agrafobik kişiler cinsel istismara uğrayabileceklerini düşündükleri ortamlardan uzak dururlar.(Asansör gibi) Bu korku, en çok cinsel istismara uğramış ama bunu hatırlamayan kişilerde olduğu ileri sürülmektedir. Ancak günümüzde televizyonda seyredilen şiddet sahneleri, cinsel istismar konulu filmler bu korkunun oluşmasında etkili olabilir. Kişi böyle bir ortam olduğunu hissettiğinde yoğun korku, kaygı, çarpıntı, nefes darlığı, terleme ve titreme hisseder. Ortamda hızla uzaklaşmak ister. Tedavisi psikoterapidir.

ANDROFOBİ (ERKEKLERDEN KORKMA):

Kişinin aşırı düzeyde erkeklerden korkmasıdır. Nedenleri arasında cinsel istismar olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte aşırı şekilde karşı cinsten uzak tutulan ve haklarında hep zarar vereceklerine dair bilgi verilen kızlarda daha sık görülür. Bazı ailelerce kızlarını korumak maksadıyla verilen bu korku sonradan bir fobiye dönüşebilir. Bu kişiler romantik ilişkilerden kaçınma eğilimindedirler. Androfobikler bir erkekle aynı ortama girdiklerinde aşırı korku, aşırı endişe, nefes alamama, çarpıntı, dehşet hissi, kaçma hissi oluşur. Tedavisi diğer fobiler gibi psikoterapi ile olmaktadır.

İLK GECE KORKUSU:

Daha çok vajinusmuslarda olmasına rağmen bizim gibi kapalı toplumlarda sıkça görülür. Bunun nedeni geleneklerden kaynaklanmaktadır. Çarşaf gösterme gibi kalkmaya yüz tutmuş gelenekler, hala bu korkunun oluşmasında büyük rol oynar. İlk gece korkusunda ilk cinsel birleşme ve bunun hakkındaki bilinmezlik ya da yanlış bilgiler rol oynar. Bugün günümüzde cinsel bilgilere ulaşmak (medya internet, kitap yoluyla) daha kolay olsa da birçok kişi cinsellikle ilgili bilgileri çevrelerindeki kişilerin anlattıkları deneyimlerden öğrenmektedirler. Çünkü birçok kişi için bu daha önemli bir kanıttır.

Birçok kadın ve erkeğe ilk gece öncesinde(deneyimleri yoksa) birileri tarafından bilgiler verilir. Bu bilgileri veren kişilerin bilgi kaynakları ise sadece kendi yaşadıkları ve eşlerinin anlattıklarından ibarettir. Birçok kadın ilk cinsel birleşmenin aşırı ağrılı olacağı, aşırı kanama olacağı, günlerce acı çekeceği, hatta cinsel birleşme sırasında kenetlenme olabileceği gibi akla ve bilime uygun olmayan uyduruk korkutucu bilgiler verirler. Bunlar, deneyimsiz kişiler için ilk gece korkusunun oluşmasında önemli derecede rol oynarlar.

Yazının devamı...

Hastalık Hastalığı

Hastalık Hastalığı Nedir?

Her duyduğum hastalık; sanki bende de var gibi hissediyorum, doktor doktor dolaşmaktan ve internetten araştırma yapmaktan yoruldum. Ama hepsi psikolojik diyor. Ben uydurmuyorum ya? Kesin bir şey var ama, kimse anlamıyor.”

Çoğunlukla, böyle başlanır konuşmaya. Hastalık hastalığı (Hipokondriyazis) olanlar, bu şekilde şikâyetini dile getirir. Halk arasında evhamlılık ya da pirpiriklilik olarak değerlendirilir.

Amerika’da yapılan araştırmada; sağlık kuruluşlarına başvuran yaklaşık 20 kişiden birinde bu hastalık mevcuttur. Genelde sorun 20-30 yaşlarında başlar. En büyük sorun; bitmek bilmez bedensel şikâyetlerdir. Kişi bu yüzden sürekli doktorlara gider. Sağlık harcamaları, diğer harcamalarından daha çoktur. Sürekli araştırır. İnternet siteleri, forum sitelerini, gazete sağlık köşelerini takip eder. Hasta ziyareti yapamaz. Etrafında birisi ona “pek iyi gözükmüyorsun, bir şey mi oldu?” sorusunu sorarsa, endişeleri çok üst düzeye çıkar.

Hastalıkla birlikte, depresyon ve endişe bozukluğu sıkça görülür. Stresli dönemlerde, şikâyetleri daha fazla artar. Kişinin yakınlarından birisinin ölmesi veya hastaneye yatması, hastanın şikâyetlerini artırır.

Mutlaka psikiyatrik tedavi gerekir.

Hastalık hastalığının 10 belirtisi:

1. Her zaman hissedilebilecek baş ağrısı, sırt ağrısı, eklem ağrısı, adet dönemi sancısı, şişkinlik, cinsel isteksizlik, kabızlık, öksürük gibi belirtileri; önemli bir hastalığın belirtisi olarak yorumlar.

2. Bu kişiler, yapılan muayenelerde ve tahlil sonuçlarında herhangi bir sorun bulunmazsa bile rahatlamazlar.

3. Hastalığın olmadığı konusunda ikna edilmeleri oldukça güçtür.

4. Çevresinde herhangi birinin hastalık yakınması varsa, onun belirtilerini vücudunda aramaya başlar.

5. Sık doktora gitmek, sık hastaneye başvurmak yaşam biçimi haline dönüşmüştür.

6. Doktor muayenelerinde bu belirtileri açıklayacak, herhangi bir bedensel hastalığa rastlanmaz.

7. Herhangi bir hastalık bulunmaması; hasta tarafından, doktorun bilgisizliği veya onu yeterince ciddiye almadığı şeklinde yorumlanır.

8. Başka psikiyatrik sorunlar (depresyon gibi) yoksa, psikiyatriste başvurmazlar.

9. Kişiyi, psikiyatriste gitme konusunda ikna etmek zordur.

10. Hastalıkla uğraşmaktan; işini, yakın ilişkilerini ihmal eder.

Yazının devamı...

Mastürbasyon

Mastürbasyonun Zararları ve Yararları Nelerdir?

Mastürbasyon, kişinin kendi kendine cinsel yönden doyum sağlamasıdır. Kişiler bunu bazen dergi, gazete veya video gibi görsel uyaranlarla, hayal kurarak ya da kendi kendine dokunarak ya da sürtünerek yapar.

Mastürbasyon, insanın içinde bulundurduğu cinsel dürtüleri partneri olmadan tatmin etmesi olarak değerlendirilebilir ve sağlıklı bir durumdur. Esasen çocukluk çağından itibaren cinsel organla oynamak kişiye zevk verir. İnsanlar ergenlikle beraber cinselliklerini daha net keşfederler. Bu dönemde mastürbasyonla ilgili hem konuşmalar hem de eylemler artar. Ancak mastürbasyon sadece ergenlik döneminde görülen bir durum değildir çoğu zaman yaşam boyu sürer.

Dünyada ve ülkemizde mastürbasyon erkeklerin % 94’ü kadınların % 33’ü tarafından yapılmaktadır. Erkeklerin daha fazla yapmaları, erkeklerin daha fazla cinsel isteğe bağlı olmasından değil, kadınların mastürbasyon esnasında cinsel organlarına ya da kızlık zarlarına zarar vereceklerine dair korkularından ileri gelmektedir. Oysa mastürbasyonun kızlık zarına herhangi bir zararı yoktur. Mastürbasyon sadece bekârlarca değil evli veya partneri olanlarda da sık uygulanmaktadır. Bazen tek başlarına bazense eşinin eliyle mastürbasyon sıkça yapılmaktadır.

Birçok kişi mastürbasyon sonrası suçluluk duyguları yaşar. Bunun nedeni kişilerin çevreden duydukları yalan yanlış bilgileridir.

Mastürbasyon konusunda yanlış inançlar, yanlış bilgiler:


Bilinenin aksine cinsel isteğin yoğun olması anlamındadır. İnsanlar bu sayede bedenlerini ve zevk alanlarını keşfederler.


Nasıl ki cinsel ilişki insanın bedenine zarar vermezse, bu durumda benzerdir. Bedensel zararı yoktur.


Mastürbasyon cinsel isteğin giderilme yoludur. Cinsellik insanın doğasında olan bir gerçektir. Bu dürtünün giderilmesi yani mastürbasyon yapmak; düşünülenin aksine kişiyi gerilimden korur, daha az sinirli yapar. Bunu bastırmak durumunda kalmaz.


Erkek bedeni cinsellik olmazsa bile sürekli sperm üretmeye devam eder, hatta bu çok ileri yaşlara kadar sürer. Bu nedenle spermin mastürbasyonla bitmesi mümkün değildir. Ayrıca spermin kalitesi de zarar görmez.


Kadınların orgazmı daima klitoristen kaynaklanır. Kadınların mastürbasyonu; klitorisi doğrudan uygun şekilde ve yeterli süre uyarılarak olur. Bu uyarı kadının eliyle, çarşaf, yastık vs bir cisimle yapılabilir. Sonuç olarak, dıştan sürtünme ile yapılan mastürbasyonlarda kızlık zarı etkilenmez. Bununla birlikte kadınlarda orgazm sorunu ve cinsel isteksizlikler açısından da gelecek dönemlerde koruyucu bir tarafı vardır. Kadınların bu korkusu onları cinsellikte de olumsuz etkiler.

Mastürbasyonun sorun olarak görüldüğü durumlar da vardır.

Eğer mastürbasyon kişinin başka aktivitelere engel olacak kadar sık yapılıyorsa; yalnızlığın, sosyal ilişki kurmada zorluğun ve bir sosyal beceri eksikliğinin belirtisi olabilir. Ayrıca mastürbasyon uygunsuz yerlerde, zamanlarda, uygunsuz ve tuhaf bazı araçlarla yapılıyorsa, mutlaka bir cinsel terapiste başvurulmalıdır.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.