SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Obezite Ameliyatı İlk Çare mi Yoksa Son Çare mi?

Obezite cerrahisi son zamanlarda ülkemizde çok fazla artış gösterdi ve ciddi anlamda popüler hale geldi. Artık ünlüler başta olmak üzere halk tarafından da yüksek oranda tercih ediliyor. Peki bu kadar popüler hale gelen ve çare olarak görülen obezite cerrahisi nedir ve kimler için uygundur?

Öncelikle obezite ameliyatı bir mucize değildir. Obez hastaların kilo vermelerine yardımcı olmak ve bazı hastalıklarından kurtulmak amaçlı gıda alımlarının veya besin emilimlerinin ya da her ikisinin birden azaltılması amacıyla sindirim sistemlerine cerrahi müdahalede bulunulması “obezite cerrahisi” ya da “bariatrik cerrahi” olarak adlandırılır. Bu müdahalelerin kime yapılacağı ve hangi obezite ameliyatının yapılacağının kararını vermek çok hayati önem taşır. Genelde tüp mide ameliyatı doktorlar tarafından daha fazla tercih ediliyor.

Obezite ameliyatına psikolojik olarak hazır olmak gerekir

Obezite cerrahisi, kilosundan memnun olmayan her obez hastaya uygun değildir. Obezite ameliyatı olmak istiyorsak öncelikle ameliyata uygun musunuz? sorusunu iyi düşünüp değerlendirmek gerekir. Öncelikle psikolojik olarak ameliyat olmak size uygun mudur? Ameliyattan sonra bazı besinleri mideniz dolayısıyla tüketememek psikolojinizi kötü etkiler mi? Yemek yemeyi çok seven insanların bu ameliyatı olması uygun olmayabilir?

Ameliyata en uygun hasta profili, 100 kilonun üzerinde veya vücut kütle indeksi 35'in üzerinde olan, defalarca diyet deneyimleri olmuş kilo verememiş veya yemek yemeyi çok sevdiği için kilo vermiş ama onu korumakta başarılı olamamış, şeker ve tansiyon gibi bazı rahatsızlıkları olan bireylere uygundur. Biz diyetisyenler bazen diyet ve sporu ciddi şekilde yapıp ve tahlillerinde bozuk bir değer olmamasına rağmen kilo veremeyen bireyler görmekteyiz. Bu kişiler çok diyet deneyimlerler ve başarılı olamayabilirler. İşte bu noktada bu kişiler obezite cerrahisine yönlendirilebilir, etik bir hekimin elinde başarılı sonuçlara ulaşılacaktır.

100 kilonun altında, ciddi anlamda hiç diyet yapmamış yani kaçamaklar yaparak her defasında diyeti sonlandırmış, diyet yapmak zor gelen ya da spora gerekli ağırlığı vermemiş ve hiçbir rahatsızlığı olmayan kolayca emek vermeden kilo vermek isteyen bireylere obezite ameliyatı uygun değildir. Öncelikle bir beslenme uzmanı eşliğinde sıkı bir şekilde diyet yaparak ve spor ile sonuç alabiliyor mu? Bunu deneyimlemek lazım ve hala başaramıyorsanız obezite cerrahisine yönelmek daha uygundur.

Ameliyat sonrası beslenme önemli!

Unutulmamalıdır ki obezite ameliyatı süreci de kolay bir süreç değildir ve sadece ameliyat olmakla bitmez. Bazı başarısız vakalar olduğu için tehlikeli olarak görülebilir. Başarılı vakalarda ise ameliyat sonrası beslenmeye çok ciddi dikkat edilmesi gerekir. Beslenmeniz de belli dönem sıvı besinlerle besleneceğinizi ve bazı vitamin-mineral yetersizliklerinin oluşacağını unutmamak gerekir. Obezite ameliyatı konusunda etik bir ekipten oluşan doktor, hemşire, psikolog/psikiyatrist ve diyetisyenden oluşan ekipler ile sağlıklı sonuçlar ile sağlıklı bir yaşama adım atılabilir. Bariatrik diyetisyenin hem ameliyat öncesi hem de sonrasında beslenme eğitimi vermesi lazım. Artık her şeyi yiyebilirim fikri çok yanlıştır. Çünkü 2 yıl sonra tekrar kilo alma vakaları ile karşılaşılmaktadır. Ameliyat olduktan sonra sağlıklı beslenmeli ve sporunuzu hiç aksatmamalısınız.

Dyt. Ayşe Tuğba Şengel
Cebinizdeki Uzman, Diyetisyen


Sağlıklı beslenme ve diyet konusunda bize soru sorabilirsiniz: ayse@aysetugbasengel.com

Site: http://aysetugbasengel.com/

Facebook

Yazının devamı...

Zayıf Çocuklara Vitamin Kullandırmak Obeziteye Davetiye Çıkarır mı?

Ebeveynlerin çoğunun çocuklarının vücut ağırlığı ve görünümleri ya da iştahları ile ilgili endişelerinin olması çok yaygın bir durumdur. Pek çok anne, baba çocuklarının şişman olduğunda sağlıklı, zayıf olduğunda ise sağlıksız olduğunu düşünür. Peki böyle düşünmekte haklılar mı?

Öncelikle “Şişmanlık” ve “Zayıflık” terimlerini tanımlamak gerekir. Her çocuğun yaşına ve boyuna uygun olan kilodan belli oranda daha az olmasına zayıflık, daha fazla olmasına şişmanlık denir. Bir çocuğa ancak ağırlığı olması gereken ağırlıktan %10 daha az ya da fazla ise zayıf ya da şişman denilebilir.

Çocukların sağlıkları kilo ile ölçülemez

Aileler genelde kilolu olduğu düşünülen çocukların sıklıkla ileride de kilolu olacağı, zayıf olarak düşünülen çocukların ise büyüyemediği ve sık hasta olacağından kaygılanırlar. Oysaki bu düşünce tamamen yanlıştır. Çocuğun büyüme ve gelişmesinde önemli olan unsur yaşına ve boyuna göre gereksinimi olan besin ögelerini alıp almadığıdır. Çocuğun sağlıklı olup olmadığına sadece kilosuna bakılarak karar verilemez. Çocuğun boyunun uzaması, kas ve kemik gelişimi iyi bir büyüme gelişme göstergesidir.

Gereksiz vitamin kullanımı şişmanlığa davetiye çıkarıyor

Çocukların yaşlarına göre kilo alımları da değişir. Ergenlik döneminde ise büyümenin hızlanmasıyla kilo alımı da artar. Ancak önemli olan çocuğun ne kadar kilo aldığı değil, sağlıklı ve yeterli beslenip beslenmediğidir. Zayıf çocukların ailelerin isteğine göre hızlı büyümesi ve daha fazla kilo alması için multivitamin kullanması yanlış bir yaklaşımdır. Vitamin eksikliği tespit edilmeyen çocuğa kesinlikle vitamin kullandırılmamalıdır. 1 yaş üstü çocuklarda eğer et, süt, sebze ve meyve tüketiyorsa her hangi bir eksiklik oluşmayacaktır. Amerika da 2009 yılında yapılan bir araştırma da çocuklara daha sağlıklı olsun ve büyüme hızlansın diye verilen vitaminlerin aslında gereksiz olduğu ortaya çıkmıştır. İştahı açarak çocuğun kalıcı bir şekilde kilo almasına ve ilerde obez olmasına sebep olabilir. Araştırmalara göre özellikle B vitaminlerinin iştah açtığı tespit edilmiştir.

Çocukluk dönemindeki beslenmenin ileriki yaşama şekil verdiği düşünüldüğünde çocuğun sağlıklı ve dengeli beslenmesinin önemli olduğu unutulmamalıdır. Zayıf olduğu düşünülen çocukların, sağlıklı olsalar bile kilo almak uğruna yanlış beslenmesi ve vitamin kullandırılması ileride büyük sağlık problemlerine yol açabilir. Unutmayın ki vitaminlerde toksik olabilir ve gereksiz kullanılmamalıdır. Vücuttaki yağ dokusu miktarı yağ hücrelerinin sayısına bağlıdır. Çocukluk döneminde vücut yağ hücrelerinin sayısının artması yetişkin dönemde kolay kilo alma ve obez olma riskini arttırır. Bu dönemde artan yağ hücrelerini sayısı ise maalesef ki azalmaz; bunun yerine sadece hücrelerin hacimlerinde küçülme olur.

2-5 yaş arasındaki çocukların %10'u obezite tehlikesi altında

Yapılan araştırmalara göre 2-5 yaş arasındaki çocukların %10’unun, 6-11 yaş arasındaki çocukların ise %20’sinin obez olduğu görülüyor. Dünya genelinde ise obez çocukların sayısının gittikçe arttığı ve sayının üçe katlandığı bulunmuştur.

Şişmanlığın hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, diyabet, eklem hastalıkları gibi birçok hastalığa zemin hazırladığı düşünüldüğünde beslenmenin önemi daha da artmaktadır. Çocukların beslenme alışkanlıklarının oluşturulmasında ise en büyük görev ailelere düşmektedir. Aileler öncelikle zayıf çocuğun ‘sağlıklı’, şişman çocuğun ‘sağlıksız’ olduğu kanısından vazgeçmelidir. Çocuğun sağlıklı olup olmadığına sadece kilosuna bakılarak karar verilemez. Önemli olan çocuğun büyüme ve gelişmesi için gerekli olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineralleri almasıdır.

Peki sağlıklı bir çocuğun beslenmesinde nelere dikkat edilmeli?

•Çocuğa öğün atlamama ve düzenli beslenme alışkanlığı kazandırılmalıdır.
•Ara öğünler küçük porsiyonlar şeklinde olmalıdır.
•Porsiyon miktarları annenin ölçüsüne göre değil, çocuğun yiyebileceği miktarda olmalıdır.
•Kahvaltı etme alışkanlığı mutlaka kazandırılmalıdır.
•Kemik ve diş gelişimi için gerekli olan kalsiyum kaynakları alınmalıdır. Kalsiyumun en iyi kaynakları ise süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzelerdir.
•Demir kaynağı olan kırmızı et, kurutulmuş meyve, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler çocuklara yedirilmelidir.
•Vitamin ve mineral kaynağı olan sebze ve meyvelerin tüketimine dikkat edilmelidir.
•Sindirim sisteminin düzenli olması için posa kaynağı olan kurubaklagil, sebze ve meyve tüketilmelidir.

Dyt. Ayşe Tuğba Şengel
Cebinizdeki Uzman, Diyetisyen


Sağlıklı beslenme ve diyet konusunda bize soru sorabilirsiniz: ayse@aysetugbasengel.com

Site: http://aysetugbasengel.com/

Facebook

Yazının devamı...

Probiyotik Besinlerin Faydaları

Probiyotikler sindirim sisteminde bulunan, bağırsak mikrobiyal dengesini düzenleyen ve sağlık açısından yararlı olan canlı organizmalardır. İlk probiyotiğin ekşimiş süt olduğu bulunmuştur. Probiyotikler son yıllarda oldukça popüler olmuş ve probiyotik içeren gıdalar ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır.

Probiyotik besinler ishal ve kabızlık tedavisinde önemli!

Çalışmalar sonucunda probiyotiklerin özellikle bağırsak bölgesi için faydalı olduğunu belirten Diyetisyen Ayşe Tuğba Şengel, ishal ve kabızlık tedavisinde, bağırsakların enfeksiyona karşı korunmasında, bağışıklık sisteminin uyarılmasında, iltihaplı hastalıkların önlenmesinde ve savunma sisteminde görevli bazı maddelerin (immünoglobulin) yapımının artmasında probiyotiklerin etkili olduğunu açıklıyor.

Diyetisyen Ayşe Tuğba Şengel probiyotik beslenmesinin detaylarını şöyle anlatıyor, "Yıllar içinde geçirilen enfeksiyon hastalıkları, kullanılan antibiyotikler, kötü beslenme alışkanlıkları, alkol kullanımı ve stres gibi durumlar vücutta bulunan yararlı bakterilere zarar verir. Probiyotikler besin depolarında, satış raflarında ve ağızdan alım ile mide-ince bağırsaktan geçerken canlı kalabilirler. Bir mikroorganizmanın probiyotik olarak kullanılabilmesi için bağırsaktaki epitel yüzeylere yapışması şarttır.

Probiyotik olarak görev alan birçok bakteri türü bulunmaktadır. Bunlardan en çok bilinenleri kolon ve karaciğerin temizlenmesinde ve bu organların sağlığına yardımcı Bifidobacterium longum, iltihaplanmaların azaltılmasında yardımcı Lactobacillus planetarium, kalın barsak ve genital bölgede çoğalabilecek mayaları engelleyen ve ishal oluşumunu kontrol altına alan Bifidobacterium bifidum ve sindirime yardımcı görev yapan Lactobacillus acidophilus bakterileridir.

Probiyotiklerin faydaları nelerdir?

•Barsak duvarında bulunan boşluklara yerleşir ve bu bölgelere hastalık yapıcı bakterilerin yerleşmesini engellerler.
•Asit ortam oluşturarak bazı mayaların çoğalmalarını engellerler.
•Araştırmalar sonucunda probiyotiklerin salgıladıkları bazı enzimler aracılığı ile östrojen seviyesini düzenledikleri bulunmuştur.
•Bağırsaklarda B grubu vitaminlerin üretilmesinde görevlidirler.
•Hastalık yapıcı bakterilerin ürettikleri toksin düzeyini azaltırlar.
•Kansere neden olan maddelerin zararlarını azaltırlar.
•Serotonin maddesinin salınımına yardımcı olarak depresyon ve stres üzerinde olumlu etki gösterirler.
•Kolesterol seviyesinin dengede tutulmasına yardımcı olurlar.
•Antibiyotik kullanımı sırasında ve sonrasında düzenli olarak kullanılan probiyotikler bozulan bağırsak mikroflorasını yerine getirebilir.

Probiyotik içeren besinler:

•Ev yapımı yoğurt, probiyotik yoğurtlar, peynirler, kefir, ayran, süt probiyotik kaynaklarıdır.
•Turşu, şalgam, nar ekşisi, sirke ve boza gibi fermente besinler bağırsak florasındaki probiyotiklerin çoğalmasında etkilidir.

Dyt. Ayşe Tuğba Şengel
Cebinizdeki Uzman, Diyetisyen


Sağlıklı beslenme ve diyet konusunda bize soru sorabilirsiniz: ayse@aysetugbasengel.com

Site: http://aysetugbasengel.com/

Facebook

Yazının devamı...

Vücudun Bölgelerine Göre Bölgesel Diyet

Vücudumuz su, kemik, kas ve yağ dokusundan oluşur. Organizma ise her bedende farklı olacak şekilde oluşur. Organizmadaki bu oluşumu sağlayan dokuların dağılımı insan bedeninin estetik açıdan birbirinden farklı olmasını sağlar.

Kadınlarda kalıcı yağlar kalça ve basen bölgelerinde

Vücudumuzda 3 farklı yağ tabakası vardır. İlki derimizin hemen altında biriken ‘Deri altı yağları’; ikincisi vücudumuzun içinde organlarımızın çevresine ve karın kaslarımızın altına yerleşen ‘İç organ yağları’; sonuncusu ise kasların içinde ve çevresinde bulunan ‘Kas içi yağlar’ olarak adlandırılır. Bu 3 farklı yağ tabakasından en kalıcı olanı deri altı yağlarıdır. Bayanlardaki deri altı yağların en kalıcı ve yakılmasının zor olduğu kısım kalça ve basen bölgesinde birikenlerdir. Erkeklerde yakılması en zor yağların bulunduğu kısım ise karın bölgesidir.

Bölgesel yağlanmada genetik ve hormonal faktörler etkilidir. Bel çevresi kalın olanlarda çoğunlukla insülin hormonu yüksekliği görülür. Bel çevresi kalınlaşmaya başladıkça insülin hormonu, şekeri hücre içine sokmakta zorlanır ve vücut insülin miktarını yükseltir. Bunların sonucunda da iştah açılır ve yağlanma artmaya başlar. Basen çevresi geniş olanlarda ise, çoğunlukla östrojen dengesizliği görülür. Bunun sonucunda adet düzensizliği görülebilir. Bazı kişilerde ise ense ve üst gövdede şişmanlama görülür. Bu durumdan sorumlu olan ise kortizol hormonunun yüksekliğidir. Yüzde yuvarlaklaşma, kızarıklık, gövdede menekşe rengi çatlaklar ve tansiyon yüksekliği oluşabilir.

Vücuttaki yağ dokunun oranı kadınlarda %25, erkeklerde %30’u geçmemelidir. Karın-bel çevresinde fazla yağın bulunması kalp damar hastalıkları, felç, Tip2 diyabet riskini artırır. Yapılan bazı araştırmalarda ise bel çevresindeki yağlanmanın unutkanlık (demans), osteoporoz, Alzheimer, diyabet, kolon kanseri ile ilişkisinin olduğu bulunmuştur.

Türk kadınlarının %65’i armut tipi vücut yapısına sahip

Araştırmalarda Türk kadınlarının %65’inin armut tipi vücut yapısına sahip olduğunu bulmuştur. Genlerimiz vücudumuzda yağ dağılımının nerede olacağında etkilidir; ancak dengeli beslenme ile kontrolü sağlamak bizim elimizde. Dengeli bir diyet programı sayesinde vücuttaki yağ hücreleri azalır ve kilo verilebilir. Sağlıklı bir diyette hedef yağ hücreleridir. Sorunlu olan bölgelerde daha fazla yağ hücresi biriktiği için bu bölgelerden yağ kaybı daha fazla olacaktır.

Dengeli beslenmek ve düzenli egzersiz yapmak bölgesel zayıflama yöntemleri arasında en etkili olanıdır. Bölgesel zayıflamada en önemli etkenlerden biri de öğünlerin düzenli yapılmasıdır. Uygulanan diyet programındaki en önemli unsur diyetin kişiye özgü hazırlanmasıdır. Her bireyin yaş, kilo, boy ve yaşam şekline göre vücut gereksinimleri farklıdır. Ancak bu gereksinimler karşılandıktan sonra bireyin sağlıklı kilo vermesi mümkündür. Diyetteki amacınız kas ve su kaybı ile kilo vermek değil, yağ kaybı ile incelmek olmalıdır.

Diyet programında tükettiğimiz besinlerin miktarı kadar çeşitleri de önemlidir. Ancak sadece bel-karın bölgesindeki ya da basen bölgesindeki yağları eritmeye yönelik mucizevi besinler bulunmamakta. Bunların yerine metabolizma hızını arttıran besinler, yağ içeriği daha düşük besinler tüketilebilir.

Yapılan bazı çalışmalarda daha çok bel ve karın çevresinin yağlanmasında etkili olan besinlerin olduğu bulunmuştur. Bu çalışmaların sonuçlarını saymak gerekirse;

•Alkol ve şekerli içeceklerin bel-karın bölgesindeki yağlanmayı tetiklediği, alkolün doygunluk hissini düzenleyen hormonlara etki ederek açlık hissini arttırdığı bulunmuştur.

•Margarin, pastane ürünleri, kurabiye ve kızarmış yiyeceklerde bulunan trans yağ asitlerinin bel-karın çevresindeki yağlanmayı arttırdığı ve vücudun diğer bölgelerine oranla yağ hücrelerinin bel çevresine dağılımında etkili olduğu bulunmuştur.

•Kalori ve yağ içeriği yüksek olan fast-food ürünlerinin bel çevresinde yağlanmaya neden olduğu bulunmuştur.

Bazı besinler ise metabolizma hızını arttırdığı ve tok tuttukları için daha sık tercih edilebilir. Yapılan çalışmalarda yeşil çayın içinde bulunan kateşinler sayesinde vücutta kalori yıkımının arttığı ve bel çevresindeki yağların azaldığı; yaban mersini tüketen bireylerin bel bölgesinin daha az yağlı olduğu bulunmuştur.

Alınan kalorinin azaltılması ve egzersiz yapılmasının bel çevresini inceltmekte en iyi yol olduğu unutulmamalıdır. Yapılan birçok araştırma; meyve, sebze, tam tahıl, düşük yağlı süt ürünleri, kurubaklagil, yağlı tohumlar, yağsız et, balık, yumurta ile tüm besin öğelerini karşılayan dengeli bir diyet ve haftada 3-4 gün yapılan egzersiz ile bel çevresinin azaltılabileceğini ortaya çıkartmıştır.

Bel bölgesini incelten 7 besin

Yoğurt, ananas, badem, yeşil çay, hindi eti,kabak ve ıspanak özellikle karın bölgesinde incelme yapar. Bu besinleri özellikle beslenmelerine sık sık eklemeliler.

Kalça bölgesi yağlanması için

Protein ağırlıklı beslenme planı uygulanmalı ama yine yeterli ve dengeli beslenilmelidir. Günde en az 120 gram tavuk veya balık veya yağsız kırmızı et tüketilmelidir. Kalça bölgesi için özellikle spora ağırlık verilmelidir.Haftada 5 kez 40 dakikalık yürüyüşler kalça bölgesinde gözle görülür incelme sağlayacaktır.

Dyt. Ayşe Tuğba Şengel
Cebinizdeki Uzman, Diyetisyen


Sağlıklı beslenme ve diyet konusunda bize soru sorabilirsiniz: ayse@aysetugbasengel.com

Site: http://aysetugbasengel.com/

Facebook

Yazının devamı...

Sonbaharda Ne Tip Bir Diyet Yapılmalı?

Geçtiğimiz bayram ve tatillerle özellikle yediğimiz etin miktarında önemli artış olur. Her ne kadar yediklerimize dikkat etmeye çalışsak da beslenme düzenimiz değişir. Fazla miktarda tüketilen et, sakatat, kızartma ve tatlılar vücutta toksik madde artışına neden olur.

Alınan fazla kiloları vermek ise düşündüğünüz kadar zor değil. Sağlıklı beslenme programına geri dönüp, vücudu yormadan, gerekli enerjiyi alarak ideal kilonuza ulaşabilirsiniz.

Diyet listeniz karbonhidrat, protein, yağ ve lif açısından dengeli olmalı. Kilo vermek için kalori alımı aşırı kısıtlanmamalı ve ani kilo vermeyi amaçlayan tek tip diyetlere yönelinmemeli.

Sonbahar beslenmesi için öneriler:

•Sağlıklı ve dengeli beslenmenin şartlarından olan 3 ana ve 2-3 ara öğün tüketimi atlanmamalıdır.
•Kurban bayramında çok fazla kırmızı et tükettiyseniz; ihmal ettiğiniz sebze, meyve ve tahıl ürünlerinin tüketimine dikkat edebilirsiniz.
•Fazla miktarda et tüketiminden dolayı sindirim problemleri yaşamış olabilirsiniz. Bu yüzden lif içeriği yüksek yeşilliklerin ve tam tahıl ürünlerinin tüketimine ağırlık vermelisiniz.
•Sindirim kolaylığı sağlamak için probiyotik tüketimini arttırabilirsiniz. Sindirim ve bağırsak hareketlerine yardımcı olan, yararlı bakteriler içeren yoğurt ve doğal probiyotik kaynağı kefir tercih edilebilir.
•Mide ve bağırsakların yükünü azaltmak için azar azar ve sık sık yemek yenerek metabolizma hızlandırılmalıdır.
•Akşam yemeklerinde ağır yemekler yerine hafif yemekler tercih edilmeli ve porsiyon miktarına dikkat edilmelidir.
•Sebze yemekleri, yoğurt, salata ve tam buğday ekmeği tüketimine ağırlık verilebilir.
•Bayram sonrasında tatlı ihtiyacınızı meyve yiyerek karşılayabilirsiniz. Posa alımını da arttırmak için meyveleri kabukları ile tüketebilirsiniz.
•Yemeklerinizi tatlandırmak için fazla yağ tüketimine yönelmek yerine baharatlar ile tatlandırabilirsiniz.
•Günde en az 8-10 bardak su içmeyi unutmamalısınız.

Dyt. Ayşe Tuğba Şengel
Cebinizdeki Uzman, Diyetisyen


Sağlıklı beslenme ve diyet konusunda bize soru sorabilirsiniz: ayse@aysetugbasengel.com

Site: http://aysetugbasengel.com/

Facebook

Yazının devamı...

Yurtdışı tatiline çıkacaklar için pratik diyet önerileri

Yurtdışı seyahatleri son zamanlarda Türk tatilcilerin uğrak rotaları arasına girdi. Bu seyahatlerde kişiler dinlenme tatilinden çok, ülkelerin kültürel değerlerini tanımayı ve yerel lezzetlerini tatmayı amaçlıyor. Dolayısıyla, geziler koşuşturmaca ve yoğun aktiviteler içeriyor.

Yurtdışına seyahat edecekler için kısıtlı sürede, gezi heyecanı ile kişiler yoğun aktiviteler yaparken, beslenme tarzı ve yemeğe ayrılan zaman bazen olumsuz yönde etkilenebiliyor. Öğünler atlanabiliyor veya ara öğün saatleri uzuyor, çok geç saatlere sarkabiliyor veya ana öğünlerde çok fazla kalori alınabiliyor. Özellikle yurtdışı ve yurtiçi gezilerde birçok kişi fazla yeme eğilimi gösteriyor. Fazla yeme eğilimi kısa süreli de olsa kilo alımı ile sonuçlanabiliyor.

Uzun Uçak Yolculukları ve Kültürel Besin Farklılıklarına Dikkat

Uzun süren uçak yolculuklarında ülkeler arası saat ve iklim farkları gibi faktörler, metabolizmamızı kötü etkiler. Özellikle 6-7 saatlik zaman farkı batıdan doğuya veya tersine uçuşlarda “Jet-Lag” olarak isimlendirilen bitkinlik, halsizlik, dikkat kaybı, zihinsel ve fiziksel performans kaybı, uyku ve iştah kaybı gibi sorunlar yaşamamıza neden olabiliyor.

Ayrıca, gidilen ülkelerdeki farklı mutfak kültürleri, baharatlar, bölgesel barsak florası farkı, daha önce bilinmeyen besin alerjileri hatta gıda zehirlenmeleri, sağlığımızı ciddi boyutta etkiler ve bağışıklık sistemimizi çökertebilir. Beslenmemize ayrı özen göstermek gerekiyor.

Yurtdışında kilo almamak için neler yapılabilir?

1- Çok fazla aktivite yapmalısınız. Adımsayar kullanın ve yürüyebildiğiniz kadar yürüyün,toplu taşıma kullanmamaya çalışın.

2- Sıcak ve yürüyüş sebebiyle susama isteğinizi doğru içecekler ile karşılayın,şekerli kalorili içecekler yerine maden suyu,su ve light içecekler tercih edin.

3- Yöresel tatları tam porsiyon değil de yarım porsiyon tüketin veya 2-3 kişi paylaşıp kaloriyi azaltabilirsiniz.

4- Yanınızda kuru besinler bulundurun.Kuru incir, kuru kayısı, kuru erik, ceviz, badem, fındık gibi uzun süreli tok tutacak ve enerjinizi artıracak besinler ile ara öğünler yapın.

5- Kuru besinler ile ara öğünler yapmak ana öğünden önce çok acıkmanızı engeller ve kalori alımınızı azaltır,küçük porsiyonlar ile doyabilir hale gelirsiniz.

Seyahatlerde, yemekler genelikle dışarıda yenildiği için yemek için ayırdığınız bütçe çok önem taşıyor. Dikkat edilmediği zaman yemeye ayırılan bütçe astronomik rakamlara ulaşabiliyor ve bir yandan da kilo alımına sebep oluyor. Hem bütçe hem sağlık kötü etkileniyor.

Yurtdışında Kalori ve Bütçelerine Göre Yerel Lezzetler

Tayland, 1 porsiyon deniz mahsüllü pad thai veya ızgara ahtapot , 1 adet küçük light yerel bira veya Light alkolsüz içecek, 500 kalori ortalama 5-8 Dolar

İspanya, 3 çeşit küçük sebzeli tapas, 2 çeşit küçük etli tapas,1 bardak sangria veya Light alkolsüz içecek, 450 kalori ortalama 15-25 Avro

Yunanistan, 1 porsiyon Izgara balık çeşitleri, 1 porsiyon salata, 1 adet küçük light yerel bira veya Light alkolsüz içecek, 400 kalori ortalama 15-20 Avro

Fransa, 1 porsiyon antrikot, 1 porsiyon salata, 1 kadeh kırmızı şarap veya Light alkolsüz içecek , 400 kalori ortalama 20-40 Avro

Almanya, Salata üstü et döner, 1 porsiyon yoğurt, 1 adet küçük light yerel bira veya Light alkolsüz içecek, 400 kalori ortalama 10-20 Avro

İtalya, 2 dilim Sebzeli pizza, 1 porsiyon salata, 1 kadeh italyan şarap veya Light alkolsüz içecek, 450 kalori ortalama 15-25 Avro

Amerika, 1 porsiyon Izgara bonfile, 1 porsiyon salata, 1 adet küçük light yerel bira veya Light alkolsüz içecek 350 kalori ortalama 20-30 Dolar

Dyt. Ayşe Tuğba Şengel
Cebinizdeki Uzman, Diyetisyen


Sağlıklı beslenme ve diyet konusunda bize soru sorabilirsiniz: ayse@aysetugbasengel.com

Site: http://aysetugbasengel.com/

Facebook

Yazının devamı...

Dümdüz bir karına sahip olmak için 10 tüyo

Günümüzde hemen herkes göbek yağlarından şikayetçi. Vücudunun diğer bölgelerinde fazlalığı olmayanlar da göbeklerinin çıktığını söylüyor. Alınan yarım kilo bile olsa, ilk belirginleşme göbekte gerçekleşiyor, dolayısıyla göze ilk batan nokta da göbek oluyor. Peki alınan kilolar neden anında göbek yağı olarak karşımıza çıkıyor?

Karın bölgesi yağlanması çok sayıda kişinin en çok karşılaştığı ve çözüm aradığı sorunlardan biri. Karın bölgesi iç organlara yakın olduğu için bu bölgedeki yağlanma daha fazla tehlike içeriyor. Yani göbek yağlanması sadece estetik açıdan sorun yaratmıyor, kalp hastalıkları, diyabet ve karaciğer yağlanması gibi hastalıklara yatkınlığın belirtisi olarak da kabul ediliyor.

Vücuttaki yağlanma bölgesini çoğunlukla genetik yapı belirliyor. Elma tipi dediğimiz vücut tipi (karın bölgesi yağlanması) genetik olarak yatkınlık ile ortaya çıkıyor.

Doymuş yağlardan oluşan hayvansal gıdalar, yağlı etler ve yağlı peynirler, tereyağı gibi besinlerden fazla tüketmek karın bölgesini yağlandırır. Ayrıca basit şeker içeren çikolata ve tatlı gibi besinleri sık tüketenler, insülin yüksekliğine bağlı olarak karın bölgesindeki yağlanmayı arttırıyor. Karın bölgesinin hareketsiz olması da yağlanmaya yatkın hale getiriyor.

HANGİ VÜCUT YAPISI GÖBEK YAĞLANMASINA DAHA YATKIN?

Elma tipi vücut yapısına sahip olanlar karın yağlanmasına daha yatkın. Elma tipi vücut ince ve zayıf bacaklar buna zıt olarak yağlı bir karın görüntüsüne sahip. Bu noktada cinsiyet az da olsa önemli çünkü erkekler karın yağlanmasına daha yatkın. Genel olarak kas yapısı fazla olan erkeklerde en az hareket kabiliyeti olan karın bölgesi yağlanmaya meyilli. Kadınlar ise menopoz döneminde karın bölgesine yağ depolamaya başlıyor.

KARIN YAĞLARINDAN KURTULMAK İÇİN 10 ÖNERİ

1. Basit şeker içeren tatlı, çikolata, beyaz ekmek gibi yiyeceklerden uzak durun, bu besinler insülin seviyesini yükseltir ve yağ olarak depolanır.
2. Tereyağı, yağlı etler, yağda kızartmalar ve yağlı süt ürünlerinden kısıtlı miktarda tüketin. Fazla tüketilirse kolesterolü yükselterek karın bölgesinde depolanmasına sebep olur.
3. Haftada 3-4 kez 1 saatlik yürüyüş yapmak kolesterolü düşürür ve karın bölgesinin yağlanmasını azaltır.
4. Hazır gıdalar tüketmeyin.
5. Şeker içeren asitli içecekler, soğuk şekerli çaylar yerine su için.
6. Karın kaslarını fiziksel hareketler ile çalıştırarak yağ yakımını destekleyin.
7. Öğün sayınızı artırarak metabolizmanızı hızlandırın. Bu, yağ yakımını hızlandıracak ve karın bölgesi yağlarını azaltacaktır.
8. Glisemik indeksi düşük besinler (kepekli ekmek, yoğurt, yulaf kepeği, bulgur gibi) tercih edin.
9. Alkollü içecek tüketiminiz varsa azaltın.
10. Fast food yiyeceklerden uzak durun ve lif içeriği yüksek besinler tüketin.

Dyt. Ayşe Tuğba Şengel
Cebinizdeki Uzman, Diyetisyen


Sağlıklı beslenme ve diyet konusunda bize soru sorabilirsiniz: ayse@aysetugbasengel.com

Site: http://aysetugbasengel.com/

Facebook

Yazının devamı...

Alzheimer’ı önleyen 6 Besin

Alzheimer özellikle birçok etkeni içinde bulunduran bir hastalık. Alzheimer'ın tetikleyici unsurları arasında ise beslenme ilklerde yer alıyor...

Halk arasında “Bunama” olarak bilinen “Alzheimer” unutkanlıkla ortaya çıkan, hafıza ve konuşmada sorunlar yaşanan, bilişsel yeteneklerde ve günlük yaşam aktivitelerinde problemlere yol açan bir hastalıktır.

Alzheimer’ın nedenleri arasında yaşlılık, kalıtsal özellikler ve travmalar yer alıyor. Henüz kesin tedavisi bulunamayan bu hastalığın oluşumunu engelleyecek, beyin fonksiyonlarını güçlendirecek ve hafızayı kuvvetlendirecek çeşitli besinlerin olduğu biliniyor. Sağlıklı ve dengeli beslenerek Alzheimer gibi hastalıkların önüne geçilebiliyor. Yapılan birçok araştırma sık tükettiğimiz bazı besinlerin Alzheimer’ı önleyebileceğini gösteriyor.

Hangi Besinler Alzheimer’a karşı?

Beyin hücrelerinin bir kısmının ölmesiyle ortaya çıkan Alzheimer hastalığı özellikle hafızada ilerleyici kayıplara neden olmaktadır. Hafızaya iyi gelen yiyecekler arasında gösterilen besinlerin çoğu omega 3 yağ asitlerini, C vitaminini, B kompleks vitaminlerini, flavonoid ve antioksidan maddelerini içermektedir. Özellikle bu besin maddelerini içeren somon, sardalya, uskumru, ton balığı, ceviz, badem, zeytinyağı, avokado, yeşil yapraklı sebzeler, yaban mersini, karadut, çilek, turunçgiller ve köri baharatı Alzheimer’ı önleyici besinlerdir.

Yaban Mersini

Yaban mersini içeriğindeki flavonoidler sayesinde beynin hafızadan sorumlu bölgesi “hipokampus” üzerinde etkilidir. Zengin C vitamini ve antioksidan içeriği sayesinde ise yaşla birlikte zayıflayan hafıza için kullanılabilir.

Omega-3 Yağ Asitleri

Somon, sardalya, uskumru, ringa ve ton balığında yüksek oranda bulunan Omega-3 yağ asitleri; beyin ve sinir sisteminin düzenli çalışmasında büyük rol oynamaktadır. Aynı zamanda ceviz, badem, keten tohumu, zeytinyağı, marul, lahana ve brokoli gibi bazı yeşil yapraklı sebzelerde Omega-3 kaynakları arasında yer almaktadır.

Avokado

Yüksek miktarda antioksidan olan E vitamini içeriği sayesinde nöron ve sinir hücrelerini koruyarak Alzheimer’a yakalanma riskini düşürmektedir.

Turunçgiller

C vitamininden zengin ve önemli antioksidan özelliğe sahip olan limon, portakal, çilek, mango gibi turunçgiller beyinde zararlı içeriklerin birikimini önleyerek mükemmel temizleyici ve koruyucu görev görürler.

Köri

Fazlaca zerdeçal içeren bu baharat, zerdeçalın içeriğinde yer alan kurkumin sayesinde yüksek miktarda antikoksidan kaynağıdır. Bu özelliği sayesinde beyinsel riskleri azaltabilir. Alzheimer hastalığını önlemek isteyenler yemeklerinde özellikle sarı köri baharatını tercih edebilirler.

Yeşil Çay

Yeşil çay, içindeki flavonoidler sayesinde hafızayı geliştirmektedir. İçeriğinde bulunan antioksidanlar, Alzheimer hastalarının beyinlerinde plak oluşturan proteinlerin üretiminin azaltılmasına yardımcı olur ve hafızayı zayıflatan nöron kaybını baskılar.

Dyt. Ayşe Tuğba Şengel
Cebinizdeki Uzman, Diyetisyen


Sağlıklı beslenme ve diyet konusunda bize soru sorabilirsiniz: ayse@aysetugbasengel.com

Site: http://aysetugbasengel.com/

Facebook

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.