SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

ELMA mısın ARMUT mu?

Yağlar vücudumuzda depolandıkları bölgelere göre vücudumuzu şekillendirir. Bazen ne kadar kilo verirsem vereyim onlar gitmiyor diyorsunuz ya işte o durum bu sebeplerden kaynaklanıyor. Her zaman bölgesel zayıflama dediğimiz bu durumlara özgü bir diyet olmadığını söylüyoruz. Evet o bölgeyi tek başına yok edecek bir çözüm yok lakin o bölgelerdeki en azından büyümeyi engelleyici hatta zayıflamayı destekleyici beslenme kuralları mevcut. Ülkemizde en belirgin 2 vücut tipi vardır elma ve armut olarak tanımlanırlar.

Elma Vücut Tipi

Genel dikkat karın bölgesine çekilir. Sağlık açısından en riskli olan da budur, çünkü bel bölgesi kalınlaşması kardiyovasküler hastalıklar ve organ yağlanması açısından risk demektir. Bu bölgelerde büyümeye yol açan temel besinler; şekerli ve nişastalı besinler, içecekler, kafein… Elmalar bunları çok tüketir ve sonrasında bu tüketimlere bağlı gün ortasında ve öğle yemeğinden sonra tatlı isteği ve enerjisizlik oluşur. Bu durumlara karşı koymak zor olduğundan böyle beslenenlerde insülin direnci oluşur. Sonrasında da insülin direncine bağlı zor kilo verme gelir elbette… Bu durumlarda en önemli nokta kan şekeri dengesini belli seviyelerde tutmak için düzgün bir beslenme gerekir. Bu grup daha çok proteinden zengin; başlıca yumurta, et, tavuk, balık…sağlıklı yağlardan zengin; avokado, kuruyemiş, zeytinyağı… yiyecekler ile beslenmenize yer verin. Ve en önemlisi de bunlara ek yeşil yapraklı sebzeler başta olmak üzere sebze tüketimin arttırın. Kısa ve öz basit karbonhidratlardan uzak durarak glisemik indeksi düşük beslenmek en önemli anahtarınız olacaktır.

Armut Vücut Tipi

Genel dikkat kalça ve basen bölgesine çekilir. Yani üst kısım ince yapıdadır. Sağlık açısından dediğim gibi elma gibi risk oluşturmaz. Organ yağlanması yoktur deri altı yağlanması mevcuttur. En çok bu bölgeyi eritmek zordur. İnce kısımlar gittikçe incelirken, kalın kısımlar aynı kalmaktadır. Bu vücut tipinde vücutta östrojen miktarı yüksektir işte bu yüzden östrojen salınımını arttıran besinlerden uzak durmak iyi gelecektir. Bölgesel yağlanmayı destekleyen yüksek yağlı süt ürünleri ve yüksek kalorili tatlılar genel olarak beslenmede bulunur. Bunlara bağlı olarak akşam yemek sonunda ve gece sonunda olağandışı bir açlık oluşur. Ve bu tüketimlere bağlı olarak açlık hep olduğu için bu olmaması gereken açlığa yenik düşülür ve bölgesel yağlanma desteklenmiş olur. Beslenmede azaltılması gerekenler çok yüksek yağlı süt ve ürünleri, ilaç ve hormon içerdiğini düşündüğünüz işlenmiş et ürünleri, kafein, alkol, soya, adaçayı, keten tohumu gibi… beslenmenizde yüksek lifli meyve ve sebzelere, yulaf, karabuğdaya yer açın… Yağ oranı düşük, yüksek proteinli gıdalar, light süt ürünleri tüketin… işte bunların hepsine dikkat ederek beslendiğinizde büyüme engellenip ufak da olsa azalmalar başlayacaktır.

Hedeflediğiniz orantılı vücuda kavuşmanız dileğimle,

Diyetisyen Buket YAVUZ KOÇOĞLU

http://instagram.com/birbuketdiyet/

https://www.facebook.com/DiyetisyenBuket/

Yazının devamı...

RAMAZANDA AÇLIK KONTROLÜ

Yaza denk gelen ramazanlarla birlikte artık çok uzun saatler aç kalıyoruz. Açlık bazen susuzluğun da önüne geçiyor, özellikle kapalı ofislerde klimalar altında çalışanlar için... Bu noktada yediklerimiz de çok büyük önem taşıyor.

İftar için büyük hazırlıklar yapılıp, dolu sofralar kurulurken sahur sofralarına aynı özen gösterilmiyor. Halbuki iftar kadar sahur da çok önemlidir.Asıl açlıkla baş etmemizi sağlayan sahurda yediklerimizdir, çünkü o zaman yediklerimiz bizi iftara kadar tok tutabilir ve o şekilde oruç daha az etkileyecektir. Bunları göz önünde bulundurarak sahur, iftar ve gece yapacağımız bir öğünde neleri yemek daha tok tutar, mutlaka olması gerekenler;

Yumurta

Sahurun olmazsa olmazıdır bana göre...Çünkü kendisi eşi benzeri olmayan bir protein kaynağıdır. Haşlanmış olarak tüketilebileceği gibi çılbır olarak da tüketilebilir. Özellikle çılbır olarak tüketmeniz demek yoğurttan da ekstra protein almanız demektir, ekstra protein de ekstra doygunluk demektir, yani doygunluğunuzu ikiye katlamış olursunuz.

Tam Tahıllar

Lifleri sayesinde sindirimin yavaşlamasını sağlayarak uzun süreli tokluk hissi verir. Ortalıkta ekmekle ilgili söylenenlere inat ben yine bir diyetisyen olarak bildiğimi uyguladığımı söyleyeceğim. Ekmek yemekten korkmayın, ölçülü ve kaliteli ekmeği yiyin, ve de ekmeksiz diyet olmaz. Tüketin diyorsam sahurda da iftarda da pide tüketin demiyorum tabiiki, bunu sık sık tam tahıllı veya lif içeriği yüksek ekmekler ile değiştirerek tüketin diyorum.

Muz

Her ne kadar glisemik indeksi yüzünden eleştiri oklarının ilk hedeflerinden olsa da yüksek K(potasyum) kaynağı olması açısından tokluk süresini arttırmaya yardımcı olacaktır. Özellikle süt ve yoğurtla tüketildiğinde daha da fazla tokluk sağlar.

Elma

Kimileri sürekli elmanın acıktırdığını söylese de kabuklarıyla tüketildiğinde zengin lif içeriği sayesinde benim için hala tok tutucu meyveler arasındadır.

Badem

Zayıflama diyetlerinin vazgeçilmezi olmasında iştah kapatıcı, tok tutucu özelliği ön plandadır. Ramazanda da sofralardan eksik edilmemesi gereken bir yağlı tohumdur.

Tarçın

Kan şekerini dengeleyerek iştahı azaltacak ve tokluk sağlayacaktır.

Bulgur-Mercimek

Midede şişme özelliği ile halk arasında çeşitli tabirleri almıştır. Lif içerikleri ve protein kaliteleri sayesinde tokluk sağlayacaklardır.

Hurma

Orucunuzu hurma ile açmaya özen gösterin. Çünkü hurma kan şekerini dengeler. Yediğiniz andan itibaren yüksek lif içeiği sayesinde tokluk hissi verip aşırı yemek yemeyi önler.

Çorba

İftarda su içerikleri ve midede kapladıkları yer nedeniyle kısa sürede az kalori ile doygunluk sağlarlar. Özellikle etli, sütlü, yumurtalı yani protein içeren çorba çeşitleri daha tok tutacaktır.

Sahurdan iftara aç olduğunuz zamanın su gibi akması dileğimle,

İyi Ramazanlar...

Diyetisyen Buket YAVUZ KOÇOĞLU

http://instagram.com/birbuketdiyet/

https://www.facebook.com/DiyetisyenBuket/

Yazının devamı...

Neden Zayıflayamıyorum ?

Bana çok sık sorulur, Neden zayıflayamıyorum diye... Ben de hep derim vardır muhakkak bi yerde bi hata, uzun uzun konuşmak gerek derim, en umursamadığınız şey bile olabilir bu sebep...

Şu yalan dünyada çoğumuz kilo problemiyle savaşmıyorsak muhakkak doğru şeyleri yemek için savaşıyoruzdur.

İnanın özellikle biz diyetisyenlerde durum daha zor; aklımız fikrimiz işimiz gücümüz yemek...

Son yıllarda marketlerde zayıflamamız için, bazı yiyeceklerin içeriğindeki şişmanlatıcı olduğu düşünülen öğelerin çıkarıldığı yiyecekler raflarda fazlasıyla yerini aldı. Şekersiz tatlandırıcı, glütensiz makarna, yağsız bisküvi, şekersiz kek…

Bunlar yememeleri gereken ama yemeden de duramayan insanlar için üretilmiş şeyler.

Aç kalma ile ilgili bir sorun var burada, sürekli aç hissetmek ama çok yiyip karnını doyurmanın vereceği vicdan azabından korkup aç kalmak.

Bu yazıyı da iştah açılmaları arasında yazıyorum. Çok saçma. Aslında sürekli olmayan ve kendimi rahat bırakırsam bu süreçle birlikte üstesinden geleceğim bir süreç. Neyse ki ben bunu sadece belirli zamanlarda yaşıyorum, her daim saplantılı olanlara bu noktada sesleniyorum. Hem kilo fazlanız var hem de yemek düşünme saplantınız varsa öncelikle rahat bırakın kendinizi. Fark edin. Ne hissediyorsunuz. Ne yiyor, neden yiyor, yerken-yedikten sonra ne hissediyorsunuz, neler düşünüyorsunuz…

Öncelikle evet yemek yeme eylemi rahatlatıcıdır. Rahat değil gerginsek biraz çikolata yiyip kafamızdan bizi rahatsız eden düşünceleri uzaklaştırıp rahatlarız. Rahatsızlık veren duyguyla yüzleşmek yerine o duyguyu bastırmak daha eğlencelidir. Yiyecekle doymaktır esasen. Doyup daha az hissetmek, duygusuzlaşana kadar belki de.

Çok çok yersek kilo almaya başlarız, kilo aldıkça daha az yemeye çabalarız, çabaladıkça daha da engellenemez hale geliriz. O kadar yerken zevki hemen, acısını sonra hissederiz. Daha az yemeye çalışıp başardığımızda ise acıyı hemen, zevkini sonra hissederiz.

Kendimizi biraz olsun rahat bırakalım, üzerimizdeki baskılı düşüncelerden kurtulalım. İyi hissetmek en güzelidir. O an sizi ne iyi hissettirecekse üzerinizdeki gereksiz baskıyı kaldırıp düşünüp harekete geçin. Yemek yeme-me-yi bu kadar önemli hale getirmeyin.

Hayat ve kendisi ile uzlaşıp mutlu olamamanızın acısını bütün bunları unutturan yemekten çıkarıyorsunuz hepsi bu. Bunu kabul etmek sizi rahatlatır. Canı gönülden hissedin. Olayları akışına bırakın. İşte o zaman doygunluk gelecek, sınırsızlık sınır bulacak ve bir daha ne zaman isterseniz baskısız olarak yiyebileceğinizi biliyorsunuz. Bu rahatlık ile bir bakmışsınız sağlıklı yiyecekleri yemeye başlamışsınız.

Diyette baskı olmaz, düşünceler özgür olmalıdır, rahat olun…

Çünkü;

Hayat tatlandırıcı ile tatlandırılamayacak kadar güzel, carpe diem :)

Diyetisyen Buket YAVUZ

https://www.facebook.com/DiyetisyenBuket/

Yazının devamı...

Pek çok ünlünün de yaptırdığı Pinnertest nedir ?

Belki de yaptırmayan ünlü kalmadı diyebiliriz...

Her zaman diyorum, herkes aynı değildir bu yüzden herkese her besin iyi gelmez siz kendiniz kendinizi tanıyacaksınız. Bazen öyle sağlık problemleriniz oluyor ki siz bile çözemiyorsunuz size hangi besinin iyi gelip gelmediğini...

İşte belki de size zarar veren belki de hiç ummadığınız, hatta çok sağlıklı; böyle faydaları var diye yediğiniz bir besindir...

Bazı besinleri tükettikten sonra belki de çoğunlukla; kronik yorgunluk, depresyon, migren, baş ağrıları, bağırsak ve mide problemleri, egzama ve deri hastalıkları, romatizma ve eklem hastalıkları, kilo vermede zorluk, astım atakları, uyku bozuklukları, sürekli nezle olma gibi sağlık problemleri olabilir. Bu sağlık problemlerinin neden kaynaklandığını kendi kendinize anlamamız neredeyse çok zordur. Bu test ile vücudunuzun hangi besini zor sindirdiğini öğrenmiş olursunuz.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya nüfusunun yarısında gıda intoleransı bulunmaktadır. Pek çok kişi yaşadığı bu sağlık problemlerin kaynağını bilmediği için çözüm bulmakta zorlanmaktadır. Çözüm aslında çok kolay saptanabilmekte...

Peki bu besinler hangileri nasıl bileceğiz?

Sadece parmak ucundan alınan bir damla kan ile size ve vücudunuza iyi gelmeyen hatta bazen zarar veren gıdalar tespit edilir. Bu test ile dünya üzerinde görülen 200 besin ve içecek incelenir ve 2 hafta içinde raporlanır.

Bu rapor sonucunda hangi besinlere intoleransınız var ise biz diyetisyenler o besinleri belirli zamanlarda alternatif besinler ile değiştirerek beslenme programları planlıyoruz. Bu besinler bir süre tüketilmiyor ve sonucunda bu gıda intoleransının tetiklediği sağlık problemlerinde kişide iyileşme ve hatta varsa kiloda düşüşler gözlemliyoruz.

Kim bilir sorun sizin için belki de hergün severek yediğiniz brokolidedir :)

Dyt.Buket YAVUZ KOÇOĞLU

https://instagram.com/birbuketdiyet/

Yazının devamı...

BAHARDA SAĞLIK KARARLARI ALINDI MI ?

Baharın gelmesiyle yaza da çok az zaman kaldığını fark etmeye başlayan bir grup diyet araştırmalarına başladı. Çünkü koyu renkli kalın giysilerin yerini artık açık renkli ve ince giysiler almaya başlayacak, böyle olunca da koyu renkli kalın giysilerin içinde saklanan kilolar açık renkli ince giysilerde saklanamayacak. Bu yüzden fazla kilolarından acilen kurtulmak isteyen kişi sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu kişiler diyet araştırmaları yaparak gazete, dergi, internet ortamında gördükleri çok kısa sürede zayıflamayı hedefleyen diyetlerden birini seçip uygulamaya başlıyor. Şok diyetler olarak adlandırılan bu diyetler kısa sürede su ve kas kaybından başka bir ağırlık kaybını vadetmiyor. Sağlıklı bir ağırlık kaybı olmadığı gibi bir de yağlara yağlar eklenerek kısa sürede geri alınıyor.

Şok diyetler ani ölümlere kadar varan birçok problem çıkarıyor. Bunlar; yorgunluk, uyuşukluk, bulantı, kusma, diyare(ishal), adet düzensizlikleri, kuru cilt, saç dökülmesi, baş ağrısı, sinirlilik, konsantrasyon bozuklukları, kolesterol yükselmesi…

Şok diyetlerinin uygulanan birçok çeşidi varken yaz mevsiminin yaklaşmasıyla bunların yanına yenileri ekleniyor ve adları da moda diyetler oluyor. Kilo vermek isteyenler olarak bu modaya hemen uyum sağlıyoruz. Obezite bu kadar artarsa zayıflama yöntemleri de artacak ve bir bir denenecektir. Yıllarca kademeli arttırdığımız kiloları hızla vereceğimiz yöntemler çok cazip gelecektir. Çünkü gündemde olan popüler diyetlerde olay aç kalarak zayıflamadır. Diyetisyen olmayanlar tarafından ortaya atılan popüler bu diyetler, beslenme bilgisi olmayan insanların düşünceleri gibi şekillenmiştir. Mantık ''zayıflayacaksan aç kalacaksın'' dır. Aç kalarak zayıflamak bir mucize değil, çok düşük kalorili diyetler sizi tabiiki hızla zayıflatır. Ama bu zayıflama su ve kas kaybıdır. Kas kaybı ile metabolizma hızınız düşecek ve sonrasında eski düzeninize döner dönmez kilo almaya başlayacaksınız, aynı hızla. Unutmayın diyetin modası olmaz!

Nasıl ilaçları gazetelerden, dergilerden görüp duyup kullanmıyorsak diyetleri de o şekilde uygulamamalıyız. Beslenme programı diyetisyen tarafından size özel planlanmalıdır. Bireyin yaş, cinsiyet, boy, kilo, sağlık-ekonomik-medeni durumu, beslenme alışkanlıkları, sosyal statüsü göz önünde bulundurularak hazırlanan programlar ile hem daha sağlıklı hem de kalıcı bir kilo kaybı elde edersiniz. Beslenme programınız parmak iziniz gibidir, sadece size özel olmalıdır.

En sevdiğiniz ve en devam edebileceğiniz şekilde başlamalısınız. Çünkü sevmeyince devam edilmiyor. Sevdiğiniz diyetisyen olsun, sevdiğiniz spor hocası olsun, destekçi arkadaş ve aileleriniz olsun... Destekçi olmayanlar, moral bozanlar olmasın ve gerekiyorsa onlardan saklayabilirsiniz. Bir de şimdilerde instagram gibi sosyal medya sitelerinde çok fazla motivasyon hesapları var, sağlıklı şeyler paylaşanları takip edebilirsiniz, yanlışa düşmemek için sağlıksız şeyler yapan eğitimsiz kitleleri takip etmeyiniz.

Bir diyetisyen olarak yaşam tarzınıza uygun bazen ufak kaçamaklarınıza da izin veren bir beslenme programı öneriyorum. Çok katı diyetler sizi zorlayıp diyeti bozmanıza sebep olabiliyor. Ama ufak kaçamaklar ile kendinizi kontrol etmeyi daha rahat başarabiliyorsunuz. Bir ay çok güzel diyet yapıp diyeti bıraktıktan sonra hemen kilo almaktansa diyette ufak kaçamaklar ile uzun soluklu güzel bir kilo koruma daha ideal olacaktır. Burada en önemli nokta diyetisyenin her kaçamaktan haberdar olması yanlışlar hakkında sizi doğruya yönlendirmesidir. Yani doğru-yanlış yediğiniz içtiğiniz her şeyin bilgisini diyetisyeninizle paylaşmalısınız. Sadece kilo vermek olmamalı amaç, sağlıklı ve dengeli beslenmeyi öğrenmek olmalı...

Zayıflamanın bir de hareket boyutu var. Eğer havalar güzelken hareket ediyor, havalar bozukken etmiyorsanız kilo kaybı zor olacaktır.. Havalara özel ekipmanlar edinip her daim hareket etmelisiniz. Hayatınıza sadece zayıflamak için değil, her zaman yapabileceğiniz sağlıklı yaşam için bir hareket eklemelisiniz.. Bu çoğu kişi için en rahat olan yürüyüş olabilir, herhangi bir sağlık probleminiz de yoksa tempolu bir yürüyüş ile çok güzel zayıflayabilirsiniz.

Erteleme işin içine girdiğinde süreç uzar. Kişi kendini kanıdrmaya başlar: Şimdi değil yarın. Bunu yedikten sonra. Bu son. Şu da bir geçsin...Bir de bu noktada, bu kadar bahane üretirken kişi kendini uzun süredir diyet yapıyor sanıyor ve sonrasında neden kilo veremiyorum diye üzülüyor. İşin içine erteleme girmemeli, kendinizi yapmak istemediğinizin üzerine giderek zorlamalısınız. Kendiniz için bir yola giriyorsanız kendiniz için her şeyi dört dörtlük yapmalısınız.

Hep birlikte daha bilinçli daha sağlıklı günler dilerim...

Dyt.Buket YAVUZ KOÇOĞLU

https://instagram.com/birbuketdiyet/

Yazının devamı...

ŞUBAT'TA 21 GÜN ŞEKER DETOKSUNA VAR MISINIZ?

Kış bu yıl çok soğuk geçiyor. Haliyle ısınmak için elimiz tatlı ve kalorili atıştırmalıklara gidiyor. Böyle giderse kış sonunda yaza kilo alarak girmemiz muhtemel. Daha da önemlisi bu kadar şekerli gıdanın peşinden gelmesi beklenen hastalıklar. İşte tam da bu yüzden geçen diyetisyen arkadaşlarımızla sohbet ederken ya ne yapsak da şu iştahları bi kontrol etsek böyle sürekli acı çekiyoruz derken, şeker detoksu fikri geldi, aa en güzeli kökten çözüm dedik, sonra instagram da takipçiler sonra hastanede danışanlar derken hepimizin buna ihtiyacı olduğunu fark ettim. Karar verdik bu şubatta 21 gün şeker detoksu yapmaya…

Şekerin özellikle kanserli hücreleri beslediği, bir sürü sağlık problemine neden olduğu her yerde söyleniyor. Sadece obezite değil, en hafifi bu olsa gerek. Yaşlanmada da öncülük ediyor, biz kadınlar için işte can alıcı nokta, şeker yaşlandırıyor hanımlar!

Detoks vücudu toksinlerden arındırmak anlamına gelmektedir. Dönem dönem vücudu toksinlerden arındırmak gerekir. Kış ağırlığını üzerimizden atıp canlanmamıza da yarayacak, çok tatlı tüketenlerde kilo vermeye de...

Neden 21 gün peki?

Çünkü alışkanlıklar 20 günde oluşmaktadır. 20 gün bir şeyi yaptığınızda 21. Gün o sizin alışkanlığınız oluyor. 21. günde alışkanlık kazanmış oluyorsunuz. Zihnin yeni durumu kabul etme, eskiyi unutma süresi 21 gün. Olaya 21 gün dayanayım 22.gün şöyle bol şerbetli bir tatlı yiyeyim diye bakmayın ne olur. Şekerin öncelikle sağlığınızı gerçekten tehdit ettiğini, sizi bir uyuşturucu gibi ele geçirdiğini kabullenin. Çünkü durum tam olarak böyle. Araştırmalar şekerin beyindeki mutluluk hormonlarını harekete geçirdiğini söylüyor ve beyindeki bu hareketler ilaç bağımlılıklarındakine benzermiş. Süreci rahat geçireceğiniz gibi olumlama cümleleri kurun kendinize ve de bu detoksu yaptığınızı yakınınızdaki herkese söyleyin, diğerlerinin izlediğini bilmek sizi daha disipline edecektir.

Ne yemiyoruz?

Rafine yani saf şeker ve bunların eklendiği yiyecek ve içecekler. Ambalajlı ürünlere de dikkat ediyoruz, muhakkak etiket okuyoruz, göreceksiniz o kadar çok şeyin içinde şeker var ki… Lezzet katsın, bağımlılık yapsın, raf ömrü uzasın diye her şeyde var.

Mesela hazır soslar (barbekü, ketçap, mayonez, hardal, soya…), meyveli yoğurtlar, krakerler(tuzlularda bile), kahvaltılık gevrekler-müsliler, sakızlar, gazlı içecekler…

Tatlandırıcılı gıdaları tüketmiyoruz, çünkü o tatlı tadını da unutmamız lazım ki bu ürünleri tatlı tadlarından tercih ediyoruz.

Beyaz ekmek, pirinç ve beyaz hamur ürünlerini tüketmiyoruz. Tam tahıllı unlardan yapılmış ekmekler, bulgur…tüketebiliriz.

Sadece patatesten yapılmış, yoğun patates içeren yemekleri tüketmiyoruz, içinde eser miktarda varsa tüketebiliriz.

Bal ve pekmez serbest, güvendiğiniz markalar olsun aman içine şeker eklenmişler olmasın. Onda da canınızın en tatlı istediği zamanlara saklayın, gün içinde 2 tatlı kaşığını geçmeyin, dediğim gibi hiç tüketmezseniz daha bir güzel olur.

Nasıl geçecek 21 gün ?

Gün içinde daha iyi hissetmek ve şekerin eksikliğini hissetmememiz için güne çok güzel bir kahvaltı ile başlamak şart. Kahvaltıda tatlı bir şeyler arayanlar kuru veya taze meyve tüketebilirler.

Aralarda meyve tüketin, tatlı isteğiniz olduğunda kuru meyveleri tercih edin. Özellikle hurma çok iyi gelecektir.

Gazlı içecek tüketmeyi alışkanlık haline getirmiş olanlar maden suyu ve limon ikilisini deneyebilirsiniz.

Öğünlerde muhakkak yoğurt ve salata da yemeye çalışın, ne kadar iyi doyarsanız o kadar az tatlı isteğiniz olur.

Uykusuz kalmayın. Uykusuzluk yorgunluk yapar ve bu da enerji açığı oluşturur ve tatlı isteğiniz olur.

Susuz kalmayın. Hep diyoruz susuzluk açlıkla karıştırılır ve aç olunca ilk yenmek istenen şekerli enerji veren yiyeceklerdir.

Muhakkak kendi yüzünüzü, vücudunuzu, tartıda kilonuzu fotoğraf olarak kaydedin. 21 gün sonra karşılaştırmada neyin vücudunuza iyi geldiğini göreceksiniz.

Heyecanla şubatı bekliyoruz…

Yorumlarınızı sorularınızı bekliyorum.

Dyt.Buket YAVUZ KOÇOĞLU

https://www.instagram.com/birbuketdiyet/

https://www.facebook.com/DiyetisyenBuket/?pnref=story

Yazının devamı...

SAĞLIKLI BİR YENİ YIL İÇİN SAĞLIKLI İLK ADIM YILBAŞI

Yeni yıla girmenin heyecanıyla yediklerinize dikkat etmezseniz bu heyecanın bedelini tüm yıl ödersiniz. Yeni yıla nasıl girersen öyle geçer tüm yıl, bu da o batıl inanış değil mi?

En klasik ve de en çok yapılan hata yılbaşı yemeğinde nasıl olsa çok kaçıracağım diye bütün gün aç kalmaktır. Bütün gün aç kalmak bir fayda sağlamadığı gibi uzun açlık sonlarında yenen yemekler vücut tarafından depo edilir. Yani vücut yağ yakmak yerine yağ yapmaya başlar. Ayrıca yemeğe aç gidildiği zaman geniş sofralar karşısında oto kontrol de zorlaşıyor.

Yılbaşı masanızda çok fazla çeşit yemek yerine daha görsel süslü bir masanız olsun. Yemek için dışarıda bir restoran planınız var ise de sınırsız yeme-içme olanlardansa sınırlı olanları kontrol açısından daha kolay olup daha az kalori almanıza yardımcı olur. Yemek yerine aile ve arkadaşlarınızla birlikte eğlenceli sohbetli ortama odaklanın.

Çok kaçırılan, uzun süren gece sonrası hazımsızlık, şişkinlik, gaz sıkışmaları, ishal, mide bulantısı, reflü, tansiyon yükselmeleri, kalp sıkışmaları ve hatta kalp krizi görülebilir. O yüzden yılbaşı gecesi beslenmenize dikkat etmek, diyetleri çok bozmadan yemek çok önemlidir. Sağlık problemi ve kronik hastalığı olanlar muhakkak dikkat etmelidir.

Akşam yemeği başlangıçlarla başlayacağından enerji dengesi için öncelikle bu aşamada çok sağlıklı bilinçli tercihler yapmak gerekir. Evde limon suyu içine salatalık, havuç dilimleri veya yoğurt ile yapılan dip sosa batırılmış taze sebzeler; mayonezli yağlı kızartmalar yerine sağlıklı aperatif olacaktır. Başlangıç tabağında yer alan şarküteri ürünlerinden, kabuklu deniz ürünlerinden de kaçınmak gerekir. Bunların yerine peynir, hindi füme, taze sebzeler tercih edilmelidir.

Salatalar yağsız mayonezsiz tüketilebilir. Zeytinyağlı sebze tabakları ile sofranızı doldurabilirsiniz. Salatalar ve zeytinyağlı sebze yemekleri midede daha geniş hacim kaplayacağından çabuk doymanızı sağlar, diğer kalorili yiyecek ve içecek tüketimlerinde de daha kontrollü olmanızı sağlarlar.

Ana yemekte yılbaşı klasiği hindidir. Hindi etinin kolesterolü düşük sindirimi kolaydır. Hindi sevmeyenler o gece zaten genel tüketim fazla olacağından tavuk veya balık tüketmelidirler.

Çorba, pilav ve ekmek karbonhidrat grubundan sadece birini tercih etmelisiniz. Büyük yılbaşı akşam yemeğinde hepsi bir arada olmamalıdır.

Tatlı olarak ise meyve veya sütlü tatlıları tercih etmelisiniz. Kaymaksız cevizli kabak, ayva, armut tatlıları veya sütlaç, kazandibi…

Çerez faslında ise miktar kontrolü daha da önemlidir. Sohbet ve eğlenceli ortamlarda porsiyon ayırmadıysanız miktar kaçabiliyor. En iyisi kendi çerez tabağınızı oluşturmaktan geçiyor; 5 fındık, 5 badem, 5 antep fıstığı, 2 ceviz, 10 kuru üzüm, 1 yemek kaşığı beyaz leblebi göz kararı küçük yarım bir kase yeterlidir.

En dikkatli olunması gereken konulardan biri de yemeklerin yanında su gibi giden içeceklerdir. Uzun sohbetli yemek faslı her gruptan yiyecekte hemen hemen kontrolü zorlaştırır. Meşrubat grubunu şekersiz ve kontrollü tüketmeniz iyi olacaktır. Alkol tüketenler ise rakı, viski, votka gibi alkol oranı yüksek içkiler yerine alkol oranı daha düşük şarap, şampanya tercih edilmelidir. Kadınlar maksimum 2-3 kadeh, erkekler 3-4 kadehi geçmemelidir.

Hem yılbaşı günü yemek kontrolünüzü sağlamanız açısından hem de 1 ocak yani yılbaşı ertesi fazla alınan alkolün atılmasına yardımcı olacağından çok önemlidir. Alkol vücuttan su ve mineral atılmasına neden olur ve susuz kalan vücut toksin ve yağ depolar. Yoğun alkolün atılmasını ancak su ve egzersiz hızlandırır. Kafein içeren çay, kahve, gazlı içecekler de ödemi arttırdığından sınırlandırılmalıdır. Ödem atmaya yönelik bitki çayları, mineral kayıpları için maden suyu daha iyi gelecektir.

1 ocak tatil olduğunu da düşünürsek güne güzel sağlıklı bir kahvaltı ile başlanmalıdır. Bu kahvaltı Pazar kahvaltıları gibi geniş ve yok yok tarzı olmamalıdır, zaten bir gece öncesi fazlasıyla kaçırıldığı için yeterli miktarda bir kahvaltı yapmak daha sağlıklı olacaktır. Ispanak, mantar gibi taze sebzeler ile hazırlanmış az yağlı bir omlet, az yağlı bir peynir yanında tam tahıllı ekmek olsun, maydanoz -tere- roka-biber ve portakal-kivi gibi C vitaminli sebze ve meyveler yorgun düşen vücudunuza enerji verecektir. Siyah çay içenler çaylarını açık ve limonlu içmelidir. Bitki çayı hem midenizin yatışmasını sağlar hem de daha iyi hissetmenize yardımcı olur, tercihinizi adaçayı, rezene, ıhlamur, melisa, papatyadan yana kullanabilirsiniz.

Dyt.Buket Yavuz Koçoğlu

https://instagram.com/birbuketdiyet/

Yazının devamı...

Soğuklar Kapıda, Ne Yesek Ne İçsek de Hasta Olmasak ?

Kış mevsiine girdiğimiz şu günlerde soğuk havalar kendini göstermeye başladı. Kış hastalıklarından uzak kalmak ve enfeksiyonlara yakalanmamak için vitamin ve mineral yönünden zengin beslenmek gerekir. Bir de bazı besinler var ki bizim bağışıklık sistemimizi güçlendirir. Bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için ne yemeli ne içmeliyiz?

Lahana – Brokoli – Karnabahar

Kış sebzelerinin başında yer alan iyi birer beta karoten kaynaklarıdır. Serbest radikallerin zararına karşı korurlar. C vitamini de içerirler. Ki C vitamini bağışıklık sistemini güçlendiren vitaminlerin başında yer alıyor. Pek çok lişi hastalığa yakalandıktan sonra C vitamni içeren besinlere yönelmeye başlıyor. Halbuki asıl korunma şekli yakalanmadan bunları tüketmekle mümkündür. Bu besinlerin vitaminlerini kaybetmeden tüketmek için çiğ veya az pişirerek tüketebilirsiniz.

Turunçgiller

C vitamini diyince listenin en başında yer alan meyvelerdir; portakal, mandalina, greyfurt, limon...daha bir çok yararı olan bu meyveleri kışın eksik etmemenızde fayda var, günde 3 porsiyon tüketmelisiniz. Kivi ve nar unutulmamalıdır, adeta bir C vitamini deposudur.

Bal Kabağı

soğuk vurmaya başlaynca hemen tezgahlarda yerini alan besinin de bizi bu mevsimde koruma görevi üstlendiğini biliyor muydunuz? C vitamini de içerir. Kış çorbalarında kullanabilirsiniz.

Ispanak

Sadece C vitamininden deil bağışıklık sisteminin enfeksiyonlarla mücadele gücünü arttıran antioksidanları da içermesidir.tüm sebzelerde olduğu gibi besin değerini korumanın yolu az pişirmektir.

Yoğurt – Kefir

Son yıllarda yapılan bir çok araştırma gösteriyor ki probiyotik etki gösteren besinler bağırsak florasını geliştirerek bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Aynı zamanda doğal antibiyotiklerdir. Sofralarınızdan bu kış eksik etmemelisiniz.

Zencefil - Zerdeçal

Bu baharatlar da bağışıklık sistemini güçlendiren antioksidanlardan zengindir. Her gün gerek yemeklerin içine gerek meyvelerle gerek çay olarak tüketildiğinde doğal koruma kalkanı oluşturur.

Soğan - Sarımsak

En eski medeniyetlerden beri enfeksiyon hastalıklarında mücadelede bu besinlerin önemi bilinmektedir.

Soğan ve sarımsak çok iyi birer gripsavardır. Doğrudan anti-viral etkili bileşikleri içermektedir. Çiğ veya pişmiş olarak kış aylarında günlük beslenmede tüketmelisiniz.

Balık

Haftada en az 2 kere balık tüketilerek omega-3 ihtiyacı ile birlikte bağışıklık sistemi de güçlendirilmelidir. Omega-3 güçlü bir antiinflamatuar özelliğe sahiptir, bu yüzden vücudu güçlendirir.

Yulaf

Bağışıklık sistemini uyarıcı özelliği de vardır. Sık sık soğuk algınlığı ve gribe yakalananlar beslenmelerinde yulafa yer açmalıdırlar.

Hastalıklardan uzak zinde bir kış dilerim.

Dyt.Buket Yavuz Koçoğlu

https://instagram.com/birbuketdiyet/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.