SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

2015-2016 DİYET SEZONU AÇILDI!

Şaka gibi ama gerçek böyle. Bizim mesleğin sezonu var, ya da bu davranış şeklinin bir sezonu var. Aslında diyet demeyi sevmiyorum, beslenme programı daha uygun bir kelime bence. Yerleşmiş işte değiştiremiyoruz neticede.

Yaza kadar verilen kilolar yaz sezonu ile birlikte geri alındı, kimilerinde. Şimdi o alınan kiloların verilmesi gerekli tabi. Veya hiç başlanmadı hep ertelendi şimdi de yazın karşılaştığımız son durumun ve de şimdilerde tartının üstündeki o rakamları daha bir sevmeyince başlanma kararı alındı.

Başlarken en sevdiğiniz ve en devam edebileceğiniz şekilde başlayın. Çünkü sevmeyince devam edilmiyor. Sevdiğiniz diyetisyen olsun, sevdiğiniz spor hocası olsun, destekçi arkadaş aileleriniz olsun... Valla destekçi olmayanlar, moral bozanlar da var bu zamanda ya işte onlar olmasın. Bunlarla yakınlaşmayın, uzak durum hatta onlardan saklayın, yapacak bir şey yok. Bir de şimdilerde moda instagramda falan bi dolu motivasyon hesapları var, doğru düzgün sağlıklı şeyler yapan paylaşanları takip edin, sağlıksız şeyler yapan eğitimsiz kitleleri takip etmeyin ki yanlışa düşmeyin.

Işin bir de hareket boyutu var. Eğer havalar güzelken hareket ediyor, havalar bozukken etmiyorsanız o kilolar gitmez, bir de evde oturma başlarsa rahata alışan vücut kilo almaya bile başlar. Havalara özel ekipmanlar edinip her daim hareket!

Nasıl mantıksız nasıl en eziyet bir durumdur o erteleme işi. Bu durum işin içine girdi mi süreç uzar da uzar. Şimdi değil yarın. Bunu yedikten sonar. Bu son. Şu da bi geçsin. Bahaneler bahaneler...Bir de ne oluyor biliyor musunuz, bu kadar bahane üretirken kendinizi hep diyet vicdanında sanıp uzun süredir diyet yapıyor moduna giriyorsunuz ve nedense de kilo veremiyorsunuz. Sonra moraller bozuluyor.

Demem o ki siz kendiniz için bir yola giriyorsanız kendiniz için her şeyi dört dörtlük yapmalısınız. O zaman mutluluğu görün...

Dyt.Buket YAVUZ KOÇOĞLU

https://instagram.com/birbuketdiyet/

Yazının devamı...

BAYRAM A KURBAN GİTMEYELİM!

Yaz tatili sonrası hemen dikkat edilip verilen kilolara bu bayramla geri dönüş yapmayalım.

Bayram diyince hemen alınacak kiloları düşünmeyin. Düşünürseniz almak için kendinize yer yapıyorsunuz demektir. Kurban bayramı ete doyacağımız bir bayram, ama bayramı en az zararla atlatmak için bazı noktalara dikkat etmemiz gerekir.

En önemli nokta etin 24-48 saat arasında dinlenmesidir.

Biz yetişkinler olarak porsiyonları büyüteceğiz tamam da çocukların o minik böbreklerine karaciğerlerine en azından yüklenmeyelim.

Sofralarınızda normalde de olduğu gibi sağlıklı pişirme yöntemleriyle hazırlanmış yemekler bulunsun, hem bayram hem de bol et diye düşünülüp kızartma ve kavurma işlemlerine girilmesin. Kızartma ve kavurmadan mümkün olduğunca uzak duralım. Çünkü bu tarz işlemler ete kanserojen özellik yükleyecektir. Faydalanmamız gereken etten zararlı çıkmayalım.

Tabaklar sadece bol bol et ve et sulu yağlı pilavlarla dolmasın, közlenmiş,haşlanmış, fırında, yoğurtlu sebzelerle de dolu olsun ki dolu dolu da antioksidan alalım.

Şekerler, baklavalar yerini daha sağlıklı atıştırmalıklara bıraksın, misafirlerimize kuru yemişler kuru meyveler, sütlü-meyveli tatlılar ikram edelim.

Tatili hareket etmek için fırsatlar yaratacağınız zaman olarak değerlendirin. Böylelikle aldığınız fazla enerjileri de yakmış olursunuz.

En önemlisi kaçamaklar ile bozduğumuz yavaşlattığımız sistemlerimiz için vücudumuza bir borcumuz olan su, bol bol tüketmeyi ihmal etmeyelim.

Dyt.Buket YAVUZ KOÇOĞLU

https://instagram.com/birbuketdiyet/

Yazının devamı...

YAZA 1 KALA

Baharın gelmesiyle yaza da sadece 1 ay kaldığını fark etmeye başlayan bir grup, diyet araştırmalarına başladı. Çünkü koyu renkli kalın giysilerin yerini artık açık renkli ve ince giysiler almaya başlayacak, böyle olunca da koyu renkli kalın giysilerin içinde saklanan kilolar açık renkli ince giysilerden tabiri caizse fışkıracak. İşte bu yüzden fazla kilolarından acilen kurtulmak isteyen kişi sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu kişiler diyet araştırmaları yaparak gazete, dergi, internet ortamında önüne gelen çok kısa sürede zayıflamayı hedefleyen diyetlerden birini seçip uygulamaya başlıyor. Şok diyetler olarak adlandırılan bu diyetler kısa sürede su ve kas kaybından başka bir ağırlık kaybını vadetmiyor. Sağlıklı bir ağırlık kaybı olmadığı gibi bir de kısa sürede geri alınıyor, hem de yağlara yağlar eklenerek…

Şok diyetleri ani ölümlere kadar varan birçok problem çıkarıyor. Bunlar; yorgunluk, uyuşukluk, bulantı, kusma, diyare(ishal), adet düzensizlikleri, kuru cilt, saç dökülmesi, baş ağrısı, sinirlilik, konsantrasyon bozuklukları, kolesterol yükselmesi…

Şok diyetlerinin uygulanan birçok çeşidi varken yaz mevsiminin yaklaşmasıyla bunların yanına yenileri ekleniyor ve adları da moda diyetler oluyor. Modaya hemen uyum sağlıyoruz. Obezite bu kadar artarsa zayıflama yöntemleri de artacak ve bir bir denenecektir. Yıllarca kademeli arttırdığımız kiloları hızla vereceğimiz yöntemler çok cazip gelecektir. Çünkü gündemde olan popüler diyetlerde olay aç kalarak zayıflama... Diyetisyen olmayanlar tarafından ortaya atılan popüler bu diyetler, beslenme bilgisi olmayan insanların düşünceleri gibi şekillenmiştir. Mantık ''zayıflayacaksan aç kalacaksın'' dır. Aç kalarak zayıflamak bir mucize değil, çok düşük kalorili diyetler sizi tabiiki hızla zayıflatır. Ama bu zayıflama su ve kas kaybıdır. Kas kaybı ile metabolizma hızınız düşecek ve sonrasında eski düzeninize döner dönmez kilo almaya başlayacaksınız, aynı hızla. Unutmayın diyetin modası olmaz!

Nasıl ilaçları gazetelerden, dergilerden görüp duyup kullanmıyorsak diyetleri de o şekilde uygulamamalıyız. Beslenme programı diyetisyen tarafından size özel planlanmalıdır. Bireyin yaş, cinsiyet, boy, kilo, sağlık-ekonomik-medeni durumu, beslenme alışkanlıkları, sosyal statüsü göz önünde bulundurularak hazırlanan programlar ile hem daha sağlıklı hem de kalıcı bir kilo kaybı elde edersiniz. Beslenme programınız parmak iziniz gibidir, sadece size özel…

Hep birlikte daha bilinçli daha sağlıklı günlere…

Dyt. Buket YAVUZ

https://instagram.com/bucookies/

Yazının devamı...

SAÇINIZ da ACIKIR!

Dış görünüşte saçlar adeta güzelliğin tamamlayıcıdır. Fransız kadınları için de doğal ve parlak saçlar hep önemli olmuştur. Saçlarınız hep sağlıklı ve parlak görünmelidir. Bunu hep dışardan kullandığımız kozmetik ürünlerle sağlamak pek mümkün değil. Ek olarak ve de en önemli nokta olarak içerden beslenme ile desteklemek bizi kalıcı ve kesin sonuca ulaştırır.

Güçlü saçlar için evvela en önemli nokta iyi bir kan dolaşımıdır. Buna düzenli fiziksel aktivite, antioksidan sebze ve meyve, bitkisel yağ ve balık tüketerek destek olabiliriz.

Diğer bir nokta da demirli besinlerden zengin beslenmek...Demir çok popülerdir bu konuda, birisinin saçı çok dökülmeye başladıysa etraftan bilmiş birileri çıkar muhakkak aa demir depolarına baktır o zaman diye...Bu sorunu da yaşamak istemiyorsak alın size demir kaynakları; kırmızı et, yumurta, kurubaklagil, yeşil yapraklı sebzeler, pekmez, kuruyemişler...,

Özellikle saç bakımına yönelik şampuanlarda gördüğümüz Biotin desteğini besinlerle de almamız mümkündür. Somon, mantar, patates, süt ve ürünleri zengin kaynaklarıdır. Bunlar kollojen yapımına destek olarak saç parlaklığını arttırırlar.

Yine bu bakım ürünlerinde gördüğümüz Çinko da bu konuda önemlidir. Balık ve deniz ürünleri, ceviz- badem gibi faydalı kuruyemişler tam tahıllı ekmek, kurubaklagil çinko içeren besinlerdendir.

Rengarenk sebze ve meyveler, taze mis kokulu baharatlar, bitter çikolata bol antioksidan sağlar. Bu antioksidanlar vücudumuza zararlı olacak yapılara karşı bizim için savaşır ve kan dolaşımına destek olur.

Diyetisyen Buket YAVUZ

Yazının devamı...

Aklından Yemek Çıkmayanlara!

Şu yalan dünyada çoğumuz kilo problemiyle savaşmıyorsak muhakkak doğru şeyleri yemek için savaşıyoruzdur.

İnanın özellikle biz diyetisyenlerde durum daha zor; aklımız fikrimiz işimiz gücümüz yemek...

Son yıllarda marketlerde zayıflamamız için, bazı yiyeceklerin içeriğindeki şişmanlatıcı olduğu düşünülen öğelerin çıkarıldığı yiyecekler raflarda fazlasıyla yerini aldı. Şekersiz tatlandırıcı, glütensiz makarna, yağsız bisküvi, şekersiz kek…

Bunlar yememeleri gereken ama yemeden de duramayan insanlar için üretilmiş şeyler.

Aç kalma ile ilgili bir sorun var burada, sürekli aç hissetmek ama çok yiyip karnını doyurmanın vereceği vicdan azabından korkup aç kalmak.

Bu yazıyı da her kadın gibi bir periyod dönemi iştah açılmaları arasında yazıyorum. Çok saçma. Aslında sürekli olmayan ve kendimi rahat bırakırsam bu süreçle birlikte üstesinden geleceğim bir süreç. Neyse ki ben bunu sadece belirli zamanlarda yaşıyorum, her daim saplantılı olanlara bu noktada sesleniyorum. Hem kilo fazlanız var hem de yemek düşünme saplantınız varsa öncelikle rahat bırakın kendinizi. Fark edin. Ne hissediyorsunuz. Ne yiyor, neden yiyor, yerken-yedikten sonra ne hissediyorsunuz, neler düşünüyorsunuz…

Öncelikle evet yemek yeme eylemi rahatlatıcıdır. Rahat değil gerginsek biraz çikolata yiyip kafamızdan bizi rahatsız eden düşünceleri uzaklaştırıp rahatlarız. Rahatsızlık veren duyguyla yüzleşmek yerine o duyguyu bastırmak daha eğlencelidir. Yiyecekle doymaktır esasen. Doyup daha az hissetmek, duygusuzlaşana kadar belki de.

Çok çok yersek kilo almaya başlarız, kilo aldıkça daha az yemeye çabalarız, çabaladıkça daha da engellenemez hale geliriz. O kadar yerken zevki hemen, acısını sonra hissederiz. Daha az yemeye çalışıp başardığımızda ise acıyı hemen, zevkini sonra hissederiz.

Kendimizi biraz olsun rahat bırakalım, üzerimizdeki baskılı düşüncelerden kurtulalım. İyi hissetmek en güzelidir. O an sizi ne iyi hissettirecekse üzerinizdeki gereksiz baskıyı kaldırıp düşünüp harekete geçin. Yemek yeme-me-yi bu kadar önemli hale getirmeyin.

Hayat ve kendisi ile uzlaşıp mutlu olamamanızın acısını bütün bunları unutturan yemekten çıkarıyorsunuz hepsi bu. Bunu kabul etmek sizi rahatlatır. Canı gönülden hissedin. Olayları akışına bırakın. İşte o zaman doygunluk gelecek, sınırsızlık sınır bulacak ve bir daha ne zaman isterseniz baskısız olarak yiyebileceğinizi biliyorsunuz. Bu rahatlık ile bir bakmışsınız sağlıklı yiyecekleri yemeye başlamışsınız.

Diyette baskı olmaz, düşünceler özgür olmalıdır, rahat olun…

Çünkü;

Hayat tatlandırıcı ile tatlandırılamayacak kadar güzel, carpe diem :)

Diyetisyen Buket YAVUZ

Yazının devamı...

Kış demek hastalıklarla mücadele demekse...

KIŞ DEMEK HASTALIKLARLA MÜCADELE DEMEKSE…

Aralık ayına girişimizle birlikte artık kış mevsimini yaşamaya tam anlamıyla başladık, soğuk aylar geldi çattı. Bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birlikte hastalıklar daha çok görülmeye başlar. Bu hastalıklardan korunmaya başlamanın da tam sırası, beslenmemize dikkat etmek ise başta gelen en doğal korunma yoludur.

Kış hastalıklarından uzak kalmak, enfeksiyonlara yakalanmamak için vitamin ve mineral yönünden zengin beslenmek gerekir. Her mevsimin bize verdiği meyve ve sebzeler, aynı zamanda o mevsimde vücudumuzun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri de vermekte, günlük beslenmemizde muhakkak yer almalıdır. Kış sebzeleri; brokoli, lahana, brüksel lahanası, kırmızı lahana, karnabahar, havuç,marul, yeşil biber, roka, soğan, sarımsak...Kış meyveleri; portakal, mandalina, greyfurt, kivi, elma...

Yeterli protein tüketimi bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardım eder. Süt ve ürünleri, et, yumurta...

Probiyotiklerin bağırsak çalışmasının yanında bağışıklık sistemini güçlendirdiğine dair çalışmalar da vardır. Yoğurt ve kefir şeklinde günlük beslenmede mutlaka yer almalıdır.

Haftada en az 2 kere balık tüketilerek omega-3 ihtiyacı ile birlikte bağışıklık sistemi de güçlendirilmelidir. Omega-3 güçlü bir antiinflamatuar özelliğe sahiptir, bu yüzden vücudu güçlendirir.

Asıl olarak kışın vazgeçilmezi kuru baklagillerdir. Çok iyi protein kaynağı olmalarının yanında posadan da çok zengindirler. Kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek...Haftada en az 1 kere tüketilmelidir.

Soğan ve sarımsak çok iyi birer gripsavardır. Doğrudan anti-viral etkili bileşikleri içermektedir. Çiğ veya pişmiş olarak kış aylarında günlük beslenmede tüketilmelidir.

Antioksidan içerikleri yüksek balık, kuru baklagil, ceviz, badem, nar, limon, brokoli, havuç, kivi, ananas, kuşburnu...bağışıklık sistemini güçlendirdiği için özellikle kış aylarında her öğünde alınmalıdır.

Zencefil, tarçın,zerdeçal gibi baharatlar da bağışıklık sistemini güçlendiren antioksidanlardan zengindir. Her gün gerek yemeklerin içine gerek meyvelerle gerek çay olarak tüketildiğinde doğal koruma kalkanı oluşturur.

Kış çayları dediğimiz ekinezya, adaçayı, ıhlamur, zencefil de bağışıklık sistemini güçlendirecektir.

Hepimize hem sağlıklı hem de çok güzel bir kış olsun...

Diyetisyen Buket YAVUZ

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.