SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Bi' Ara'lık

Bazen bir şeylere ara vermek, bir aralıktan bakmak isteriz. Baştan başlamak, rotayı değiştirmek ya da bıraktığımız yerden devam etme gücümüz her zaman aktif. Duygumuzda, düşüncemizde, hayatın akışında ferahlığa ihtiyacımız var. Geçmişte olana, olmayana, gelecekte olacağa… ara verebilir, anda kalıp derin bir nefes alıp yaşama devam edebiliriz.

Hikayemiz kimliğimizin parçasıdır. Hikayemizi de geçmiş, hayaller, olmayanlar, duygular, düşünceler, geleceğe bakışımız, anla ilişkimiz… oluşturur. “Ben”den “bana” iletişimi kuvvetlendirmek için hikayeye ara vermek gerekebilir. Kimliğinin ana teması sensin, kendine olan bağlılık için hikayeyi durdurabilir ve yeniden başlatabilirsin.

“Nasıl ara veririm?” Diye soruyorsan,

· Sadece nefes almaya, soğuk havanın içinde dolaşmasına odaklanabilirsin. Zamanda minik bir ara verebilirsin.

· Geçmişin geçtiğini hatırlayabilirsin. Anda kalarak zamanı doğru parselleyebilir, aktif olmayanı geride bırakarak doğru zamanda kalabilirsin. Böylece yaratım gücüne alan açabilirsin.

· Geleceği bugün yeniden yazdığını bilerek yaşamaya niyet ettiğin gibi düşünüp hissedebilirsin. Böylece anda kalıp geleceği yönetebilirsin.

· Meditasyon yapabilirsin. Kendi içindeki derinlikte vakit geçirebilir, kendini daha iyi tanıyabilirsin.

· Kahkaha atabilirsin. İçindeki neşeyi sese dönüştürebilir, yayılmasını sağlayabilirsin. Neşe bulaşıcıdır.

· Olmayanı, olamayanı ve olanı bırakıp ne dilediğinden emin olup olmasına niyet etmekte kalabilirsin. Niyet etmek anda kalmayı kolaylaştırır.

Sen ihtiyacın olduğunda nasıl ara veriyorsun? Tüm zamanlar için en verimli “ara” verme yöntemini bulmana niyet ediyorum.

Sevgi ve şifaynla kalın,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

Zamanla barışmak

Zaman, elimizden su gibi kıp gittiğine inandığımız, kontrol edemediğimizi düşündüğümüz derin bir kavram. Hayatımızda zamanın baskısını oldukça fazla hissediyor ve yoruluyoruz. İşleri bitirme zamanı, sabah kalkma – akşam yatma zamanı, diş fırçalama zamanı, ödeme zamanı, sınav zamanı, evlenme zamanı, çocuk yapma zamanı, ev-araba alma zamanı… Ne çok uyulacak ve yönetecek zaman var hayatımızda.

Zaman da bizden yoruluyor. Zamanın sabit bir ritmi ve akışı var. Bizler ona fazlaca anlam yüklüyoruz ve o kendi akışında kendince usul usul giderken ona kızıyor, yetişemiyorum diyoruz. O ise bilge bir tavırla gülümseyip “İşte buradayım, gel uyumlu hareket edelim” diyor.

Zaman, vakit çok kıymetli. Günlük hayatı her şeyin bir zamanı olduğuna inanıp onlara yetişmeye çalışırken yönetemiyor, kendimize ve zamana haksızlık ediyor olabiliriz. Ayrıca yaşam yetişmekle sürdürülecek bir kavram değil. Yaşamı hissetmeye ihtiyacımız var. Zamanı kovalayıp yaşamı hissedemeyiz.

Yetişemiyorsanız, zamanla kavgalıysanız, “Hiçbir şeye vaktim yok” diyorsanız hayatınızdaki angaryaları ayıklama vakti gelmiş demektir. Evet, bu da “angaryaları ayıklama zamanı” olarak görülüyor, haklısınız fakat zamanla uyumlanmak için zihin, duygu, el-ayak bağlarından ayrışmaya ihtiyacımız var. Angarya olan ne varsa hızlıca tespit edip bırakalım. İşe yaramayan konuşmaları, yapmasak da olur işleri, okumasak da olur kitapları, izlemesek de olur filmleri, dizileri, yemesek de olur yemekleri… bırakalım.

Zaman her birimizle birlikte çalışıyor. O kendi ritminde, onun ritmi ile uyumlanmaya niyet edelim. “Zamanın enerjisi, akışı ve ritmiyle uyumlanıyorum” hayatı esnetelim.

Sevgi ve şifayla,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

İnsan kaç kere doğar?

İnsan önce rahme doğar. Yumurta ile sperm buluşur, canlılık başlar. Büyür, gelişir, rahimde tamamlanır ve dünyaya doğar. Hayata, aileye, var olmaya doğar. Doğum enerjisini tekrar etmek ister. İnsan hayatın içinde doğmaya devam eder.

Evden çıkıp okula başlar, kurumların içinde var olan birey olmaya doğar. Öğrenmeye, bilincini beslemeye doğar. Kurallarla birlikte hareket etmeyi öğrenir iyiden iyiye topluma doğar. Hem birey hem de toplumun bir parçası olarak ilerlemeyi bilir.

Her yeni taşınma bir doğumdur. Yeni mekanlar, şehirler, ülkeler yeniden doğmayı getirir. Yeni işler, aynı anda birçok iş yapmak ve içlerindeki büyük değişimler doğumdur. İnsan çalışırken, üretirken, işini yaparken kendini keşfeder ki her keşif kendine yeniden doğumdur.

Yeni ilişkiler, ilişkilerin içindeki insanın kendini yeniden buluşu, diğerleri ile uyumu ya da uyumsuzluğu, arayışı, beklentileri, duygularla ilişkisi yeniden yeniden doğumdur.

İnsan her mevcudu değiştirdiğinde, kendisinin yeni bir versiyonunu keşfettiğinde, neler yapıp neler yapamayacağını gördüğünde, ilerlediğinde, büyüdüğünde, geliştiğinde… yeniden doğar. Doğum yaşamın parçasıdır.

Dünyaya olan doğumun ritmi diğer doğumların da ritmini belirler. Anneden ayrılmanın, rahimden doğmanın kolaylığı, zorluğu, uzun ya da sancılı olması gibi tüm hikaye yaşam boyunca diğer doğumlarda da kendisini gösterebilir.

Doğumu düşünün “Tüm doğumlarım kolay, keyifli ve kazançlı. Sevgi ve güvenle doğuyor, kazançla ilerliyorum” gibi cümlelerle doğumun ritmini değiştirin. Tüm bu süreçleri “Hayatı Yeniden Başlat” kitabımda detaylarıyla aktardım ve çalışmalarla işleyişi kolaylaştırdım.

Tüm doğumlarımızın kolay, sevgi ve güven dolu olması niyetimle,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

Yeteneklerine güven

Hepimiz birçok yetenekle geliyoruz. Ailemizin hayallerini ve beklentilerini karşılamak, kendimizi bulmamızın vakit alması, toplumsal normlar, baskılar, akran zorbalıkları gibi çeşitli etkenlerle yeteneklerimizi keşfetmemiz erteleniyor. Zamanın içinde kendimizi bulmaya çalışırken yeteneklerimizi de arıyoruz çünkü onlar önemli parçamız.

Yetenek denildiğinde akla şarkı söylemek, resim - heykel yapmak gibi sanatsal özellikler geliyor. İnsan nice yeteneklere sahipken yeteneğin akıllarda sadece sanatsal olarak kayıtlanması oldukça büyük eksiklik.

Çözüm bulmak yeteneklerin en önemlisi. Çözüm bulduğumuz kadar yetenekliyiz. Çözüm kadar çözümsüzlük de bir yetenek. Olayları, durumları, ilişkileri çözüm tarafından ele almak yeteneği pozitifte tam tersi çözümsüzlükle ilerlemek negatifte kullanmayı getirir.

Doğayla bağ kurmak, şifayı kullanmak, doğru kişilere doğru şekilde yardım etmek, ihtiyaçları görmek ve doğrudan ihtiyacı gidermek, geleceğini tasarlamak, hayal kurmak ve gerçekleştirmek, başkalarına ilham olmak, zamanını verimli kullanmak, insanlara bağımlı olmak yerine bağlı olmakta kalmak, farklı düşünerek aynı durumdan farklı çıkarımlarda bulunmak … Ve daha nice yetenekler var her birimizin içinde.

“Yeteneğim yok” cümlesi henüz yeteneğimi keşfedemedim demek. Bazen insan kendiyle buluşurken yeteneklerini fark ediyor bazen de yeteneklerini fark edince kendisiyle daha derin bağ kuruyor. Yöntemin ne olduğunun önemi yok. Önemli olan kendiyle barışık, kendinin farkında ve yeteneklerini aktive edebilen kişi olmak.

· Kendimi görüyor ve kabul ediyorum.

· Yeteneklerimi anlamaya, tanımaya, hayata geçirmeye niyet ediyorum.

· Yaşamın tüm renkleri benimle birlikte, çeşitliliğimi kabul ediyorum.

· Kendimi tanıyor, anlıyorum.

· Kendimi kendime açıyorum.

· Yeteneklerimi görüyor, duyuyor, hayata aktarıyorum.

Bu bakış açısı yeteneklerle buluşmanızı kolaylaştıracaktır. Kendini keşfeden, kabul eden ve yeteneklerini aktive eden herkes nesillerine kolaylık mirası bırakır.

Sevgi ve şifayla kalın,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

Dünyada neler oluyor?

Henüz varlığı olmadan insana kucak açmış, barındırdığı her şeyi kullanıma açmış, besin, su vermiş, barınma alanları ile korumuş… İnsan dünya için her zaman önemli ve öncelikli olmuş. Zamanla insanın değer listesinde geriye, geriye, geriye düşmüş. Yine de sevgi ve saygıyla insanı birinci sırada tutmuş.

Bu bir masal değil, gerçekliğimiz. Sadece birbirimize değil, Dünyaya çok acı çektirdik. İçindeki ve üzerindeki insandan bağımsız canlılığa en kalpsiz tarafımızı gösterdik. Çok değer verdiği insanlığın birbirini kırmasını izledi. Toprağına akan kanı hiç ama hiç istemedi. İnsanın diğer canlılara olan hükümranlığını izledi. İnsana inanıp güvendi, “Bir gün insan ne olduğunu anlayacak ve kalbiyle düşünmeye başlayacak” dedi. Sabretti.

Tüm bu süreçte insanı kesinlikle cezalandırmadı. Deprem onun insanı silkeleme hareketi olmadı hiçbir zaman. Tsunami insanı süpürme hareketi değildi. Dünya da insan gibi canlı, içinde ve üzerinde çeşitli hareketleri oluyor ve bunlar sadece onun kendisine bağlı değil.

Bugün olanlar dünün, geçmişin bir yansıması. Bir yerde deprem oluyorsa o frekansın bir oluşum noktası ve zamanı var. Bugün olanlar geçmişin sonucu. İklim değişiyor, gökyüzü hareketleri yeryüzünde birçok hareketi tetikliyor. Sonuçtan eminim ki Dünyada memnun değildir.

Bugün ne yapıyorsak gelecek için hazırlık ve başlangıçtır. Bize düşen kendimize, insana, canlıya, canlılığa, Dünyaya sahip çıkmak, onarmak ve iyileştirmektir.

İzmir ve çevresinde yaşayan, depreme maruz kalanlar, yakınlarını kaybedenler, acımız büyük. Duamız ve şifamız sizinle, kalplerimiz kalplerinizle bir.

Sevgilerimle,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

Geleceği kurgulamak

Gelecek yaşamın bilinmeyen, isteklerle dolu, belirsiz alanıdır. Belirsiz olması birçok negatif duyguya sebep olabilir. Tarih boyunca insan geleceği bilmeye, öngörmeye çalışmış, olacak olana hazır olmak istemiştir. Genetiğimizde ve zihinlerimizde bu dürtü devam ediyor.

Gelecek mutlak olasılıklarla örülüdür. Hangi ihtimalin gerçek olacağı ise yaşananlara, anlara ve inançlara bağlıdır. Mutlak olasılık en iyiden en kötüye tüm ihtimalleri içerir. İnançlarımızla hangi ihtimallere canlılık vereceğimizi belirleriz. Örneğin “Ben seviliyorum” inancı, sevgi içeren, sevgiyi ifade eden kişilerle birlikte olmayı barındıran ihtimallere canlılık aktarır. “Beni kimse sevmiyor” inancı sevgiden uzak duran, sevgi alışverişini zorlaştıran ihtimalleri canlandırır.

İnançlarımız her ne kadar yaşadıklarımızdan oluşsa da aynı zamanda yaşayacaklarımızı da belirler. İnançlar hep aynı şekilde yaşamamızı sağlar. Bu anlamda iç sesimiz ve dış sesimiz eşit oranda çok önemlidir.

Önerim, yaşamaya niyet ettiğiniz gibi cümleler kurun ve gerçekleşmeleri için inancınızı arttırma çalışın. İnanç tohum gibidir. Ona güçleneceği değerleri verdiğinizde canlı kalır ve zamanla bitkiye dönüşür. Bugün yeni inanç tohumları ekin, her gün canlı kalmaları ve gelişmeleri için inancınızı besleyin. Kendi inancınıza güneş olun, su olun. İnançlar da gerçeklik boyutuna ulaşınca sizin yaşamınıza güneş olacaktır.

Sevgi ve şifayla kalın,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

Kendine şifacı olmak

Şifa genellikle dışarıdan alınan, başkalarından gelen bir kavram gibi işleniyor daha çok. Her türlü enerjinin çeşitli uygulanma yöntemi olabildiği gibi şifanın da çeşitli uygulanma yöntemleri vardır. Kendi kendine şifa vermek, kendinin şifacısı olmak da şifacılığın uygulanma alanlarından birisidir.

Şifayı aktive etmenin en kolay yolu bir süre “Ben sevgiyim, ben şifayım” cümlesini bol bol içinizden geçirmektir. Şifanın sizde olduğunu kabul edin ve bu cümleyi söyleyin. Ellerinizde ve diğer tüm şifa kapılarınızda şifanın aktive olduğunu hissedebilirsiniz.

Sözün kıymetini bilerek pozitif konuşmak kendine şifa olmak için anlamlı bir yoldur. Sözün pozitif olması süreçlerin akışkan olmasına destek verir. Pozitif konuşarak yaşam yolunu akışkan hale getirip zaman kazabilirsin. Zamanın artıp çoğaldıkça dilediğin gibi kullanabilirsin.

Olmasına niyet ettiğin her şey için hayal kurup keyifli duygularını hayaline aktararak şifanı hayallerin için kullanabilirsin. Hayallerini duygularınla besleyerek gerçekleşmesini sağlayıp kendine olan inancını kuvvetlendirebilirsin. Hayallerin ve pozitif duygularını güçlendirmek için onları yazıp avuçlarının içinde tutup “Ben sevgiyim, ben şifayım” cümlesini kalbin tamam diyene kadar tekrar edebilirsin.

Keyif aldığın insanlar ve ortamlarda olarak içindeki evrenin dışındaki evren tarafından beslenmesine izin verebilirsin. İçindeki evren dışında rahat ve huzurlu bağlar kurdukça şifa daha kolay yerini bulabilir.

Özsevgi, özsaygı, özgüven, özşefkat, özdeğeri bir arada kullanarak şifayı artırıp her an kendiniz için kullanabilirsiniz. “Özden gelen tüm değerlerimle bir ve bütünüm, ben sevgiyim, ben şifayım” cümlesini de kullanabilirsiniz.

Sevgi ve şifayla kalın,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.