SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Negatiften korunmanın 3 yolu

Pandemiyle korku ve kaygıların arttığı gündemimizdeki süreçler gündelik dilimize yansıyor. Korku, kaygı, endişe arttıkça sürekli kaynağındaki durumdan bahseder hale gelebiliyoruz.

Bir de bakmışız etrafımızdaki herkesle beraber sürekli şikayet eder hale gelmişiz. Hastalık, ölüm, istatistikler, konu komşunun başına gelenler bütün günümüzü kaplamış. Korku sözü söz de korkuyu besler.

Dışarıdaki negatiften korunmak için;

- İçimizdeki negatifin ateşini düşürmek, altını kısmakla başlayalım. Geçen günleri düşün, hastalıktan korkarak geçirdiğin zamanların sonucunda şimdi, içinde olduğun anda sağlıklısın. Dün bugün için endişeliydin, bugün yarın için endişelisin ve zamanı kaybediyorsun. “Zamanı kazanmayı seçiyorum, şimdideyim” fikrini benimseyebilirsin.

- Tedbirli ol, sadece korun ve bedeninin zekasına güven. Korkuyu tedbirden ayır. Tedbirli olmak yapılmasını gerekeni zamanında yapmak, sorumluluğu kendin ve başkası için almaktır. Korku tedbirle karışınca sistemi bozar. “Tedbirliyim, sorumluluğumu alıp güvenliğimi koruyorum” yaklaşımını tercih edebilirsin.

- Etrafında dolaşan negatif sözler, gözler, tedirgin hareketlerden çok etkileniyor olabilirsin. Konuştuğun herkes hastalıktan, salgından bahsediyor olabilir. Herkes kendi içindeki savaşı dışa vuruyor. Kimin iç savaşını satın alıyorsun? İnsanları dinlerken, izlerken kendini ayrıştırabilirsin. “Ben benim, iç dünyamda ve dış dünyamda kendimi koruyorum. Kendinle, bedenimle barış içindeyim. Bedenime güveniyorum” gibi cümleler söyleyerek dış dünyanın negatifini bedenine almayı bırakabilirsin.

Yaşamın her anında sevgi ve şifa içinde olmanıza niyet ediyorum.

Huzurla kalın,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

Kapılar açılıyor!

Hep iyi haberler bekleriz, hep bir kapı kapanırsa diğeri açılır diye ümit ederiz. Yaradan’a bize hayırlı kapılar aç diye dua ederiz.

Hep birisinin bize kapı açacağına ve oradan geçerek hak ettiğimiz kavramlara ve isteklerimize ulaşacağımıza inanırız.

Bu esnada başımıza gelen her şey ya cezadır ya kader ya da şans….

Kendi titreşimimizin kaderimizi nasıl etkilediğini bilmeyiz.

“Evrendeki her şey insanın kendi merkezine göre hizalanır.”

Bir paratoner gibi bize benzeyen şeyleri çekeriz. Kızgınsak, kızgınlık çekeriz, sevgideysek çekim yasamıza sevgi hakim olur.

Evren “bu kızgınlık kime” diye bakmaz, oysa ki biz insan ve hayvan haklarını önemsemeyenlere kızarız. Bu kızgınlıkta haklı mıyız ona da bakmaz. Direk olarak mıknatıs gibi içinden çıkamadığımız duyguyu bize yaşatacak olayları ve insanları çeker.

Evren nasıl oluyor da … oluyor dediğimiz her şeyi de kayda alır ve bize anlatabilmek için aynı durumu bize yaşatmaya çalışır. Bunu tamamen düz matematikle yapar.

Negatif duygularımız kötü insanlara bile karşı olsa evren konu ayırmaz, sadece size seçtiğiniz titreşimin aynını göndermek için sizin hissinize bakar. Zira hangi titreşimde uzun kalırsak onu yaşamak istediğini anlar ve yollar da yollar.

İnsanoğlu yeni enerjilere açık bir şekilde gelişiyor bu esnada ise beden ve duyularda da bazı değişiklikler hissedebiliyoruz.

İnsanoğlunun çekim gücünün iyice arttığı bu günlerde ne düşündüğümüze, hangi duyguda ne kadar kaldığımıza ve neyi çekmek üzere olduğumuza dikkat edelim.

Evrenin otomatik kapıları ise sadece pozitifte olduğumuz sürece açılır ve almaya açık olduğunuzda sizi davet eder.

Aslında haklı bile olsak, başkalarına kızarak sadece bu hissi kendimize çekeriz. Pozitifte kalarak eylem almak ise bizimle beraber 100 kişiyi daha kapıdan içeri sokar.

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

Kadın hayattır :)

Kadın hayat verir. Kadın erkeği doğurur. Karnında besler, acıyla doğurur.

Kendi hayatı boyunca da erkekler onun için tehdittir, acıdır.

Kadın hayatı boyunca, bu acı verici canlılardan kendisini korumaya çalışır.

Kadın erkeğe hayat verir, erkek kadının canı alır. Bu acı hikayeler uzar gider. Kadın korkarak aşağılanarak yaşar, kendi evinin erkeğinden korkar en çok da. Sokakta karanlıkta canından korkar ama evinde daha çok korkar.

İstemeden sevişmek zorunda kalır, istemeden hamile kalır, kendi canına kıyar.

Yine de bunu yapan erkek cezasını çekmez. Çocuğunun önünde kadının canına kast edilir, erkek yine ceza çekmez.

Erkek gibi kuvvetli, adam gibi adam, iş adamı, bu tatlı sıfatlar erkek için havada uçar.

Kadın ise fettan, dırdırcı, aklı kısa ve elinin hamuru ile dayak yiyendir.

Kadını ailesi de korumaz, anne baba evine dönemez, kocası ölse peşindeki aile erkeklerine ise hayır diyemez.

Kadın hayattır oysaki. Yaratma gücü vardır. Evde kocası kukumav kuşu gibi otururken tüm sorunlara çözüm bulandır.

Çocuklara bakar, yemek yapar, işe gider, eve bakar. Ama bunların hepsini kısa akılla yapar. Hem de aynı anda yapar.

Kadın erkek diye ayırmak yerine iki cinsin de insan evladı olduğuna inanmış tekamül etmiş canlılar da vardır.

Bu Can’ların çoğalması, kadının korunması, çaresizliğin önünde durulması, tüm eksik ve yanlışlarda kurtulması Kadınlar Günü için en büyük dileğim.

Sevgi ve şifayla,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

Neşemizi geri kazanmak

Dünyaya geldiğimizde annemizin sevgisi ve babamızın güveni ile tanışır ve bu duygularla taçlanırız. Neşe ise bizim varoluş mayamızda bulunan mutlak sevginin bir yansımasıdır.

Neşeli olmak doğamızda vardır.

Her kavramda olduğu gibi Neşe konusunda da ortak bilinç kalıpları çoğunlukla negatiftir.

Birkaç nesil önce gülmek bile ayıp sayılırken kahkaha atmak ise hiç hoş karşılanmazdı. Sonraları çok güldüğümüzde ağlayacağımıza inandırıldık. Neşeli ve iyi durumda olmayı hep gizledik ki nazar değmesin diye. Hatta sürekli neşeli olan insanlar hep yargılandı, kesin bunun altında bir şey gizli, bir insan bu kadar mutlu olamaz dendi ve çok gülenin mutlaka gizli bir derdini saklamak için bir tiyatro oynadığına inanıldı.

Dünya politikacılarının danışmanları, ciddi bir ifadenin getirileri adına yöneticileri hep uyardılar.

Yani Neşe kavramı bizim için her an elimizden alınabilecek, karşılığında bedel ödememizi gerektiren, içimizi doldurursa çok şaştığımız bir duygu durumu halini aldı. Hatta zamanla ülke ve dünyanın konforlu yaşam şartları zorlaştıkça, acı çeken insanları internet ve yaygınlaşan televizyon kanalları sayesinde gördükçe, dünyanın öbür ucunda da olsak bizim neşeli ve mutlu olmaya hakkımız olmadığını düşündük.

Ülkemizde ve dünyada olanlar sonucunda yüzümüz güldüğünde artık utanır olduk.

Oysaki doğamızın gereği her şartta hissetmemiz gereken sevgi, neşe, mutluluk bu tatsız olayları bertaraf etmemizi sağlayacak tek duruştur. Ümidimizi, neşemizi koruyarak 100 kişiye daha ilham olabiliriz.

Ve hepimizin bu yayacağı pozitif titreşim ancak dünyayı daha yaşanır bir yer yapacaktır.

Sadece var olduğumuz, her gün yeni bir yaşama uyanabildiğimiz, nefes ve payımıza düşen ne varsa aldığımız ve bir çok yardımcı varlık ve sistemle kuşatıldığımız için mutlu olmalıyız. Başkalarına da, sadece bu olma halinin sevgi dolu, neşeli ve mutlu olmaya yetmesi gerektiğini hissettirebilmeliyiz.

Çocuklara gülmeye devam etmenin şifasını öğretebilmeliyiz.

Bu pozitif duyguların önünde duran tüm engelleri temizlemeye niyet ederek, neşeli bir hafta diliyorum.

Sevgi ve şifayla,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

Hayatı kolaylaştırın!

İnanç haline getirdiğimiz kalıplarımız değiştirdikçe, hayatımızın da değiştiğini 15 yıldır yaptığımız bilinçaltı seanslarında gözlemliyor ve bu değişimde yerim olmasının sevincini yaşıyorum.

Hayat zordur, zor olan değerlidir, emeksiz mutlu olunmaz, sabır ile zorluklara göğüs geren en büyük mükafata ulaşır. (İptal ediyorum)

Bu gibi birçok ortak bilinç kalıpları bizler için neredeyse varlığımızın bir parçası olmuştur. Aile ortamında içimize işleyen bu cümleler, inancımız olur ve Indira Gandi’nin söylediği gibi bir süre sonra kaderimiz haline gelir.

Benzer benzeri çeker yasası işlemeye başlar. Bu kalıplar bizi zorluk titreşiminde tutar ve bu şekilde tecrübeleri kendimize çekeriz. Yaşadığımız her bir yeni negatif tecrübe bizi doğrular, adeta doğrulandığımız için mutlu bile oluruz. Ne de olsa bizim parçamızdır bu kalıplar.

İnansak ki dünya hayatı, insanoğlunun hayatını kolaylaştırmak için en kolay çözümlerle, en yüksek ihtimallerle donatıldı.

Tüm bu şifa, bolluk bereket, neşe, huzur, sağlık şelalesinde yıkanmak bizim en doğal hakkımız olarak sunuldu.

Zorlu kayalıklarda çabalamak nihai noktamız ve layık olduğumuz nokta değildir.

Kolay yolu bulup şelaleye ulaşmanın hazzı tecrübe etmeye değerdir. Bizden beklenen de budur.

İşte birkaç adımda bu çarkı değiştirmenin yollarını paylaşmak isterim;

-Her şeyin kolaylıkla hallolmasının yeni normaliniz olmasına izin verin, inanın.

-Bugüne kadar benimsediğiniz, zorlukla ilgili kalıpları bir kağıda yazın.

-Bunları yüksek sesle tekrar ederek bu inançları iptal ediyorum deyin. Bilinciniz inançla ikna olana kadar ve bu hissi içinizde duyana kadar tekrar edin. Kağıdın üzerine kocaman bir çarpı çizin.

-Sonrasında kendinizi sonsuz olasılık şelalesinin altında imgeleyerek, payıma düşen ne varsa kolaylıkla almaya niyet ediyorum. Hayat kolay. Her işimde en kolay yolu buluyorum, deyin.

-Değişen yeni kalıbın iyice oturması için sık sık olumlama cümlesini tekrar edin.

-Bu süreçte negatif deneyimleri bekler olmayın.

-Hayatımızı veya işlerimizi kolaylaştıracak fırsatların nasıl gelişeceğine odaklanmak yerine mutlak olasılığa kendinizi her an açık tutun.

Zamanla bilinçaltı, çalışacak ve yeni kalıplarını benimseyecektir.

Keyifli deneyimler diliyorum bu kolay haftada !

Sevgi ve şifayla,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

Hayat amacın nedir?

Hayat amacım, hmmmm mutlu olmak, çalışmak zorunda olmamak, çocuk yetiştirmek, dünyayı gezmek, bir çocuk yurdu açmak veya insanlığa hizmet etmek ve daha da fazlası dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Bunların gayet mümkün olduğunu söylesem şimdi de bunlar için çok zengin olmak lazım diyerek, çalışmaya dönmek isteyeceksiniz değil mi?

Zengin olmanın ne kadar mümkün olduğunu size sayfalarca anlatabilirim. Ama kısa başlıklar halinde iletmem gerekirse yapmamız gerekenler şöyle;

-Mutlak bir vericilik yağmurunda eşit şartlarda dolaştığımıza inanmak,

-Bu yağmurdan besleneceğimiz kabımızı geniş tutmak,

-Payımıza düşen her şeyi görmek, duymak, anlamak ve alıp kullanmayı bilmek,

-Aynı anda çoklu olasılığa inanmak,

-Çekim yasası piyasasında 1 milyon Doların, 1 kg brokoli ile aynı değerde işlem gördüğü bilgisine inanmak,

-Doğru ve dengeli vermeyi bilmek,

-İsterken Nasıl’ına karışmamak,

-Paranın bize her yerden gelebileceğine inanmak,

-Düşüncemizle istediğimizi zannederken dilimizle de talep etmek,

-Para yok, imkân yok, zaman yok, iş yok, işler kesat, ekonomi düzelmez gibi negatif potansiyeli büyüten kelimeler kullanmamak,

-İstiyorum yerine niyet ediyorum kelimesini kullanmak,

-Gerçekleştirmeyi hayal ettiğimiz amaçlar için bilinçaltımıza gün ay yıl yönlendirmesi vermek,

-Bilinçaltı sözlüğümüzde hak etmek, kazanmak, almak veya para gibi kavramları eğer negatif ise dönüştürmek.

Eveeeet zengin olduk dünyayı dolaştık, ve yine kontrolümüzde olmayan ve bizi mutsuz eden bazı olay kalıplarından kurtulamadık diyelim. Hala bizi üzen hayat arkadaşları seçiyor veya ailemizle bir türlü anlaşamıyor veya hala hakkımızı yediriyor olabiliriz.

Bu noktada esas hayat amacı bilgisi devreye giriyor aniden. Kimimiz bu bilginin peşine düşüyor ve hayatını, dünyaya geliş amacına göre şekillendiriyor kimimiz bunu kaderimiz zannederek yaşamaya devam ediyoruz.

Bu kontratlar ağını fark etmeden, çözmeden yaşamak zorunda olduğumuzu hissediyoruz.

Hayat Amacı konusunu ve çevremizdeki insanlarla imzaladığımız kontratları Yaşamın Gizli Sözleşmesi kitabımda detaylı olarak anlattım, tekrar eden olayların bize hayat amacımızı hatırlatmak gibi bir görevi var!

Hepimize hayat amacımıza uygun yaşamamızı sağlayacak olanaklarla karşılaştıran güzel bir hafta diliyorum.

Sevgi ve şifayla,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

@ebrudemirhan.ytm

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.