SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Oyalanmak

Günlük rutinin içinde birçoğumuzu zorlayan ve zamanı verimli kullanmamızı engelleyen bir duygudurumudur oyalanmak. Bir an önce kurtulmak isteriz fakat o da zamanla oyalanmaya döner, kendi içinde kaybolan zamanlar üretmeye devam eder.

Oyalanmak aileden öğrenilmiş, atalardan miras alınmış olabilir. Atalardan miras almak tanımını genetik aktarım gibi de kullanabilirsiniz. Dünyaya gelirken bağlı olduğunuz ataların çoğunda oyalanmak varsa sizin için de kullanıma hazır bilgi olabilir. Ailede öğrenmenin çeşitli yolları vardır. Mükemmeliyetçi ebeveynlerle büyüyen çocuklar tepki olarak oyalanmayı seçebilirler. Başarısız olma korkusu genellikle oyalanma hali üretir. Hata yapma korkusu ve kaygısı oyalanmaya sebep olur. Kişiler sevmediği fakat yapmaya mecbur olduğu işlerde de oyalanır.

Bazı insanların da doğal yapısında oyalanmak vardır; kendilerinden getirirler ve oyalanadururlar. Zaman, emek, fırsat, süreç, beklenen sonuçların kaybolmasına ya da azalmasına sebep olur oyalanmak. Kişiler “Oyalanmadan yapacağım” diyerek işe başlar fakat bir yerde asıl yapılması gerekenin yerine başka şeyler yaparken bulur kendini.

Seanslarda birçok insanı oyalanma kültürü ile devreye almak ve sonra da yapsa olacak işleri vaktine, önceliğine göre yerleştirmek üzerine çalışıyoruz. Örneğin evde temizlik yapmayı sevmeyen kişi temizlik yapmak yerine film izler, telefonda konuşur, ev daha da kirlenir ve kendine kızmaya başlar. Derken temizliğe başlayınca da bitiriverir. “Bundan sonra temizliği vaktinde yapacağım der” fakat yeniden temizlik vakti gelince yine oyalanacaktır. Yapılması gereken iş vaktinde yapıldıktan sonra diğer tüm aktiviteler keyifle hayatta yerini alacaktır.

İnsanı çok yoran, yaşam tarzına dönüşmüş bu halden çıkmak için çok radikal kararlar alınması gerekiyormuş gibi davranılır ki bu da oyalanmanın parçasıdır. Bir günde tüm hayatınızı değiştiremezsiniz. Yapmaya kalktığınızda egosal sisteminiz bildiğinin dışına çıkacağı ve o alanda ne yapacağını bilmediği için her şeyi durdurabilir. İçsel çatışma yaşanabilir.

Süreci dönüştürebilmek için;

· Öncelikle “Tam da vaktinde hareket etmek” prensibini benimsemenizi öneririm.

· Dilinizden “Oyalanıyorum”, “Oyalanıyorsun” ifadelerini çıkarın ki bilinçaltınızı yeni harekete ortak edebilesiniz.

· Küçük işlerden başlayın. Örneğin ne zamandır düzenlemek istediğin çekmeceden başlamak gibi...

· Aklına gelen işlerden en kolay olanlarını “Tam da vaktinde yapıyorum” cümlesi ile tamamlayabilirsin. Bu cümle ve hareket birbirini tamamlayınca bilinçaltı ve zihin oyalanmayı azaltacaktır.

· Hata yapabilirsiniz, başarısız olabilirsiniz. Her biri öğrenmenin ve gelişmenin parçasıdır.

· Kendinizi olduğu gibi sevin ve kabul edin. Oyalanmayı bildiğiniz gibi tam vaktinde yapmayı da biliyorsunuz.

Sevgi ve şifayla kalın.

 

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

Yazının devamı...

Araftan çıkmak

Hayatınızda yolunda gitmeyen konuların arkasında “arafta kalmak” kodlaması olabilir. Bu kodlama genellikle anne rahminde oluşur ve tüm hayatı etkiler. Arafta kalma kodlaması oluştuysa ne yaşamda ne de ölümde kalır insan, ikisinin arasında bir yerlerde olur. Yaşama düşen konular canlanır, ölüme düşen konularsa cansızlaşır. Genellikle cansız olan konuların eksikliğini fazlaca hisseder, canlandırmak için çabalarız.

İnsanın enerjisi çeşitli sebeplerle arafta kalabilir. İstenmeyen çocuk olmak, hayata zamansız gelmek, aile için uygun olmayan şartlarda doğmak, rahime önceki düşük, kürtaj ya da ölü doğum ile hayattan ayrılmış bir kardeşten sonra gelip onun ölüm enerjisiyle büyümek, verilen ata ismi ile görünenden fazla bağ kurmak ve onun vefatı ile arafta kalmak sebeplerden bazıları.

Yaşamın içinde yaşıyormuş gibi devam etmemize sebep olan araf hali oldukça fazla negatif sonuç üretebilir. Hangi konuların yaşama hangilerinin yaşamsızlığa ayrıldığını kişi bazında bilinçaltı çalışmalarının içinde öğrenip dönüştürebiliyoruz.

Hayatınızda, bedeninizde böyle bir enerji hissediyorsanız kendinize “Yaşamı seçiyorum” deyin. Araf alanını terk ettiğinizi de kendinize söyleyin. İç ve dış sesle kulağınız, bilinciniz bu cümleleri bolca duysun. Hangi konuları bir türlü canlandıramıyor, aktive edemiyorsanız belirleyin. Yazarak çalışabilirsiniz. Belirlediğiniz konuları, ilişkileri, hayalleri ... yaşama aktarabilirsiniz.

Kağıdın bir kısmına yaşamda aktif konuları bir kısmına yaşamsızlık tarafta olanları yazın. Örneğin değersizlik yaşıyorsanız değer, parasızlık yaşıyorsanız kazanç, sürekli hastalık yaşıyorsanız sağlık yaşamsız alanın enerjisinde olabilir. belirlediğiniz maddeleri tek tek yaşama alabilirsiniz. Bu çalışmayı sesli yapmaya özen gösterin. Yaşamda olan ve sizi yoran konuları da yaşamsızlığa atabilir, yer değiştirebilirsiniz.

Örneğin, değeri yaşama alıyor değersizliği yaşamsızlığa bırakıyorum. Hayallerimin gerçekleşmesini yaşama alıyorum umutsuzluğu yaşamsızlığa bırakıyorum gibi...

Dilediğiniz hayatı keyifle, neşeyle kurmanıza ve geliştirip sürdürmenize niyet ediyorum.

Sevgi ve şifayla,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

Yazının devamı...

Sanal ortam bilgeliği

Pandemi döneminde hızlıca sanal ortama uyumlandık. Her şey sanal ortamda ilerlemeye başladı. Eğitimler ücretsiz ya da küçük karşılıklarla herkese açıldı. Olması gerektiği gibi oluyor, bilgi özgürleşiyor. Bilgiye, anlatana doymaya başladık. Sosyal medya günün her saatinde canlı yayınlarla hayatımızın daha da vazgeçilmezi oldu.

Bilgiyi kullanıp bilgeliğe dönüştürebiliyor uyuz? Ulaşmaya çalıştığımız, randevu alamadığımız, zamanımız uysa parasını düşündüğümüz eğitimler önümüze açıldı. Tam olarak nasıl faydalanıyoruz?

Bilgeliğin dışarıdan geldiğine, birilerinin bir şeyler öğretip yol göstereceğine inanıyoruz insanlık olarak. Bilgelik insanın doğasında var. 21 yüzyıldır yaşayan bir insanlık olarak gördük, yaşadık, anladık, biriktirdik. İçimizdeki DNA’da tüm insanlık tarihinin kısa olmayan hatta uzun ve detaylı tarihi var. Hepimiz bilgeyiz, bilgi doluyuz. Kullanıp kullanmama seçimlerimizle birlikte elbette.

Aldığınız bilgilerin kullanılabilir olmasına, hayatınızda onlara yer açmaya özen göstermenizi öneriyorum. Bilgi alınır ve içinizde biriktirilirse tozlu bir kütüphaneye dönebilirsiniz. İşinize yaramadığı gibi gereksiz bir ağırlık yapar ve yaşam enerjinizi azaltır.

Bilgimi ve bilgeliğimi kullanıyorum.

Bilgiyi en verimli şekilde hayatıma alıyorum.

İçimdeki bilgelikten faydalanıyorum.

Bu olumlamaların yaklaşımları bilgi, bilgelik ve benlik bağlarını kurmanıza yardımcı olacaktır. Her şey ihtiyaç olduğu kadar alınmalıdır, bilgi de öyle.

Bilgeliğinize saygı duyuyor, herkes için şifa olmasına niyet ediyorum.

Sevgilerimle,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

Yazının devamı...

Saygınlık

SAYGINLIK

Yaşamın en çok aranan özlenen kavramlarından birisidir saygı. Saygı duyan, duyduğu saygıyı önce kendine sonra diğerlerine doğal halle gösteren kişi saygındır. Saygı insanın kendisinde getirdiği, kullanıp kullanmamaya hayat içinde karar verdiği bir ifadedir.

Saygı öğrenilir, geliştirilir, neşe gibi bulaşıcıdır. Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir fakat saygı duymak zorundadır. Saygın duyan saygınlığın içinde “Her nasılsan seni öylece kabul ediyorum ve tüm hakların adil dağıtımına şahitlik ediyorum” ruhsal bilinç farkındalığı vardır.

Kendisine saygısı olamayan diğer insanlara nasıl saygı versin? Kendisine en kıymetli duyguyu kullanma konusunda cimri olan başkasına cömert olabilir mi? Hayatta sıklıkla saygısızlığa uğramaktan şikayet ediyorsanız “Ben hangi konuda kendime saygısızlık yapıyorum” diye sormanızı rica ediyorum. Kendinize olan saygısızlığı ortadan kaldırmadan diğer insanlardan saygı göremezsiniz.

Farklı bilinç seviyeleri ile aynı anda yaşıyoruz. Bazı ortamlarda saygılı olmak, saygın olmak çok önemli iken bazı ortamlarda saygılı davranmak aşağılayıcı ifadelerle karşılanabilir. Özellikle ergenlik dönemlerinde saygılı olanlarla alay edilir, küçümsenir. Akran zorbalığı saygılı olanı çabuk hedef alır.

Tüm zamanlarda, tüm bilinç seviyelerinde insanın doğasından gelen saygıya yer verilmesine, saygınlığın bir etiket değil doğal hal olmasına niyet ediyorum. Kendine olan saygı yaşamın zenginliğine açılan sihirli kapı olabilir.

Kendinizi dışarıdan bir göz gibi gözlemleyin, kendinize olan saygılı, saygı davranışlarınızı ölçün. Eksiğiniz varsa tamamlayın, hayattan karşılığını hızlıca göreceksiniz.

Sevgi ve şifayla kalın,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

Yazının devamı...

Dengeli olmak

Denge, insanlık tarihi boyunca önemli olmuş. Dünya tarihinin en önemli olaylarına bakarsak dengenin dışında hikayeler görürüz. İnsanın iç dünyası ve dış dünyası arasında kurulan denge topluma ve insanlığa yansıyan bir kaynak olacaktır.

Ruh, bilinçaltı, duygu, düşünce ve bedenin ortaklaşa birlikte yürütüp yönettiği yaşam ideal halimizdir. İçimizdeki tüm parçaları bir araya topladığımız ve aynı huzurlu, verimli, güvenli, kazançlı hayata birlikte ilerlediğimizi düşünmek oldukça keyifli bir tebessüm üretiyor. İşte denge de böyle bir birlikteliğin sürecinde oluşuyor.

İnsan derin, büyük, anlamlı ve çok katmanlı bir varlık. Bu katmanlardan ve derinliklerden sadece bir tanesini daha yoğun kullandığınızı düşünün, dengeyi korumak oldukça zor olacaktır. Sürekli zihninizle hareket ettiğinizi, hayatı sadece zihinle yönettiğinizi varsayarsak dengeden bahsedebilir miyiz? Bir kefede zihin diğerinde ruh, bilinçaltı, duygu, beden....

İçimizdeki evrende nice derinliklerimiz, yeteneklerimiz, keşfetmediğimiz güzelliklerimiz varken sadece en çok sesi çıkan belki de en agresifi ile ilerliyoruz v dış dünyamızda dengeyi aramaya devam ediyoruz. Verdiğim örnekteki yapıda iş, kazanç, partner ilişkisi, aile içi ilişki, ebeveynlik rolleri çoğunlukla zihinle yönetildiğinde dengeden nerede bahsedeceğiz? Arayış bitmeyecek fakat ne aradığını bilmeden aramaya devam edeceğiz.

Öncelikli sorumluluğumuz içimizdeki evrende dengeyi tasarlayabilmek. Kurmaktan önce tasarlayalım. Tasarımı olmayan bir şeyi kurmak için daha çok zamana ihtiyaç olur. Dengeyi tanımlayın, ne sizi dengede tutar, ne sizi dengeden ayırır... sorular sorun ve dengeyi tanımlamaya başlayın. Kendinize zaman tanıyın. İnsanlığın 21 yüzyılı oldu, hala arıyor J Bu konuya birlikte yön verelim.

Dengede olduğunu düşündüğünüz insanlar varsa izleyin, yaşanmıştan öğrenmek sürecinizi kolaylaştırabilir. Sözleriniz dinleyin, hareketlerinizi gözlemleyin. Ekleyeceğiniz ya da çıkaracağınız neler daha kalıcı bir denge üretecek, belirleyin ve yavaş yavaş harekete geçin. Tüm sorulara rağmen mevcut durumun oluşturduğu hayata hizmet eden ya da etmeyen bir dengesi var. Onu da ani bir şekilde bozmaktan kaçının.

Huzurun, neşenin, sevginin, saygının her birimiz için denge kaynağı olduğu günler yaşamak dileğimle,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

Yazının devamı...

Duyguları tanımak ve yönetmek

Kendimizi tanımak duygularımızı tanımakla başlar. Baskıcı ebeveynler, özgüven sorunları, mükemmeliyetçi öğretmenler, korkular, akran zorbalıkları derken kendimizi olduğumuz gibi ifade etmekten uzaklaşmış olabiliriz. Böylelikle deneyimlerle örülü yaşamımızda birçok duyguyu doğru ifade etmemeyi öğrenmiş olabilir. Örneğin, bir davranışa, söze çok kırılırız, “Neyin var?” diye sorulduğunda “Yorgunum” deriz.

Kendimizle olduğumuz bu günlerde duygularımızı tanıyalım.

Kendinizi düşünün ve en üstten alta doğru hissettiğiniz duyguları yazın. Ne hissediyorsanız toplamı kadarsınız. Kriz dönemi ve öncesi diye ayırabilirsiniz. Önce tüm duygularınızı belirleyin, sonra negatifleri farklı bir renkle ayırın. Yanına işaret koyabilir, farklı bir renkle altını çizebilirsiniz.

Negatif Duyguları Eleyelim

Duygularınızı kaleme kağıda döküp gerçek halini gördünüz, tanıyıp ayırdınız. Hangi tarafın daha yoğun olduğuna bakın. Negatif duygularınıza “Yaşamda güvende kalmak için ne kadarı gerekli” sorusuyla bakın. Tüm negatif duyguları çöpe atamayız. Örneğin kaygı, tedbirli ve uyanık olmayı sağlar. Bir sınırdan sonrası aşırıdır ve amacından uzaklaşır, birçok soruna sebep olur. Listenize bakın, negatif olanların aşırısını bıraktığınızı söyleyerek yanına pozitif duygu ekleyin. Örneğin, listede kaygıya bakın, yazısını küçültün ve yanına daha büyük harflerle neşe ya da huzur gibi ihtiyacınız olan bir duyguyu yazın. Büyük harf - küçük harf, farklı renkler kullanarak bir duygu aktarım tablosu yapın. Endişelendiğinizde “Tedbirli, uyanık ve neşeliyim” deyin.

Duygulardan Arınmak

Bir bavul hayal edin, negatif duyguların fazlalıklarını ve bazı duyguların kendilerini bu bavula doldurun. Bir geri dönüşüm çöpünün yanına bıraktığın "Tüm bu duyguları Dünya Ana'ya teslim ediyorum" deyin ve farklı bir yöne gidin. Doğa bu duyguları dönüştürecektir, güvenin.

Şifa olsun.

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

Yazının devamı...

Özbenlik çalışması

Özümüz yaşam, evren ve Yaradan’la aradaki bağları kuran tarafımızdır. Yaşanabilecek tüm ihtimalleri bilen ve bizi en iyiye götürmeye çalışan kıymetli parçamızdır. Öz duygu, düşünce, ego, bilinçaltı, zaman ve bedenlerle birlikte ilerlemek ister.

Kendi doğasında en kolay iletişim kurabileceğimiz parçamızdır. Doğrudan ve net bir sesle cevap verir. İstediği ve beklediği de iletişim içinde olmak, yaşamı birlikte yönetmek, tekamülü akıl ve egonun işbirliği ile tamamlamaktır. Özbenlik ile birlikte hareket etmek yaşamı kolaylaştırır ve şifayı arttırır.

Öze ulaşmak, sesini duymak, yönlendirmelerine kulak verebilmeniz için bir çalışma paylaşıyorum. Ego özün sesini taklit edebilir. Önereceğim çalışmayı her gün yaparsanız özün sesini ayırmayı başaracaksınız. Çalışmayı kendinize özel bir alanda yapmanızı tavsiye ederim. Meditasyon sırasında olanları unutma endişeniz varsa çalışmayı ses kaydına alabilir ya da biter bitmez not alabilirsiniz.

Özbenlik Meditasyonu

Sakin bir ortamda, meditatif olun. Omurganız dik duracak şekilde oturmanızı ve ya yaslanmanızı tavsiye ederim.

Uzun nefes al ve yavaş yavaş ver. Bedeninin hafiflediğini hissettiğin zaman çalışmaya başlayabilirsin.

Bir koridor düşünün, bildiğiniz bir koridor olmasın. Hayal edin, yaratıcı olun. Herhangi bir koridor olsun. Koridorun diğer ucunda bir asansör var, 7. Kattasın, asansöre yaklaştın, kapısı açıldı. 1 bahçe katı tuşuna bastın ve aşağıya inmeye başladın. Katları sayabilirsin, 6,5,4,3,2,1 bahçe katına ulaştın, kapı açıldı. Bir bahçeye çıktın. Nasıl olduğuna bak, hissetmeye çalış. Orada olan her şeyin renklerine dikkat et. Kokular duyabilirsin. İki kişilik bir oturma alanın var, Öz Benliğinin alanındasın, özünü davet et ve otur. Özün herhangi bir formda, herhangi bir şekilde gelebilir. Özün de geldi, oturdu. Onunla konuşmaya başlayabilirsin. Sesini kulaklarınla ya da kalbinle duyabilirsin. Ona temas edebilirsin. Konuşma bitince asansöre yöneldin. Tekrar geleceğini söyledin. Cevapları için teşekkür ettin. Asansöre bindin, yukarıya 7. Kata çıktın. Koridorda başladığın yerde gözlerini açabilirsin.

Özbenlik meditasyonunu uyumadan önce yapabilir, uykuya o alanda geçebilirsiniz. Ya da gün içinde uygun bulduğunuz farklı zamanlarda öze ulaşabilirsiniz. Sorularınızı ve cevaplarınızı not almanızı tavsiye ederim.

Sevgi ve şifayla kalın,

Ebru Demirhan

www.ebrudemirhan.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.