SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Cennetin Yardımını Kabul Etmek

Evrensel sistem ve ilahi düzen her bir insanla tek tek ilgileniyor. İhtiyaçlarımız, dileklerimiz, taleplerimiz duyuluyor. Sorularımızın cevabı oldukça hızlı bir şekilde bizlere aktarılırken duyma ve alıp kullanmayı bize bırakıyorlar. İlahi düzen / evrensel sistem talep edileni sunar ve kalanını insana bırakır. Üzerine düşeni yapar ve sevgiyle izler. Alıp kullanmayana yeniden verir ve izlemeye devam eder.

Cennet tüm iyiliği ve güzelliği ile yanımızdadır. Yakınımızda, bizlerle birliktedir. Gözü, kulağı ve kalbi bizim için açıktır. Tüm niyeti insanlığı iyiye ve güzele taşımaktır. Ve bizlerden tek isteği sunulanı kullanmamızdır.

Tüm sorularımız bireysel olarak cevaplanmaktadır. Tüm niyetlerimiz ve taleplerimiz de öyle. Yani sistem her birimizle tek tek ilgilenilmesi matematiği ile kurulmuştur. Dünyada var olan insan sayısından çok daha fazla insanlık için çaba sarf eden rehber varlıklar, üstatlar vardır. Taleplerinizi gönül rahatlığı ile dile getirin. Çünkü talepleri duymak ve karşılığını sunmak için bekleyen cennet işçileri var. Onların görevlerini ellerinden almayalım:)

Kendinize hak gördüğünüz, olmasına niyet ettiğiniz her şeyi dileyebilirsiniz. Dileklerinizi iletmenin en kolay yolu niyet etmektir. Taleplerinizin gerçekleşmesine niyetle birlikte şimdiki zaman ekini kullanarak oldukça hız kazandırabilirsiniz.

“...... yılının Ağustos ayında çok güzel bir tatile çıkıyorum, dinleniyorum, eğleniyorum.”

“...... yılı içinde hayal ettiğim evi satın alıyorum”

“En kısa zamanda en uygun partner ile çok sağlıklı ve güzel bir ilişkiye başlıyorum”

“Şimdi kendimi şifalandırıyor ve ağrıları bedenimden atıyorum.”

Olmasına niyet ettiklerimizi böylece hayalden gerçek seviyesine çıkarırsınız. Gerçek olarak algılanan her şey yaşamın içine dahil olur.

Her güne “Cennetin yardımını kabul ediyorum. Bana sunulan tüm iyiliği, güzelliği, yardımı alıp kullanmaya niyet ediyorum. Teşekkür ediyorum” diyerek başlamak kendinize ve sisteme güzel bir iyilik olacaktır.

Sevgilerimle,

Yazının devamı...

İlişkilerde Küçük Bir Denklem

İkili ilişkiler başlarken kişilerin hayatları diğerine ilginç gelir. Farklı görünen yaşamların çekiciliği partner ilişkisine yansır. Heyecan yaratır. Kişiler diğerinde aradığını bulduğu sanrısına kapılır. Heyecanla birlikte merak başlar. Yaşanılanlarla birlikte devreye uyum girer.

Farklı yaşamlar bakış açımızı değiştirir. Zamanla birbirimize uyumlanmak için çaba harcarız. Bir de diğerini uyum için zorlamaya başlarız farkında olmadan. Başta ilginç gelen özellikler zaman sonra aynı tadı vermeyebilir. İlişkinin tadı değiştiği zaman beklentiler karşılanmaz ve sorunlar çıkmaya başlar.

Örnek olarak çok romantik olmayan bir erkek ile orta seviyede romantik olan bir kadının yeni başlayan ilişkisini ele alalım. Romantik olmayan erkeğin tavırları başta kadın için etkileyici olmakla birlikte zamanla aradığını bulamayan kadın için tepki sebebi olmaktadır. Beklentiler başlar. Oysa erkeğin romantik olmadığı belirgin bir durum idi. Kadın beklentilerinin karşılanmaması halinde daha da gergin olabilir. Bir de erkek için bakalım duruma. Romantik bir kadın ilk zamanlar farklı gelmekteydi. Kendisi romantik olmamakla birlikte kadının romantikliği onda olmayanı hatırlattığı için hoş gelmektedir. Zamanla belki yavaş ya da hisli bir hal gibi görünmeye başlar. Romantizmle barışmadığı için kadın da ona uzaklaşılması gereken bir konu gibi gelebilir.

Elbette çok basit ve düz bir örnekti bu. Önemli olan farklılıkların birbirini çektiğini görmek. Fizik kurallarında da böyledir. Benzer benzeri iter çünkü benzerlerin birbirinden öğreneceği bir şey yok. İkisi de aynı. Farklı olanlar birbirini çeker, öğrenmek ve öğretmek için. Farklı olanlar diğerlerine öğretmek ve öğrenmek görevini yerine getirmek için bir araya çekilirler. Farklı olana çekilmek doğal ve olması gereken bir sonuçtur.

Farklı olanla bir arada olma sebeplerinle ilgilenmen gerekiyor. Bu insan bana neyi hatırlatıyor? Neden bir aradayız, neyi görmem gerekiyor? Gibi isyan içermeyen soru cümleleri ile birlikte olma sebebinizi anlamak, ilişkinin sorunlarını çözmek için iyi bir adımdır. İlişkinin iki kişilik olduğunu hatırlayın. Her ne oluyorsa herkes için oluyor. İlişkiye bakarken kendinizi tanır, önceliklerinizi anlar, kendi gerçeğinizle barışabilirsiniz. Bu bakışla iyi ya da kötü giden her ilişkinin hayata bir katkısı vardır.

Sevgiyle,

Ebru Demirhan

Yazının devamı...

Bolluk Bereket Çalışması

Yaşamın içinde mutlak bir bolluk içindeyiz. Zamanla ailevi öğretilerimiz, yaşananlar bollukla aramıza perde olabiliyor. Perdenin arkasında kalanlar görülmeyen ve kullanılmayan evrensel hediyeler olarak her gün kullanılmadan akıp gidiyor.

Ailemizde, çevremizde şahit olduğumuz olaylar her türlü kavramımızda etken bilinçaltı kayıtları olabiliyor. Yakın çevrede bir iflas var ise parayı kazanma ve ardından kaybetme ilişkisini farkında olmadan kurabilir, korkusunu üretebiliriz. Dolayısıyla bolluk kavramımız dışarıdan olumsuz bir kayıt almıştır ve sürecin içinde farklı duygularla da beslenir.

Bolluk denince insanın aklına önce para geliyor. Oysa ki yaşamın içindeki her kavramın bollukla direkt bağlantısı vardır. Örneğin şifanın bolluğu aktif olmadığı sürece para kazanmak da şifasız olmakta, sevginin bolluğu olmadan anlayış ve saygının yaşamdaki yeri giderek azalmaktadır.

Bolluk bereket ile birlikte çalışır. Her şey bolluk içinde sunulurken tüm bu sunulanları görmek, almak ve yaşama aktarmak bizi bereket kavramına bağlar. Bollukla gelen bereketle çoğalır, anlamlı ve verimli bir derinliği olur.

Her gün sabah gün doğarken o günün bolluk – bereketi herkesin üzerine eşit akar. Bizler hak ettiğimize inandığımız kadarını alır gerisini bırakırız. Bolluk kavramı ile birlikte bereketi de çalıştırabiliyorsak aldığımız kısmını çoğaltır büyütürüz. Yani bolluk kavramındaki “az”lığı bereket tamamlar, almadıklarımızı görmek için kapıyı açar. Aksi takdirde aldığımız “yeteri kadar” olarak kalır ve asgari ihtiyaçlarımızı karşılar.

NE YAPMALI?

“Bolluk – bereketle ile aramdaki tüm negatif kayıtları ve engelleri iptal ediyorum. Bolluk ve bereketin bana akması ile ilgili negatif inançlarımı görüyor, biliyorum ve hepsini dönüştürüyorum.” diyerek yeni bir başlangıç yapabilirsiniz.

Bolluk – bereket olumlamaları;


- Var olan bolluk - bereketten kendimi uzak tuttuğum her bir an için kendimden özür diliyorum.

- Kendimi bolluk – bereketin akışına bırakıyorum.

- Bolluk okyanusundan alıyor bereketle kullanıyorum.

- Yaşamın tüm zenginliği ile bağ kuruyorum.

- Ailemden, atalarımdan gelen negatif kader bağlarını kazanç ile dönüştürüyorum.

- Kazanç içinde olmayı hak ediyorum, ben kazanıyorum.

- Hak ettiğim her şey bana kazançla ulaşıyor.

Sevgiler

Yazının devamı...

Partnere Kızarken Kendinde Bulduklarını Temizlemek

Partner ilişkilerindeki huzur yaşamı aydınlatır. Hayatı paylaşmak için yaşamayı arzuladığımız ilişkilerin kalitesi tüm yaşama yayılır. Bol köpüklü ömürlerimizin gerek acısını, kederini gerekse mutluluklarını paylaşmak için diğerine ihtiyaç duyuyoruz. Paylaşım için başlanan ilişkilerin en acı kısmı ise paylaşımsız sonuçlanması oluyor.

İlişkiye bir başlama niyeti var ki birlik, beraberlik içerir; sonuç neden aynı paralelde olamıyor? Sebepleri sayılamayacak kadar çok… En temelinde iletişim sorunları ve daha da derininde anlayışsızlık var. Karşılıklı anlaşmak neden bu kadar zor? Çünkü herkes “ben” diyor. Her iki taraf da kendi isteklerinin karşılanmasını bekliyor. Beklenti karşılık göremediği zaman daha da büyüyor ve kızgınlıkla süsleniyor.

Her iki tarafın beklentilerini kendi adına tartması ilişkinin dengeyi bulmasını sağlar. Diğeri bu beklentiyi karşılayacak kişi mi? Olağanın dışında bir şey isteyip istemediğini nereden biliyorsun? Küçük konular yüzünden büyük kavgalar eden birçok çift var. Konuyu sorduğunuz zaman mesela “tuvalet kağıdının takılma yönü” diyorlar. Birisi “bizim evde içe doğru takılır, daha kullanışlıdır” derken diğeri “bizim evde dışa doğru takılır daha kullanışlıdır ve de ekonomiktir” diyor. Konunun özü nedir peki? Tuvalet kağıdının takılma yönü mü yoksa kültürler arasındaki farkın ve alışkanlıkların taraflarca kabul görmemesi mi?

Her şey tartışma hatta kavga için konu olabilir. Aslında konunun ne olduğundansa alt yapısında hangi duygunun direncinin olduğu önemlidir. “Kendi ailem varken senin ailenin yöntemini kullanmam.” şeklinde var olan bir direnç, özellikle çocuk yetiştirirken ciddi gerilimlere yol açmaktadır.

Partner ilişkisinin içinde bir sorun var ise sende hangi duygunun direnci vardır? Belki O’nu seçme seçimine kızgınsın, belki beklentilerini karşılayamayacak durumda, belki... Her nasılsa partnerini olduğu şekliyle görmekle birlikte kendini de olduğun halinle görmen önemli. Sen de O’nun diğerisin. Eğer bir sorun varsa bir parçası da sendedir. Sen çok sunan isen alan gelir. Sen almaya başlarsan karşıdaki sunmaya başlar.

Hangi konularda duygu ve düşüncelerini yönetemiyorsun, huzuru sağlayamıyorsun? Örneğin müdahale aldığın zaman mı çok sinirleniyorsun? Öyleyse hayatında müdahalenin nerede ve kimle başladığını bul, o kişi ile içsel olarak barış ilan et. Hayalinde bir masaya davet et onu, senin hayatında aldığı müdahaleci rolü için onu affettiğini söyle ve hayatından müdahaleyi çıkartmak için onunla yaşam kaderini ayır. “Seni bana müdahale ettiğin için affediyorum, müdahaleyi ve müdahaleci kişileri hayatımdan çıkarmaya niyeten seninle yaşam yolumu ayırıyorum” çalışmasını yapabilirsin. Kendinde ilişkin üzerinden fark ettiğin tüm negatif kayıtları bu çalışma ile temizlemeye başlayabilirsin.

Sevgiyle,

Ebru Demirhan

Yazının devamı...

Her Şey Değişiyor. Ya Sen?

Bildiğimiz gibi değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Yaşam aktığı sürece değişim ve dönüşüm olacaktır. Değişim ve dönüşüm öyle büyük kavramlar ki içine girmeyen konu yok. Hayatımızın en önemli dinamikleri en çok değişime tabi olanlardır. Her zaman en çok sıkıntı yaşadığınız konu ile başlar.

Bu dönemde değişimin hepimizi en çok ilgilendirdiği konu “aile”. Önceleri büyük ve geniş aileler halinde yaşardık. Sonra çekirdek aile hayatlarımız başladı. Ardından boşanmalarla bölünmüş daha küçük aileler olduk. Şimdi tekrar büyük aile olma yolunda ilerliyoruz. Özellikle bölünmüş ailelerin tamamlanma isteği genel aile yapımızda köklü bir değişikliğe yol açtı. Şu anki durum 20 sene öncekinden hallice farklı. Toplumun yapı taşı olan ailede gerçekleşen bir değişim hiç durmadan diğer alanları da etkiliyor.

Kadınların toplum ve aile içindeki yerlerine bakalım. Okusa dahi çalıştırılmayan kadın ekonomik özgürlük haklarını eline aldı. Çocuk da yaptı kariyer de. Evinde ve işinde varlığını gösterdi. Eş ve çocuk ilişkileriyle sosyal çevre bütünlüğünü sağlamaya çalıştı. Ama yoruldu. Fazla sorumluluk aldı. Erkeğin elini eteğini birçok sorumluluktan çekmesine sebep oldu. “Nasılsa hanım yapar, halleder” diyerek rahat rahat oturan bir grup oluştu. Aile içi dengeler, kadın – erkek arası doğrusal noktalar değişti. Şimdinin çocukları annelerini daha aktif görüyor. “Benim babam senin babanı döver” diyen çocukluğumuzun sesi “Benim annem çok çalışkandır” gibi cümlelerde ifade buldu.

Çocuklarımıza bakalım. Çok zeki doğuyorlar, bizim anne babalarımıza söylemeye asla cesaret edemediğimiz şeyleri çok küçükten ifade etmeye başladılar. Yıllarca uğraşıp kazandığımız özgüveni onlar doğarken yanlarında getiriyorlar. Hepsi büyümüş de küçülmüş bir haldeler. Çocuklar yaşlarının üzerinde birçok hal sergiliyorlar. İfade ettikleri büyük laflardan ve olgun davranışlarından gurur duyarken bir yandan da onlarla başa çıkmakta otorite sağlamakta çok zorlanıyoruz. Bir de bu çocukların kuracakları aileleri ve onlardan olacak çocukları düşünün.

Değişen tek şey aile yapısı, kadının yeri, çocukların yüksek bilinci değil elbette. Bitki örtümüz değişiyor, yeni bitki türleri çıkarken bazı türler yok oluyor. Hayvanlar âleminde birçok değişim var. Bazı nesiller tükenmeye doğru zaman sayarken her gün yeni bir tür ortaya çıkıyor. Havanın niteliği değişirken suyun foton enerji buluşmasıyla hem niteliği hem niceliği değişiyor.

Dünyanın manyetik alanları değişiyor ve sonucunda zaman gittikçe hızlanıyor. Yetişemiyoruz. İşlerimiz sürekli, artıyor ve zaman daralıyor. Böylece şikayet etmek için daha çok sebebimiz oluyor. Mevsimsel değişimler de oldukça yoğun. Dünya değişirken havası, suyu, bitkisi, insanı … üzerinde yaşan herkes ve içinde barındırdığı her şey değişiyor.

Peki ya sen bütün bu değişimin neresindesin? Değişmeyip sadece izlemek mi istersin? Değişime uyumlanmak, değişimle birlikte dönüşmek içinde olduğumuz zamanın olmazsa olmaz kuralı.

Sevgilerimle,

Ebru Demirhan

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.