SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Gözde Kimyasal Madde Yanıkları

Kimyasal maddelerle oluşan yanıklar göze ait en ciddi yaralanmalar arasındadır. Gözde oluşan hasar az ve geçici olabileceği gibi şiddetli ve körlüğe kadar gidebilen göz yanıkları da olabilir. Kimyasal maddeler kabaca alkali ve asit yanıkları diye ikiye ayrılabilir.

Alkali yanıkları en tehlikeli yanıklardır. Genel olarak, alkalinin pH’ı ne kadar yüksek ise hasar o kadar fazladır. Hasar, alkalinin pH’ı, göze değme miktarı ve süresine göre basit bir kızarıklıktan tamamen körlüğe kadar gidebilir.

En sık alkali yanığa sebep olan ürünler amonyaklı temizlik ürünleri, gübreler, çimento, kireç ve harçtır.

Asit yanıkları ise genel olarak alkali yanıklardan daha az hasar verirler. En sık asit yanığına sebep olan ürünler akü, çamaşır suyu ve sirkedir.

Asit ve alkali yanıklarının yanında alkoller ve çeşitli yapıştırıcılar da önemli göz hasarına sebep olabilir.

Kimyasal yanık durumunda yapılması gereken ilk iş gözün hemen bol su ile yıkanmasıdır. Yıkama işlemi bu iş için hazır olan özel solüsyonlarla yapılsa daha iyi olur. Fakat bu solüsyonlar her yerde olmadığı için hiç vakit kaybetmeden çeşme suyu ile bolca yıkanmalıdır. Yıkama sırasında kapakların açılması gereklidir, kapakların üzerinden yapılan bir yıkama işlemi yeterli olmaz. Yıkama işlemi hastaneye varıncaya kadar devam etmelidir.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Blefarit (Göz Kapağı İltihabı)

Blefarit göz kapağının iltihabi bir hastalığıdır. Her iki cinsiyette, her yaşta görülebilir ve oldukça yaygındır. Blefarit kronik bir hastalıktır, tedaviye rağmen tekrarlayabilir.

Blefarit hastalığı, anatomik ve klinik özellikleri açısından ön ve arka blefarit olarak ikiye ayrılır. Ön blefaritte göz kapağının özellikle dış kenarı ve kirpik dipleri etkilenir. Ön blefarit, bakterilerin aşırı miktarda çoğalmasına veya derinin yağlı-kepekli olmasına bağlıdır. Arka blefarit ise kapağın göze değen arka kısmını etkiler ve buradaki göz yaşı yağ bezlerinin anormal olmasıyla ilişkilidir.

Blefaritli hastalarda akne rosasea ve seboreik dermatit gibi cilt hastalıkları sık olarak görülür. Bu hastalıklardan ilki, yüz derisinde kızarıklık ve kabalaşma, diğeri ise ciltte aşırı yağlanma ve saç kepeklenmesi gibi belirtilerle kendini gösterir.

Blefaritli hastalarda konjonktivit, kuru göz, kirpik batması gibi diğer göz hastalıkları da sıktır.

Blefaritin gelişmesinde göz kapağında normalde de bulunan bazı bakterilerin aşırı miktarda çoğalması önemli bir rol oynar. Bu bakterilerin artıkları, toksinleri iltihabi belirtilere neden olur. Cildin yağlı olması ve göz kapağındaki yağ bezlerinin anormal olması, bakterilerin çoğalmasını kolaylaştırır. Çeşitli virüsler, alerjik etkenler, ilaçlar, sigara dumanı, kimyasal maddeler de blefarite yol açabilir.

Blefarit her iki gözde batma, yanma hissi, kızarıklık, sulanma, kaşıntı, çapaklanma gibi yakınmalara neden olabilir. Göz kapaklarında kızarma, şişlik, kirpiklerde düzensizlik, yapışıklık ve dökülme meydana gelebilir. Blefarit tanısı göz muayenesi ile konur.

Blefarit, göz kapağı bezlerinde tekrarlayan, akut iltihaplara (arpacık) ve sert şişkinliklere (şalazyon) zemin oluşturabilir. Özellikle yaşlılarda kirpiklerde içe dönmesi, göze batması ve dökülme gibi sorunlar gelişebilir.

Blefarit gözün görme işlevini etkilemez. Çok nadiren gözün kornea tabakasında iltihaba ve görme sorunlarına neden olabilir.

Göz içi ameliyat geçirecek hastalarda, ameliyattan sonra enfeksiyon gelişmesi riskini arttırabilir.

Blefaritin tedavisi nasıldır?

Göz kapağı kenarlarının düzenli temizlenmesi ve bakımı tedavinin temelidir. Hastalar göz kapağı bakımını uzun süre uygulamalıdır.

Bu bakımda önce göz kapağı kenarına, yakmayacak biçimde, sıcak pansuman uygulanır. Böylece birikmiş ve sertleşmiş olan yağlı maddeler, kabuklar yumuşar. Daha sonra ıslak bir gazlı bez ya da kulak pamuğuyla göz kapağı kenarına sürtülür, kirpik dipleri ve çevresindeki birikintiler temizlenir. Son aşamada göz kapağı kenarına antibiyotikli-steroitli ilaçlar uygulanır. Göz kapağı temizliği için göz doktorunuz hazır karışımları veya bebek şampuanlarını kullanmanızı tavsiye edebilir. Bu tedaviye bazı hastalarda yapay göz yaşı damlalar da eklenir.

Bazı hastalara 1-2 ay süreyle ağızdan antibiyotikli ilaç kullanması önerilir.


Göz Hastalıkları Uzmanı
Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Behçet Hastalığı Nedir?

Behçet hastalığı ilk kez 1937 yılında Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından gözde “üveit”, ağız ve cinsel bölgede “aft” denen tekrarlayan yaralar yapan bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Behçet hastalığı vücutta, eklemler, damarlar, solunum, sinir ve sindirim sistemi gibi bütün organları tutabilen kronik bir hastalıktır. En çok Türkiye ve Japonya’da görülür.

Behçet Hastaları Göz Açısından Nasıl Takip Edilir?

Behçet hastalığının göz tutulumu ön, arka veya hem ön hem de arka bölümün etkilendiği “panüveit” şeklinde olabilir. Üveitin belirtileri tutulan bölüme göre değişmekle beraber genellikle göz kızarması, ağrı, bulanık görme, ışığa hassasiyet, kamaşma, göz yaşarması, görme alanın da lekeler ve hipopyon denen ön kamarada seviye yapan iltihap varlığıdır.

Göz tutulumu Behçet hastaların yaklaşık %45-55’inde görülür. Hastalık önce gözde başlayıp daha sonra diğer organlara geçebileceği gibi, önce diğer organlarda başlayıp sonra göze geçebilir. Göz tutulumu tek gözde olabileceği gibi sıklıkla her iki gözü etkiler.

Göz tutulumu erkeklerde kadınlara oranla daha sıktır. Göz tutulumu olması aynı zamanda hastalığın daha ağır seyredeceğinin işaretidir. Hastalık ataklarla seyreder. Atakların sıklığı ve şiddeti hastadan hastaya fark gösterir. Her bir ataktan sonra gözün normal doku ve yapılarında kalıcı hasar ve en sonunda da körlük oluşabilir. Üveit ataklarının ortaya çıkışının herhangi bir ön işareti yoktur. Stres, aşırı yorgunluk, düzensiz ilaç kullanımı ve ateşli hastalıklar üveit ataklarını uyarabilir. Özellikle ilaçların önerildiği şekilde ve düzenli olarak kullanılmaması hastalığın alevlenmesine yol açabilir.

Ön üveiti olan hastalara için kortikosteroid içeren göz damlaları verilir ya da konjonktiva içine enjekte edilir. Göz bebeği ile göz merceği arasında oluşabilecek yapışıklıkların önlenmesi amacı ile göz bebeği genişletici damlalar kullanılır.

Arka veya panüveiti olan hastalara ise sistemik kortikosteroid ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar hastalığın şiddetine göre belli dozlarda ve tek veya kombine olarak uygulanabilir. Sistemik kortikosteroidler ve bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar göz tutulumu dışında hastalığın büyük damar ve nörolojik tutulum gibi ciddi formlarında da kullanılır.

Göz tutulumu olan hastalar göz kliniklerinin uvea hastalıkları birimlerince belli aralıklarla düzenli olarak takip edilmelidir. Hastaların yeni belirtilerin ortaya çıkışı açısından dikkatli olmaları istenir ve kontrol muayenesi dışında atak gelişimi şüphesi olması halinde bile acil olarak takip edildikleri göz kliniğine başvurmaları önerilir. Hastaların kontrol muayenelerine düzenli olarak gelmeleri hastalığın seyrinin takibi, ilaç tedavisinin şeklinin, dozunun ve yan etkilerinin belirlenmesi ve hastalığın komplikasyonlarının saptanması açısından önem taşır.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Göz Sağlığınızı Korumak İçin 6 Etken

Günlük yaşantımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen bilgisayar, tablet, akıllı telefonlar ve hatta sosyal medya nedeniyle uzun süre ekrana bakmak göz sağlığımızın bozulmasına neden olabiliyor. Ofis ortamı, akıllı binalar, klimalı ortamlar yani yüksek teknolojinin hayatımızı kolaylaştırırken göz sağlığımıza ise büyük zararlar veriyor.

Göz kırpmayı unutmak

Ekrana bakarken göz kırpma sayımızın %75 oranında azaldığını biliyor muydunuz? Gözlerimizi bilgisayar ekranına kilitlediğimizde kısa vadede göz kuruluğu, gözlerde yanma, batma, kızarıklık ve bulanık görme olarak karşımıza çıkan sorunlar, önlem alınmadığı ve bu hatadan dönülmediği takdirde uzun vadede çok daha ciddi göz sorunlarına neden olabiliyor. Gözün açık kalma süresi uzadıkça zarar da artıyor. Bu nedenle ekran başında çalışırken veya ekrana bakarken gözlerinizin dinlenmesi için göz kırpma sayınızı mutlaka artırın ve 20 dakikada bir 20 saniye gözünüzü ekrandan uzaklaştırın.

Ekran ışığını doğru ayarlamamak

Gerek gündüz gerekse gece bilgisayar, cep telefonu ve tabletlerde ekran ışığını doğru ayarlamaya dikkat edin. Çünkü pek çok kişi için önemsiz gibi görünen bu ayrıntı, göz sağlığınızı olumsuz etkiliyor. Ekran ışığının çok parlak olmaması veya okumayı güçleştirecek kadar kısık olmaması gerekiyor. Ekran çözünürlüğü düştükçe de göz yorgunluğu artıyor.

Seviyeye dikkat etmemek

Ofiste saatlerce bilgisayar başında çalışan pek çok kişi, bilgisayarının doğru bir seviyede olup olmadığını bilmiyor. Hatta böyle bir yükseklik ayarı yapılması gerektiği bile bilinmediğinden, göz şikayetleri ister istemez artıyor. Oysa bilgisayar kullanımında, bilgisayar ekranının göz hizasının altında olmasına, ayrıca ekranın 50 cm mesafede bulunmasına dikkat etmek gerekiyor. Yukarı seviyede duran ekran, göz kapak aralığının daha geniş olmasına ve buharlaşma yüzeyinin artmasına neden olurken, bu da kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen göz kuruluğu başta olmak üzere birçok soruna yol açabiliyor.

Kışın su içmeyi ihmal etmek

Vücudumuzun yaklaşık %60’ı sudan oluşuyor. Su oranı azaldıkça gözyaşı üretiminde de azalma meydana geliyor. Ancak hele de kış aylarında susama ihtiyacının azalmasıyla, pek çoğumuz yeterince su içmiyoruz. Günde iki litre su içmek böbreklerimizden kalbimize dek sağlık açısından büyük önem taşıdığı gibi, gözlerimizi de doğrudan etkiliyor. Az su tüketilmesinin yanı sıra sıvı ihtiyacının çay ve kahve ile giderilmesi de göz kuruluğuna yol açıyor. Su içmek için susamayı beklemeyin, aşırı çay ve kahve tüketiminden kaçının.

Isı ve neme dikkat etmemek

Çalışma ortamındaki nem oranı göz sağlığı için çok önemli. Klima ve kalorifer, ortamın havasının nem oranını düşürdüğü için başta göz kuruluğu olmak üzere sorunlara neden oluyor. Rezidans tipi binalarda bu problem daha fazla yaşanıyor. Bu durumda klima sisteminin nem düzenleyici tipte olmasına veya ortamın ayrıca nemini artırmaya dikkat edin. İdeal ofis ortamında nem oranının %55 civarında olması gerekiyor.

Gözlerimize iyi bakmamak

Göz muayenesinin düzenli yaptırılması çok önemli. Oysa göz ile ilgili şikayetler çoğunlukla günlük hayatın yoğunluğuna bağlanıyor, hekime görünmek ihmal edilebiliyor. Gözünüzle ilgili şikayetiniz olmasa bile yılda bir kez mutlaka göz kontrolü yaptırmayı ihmal etmeyin. Göz kuruluğunuz olduğunda suni gözyaşı ile gözün nemi takviye edilebilir. Ancak göz kuruluğu tipine göre ihtiyaç duyulan gözyaşı damlasının içeriği değişkenlik gösterdiğinden, öncelikle göz hekiminize danışarak suni gözyaşı damlası temin etmekte fayda var. İçinde koruyucu madde olmayan formları tercih etmek gerekiyor.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

Yazının devamı...

Göz Ağrısı Nedenleri

Göz ağrısını çok çeşitli sebepleri olabilir. Bazıları önemsiz olduğu gibi bazıları çok ciddi göz hastalıklarının belirtisi olabilir.

Göz ağrısı nedenleri:

Göz iltihabı, genellikle gözde çapaklanma ve kızarma ile birliktedir.

Optik nörit, optik sinir iltihabı anlamına gelir. Görme bozulmuştur, göz hareketleri ile ağrı daha belirgin hale gelir.

Göze kaçan kir veya kum gibi maddeler.

Hipermetropi, astigmat gibi görme kusurları. Ders çalışmak istemeyen çocukların muhakkak göz kontrolünden olması gerekir.

Sinüzit; sinüsler göze komşu olduğu için bunların iltihaplanmasında da ağrı oluşur. İltihaplanan sinüse göre; gözün üstünde, altında veya yanında ağrı oluşabilir.

Göz tansiyonu. Akut göz tansiyonunda ağrı çok şiddetlidir, görme bozulmuştur ve göz kırmızıdır. Kronik göz tansiyonunda ağrı belli belirsizdir; sabahları, aşağı baktığımızda ve loş ışıkta daha belirgindir.

Arpacık, kirpik foliküllerinin veya göz kapağındaki yağ bezlerinin iltihaplanmasıdır. Göz kapaklarında şişlik ve kızarıklık vardır. Şişliğin üzerine bası yapıldığında ağrı artar.

Göz migreni. Migrenin bir türüdür, ağrı öncesi gözde geçici görme kaybı veya ışık çakmaları olabilir.

Kornea enfeksiyonları. Gözde kızarıklık, sulanma ve görme kaybı vardır.

Gözyaşı kanalı iltihaplanması. Burun kökünde kızarıklık ve şişlik vardır.

Kaynak yanıkları. Kaynak gözlüğü kullanmayanlarda görülür. Ağrı kaynak yaptıktan 6-8 saat sonra başlar. Çok şiddetlidir. Gözde kızarıklık ve sulanma da görülür.

Uzun süre televizyon, bilgisayar veya cep telefonuna bakmak.

Göz ağrılarında ne zaman doktora gidilmelidir?

Görme kaybı,

Yanıp sönen ışıklar,

Beraberinde baş ağrısı olması,

Gözde kızarıklık, sulanma, çapaklanma, batma olması,

Göz kapaklarında veya göz etrafında şişlik, kızarıklık, ele gelen kitle olması.

Göz kapağı ağrısı nasıl tedavi edilir?

Göz ağrısının önce sebebi tespit edilmeli, sonrasında ağrı sebebine göre tedavi edilmelidir.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Doğru Bilinen Yanlışlar

Düzenli göz muayenesi ile hastalıkların erken teşhisi mümkündür ve herhangi bir rahatsızlık durumunda hekime gidilmelidir. Göz sağlığıyla ilgili pek çok yanlış bilgi halk arasında dolaşıyor ve çoğunun da doğru olduğuna inanılıyor. Peki, hangisi doğru hangisi yanlış? Ne zaman, hangi durumlarda doktora gitmelisiniz? Çocuklarınızın göz sağlığını korumak için neler yapmalı, nelerden kaçınmalısınız? İşte göz sağlığında doğru bilinen en yaygın yanlışlar.

YANLIŞ: Bebeklerin ancak çocuk doktorları tarafından gerekli görülür ise göz muayenesi olmaları gerekir.

DOĞRU: Bebekler doğumdan hemen sonra ve bir yaşında iken göz doktoru tarafından muayene edilmeli ve bebeklik çağında görülebilecek doğumsal göz hastalıklarının, kayma veya kırma kusurlarının olup olmadığı değerlendirilmelidir.

YANLIŞ: Gözde yanma, kaşıntı, kuruluk gibi şikayetler olması durumunda, suni göz yaşı preparatları satın alınarak kullanılabilir. Göz doktoruna başvurmaya gerek yoktur.

DOĞRU: Her ne kadar göz kuruluğu toplumda sık görülen bir durum olsa da, gözlerde yanma, batma, kaşıntı ile seyredebilecek pek çok farklı göz hastalığı bulunmaktadır. Alerjik konjonktivitlerden, kornea iltihaplarına kadar değişebilen pek çok farklı durumun tanı ve tedavisi ancak göz hastalıkları hekimince yapılacak muayene ile mümkündür. Suni gözyaşı kullanarak gözdeki bu rahatsızlıkların geçmesini beklemek, tedaviyi geciktirebilir ve bu hastalıklar sonra tedavi edilse bile dokuda bozukluk kalabilir.

YANLIŞ: Katarakt yaşlıların hastalığıdır.

DOĞRU: Yeni doğan bebeklerden, ileri yaşlara kadar her yaşta katarakt görülebilir. Bebeklerde anne karnında geçirilen enfeksiyonlar, genetik veya metabolik hastalıklar bu duruma sebep olabilirken; erişkinlikte kortizon başta olmak üzere bazı ilaçların kullanılması, travmalar, diyabet hastalığı, radyasyona maruz kalma gibi durumlarda da erken yaşta katarakt oluşabilir.

YANLIŞ: Gözlük takmak gözü tembelleştirir.

DOĞRU: Tam tersine özellikle çocukluk çağında uygun gözlüklerin kullanımı ambliyopi adını verdiğimiz göz tembelliğinin önlenmesi ve tedavisinde önemlidir. İleri yaşlarda da hastaya uygun olarak reçete edilmiş gözlüklerin kullanılması gözün tembelleşmesine sebep olmadığı gibi, iyi görme keskinliği sağlayarak az ve bulanık görmeye bağlı göz ve baş ağrılarını önler.

YANLIŞ: Göz tansiyonu gözlerde ağrı yapar.

DOĞRU: Göz tansiyonu ancak aşırı yükseldiğinde gözde şiddetli ağrı yapar. Fakat her zaman göz tansiyonu çok yükselmez. Bu durumlarda gözde ve başta ağrı olmayabilir. Göz doktorları tarafından rutin muayene esnasında şüphelenilerek yapılan tetkikler sonucunda ortaya konulur. Özellikle çevresel görme daralması yapacağından görme azlığı hasta tarafından geç fark edilebilir. Bu sebeple özellikle ailesinde glokom hastalığı bulunan kişiler, yüksek kırma kusuru olan bireyler ve diyabet hastalığı, kalp-damar rahatsızlıkları olan kişilerin yılda bir kez glokom açısından değerlendirilmeleri gerekmektedir.

YANLIŞ: Çocukların güneş gözlüğü takmasına gerek yoktur.

DOĞRU: Güneş ışınlarına fazla maruz kalmak bebeklikten ileri yaşlara kadar her kişinin gözüne etki yapar. Bu ışınlardan bazıları katarakt oluşmasını hızlandırırken, bazıları da makulada sarı nokta hastalığına sebep olabilir. Bu nedenle çocukluktan ileri yaşlara kadar güneşte güneş gözlüğü kullanmak çok önemlidir.

YANLIŞ: Gözler yorulduğunda dinlendirici gözlük kullanmak gerekir!

DOĞRU: Tıbbi olarak dinlendirici gözlük diye bir kavram yoktur. Bu, genellikle halk arasında düşük numaralı gözlüklere verilen bir isimdir. Ancak gözlük takması gerekli olan bir hastaya doğru muayene ile verilmiş bir gözlüğün hastalarda ense, şakak ve göz ağrılarının önüne geçerek yaşam konforunu arttıracağı da ortadadır. Burada önemli olan husus gözlüğün sadece kırma kusuru veya kayma vb. problemleri olan kişilerce doğru muayene sonrası alınması unutulmamalıdır.

YANLIŞ: Göz kuruluğu yaşayan kişiler ağlayamaz, gözde sulanma olmaz!

DOĞRU: Gözyaşımızın üretimi refleks ve bazal üretim dediğimiz iki yöntemle olmaktadır. Yine göz kuruluğuna sebep olabilecek hastalıkların bir kısmı gözyaşı üretiminin yetersiz olması sebebi ile ortaya çıkarken bir kısmı ise üretimin normal olmasına rağmen ancak gözyaşının hızlı buharlaşması ile ilişkilidir. Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, göz kuruluğu yaşayan insanların da ağlayabileceği, zaman zaman gözlerinde sulanma olacağı anlaşılabilmektedir.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Keratokonus Nedir?

Gözün en ön kısmında yer alan saydam dokunun (kornea) ilerleyici incelme ve dikleşmesi ile karakterize göz hastalığıdır.

Nedeni tam bilinmemektedir. Gözünü sıkça ovalayan ve alerjik göz rahatsızlıkları olanlarda daha sık görülür. Genetik yatkınlık da vardır. Ailesinde keratokonus olanlarda daha sık görülür.

Genellikle ergenlik döneminde başlar. İlerleyici bir hastalıktır. 35 yaşından sonra başlaması nadirdir.

Keratokonus belirtileri

Gözlerde sürekli alerji ve kaşıntı, ışığa ve parlamaya hassasiyet, devamlı ilerleyen miyop ve astigmat, gözlüklerden memnun olmama, gözlük numaralarının devamlı değişmesi, gözlüğe rağmen net görememedir.

Keratokonus teşhisi

Keratokonus teşhisi göz muayenesi, kornea topografisi ve pakimetri testi ile konulur. Kornea topografisinde korneanın yüzeyi haritalandırılır, korneada dikleşme olup olmadığı tespit edilir. Farklı zamanlarda çekilen topografi ile aynı zamanda hastalığın ilerleyip ilerlemediği tespit edilir. pakimetri korneanın kalınlığını ölçer. Hastalık ilerledikçe korneanın kalınlığı sürekli azalır.

Keratokonus tedavisi

Tedavisi şikayetlere, belirtilere ve hastalığın aşamasına bağlıdır. Erken dönemde gözlükler ve takip yeterli olabilir. Bir süre sonra gözlük yeterli olmaz bu durumda özel sert gaz geçirgen keratokonus lensleri kullanılır. Keratokonus lenslerinin de yeterli olmadığı durumlarda ise kornea içine küçük, kavisli (korneal ring) bir halka yerleştirilerek korneadaki eğrilik düzeltilmeye çalışılır.

Aralıklarla çekilen kornea topografisinde ilerleme tespit ediliyorsa, korneayı güçlendirmek için özel bir UV ışını ve göz vitamin damlası kullanır. Cross linking denen bu yöntem, çok önemli bir tedavi yöntemi olup uygulanan hastaların büyük bölümünde hastalığın ilerlemesini durdurur.

Hastalığın çok ilerlediği durumlarda yukarıda belirtilen tedavi yöntemlerinin hiçbiri yeterli olmayabilir. Bu hastalara kornea nakli gerekebilir. Kornea naklinde hastalıklı korneanın tamamı veya bir kısmı sağlıklı donör korneası ile değiştirilir.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Renk Körlüğü Nedir? Neden Olur?

Renk körlüğü belirli renkleri, kısmen veya tamamen görememe durumudur.

Renk körlüğünün sebebi; gözün görme merkezi olan makulada (sarı nokta) o rengi algılayan pigment hücrelerinin bulunmaması veya gerektiğinden az bulunmasıdır.

Bilindiği gibi bütün renkler aslında üç ana renk olan kırmızı, sarı ve mavinin belirli oranlarda karıştırılması ile elde edilir. Bu üç ana rengi algılayan hücreler retina tabakamızın makula (sarı nokta) bölgesinde eşit olarak bulunur. Bu üç ana rengi algılayan hücrelerden bazılarının hiç olmaması ya da normalden az olması durumlarında değişik renk bozuklukları ortaya çıkar.

Renk körlüğü kimlerde görülür?

Renk körlüğü sonradan hastalık sonucu olabileceği gibi genellikle aileden genetik olarak geçer. Doğuştan olan renk körlüğü çoğunlukla erkeklerde görülür, kadınlarda doğuştan renk körlüğü çok nadirdir. Kadınlar genellikle taşıyıcıdır. Türkiye’de erkeklerin %8’inde renk körlüğü görülürken kadınların sadece %0.4’ünde görülür. Doğuştan renk körlüğü genellikle yeşil rengine karşı olur. Bu kişiler özellikle yeşil rengini normal insanlardan farklı olarak grinin tonları olarak görür. Renk körlüğü tam olarak olabileceği gibi kısmi de olabilir.

Sonradan gelişen renk körlüğü genellikle optik sinir hasarı (genellikle multipl skleroz), beyin hasarları, bazı kimyasal maddelere maruz kalma ve dijital başta olmak üzere bazı ilaç alımlarından sonra da gelişebilir.

Renk körlüğü tespiti

Renk görme muayenesi genellikle “İshihara” denilen ve renkli noktalardan oluşan harflerin okutulduğu bir kitap ile yapılır. Teşhiste diğer bir yöntem renkli iplikleri karıştırıp, şahıstan renkleri gruplandırarak ayırmasının istenmesidir. Renk görme ile ilgili problemi olanlar bu işlemi beceremezler. Ayrıca daha az kullanılan Farnsworth Munsell D-15, Farnsworth Lantern gibi renk görme testleri de vardır.

Renk körlüğü tedavisi

Doğuştan renk körlüğünün tedavisi yoktur. Özel üretilen kontakt lensler hastaların renkleri doğru algılamasını yardımcı olabilir. Bu tür lensleri kullanan hastaların büyük çoğunluğunda renk görmede önemli oranda düzelme tespit edilmiştir.

Hastalık, toksik madde veya kullanılan ilaçlardan dolayı renk körlüğü olanlar, hastalık düzeldiğinde veya ilaç alımı sonlandırıldığında renk görmelerini tekrar kazanırlar.

Renk körlüğünün kişinin normal yaşantısına olumsuz bir etkisi yoktur. Yalnız tekstil, tasarım gibi renklerin önemli olduğu meslekleri seçmemeleri tavsiye edilir. Ayrıca polis, asker, gemi adamı gibi meslekleri de yapamazlar.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.