SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Üveit Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Gözün orta tabakasına uvea denir. Uvea iris, koroid ve silier cisimden oluşur. Uvea, gözü besleyen damarları bulundurmaktadır. Uveanın iltihaplanmasına üveit denir. Üveit; sadece iris, koroid veya silier cisimde de olabileceği gibi hepsini birden etkileyebilir. Bu durum görmeyi ciddi şekilde tehdit eden durumlara neden olmaktadır.

Üveitin nedenleri

Bütün araştırmalara rağmen üveit hastalarının %40'ında üveitin nedeni tam olarak tespit edilemez.

En sık üveit sebepleri;

Behçet Hastalığı: Türkiye’de en sık üveit sebebidir.

Enfeksiyonlar: Tüberküloz, sifilis (frengi), herpes, toxoplazma, mantarlar, sarkoidoz, aids, göz travması ve ameliyatları.

Otoimmün reaksiyon hastalıklar: Tomatizmal hastalıklar, anklozan spondilit, ülseratif kolit, Crohn hastalığı, sarkoidoz ve diğerleri.

Üveit belirtileri

Üveit gözün ön bölümünde oluştuğunda, gözde kızarıklık, bulanık görme, göz çevresinde ağrı, ışığa karşı hassasiyet ve uçuşmalar şeklinde belirti verir.

Üveit gözün arka bölümünde yoğunsa, belirtiler çoğunlukla bulanık görme şeklindedir. Üveit görme merkezini tutarsa, ani görme azalması ve doku hasarına bağlı kalıcı görme kaybı meydana gelir. Başka kişiye bulaşmamasına rağmen, kişinin kendi bünyesinde defalarca tekrar edebilir.

Üveit teşhisi

Ne şiddette olursa olsun, üveit acil bir hastalıktır ve erken teşhisi önem arz etmektedir. Geç kalındığında hastalık görme azlığı ve göz bebeğinde şekil bozuklukları, katarakt ve göz tansiyonu yükselmesi gibi kalıcı yan etkiler bırakabilir.

Bazı hastalıkların tanısı çok tipik görünümü nedeniyle hemen konulabilir. Bu durumda bile, gözün arka bölümünün tutulması söz konusu ise görmenin ne derece tehdit edildiğinin anlaşılması ve tedavinin etkinliğinin izlenmesi için göz fundus anjiografi, OCT, ultrasonografi, ERG gibi ileri seviyede teknikler gerekli olabilir. Göz muayenesinin yanında çeşitli durumlarda sistemik bir hastalığın araştırılması da gerekebilmektedir.

Üveitin tedavisi

Üveitin tedavisinde, ilk önce altta yer alan neden araştırılır. Üveit tedavisi de hastalığın seyri gibi kişiye özeldir. Uygulanacak tedavide ilacın dozunun, uvea konusunda uzman hekimler tarafından belirlenmesi şarttır. Tedavide özellikle steroidli (kortizon) ve göz bebeğini büyüten damlalar sıklıkla kullanılmaktadır. Gözde daha derinlerde bulunan iltihaplarda sistemik ilaçların kullanılması gerekebilmektedir. Bu ilaçlar ciddi yan etkileri olabilecek ve çok sıkı kontrol altında alınması gereken ilaçlardır.

Üveite bağlı olarak glokom, katarakt, neovaskülarizasyonlar (yeni damarların oluşması) gibi çeşitli komplikasyonlar (yan etkiler) gelişebilmektedir. Gözün arka bölümde gelişen koroidit gibi durumların başlangıcı daha yavaş, tedavisi daha zordur. Kalıcı görme azlığı daha sık görülür.

Üveit vücudunuzun diğer bölgelerindeki hastalıklarla da ilişkili olabileceği için, gerekli görülürse diğer uzmanlık bölümlerine de muayene olmanız istenebilir. Tedavide göz doktorunun yanında sıklıkla romatoloji, dahiliye, nöroloji ve dermatoloji uzmanları da sıklıkla iştirak eder. Tedavi sonrası hasta periyodik olarak izlenmelidir. Hastalık tekrarlayabileceğinden, rutin kontrollere ara verilmemesi gerekir.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Gözyaşı Kanalı

Gözlerde gözyaşı bezi tarafından salgılanan sıvı, gözü yıkadıktan sonra gözyaşı kesesine oradan da gözyaşı kanalı ile burun boşluğuna akar. Gözyaşı kanalında veya kesesinde herhangi bir nedenle tıkanıklık meydana geldiğinde gözyaşı, gözyaşı kanalından akamaz, önce gözde birikir daha sonra yanaklardan aşağı dışarı akar. Bu duruma gözyaşı kanalı tıkanıklığı diyoruz.

Gözyaşı kanalının tıkanıklığının belirtileri nelerdir?

Gözde devamlı sulanma

Sık sık çapaklanma olması

Göz kapaklarında kızarıklık

Burun kökünde şişlik

Burun kökündeki şişliğe bastığımızda içinden sıvı/iltihap çıkması

Gözyaşı kanal tıkanıklığı kimlerde görülür?

Her yaşta görülebilmekle birlikte, sıklıkla yeni doğan bebeklerde ve özellikle kadınlarda menopoz sonrasında görülür. Yeni doğan bebeklerde görülen gözyaşı kanal tıkanıklığı doğumsal, yetişkinlerde görülen gözyaşı kanal tıkanıklığı edinsel olarak adlandırılır.

Gözyaşı kanal tıkanıklığı sebepleri nelerdir?

a) Doğumsal gözyaşı kanal tıkanıklığı sebebi: Bebeğin anne karnındaki gelişimi sırasında gözyaşı kanallarının oluşumunu tamamlamamasıdır. Genellikle sorun, gözyaşı kesesinin buruna açıldığı yerdeki zarın kendiliğinden açılmadan bebeğin doğmasıdır. Bu durumda gözyaşı burun boşluğuna, genze boşalamaz.

b) Edinse gözyaşı kanal tıkanıklığı sebebi: Genellikle orta ve ileri yaşlarda ortaya çıkar. Tekrarlayan konjonktival enfeksiyonlar, alerjik konjonktivitler, gözyaşı kesesi taşı, sinüzit, travma, sistemik enflamatuar hastalıklar ve gözyaşı kanalı tümörleri gözyaşı kanal tıkanıklığına yol açabilir.

Gözyaşı kanal tıkanıklığı nasıl tespit edilir?

Tıkanıklığın tespitinde en sık kullanılan yöntem lavaj kanülü yardımı ile gözyaşı yollarına sıvı verilmesi (lavaj) işlemidir. Gözyaşı yollarına sıvı verilmesi işleminde hastanın boğazına sıvı gelirse gözyaşı yolları açıktır, sıvı gelmemesi durumunda ise gözyaşı yollarının kapalı olduğu anlaşılır. Hekimin gerek görmesi durumunda gözyaşı yolları görüntüleme tetkikleri istenebilir. Bu tetkikler dakriyosistografi ve dakriyosintigrafidir.

Gözyaşı kanal tıkanıklığı nasıl tedavi edilir?

a) Doğumsal gözyaşı kanal tıkanıklığı: İlk 1 yıl masaj uygulaması yapılır. Masaj burun kökünden, keseye doğru sıvazlama şeklinde uygulanır. Günde 3-4 kez, 10 sefer bu masaj hareketini yapmak gerekir. Masajla kendiliğinden kanalın açılma ihtimali %95 civarındadır. Gözde enfeksiyona bağlı çapaklanma olursa antibiyotikli ilaçlar kullanılır. 1.5 yılın sonunda, sulanma geçmezse kanal kendiliğinden açılmamış demektir. O zaman “probing“ denilen sondalama işlemi yapılır. İlk sondalamadan sonra yaşarma şikayeti geçmezse, sondalama işlemi tekrarlanabilir. Sondalama ile de yaşarma geçmezse, hastaya balon katater ile kanal dilatasyonu ve tüp entübasyonu uygulanabilir. Bu tedavi yöntemleri ile başarı sağlanamazsa ilerleyen dönemde çocuğa dakriyosistorinostomi ameliyat gerekebilir.

b) Edinsel gözyaşı kanal tıkanıklığı: Göz sulanmasının nedeninin gözyaşı kanalı tıkanıklığı olduğunun anlaşılması durumunda tedavi genellikle cerrahidir. Tedavinin amacı gözyaşı kesesi ile burun boşluğu arasında yeni bir yol açılmasıdır. Bu amaçla değişik ameliyat teknikleri uygulanabilir. Yeni açılan kanalın tıkanma ihtimali yüksek olan bazı olgularda bu kanala geçici süre (yaklaşık 6 ay) ile durmak üzere silikon tüp yerleştirilebilir.

Bu tür ameliyatlar 3 şekilde uygulanabilmektedir:

1. External dakriyosistorinostomi: Ciltten kesi yapılarak yapılan ameliyatlarda burun ile göz arasına bir cilt kesisi yapılır. Buradan girilerek burun ile gözyaşı kesesi arasında yeni bir yol açılır. Başarı şansı en yüksek olan ameliyat şekli bu yöntemdir fakat ciltte iz bırakması nedeni ile hastalarda kozmetik endişe yaratabilmektedir.

2. Endoskopik dakriyosistorinostomi: Burun içinden endoskop yardımı ile yapılan bu ameliyatlarda, endoskop yardımı ile burun içerisinden girilerek gözyaşı kesesine doğru bir yol açılır. Kozmetik açıdan daha çok tercih edilen bir ameliyattır. Kulak Burun Boğaz uzmanlarının katılımı ile gerçekleştirilir.

3. Transkanaliküler lazer dakriyosistorinostomi: Son yıllarda uygulanmaya başlayan yöntemde ise, gözyaşı kanalının göz tarafındaki ağzı olan kanaliküllerin içerisinden girilerek lazer yardımı ile ameliyat gerçekleştirilmektedir. Bu yöntemde genellikle lokal veya genel anestezi altında gözyaşı kanalının ağzı genişletilir, lazer probu kanala yerleştirilir. Prob buruna doğru ilerletilir ve burun kemik duvarına yaslanır. Bu noktada lazer çalıştırılır, kanal ile burun arasında yeni bir pencere açılır. İşlem burun içerisinden endoskop ile sürekli izlenir, pencerenin yeri ve büyüklüğü istenilen şekilde ayarlanana kadar dokular yakılarak yok edilir. Ardından kanala geçici silikon tüp yerleştirilerek işlem sonlandırılır.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Blefarit Nedir?

Blefaron, Latincede göz kapağı anlamına gelmektedir. Blefarit, göz kapağının iltihabi bir hastalığıdır. Her iki cinsiyette, her yaşta görülebilir ve oldukça yaygındır. Blefarit süreğen bir göz hastalığıdır, tedaviye rağmen tekrarlayabilir.

Blefarit hastalığı, anatomik ve klinik özellikleri açısından ön ve arka blefarit olarak ikiye ayrılır. Ön blefaritte göz kapağının özellikle dış kenarı, kirpik dipleri etkilenir. Ön blefarit, bakterilerin aşırı miktarda çoğalmasına veya derinin yağlı-kepekli olmasına bağlıdır. Arka blefarit ise kapağın göze değen arka kısmını etkiler ve buradaki gözyaşı yağ bezlerinin anormal olmasıyla ilişkilidir.

Vücutta ve gözde başka hastalıklarla birlikte olabilir mi?

Blefaritli hastalarda akne rozasea (gül hastalığı) ve seboreik dermatit gibi cilt hastalıkları sık olarak görülür. Bu hastalıklardan ilki, yüz derisinde kızarıklık ve kabalaşma, diğeri ise ciltte aşırı yağlanma ve saç kepeklenmesi gibi belirtilerle kendini gösterir.

Blefaritli hastalarda konjonktivit, kuru göz, kirpik batması gibi diğer göz hastalıkları da sık görülür.

Blefarit nedenleri

Blefarit gelişmesinde, göz kapağında normalde de bulunan bazı bakterilerin aşırı çoğalması önemli bir rol oynar. Bu bakterilerin artıkları ve toksinleri iltihabi belirtilere neden olur. Cildin yağlı olması ve göz kapağındaki yağ bezlerinin anormal olması, bakterilerin çoğalmasını kolaylaştırır. Çeşitli virüsler, alerjik etkenler, ilaçlar, sigara dumanı, kimyasal maddeler de blefarite yol açabilir.

Blefarit belirtileri nelerdir?

Blefarit her iki gözde batma, yanma hissi, kızarıklık, sulanma, kaşıntı, çapaklanma gibi yakınmalara neden olabilir. Göz kapaklarında kızarma, şişlik, kirpiklerde düzensizlik, yapışıklık ve dökülme meydana gelebilir. Blefarit tanısı göz muayenesi ile konur.

Blefarit başka sorunlara yol açabilir mi?

Blefarit, göz kapağı bezlerinde tekrarlayan, akut iltihaplara ve sert şişkinliklere (arpacık) zemin oluşturabilir. Özellikle yaşlılarda kirpiklerin içe dönmesi, göze batması ve dökülmesi gibi sorunlar gelişebilir.

Blefarit gözün görme işlevini etkilemez. Çok nadiren gözün kornea tabakasında iltihaba ve görme sorunlarına neden olabilir.

Göz içi ameliyat geçirecek hastalarda, ameliyattan sonra enfeksiyon gelişmesi riskini arttırabilir.

Blefarit tedavisi nasıldır?

Göz kapağı kenarlarının düzenli temizlenmesi ve bakımı tedavinin temelidir. Hastalar göz kapağı bakımına önem vermelidir.

Bu bakımda önce göz kapağı kenarına, ılık ısıda pansuman uygulanır. Böylece birikmiş ve sertleşmiş olan yağlı maddeler, kabuklar yumuşar. Daha sonra ıslak bir gazlı bez ya da kulak pamuğu göz kapağı kenarına sürtülür, kirpik dipleri ve çevresindeki birikintiler temizlenir. Son aşamada göz kapağı kenarına, doktorunuzun önerdiği antibiyotikli-steroidli ilaçlar uygulanır. Göz kapağı temizliği için göz doktorunuz hazır karışımlar veya bebek şampuanları kullanmanızı da tavsiye edebilir. Bu tedaviye bazı hastalarda yapay göz yaşı damlalar da eklenir. Bazı hastalarda ise 1-2 ay süreyle ağızdan antibiyotikli ilaç kullanması önerilebilir.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Ani Görme Kayıpları

Bir veya iki gözde birkaç saniye ile birkaç gün içinde gelişen görme kayıplarına ani görme kaybı denir. Tek gözü veya her iki gözü tutabilir. Görme alanının tamamı etkilenebildiği gibi, sadece bir kısmı da etkilenebilir.

Ağrısız ani görme kayıpları:

Sıklıkla genç hastalarda görülür, 10-60 dakika sürer, önce göz kamaşması, sinek uçuşmaları, renkli haleler gören hastada daha sonra baş ağrısı gelişebilir.

Retina dekolmanı (Yırtığı): Öncesinde gözde sinek uçuşmaları, ışık çakmaları olabilir. Görme tamamen kaybolabildiği gibi alt tarafı görüp üst tarafı görememe, iç tarafı görüp dış tarafı görememe şeklinde de olabilir. Retina toplardamar tıkanıklığı: Damar sertliği, hipertansiyon ve diyabeti olanlarda daha sık görülür.

İskemik optik nöropati: Görmeyi sağlayan optik siniri besleyen damarlarda tıkanma vardır. En sık sebebi şeker hastalığı veya temporal arterittir.

Geçici iskemik atak: Geçici iskemik atak (GİA) olarak adlandırılan geçici ya da aralıklı olarak meydana gelen, beynin geçici bir süre kanlanamaması ile karakterize olan bir durumdur. Her ne kadar çok uzun sürmese ve kalıcı etki bırakmasa da geçici iskemik atak hafife alınmamalıdır. Zira geçici iskemik atak geçiren kişilerin üçte biri gelecekte felç geçirmektedir.

Papilla ödemi: 1-5 saniye süren geçici görme kayıpları olur. En sık sebebi kafa içi basıncı artmasıdır.

Retina arter embolisi: Geçici görme kaybının ön önemli sebeplerindendir. 1-15 dakika sürebilir. Emboliler en sık karotis (şah damarı) kökenlidir, daha az sıklıkla kalp veya aort damarından gelebilir. Büyük embolilerde kalıcı körlük oluşabilir.

İleri derecede retinit: Çeşitli mikroplar veya toksik maddeler sonucu gelişen retina iltihaplarıdır.

Makulada kanama (Sarı nokta): En sık sebebi diyabet ve hipertansiyondur.

Vitrede kanama: Görme kaybı öncesi sinek uçuşmaları, örümcek ağı görünümü olabilir. Şeker hastalığı, retina yırtığı, göze gelen travmalarda sıklıkla gelişir.

Bazı maddeler:

Metanol (Metil alkol): Sahte alkollü içki yapımında kullanılır. Son derece tehlikelidir. Kalıcı görme kaybı yapabilir.

Ergot alkaloidleri: Bu maddeler periferdeki damarlarda spazm yaparak etki ederler. Migren tedavisinde de kullanılırlar.

Kininler: Sıtma ve romatizmal hastalıklarda kullanılan maddelerdendir. Görme kaybına sebep olabilir.

Ağrılı ani görme kayıpları

Akut glokom krizi: Göz ve başta şiddetli ağrı, ışık etrafında haleler, göz kamaşması ve gözde kızarıklık.

Korneada ülser (Yara): Kontakt lens kullananlar, herpetik keratit, gözün yabancı cisimle çizilmesi en sık sebeplerdir.

Optik nörit: Genellikle ağrılıdır. Göz hareketleriyle ağrı artar, renk görmede bozukluk vardır. En sık sebebi multipl sklerozdur.

Göz migreni ve transit iskemik atak sonucu meydana gelen görme kayıpları geçici (birkaç dakika ile birkaç saat arasında), diğer sebeplerden meydana gelen görme kayıpları geçici olabildiği gibi kalıcı da olabilir.

Ani görme kayıpları ister ağrılı ister ağrısız olsun son derece ciddi bir durumdur. En kısa zamanda göz doktoruna muayene olunmalıdır.

Göz Hastalıkları Uzmanı
Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Çocuklarda en sık görülen göz hastalıkları ve korunma yöntemleri

Göz hastalıkları ile ilgili bilgi eksikliği ve ihmaller sonucu çocuklarımız ileri yaşlarda tedavisi oldukça zorlaşan sorunlarla karşılaşabilirler. Birçok önemli göz hastalığı küçük yaşlarda ortaya çıkabilir. Ancak erken teşhis ve doğru tedavi ile başarılı sonuçlar elde edilebilir.

0-16 yaş grubundaki çocukların gözlerini korumak için;
Doğumda,
6 aylıkken,
2.5-3 yaşlarında,
Okula başlamadan önce,
Okul süresince düzenli göz muayenesi yapılması gereklidir.

Ancak aşağıdaki şikayet ve belirtiler olursa, vakit kaybetmeden göz hastalıkları uzmanına gidilmelidir.
Bir gözü kısma ya da kapatma, gözlerini kısarak bakma
Siyah görünmesi gereken göz bebeğinde beyaz ya da puslu renk
Başını bir yana eğerek bakma
Göz kapağı düşüklüğü
Gözlerini sık sık ovuşturma
Bir veya iki gözün içe veya dışa kayması
Prematüre (erken) doğum
Düşük doğum ağırlığı
Ailede göz tembelliği teşhisi bulunan kişilerin olması
Ailede göz kırma bozukluğu olanlar
Cisimleri sürekli gözüne yakın tutma
Televizyonu yakından izleme
Çocuk doktoru tarafından göz hekimine yönlendirilmişse

En sık görülen çocuk göz hastalıkları

Şaşılık (Gözde kayma)

Şaşılık, bir veya iki gözde olabilir. En sık görülen, gözlerden birinin içe doğru kaymasıdır. Bununla beraber dışa, yukarı veya aşağı göz kaymaları da olabilir. Doğumdan hemen sonra ortaya çıkabilecekleri gibi genellikle 2-3 yaş arasında ortaya çıkabilmektedir. Tipi ne olursa olsun, her tip kayma önem taşır ve bir an önce teşhis edilerek tedavi ve takip planının yapılması gerekir. Erken teşhis şaşılık hastalarında çok önemlidir. Çocuklarda görülen şaşılık problemi, görmeyle ilgili sorunlara ek olarak gelişimsel anlamda da gecikmelere neden olmaktadır. Kayan gözde görme kaybı ve derinlik algısı fonksiyonunda bozulma ortaya çıkar. Tedaviye genellikle gözlük ile başlanır. Hastaların büyük kısmı gözlükten fayda görür. Gözlük ile düzelmeyen az kısım ise hasta ameliyatla düzeltilir.

Göz tembelliği (Ambliyopi)

Şaşılık, iki göz arasında numara farkı olması (bir göz normal, diğer göz en az iki derece hipermetrop olması gibi), göz kapağı düşüklüğü (ptozis) en sık görülen göz tembelliği sebebidir. Erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Şaşılık var ise şaşılık düzeltilir. İki göz arasında derece farkı var ise uygun gözlük verilip, kapama tedavisi yapılır. Göz kapağı düşüklüğü var ise ameliyatla düzeltir. İyi gören gözün kapatılıp iyi görmeyen gözün görmeye zorlanması oldukça önemlidir. Bu tedavilere ne kadar erken başlanırsa tembel olan gözün tedavi şansı o kadar artar.

Hipermetropi ve miyopi

Hipermetropi:Doğuştan vardır ve yaşla beraber azalabilir. Çocuk yakını görmekte ve okumakta zorlanır. İki göz arasında iki dereceden fazla fark olması en sık göz tembelliği sebeplerindendir.

Miyopi: Doğuştan olabileceği gibi, sıklıkla ilkokul yaşlarında ortaya çıkar. Yakın görme normaldir, uzağı görme bozulmuştur. Çocuk sıklıkla tahtayı göremediğinden şikayet eder. Gözlerini kısarak bakar. Uygun gözlük verilerek tedavi edilir. Gözlük görmeyi düzeltir. Derecenin artmasına veya azalmasına herhangi bir etki yapmaz.

Katarakt

Annenin gebelikte geçirdiği enfeksiyonlar, kullandığı ilaçlar, bebekteki metabolik hastalıklar nedeniyle doğuştan olabileceği gibi, hayatın ilk yıllarında sonradan da ortaya çıkabilir. Belirtiler arasında bir göz bebeğinin diğerinden farklı olması, kataraktlı gözün beyaz ve donuk görünmesi sayılabilir. Doğuştan olan katarakt yaşamın ilk 6 haftasında ameliyatla tedavi edilirse göz tembelliği, tam görme kaybı gibi ağır sonuçları engellenebilir. Doğumdan sonra gelişen katarakt ise daha iyi bir seyre sahiptir ve 2 yaşına kadar tedavi edildiğinde başarılı sonuçlar elde edilir.

Göz tansiyonu (Glokom)

Göz tansiyonu nadir de olsa bebek ve çocuklarda da görülebilir. Bebeklerde göz içi basınç arttığında gözler genişler ve büyür. Gözlerde sulanma, ışığa aşırı hassasiyet, ışığa bakamama, korneanın saydamlığını kaybetmesi ve gözün korneasının büyük olması en önemli belirtilerdendir. Glokom ne kadar erken tedavi edilirse görme o oranda korunmaktadır.

Göz sulanması (Gözyaşı kanal tıkanıklığı)

Doğumdan hemen sonra bir veya iki gözde, sürekli sulanma, çapaklanma, kızarıklık, burun kökünde gözyaşı kesesinde şişlik ve iltihaplanma yapabilir. İltihaplanma varsa uygun antibiyotik ilaçlar verilir, sulanma için göz doktorunuzun size göstereceği şekilde gözyaşı kesesine her gün masaj yapmak çok önemlidir. Bir yaşına kadar genellikle (%95) düzelir. Gözyaşı kanalı açılmayan hastalara probing denilen küçük cerrahi işlemle gözyaşı kanalı açılır.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Prematüre Retinopatisi (ROP)

Erken doğan ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerde, gözün içinde retina adı verilen tabakada yer alan damarların anormal gelişmesi olarak bilinen, görme sorunlarına ve körlüğe neden olabilen ciddi bir hastalıktır.

ROP nedir?
Zamanında doğan bir bebeğin, göz retina tabakasındaki damarlar anne karnında gelişimini tamamlamaktadır fakat bebek erken ve düşük doğum ağırlıklı olarak doğduğunda bu damarlar anne karnında iken gelişimini tamamlayamaz. Bu durum doğum sonrası anormal gelişerek ROP hastalığına neden olabilir. Gebelik yaşı ve doğum ağırlığı çok daha küçük prematüre bebeklerde, ROP hastalığı daha sık bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bebeğin oksijen ihtiyacının yüksek olması ve uzun süreli oksijen tedavisi gereksinimi, kalp ve solunum sistemi ile ilişkili hastalıklar, solunum için cihazı (mekanik ventilator) gereksinimi, enfeksiyon varlığı, kan transfüzyonu, kafa içi kanamalar ve çoğul gebelikler ROP hastalığının gelişimini artıran risk faktörleridir.

ROP taraması
ROP, ciddi görme sorunlarına ve körlüğe neden olabileceğinden, bebeklerin hastalık için tarama muayenelerinin mutlaka ve geciktirilmeden yapılması gerekmektedir. Gebelik yaşı 32 hafta ve altında veya doğum ağırlığı 1500 gram ve altında olan tüm prematüre bebekler ile gebelik yaşı 32 hafta üzerinde veya doğum ağırlığı 1500 gram üzerinde olup ROP için risk faktörlerini taşıyan prematüre bebeklerin taranması uygundur. İlk ROP muayenesinin; gebelik yaşı 28 haftanın altında olan prematüre bebeklerde 31. gebelik haftasında, gebelik yaşı 28 hafta ve üzeri olan prematüre bebeklerde doğumdan 4 hafta sonra yapılması önerilmektedir.

ROP muayenesi
ROP muayenesi; hastanede yatan bebeklerde yeni doğan yoğun bakım ünitesinde, taburcu edilmiş bebeklerde göz polikliniğinde ve ROP muayenesi konusunda deneyimli bir göz hekimi tarafından yapılmalıdır. Muayene için bebeğin anestezi alması gerekmemektedir. Muayene öncesinde, retina tabakasını değerlendirebilmek için bebeğin gözüne göz bebeğini genişleten damlalar damlatılmaktadır, daha sonra retina damarlarının durumunun ve ROP hastalığının değerlendirilmesi için karanlık bir odada bebeğin göz kapaklarını açan ve göze pozisyon veren aletler kullanılarak özel mercek ve cihazlarla muayene yapılmaktadır. ROP muayenesi, tek seferlik bir muayene değildir ve ROP gerileyene kadar veya damarlar tamamen sağlıklı gelişene kadar muayeneyi yapan doktorun önerdiği aralıklarla kontroller devam etmelidir.

ROP Tedavisi
ROP saptanan prematüre bebeklerin çoğunluğunda hastalık kendiliğinden gerilemekte ve tamamen iyileşmektedir. Bazı bebeklerde ise; hastalık ilerlemekte, tedavi edilmediğinde veya hastalık tedaviye cevap vermediğinde kalıcı körlük gelişebilmektedir. Durdurucu tedavi olarak lazer tedavisi ve göz içine iğne ile ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Durdurucu tedavilerde başarı şansı yüksek olmakla birlikte bazı hastalarda tedaviye rağmen hastalık ilerleyebilmekte veya tedaviye bağlı komplikasyonlar görülebilmektedir. İlerleyen hastalarda cerrahi tedavi uygulanması gerekmektedir.

İlerlemiş hastalıkta tedavinin başarı şansı daha düşük olduğundan, hastalığın erken saptanabilmesi ve zamanında durdurucu tedavi uygulanabilmesi için ROP tarama muayenelerinin zamanında yapılması önemlidir.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Göz Tembelliği Nedir?

Göz tembelliği bir gözün doğuştan veya daha sonra az görmesine neden olabilecek bir durum nedeniyle beyindeki o göze ait görme merkezinin yeterince gelişememesi durumudur. Yani aslında az görmeye neden olan göz değil beyindir. Beyne bir gözden net görüntü diğerinden hiç veya kalitesiz görüntü giderse beyin kötü görüntüyü ihmal eder, bu alandaki beyin hücreleri yeterince gelişmez. Bu durum çocuğun yaşına bağlı olarak belli bir süre devam ederse, o taraftaki gözde kalıcı görme kaybı meydana gelir. Bu duruma da göz tembelliği denir.

Göz tembelliği sebepleri nelerdir?

Bir gözde kırpma kusuru (miyop, hipermetrop veya astigmat) olup diğer gözde olmaması.

Gözlerde 2 dereceden fazla farklı kırma kusuru bulunması. (Bir gözde +2.0 hipermetrop, diğer gözde +5.0 hipermetrop gibi)

Şaşılık olması. Şaşılık bulunan gözde görme net değildir.

Göz kapağında doğuştan ya da erken yaşta gelişen görme aksını kapatan düşüklük. (Ptozis)

Korneada (saydam tabakada) doğuştan veya bebeklik çağında gelişen hastalık sonucu leke olması.

Doğuştan katarakt.

Doğuştan veya bebeklik çağında geçirilmiş diğer göz hastalıkları.

Tembellik nasıl saptanır?

Bazı çocuklarda görmeyen (tembel) göz kayar. Bu durumda aile çocuğu doktora getirirse erken tanı konur. Gözlerde kayma olmadığı durumlarda gözlerden biri net gördüğü için, çocuk görme problemi büyük ölçüde çekmez ve bu yüzden herhangi bir şikayeti bulunmayabilir. Bu durum ileri yaşlara kadar devam edebilir. Bu nedenle doğumda, 6 aylık ve 3 yaşında göz muayenesi yaptırılması çok önemlidir.

Tembellik tedavisi ne zaman yapılmalıdır?

Göz tembelliği tedavisine tanı konur konmaz başlanmalıdır. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa tedavi başarısı o kadar yükselir. Bu tedavi 9-10 yaşına kadar sürdürülmelidir.

Tembellikle beraber başka sorunlar da olabilir mi?

Tembellikle beraber olabilecek en sık sorunlar kayma ve derinlik duygusu yoksunluğudur. İki gözden aynı netlikte ileti alamayan beyin, derinlik duygusunu sağlayamaz.

Tembellik tedavisinde neler yapılır?

Gözlük: Tembellik tedavisinin ilk aşaması, tembel olan gözün iyi ve net görmesini sağlayacak gözlük derecesinin saptanması ve gözlüğün kullanılmasıdır. Gözlük devamlı kullanılmalıdır. Çerçeve öyle olmalıdır ki, çocuk hangi tarafa bakarsa baksın gözlükten bakmalıdır. Çocuklarda gözlük kullanmak değil kullanmamak tembellik yapar.

Kapama:Tembellik tedavisinin ikinci aşaması tembel olan gözün aktif olarak çalışmasını sağlamak için iyi gören göze kapama uygulanmasıdır. Çocuklar için özel yapılmış yapışkan göz kapama bantları ile iyi gören göz doktorun önereceği sürece kapatılır.

Nörovizyon:10-50 yaş arası kişilerde göz tembelliği tedavisi için uygulanan bir yöntemdir. Görme düzeyi %20’nin üzerinde olan ve gözde görmeyi engelleyecek başka bir patolojisi olmayan hastalar tedaviye uygun olarak kabul edilir. Hastaya verilen bilgisayar programı ile tedavi evde uygulanabilir.

Kapama tedavisi ne kadar süre uygulanmalıdır?

Kapama çocuğun yaşına, görme keskinliğine ve tembelliğin derecesine göre, günde 1 saat ile tam gün arasında değişen sürelerde gerekli olabilir. Bazı durumlarda kapama yapılmayacak günler de olabilir. Örneğin haftada 5 gün kapama, 2 gün tatil gibi. Önerilen sürenin üzerine çıkılmaması da önemlidir. Diğer gözün tembelleşmemesi açısından buna dikkat edilmelidir. Kapama, zamanından erken bırakılırsa tembellik başa dönebilir.

Tembellik tedavisi neden yapılmalıdır?

İyi gören gözün kapatılması çoğu çocuk tarafından istenmez. Ailelerde bu konuda sabırlı ve dikkatli olmalıdır. Gözde kayma olsun olmasın, göz tembelliği kalıcı olduğunda görmede derinlik hissi olmadığı için çocuk ileri yaşlarda üç boyutlu görme gerektiren pek çok mesleği (cerrah, pilot, subay gibi) yapamaz. Çok nadirde olsa sağlam gözün başına bir kaza gelme olasılığı da düşünülmeli ve sabırla tembellikle mücadele edilmelidir.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

http://www.tufanevciman.com.tr/

Yazının devamı...

Hipertansiyonun Göze Etkileri

Yüksek kan basıncının gözün retina tabakasında yaptığı hasara hipertansif retinopati denir.

Yüksek kan basıncı vücudun diğer damarlarında olduğu gibi gözdeki damarlara da zamanla hasar verebilir. Vücut tansiyonu ne kadar yüksek ve ne kadar uzun süreli ise göze vereceği zarar o derece ağır olur. Retina değişikliklerinin daha çok atardamarlardaki büzüşmeden kaynaklandığı ve benzer değişikliklerin hem böbreklerde hem de gözlerde olabileceği gösterilmiştir.

Hipertansif hastalığın şiddeti ile oftalmoskopik bulguların ilişkisi, birçok sınıflandırmaya neden olmuştur. Retinada görülen hipertansif değişiklikler, yapılan göz dibi muayenesi ile dört derecede değerlendirilir. Evrelendirme tanı ve takip, özellikle tedavinin etkinliğini izlemede oldukça önemlidir.

Birinci derece: Sistemik kan basıncının yükselmesiyle, retinanın arteriollerinde yaygın olarak orta dereceli bir daralma izlenir.

İkinci derece: Damar daralmaları daha da belirginleşmiştir. Atardamar ile toplardamarların çaprazlaşma noktalarında atardamarlar toplardamarlara baskı yapar.

Üçüncü derece: Retina atardamarları bakır tel görünümünü alır. Retina yüzeyinde kanamalar ve sert eksuda denilen beyaz eski damar sızıntıları vardır.

Dördüncü derece: Retina atardamarları gümüş tel görünümündedir. Optik (görme) sinirin göze girdiği yerde belirgin ödem (şişme) vardır. Ciddi hipertansiyonda görme merkezinde retina içi lipid (yağlı maddelerin) makula yıldızı şeklinde yerleşmesi görülebilir.

Hipertansif retinopatinin teşhisi için;
Sistemik kan basıncı ölçümü,
Oftalmoskop ile göz dibi muayenesi,
FFA (retinadaki damarların ilaçlı filmininin çekilmesi): damarlardaki kan akımı, sızıntı ve beslenemeyen bölgeler olup olmadığı hakkında bilgi verir,
OCT: Retina tabakalarında ve görme merkezinde sıvı birikimi ve hasar olup olmadığını gösterir.

Hipertansif retinopatinin esas tedavisi hipertansiyonun tedavisidir. Hipertansiyon tedavi edildikten sonra sıvı birikimi, beslenemeyen alanlar var ise lazer fotokoagülasyon veya göz içi ilaçlar yapılabilir.

Hipertansiyonu olan hastaların dikkat etmesi gereken hususlar
Hekiminiz söylemedikçe ilacınızı asla bırakmayın, kilo kontrolü, sodyum tuzu kısıtlaması, egzersiz ve hayat tarzının kontrolü önemlidir.
Geçici görme kaybınız oluyorsa tansiyonunuzu ölçtürün ve göz doktoruna muayene olun.
Gözünüzün dış kısmında kanama olursa tansiyonunuzu ölçtürün ve göz doktoruna muayene olun.
Hiçbir şikayetiniz olmasa daha 6 ayda bir göz doktoruna muayene olun.

Op. Dr. Tufan Evciman
Göz Hastalıkları Uzmanı

http://www.tufanevciman.com.tr/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.