SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

"Ekmek Parası" için uyananlar

Sabah erkenden uyanıyorsun, uyanmaya çalışıyorsun, işe gitmek için...

Belki bir şirkette orta düzey bir yöneticisin....

Kendini her sabah motive ediyorsun. Bugün daha iyi olacak. Yükseleceksin, terfi alacaksın. Daha iyi şartlarda yaşayacaksın.

Belki ofiste sıkılmak için bile vaktin yok...

Ekran koruyucu çalışmaya başlamadan, maillere hemen cevap ver, çözüm üret, uygula. Ne kadar hızlı o kadar iyi..

İster ofiste çalış, ister kafede garson ol yaptığın işin bir önemi yok, nasıl yaptığın önemli. ya da dışarıdan nasıl göründüğün..

Saatler çok zor geçiyor, aldırma, saatle savaşılmaz, kazanan hep o olur.

Devam et, bu önemli, durmamak önemli. Hele sebat göstermek bir işte daha önemli.

Stajerdin belki bir zamanlar, getirdin götürdün, kahve yaptın, not aldın elinde dosya ile, “şık” bir dosya ile, toplantılarda konuşulanları dikkatlice dinledin. Yeteneklisin aslında. Ama biraz zamana ihtiyacın var.

Seni görecekler, keşfedecekler.

Bekle...

Bir gün yönetici de olacaksın, daha hızlı olacaksın. İş vereceksin, kahve makinasını değil işi takip edeceksin, hatta olmadıysa işten çıkaracaksın.

Elbette yine bir gün belki sen de işsiz kalabilirsin. Evde uzun uzun vakit geçirebilirsin, hep istediğin gibi.

Huzura kavuştun mu peki?

Hayır!

Sonra yine işe girmek için uğraşıyor olacaksın.Yeniden iş görüşmeleri, ilanlar, testler, senden bir adım önde olanlar. Gün ortasında, dışarda, okul çocukları, emekliler, polisler ve sen...

Tüm bu söylediklerim size yabancı gelmiyorsa, sizleri hayatlarınızı dışarıdan izlemeye davet ediyorum. Monologlardan oluşan bir oyun: Ekmek Parası.

“Biz evde çakılıp kalanlar, hastaymış gibi yataktan çıkamayanlar, duvara bakakalanlar neden ben diyenler kulübüyüz. Biz hepimiz yalnızız.” (Oyundan)

Bu sıkıntıdan çıkan bir komedi.

Bir işşsiz, bir stajyer, bir garson, bir iş kadını, bir yönetici adayı bu oyunda buluştu.

Çağdaş Alman Tiyatrosunun önemli yazarlarından Gesine Danckwart’ın eseri olan Ekmek Parası Sibel Arslan Yeşilay çevirisiyle, Güray Dinçol tarafından sahneye konuldu.

Kendilerini söyleyecek sözü olan ve tiyatroya gönüllü insanların emeğiyle yaşayan bir grup olarak tanımlayan Oyunbaz oyuncularından Evrim Şahintürk, M. Özgür Bahçeci, Mustafa Çiçek, Pınar Akkuzu , Sena Taşkapılıoğlu Kornhauser Ekmek Parası için her Perşembe Beyoğlu Terminal Sahnesi’nde biraraya geliyorlar.

Doğaçlama ağırlıklı olmak üzere farklı disiplinlerden sanatsal çalışmalara ev sahipliği yapan Terminal Sahnesi de bu oyunda sahne kullanımı açısından şaşırtıcı olanaklar sağlıyor.

Oyunun tam içindesiniz.

Klasik tiyatro anlayışından uzak, kısmen interaktif, keyifli bir deneyim.

Her gün... Bir gün...

Her Perşembe, tek perde : Ekmek Parası

Yazının devamı...

Memleket neresi?

Doğduğunuz yerde yaşayamıyorsunuz.

Başka yere, sözüm ona vatanınıza, memleketinize göç ettiriliyorsunuz.

Doğduğunuz yere de, gideceğiniz yere de yabancısınız.

İki Kere Yabancısınız...

İki Kere Yabancı Türkiye ve Yunanistan'ı çok yakından tanıyan Bruce Clark'ınmübadeleyi anlatan kitabının ismi. Müfide Pekin tarafından da Türkçe'ye çevirilmiş önemli bir tarihi kaynak.

Ama şu günlerde İki Kere Yabancı sergi olarak da karşımıza çıkıyor.

20. yüzyılda zorunlu nüfus mübadelesini anlatan sergi, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin Dolapdere Kampüsü'nde yer alıyor.

İnsanların mübadele edilmesine insani açıdan yaklaşıyor.

Doğduğu yerde yaşayamamak, ölememek, "yerinde doğup yabanda kocamak"...

Hem doğdukları yere, hem de vatanlarına "yabancı" olma duygusunu belgelerle, ses ve görüntülerle, fotoğraflarla anlatıyor.

Sergide gösterilen belgeselin yönetmeni Andreas Apostolidis, filmi hazırlamak için 105 kişiyle söyleşi yapmış.

Ortak deneyimler, dışlanmalar, hissedilenler paylaşılmış.

Sergide sadece Türk-Yunan nüfus mübadelesi de yer almıyor, Hindistan'ın bölünmesi, Alman- Leh zorunlu göçü ve 1960-1970 dönemindeki Kıbrıs krizine de yer verilmiş.

Sergileme şekli de oldukça ilginç. Her bir mübadele hikayesi için ayrı video ve haritalama yapılmış.

Eski fotoğrafların sergilenme şekli dikkat çekici. Sizi geçmişe sürüklüyor.

Ayrıca Ayça Damgacı'nın Türkçe olarak anlatımını üstlendiği bir öykü videosu da serginin en ilginç bölümlerinden.

Sergide ziyaretçiler de unutulmamış. Siz de memleketinize dair hissettiklerinizi küçük kağıtlara yazıp "Hafıza Ağacı"na iliştirerek sergiye katkıda bununabiliyorsunuz.

Yazılanları okumak da bir o kadar ilginç.

30 Nisan'akadar İstanbul'da ziyaret edilebilen sergi, daha sonra Lefkoşa ve Atina'ya doğru yol alacak.

Meraklılarına duyurulur.

Yazının devamı...

Güzel şeyler hangi tarafta kalıyor?

Güzel Şeyler Bizim Tarafta tiyatro oyununu hala izlemediyseniz, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü vesilesiyle bir hatırlatma yapmak isterim.

Berkun Oya’nın yazıp yönettiği oyun, Krek Tiyatro Topluluğu’nun kendi mekanında, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Santral Kampüsü’nde izleyicileriyle bu yıl da buluşmaya devam ediyor.

Nisan ayının ilk iki haftasında izleme fırsatınız var.

En baştan belirteyim; salon çok büyük olmadığı için, biletinizi önceden ayırtmanızda fayda var.

Gelelim oyuna...

Berkun Oya’nın diğer izlediğim oyunlarına göre bu oyun çok daha gerçekçi göründü bana.

Şu sıralar dizilerdeki oyunculuklarıyla gündemde olan oyuncuların da yer aldığı Güzel Şeyler Bizim Tarafta'nın konusu ve diyalogları hayata dair.

Oyunun konusundan bahsederek sürprizi bozmak istemesem de, hikaye köyden gelen sözüm ona cahil bir türbanlı kız ile kentli bir gencin birbirini konuşarak tanımaları hatta keşfetmeleri üzerine diyebilirim.

Bartu Küçükçağlayan, Ozan Çelik, Öykü Karayel ve Tülin Özen’in yer aldığı oyunda özellikle Ozan Çelik ve Öykü Karayel’in performanslarından çok etkilendim.

Oyunun ismine gelince, o kısmı gülümseten bir sürpriz işte.

Oyunu izlemek başlı başına bir deneyim aslında.

Küçücük bir salona elinizde kulaklığınızla adım atıyorsunuz.

Sahne camdan oluşuyor, kulaklığınızı takıp bekliyorsunuz, oyun camın arkasında bir evin salonunda oynanıyor.

Bu durum biraz da gizlice o salonu izlediğiniz hissi veriyor.

Oyuncuların nefesine kadar duyabiliyorsunuz.

Hatta öyle ki oyuncular bir ara sahneden ayrılıyor ve kulağınıza gelen sesle oyunu kafanızda canlandırarak takip ediyorsunuz.

Bu yenilikçi yaklaşım Tiyatro Krek’in tüm oyunları için geçerli aslında.

Hatta burada gerçekleşen konserler de böyle. Pazar günleri de Büyük Ev Abluka’da grubunun performansını izlemeniz mümkün.

Bir akşamınızı Tiyatro Krek’e, özellikle de “Güzel Şeyler Bizim Tarafta” oyununa ayırmanızı tavsiye ederim.

Taksim Atatürk Kültür Merkezi önünden Santral yazan servislere binip rahatlıkla tiyatro mekanına ulaşabilirsiniz.

Mekanı hala bilmeyenler için Krek Kağıthane ve Alibeyköy derelerinin Haliç'te buluştuğu nokta olan Silahtarağa'da yer alıyor.

Şimdiden keyifli seyirler dilerim.

Yazının devamı...

Ayağımın Tozuyla İzmir

Her şey Ege otlarına olan düşkünlüğümü bilen İzmirli yakın bir arkadaşımın Cibalikapı Balıkçısı’ndan kitabını hediye etmesiyle başladı.

Cibalikapı ve Moda’da iki şubesi bulunan Cibalikapı Balıkçısı İstanbul, Ege ve Akdeniz mutfağından yemek ve mezeleriyle meşhur.

Mekanın yaratıcısı Behzat Şahin Cibalikapı Balıkçısı’nın 10. yılını kutlamak için özel bir şey yapmak istemiş ve mekana ait yemek tariflerini bir kitapta toplamış.

Çok da iyi yapmış.

Kitabın arka kapağındaki Rembetiko CD’si ise işin tadı tuzu olmuş. Dinlerken Ege’yi hayal edebilirsiniz.

Gerçi benim zeytinyağlılara ve Ege otlarına hasretim pek de uzun sürmedi. Hemen sonrasında İzmir’de buldum kendimi.

Liseliler Kendini Kentini Keşfediyor

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi, Sanat ve Kültür Yönetimi son sınıf öğrencileriyle birlikte geçtiğimiz hafta İzmir’deydik.

7 yıldır İstanbul’da yapılan proje tüm hızıyla Bursa, Ankara ve İzmir’de de devam ediyor.

BİLGİ öğrencileri bu kez İzmir’de lise öğrencileriyle birlikte kültür sanat projesi tasarlayacaklar. Farklı okul ve semtlerden liseleri gezip hevesle projelerini anlattılar. Liseli öğrencilerden İzmir kentine yönelik düşünmelerini istediler.

Nisan’da tekrar buluşup tasarladıkları kültür sanat projelerini kağıda dökecekler. Liseliler hem kendilerini hem de kentlerini keşfedecekler.

En güzeli de dereceye giren öğrencilerin bu bölümlerde burslu okuma hakkı kazanacak olmaları. Projeye katılmak için hala vakit var bu arada.

Zeytinyağlı Ege mutfağı denince: Radika

İzmirli liseliler kendileri ve kentleri üzerine düşünedursunlar, biz İzmir sokaklarının ve bahar havasının tadını çıkarmaya koyulduk. Sokaklarda midyeyle başladığımız yemeğe, ünlü restoran Radika’da devam ediyoruz.

Sevdiğim tüm otlar önümde.

Turpotundan cibezine, kuru patlıcan dolmasından pazısına kadar masa donatıldı.

Bir de tabi arapsaçlı kurufasulye ve üzerine gül suyu kokulu aşure.

En neşeli müze de İzmir’de...

Yemek sonrası şöyle bir Alsancak sokaklarını turlayalım derken karşıma bir müze tabelası çıktı: Neşe ve Karikatür Müzesi.

Konak Belediyesi’ne ait bu üçüncü butik müzeymiş. Diğer ikisi ise Oyun ve Oyuncak Müzesi ile Mask Müzesi.

Geçtiğimiz aylarda hizmete açıldığını öğrendiğim bu Müze, tarihi binasıyla göz dolduruyor. İçeride ise 1900’lü yılların başında yayınlanan karikatürlerden, Oğuz Aral’ın Avni’sine, Eflatun Nuri’den Altan Erbulak’a kadar geniş bir yelpaze sunuluyor.

Açılış Sergisi olarak da Akdenizlilerin mizah birikimlerini derleyen Akdeniz Neşesi yer alıyor. Üstelik hafta sonları mizah üzerine atölyeler düzenleniyor.

Bu güzel 4 günün ardından, İzmir’i damağımda bıraktığı güzel tadlar, burnumda deniz kokusu ve yüzümde gülümsemeyle geride bırakıyorum.

İlgili linkler:

https://twitter.com/#!/LiseProjesi2012

Yazının devamı...

İran’dan “Bir Ayrılık”a ödül yok

filmiyle En İyi Yabancı Film dalında Oscar Ödülü alan ’nin İran’da yapılacak ödül töreninin iptal edildiğini okudum.

Çok şaşırmadım tabi.

Neden olarak da resmi kaynaklardan izin alınamaması gösterilmiş. “Hayatta bu da var” dedirten şeylerdendi benim için.

İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin beşinci uzun metrajlı filmi Oscar Ödülü almadan önce izleme fırsatım olmuştu.

Gündelik hayatta karşımıza çıkabilecek basit bir hikayeyi sadelikle ve derin oyunculuklarla anlatıyor Farhadi.

Film başlar başlamaz içinde buluyoruz kendimizi. Boşanmak için mahkemeye başvurmuş bir çift görünürdeki. Nadir ve Simin’in hararetli konuşmalarıyla açılıyor ilk sahne, belli ki hakime anlatıyorlar dertlerini ve biz hakimiz aynı zamanda.

Boşanmak da sorun yok ama 11 yaşındaki kızları Termeh’in kimde kalacağı konusunda bir türlü uzlaşamıyorlar.

Sıradan bir konu, sıradan insanlar, sıradan ilişkiler…

Simin hakime yurt dışında yaşamayı istediğinive kızının da “böyle bir ortamda” yaşamasını istemediğini söylüyor. Böyle bir ortamdan anladığımız, düşündüğümüz belli. Kafamızda yargılarımız hazır zaten İran’a, Tahran’a, gündelik hayatına, kültürüne ve tabi rejimine dair. Boşluklar kafamızda hemen doluyor.

Totaliter rejim hikayesine doğru gidiyor beklentimiz.

Alzheimer olan babasını bırakmak istemeyen Nadir’in izni olmadan kızlarını yurt dışına götüremeyeceğini açıklıyor hakim. Bunun üzerine Simin’in hayalleri bir süre askıya alınıyor. Simin kendi ailesinin yanına taşınırken, Termeh de babasının yanında kalıyor, biraz da annesinin eve dönmesi ümidiyle.

Buraya kadar her şey olağan…

Film çiftin boşanma süreci ve İran’da yaşamak istemeyen bir kadının hikayesiyle devam edecek izlenimi yaratsa da birden bambaşka bir olay oluyor.

Orta sınıf bir aile ile alt sınıf bir ailenin hayatlarının aniden kesişmesi “masum” yalanları beraberinde getiriyor.

Her karakterin gizlediği ya da ortaya çıkmasından kaygı duyduğu gerçekler var.

Yönetmenin başarısı, ya da benim yoğun olarak hissettiğim, gerçekler ortaya çıkarken karakterlerle olan mesafemizin sürekli değişiyor olması.

Öyle ki sonunda suçlu/suçsuz kavramlarından uzaklaşıp, baştaki hakim rolümüzü bir kenara bırakıp, izleyen sadece olanı biteni izleyen rolümüze geri dönüyoruz. Kültürün, inançların, sınıfsal farklılıkların, yaşanmışlıkların, ekonomik durumun, çevrenin etkisiyle verdiğimiz kararları bir kez daha düşünüyoruz.

Kendi ülkesinde ödül alamayan bu filmi hala sinemada izleme şansınız olduğunu bildiğim ve hatta şiddetle önerdiğim için filmin önemli ayrıntılarına girmeden karakterlerimizi Tahran sokaklarına geri uğurluyorum.

Gösterim Zamanları:

Cinebonus G-Mall Kadırgalar Caddesi No:3, Maçka/İstanbul, Türkiye

11:45 16:45 21:45

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.