SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

"Yaza kadar sekiz kilo verip sıkılaşabilirsiniz"

Yaz sezonunu açmamıza ne kaldı? Sadece iki ay! Eminim daha şimdiden gideceği plajların hayalini kuranlar vardır. Tabii kumsal için bedeni şimdiden forma sokmak gerekiyor. Zayıflama ve sıkılaşma işini son günlere bıraktığımızda şok diyet ve ağır antrenmanlar sağlığımızı tehdit ediyor. Bu nedenle uzmanlara “Önümüzdeki iki ayda nasıl beslenir, hangi egzersizleri yaparsak yaza formda girebiliriz?” diye sorduk. Önerilerini uyguladığımızda iki ayda sekiz kiloya kadar verebileceğimizi ve vücudumuzun sıkılaşacağını söylediler. Şimdi, fazlalıklarından şikayetçi olanlar için harekete geçme zamanı.

“Hormonlarınızı yöneterek kilo verin”

Necla Özgüneş

- Zayıflama sezonu açıldı. Önümüzdeki iki ayı doğru yönetirseniz sekiz kilo verebilirsiniz. Bunun için öncelikle hormonlarınızın çalışma düzenini algılayıp onların efendisi olun. Bu sayede açlık hormonu olan ghrelin ve yağ yakımını sağlayan leptin gibi hormonları yöneterek açlık hissetmeden sağlıklı şekilde fazlalıklarınızdan kurtulabilirsiniz.

- Hormonlarınızı kontrol altına almanın birinci kuralı sabah protein ağırlıklı bir kahvaltı yapmaktır. İki haşlanmış yumurta, bir dilim (30 gram) az yağlı beyaz peynir, bir ince dilim tam tahıl ekmeği, bir mandalina ve bir şekersiz yeşilçayla yapılan kahvaltı size yeterli (22 gram) proteini verir. Domates, maydanoz ve salatalığı dilediğiniz kadar tüketebilirsiniz.

"Avuç içi yöntemini kullanın"

- İkinci kural günde üç öğün yemek ve aralarda hiçbir şey yememektir. Çünkü öğün aralarında herhangi bir şey yemezsek, vücut yağ hücrelerinde depolanan glikojeni kullanıyor. Yağlar erimeye başlıyor. Ama o arada bir şey yersek vücut yediğimiz besini kullanıyor, yağ depolarına dokunmuyor.

- Öğlen menüsünde karbonhidrat tüketimini dengelemek için “avuç içi yöntemini” kullanın. Yani tabağınıza avucunuzun içi kadar bir protein kaynağı (et, tavuk veya balık) aldıysanız, onunla aynı oranda karbonhidrat kaynağı (tam tahıllı pirinç pilavı, tam tahıllı makarna, bulgur veya glüten hassasiyeti olanlar için kinoa) gıda alın. Tabağınızın geri kalanını ise sebzelerle veya salatalarla doldurun.

“Zevk sinyalini doyurun yoksa açlığa dönüşür”

- Salatalara bir-iki tatlı kaşığı yağ veya nar ekşisi konulabilir.Yemeklerin üstüne ise istediğiniz baharatı kullanın. Beyinden salgılanan zevk sinyalini doyurmamız da önemli. Çünkü yediklerimizle zevk sinyalini doyuramazsak, o sinyal açlık sinyaline dönüşerek, midemiz dolu olsa bile yememizi sağlıyor.

- Öğlen çok yoğun çalışıp yemeğe çıkmaya vakit bulamıyor veya işyerinde sağlıklı yiyecekler bulamıyorsanız evde tam buğday unlu organik ekmeğin (90 gram) içini çıkarıp sandviç yapabilirsiniz. Ya da bir parça haşlanmış tavuk göğüsünü (80 gram) küçük parçalara ayırıp iki yemek kaşığı kadar süzme yoğurt, hardal, köri ile tatlandırın. Yanına domates, biber, salatalık ekleyin. Bir bardak da ayran veya kefir için. Kefir bağırsak florasını düzenleyerek kilo vermeyi kolaylaştırır. Bir orta boy yeşil elma veya portakalla tatlı ihtiyaçlarını giderebilirsiniz.

"Ara öğünsüz yapamıyorum diyenlere ipucu..."

- Altı öğün beslenen kişiler öğlenle akşam arasında çok acıkıyorlarsa bir parça tam tahıllı kraker üzerine bir küçük dilim peynir veya bir dilim tam tahıllı bir ekmeğin üzerine fındık-fıstık ezmesi sürerek yiyebilirler. Zamanla bu ara öğünü bırakıp üç öğün beslenmeye geçmeli.

- Ara öğünsüz yapamıyorum diyen kişilere bir ipucu... Ghrelin yani bize “Hadi acıktın, yemek ye” diyen hormon. Yeme alışkanlıklarımıza göre salgılanan bu hormon, kanda bir saat kadar kalıyor. O bir saatte “acıktım” diyerek yemeye başlıyoruz. Oysa o bir saati alışveriş, yürüyüş, sohbet gibi yemek dışı bir aktivite ile geçiştirebilirsek, sonraki öğüne kadar açlık hissetmeyiz ve yeme isteği duymayız.

“Akşam yemeğinden sonra hiçbir şey yemeyin”

- Akşam yatmadan dört-beş saat önce hafif bir şekilde yemeliyiz. Bu son öğünde protein yerine karbonhidrat ağırlıklı besleneceğiz. Örneğin bulgurla yapılmış bir biber-lahana dolması, mercimekle pişirilmiş karnabahar-karnıyarık ya da sebzelerle pişirilmiş bir makarna olabilir. Yanında yoğurt eklersek içindeki kalsiyum, kilo vermemizi kolaylaştırır.

- Akşam yemeğinden yatıncaya kadar geçen sürede yiyeceğiniz her şey insülin hormonu salgılanmasına yol açar. Yağ yakımını sağlayan leptin hormonuyla insülin tahterevalli gibidir. Biri artınca diğeri düşer. Yani akşam yemeğinden sonra bir şey yemezseniz insülin salgılanmaz, yağ yakımını sağlayan leptin hormonu salgılanır,
kilo verirsiniz.

Not: Bu hafta içinde yazının ikinci bölümünü de paylaşacağım. Orada da bireysel spor danışmanı Murat Bür'ün son iki aya yönelik egzersiz önerileri, sıkılaşma ve bölgesel zayıflamayı sağlamaya yönelik egzersizler yer alacak. Takipte kalın...

Yazarın diğer yazılarını takip etmek ve yazarla iletişim kurmak için: https://www.facebook.com/metinuyarofficial

Yazının devamı...

"Anneler reklamcı gibi davranmalı"

Sayarak Zayıfla 5333” ve “Sayarak Zayıfla Mutfakta” kitaplarıyla tanıdığımız Dr. Ayça Kaya’nın üçüncü kitabı “Beslenme Saati” (Doğan Kitap) raflardaki yerini aldı. Kaya kitabında, günümüzde hızla artan çocukluk çağı obezitesinden çocuklarını koruyabilsinler diye ailelere yol gösteriyor. Kitabında ailelere çocuk beslenmesinde dikkat edilmesi gereken noktaları, doğal kilo kontrolünü ve çocuklar için en değerli yiyeceklerin neler olduğunu anlatan Kaya sorularımı yanıtladı.

* Günümüzde kilolu çocukların oranı geçmişe göre çok daha fazla. Son araştırmalar önümüzdeki yıllarda çocukluk çağı obezitesinin dünyadaki en büyük sağlık sorunu olacağını gösteriyor. Bunun önüne geçmek için anne ve babalara büyük iş düşüyor.

* 30 yıl önce hepimiz sokakta oynayan çocuklardık. Paketli, işlenmiş, hazır gıdalar bu kadar yaygın değildi. Daha çok annelerimizin yemekleriyle besleniyorduk. Ama artık devir değişti. Çocuklar bütün gün bilgisayar başında oturuyor. Dışarıda yiyor ve sağlıksız gıdalar her yerde.

“Tüm sorunların ana nedeni yanlış yeme”

* Çocukluk çağı kilo probleminde erişkinlerden farklı olarak, hormonal bozukluklar çok nadir görülüyor. Çocuklardaki obezitenin ana nedeni yanlış yeme davranışları. Vücudumuzdaki yağ hücresi sayısının sadece ergenlik dönemine kadar sayısal olarak arttığı biliniyor. Yani çocukluk dönemindeki yanlış yeme davranışları kişinin yağ hücre sayısını artırarak bir ömür boyu sürecek kilo problemi olmasına neden olabiliyor.

* Yağ dokusundan östrojen hormonu da salgılanıyor. Erkek çocuklar kilo alıp yağ hücreleri büyüdüğü zaman kadın tipi memeleri oluyor. Kız çocuklarında ise boy uzaması duruyor, sivilcelenme başlıyor, âdet düzensizlikleri ve kısırlık ortaya çıkıyor. Yine fazla kilo nedeniyle çocukların karaciğerleri yağlanıyor, kolesterolleri fırlıyor, küçücük yaşta kalp-damar hastalıkları ve diyabet ortaya çıkıyor. Tüm bu sorunların ana nedeni yanlış yeme davranışı. Doğru beslenerek hepsinden korunabiliriz.

“Organik şişmanlık ortaya çıktı”

* Yiyecek sevme ya da sevmeme ailenin kazandırdığı bir tutum. Aileler sağlıklı beslenme konusunda çocuklarına rol modeli olmalı.

* Çocuklarımızı meyve suları, asitli içecekler, çikolatalar gibi paketli ve uzun ömürlü gıdalardan uzak tutmalıyız. Şeker ve yağ içeren tatlılardan, kızartmalardan, hazır gıdalardan korumalıyız. Ama bunlar yetmez; aileler çocuklarına bu cazibesi yüksek zararlı yiyeceklerin alternatiflerini sunmalı.

* Ben çocuklarıma cips almıyorum ama fırında, yağlı kağıtta elma patates dilimleri yapıyorum. Üzerine baharatını ekliyorum. “Cipsiniz hazır” diye sunuyorum. Evde çikolatayı kendim yapıyorum. Canları pizza çekiyorsa tam buğday unu, az yağlı dil peyniri alıyorum. Üzerine salam, sosis ve sucuk gibi yağ, kimyasal oranı yüksek yiyecekler yerine mantar, pastırma, kıyma ve taze sebzeler koyuyorum. Hamurunu incecik yapıyorum. Çocuklara “Bu anne pizzası” diyorum ve tadına bayılıyorlar.

"Süpermen bu brokoliyi yediği için çok güçlenmiş”

* Aileler sağlıklı yiyeceklerin reklamını yaparak çocuklarının algısını da yönetmeli. Nasıl, Temel Reis ile ıspanak sevdirildi, ben kendi çocuklarıma Süpermen ve Örümcek Adam’ı örnek gösteriyorum. “Süpermen bu brokoliyi yediği için çok güçlenmiş” diyorum. Kızlara “Barbie bu balığı yediği için bu kadar güzel olmuş” diyebiliriz.

* Doğal ve organik beslenme trendi ile birlikte çocuklarda organik şişmanlık ortaya çıktı. Köy yumurtası, tavuğu, deniz balığı, organik muz sağlıklı diye aileler porsiyon kontrolü yapmadan bolca yediriyor. Oysa onlarda kilo yapıyor.

“Tuvalette gizlice kuru ekmek yiyormuş”

* Kilo problemi olan çocuğu diyet listesi psikolojisine sokmayın. Yoksa çocuklarda gizli yeme ortaya çıkıyor. Bir anne, çocuğunu öğretmeninin okul tuvaletinde gizli gizli kuru ekmek yerken yakaladığını anlatmıştı. Onun yerine sağlıklı gıdaları, doğru porsiyonlarda çocuğunuzla birlikte yiyin.

* Tanıdıklarınızı çocuğunuza abur cubur getirmemeleri ve yiyecekle ödüllendirmemeleri konusunda uyarın.

* Çocuğunuza fazla harçlık verirseniz o harçlık abur cubura gidebilir. Harçlık miktarını azaltın. Çantasına muz, mandalina veya kuru kayısı gibi kolayca yiyebileceği yiyecekler koyun.

"Çocuğunuzun idrar rengini kontrol edin"

* Çocuğunuz okuldan geldiğinde idrar rengini kontrol edin. Koyuysa suyu az içmiştir. Günde sekiz-on bardak su içtiğinden emin olun.

* Doğum günü partisi gibi yerlerde çocuğu engellemeye çalışmayın. Bırakın orada yesin, evde az yedirirsiniz veya o gün birlikte yürüyüşe çıkıp eritirsiniz.

Yazarın diğer yazılarını takip etmek ve yazarla iletişim kurmak için: https://www.facebook.com/metinuyarofficial

Yazının devamı...

Lütfen söyleyin: Özgecan’ın gerçek katilleri kim?

Özgecan Aslan’ı öldüren cani yaratıklar bu olayda görünen katiller. Çünkü onlar; 20 yaşındaki bir üniversite öğrencisi, evine gitmek için bindiği minibüste tek başına kalınca direk taciz edilecek biri olarak görüyor. Hatta buna direndiği için genç kızın boğazını keserek öldürüyor ve cesedini de yakarak bir kenara atıyor. Peki asıl sormamız gereken soru: Bu kişiler bu cesareti nereden buluyor?

***

Bir haber okumuştum. Haberde: “İngiliz yargıç, gece yarısı parktan geçen kızı korkutan bir adama 7 yıl 7 gün hapis cezası verince, şaşıran gazeteciler yargıca sormuşlar; ‘Adam kıza elini sürmemiş, bu 7 yıl 7 gün çok değil mi?’ Yargıcın yanıtı; ‘Kızı korkutmanın cezası 7 gündür, 7 yıl ise; İngiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır.’ demiş” şeklinde bir olay anlatılmıştı.

***

Şimdi tekrar soruyorum: Özgecan’ın gerçek katilleri kim? Kadına her türlü aşağılık muameleyi yapsalar da ellerini kollarını sallayarak dışarı çıkmalarını sağlayan adalet sistemi mi? Mecliste milleti temsilen oturduklarını söyleyen ama her gün ölen kadınların çaresizliğini yok sayan bir tavırla kanunları değiştirmeye teşebbüs dahi etmeyen yöneticiler mi? Tüm bu yaşananlara karşı tavizsiz bir tavırla hak talebinde bulanmak yerine sessizliğe gömülen toplum mu? Yoksa oğullarına kadınların değerli, üzerine titrenmesi gereken çiçekler olduğunu öğretmek yerine; onlara her türlü muameleyi yapabileceklerini öğreten aileler mi? Siz söyleyin. Gerçek suçlu kim?

Yazının devamı...

Her yıl 2 milyondan fazla çocuk zatürreden hayatını kaybediyor! Dikkatli olup, çocuğunuzu koruyun!

Kışın zamanımızın büyük bölümünü kapalı alanlarda geçiriyoruz. Hastalıkların sebebi olan mikropları da kapalı ortamlarda sürekli birbirimize aktarıyoruz. Bu mikropların bazıları epeyce güçlü; sadece üst solunum yolunda kalmayıp akciğerlerimize doğru inerek, zatürre gibi ciddi enfeksiyonlara sebep olabiliyor.

Erken teşhis edilip iyi bir şekilde tedavi edildiğinde herhangi bir sorun yaratmayan zatürrenin geç fark edilmesi ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Özellikle çocuklar risk altında. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 1 yaşından küçük bebek ölümlerinin yüzde 48.4’üne, 1-4 yaş grubu çocuk ölümlerinin ise yüzde 42.1’ine zatürre sebep oluyor.

Memorial Ataşehir Hastanesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Fazilet Karakoç’la zatürreyi konuştuk...

“Aşılar korunmada etkili”

* 0-6 yaş arası çocuklar yılda beş-sekiz kez üst solunum yolu enfeksiyonu geçirebilirler. Bu kendini burun akıntısı, hapşırık, öksürükle belli eder ve
üç-beş gün, bilemediniz bir hafta içinde geçer. Bazı mikroplar ise çok daha güçlüdür. Sadece üst solunum yolunda kalmayıp alt solunum yollarına inerler. Alt solunum yolundaki enfeksiyon sadece bronşların içinde kalırsa bronşit, akciğere yayılırsa da buna zatürre denir.

* 0-6 yaş arası çocuklar için risk oluşturan zatürre sebebiyle dünyada
her yıl 2 milyon çocuk yaşamını yitiriyor. Zatürre aşısı hastalıktan korunmada etkili. Bu çocuklara iki, dört, altı ve on sekizinci aylarda yapılan bir aşı.

* Anne sütü zatürreden koruyan bir ilaç gibi. İçindeki koruyucu faktörler çocuğun bağışıklığını destekleyerek hastalığa karşı doğal bir kalkan oluşturuyor. Kalabalık evde yaşamak ve kreşe gitmek ise riski artırıyor.

* Sigaranın hem alt hem de üst solunum yolu enfeksiyonları açısından riski artırdığına yönelik yüzlerce araştırma var. Bir odada kapı kapatılıp içilse bile evdeki çocuğun zatürre olma olasılığı artıyor.

* Zatüre erken teşhis edilirse ve iyi bir tedavi uygulanırsa korkulacak bir hastalık değil. Ancak önlenebilir olmasına rağmen dünyada ve ülkemizde en önemli çocuk ölüm nedenleri arasında yer alıyor.

* Burun akıntısı, hapşırık, hafif ateş, tek tük öksürük var ve üç-beş gün içinde çocuk iyiye gidiyorsa bu bir üst solunum yolu enfeksiyonudur. Ama yüksek ateş, halsizlik, iştahsızlık, öksürüğün yoğun ve balgamlı olması, karın veya göğüs ağrısı olması durumunda zatürreden şüphelenilmeli.

* Teşhis için gerekirse akciğer filmi çekilebilir ama tomografiyi çok özel durumlar haricinde önermiyoruz.

“Üç durumda tehlikeli”

* Zatürre sadece üç durumda tehlikelidir. Ağırsa, tekrarlıyorsa ve iyileşmiyorsa. Dört hafta içinde çocuğun bulgularında bir düzelme olmuyorsa buna iyileşmeyen zatürre diyoruz. Bir yılda ikiden fazla veya hayatında toplamda üçten fazla zatürre olan çocuklarda ise tekrarlayan zatürre vardır. Bu durumda hastalığın altında yatan nedenin araştırılması ve onun tedavi edilmesi gerekir. Bağışıklık sistemindeki bir sorun, kistik fibrozis veya akciğere kaçan bir cisim bunun sebebi olabilir. Örneğin bir çocuk akciğerine kaçan bir çekirdek nedeniyle on kere zatürre geçirebilir.

* Zatürrenin altında yatan başka bir sorun yoksa antibiyotik tedavisine başlanıyor. İki aydan daha küçük çocuklarda ve ağır zatürre vakalarında ise çocuk hemen hastaneye yatırılmalı.

* Erken fark edilip tedavi edilmediğinde, zatürreye yol açan mikrop akciğerin dış zarlarına yayılabiliyor. Orada sıvı toplanıyor ve çocuk yoğun bakımlık oluyor. Solunum ve beraberinde de kalp yetersizliğine bağlı olarak da hayatını kaybedebiliyor.

“Hastayken çocuğunuz bol sıvı almalı”

* Çocuğun hastalık döneminde iyi beslenmesi ve uyuması önemli ama o dönemde iştahı kapanıyor. Midesi balgamla dolu olabiliyor. Bu nedenle çocuk bir hafta önce sağlamken yediği kadar yemek yiyemeyecektir. Aile çocuğu “İlla da ye” diye zorlarsa bunun çocuğa bir faydası olmaz hatta çocuğun kusmasına yol açar.
* Zatürreli çocuk, ateşi olduğu ve sık nefes alıp verdiği için sıvı kaybeder. Bu nedenle hastalık döneminde onun sıvı alımını sağlamak çok önemli. Yemek yedirmek yerine çorba içirebilir, hep su içmek istemiyorsa meyve suyu verebilirsiniz.

Yazarın diğer sağlık yazılarını okumak ve yazarla iletişim kurmak için: https://www.facebook.com/metinuyarofficial

Yazının devamı...

Eczacıların Hareketli Günleri

Bir eczacı olarak bu hafta benim için oldukça hareketli geçiyor. Ödül töreni, kongre, zirve... Özetle bu yazıda, hafta boyunca neler olacak onları yazdım. “Uluslararası İlaç ve Eczacılık Kongresi”ndeki ve “Eczane Yönetimi Zirvesi”ndeki konuşmacılardan da biri olarak, kongre ve zirvede katılımcılarla buluşmak üzere...

Yazarla iletişim kurmak için: https://www.facebook.com/metinuyarofficial veya https://twitter.com/metinuyar

Mail: metin.uyar@milliyet.com.tr

***

Eczacılar Ödüllerine Kavuştu

Eczacılar için hareketli bir hafta 21 Kasım Cuma Günü, Park Bosphorus İstanbul Hotel’de düzenlenen “2014 Altın Havan Ödül Töreni” ile başladı. “Eczacı” ve “Bizim Eczacı” dergilerini çıkaran Novi Medya’nın düzenlediği gecede “Behzat Gerçeker Enbe Orkestrası” sahne aldı ve ödüle layık görülen eczacılar ödüllerine kavuştu.

Bu Kongreyi ve Zirveyi Kaçırmayın!

İstanbul’da Uluslararası İlaç ve Eczacılık Kongresi

Önümüzdeki hafta ise eczacılık mesleği açısından önemli iki büyük organizasyon var. Bunlardan bir tanesi İstanbul’da, Haliç Kongre Merkezi’nde 28-30 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan Uluslararası İlaç ve Eczacılık Kongresi. Kongre; İlaç ve Eczacılık Kurumu Derneği (İVEK), T.C. Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun katkılarıyla düzenleniyor. Katılımın ücretsiz olduğu kongrede; “Serbest eczacıları, hastane eczacılarını, kamuda çalışan eczacıları, akademik eczacıları, eczacılık öğrencilerini, ilaç endüstrisini ve bürokratları bir araya getirerek ‘Eczacılık Mesleğinin ve İlaç Endüstrisinin’ sorunlarına karşı çözüm önerilerini hep birlikte oluşturmak” amaçlanıyor. Geniş bir bilimsel programı olan, öğrenciler içinse “Öğrenci Çalıştayı” bulunan kongre hakkında detaylı bilgiyi kongrenin sitesi olan: http://ivekkongre.com/ dan öğrenebilirsiniz.

Kıbrıs’ta Eczane Yönetimi Zirvesi

Önümüzdeki hafta 27-30 Kasım tarihleri arasında “Acapulco Resort Hotel Girne”de düzenlenecek olan 1. Eczane Yönetimi Zirvesi de mesleğimiz açısından oldukça önemli. “Eczanem Dergisi”nin katkılarıyla, Prof. Dr. Erdem Yeşilada’nın başkanlığında düzenlenecek zirvede, “Türkiye’nin farklı bölgelerinden eczacılar, eczacılık eğitiminde Türkiye’de söz sahibi akademisyenler, ilaç ve OTC firmaları buluşarak mesleğin nasıl daha verimli hale getirilebileceğini ele alacak.” “Eczanede iş potansiyeli nasıl arttırılır? Gelecekte eczacılığı neler bekliyor? İlaç sektöründe bundan sonra neler yaşanacak? Günümüz eczacılık dünyasında kurumsal imaj neden bu kadar önemli hale geldi? İlaçtan kopmadan ilaç dışı gruplarda da nasıl söz sahibi olunabilir?..” gibi mesleği ilgilendiren sorulara cevap aranacak kongre hakkında detaylı bilgiyi kongrenin sitesi olan: dan öğrenebilirsiniz.

Metin’den size Uyar’sa bir not:

Mesleğimize sahip çıkalım! Bunu da ancak mesleğimizi durmaksızın daha ileriye götürerek yapabiliriz. Bu nedenle bu organizasyonlarda emeği geçen herkese eczacılık mesleği adına teşekkür ediyor ve biz eczacıların onları yalnız bırakmamasını temenni ediyorum.

Yazının devamı...

Çocukların Sonbaharda Geçirdikleri Orta Kulak Enfeksiyonları İşitme Kaybına Neden Olabiliyor!

Medipol Üniversitesi Odyoloji Bölümü Başkanı, Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Bülent Şerbetçioğlu; sonbaharda çocuklarda orta kulak iltihaplarının sık görüldüğünü ve fark edilmezse çocukta işitme kayıplarına yol açabileceğini söylüyor. Şerbetçioğlu sinsi ilerleyen bu soruna karşı çocuklarını korumaları için ailelere önerilerde de bulunuyor.

Yazarla iletişim kurmak için: https://www.facebook.com/metinuyarofficial Twitter: @metinuyar Mail: metin.uyar@milliyet.com.tr

***

Ülkemizde işitme kayıplarının erken tanısı alanında yeni gelişmeler var mı?

Ülkemizde doğumevleri ve hastanelerde doğan bebeklerin yüzde 95’i elektronik cihazlar yardımıyla işitme taramasından geçiriliyor. Bu taramadan geçemeyenlere ileri işitme testleri uygulanıyor. Ancak ne yazık ki okul öncesi dönemde de çocuklar orta kulak iltihabı ve buna bağlı işitme kaybı yaşayabiliyor. Bu dönemdeki çocuklar için bunu ölçen bir tarama testi henüz ülkemizde yapılmıyor.

“Üst solunum yolu enfeksiyonları, orta kulak enfeksiyonlarına sebep oluyor”

Okul öncesi dönemde, çocuklarda orta kulak hastalıklarıyla çok sık karşılaşıyor musunuz?

Maalesef bu çok sık karşılaştığımız bir sorun. Virüslere bağlı üst solunum yolu enfeksiyonları ve soğuk algınlıkları çocuklarda orta kulak hastalıklarına neden olan en önemli faktörlerden biri. Bu dönemde çocuklar zaten enfeksiyonlarla sürekli karşılaşır. Bunun sonucunda gelişen bir orta kulak hastalığı çocukta fark edilemeyebilecek bir işitme kaybına neden olabilir. Üstelik çoğu çocukta da işitme kaybı olduğu anlaşılmaz.

***

Peki, orta kulak enfeksiyonları nasıl oluşur?

Mikroplar ve virüsler üst solunum yoluna yerleşmeye çalışırken geniz eti ve bademcik gibi dokular onlara karşı savaşır. Bu savaşın sonucunda geniz eti büyür. Geniz etinin büyümesiyle birlikte östaki borusunun da aracılığıyla orta kulağa enfeksiyon taşınmış olur. Bu da sıklıkla çocukta işitme kaybına neden olur.

“Çocuğunuzda vurdumduymazlık oluşuyorsa dikkatli olmalısınız”

Çocukta orta kulak enfeksiyonuna bağlı işitme kaybını test etmek mümkün mü?

Enfeksiyon orta kulakta mikropların çoğalmasıyla birlikte seyrederse ağrı, ateş ve huzursuzlukla kendini gösterir. Bu durumda Kulak Burun Boğaz uzmanı bir hekim, boğaz ve kulakları muayene ederek hastalığın tanınmasında gerekli olan ipuçlarını yakalar. Bu yakınmalarla bulguların birlikte değerlendirilmesi sonucunda orta kulak hastalığının tanınması mümkün olur ve tedavi edilir.

Okul öncesi dönemindeki çocuklarda işitme kayıpları erkenden fark edilebilir mi?

Anne sütünün içindeki koruyucu hücreler çocukların enfeksiyonlara karşı bağışıklık kazanmalarını sağlar. Ancak çocuklar bir gün gelip bu koruyucu melekten yoksun kaldığında çevreden aldığı mikroplarla yalnız başına mücadele etmek zorunda kalıyor. Sosyalleşmesi ve yeni beceriler kazanması için gönderdiğimiz kreş ve anaokulları aslında çocuğumuz için mikroplarla karşılaşma mekanları. Bu mikroplara bağlı geçirdiği üst solunum yolu enfeksiyonları sonrasında çocuğunuzda vurdumduymazlık oluşuyor veya konuşmaları duyma zorluğu hissediyorsa, dikkatli olmanız gerekir. Çünkü bunlar çocukta işitme kaybının belirtileri olabilir.

“Ağrılı orta kulak enfeksiyonları kalıcı kulak zarı delinmesine neden olabilir”

Orta kulak enfeksiyonları hep sinsi mi ilerler?

Bazı orta kulak enfeksiyonları sinsi değildir. Ağrı ve ateş yüksekliği ile kendini fark ettirir. Bu tip enfeksiyonlarda tedavi gecikilirse kulak zarı delinebilir. Delinmeye bağlı kulakta akıntı başlayabilir. Kulak zarı delinmesi durumunda da tedaviye başlanmazsa sorun kalıcı hale gelebilir. Genellikle çocuklarda görülen bu tip orta kulak enfeksiyonlarında; soğuk algınlığı belirtilerine ek; iştahsızlık, bulantı, kusma gibi belirtiler; 1-2 yaşlarındaki bebeklerde ise gece ağlamaları ve huzursuzluk eşlik edebilir. Sakin duran bebeğin sorunlu kulağının memesine bastırıldığında bebek ağlamaya başlayabilir. Bu gibi durumlarda hastaların bir kulak burun boğaz uzmanı doktora gitmeleri gerekir.

Yazının devamı...

Mantar Zehirlenmelerine Dikkat!

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın, bahar aylarında mantar zehirlenmelerine karşı uyarıda bulunuyor. Prof. Dr. Aydın bazı zehirlenme vakalarının ölümle sonuçlanabileceğine dikkat çekiyor.

“Mantar yemeye bağlı zehirlenmeler ölümle sonuçlanabiliyor”

Prof. Dr. Ahmet Aydın; bol yağışların görüldüğü içinde bulunduğumuz mevsimde halk sağlığı açısından dikkat edilmesi gereken bir durumun kırlarda toplanan mantarların yenilmesine bağlı olarak görülen mantar zehirlenmeleri olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Aydın, ülkemizin bitki örtüsünün mantar türleri bakımından oldukça zengin olduğunu, Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre yurdumuzda 40 civarında yenebilen ve 70 civarında da zehirli mantar türü bulunduğunu söylüyor. Prof. Dr. Ahmet Aydın, “Mantarlar nemli ortamlarda ürerler. Bu nedenle içinde bulunduğumuz yağışlı günlerde tabiatta farklı türlerde mantarlara rastlayabiliriz. Mantarların görülmesiyle birlikte bizleri en korkutan olay zehirli mantarların yenilmesine bağlı ortaya çıkan zehirlenme vakalarıdır. Bu zehirlenmelerde bazı vakalar maalesef ölümle sonuçlanıyor.” diyor.

***

Zehirli mantarlar pişirmek vb yöntemlerle zehirsiz hale getirilemez.”

Prof. Dr. Aydın “Halkımızın şu bilgileri hiç unutmaması gerekir: Pişirmekle, dondurmakla, kavanozlamakla veya başka bir işlemle zehirli mantarlar zehirsiz hale getirilemez. Bu nedenle mantar zehirlenmelerinin önlenmesinde en etkili yol kaynağı bilinmeyen ve kontrolsüz bir şekilde toplanan mantarların yenilmemesidir. Her ne kadar halkımız kendi yöresinde yetişen mantarları bilse de en küçük bir yanılgı maalesef acı sonla bitebilir.” diye de uyarıyor.

***

“Bazı zehirli mantarlar kusma, midede ağrı ve kramplara sebep olurken bazı türlere bağlı zehirlenmelerde hiçbir belirti ortaya çıkmayabilir”

Prof. Dr. Ahmet Aydın : “Herhangi bir zehirli mantar yenilmesi sonrasında bulantı, kusma, midede ağrı veya kramplar gibi ani mide-bağırsak belirtileri görüleceği gibi, bazı türlerin yenilmesine bağlı olarak yenildikten sonra 6 ila 15 saat arasında hiç bir belirti vermeyebilir, ancak bu sessiz dönem sonrası şiddetli mide-bağırsak şikayetleri başlayabilir ve tedavi edilmediği takdirde karaciğer gibi hayati organların yetmezliğine kadar giden ve daha sonra da ölüme kadar götüren zehirlenme vakaları görülebilir. Bu nedenle dikkatli olmakta fayda olduğunu düşünüyoruz. Bu gibi zehirlenme vakalarında Yeditepe Üniversitesi İlaç ve Zehir Bilgi Danışma Merkezi’ne (YİZDA) tüm halkımız danışabilir” diye de ekliyor.

***

Yeditepe Üniversitesi İlaç Ve Zehir Bilgi Danışma Birimi (YİZDA)

YİZDA; Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi bünyesinde Farmakoekonomi ve Farmakoepidemiyoloji Araştırmaları Merkezi (PEPIRC)’ne bağlı bir birim olarak 2008 yılından bu yana hizmet veriyor. Bu alanda 7 gün 24 saat hizmet veren Sağlık Bakanlığı UZEM birimi dışında İstanbul’daki tek birim olan YİZDA, hafta içi saat 09.00 ile 18.00 arasında sürekli olarak hizmet veriyor. YİZDA görevlilerine; 0(216) 578 00 00 (dahili:1606) numaralı telefon ile veya adresinden ulaşmak mümkün.

***

Yazarla iletişim kurmak, sağlıkla ilgili güncel bilgilere ve yazılara ulaşmak için: https://www.facebook.com/metinuyarofficial

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.