SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Bilinçsizce Bir Şeylere Tutunmak

Sürekli bir şeylere tutunmak isteriz. Hayatımıza güzel şeyleri çekmek ister, kötü şeylere karşı savaş açarız. Bir şeylere tutunma isteği çiftçinin tarlasına ektiği tohumlar gibi bilinçaltına ekilirler.

Bilinçaltına ekilen tohumlar sadece tutunma isteğinden kaynaklanmaz. Yanlış algılamanın sebep olduğu öfke, bağımlılık kıskançlık, nefret de bilinçaltına tohum eker. Hepsi de hayatımızda sürekli tekrarlanan döngülere sebep olurlar.

Döngüler, “türden deneyimlerdir. Döngülerin hepsi de zihin ve beden de enerjisel olarak var olurlar. Zaman içinde beş duyu da bu enerjiye uygun hareket eder. Beş duyu dışarıyla her bağlantıya geçtiğinde, benzer duyguların yükselmesine sebep olur. Yükselen duygular iyi de olabilir, kötü de.

Duygular arzuları tetikler. Arzular da bir şeylerin peşinden koşma tutunma halini. Başlıca tutunma halleri şunlardır; fikirlere tutunma, hayata tutunma, davranışlara, kavramlara, bedene (ölüm yaklaştıkça daha da artacaktır) tutunma vb gibi. Tutunmaların hepsi de tekrarlar halinde hayatımız boyunca devam ederler. Her gün her an binlercesi gerçekleşir.

Tutunmaların kökeni yanlış algılardır. Tutunmaların sahip olduğu enerjiyi tutunma anında zihnin hangi seviyede olduğu belirler. Zihin huzur dolu, korkusuz ve şefkat seviyesinde ise bilinçaltında iyi, zihin, korku, paranoya seviyesinde ise kötü iz bırakarak dönüşmek üzere beklerler. Tutunmanın sahip olduğu iz iyi de olsa kötü de olsa bilinçsizce tutunma isteğine son verilmelidir.

Birçok insan hasta olmaktan korkar. Fakat hiç kimse egonun bilinçsizce tutunma isteğinden kurtulmayı düşünmez. Halbuki bu diğerlerinden daha kötü bir rahatsızlıktır. Atom bombası dahi sürekli zarar vermez. Egonun tutunma isteği sürekli gündeme gelerek insanı acı veren döngülerin içine sokar. Bundan kurtulmanın yolu sebebini durdurmaktan geçer. Sadece acıdan kurtulmayı dilemek ya da “demekle olmak, gerçekten de bir şeyler yapılmalıdır.

Bunun için de zihne çalışmak gerekiyor. Daha net hedef ve niyetlerimiz olmalı (*kendimizi daha çok tanımaya önem vermeliyiz. Daha esnek olmalı, bir önceki yazımda bahsettiğim üç tarzı benimsemeye son vermeliyiz. Bir sürü değerli bilim adamı ileri teknolojiler üzerine başarılı çalışmalar yapıyorlar. Bazıları daha uzun yaşamın formülü üzerinde çalışıyor, elektrikle, suyla çalışan araçlar, robotlar geliştiriliyor. Bilim adamları dışında zekâ düzeyi yüksek ya da kaynakları geniş olan birçok insan var. Zihinsel gelişimin önemine dikkat çekseler, televizyon kanalları zihinsel gelişimi sosyal sorumluluk projesi gibi ele alsa ne kadar güzel olurdu. Sanırım

Her Daim Sevgi Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Niyet Temizliğine Devam

(Bu yazıyı okumadan önce, geçmiş iki yazımı da okumanızı öneririm)

Geçen haftaki yazımın konusu olan niyet temizliğine devam ediyoruz. Sıra iç değerlerin listesini yapmaya gelmişti. İç değerlerini belirlemeyenler için aşağıda bazı iç değerler örneklerini paylaşıyorum

İç değerler iki farklı grupta toplanırlar. (*)

VAR OLUŞ DEĞERLERI

- Dürüstlük: Bildiği gerçeğe bağlı olarak düşünmek, konuşmak ve davranmak

- Medeni Cesaret: Zor olan iyi davranışları göze almak. Kalabalıkta biri olmama gücü, gerçekten “Hayır” diyebilmek, kendi inançlarıyla uyumlu yaşama gücü

- Barışçıl Olmak: Sorunları barış ve huzur içinde çözme eğilimi içinde olmak. İlişkide çelişki yerine anlayışa önem vermek

- Kendine İnanmak Ve Kendini Geliştirmek: Kendini diğerlerinden farklı kılan bireysel yönlerinin farkında olmak ve onları geliştirmek

- Kendine Hâkim Olmak Ölçülü Olmak: Bedensel, duygusal ve zihinsel olarak kendine hâkim olabilmek ve davranışlarında ölçülü olmak

- Aile İlişkilerinde Ve Diğer Kutsal İnançlara Saygılı Olmak: Ailenin temelindeki güven ilişkilerine ve insanın kendine aşmasının simgesi olan kutsal inançlara, manevi değerlere saygılı olmak

İLİŞKİ DEĞERLERİ

- Güvenilir Olmak Ve Sadakat: Destek vermek, hizmet etmek ve katkıda bulunmak. Sözünün eri olmak.

- Saygı: Yaşamla, mal mülkle ana babasıyla, yaşlılarla, doğayla ilişkilerde dikkatli ve sorumluluk içinde olmak. En önemlisi kendi düşünce ve duygularıyla ilişkisinde düşünceli ve nazik olmak

- Sevgi: İnsanların gelişimine ve mutluluğuna zaman ayırmak.

- Empati:Diğerleriyle ilişki kurarken onların gözüyle görmeye özen göstermek

- İyi Kalpli Ve Arkadaşça Olmak: İlişkilerde nazik ve düşünceli davranmanın kaba saba davranmaktan daha değerli olduğuna inanmak. En önemlisi kendi iç dünyasından yabancılaşmama, kendisiyle arkadaşça ilişki içinde olmak

- Hakkaniyet, Adil Olmak: “kuralını anlamak ve uygulamak, yasalara uymak, yaşamının her alanında dürüst olmak.

İç değerler belirlendikten sonra artık son aşamaya geldik sayılır. Son aşama, iç değerlere uygun niyetlerin belirlenmesi aşamasıdır. İç değerlere uygun niyetler belirlendikten sonra artık niyet listeniz hazır demektir. Bundan sonrasında ise hareket geçme süreci başlar. Bu süreçte şunları yapabilirsiniz;

Yukarıdaki listeden başlangıç olarak kendinize olmazsa olmaz iki var oluş, iki ilişki değeri seçin. Bu iç değerleri hayatınızın tüm alanlarında işteyken, yolda yalnız yürürken, insanlarla, ailenizle sevgilinizle ya da eşinizle birlikteyken an ve an uygulayabilseydiniz niyet listenizdekilerin nasıl bir gelişim içinde olacağına dair meditasyon yapın. Bu arada niyetlerinize uygun aksiyonlar almak için de kendi kendinize söz verin.

Kendinize verdiğiniz sözü tutmanıza yardımcı olacak iki farklı çalışma önerim olacak.

1- Bir ay boyunca her gün beş ya da on dakika, seçtiğiniz değerler ve niyetinizin birbirine uyumlu olduğunda neler olabileceğine odaklanarak meditasyon yapın.

2- Bir ay boyunca her gün örneğin bir saatlik bir zaman dilimi belirleyerek her ne yapıyorsanız, her ne konuşuyorsanız, her ne dinliyorsanız niyetinize uygun olup olmadıklarını kontrol edin. Hatta akşam uyumadan önce iki üç dakika kadar günü gözden geçirin.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Kaynaklar: (*) Linda ve Ricahard Eyre,Teaching Your Children Values kitabı kaynak olarak kullanılan Doğan Cüceloğlu sitesinden alınmıştır

Yazının devamı...

Niyet Temizliği

Hedefle niyet birçok defa birbirleriyle karışır. Gerçekleşmesini istediğiniz şeyler hedeflerinizdir. Örneğin, arkadaşlarınızla doğa yürüyüşe çıkmayı hedeflediğinizde yürüyüş için gerekli malzemeleri ayarlamak, buluşma yeri, saatini belirlemek hedefin gerçekleşmesi için yapılan aksiyonlardır. Doğa yürüyüşü yaparken sergilediğiniz tavır niyetinizdir. Bu anlamda niyet, sizi siz yapandır, tamamen içinizden gelir. Niyetle hedef arasındaki bağlantı koparsa kendinizden de koparsınız. Bu bağlantıyı sağlamak için niyet listenizde temizlik yapmak işe yarayabilir.

Niyet temizliği için ilk adım, listedekilerin birbiriyle uyumuna bakmaktır. Aşağıdaki gibi bir listeniz var diyelim.

- Aşk
- Zenginlik
- Başarı
- Değerli Hissetmek
- Özgüven
- Mutluluk

Zenginlik ve başarı ikisi de güzel niyetlerdir. Fakat o çok arzuladığınız tatmin ve doyum duygusunu uzun vadede size vermezler. Çünkü materyal şeylere sahip olduğu halde sürekli mutlu olan bir insana rastlayamazsınız.

Aşk, özgüven ve değerli hissetmek, bu üç niyetin vereceği mutluluk, bulunduğunuz yere, yaşadığınız olaylara, birlikte olduğunuz kişilere göre sürekli değişir. Mutlu olmak için onlara da güvenemezsiniz. Bu durumda yapılabilecek tek şey niyet listesini baştan hazırlamaktır.

Size özgüveni, başarıyı, aşkı, mutluluğu, değerli hissetmeyi verecek bir niyet listesi, iç değerlerinizi yansıtmalıdır. İç değerler nasıl bir hal ve tavırda olduğumuzla bağlantılıdır. Özetle bize ait parçalardır. An ve an iç değerlerinizle birlikte yaşadığınızda tatmin dolu ve mutlu bir yaşantıya sahip olma olasılığınızı arttırırsınız.

İç Değerlerin başka bir deyişle kişisel değerleri anlatan bir sürü sistem ve bilgiler var. Bir sonraki yazımda niyet temizliğinin son adımından iç değerlerle niyetin bağlantısına devam edeceğim. Dilerseniz siz de bu arada iç değerlerinizin listesini çıkarın.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Hedef ve Niyetleriniz Birbiriyle Bağlantıda mı?

Hedefler, ilham vericidirler, kaynakların nasıl kullanacağı konusunda bize yön verirler. Niyetler ise nasıl düşüneceğimiz, nasıl hareket edeceğimiz, nasıl konuşacağımız konusunda yön verirler. Geçmişte gerçekleştirdiğiniz hedeflerinize şöyle bir göz atın. Hedefinizi gerçekleştirirken söylemlerinizle, aksiyonlarınızla kendinize ve diğerlerinize zarar verdiğiniz oldu mu?

Zarar vermişimdir diyorsanız, hedef ve niyetiniz arasındaki bağlantı kopmuş demektir. Sadece hedefe odaklanarak ilerlemek tabii ki insanı başarıya götürecektir. Fakat bu başarı, tatmin duygusunun çok fazla hissedilmediği bir başarı olacaktır. Hedef ile niyet arasındaki bağlantının sürekliliği an ve an farkındalık gerektirir. Farkındalık yoksa bağlantı da olmaz.

Niyet ortalarda gözükmüyorsa, kendinizi boşluk içinde, tatminsiz, hayat amacınızı arar bir şekilde bulabilirsiniz. Bu dünyanın sonunun geldiği anlamına gelmez. Çünkü her zaman niyetinizi hatırlayarak yeniden başlayabilirsiniz. Niyetinizle sürekli bağlantıda olduğunuz da kendinizi yargılamadan, herhangi bir suçlu aramadan kendinizle birlikte olursunuz. Böyle bir enerji içinde olmayı kim istemez ki! Peki, niyetinizle nasıl bağlantıda olursunuz?

Bu sorunun yanıtı çok basittir. Niyetinizi an ve an hatırlayarak niyetinizle bağlantıya girersiniz. İsterseniz bir örnek yapalım. Diyelim ki niyetiniz huzur ve barış içinde olmak. Hatalı teslim edilen malı geri iade etmek üzere satıcı firmanın müşteri hizmetleri servisi aradığınızda, karşınızdaki kişi söylediklerinizi anlamamış gibi yapıyorsa tepki vermeden önce durun. Sonra hemen huzur ve barış niyetinizi kendinize hatırlatın ki uzlaşmacı tavrınız ortaya çıksın. İlk başlarda çıkmasa bile çıkmış gibi davranın, birkaç denemeden sonra o zaten ortaya çıkacaktır. Uzlaşmalı tavrı kullanmayı seçtiğinde karşınızdaki kişiyle enerjisel olarak bağlantıya geçersiniz. Bu şekilde müşteri hizmetleri yetkilisinin sorununuzu çözme olasılığınız artar, hatta çözer diyebilirim. Tabii bu arada gerçekleşen şey huzur ve barış niyetinizdir. Malla ilgili sorununuz çözümlenmiş olması değil. Malla ilgili sorununuzun çözümlenmesi hedefinizin gerçekleşmesi, o sırada huzurlu ve barış içinde kalmanız ise niyetinizin gerçekleşmesidir.

Niyet sizi siz yapandır. Bu yüzden ona güvenebilirsiniz. Onun gücünü yabana atmayın. Tamam hazırım diyorsanız yapılacak ufak işimiz var. Bu ufak iş, niyet temizliği. Başka bir deyişle niyetleri arındırmak.

Niyetleri arındırma süreci, niyetlerin kâğıda yazılmasıyla başlar. Bu etabı tamamladıktan sonra bir sonraki aşama niyet listenize olan bakış açınızı arındırmaktır. Bu konuya bir sonraki yazımda devam edeceğim.

Her Daim Sevgi Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Tatmin Dolu ve Mutlu Bir Hayat



Bu soruya hemen yanıt vermeyin, önem derecesi belirlemek için herhangi bir sayı da belirlemeyin. Gözünüzü kapatın ve birkaç dakikalığına sadece sorunun kendisine odaklanın ve hayatınızdaki yansımasına bakın.

Soruyu hayatınıza yansıttığınızda neler oldu; Mutluluk profesyonel hayatınızdan daha mı önemli çıktı? yoksa Mutluluk zengin olmaktan daha mı önemli oldu?

Bu soruların yanıtını da vermeyin. Sadece soruları sorun ve hayatınızdaki yansımasına bakın

Gerçek şu ki, “Bir gün nasılsa mutlu olacağım” şeklinde düşünürüz. Fakat o bir gün asla gelmez. Bir de bakmışsınız kırklı, ellili yaşlara gelmişsiniz. Zaman çabuk geçer. İhtiyacımız olan çoğu şeye şu an sahibiz. Atalarımıza göre daha iyi şartlarda olduğumuz kesin. İstersek, daha anlamlı, keyifli ve güzel bir hayatımız olabilir.

London of School Economic and political science, Harvard Business School ve bazı neurosciencemerkezleri ortaklaşa çalışarak dünya mutluluk raporunu yayınlamışlar. Bu rapora göre iki ana yanlışımız var.

1. Mutluluğun dışarıda olduğuna inanıyoruz.
2. Keyif almakla mutluluğu birbirine karıştırıyoruz.

Paranın mutluluk getirmediği artık herkes tarafından bilinse de bu konuda yapılan birkaç araştırmayı paylaşmak istiyorum. Amerika ve diğer ülkelerde yapılan araştırmalarda, zenginlik arttıkça, mutluluğun azaldığı görülmüş. Milli piyangodan para kazananların mutluluk düzeyleri ilk başlarda artmış olsa da sonradan normale döndüğü tesbit edilmiş. Aynı şekilde işini kaybeden bir insanların da mutluluk düzeyi bir süreliğine düşse de sonradan tekrar normale dönmüş. Bu araştırmalar dış olayların uzun vadede mutlu olmayı garantilemediğini göstermektedir. Aslında bu çok iyi bir haber. Çünkü bu çalışmalar mutluluğun bizim elimizde olduğunu ispatlıyor.

Başka bir çalışma da Miami üniversitesi ile Harvard School of Public Health tarafından yapılmış. Bu çalışmada insanlara aşağıdaki senaryolardan hangisini daha çok tercih ettikleri sorulmuş.

a) Yılda 50.000 dolar kazanıyorsunuz diğerleri 25.000 dolar
b) Yılda 100.000 dolar kazanıyorsunuz diğerleri 250.000 dolar

Büyük bir çoğunluk a şıkkını seçmiş. İnsanlar, diğerlerine göre daha fazla kazandıklarında daha mutlu oluyorlarmış. Bu çalışma da aynı şekilde mutluluğun dışarıdan elde edilemeyeceğini gösteriyor. Mutluluk öyle bir içten gelen bir seviye ki başkalarının sahip olduklarına göre belirlenebiliyor!

Şimdi gelelim ikinci maddeye; Keyif almak, mutluluk değildir. Genellikle keyif almayı mutlu olmakla eşit tutarız. Bu da yanlıştır. Keyif almak ve mutluluk birbirinden farklıdır. Keyif almak kimyasal bir şeydir. Yeni araba aldığınızda terfi ettiğinizde beyinden dopamin salgılanır. Dopamin beynin ödül ve keyif alma merkezlerini kontrol eden nörotransmitirdir. Sadece ödülü fark etmeyi değil ödüle yönelmeyi de sağlar. Sürekli ödül peşinde koşma hali de bağımlılığa sebep olur. Ne kadar çok keyif alırsak o kadar da bağımlılık riski taşırız. Gerçek mutluluk beyindeki bir nokta ya da bölgeden çıkan hormon, molekül değildir. Gerçek mutluluk uzun süreli bir deneyimdir. Bu deneyim de daha anlamlı, amacı olan ve pozitif bir hayat yaratmakla ilgilidir. Peki bu konuda ne yapıyoruz?

Bana göre, yapılabileceklerin en başında pozitif konsantrasyon geliştirmek geliyor. Pozitif konsantrasyon sayesinde öz farkındalığımızı arttırarak mutluluğun bize bağlı olduğunu kendimize hatırlatabiliriz. Bu şekilde daha şefkatli, anlayışlı ve farkında bireyler haline gelebiliriz. Bir kişi ile ne olur demeyin. Unutmayın, toplum bireylerden oluşur.

Pozitif konsantrasyon konusuna eğilmek istiyorum diyenlere Eylül’de çarşamba akşamları yapılacağım “mutlu olmak için meditasyon” çalışmasına katılmalarını öneririm. Daha anlamlı bir hayat için anlamlı bir başlangıç olabilir.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU


Kaynak: Mind of Leader - Philip Moffit

Yazının devamı...

Bu Bayramda Mutlu Olmanızı Sağlayacak Bir Olay Düşünün

Seçimlerimizi yaparken bilinçli olmak gerekiyor. Çünkü çoğunlukla seçimlerimizi duygularımıza göre yaparız. Örneğin sahip olduklarımızla gurur duyduğumuzda, birilerine iyilik yaptığımızda, düşmanları alt ettiğimizde bayağı iyi hissederiz kendimizi!

Bu halin devam etmesi için de, daha fazla iyilik yapmaya, alt edecek daha fazla düşman aramaya, kendimizle gurur duyacağımız işler yapmaya başlarız. Yaptıkça da daha fazlasını yapmak isteriz. Daha fazla, insanı daha fazlaya bağımlı yapar. Bu yüzden de duygusal yüklerden kurtulmak gerekiyor. Aksi takdirde dramalar ve bağımlılıklar yakamızı bırakmayacaklar.

Duygusal yüklerden kurtulabilmek için de onlara yaklaşarak onları anlamak gerekiyor. Aksine çoğu zaman baş edemeyeceğimizi düşünerek onlardan uzaklaşıyoruz. Gerçek şu ki bunu bizden başkası yapamaz. Hissetmeye başladığımızda enteresan bir şey olur, kendimizi tanımaya başlarız. Kendimizi tanımaya başladığımızda ise affedemediğimiz kişinin kendimiz olduğunu fark ederiz. Bu gerçekle yüzleşmek kolay olmasa da duygularımızdan biz sorumluyuz.

Sevgiden vazgeçen de, yaşamındaki güveni yok eden de biziz. Atalarımız da aynı şeyi yaptılar. Böyle devam etmesi gerekmiyor. Kendimiz için daha fazlası yerine daha iyisini yapmalıyız. Çünkü geleceği kontrol etme, acı ve öfkeye yaptığımız yatırım çok yorucu.

M.Brown, Varoluş Süreci kitabında “olmayı seçerek çocukluğumuzun bütünleşmemiş yönlerine ilgi göstermeliyiz diyor. Küçük yaşta babasını kaybetmiş, yıllarca kendisine yön verecek ebeveyni aramış, içindeki yoğun duyguların bir volkan misali patlamaması için elinden geleni yapmaya çalışmış birisi olarak “olmaya çok inanıyorum.

Yakında uzun güzel bir bayram tatili var. Çoğunuz ailesiyle ya da yakın dostlarıyla birlikte güzel bir bayram haftası geçirecek.

Bunu yaparken sizi yolunuzdan saptıracak duygular ortaya çıkarsa, çocukluğunuzdaki bütünleşmemiş duygulara (*) ilgi göstermenin zamanı gelmiş demektir. Bilinçli bir ebeveyn olarak kendinizle baş başa kalabileceğiniz kuytu bir yere gidin. Çok değil iki üç dakika, bilemediniz maksimum 5 dakika o duyguyla birlikte olun. Yargılamadan, yorum yapmadan, koşulsuz bir şekilde onunla kalıp onu anlamaya çalışın. Çok fazla değil sadece bayram süresince.… Sonrasında devam etmek isterseniz bu size kalmış! (*)

Güzel ve Keyifle Geçen bir Bayram Olsun.

Her Daim sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

(*) Hislerinize bakma işi ilginizi çektiyse M.Brown’nun “Var oluş süreci” kitabını tatilde okunacaklar listesine dahil edin.

Yazının devamı...

Ne Zaman Özgürleşiriz?

Dünyayı algılama tarzımıza biraz ayar yapabilsek her şey tam da istediğimiz gibi olacak. Özgürleşmenin önündeki tek engel Her şey bize bağlı. Michael Brown, Var oluş süreci kitabında özgürleşme hakkında şunu yazmış. “Bu haftadaki yazımda bu cümle üzerine biraz kafa yormak istiyorum.

Cümlenin ilk kısmında, her deneyimin, tıpkı okuldayken hayranlıkla dinlediğimiz ne söylerse söylesin hayrımıza olduğuna inandığımız çok sevdiğimiz öğretmenimiz olarak görmemiz gerektiğinden bahsediliyor. Önemli olan, başımıza her ne gelirse gelsin, tepki vermeden önce sakince o an neler olduğuna bakabilmek. Çünkü deneyimlere tepki verdiğimizde, kararlarımızı, o an gerçekte neler olduğuna bakarak değil de, geçmişte başımıza neler geldiği ile yarın neler olabileceğini düşünerek almış oluyoruz. Sanki bulmaca çözer gibi sakin kalarak o an neler olduğuna odaklandığımızda deneyimin ardındaki öğrenmeyi bulmak daha kolaylaşacaktır.

İkinci kısım o anda neler olduğuna bakarak olanları analiz etmek gerektiğine dikkat çekiyor. Çoğu zaman birbirini takip eden bir sürü düşünce sayesinde gerçeklerden uzaklaşıp pireyi deve yapmaktan orada gerçekte neler olduğunu fark edemiyoruz. Bu şekilde de analiz yapmak güçleşiyor. Diyelim ki terfi beklentiniz var. O gün patronunuzun yüzünü asık gördünüz. İşle ilgili sorduğunuz bir soruyu suratınıza dahi bakmadan yanıtladı. O an terfi beklentinizi bir kenara bırakarak işten çıkarılacaklar listesinde olduğunu düşünmeye başlarsınız. Sonra geçmişte yapılan haksızlıklar aklınıza gelir. Sizinle aynı pozisyonda olan iş arkadaşınızın harcamalarını hatırlayarak maaşının size göre daha yüksek olduğu düşüncesi gelir. Eninde sonunda hakkınızın yeneceğine karar verirsiniz. Üzülmeye başlarsınız. Birden başka bir düşünce daha gelir, sizi çocukluğunuza götürür, kardeşinizin size göre daha çok sevildiğini hatırlatan anılar aklınıza gelir. Çektiğiniz acı daha da artar. Bu böyle bir iki saat devam eder. Birden o gün yetiştirilmesi gereken işler aklınıza gelir. Henüz hiçbirine başlamadığınız fark edersiniz. Hemen işlerinizi yoluna koymaya başlarsınız. Terfi alamayacağınıza dair bir sürü düşünce işinize konsantre olmanızı engeller. Bu durumda hakkınızı yiyen diğer insanlar mı yoksa gerçek olma olasılığı yüzde yüz olmayan boş düşüncelerle zamanını harcayan kendiniz mi?

Üçüncü ve son kısımda ise öğrenmeler sonucunda ortaya çıkan öngörülerin içselleştirilmesine dikkat çekiliyor. Aksiyonlarınızı, yaptığınız seçimler, seçimlerinizi de yaşadığınız deneyimler belirlerler. Deneyimlerin, duygusal, zihinsel ve ruhsal yönden etkilemesine de travma deniyor. Maalesef travmaların çoğundan bir haberiz. Haberdar olduğumuzda ise hala tepki vermeye devam ediyorsak travmalar içselleştirilmemiş oluyor.

İçselleştirmenin önündeki engel affetmeyi becerememektir. Sürekli dünde olanlar ile yarın olacaklara odaklandığımız sürece affetmek mümkün olamıyor. Affetme olamayınca da deneyimlere öğretmen olarak bakılamıyor.

Affetmenin önündeki engel ise “tır. Bunu gerçekleştirmenin önündeki en büyük engel ise deneyimleri öğretmenimiz olarak görememek.

Bu yüzden yazımın başında yazdığım cümle içeriğini gerçekleştirmeye ihtiyacımız var.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.