SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Zihniniz Ne Kadar Kuvvetli?- I

Dışarıya her adım attığımızda o günün çok iyi geçmesini isteriz. Fakat bu dileğimiz her zaman gerçekleşmez. Sebebinin; kuvvetli bir zihne sahip olmamak olduğunu söylesem bana inanır mıydınız? Kuvvetli bir zihin, genetik olarak aileden geçmez. Üzerinde çalışarak elde edilebilecek bir özelliktir.

Negatifle beslenmeye o kadar alışmışız ki, onlar olmadan var olamayacağımıza inanıyoruz. Geçmişte herhangi bir arkadaşınızla birlikte yaptığınız bir konuşmayı hatırlayın, negatif konulardan bahsetme oranınızın daha fazla olduğunu görürsünüz. Başka konuşacak bir şey yokmuş gibi başımızdan geçen kötü olaylardan ya da eksikliklerimizden bahsetmeye bayılırız. Yağmur yağdığında yağmuru kötüler, hava güneşli olduğunda ise güneşten şikayet ederiz. Kısaca boş konuşmaya bayılıyoruz.

Özel bir davete giderken nasıl üstümüze başımıza dikkat ediyorsak zihnimiz için de aynı dikkat ve özeni göstermeliyiz. Çünkü zihnimizden geçenler hayatımızın nasıl olduğu ile direk bağlantılı. Bu yüzden de bir an evvel zihni kuvvetlendirmek adım atmaya başlamalıyız.

Zihnimizi kuvvetlendirmenin yolu, pozitif konsantrasyon geliştirerek içinizdeki bilgeyle bağlantıya geçmekten geçiyor. Tarihte bu çalışmayı yapmadan aydınlanmış olan bir tek insana rastlayamazsınız. Örneğin Buddha ( 6-7 sene meditasyon yaptı), Yunus Emre ( Taptuk Emre’nin dergahında zaman geçirmiş).

Bir sonraki yazımda zihni kuvvetlendirmenin bazı yollarından bahsedeceğim.

Her Daim sevgi ve Işıkla

Nefestr.com

Yazının devamı...

Neden İnsanlar Mutsuz Oluyor?

Şu sıralar arkadaşlarımla birlikte Hindistan’dayız. Jaipur’dan Delhi’ye uçakla giderken Sevgili Sinem, havayolu şirketinin çıkarmış olduğu dergide güzel bir yazı gösterdi. Yazı içeriğinde Sandhuru isimli bir yogi ile yapılan kısa bir söyleşi vardı. Sandguru,“Neden insanlar mutsuz?” sorusuna özetle şöyle yanıtlamıştı. “İnsanlar mutsuzlar. Çünkü kendi hayatlarına sahip çıkmıyorlar. Acı, keyif, neşe, üzüntü vb. gibi deneyimlerin hepsi içimizde gerçekleşir. Bu durumu göz ardı ederek neşeyi dışarıda aradığımızda ise mutsuz oluruz. Neşe, başarılması gereken bir oluşum olarak görülmez”

Bence bu çok doğru. Neşeyi, başarılması gereken hedefler arasına koymuyoruz. Bir şeylere sahip olduğumuzda ya da bir şeyler yaptığımızda neşeyi elde edeceğimize inanıyoruz. İstediklerimiz gerçekleştiğinde ise neşeyi tam olarak hissedemiyoruz. Ve bu durum döngüler halinde devam edip duruyor. Bir türlü neşeyi başaramıyoruz. Şimdi şöyle bir düşünün, neşeyi başarı kriteri olarak belirlediğinizde hayatınız nasıl olurdu?.

Bir süreliğine neşeyi başarmayı, para biriktirmek gibi düşünün. Bankadaki paranızı arttırmak istediğinizde ne yaparsınız? Piyasada getirisi fazla olan yatırım araçlarından birisini seçer, o yılki harcamalarınızı azaltır. Para biriktirmek için ne gerekiyorsa yaparsınız. Aynı şekilde neşeyi başarmayı, para biriktirmek şeklinde düşündüğünüzde ise, önünüzdeki seçenekler farklılaşacaktır. Örneğin, neşeyi başarabilmek için başkalarını yargılamayı bırakır, kendinizi mutlu hissetmeyeceğiniz aktivitelere “hayır” demeye başlar, evrene daha faydalı hareketlerde bulunarak neşeyi arttıracak aktivitelere yönelirsiniz. Arada bir dünyasal zevklere kendimizi kaptırıp bir eve sahip olmak istediğinizde ise kendinize“ Bu eve sahip olduğumda neşeme ne kadar neşe katabilir “sorusunu yönelterek, “Bir ev hiç bir zaman beni neşeli yapmaz” yanıtını alabilirsiniz.

Neşeyi başarmanıza yarayacak başka bir yol da geçen yazımda bahsettiğim sekiz dünyevi döngüye savaş açmak olabilir. Sekiz dünyevi döngüleri, övgü/eleştiri, kazanç/kayıp, zevk/acı, ün sahibi olma /gözden düşme gibi ikili gruplar halinde dolaşırlar. Ün sahibi olmaya, kazanca, zevke, övgüye odaklanarak neşeyi başaran kimse olmamıştır. Neşeyi ancak bu döngülerden uzak kalarak başarabiliriz.

Sanırım artık “2016 yılında Mutlaka Yapılacaklar” listenize neşeyi başarmayı da eklemeyi unutmazsınız...

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel.kavunoglu@gmail.com

Nefestr.com

Yazının devamı...

Güzel Şeyler Herkese İyi Gelir? II

Bir önceki yazımda sevdiklerinizle aranızın bozulmasına, belki de dostlukların bitmesine, kendinizden uzaklaşmanıza kısaca acı çekmenize sebep olan sekiz dünyevi döngüden bahsetmiştim. Sekiz dünyevi döngü, övgü/eleştiri, kazanç/kayıp, zevk/acı, ün sahibi olma/gözden düşmeden oluşur. Bu yazımda bu döngüleri alt etmek isteyenler için birkaç çalışma önermek istiyorum.

Herhangi bir konu ile ilgili kendinize çok yüklendiğinizde ya da birileri sizi övdüğünde içinizde neler olduğunu gözleyerek kendinize şu soruları sorabilirsiniz;

-

-

Bu soruların yanıtı, bu döngüler içindeyken nasıl davrandığımız konusunda bize bir sürü bilgi verecektir. Örneğin; Her kim bizi suçlarsa suçlasın her zaman benzer davranışlar sergileriz. O an neler olduğuna bakmak yerine kendimizden kaçar, farklı aktivitelere yöneliriz. Ben bu döngüler üzerinde çalışırken, hemen harekete geçerek değişik şeylere yöneldiğimi fark ettim. Bu da kendimi kutlayacak ya da suçlayacak zamanlar yaratamama yani kendimi tanıyamama sebep oldu. Kendimi tanıyamayınca da çevremdeki insanlar ya beni üzerlerse ya da ben onları üzersem şeklinde korkular yarattım. Bunun da tek bir anlamı vardı o da Karanlıkta kalarak ne ilerleyebilir ne de gelişebilirdim.

İşte bu yüzden de sekiz dünyevi döngü ile karşılaştığınızda benim yaptığım gibi kaçmayın. Sizi kısıtlayan düşüncelerden kurtulmanın çözümü kaçmakta değil, orada o anda kendinizle baş başa kalmaktan geçiyor. Gerçekleri fark etmenin tek yolu bu. Ancak neler olduğunu anladığınızda onlarla ilgili bir şeyler yapabiliriz. Bu tür anlarda kendinizi kaçmanın eşiğinde yakalarsanız. Kendinize şu soruyu sorun;

-

Bu sekiz dünyevi döngüye dikkatinizi verdiğinizde sizi yoldan çıkaran şeyler eski önemini kaybedecekVe böylelikleacınızı fark ettiğinizde koşmayı bırakabilir, zevk aldığınız şeyleri fark ettiğinizde tutunmayı bırakabilirsiniz.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Nefestr.com

Yazının devamı...

Güzel Şeyler Herkese İyi Gelir -I

Geçen sene bu zamanlarda “ başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıyı yazarken Lama Zopa Rinpoche’nin “How To Practice Dharma: Teachings on the Eight Worldly Dharmas.” İsimli kitabını kaynak olarak kullanmıştım. Biraz revize ile aynı yazıyı tekrar paylaşmak istiyorum.

Yaşantımızın belli dönemlerinde sekiz dünyevi döngü ile karşı karşıya geliriz. 2016 yılında bu döngülerin hayatımızda yarattıklarımızı keşfederek çektiğimiz acılara veda etmeye ne dersiniz? Yanıtınız evet ise önce bu döngüleri tanıyalım;

Bu döngüler ikili gruplar halindedir. Övgü/eleştiri, kazanç/kayıp, zevk/acı, ün sahibi olma/gözden düşme gibi sevdiklerimizle aramızın bozulmasına, dostlukların bitmesine, kendimizden uzaklaşmamıza sebep olurlar. Bizi yönetmelerine izin verdiğimizde tek bir şey olur; .

Kazanç/kayıp ikilisini seçtiysek, sahip olduklarımızı kaybetme korkusu öyle güçlü olur ki eninde sonunda acı, eleştiri, suçlama, gözden düşme ve kayıp hislerinden herhangi birinin ağına düşeriz. Zevk/acı döngüsünde, herhangi bir şeyden çok keyif alırız. Bu durumun sonsuza kadar devam etmeyecek olması acı verir. Ün sahibi olma/gözden düşme ikiline yakalandığımızda ise biraz ünlensek, gözden düşme riski her aklımıza geldiğinde acı çekeriz. Bu döngüler güçlerini bizden alır. Hayatımızdaki normal şeylere haddinden fazla anlam verdiğimizde güçlenirler. Nasıl mı?

Lama Zopa Rinpoche kitabında döngüsü ile ilgili çok enteresan şeyler yazmış. Diyelim ki bir arkadaşınız ya da patronunuz size “ ” dedi. Bu sözcükleri ilk duyduğunuzda çok iyi hissedersiniz kendinizi. İleride o anı hatırladığınızda yine mutlu olursunuz. Peki, günde birkaç yüz defa diyerek, günün birinde dünyanın en mutlu insanı haline gelebilir misiniz? Tabii ki Hayır!. Çünkü sizi mutlu eden, sözcükler değil, o sözcüklere yüklediğiniz anlamdır. Pek, sözcüklere verilen bu anlam nereden gelir?

Bu sorunun yanıtı tabii ki olacaktır. Fakat, bu hiç de doğru değildir. Asıl suçlu, bir türlü bırakamadığımız, sürekli tutunduğumuz cahilce görüşlerdir. Şimdi de " sözcüğünü irdeleyelim. “ sözcüğünü ilk duyduğunuzda mutsuz olursunuz. Hadi şimdi de sözcüğünü çıkartın. Sözcük grubu o zaman haline gelir ki, bu sefer de çok mutlu olursunuz. Tek bir sözcüğünün duygularımız üzerindeki etkisi enteresandır. sözcüğüne çok fazla takılarak içki, sigara vb gibi aktivitelere yönelen, böylelikle de kendinden uzaklaşan bir sürü insan var aramızda. Bence hiçbirimiz böyle bir deneyimi hak etmiyoruz.

Yeni yıla girerken 2016 yılı için güzel bir teklifim var. Hepinizi sözcükler ve onlara verdiğimiz anlam üzerine odaklanmaya davet ediyorum. Aranızda sözcüklerin yarattığı dengesizlikten sakınmak isteyenler varsa bir önceki yazımda bahsi geçen 2016 yılı “Mutlaka Yapılacaklar” listesine “ maddesini eklesinler. Sekiz dünyevi döngü geçen seneden beri listemdeler ve ben üzerlerinde tekrar tekrar çalışmaya niyetliyim.... Peki, tüm bunların nasıl bir faydası olabilir?

İçinizdeki güzel şeyler daha görünür hale gelir. Güzel şeylerin hem kendimize, hem çevremize ve tüm evrene büyük faydası var. Bence 2016 yılı için bundan daha güzel bir hedef olamaz.

Güzel bir yeni yıl geçirmenizi dilerim

Her daim sevgi ve Işıkla

nefestr.com

Not: Bir sonraki hafta bu yazının devamı var.

Yazının devamı...

Mutlaka Yapılacaklar

Yeni yıl, umudun en çok hissedildiği anlardan biridir. Her yeni yılda, taze başlangıçlar yapmak isteriz. En önemlisi, hayatımızı tekrar gözden geçirme fırsatını yakalarız. Mesela bazılarımız her yeni yıla özel “ listesi hazırlar. Ben “ listesini 2006 senesinden beri yaparım. O zamanlar gerçekleşmesini istediğim şeylerin sayısı yüz yirmi beşti. Şimdilerde ise bu rakam yediye indi.

Ne istediğine karar veremeyen, risk almaktan korkan ve başkalarına endeksli yaşayanlar için bu listeyi hazırlamak büyük bir fırsat olabilir! Listenizi yaptıkça gerçekleşmesini istediklerinize daha da yaklaşırsınız. Bunun tek bir anlamı vardır. O da, isteklerinizin hızla gerçekleşecek olmasıdır.Bunun dışında, listeyi her yapışınızda hayatınızı gözden geçirme fırsatını yakalarsınız. Endişelerin hayatınızı nasıl yönettiğini, anda kalmak yerine geçmiş ve gelecek arasında gidip gelerek zaman kaybettiğinizi fark edersiniz. Geçmiş ve gelecek arasında gidip geldiğinizde ya kendinize acır ya da başkalarını suçlarsınız. Olmuş bitmişe ya da daha henüz olmamışa odaklandığınızda hareket geçemez, tembelleşirsiniz.

Hadi isterseniz hemen harekete geçin, elinize bir kağıt, kalemi alın ve bu sene gerçekleşmesini isteklerinizi yazın. Unutmayın, zihninize düşen her gerçekleştirme potansiyeliniz vardır. Şu an gerçekleşmemiş olmalarının tek sebebi onlara yeterli derecede odaklanmamış olmanızdır. Bir şeye ne kadar odaklanırsanız, size o kadar yaklaşır. Bu çekimi hızlandırmak sizin elinizde..

Listenizi bitirdikten sonra listeye tekrar göz atın. Bazıları gibi görünüyorsa onlara karşı enerjinizi yumuşatacak kişisel gelişim fırsatlarını arayın. Örneğin nefes yapın, meditasyonu deneyin. Bu iki çalışmayı birlikte yapanlar bilirler, en uzakta görünen olanlar dahi yakınlaşır. Bunun en güzel ispatı, hafta sonları yapmış olduğum yoğun nefes programlarıdır...

Çalışmaya katılanlar cuma akşamı gerçekleşmesini istedikleri şeyleri listelerler. Pazar günü akşamı geldiğinde ise cuma günü akşamı yazdıklarına şöyle bir göz attıklarında pek çoğunun kolayca gerçekleşeceğine inanmaya başladıklarını fark ederler. İsteklerini onlara gerçekten inandığınızda gerçekleşirler..... Ben gerçekleştirmek istediğim şeylere hep inanırım, bugüne kadar çoğu da gerçekleşti.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

nefestr.com

Değişik bir yılbaşı mesajı okumak isteyenler aşağıdaki yazıma göz atabilirler.

http://www.milliyet.com.tr/degisik-bir-yeni-yil-mesaji----pembenar-yazardetay-saglik-1987986/

Yazının devamı...

En Çok Ölümden mi? Yoksa yaşamaktan mı? Korkarsınız

Kendimizi güvende hissetmek ya da mükemmel olmak adına bir sürü aksiyon alırız. Bu aksiyonları aldıkça kendimizi daha güvende hissedeceğimizi düşünürüz. Fakat bir müddet sonra bizi güvende hissettiren şeyin etkisi kaybolduğunda kendimizi güvende hissetmemeye başlarız. Çünkü, evrende hiç bir şey aynı kalmaz, sürekli değişir. Aslında çoğumuz bu gerçeği biliriz. Fakat yine de deneyimlerimizi kontrol etmek için can ederiz. Bu tarz seçimlerin sonuçları olur. Bu sonuçlardan biri yaşadığımız anın sunduğu fırsatları görmezden gelmektir.

Eğer yeterince meditasyon yaptıysak, yeterine koştuysak ya da mükemmel beslendiysek her şeyin mükemmel olacağını düşünürüz. Aslında bunu yaparak kendimizi başarısızlığa mahkum ederiz. Zira er ya da geç kontrol edemediğimiz bir şeyler çıkacaktır. Örneğin bize çok yakın olan birisi ölebilir ya da çok önemli bir rahatsızlığa yakalanabilir. Her zaman bir şeyler eksik olacaktır. Yaşam bazen tatlı, bazen acı olacak, bazen bedenimiz gerileyecek, bazen de gevşeyecektir, bazen başımız ağrıyacak, bazen de kendimizi yüzde yüz sağlıklı hissedeceğiz. Sahip olduklarımıza tutunarak, deneyimlerimizi birilerinin onaylamasını isteyerek, toparlanmış hissetmeye çalışarak aslında yaşadığımız her an ölümü de kabul etmiş oluyoruz. Bu da bizi ölümden çok yaşamaktan korktuğumuz sonucuna getiriyor. Bence, bu mekanizmayı iyice kavradığımızda ve bu kavrayışa uygun aksiyonlar almaya başladığımızda kendimizi şimdikinden daha özgür hissedebiliriz

Aranızda gerçek özgürlüğü tatmak isteyen varsa, yaşamınızda var olan, bir an evvel kurtulmayı düşündüğünüz bazı mekanizmaları yukarıdakinden başlayarak tek tek kurcalayın. Rahatsız edenin aslında sağlığa kavuşturacak bir yanı olabileceğini kendinize hatırların ki bilge zihniniz fırsatları sunmaya başlasın.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Nefestr.com

Kaynak: Budist öüretiler

Yazının devamı...

Nasıl Denge ve Uyum İçinde Oluruz?

Etrafımızdakilere yardım ettikçe güçlenir, mutlu oluruz. Bu şekilde güçlenmek ve mutlu olmak çok güzeldir fakat bazı olumsuz yan etkiler ortaya çıkabilir. Örneğin, gücünü yardım etmekten alan insanlar, bir müddet sonra kendilerini bir üst sınıfa koymaya başlarlar. Bu durumun davranışlara yansıması ise şöyle olur; Kişi, düşmanı olarak bildiği insanların yanında kibirli (sinirli, öfkeli, diğerlerini küçük görme vb gibi), dost olarak gördüğü insanların yanında ise son derece alçak gönüllü ve meleksi davranır. Ancak bu mekanizma zaman içinde garipleşecektir. Örneğin, düşman olarak bilinen ve hor görülen bir kişi, günün birinde insanlık adına çok özel bir şey yapar ve hemen dostlar grubuna dahil olur. Bu sefer de meleksi davranışlara maruz kalmaya başlar. Aynı şekilde dost olarak bilinen bir kişi, birisine haksızlık yaptığında düşmanlar grubuna dahil olur. Bir gün önce meleksi davranışlara maruz kalırken şimdilerde artık kibrin gazabına uğrayacaktır.

Bu şekilde gruplar arasında gidip gelen insanların zihninden, sorusu hiç eksilmez. Sürekli olarak şeklinde kategorileştirmelerle dengede kalmak zordur. İnsanların birbirlerini anlayamamalarının yegane sebebi de budur.

İnsanları, davranışlarına göre değerlendirerek hem kendimizi hem de onları sınırlandırmış oluruz. Bu yüzden de kimlere nasıl ve ne şekilde davranacağımıza ya da diğerlerinin bize nasıl davrandıklarına odaklanmak yerine nasıl bir insan olmak istediğimize odaklanmak en iyisidir. Nasıl bir insan olduğumuz, çekim yasası gereği çevremizin nasıl olacağını belirler. Bunun için de zihnin algılama şeklinde, kuantum sıçraması yapmak gerekir. Kuantum sıçraması için ise güçlü bir niyet, bedensel, zihinsel ve ruhsal arınma gerekir. Aksi takdirde bu okuduklarınız zihninizin bir köşesinde saklı kalacaktır. Arınmanın olmadığı yerde çıkar teması var olmaya devam eder.

Kısaca denge ve uyum içinde olmanın tek yolu, demokrasinin ana kuralı olan “uygulamaktan ve arınmaktan geçer

Her Daim Sevgi ve Işıkla .

Nefestr.com

Yazının devamı...

Mutlu Bir İnsanın Savaş Çıkartması Mümkün Değil!

Bu cumartesi günü sabahı “ konulu bir sohbetimiz vardı. Önce meditasyon yapmanın öneminden bahsettik sonra pozitif konsantrasyon geliştirmeyi sağlayan nefes farkındalığı çalışması ile birlikte içimizdeki sevinci hatırlamak adına özel bir çalışma yaptık. Neyse ki sohbete katılanlar güçlü bir istekle gelmişlerdi ve hep birlikte güçlü bir enerji oluşturabildik. Çalışmanın sonunda gündeme getirilen konulardan birisi de şuydu; “

Şu an aktif savaşın yaşandığı ülkeler var. Aktif savaşın olmadığı ülkelerde ise kardeş kardeşle, dost, dostunla savaş halinde olabiliyor. Hatta bu durum herkes tarafından normal karşılanıyor. Sanki savaş olmaksızın yaşam çok tatsız gibi.... Yoksa kardeş kardeşe nasıl düşman olsun ki!

Bence dünya barışı için her bireyin sahip olduğu enerjiyi yumuşatması gerekiyor. Her gün evden dışarı adım attığımızda birileri üzerinde etkimiz oluyor. Etki-Tepki yasasından kaçış yok. Pozitif ya da negatif yapılan her etki kesinlikle bir tepki ile sonuçlanıyor. Herhangi bir gün içinde bir şeylere, birilerine zarar vermemiş olmak mümkün değil. Aktif savaş çıkartacak bir etkimiz olmasa da kah konuşmalarımızla, kah yaptıklarımızla birilerine zarar veriyor ya da değişime uğratabiliyoruz. Bu durumda evden dışarı çıkmayacak mıyız? Tabii ki çıkacağız... Ancak zihnimizin aydınlanmış halini aktive etmeye daha çok odaklanacağız.

Zihnin bir sürü hali var. Etrafımızda olanları algılama şeklimiz anında savaş ya da barışı yaratabiliyor. Örneğin, etrafımızda olanları, pozitif bir öneri getirmeksizin yargıladığımızda barışın gerçekleşmesi yerine savaşın gerçekleşmesi adına adım atmış oluyoruz.. Bizler bu tür konulara prim verdikçe, sağ olsun medya da hemen arkamızda yer alıyor. Bu yüzden de barışı bir an evvel en popüler konu haline getirmeliyiz... Ve zihnimizin mutlu, huzur, sevinç, neşe, coşku, sevgi ve şefkat halini deneyimleyecek düşünce ve aktivitelere yönelmeliyiz. Bunları yapar yapmaz tabii ki savaşlar bir anda sona ermeyecek fakat illa ki ileride barışın gelmesi için tohumlar atılmış olacak.

Ben, savaşlar oldukça, tatsız olaylar dikkatime çekildikçe zihnimin aydınlanmış özelliklerini aktive etme çalışmalarına daha çok hız veriyorum. Rehavet çöktüğünde hemen harekete geçiyorum. Savaşlar barış niyetimin daha güçlü hale gelmesine zemin oluşturuyor...Yani bazılarının o çok istediği şey gerçekleşmiyor. Belki tek başıma barışı yaratamam fakat aydınlanmış zihne sahip olmak isteyenlere ilham kaynağı olabilirim. Çünkü benim de ilham kaynağım, aydınlanmış zihne sahip olan insanlardı.. ve onlar sayesinde barış kokan hareketler de bulunmak adına daha da güçleniyorum. Biliyorum, savaşa son vermek için bir sürü diplomatik hareketler, güçlü yardımlar yapılıyor.. hepsi çok güzel hareketler.. Sanırım artık yeterli gelmiyorlar.. Bir an evvel bireysel olarak bir şeyler yapmalıyız... Bunun için de zihnin aydınlanmış halini deneyimlemek için kendimizi geliştirmeliyiz. Çünkü gerçekten mutlu olan bir insanın savaş çıkarması mümkün değil....

Her Daim Sevgi Ve Işıkla..

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.