SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Birlik Bilinci Var mı?

Geçenlerde şöyle bir paylaşım aldım.

Eskiden evrendeki bolluk felsefesini anlamak da güçlük çekerdim. Sonradan bu güçlüğün kapalı bir zihne sahip olmaktan kaynaklandığını keşfettim. Çoğu insanın bildiğinin aksine bu dünyada herkes için her şey var. Birlik bilinci de tıkır tıkır işliyor. Bir kere ne arzu ediyorsanız o gerçekleşiyor. Bu konuda öyle özgürsünüz ki kötü bir şey arzuladığınızda sizi uyaran polisler yok. Bu da bolluk havuzundaki her şeyin aynı değerde olduğunu gösteriyor. Hatta bazen garip şeyler olabiliyor. Örneğin, bugün kötü görünen bir şey yarın çok iyi görünebiliyor. Hatta birisine iyi gelen diğerine kötü gelebiliyor. Peki, bu farklılığın sebebi nedir? Kuantum mekaniğine göre farklılığın sebebi gözlemci. Gözlemci neyi görmek ister ise onu görüyor. Gözlemciye bir nevi sihirbaz da diyebiliriz. Sihirbazlardan birisi bir şeye ihtiyaç duysa, birlik bilinci aktive oluyor ve diğer sihirbazlar bu ihtiyacı karşılamak için harekete geçiyorlar. Parasını çoğaltmak isteyenler için yatırım uzmanları yetişiyor. İkinci hatta üçüncü eve sahibi olmak isteyenler için inşaat şirketleri kuruluyor. Kafayı yiyenler için ise akıl hastaneleri açılıyor, psikiyatristler yetişiyor. Birisine zarar vermek isterseniz katiller yetişiyor. Yaşamda desteğe ihtiyacı olanlar için mentorlar, ilerleyemeyen ya da yaşamında herhangi bir gelişme gösteremeyenler ve kendini kısır döngü içinde hissedenler için nefes ve yaşam koçları yetişiyor... Kısaca özgür iradeye karışan yok!

Geçmişte bende kısır bir döngü içinde olduğumu fark ettiğimde çevremde enerji çalışmaları yapan, yoga, nefes gibi kişisel gelişim eğitimleri veren insanlar bitiverdi. İlk başlarda “bunlara güvenmeli miyim?”, diyerek hepsini ret ettim. Ancak üç yıl sonra onları yaşamıma alabildim. Hepsi de çok başarılıydı, ihtiyacım olanın gerçekte ne olduğunu gösterdiler.

Artık şundan o kadar çok eminim ki, neye ihtiyaç duyarsam bolluk havuzuna uyarı gidiyor. Birlik bilinci aracılığıyla ne gerekiyor ise o yaratılmaya başlanıyor. Sadece farkındalığımı biraz arttırıp, sabır göstermem kafi. Ve bu anlamda biz sihirbazlar, birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız. Düşündüğümüzün aksine yalnız değiliz. Dışarıyı iyi ya da kötü diye kategorize eden şey egomuzdan başka hiç bir şey değil. Hatta çok istersek kötüyü iyiye yani ışığa çevirebilecek kadar usta simyacıları haline gelebiliyoruz. Ancak çok önemli bir şey var. İyiyi, kötüden, kötüyü iyiden ayırmak bizim sorumluluğumuzda. Bu yüzden de arzuladığımız şeylerin hem kendimize hem de diğerlerine fiziksel, zihinsel, sözel olarak zarar vermeyecek şeyler olduğundan emin olmalıyız. Yoksa gerçekleşen şey hiç hoşumuza gitmeyebilir.

Her Daim Sevgi Ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Hayatıma Sevgiyi Çekmek İstiyorum

Çoğu zaman birilerini hayatımıza kabul eder, birilerini de ret ederiz. Bu tarz bir yaklaşım, güvenli bir alan oluşturmanın, olmazsa olmazlarındandır. Fakat bir de yan etkisi vardır. Bu konuda aşırıya kaçıldığında ise zihin kapanır. Zihin kapanmaya başladığında kalpte kapanır.

Onu açmak için bir sürü enerji çalışması yapar, hacıya, hocaya gideriz. Hatta kalbimizin açık olduğunu ispat etmek için bizi suiistimal eden bir dizi insanı sevmeye çalışırız. Fakat bir türlü olumlu sonuç alamayız. Gerçek sebebe yani kalbin kapanmasına sebep olan zihne çalışmak hiç aklımıza gelmez.

İsterseniz bu yazdıklarımın doğru olup olmadığını “ sorusunu yanıtlayarak analiz edelim.

1- Açık bir zihnin gündeminde “” tarzı konular yoktur. Açık bir zihin hiç bir şeyin kalıcı olmadığını bilir. lere odaklandığında hayatın gerçeklerinden uzaklaşacağının farkındadır.

2- Açık bir zihin negatifte kalmaz. Bugün kötü giden bir şeyin yarın değişebileceğini ve hiç bir şeyin durup dururken kendiliğinden gerçekleşmediğini bilir. Yarın bu dünyadan gidecekmiş gibi yaşar.

3- Hiç bir zaman tembel olmaz. İkinci şıkta bahsi geçen negatife odaklanmadığından “ tarzındaki projeleri çözümlemeye çalışarak sadece zihinde yaşamaya son verir, yaşamayı seçer.

4- Çok hastalanmaz. Henüz var olmayan ya da bitmiş gitmiş konuları birazdan gerçekleşecekmiş gibi gündeminde tutarak kendisine hizmet etmeyecek hormonları harekete geçirmez. Sürekli salgılanan adrenalinin sağlığını bozacağını bilir.

5- Yalnızlık çekmez. Açık zihnin her fikri, her düşünceyi, her insanı kabul ettiği için etrafında bir sürü dostu vardır.

6- Deneyimleri arasında çaresizlik yoktur. Bazı insanları, bazı fikirleri yok sayıp kendisini savunmasız bırakmaz. Açık zihin her insanın, her fikrin varlığını kabul ederek olayları gerçek yüzünü görür.

Yukarıdakilerden biri dahi sizde var ise kapalı bir zihne sahip olma yolundasınız demektir. Durum böyle olunca hayatınıza sevgiyi çekmek de zorlaşacaktır. Hacı ve hocalar bize sevgiyi veremezler. Eğer verebilseydiler hepimiz sevgiyi bulmuştuk. Sevgide kalmak kolay gibi gözükse de zordur. Ancak çok güçlü bir motivasyonunuz varsa kolaylaşabilir. Açık bir zihne sahip olmaya niyetlendiyseniz www.nefestr.com sitesinin “ başlığında yer alan “ “ deneyin. Fakat bir iki defa değil, uzun bir süre yapın. Bakalım Neler Olacak? Tabii bir de yukarıdaki altı maddeden daha fazlasını keşfetmek iyi olabilir.

Her Daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Meditasyon Gerçekten Bir Fırsat Mıdır?

Başınız sıkıştığında, depresyona girdiğinizde neler yaptığınızı, sürekli bir şeyler satın alarak yaşam gerekliliklerinin mi yoksa terapi ihtiyacının mı karşılandığını, sigara ve alkolün hayatınızı kolaylaştırıp kolaylaştırmadığını fark etmek nasıl olurdu? Bence hiç de fena olmazdı. Bu tarz konuları fark edebilmek için konsantrasyon geliştirmek çok önemlidir. Hayatımızdaki yanlışlıkları fark ettikçe, onları yargılamadan izlemeye başladıkça çözüm üretmek daha da kolaylaşacaktır. İsterseniz hayatımızdaki bazı yanlışlıklara şöyle bir göz atalım;

Kendimizi korumak, güvende hissetmek, eğlendirmek adına bir takım şeylere tutunuruz. Başlangıçta her şey güzeldir, sonrasında tutunduğumuz şeyler hayatımıza hükmetmeye başlarlar. Gücümüzü kaybeder, çaresiz kalır, mutsuz oluruz. Hayatımıza hükmeden yabancı güçler forma soktuklarımız, söylev ve fikirlerimizle tutunduklarımız ve zihnimiz aracılığıyla tutunduklarımız olmak üzere üç grupta toplanırlar.

hayatımızdaki etkileri şöyle olur; Örneğin, dürüst, çalışkan, başarılı, iyi bir kariyer sahibi olmak gibi özelliklere sahip olmak isteriz. Bu özelliklere sahip olmayı istemekte herhangi bir kötülük yoktur. Bu özellikleri her türlü zaman ve şartta korumak istediğimizde sorun başlar. O kadar mükemmel dürüst oluruz ki hakkımız yendiğinde sesimizi çıkartmaz, başarılı olmak adına bizi suiistimal edenlere der, bazı hayallerimizden vazgeçeriz. Kendimize karşı dürüst, başarılı, çalışkan olmamış oluruz. Ve o çok arzuladığımız hedefimiz gerçekleşmez.

ise şöyle gerçekleşir; Kadın hakları ya da belli bir politikayı destekler, sigara ve alkolün zararlı olduğu, karmanın koca bir yalan olduğu vb. gibi düşünceleri savunuruz. Bu tarz akımları öyle çok destekler ve savunuruz ki etrafa şiddet saçmaya başlarız. Halbuki her şey barış adına başlamıştır. Bu da barış ile şiddetin arasında ince bir çizginin olduğunun delilidir.

gelince sürekli negatifte kalırsak pozitif halden uzak kalırız. Dışarıda bizi keyif almaktan alıkoyacak güçlerin olduğu görüşüne tutunmak daha kolay gelir. Kendimizi korumaya o kadar çok özen gösteririz ki sadece zihnin negatif halini deneyimleriz. Halbuki herkes tıpkı bizim gibi kendi derdi ile ilgilenir. Aslında bize en çok neyin iyi geldiğini anlamak için her iki tarafı da denemek gerekir.

Tabii ki meditasyon yapmaya başlar başlamaz yaşadığımız zorluklar hemen yok olmayacaktır. Fakat sürekli meditasyon yaparak zorluk ve sorunların üstesinden nasıl gelebileceğimizi öğreniriz. Korktuğumuzda, üzüldüğümüzde, sinirlendiğimizde sadece o anda kalarak yargılamadan olanları izler ve gerçekte nelerin olduğunu fark eder ve harekete geçeriz. Bu tıpkı bir kişinin elini yanan ocağa koyduğunda eli yanar yanmaz elini çekmesine benzeyecektir.

Ben 2010 yılından beri meditasyon yapıyorum. Tabii ki, halen açık bir zihne sahip değilim. Deneyimlerim zihnim açıldıkça daha mutlu olduğumu gösteriyor. Şimdilik bu kadarla yetinip meditasyon yapmaya devam ediyorum.

Belki de şu an zihninizden şu tarz düşünceler geçiyordur. “ Hım.. Sadece nefese odaklan, dur. Bir insan sadece nefese odaklanarak sorunlarını nasıl çözebilir ki! Çok saçma! Bazen öyle çaresiz kalıyorum ki sadece nefese odaklanarak bunlardan kurtulmak hiç de gerçekçi gelmiyor. Zaten sabah akşam meditasyona 20 dakika ayıracak vaktim yok!“ Evet bu düşüncelerin hepsi doğru gibi görünür. Meditasyon yapmak çok kolaydır. Herhangi bir üniversite derecesi, yüksek lisans, birkaç dil bilmek gerekmez ancak yapması bir o kadar da zordur. Fakat hayatınıza hükmeden yabancı güçleri yaşamınızdan çıkartmayı şiddetle arzuladığınızda bu süreç kolaylaşacaktır.

Her daim sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

Kaynak: “The Place You Scare” Pema Chödrön

Yazının devamı...

Geleceğiniz Ne Kadar Garanti Altında?

Yurt dışına çıktığım zamanlarda bir tam günümü kitapçıda geçiririm. Raflardan beğendiğim bir kaç kitabı alır, kitapçının içindeki kafede mis kokulu kahvemi içerek kitapları okumaya başlarım. En son gidişimde yeni keşfettiğim Budist hoca Chogyam Trungpa Rinpoche’nin kitaplarına göz atarken şimdiye kadar doğru olduğuna inandığım bir bilginin doğru olmadığını öğrendim. Trungpa Rinpoche, kitabında hedef odaklı olan insanların aydınlanamayacağından bahsediyordu. Doğruluğundan yüzde yüz emin olduğum bir konunun doğru olmadığını keşfetmek bayağı sarsıcı olmuştu. Halbuki hedef odaklı olmamla hep gurur duyardım. Aslında şimdiye kadar evrenin bu tür şakalarına alışmış olmam gerekirdi. Fakat sanırım evren bir müddet daha beni şaşırtmaya devam edecekti.

Evren bu konudaki kararlılığını İstanbul’a geri döndüğümde de sürdürdü. Çok sevdiğim bir dostumun facebook sayfasında “ “başlıklı paylaşımı dikkatimi çekti. Bu kuralları daha önce de birkaç defa okumuştum. Hepsi de çok faydalı kurallardı. Bir tarafım derken bir tarafım ” diyordu. diyen sesi dinleyerek Şems’in 40 kuralını okumaya başladım. 20.kuralda ne yazıyordu dersiniz?

İkinci defa hedef odaklı olmama konusunda uyarılmıştım. Bu seferkisi Şems’ten gelmişti. Attığımız adımlar sonucun göstergesi ise sonucu dert etmeye ne gerek vardı ki! Şems ve Trungpa Rinpoche geleceğimizi garantiye almak için büyük projeler yapmak yerine şu andan itibaren kendimize, dostlarımıza ve diğerlerine faydalı olacak aktivitelerde bulunmanın, bize hizmet etmeyen endişe ve korkulara tutunmayı bırakmanın yapılabilecek en akıllıca şeyler olduğunu söylüyorlar. Kısaca ne ekersek onu biçiyoruz. Bu kadar net ve açık ise neden endişe ve korkularımızı bırakıp o anda neyi seçtiğimize odaklanamıyoruz? Neden gerçeklerden uzak yaşamayı seçiyoruz? Bu soruların yanıtını tamamen size bırakıyorum. Eminim çoğunuz, anda kalmanın ne kadar önemli olduğunu biliyor ve bu düşüncenin doğru olduğuna inanıyorsunuz. Ancak geleceğinizi garanti altına almak için anda kalmanın ” listesinin başında yer aldığını düşündüğünüz oldu mu? İşte bundan çok emin değilim.

"şeklinde projeler üretmek yerine, şu an kendimizin ve herkesin hayrına olacak şekilde hangi adımı nasıl atabileceğimiz konusuna odaklandığımızda geleceğimizi garantili olarak garanti altına olmuş oluyoruz. Bunun doğruluğunu kontrol etmek isterseniz 5-10 dakika kadar tüm düşüncelerinizi bir kenara bırakıp şu ana kadar atmış olduğunuz bir kaç adımı analiz ederek ileride sizi neler beklediğine odaklanın. ( yani meditasyon yapın) Unutmayın Şems ve Trungpa hoca tüm bilgiler attığınız ilk adımda saklı! Diyorlar!!!

Her daim sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Aynı Hizmeti Başka Şekilde de Alabilirsiniz!

Bir önceki yazıma; “Bizi seven dostlarımız zaman zaman, “şeklinde tavsiyelerde bulunurlar. Bu durumda biz ne yaparız? ……… “ şeklinde başlamış ve kişinin kendini düşünme tarzı ile ilgili bazı bilgileri paylaşmıştım. Bu sefer ki yazımda ise değersizlik duygusunun nasıl oluştuğuna dair görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Eminim, her birinizin değersizlik duygusunu yok etmek için uyguladığı bir takım teknikler vardır. Aranızda şimdiye kadar arzuladığı sonucu ulaşamamış olanlar varsa bence sorun uyguladığınız teknikten kaynaklanmıyor. Uyguladığınız teknik ne kadar güçlü olursa olsun önce özgür iradenin onayından geçmesi gerekiyor. Bir türlü değersizlik duygusundan kurtulamadıysanız bunun tek sebebi size hizmet ediyor olması. Nasıl mı? Hadi birlikte bu durumu analiz edelim;

Sürekli ilgi ve alaka görmek isteriz. Zihnin algıda seçicilik mekanizması da bu isteğimize uygun olarak çalışmaya başlar. Ve bize en çok ilgi ve alaka gösterenlerin " tarzını seçenler olduğunu gösterir. İlk başlarda zavallı havasına bürünmek hoşumuza gitmese de bu bilginin doğruluğunu kontrol etmek isteriz. Biraz yalan dolanın kimseye zararı olmaz diyerek bir kaç pilot uygulama yaparız. Ne kadar kırılgan ya da beceriksiz olduğumuzdan bahsederek diğerlerinin gözüne girmeye çalışırız. Bunun üzerine diğerleri de bize yardımcı olmak adına bir takım tavsiyelerde bulunurlar. Başarıya ulaştıkça bu teknikte daha da uzmanlaştığımızı fark ederiz. Aslında her şey alma verme dengesine uygun olarak gelişmektedir. Birileri almak ister, diğerleri de vermek. Ancak bu tarz bir alma verme negatiflik üzerine kuruludur.

Zamanla bu konuda uzmanlaşırız. Öyle bir an gelir ki oynadığımız oyuna kendimiz de inanmaya başlarız ki, işte o an değersizlik duygusu bizimle birlikte demektir. Sonrasında ise şunlar olur. Kişi, kendisine olan güvenini yitirir, kendisini olduğu gibi ifade etmemeye başlar, ileride açmak için yatırım yapmak zorunda kalacağı o güzelim çakralar kapanır. Her şeyde olduğu gibi bu teknik de uzun süreli başarılı olmaz. Verdikleri tavsiyelere uymadığımızı fark eden diğerleri artık tavsiyede bulunmamaya başlarlar ve tekrar başa döneriz.

Bu konuyla ilgili göz ardı edilen başka bir önemli konu da şudur. Kendisini değersiz hisseden bir kişi, diğerlerinin değerini bilemeyecek, sevgili dostlarına da karşı saygısızca davranacaktır. Sorumluluktan kaçmak adına diğerlerini suçlayacaktır. Hak, adalet kavramlarını da yanlış yorumlayacaktır. Ve birçok insanın canını yakıp, acı çekmesine sebep olacaktır. Bence bu kabul edilemez. Siz de benimle aynı fikirdeyseniz yani başkalarına ve kendinize zarar vermek istemiyorsanız değersizlik duygusunun size nasıl hizmet ettiğini keşfetmelisiniz. Unutmayın, her zaman aynı hizmeti verecek başka bir şey mutlaka bulunur.

Her daim sevgi ve aşkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Kendimizi Ne Kadar Düşünmeliyiz?

Bizi seven dostlarımız zaman zaman, “şu değersizlik duygunu dönüştürmen lazım, önce kendini düşün” şeklinde tavsiyelerde bulunurlar. Bu durumda biz ne yaparız? Dostumuzun söylediklerini dikkate alırız. İnsanın kendisini düşünmesi yanlış değildir. Sadece bu yapılırken evrenin basit ama önemli bir gerçeğinin göz ardı edilmesi yanlıştır.

Zaten şöyle bir geçmişe baktığımızda, kendimizi çokça düşündüğümüz anlar da en çok zararlı çıkanın biz olduğumuzu görürüz. İsterseniz bu durumu basit bir örnekle analiz edelim. Bir çiçek tohumu tek başına var olabilir mi? “Hayır” ,Tohumun çiçek haline gelebilmesi için önce bir insan ya da bir taşıyıcı tarafından toprağın içine bırakılması gerekir. Hatta güneşin yaşam veren enerjisine, yağmurun besleyen, coşturan enerjisine ihtiyacı vardır. Bunlardan herhangi birisi olmadığında çiçek var olamayacaktır. Peki, şu bizim çiçek, bu gerçeği yok sayarak “ Ben çok güzelim ve kendi çabamla bu hale geldim ” şeklinde ısrarcı olursa ne olur? Kendisini büyük bir illüzyonun içinde bulur.

İşte, tıpkı çiçek tohumunda olduğu gibi sahip olduğumuz her şeyde diğerlerinin parmağı vardır. Örneğin, “ben çok dürüst bir insanım” diyen bir insanın, dürüst olduğunu ispatlayabilmesi için başkalarına ihtiyacı vardır. Ya da “ ben çok iyi bir terziyim” diyen bir kişi,terzilik mesleğini öğreten hocası, kumaş, dikiş makinası, ütü, iğne, iplik vediğer tüm gereçleri üreten insanlar, sipariş veren insanlar var olmadıkça ustalığını gösteremeyecektir.

İyi ya da kötü insan olmak ya da herhangi bir konuda uzman olmak istiyorsak her zaman birilerine ihtiyacımız olacak. Bu yüzden de “sadece kendimizi düşünmek” akıllıca bir seçim değildir. O çok sevdiğimiz “Ben” in var olabilmesi için her zaman birilerine ihtiyaç olacaktır. Ağzımızda sürekli sakız yaptığımız “birlik “ biz istesek de istemesek de var olmaya devam edecektir. Ne zaman kendimizi diğerlerine göre daha çok düşündüğümüzde bu gerçeği göz ardı etmiş oluruz.

Zaten var olan bir şeyi yaratmak için bu kadar çok karmaşaya, enerji harcamaya ya da büyük laflar etmeye ne gerek var?

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Gerçeğimizi İnandığımız Şeyler Oluşturuyor!

Buz gibi soğuk bir su, bazıları için şifa kaynağı olduğu halde bazıları için boğaz enfeksiyonu sebebi olabilir. Ya da başka bir örnekte, herhangi bir tahta parçasını insanların gölgesinde oturarak huzur bulduğu meşe ağacının bir parçası olarak düşündüğünüzde kutsal bir nesne olarak algılayabilirsiniz. Ya da bu masalsı açıklamaları bir kenara bırakarak tahta parçasını son zamanlarda sizi çok kızdırmış olan komşunuzun kafasına atabilirsiniz. Peki, bu durumda bu tahta parçasını tanımlamak isterseniz, huzuru hatırlatan kutsal bir obje olarak mı yoksa bir silah olarak mı? Tanımlarsınız? Bu sorunun yanıtı, objeyi algılayan kişinin bilincine göre değişecektir. Benzer örnekleri çoğalttığımızda sonuç hep aynı olacaktır.

Yaşamda gördüğümüz, deneyimlediğimiz, hissettiğimiz her şey onlara yüklediğimiz anlamlar ölçüsünde var olur ya da yok olurlar. Halbuki varoluşun ilk sebebi sevgidir, ışıktır. Fakat çoğu zaman bu gerçeği göz ardı ederiz. İlk sebep nedir? derseniz, onu her ne şekilde tanımlıyorsanız Kaynak, Yaratıcı, Tanrı, Allah, Güç, kısaca ışıktır derim. Aslında her birimizin varoluş sebebi sevgidir. Yoksa sürekli altını ıslatıp, geceleri zırt pırt uyanan, kendi başına yemeğini dahi yiyemeyen, belli bir yaşa kadar birilerinin bakımına ihtiyacı olan çocukları dünyaya kim getirmek ister ki!

Peki, o zaman kafamız neden karışıyor, neden ilk sebebin sevgi olduğunu unutuyoruz? Çünkü odaklandığımız şeylere yani dikkatimizi verdiğimiz şeyleri seçerken özen göstermiyoruz. Örneğin sabah evden çıkarken o günün keyifli geçmesini istiyoruz. Sonra ne oluyor? Hoşumuza gitmeyen şeyler oluyor. Çünkü o günü keyifli geçirmemizi engelleyecek her türlü negatifi yok etmek için bir sürü zaman harcıyoruz. Bu da bizi keyif almaktan uzaklaştırıyor. Bu yüzden de konsantrasyon geliştirmek çok önemlidir. Konsantrasyon bizi evrene daha faydalı, sevgili, şefkat dolu bir birey olmamıza yardımcı olur. Bu tarz bir konsantrasyonda meditasyon yaparak geliştirilebilir.

Her daim sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Acının Üstünü Örtmek İçin Ne Yaparsınız?

Bazen hoşumuza gitmeyen şeyler olur. Örneğin; birileri hakkımızda ileri, geri konuşur, asılsız şeyler konuşur, arzuladığımız bazı şeyler gerçekleşmez, ya da birisi terk eder gibi, gibi, gibi. Böylesi can sıkıcı durumlar olduğunda neler yaparsınız ? İsterseniz ben bazılarını hatırlayım;

- Bazılarınız, benim hayatım hep böyle, ben acıların çocuğuyum der, belki de “ ” şarkısı en popüler şarkınız haline gelir.

- Bazılarınız başınıza gelenlerden diğerlerini sorumlu tutar. Anında dillenir, orada burada “ tarzı konuşmalar yapar. –

- Bazılarınız, hemen gündemini değiştirir ve farklı aktivite ve konulara odaklanır.

- Bazılarınız sigara, alkol ile duygularını bastırmayı tercih eder.

- Bazılarınız, kendini yemeğe, içmeye verir.

- Bazılarınız sürat yapma, ona buna saldırma, tehlikeli sporlarla uğraşma gibi tekniklerle hayatına son verir.

Bu listedekilerin ortak bir özelliği vardır. Hepsi de yaşadığımız acıların üstünü örtmek için kullandığımız uygulamalardır. Budist hoca Pema Chödron bu tür aktiviteleri bebek bakıcısı gibi görür ki bence çok doğru.

Yukarıdaki bebek bakıcısı tarzı aktivitelerden hangisi sizin tarzınız bilmiyorum ama benimkisi “ olan. Aslında bu cümleyi şu şekilde değiştirirsem daha doğru olacak, Bazen kendimi mücadele içindeyken yakalarım. Neyse ki şu aralar şanslıyım, en geç bir haftada hatta bazen bir gün ya da bir iki saat içinde bu tür anlarımı fark edebiliyorum. Fark eder etmez de, zihnim üzerine çalışmaya başlıyorum.Yaptığım çalışmanın ismi “ yani bir tür meditasyon. Bu konuda d. Fakat yine de bu konudan biraz bahsetmek istiyorum.

Kendimizi bir mücadele içindeyken yakaladığımızda ya da stresli bir durumla karşı karşıya kaldığımızda hemen bebek bakıcısına yönelmek yerine, bir şeylere tutunmadan o anki hislerimizle baş başa kalıp gerçekte nelerin olduğunu anlamaya odaklanabiliriz. Benzer olaylar gerçekleştiğinde onları izlemeyi seçtiğimiz sürece acının gerçek sebebini öğreniriz ve zamanla bebek bakıcısına ihtiyacımız kalmaz. Aslında kötü olarak nitelendirdiklerimizin sadece bir düşüncenin ürünüdür. Düşünceler her zaman gelip giderler.. Ve hepsi de her zaman gerçek olmayabilir...

Bunun için de meditasyona olan bakış açımızı değiştirmekte fayda vardır. Meditasyon tekniğine sadece bir oturma eylemi olarak bakarsak bu tekniği yaşamımıza almak kolay olmaz. Aksine meditasyonu, hayatımızda olanlara, aşina olma, kendimizi tanıma, çevremizdekilere daha faydalı olma fırsatını sunabilen bir teknik olarak bakarsak meditasyonu yaşamımıza almak kolaylaşır.

Her daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

https://www.milliyet.com.tr/duygu-farkindaligi--i-pembenar-yazardetay-guzellik-1819046/

http://www.milliyet.com.tr/duygu-farkindaligi---ii-pembenar-yazardetay-guzellik-1822647/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.