SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Başkalarını Ne Kadar Düşünüyorsunuz?

Başkalarının mutlu olmaları için elimizden geleni yaptığımıza inanırız. Fakat yine de bunun tam tersi olur. Yani çoğunlukla kendimizi düşünürüz. İnsanın kendi kendisini düşünmesinde sorun yoktur. Sorunu yaratan kişinin, “ dediği halde kendini düşünmesidir.

Bazı şartlar öne sürerek başkalarına yardım eli uzattığımızda onları tam olarak düşünmemiş oluruz. Örneğin, “ şeklinde konuşmalar yaparız. Karşı taraftan destekleyici bir yanıt gelmediğinde ise şeklinde yanıt veririz. Bu da kızgınlık, öfke, diğerleri hakkında ileri geri konuşma gibi negatif sonuçlar doğurur. Bu tür yaklaşımlar başkalarına yardım etmekten çok onlara baskı uygulamakla ilgilidir. Tabii bir de başkalarını düşündüğünü söylediği halde kendini düşünen o çok sevmediğimiz insanlar gibi davranmış oluruz. Belki de bizi en çok mutsuz eden bu olur. Çünkü en derinden gerçekten insanlara yardım etmek ve onların iyiliğini düşünmek isteriz. Sadece kendimizi düşündüğümüz sürece bu isteğimiz gerçekleşemeyecektir. Geri planda saklı kalmış bir ajandayla teklif edilen yardım negatif sonuçlar doğurur. Herkesin bildiği gibi negatif sonucun kişinin ne kendisine ne de başkalarına faydası olmuştur.

Salt başkalarını düşündüğümüz de mutlu oluruz. Örneğin; kimsesizler yurduna ziyarete gittiğinizde çocukların ihtiyaçları neyse onları beraberinizde getirirsiniz. Yani çocukların ihtiyaçları kışlık bot ise evde kullanmadığınız sandaletleri getirmezsiniz. Tabii ki ziyarete giderken yanınıza ekstradan şeker, çikolata alırsınız ancak size söylenen ihtiyaç listesinden de vazgeçmezsiniz. Gün sonunda oradan ayrılırken sizi mutluluk veren bir tatmin duygusu hakim olur. Size mutluluk veren sadece başkalarını düşünerek hareket etmiş olmanızdır.

Mevlana, Yunus Emre vb gibi sevginin peşinden koşan eski kadim bilgeler de kendilerinden çok başkalarını düşünmüşlerdir. Bu yüzden de şu an burada olmadıkları halde her zaman kalbimizin bir köşesinde yaşarlar. Siz de insanların kalbinde bir yer edinmek istiyorsanız kendinizden çok başkalarını düşünüp düşünmediğinizi arada bir kontrol edin derim.

Her Daim sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Hiç Bir Şey Hayal Ettiğimiz Gibi Gerçekleşmez

Bazen hoşumuza gitmeyen şeyler olur. Köşeye sıkışmış gibi hissederiz kendimizi. Her ne yapıyorsak bırakıp gitmek isteriz. Tüm bunların sebebi artık bize hizmet etmeyen bakış açılarıdır. Onlarla o kadar çok sıkı fıkı oluruz ki yaşamımızda yarattıkları acıyı fark edemeyiz hatta bu acının doğal olduğunu düşünürüz. Bu da bizi hayallerimizin hiç bir zaman gerçekleşmeyeceği yanılgısına düşürür.

Ben de geçmişte “” bakış açısı ile bütünleşmiştim. Bir başarının tadını çıkartmadan bir diğerine yelken açıyordum. Dur durak bilmeden bir şeyler yapmak beni öfkeli ve huzursuz yapmıştı. Bunun üzerine başarının peşinde koşmayı bıraktım. Fakat bu da benim depresyona girmeme sebep olmuştu. Neyse ki yaptığım ruhsal çalışmalar sayesinde sıkı sıkıya tutunduğum bakış acılarının bende acıya sebep olduğunu, bu acıyı çekmek zorunda olmadığımı yani her zaman farklı seçeneklerimin olabileceğini, her şeye rağmen bu dünyada güzel şeylerin olduğunu anladım. Artık hayat, deneyimlerim, çevrem daha farklı görünmeye başlamıştı. Örneğin; Çok cesaretli olmadığıma düşündüğüm halde doğru dürüst yolun olmadığı, çok az insanın yaşadığı yerlere tek başıma dolaşmaya gittim ve bundan çok keyif aldığımı fark ettim. Zihnime düşen endişe ve korkulara kulak asmamak bana çok iyi gelmişti. Bildiklerimin ötesinde bir şey vardı ki işte o “ Endişe ve korkularıma kulak asmadıkça negatif hayallerin peşinde koşmayı bırakmıştım. Ne mutlu bana ki artık beni geliştiren, büyüten şeyler oluyordu”

Geçmişi hatırladıkça bakış açımı geliştirmenin, genişletmenin ne kadar önemli olduğunu fark ediyorum. Gerektiğinde acı ve korkuyla yüzleşmeyi seçiyorum. Sürekli olarak güvenli bir alanda olamayacağımı bilmek her şeyi kolayca oluruna bırakmamı sağlıyor. Biliyorum ki bazı kitaplar da yazılanlar çok doğru, güzel şeyler yaratmak için risk almak gerekiyor. Kabul edemediğim her adım beni farklı bir boyuta taşıyor. Belki de yaşamıma giren insanlar kah kuyumu kazarak, kah düzmece şeyler kurgulayarak beni hayallerimle buluşturuyorlar. Beni hayallerimle buluşturacak kadar cömert oldukları için onlara çok teşekkür ediyorum.

Evet artık çok iyi biliyorum, hiç bir şey geçmişte hayal ettiğim gibi sonuçlanmayacak...daha güzel şeyler olacak.. Çünkü bana hizmet etmeyen bakış açılarıma tutunmayı bırakmayı seçiyorum...

Her daim sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Yeni Yılda Sizi Neler Bekliyor?

Her yeni yıl geldiğinde artık bir şeylerin değişmesini, dönüşmesini isteriz. Ocak, şubat derken mart ayı gelir, bir de bakmışsınız aynı tas aynı hamam. İçinizden bir ses “ der ve yaşamınıza devam edersiniz. Böylesi bir rutinden kurtulmak isteyenler için uygulaması çok kolay bir proje önermek istiyorum. Bu projenin adı “”. Bu proje sayesinde hayallerinizin nasıl gerçekleştiğini izleyebilirsiniz. Çünkü “

Ben bu projeye 2006 yılında dahil oldum. 2006 yılında gerçekleşmesini istediğim hedef sayısı125 adetti. Hedef odaklı bir yapım olduğundan önceleri bu 125 hedef ile yüzleşmek keyifli olmamıştı. Fakat hedefler birer birer gerçekleşmeye başladığında proje farklı bir boyuta geçti. Ve çok keyif almaya başladım.

Hedef belirleme projesinin bir sürü faydası var. Bir kere başkalarının sizin için belirledikleri hedeflerden çok kendi hedeflerinize odaklanma fırsatını buluyorsunuz. Özellikle kendi adına karar veremeyen başkalarının fikirlerine dayanarak yaşamını sürdürenler için gerçekten büyük bir fırsat olabilir! Bu projenin başka bir faydası da hedeflerinizle ilgili ne kadar alçak gönüllü ya da agresif olduğunuzu farkına varmanızdır. Bence bu çok önemli bir konu. Çünkü bu şekilde sınırlarınızı ve gerçek gücünüzü fark edebilir, hedeflerinizle aranızdaki bağlantıyı daha da kuvvetlendirebilirsiniz. Çünkü hedeflerin hakkında konuşmak ile onları hayata geçirmek birbirinden çok farklı şeyler. Hakkında konuşmak sürekli hayaller içinde yaşamak yani tembelleşmek, hayata geçirmek ise feragat etmek, kararlılık ve kendini daha çok tanımak ve ilerlemek anlamına geliyor. Seçim sizin.

Aranızda bu çalışmayı yapmak isteyenler var ise ne kadar saçma gözükürse gözüksün gerçekleşmesini istediği her şeyi yazsın. Kısaca uçsun, kaçsın. Hatta heyecanı daha da arttırmak isterseniz her hedefin yanına bir kategori hanesi ekleyin. Bu kategori hanesine de hedef gerçekleştiğinde yaşamınızda yaratacakları ile ilgili olsun. Örneğin; o sene seyahat etmeyi düşündüğüm ülkelerin kategorisi “ olabilir ki bu da niyetiniz ile hedefinizi birbirine sıkı sıkıya bağlayacaktır.

Benim 2007 yılında 95, 2008 yılında 50, 2009 yılında 25, 2010 yılında 21, 2011 yılında 33, 2012 yılında 25, 2013 yılında ise 21 adet, 2014 yılında 16 adet hedefim vardı. Hedeflerimin arasındaki bir tanesi vardı ki listeye giriş tarihinden 4 yıl sonra gerçekleşti. Artık hiçbir hedefimle ilgili umutsuzluğa kapılmıyorum. Biliyorum ki, bana ait olan tüm hedefler günün birinde gerçekleşecek.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Değişik Bir Yeni Yıl Mesajı...

Zamanımızın çoğunu keyif almak, övgü kazanmak, tanınmak, kazanç sağlamak için harcar, herhangi birisi gerçekleştiğinde mutluluktan havalara uçarız. Sonrasında ise bu mutluluğu sürekli kılmak için uğraş veririz. Peki, başarılı olur muyuz? Uzun vadede hayır. Çünkü kaybetme korkusu bazen öyle güçlü olur ki bir süre sonra acı, eleştiri, suçlama, gözden düşme ve kayıp hislerinden birinin ağına düşüveririz. Örneğin keyif aldığımızda, sonsuza kadar devam etmemesi acı veriyor ya da ün sahibi olduğumuzda, gözden düşme riski her an ensemizde olduğundan acı çekiyoruz. Bu döngüden kurtulmak için; bir şeyleri kaybettiğimizde nasıl tepki gösterdiğimizi, acı ya da keyif aldığımızda nasıl hissettiğimizi, eleştiri aldığımızda hissettiğimiz acı ya da zevkin yanında değişik hikayeler üretip üretmediğimizi, birileri övdüğünde nasıl tepki gösterdiğimizi, suçlandığımızda nasıl tepki gösterdiğimizi araştırmalıyız. Aslında yapılacak bu araştırma başlı başına bir öğreti ve Budistler buna “8 dünyevi dharma “ diyorlar. 8 dünyevi dharma, övgü/eleştiri, kazanç/kayıp, zevk/acı, Ün/gözden düşme gibi zıtlıklar üzerine çalışmakla ilgilidir. İsterseniz bu yazdıklarımı “övgü” konusu ile analiz edelim;

Diyelim ki bir kişi sizin için “ ” dedi. Bu söze odaklandığınızda neler olur?

Kendinizi daha iyi hisseder. Odaklanmaya devam ettiğiniz sürece mutluluğunuz daha da artar. Hatta bu sözcüğü kendi mantranız haline getirebilir. Belki de günde birkaç yüz defa diyerek, günün birinde dünyanın en mutlu insanı haline gelebilirsiniz! Tabii ki gerçek de böyle olmayacaktır. Çünkü sizi mutlu eden sözcük grubu değildir, ona yüklediğiniz anlamdır. Ve bu anlam zihinden gelmektedir. Aslında buradaki suçlu zihin de değildir. Asıl suçlu bir türlü bırakamadığımız, sürekli tutunduğumuz cahilce görüşlerdir. İsterseniz şimdi de "Sen iyi değilsin" sözcüğünü irdeleyelim. “ sözcüğü hemen bizi mutsuz eder. “değil” sözcüğünü çıkarttığımızda ise sözcük grubu haline gelir, bu sefer de kendimizi daha mutlu hissederiz. Tek bir sözcüğünün duygularımız üzerindeki etkisi gerçekten enteresandır. Bu “değil” sözcüğüne takılarak kendini içki, sigara, tv vb gibi kendinden uzaklaştıran bir sürü insan vardır. Bence hiçbirimiz böyle bir deneyimi hak etmiyoruz. Bu yüzden yeni yılda sizi sözcükler ve onlara verdiğimiz anlamlar üzerine odaklanmaya yanidavet ediyorum. Kendini sözcüklerin yarattığı dengesizlikten sakınmak isteyenler 2015 yılı hedef listesine yaşamındaki zıtlık çiftlerini araştırmayı ekleyebilir. Ben ekledim, hatta çalışmaya başladım bile...Nasıl mı başladım? Sekiz dünyevi dharmanın ağına düştüğümde aşağıdaki soruları kullanıyorum.

diyorum. Çünkü biliyorum ki bu 8 dünyevi dharma konusunu anlamaya başladığımda beni yoldan çıkaran şeyler eski önemini yitirecek. Acımı iyice tanıdığımda koşmayı bırakabilir, zevk aldığım şeyleri fark ettiğimde tutunmaya son verebilirim. Durum böyle olunca içimdeki güzel şeyler daha görünür hale gelecektir. Bunun hem bana, hem çevreme hem de tüm dünyaya faydası dokunur. Bence yeni yıl için bundan daha iyi bir hedef olamaz.

Güzel bir yeni yıl geçirmenizi dilerim

Her daim sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Kaynak: Lama Zopa Rinpoche. “How To Practice Dharma: Teachings on the Eight Worldly Dharmas.”

Yazının devamı...

Gerçek Patron Kim?

İnsanlığa faydalı olacaklar ile zarar vereceklerin tasarlanmasında zihnin imgeleme gücünün rolü büyüktür. İmgeleme gücünün genelde hangi tür tasarımlarda aktif olacağı ise zihnin en çok odaklandığı temalar belirler. Başka bir deyişle, zihin en çok neye odaklanır ise onu deneyimleriz. Zihnin, şimdiye kadar odaklanılan şeyleri izleyerek ya da “” tarzında raporlama yaptığı görülmemiştir. Zihin, tıpkı lambanın cini gibidir. Neye odaklanırsak onu gerçekleştirir. Bu da hayatımızın gerçek patronun kim olduğunu net bir şekilde gösterir ki bu gerçek patronda bizden başkası değildir.

Diyelim ki bu sabah kalktığınızda gününüzün güzel geçmesini çok istediniz ve bu niyetle evden ayrıldınız. Zihniniz bu isteğinizden hemen haberdar olacak ve bu isteğinizi gerçekleştirmek için gününüzün güzel geçmesini ile listesine dikkatinize getirecektir. Negatif şeylere tutunma alışkanlığı olanların çoğunlukla günlerin güzel geçmesini engelleyecek olanlara odaklanacağını söylemek için falcı olmak gerekmez. Güzel bir sonucu garantilemek için dahi olsa, negatife odaklanmak her zaman negatif sonuç doğurur. Bu süreci de tıpkı arkadaşınızla BMW marka araba hakkında kısa bir konuşma yaptıktan sonra gözünüzün sürekli BMW marka araçlara çekilmesine benzetebilirsiniz. Bu yüzden bazı dış güçleri suçlamak yerine gün içinde nelere odaklandığımızı bulmak bizim için en hayırlısı olacaktır.

Çoğu zaman güzel bir şeylerin gerçekleşmesini istesek de arzu etmediğimiz şeyler gerçekleşir. Bu da gerçek patronun işini doğru yapmamasından kaynaklanır. Odaklandığımız, tutunduğumuz şeyleri seçme hakkı bize verilmiştir. Yaşamda acı veren deneyimlerimiz varsa bunun sorumluluğu bize aittir. Acı veren deneyimleri yok etmek için de geçmişte gerçekleşmiş olan kötü şeylerin olmaması için elinden geleni yapanların ya da arzularının gerçekleşmesine engelleyecek olanlara savaş açanların başarılı olduğu görülmemiştir. Aranızda bunu gerçekleştirenler var ise lütfen parmak kaldırsın..

Bundan sonrası için başınıza daha güzel şeylerin gelmesini istiyorsanız güzel şeylere odaklanmalı, bunu yaparken de etik olmaya özen göstermelisin. İşte o zaman başarı kaçınılmaz olacaktır. Bu yüzden de hadi gelin, iyi bir patron olun ve zihnin odaklanma gücünü geliştirmeye niyet edin. Fakat bu sadece niyet etmekle kalmasın uygulamaya da başlayın. Uygulama için ise bedeniniz ne kadar acı çekecek olsa da, zihniniz size ne kadar enteresan düşünceler sunsa da, çok güzel bir dizinin en önemli sahnesini kaçıracak olsanız da ya da o an uyumak daha keyifli görünse de odaklanma kasınızı geliştirmek için her gün 20 dakika nefesinize odaklanarak konsantrasyon geliştirin. Yaşamınızda hoşunuza gitmeyen şeyleri değiştirmenin yolu burada geçiyor!

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Beni Neler Mutlu Eder?

Hayatta bir çok zorlu deneyimin üstesinden gelebilsek de sıra sorusunu yanıtlamaya geldiğinde zorlanırız. Sizce, insanlar sorusuna yanıt vermekte neden bu kadar çok zorlanırlar. Hatta “ “ şeklindeki basit bir soruya yanıt bulunabilmesi için meditasyon, koçluk gibi bir sürü sistemler yaratılmıştır.

Evet, gerçekten de sorusunun zorluğu, ya da şeklinde kolayca yanıtlanamamasından değil, verilecek yanıtın başımıza bir sürü iş açacak olmasından kaynaklanır. Çünkü “” sorusuna yanıt vermeye başladığımızda kaçınılmaz olacaktır.

Değişim, en korkulu rüyalarımızdan biridir. Çünkü, yıllarca iğne oyası gibi ince ince yapılandırdığımız yaşam kulesinin kağıttan yapılmış olduğunu fark etmemizi sağlar. Bu gerçekle yüzleşmek her yiğidin harcı değildir. Sahip olduklarımıza tutunmak, onları bir türlü bırakmamak daha kolay gelir. Hatta sahip olduklarımıza o kadar çok sahip çıkarız ki etik olmayan davranışlarda bulunmayı bile seçmiş olabiliriz. Bu da başkalarının acı çekmesi anlamına gelir ki, gerçek mutluluk başkalarının acı çekmemesini istemekten geçer. Aslında en derinden böyle bir tanımdan haberimiz vardır. Sadece sahip olduklarımıza tutunmak adına seçtiğimiz korkunç adımlarla yüzleşmek istemeyiz.

İnsanın kendi kendisini düşünmesi kötü bir şey değildir. Sadece bunu bilgece yapmanın yolları araştırılmalıdır. Mesela kişi hayat yolunda dürüst adımlar atarak ilerlemeyi seçtiğinde sonuç her zaman güzel olacaktır. Bu şekilde kişisinin hem kendisi hem de etrafındaki insanlar bu güzel sonuçtan faydalanacaklardır. Belki de artık sorusunu sormaya gerek kalmayacaktır.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

"Zarar Vermemek" Projesini Kim Desteklemek İster?

Tarihte bir çok değerli insan dünyaya barışı getirmeye çalıştı. Anlaşılan barış denilen şey, öyle bir ya da iki kişinin isteği ile olabilecek bir şey değil. Ben diyorum ki barışı, hep birlikte “ konusuna odaklanarak yaratabiliriz. Geçmişte kadim bilgiler ve dini felsefeler sürekli zarar vermemenin kutsallığından bahsettiler. Hatta kendimize ve başkalarına zarar vermemeyi öğrenme ve saldırmamanın iyileştirici gücü hakkında Budist bir öğreti bile var.

Başkalarına zarar vermemek, kişinin kendisine zarar vermemesi ile başlıyor. Ben kişinin kendisine zarar vermemesini iğne oyası yapmaya benzetiyorum. Bildiğiniz gibi iğne oyası uzmanlık, kararlılık ve sabırlı olmayı gerektirir. İşte zarar vermemek de aynı şekilde “ konusunda bilgili olmayı, kararlılığı ve sabrı gerektiriyor. Şimdi kişinin kendisini geliştirmesinin neden iğne oyasını işlemeye benzettiğimi açıklamak istiyorum.

Zarar vermemek, dediğimizde akla gelen ilk şey “ olur. Dövme, öldürme gibi fiziksel saldırılar ve başkalarının eşyasını çalmayı şiddet uygulamalarına örnektir. Bir de zihin ve ifade ürünü olan şiddet uygulamaları vardır. Genelde bu tarz uygulamaların farkında olmayız. Başkaları hakkında dedikodu yapmak, kötü sözler söylemek, boş konuşmak, kötü düşünmek bu gruba girer. Örneğin boş konuşmanın kimseye zararı olmayacağı düşünülür. Ancak bu yanlıştır. Boş konuştuğumuz sürece kendimizi geliştiremeyiz. Cahil kalırız. Burada bahsettiğim cahilliğin üniversite okumak, yüksek lisans yapmakla ilgisi yoktur. Işık dolu adımlar atmayı becerememekle ilgisi vardır. Ayrıca kendimizi geliştiremediğimiz de yaşam sıkıcı hale gelir. Yaşam sıkıcı olduğunda da tek bir şey olacaktır. O da mutsuzluk! Mutsuz insanların geçmişte ne kendisine ne de başkasına faydası dokunmuştur.

Düşünce ve inançlarımızla da başkalarına zarar veririz. Nasıl mı? Örneğin, bir kişi kötü bir şey yaptığında, onu ileride yapabileceklerinden bağımsız kötü olarak ilan ederiz.Yani onun ileride değişme ve dönüşme potansiyelini yok sayarak ona zarar vermiş oluruz. Bunu kendimize de yaparız. Geçmişte yaptığımız kötü şeylerin kalıcı olduğuna inanır, hatta “ ” deriz. Halbuki herkesin yaptığı yanlışı fark etme ve onarma hakkı vardır.

Bir diğer zihinsel zarar örneği ise, kendimizi takdir etmemektir. Kendimizi takdir etmediğimizde sürekli bir şeyler yapma eğilimi içinde oluruz. Sürekli yapma halinde olunca da bazı hareket ve davranışların bağımlısı haline geliriz. Bağımlılıklarımız olduğu sürece korku ve endişelerin hayatımızda kapladıkları alan fazlalaşır. Takdir konusu ile ilgili başka bir önemli nokta ise; kendimizi takdir etmediğimizde bu boşluğun başkaları tarafından doldurulmasını isteriz. Başkaları bu görevi gerçekleştirmediğinde ise bol bol kızarız. Halbuki başkalarının atadığımız bu görevden haberleri bile yoktur. Kızgınlık iyileştirilmesi zor bir hastalıktır, hem bize hem de başkalarına zarar verir.

Üzerinde çok konuşulmayan farklı bir zarar verme türü de zihnimizden geçen kötü düşüncelerin çevremizdeki insanları etkilemesidir. Örneğin kendimizi çok mutlu hissettiğimiz bir gün bir cafe ya da bir markete gireriz. Zihnimizden olumsuz bir şey geçmediği halde kendimizi kötü hissetmeye başlarız. İşte bu tür anlara diğer insanların zihinlerinden geçen kötü düşünceler sebep olmaktadır. İstemeden de olsa düşüncelerimizle diğer insanları etkileriz. Aslında “

Son olarak, herkesin bir şekilde maruz kaldığı bir zarar türünden bahsetmek istiyorum. Başkalarına yardım etmeyi, destek olmayı çok severiz. Öyle ki destek vermek adına insanların bize karşı saygısızca davranışlarını görmezden geliriz. İşte bu kendimize verdiğimiz en büyük zararlardan biridir. Bu zarar türü ile, hep kendi değerimizi düşürür hem de bizim varlığımızdan keyif alacak, verdiğimiz desteğin değerini bilecek kişilerden kendimizi mahrum bırakırız.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www. nefestr.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.