SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kırık Bir Kalp Nasıl Tamir Edilir?

Elinizde yumuşak bir nesnenin olduğunu hayal edin. Ve onu oturduğunuz evin penceresinden dışarıya fırlattığınızı hayal edin, ne olur? Hiç bir şey. Şimdi de elinizde camdan yapılmış küçük bir sarayın maketini tuttuğunuzu hayal edin. Onu da oturduğunuz evin penceresinden dışarıya fırlattığınızı hayal edin ne olur? Saray param parça olur, öyle değil mi?

Şimdi de bebekken ki halinizi hatırlayın. Bebekken sadece kalbiniz değil, bedeniniz bile yumuşacıktır. Yere düşseniz aile fertlerinden biri tezaruhat yapmadığı sürece hiç bir şey olmamış gibi ayağa kalkıp yolunuza devam edersiniz. Ya da o çok sevdiğiniz oyuncağınız elinizden alınsa biraz üzülür sonrasında hiç bir şey olmamış gibi farklı bir oyuncakla oynamaya devam edersiniz. Kısaca her şeyi oluruna bırakıp keyfinize bakarsınız. Büyüdükçe aklınız başınızdan gider, kendinizi korumak adına tıpkı camdan yapılmış saray maketi gibi kalbinizin etrafına camdan duvarlar örersiniz. Koruma amaçlı yapılan bu inşaat aslında sizi daha da korumasız yapar. En ufak bir sert harekette camdan duvarlar kırılırlar. Kırıldıklarında da kırılan parçayı yapıştırıp yolunuza devam edersiniz. Zamanla sarayın duvarları yamalı bohça haline gelir. Bir tür hapishanede gibisinizdir. Çünkü camdan duvarların kırılmaması için çok fazla hareket etmemek gerekecektir. Ertelenmiş bir sürü iş ve hayal sizi bekler, durur.

Günlerden bir gün iyi bir cam ustasının şehre geldiğini öğrenir, koşa koşa onu görmeye gidersiniz. Cam ustası korunmak için saraya ihtiyacınız olmadığını, kalbinizin etrafındaki kırık dökük duvarları tamamen yıkmanızı, kalbinizin her şeye dayanabilecek kadar güçlü olduğunu,, bu kadar güçlü bir kalbe herşeyi herkesi sığdirabileceğinizi söyler. Söyledikleriniz gerçekleştirebilmeniz için ise küçük ipuçları verir ve yanınızdan ayrılır. Cam ustası, güzel şeyler söylemiş olsa da camdan sarayı yıkma fikri hiç hoşunuza gitmez. Çünkü yıllardır onu orada tutmak için harcadığınız enerjilerin boşa gitmesini istemezsiniz. Bunun üzerine diğerine göre acemi olan başka bir cam ustasına danışırsınız. Bu cam ustası, tam istediğiniz gibi kırıkları temizleyip yeni kristal cam duvarlar örmenize yardımcı olur. Sonrasında ileride olabilecek muhtemel kırıklar için ona ulaşabilmeniz için kartını bırakır ve yanınızdan ayrılır.

Arada bir ilk gittiğiniz cam ustasının söyledikleri aklınıza gelir. “ şeklinde düşünceler geçer zihninizden.. Aslında önünüzde seçilebilecek iki yol vardır. Ya ölene kadar bu düşünme halini devam ettirmek ya da pek mantıklı görünmese de ilk gittiğiniz cam ustasının peşinden gitmek?

Bir sonraki yazımda cam ustasının ipuçlarından bahsedeceğim. Belki bu ipuçları kararınızı daha çabuk vermenize yardımcı olabilir.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

İyi Bir Şifacı Olmak İçin Ne Yapmak Gerekir?

Geçenlerde Deepak Chopra sitesinde gezinirken sitenin meditasyonla ilgili bölümünde Deepak Chopra’nın kalbin fiziksel yapısı ile ilgili paylaştığı bazı bilimsel verileri okuma fırsatım oldu. Enteresan bulacağınızı düşündüğüm için bu verileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yukarıdaki bilgilerin iyi bir şifacılıkla olan bağlantısını gelirsek; Ciddi olarak sevgiye odaklanarak kalpteki nöronlar gibi hareket eden hücrelerin bu bilgiyi elektromanyetik alanımıza göndermesini ve etrafa sevgi şifası yaymasını sağlayabiliriz. Örneğin; Holiness Dalai Lama bulunduğu alanın ve oradaki insanların enerjisini değiştirip davranışlarına dahi etki edebiliyor. Bunun tek sebebi, onun zihin yerine kalbin yolundan gitmesi yani hiç bir şeye karşı tepkisel yaklaşmaması.

Başkalarını şifalandırmak istiyorsanız tepkiselliğe son vermekten başka çareniz yok. “diyorsanız, bence tamamen yanılıyorsunuz. Diğerlerinin size karşı olduğunu düşündüğünüz sürece elektromanyetik alanınızda “ ” enerjisi beliriveriyor. Kısaca “” Başka bir deyişle;

. “

Tepkiselliğe son vermek için ise bakış açınızı bir an evvel değiştirmeli ve evrensel sevgiye odaklanmalısınız. Mesela zihninizde yarattığınız “ şeklinde gruplamalarınız var ise onlara son vermek iyi bir başlangıç olabilir. Çünkü ayrımcılık yapmadığınızda kalbinizde nöronlar gibi hareket eden hücreler elektomanyetik alanınızdan sevgi şifasını yayacaklar. “” diyorsanız başka çareniz yok gibi görünüyor.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Ne Kadar Açgözlüsünüzdür?

Budist öğretiler, yaşadığımız sürece kendimizi korumamız gereken beş oktan bahsederler. Bu beş okun açgözlülük, nefret, bağımlılık, kıskançlık ve gurur olduğunu söylerler.

Bence aç gözlülük oku ile vurulduğumuzda diğer oklardan kaçmak zorlaşır. Açgözlülük öyle sinsi bir oktur ki gizlice hayatınıza sızabilir. Örneğin, bir kitap satın alırsınız. Konusu çok hoşunuza gider. Hemen gider, aynı yazarın diğer kitaplarından bir kaç tane daha alırsınız. Bir şekilde tercihleriniz değişir. Daha diğerlerini okumaya vakit bulamadan başka tür kitaplardan hoşlanmaya başlarsınız. Açgözlülük oku, kitap gibi küçük şeylerle hayatınıza girerek ihtiyacınızdan fazlasına sahip olmanız konusunda sizi yüreklendirir. Zamanla bu ihtiyacından fazlasına sahip olma konusu öyle bir aşamaya gelir ki neyi, neden istediğinizi dahi unutursunuz. Satın alıp da kullanmadığınız bir sürü şey dolapta sizi bekler.

Şimdi biraz da açgözlülük okunun zamanla başımıza öreceği bazı çoraplardan bahsetmek istiyorum. İsterseniz siz de bu yazdıklarımı kendi yaşamınızla karşılaştırın ve doğruluk payı olup olmadığını tespit edin.

- Sahip olduğunuz bir sürü şeyiniz olduğu halde gerçekleşmemiş bir sürü hedef sizi bekliyor olabilir. Yani peşinden koştuklarınız ile yaşam amacınız arasındaki bağlantı kopar. Hâlbuki yaşam amacı, insanı ayakta tutan tek şeydir.

- Aç gözlülük yaşamınıza tek başına girmez. Arkadaşlarını da çağırır. Örneğin bu arkadaşlardan birisi kıskançlıktır. Kıskançlık, “” gibi kavramlarından insanı uzak tutar. Sadece kendinizi düşündüğünüzde tek bir şey olacaktır. O da; “” Sizin de çok iyi bildiğiniz ve de yaptığınız gibi hiç kimse sadece kendini düşünen birisi ile birlikte olmayı istemez!

- Aç gözlülük, sizi seven insanların kimler olduğu konusunda sürekli sizi yanıltır. Çevrenizde var olan insanların gerçek dostumuz olduğunu düşünmenizi sağlar. Hâlbuki sizi gerçekten sevenler pek yanınızda değillerdir ya da yanınızda dursalar dahi ne yapmanız gerektiği konusunda projeler geliştirmediklerinden varlıkları hissedilmez. Çünkü sürekli öneride bulunarak ne kadar güçsüz olduğunuzu size hatırlatmak istemezler.

Tüm bu yazdıklarımı toparlarsam bence bir an evvel şu açgözlülük okunu bedenimizden çıkartmalıyız. Çünkü açgözlülük ve onun yaşamınızda yarattıklarını deneyimleyerek, evrenin bizi mutluluk, huzur ve sevgiyle kutsamasını beklemek yanlış olur

Her Daim sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Ne İyi Ne Kötü! En İyisi İkisinin Ortası

Kötü bir şey olduğunda çok kızar ya da çok üzülürüz. İyi bir şey olduğunda ise uzun süre devam etmemesi bizi üzer. İyi de olsa kötü de olsa bir şekilde acı çekeriz. Bunlarla ilgili başka bir önemli konu ise iyi ya da kötü her ne olduysa bunlara verdiğimiz tepki ileride bizi nelerin beklediğinin göstergesidir.

Kötü bir şey olduğunda “”, “ ! şeklindeki düşünceler ile hikâyeler yazmaya başladığımızda ileri de kızgınlık ve nefreti deneyimleriz. İyi bir şey olduğunda “ şeklindeki düşüncelerle olana sıkıca sarıldığımızda ise, açgözlülük enerjisinin etki alanına girerek, kendini iyi hissetmeme hali yani tatminsizliği deneyimleriz. Açgözlülük, kızgınlık, üzüntü bunların hepsi evrende her şeyin aynı kalacağı inanışı ile beslenir. Kişi, “” dediği halde,

Başımıza gelen olayları iyi ya da kötü olarak etiketleyiptepki göstermedensadece ne öğrendiğimize odaklanarak evrenin iki gerçeğini göz ardı etmeden öğrendiklerimizi yaşamımıza uygulayabiliriz. Birinci gerçek; “ İkinci gerçek ise; “

Örneğin; başınıza “

Ben bu uygulamayı yaparken nefes, meditasyon ve eski kadim öğretilerden destek alırım. Şimdiye kadar başarılı olduklarım da oldu, başarısız olduklarım da. Başarılı olmadıklarım çoğunlukla ailemle ilgili olanlar. Eee! boşuna aile dememişler. Onlar en büyük öğretmenlerimiz onlar. Ama olsun orada da zamanla yumuşama oluyor bundan emin olabilirsinizJ)

Her Daim sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Herkes Sevilmeye Değerdir!

Bu aralar “ düşüncesi üzerine çalışıyorum. Biliyorum ki gerçekten çok sevdiğimde, çaba sarf etmeden anlayış gösterebiliyorum. Anlayış göstermek o kadar güzel bir uygulama ki tepkisel olmayı sona erdiriyor. Herkesi eşit derece de sevmek, ayrımcılığı da ortadan kaldırıyor. Zira ayrımcılık nedense hep kıskançlık, rekabet, aç gözlülük, üzüntü ve öfke ile sonuçlanıyor. Bu arada “” düşüncesi üzerine çalışırken dikkat edilecek önemli bir konu var. O da diğerlerinin kölesi haline gelmemek. Bunun için de herkesin eşit olduğu gerçeğinin göz ardı etmemek gerekiyor. Zira bugüne kadar hakları ihlal edilen, suiistimal edilen bir kişinin çevresine ışık saçtığı görülmedi.

Şimdi de bu düşünce üzerinde çalışırken yakın zamanda başıma gelen bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz ay 25 gün süren sıkı bir meditasyon kampındaydım. Her sabah grup olarak mutlu olmak ve daha güzel bir yaşamın tohumlarını atmak adına temenni tarzında birkaç sayfa yazıyı hep birlikte yüksek sesle okuyorduk. Sağ tarafımda Amerikalı bir kız, sol tarafımda ise Tibetli bir rahibe oturuyordu. Sağ tarafımdaki Amerikalı kız, metni grup liderinden daha yüksek sesle okuyordu. Bu durum 2., 3., 4. gün öylece devam etti. Bir müddet sonra Amerikalı kıza sinir olmaya başladım. Güzel bir amaç için geldiğim bu yerde birisine sinir olmak etik bir davranış değildi. Bunun için bir şey yapmalıydım. Ve birden zihnime şöyle bir düşünce düşüverdi. İngilizce benim ana dilim değildi ve bu uygulamaya eve dönünce de devam etmek istiyordum, Amerikalı kızı dinleyerek telaffuzu zor olan kelimeleri söylemeyi becerebilirdim. Evet, bu fikir çok hoşuma gitmişti. Ve o andan itibaren sihirli bir şekilde Amerikalı kızın yüksek sesle okuması doğal gelmeye başlamıştı. Sonra ne oldu dersiniz? O güne kadar bana selam vermeyen kız öğleden sonraki seansta yanıma oturduktan sonra bana gülümseyiverdi. “” düşüncesinin mucizesi bu olmalı diye düşünürken zihnime başka bir düşünce daha düştü. Amerikalı kıza nasıl sinir olduysam o da benim bazı kelimeleri doğru telaffuz edememe sinir olmuş olabilirdi. Birilerine sinir olmak hali sadece benim tekelimde olamazdı. Hatta gruptaki diğer insanlardan birkaçı daha bana sinir olmuş olabilirdi. Farkında olmadan bazılarını üzmüş dahi olabilirdim. Demek ki o ana kadar kimsenin bana sinir olmayacağına inanıp durmuşum. İyi şeyler yapmayı arzulayan birisi için bu gerçeğin ortaya çıkması biraz sarsıcı olmuştu. Öte yandan sinir olduğum diğer insanların da sevilmeye değer olabilecekleri fikri daha yakın gelmeye başlamıştı. Demek ki yavaş yavaş “ enerjisi içine girmeye başladım.

Eğer ayrımcılık olmasın, birlik bilinci olsun, hiç acı çekmeyelim diyorsanız, herkesin eşit olduğunu unutmadan, “ olduğunu etüt etmeye siz de başlayın derim!

Her Daim sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Başkaları ile Olan İlişkimizi Nasıl Düzeltiriz?

Bu cümleyi ilk okuduğumda ilişkilerle ilgili yaşadığım sorunun benden kaynaklandığını kabullenmekte bayağı zorlanmıştım. Gerçeği söylemek gerekir ise diğerlerini suçlamak daha kolay gelmişti. Zaten çoğu insanda böyle yapmıyor muydu? Nefes koçu eğitimim sırasında bu konu tekrar gündeme geldi. Eğitim içeriğinde kişinin kendi kendisini sabote ettiği davranış kalıplarının nefes ile arındırılabileceğinden bahsediliyordu. Bu başlık altındaki davranış kalıplarının çoğu bende de vardı. O sıralar bu davranış kalıplarını temizlemek için doğru yerdeydim. Ancak yıllarca burada bahsedilen davranış kalıplarının normal davranış kalıpları kategorisinde yer aldıklarını düşünerek kendimle olan ilişkimin mükemmel olduğuna inanmıştım. Allaha şükür ki nefes sayesinde ben de var olanlar kendiliğinden zaman içinde eriyip gitti. Arada bir hortlayanlar oluyor tabii ancak artık kontrol ben de, onlar beni değil, ben onları yönetiyorum. Hatta diğerleri olan ilişkim daha da iyileşti. Siz de diğerleri ve kendinizle olan ilişkinizi düzeltmek istiyorsanız aşağıdaki listeye bir göz atıverin. Bu konuda bir şeyler yapmak isterseniz bir an evvel transformal nefese başlayın. Hatta kendinize bir iyilik yapın kasım ayında yapılacak nefes seminerinde yerinizi ayırtın.

Kişi yeteneklerini paylaşmaktan kaçınır. Empati kurduğunu düşünerek eksik olduğunu düşündüğü yönlerinden bahseder. Bunu yaparken de büyük bir alçak gönüllük gösterdiğine inanır. Aslında

2- Buna kısaca ön yargı sendromu denir. Kişi çevresindekileri o kadar çok yargılar ki kendisinin de yargılanacağını düşündüğünden hareket edemez hale gelir.

3- ; Buna kahramanlara hayranlık duyma denir. Kişi, dışarıdaki kahramanlara odaklandıkça kendini yok sayar. Hâlbuki gerçek kahraman hep içeride bir yerdedir.

4- : Aslında deneyimler öğrenmek içindir. Doğru ya da yanlış karar yoktur. Her karardan bir şey öğrenir ve bir sonraki karar için daha da netleşiriz.

5- Adalet ve dürüstlük kavramı kişiye, bulunulan yere, konuma göre sürekli değişebilen bir şeydir. Sabitlemeye çalışmak gereksiz enerji harcamak anlamına gelir.

6- Bu hal, çok net ve açık olduğundan bir şey yazmıyorum. Sadece kızgınlık, nefret ve dargınlığı arttırdığını söyleyebilirim.

7- ; Bu sorumluluktan kaçmanın bir yoludur, suç yükleme hali de denilebilir.

8- Hiçbir zaman bir şeyi tam ve doğru yapmak söz konusu olamaz. Her zaman eksik bir şeyler olacaktır. Aksini düşünmek endişe, kızgınlık ve mutsuzluğu beraberinde getirir.

9- Bu da kişinin kendine olan güven eksikliğinden ve korkularından kaynaklanır.

Her daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Bu Hale Nasıl Geldik?

Bugün bizi özümüzden uzaklaştıran inanç ve düşüncelerimizin var oluş hikâyesinden bahsetmek istiyorum. Doğar doğmaz kendi ihtiyaçlarımızı kendi başımıza karşılayamayız, birilerin bizimle ilgilenmesine ihtiyaç duyarız. Sevgili ailemiz de bu sorumluluğu seve seve üstüne alır. Bizi büyütebilmek için elinden geleni yapar.

Onlarla birlikte olduğumuz ilk yıllarda etki tepki yasasını keşfederiz. Örneğin güldüğümüzde tezahürat yaparlar. Mızırdandığımızda ise hemen yanımıza biri gelir. Bu şekilde biraz da olsa mızırdanmanın ne kadar mükemmel bir şey olduğunu keşfederiz. Zaman ilerledikçe tüm ailenin merkezi haline geliriz. Bu durum okula başlayıncaya kadar devam eder. Okula başladığımızda dünyanın merkezi olduğuna inanan bir sürü çocukla karşılarız. Kısaca evdeki krallığın burada devam etmediğini anlarız. Ne yapmalı acaba derken ego hemen araya girer ve yeni kurallar, yeni düşünce sistemleri ve yeni bakış açıları ile aklımızı çeler. Yaptığı yeni düzenleme ile her şeyin merkezi olduğumuz yalanına bizi öyle bir inandırır ki bu yeni kurgudan keyif almaya başlarız. Ancak zamanla kabuğu olan bir tohuma dönüşürüz. Tohum bizi, kabuk ise egoyu temsil etmektedir. Kabuğu soyulmadan tohum, nasıl çiçek açamayacak ise egodan arınmadıkça yaşadığımız olayların arkasındaki gerçeği fark edemeyeceğiz.

Bu kabuktan kurtulmanın yollarını arayacağız. Kendi deneyimlerimden yola çıkarak arınmanın kolay olmadığını itiraf etmek istiyorum. Ancak sürekli olarak zihne çalışmak, nefes, meditasyon gibi teknikler gerçekten de çok etkili olabiliyor. Biraz daha detaylı bilgi isterim diyorsanız “ ” başlıklı yazıma göz atabilirsiniz.

Her Daim sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Korku Nasıl Hizmet Eder?

Sevgiyi görünür hale getiren sevginin zıddı; “ dur. Korkudan uzaklaştıkça sevgiye, sevgiden uzaklaştıkça da korkuya yaklaşırız. Bu durumda korkunun var olabilmesi için tek bir şeye ihtiyaç vardır. O da “Sevgi”.

Sevginin ne olabileceğini kafa yormaya başladığım da polarite (kutuplaşma) kanuna başvurmaya karar verdim. Yaşamımdaki korkunun izlerini bulabilirsem onu sevgiye dönüştürmek sadece bir karara bakıyordu. Bu yüzden de attığım adımların arkasındaki motivasyonun sevgi ya da korku olup olmadığını araştırmaya başladım. Ne kadar iyi niyetli olursam olayım attığım adımların arkasında bir plan vardı. Onu yaparsam bu olur, öyle dersem bunu alamam gibi manipülatif planlar yapıyordum. Manipülasyonun var olduğu her yerde tek bir şey vardı o da korkuydu. Kendi kendime “” dediğimde ise bir şeylerin eksik olacağı ya da yapılamayacağı ya da bir daha bana ihtiyaç duyulmayacağına dair korkularım olduğunu keşfettim. Bu tür korkularım olduğu sürece de evrenin benim için bir şeyler yapmasına izin veremiyordum. Kısaca sabırsızca davranıyordum. Motivasyon kaynağı korku olan aksiyonlar da beni kendim olmaktan uzaklaştırıyordu. Kendim olamadığında ise ortaya çıkan beni sevmiyordum.

Bu mükemmel tespitten sonra yapılacak tek bir şey vardı. O da motivasyonu korku olan hareketlerimin gerisindeki motivasyonu sevgiye dönüştürmek. Yani attığım adımların arkasında korkuyu hissettiğim an, istemediğim sonuçlar ortaya çıkacak olsa dahi söylemeyi planladığım cümlelerden ya da atacağım adımlardan vazgeçtim. Sonuç düşündüğüm gibi korkutucu olmamıştı. Kısaca biraz zihnim üzerinde çalışarak korkuları sevgiye dönüştürmenin yolunu keşfetmiştim. Ve böylece korkunun bana hizmet etmesini sağlamış oldum. Bu uygulamayı kolay yapabilmek için konsantrasyon geliştirmeniz gerekecektir. . Çünkü zihin ürettiği o enteresan düşünceler ile her an güzel oyunlar oynayabilir. Bunun için de Meditasyon ve Nefes Farkındalığı başlıklı yazılara göz atmanızı öneririm.

Her daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.