SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Korku Nasıl Hizmet Eder?

Sevgiyi görünür hale getiren sevginin zıddı; “ dur. Korkudan uzaklaştıkça sevgiye, sevgiden uzaklaştıkça da korkuya yaklaşırız. Bu durumda korkunun var olabilmesi için tek bir şeye ihtiyaç vardır. O da “Sevgi”.

Sevginin ne olabileceğini kafa yormaya başladığım da polarite (kutuplaşma) kanuna başvurmaya karar verdim. Yaşamımdaki korkunun izlerini bulabilirsem onu sevgiye dönüştürmek sadece bir karara bakıyordu. Bu yüzden de attığım adımların arkasındaki motivasyonun sevgi ya da korku olup olmadığını araştırmaya başladım. Ne kadar iyi niyetli olursam olayım attığım adımların arkasında bir plan vardı. Onu yaparsam bu olur, öyle dersem bunu alamam gibi manipülatif planlar yapıyordum. Manipülasyonun var olduğu her yerde tek bir şey vardı o da korkuydu. Kendi kendime “” dediğimde ise bir şeylerin eksik olacağı ya da yapılamayacağı ya da bir daha bana ihtiyaç duyulmayacağına dair korkularım olduğunu keşfettim. Bu tür korkularım olduğu sürece de evrenin benim için bir şeyler yapmasına izin veremiyordum. Kısaca sabırsızca davranıyordum. Motivasyon kaynağı korku olan aksiyonlar da beni kendim olmaktan uzaklaştırıyordu. Kendim olamadığında ise ortaya çıkan beni sevmiyordum.

Bu mükemmel tespitten sonra yapılacak tek bir şey vardı. O da motivasyonu korku olan hareketlerimin gerisindeki motivasyonu sevgiye dönüştürmek. Yani attığım adımların arkasında korkuyu hissettiğim an, istemediğim sonuçlar ortaya çıkacak olsa dahi söylemeyi planladığım cümlelerden ya da atacağım adımlardan vazgeçtim. Sonuç düşündüğüm gibi korkutucu olmamıştı. Kısaca biraz zihnim üzerinde çalışarak korkuları sevgiye dönüştürmenin yolunu keşfetmiştim. Ve böylece korkunun bana hizmet etmesini sağlamış oldum. Bu uygulamayı kolay yapabilmek için konsantrasyon geliştirmeniz gerekecektir. . Çünkü zihin ürettiği o enteresan düşünceler ile her an güzel oyunlar oynayabilir. Bunun için de Meditasyon ve Nefes Farkındalığı başlıklı yazılara göz atmanızı öneririm.

Her daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Her Hamle Bir Şey Öğretir.

Her ilerlemenin yönü, ileri doğru olmayabilir. Değişik yönlere doğru yapılan hamleler de ilerleme sayılır. Evrendeki hiçbir şey durağan olmadığı gibi hamlelerimizde durağan olmayacaktır. Örneğin hareket etmeme hamlesi bile ilerleme yolundaki atılmış bir adım olarak kabul edilebilir. Başka bir deyişle; hamlelerimizin yönü ne olur olsun, hepsi de bir sonraki adımın nasıl olması gerektiğine dair açık ve net bir bilgi verir.

Bence hayattan daha fazla keyif almaya başlardınız. Daha önemlisi hepimizin ihtiyacı olan “ hissi var olurdu. Bence umut, yaşam enerjimizin aktive olmasını sağlayan en iyi ilaçlardan biridir. Umut var ise bizi aşağıya çeken enerjiler yerine neşe var olur. Bu yüzden de bizi en çok mutlu edecek hamlelere odaklanmak akıllıca olabilir. Tabii bir de hamlelerin değişik olması konusu var. Her defasında rutinin dışına çıkılmalıdır ki aslında nasıl var olabileceğimiz daha görünür hale gelsin. Özellikle mucizelerin peşinde koşanlardansınız, bilin ki mucizeler şu an yaptıklarınızdan çok yapmadıklarınızda saklanmaktadır.

Hamlelerimize bu bakış açı ve disiplinle yaklaşırsak, aslında hiçbir zaman durmadığımızı, hep ilerleme halinde olduğumuzu daha iyi fark edebiliriz. Önemli olan şu an seçtiğiniz hamlenin ne olduğu ve şu ana kadar biriktiklerinizin sizi nereye götüreceğidir. Sonuç olumlu da olsa olumsuz da her hamlede bir şey öğrenir, netleşir ve yaşamda daha güvenli ilerleriz.

Ve bence “ ” olumlamasını her gün içimizden tekrarlamalıyız.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Doğru Olanı Keşfetmek

Çocukluğumuzda var olan o saf neşe, coşku, sevgi, mutluluk aslında içimizde bir yerde saklıdır. Onları saklandıkları yerden çıkarmak yani üzerlerindeki örtüyü kaldırmak için geçmiş travmalardan arınmak gerekir. Gerçek bir arınma, kişinin bilincinde, bakış açısında ve hareketlerinde olumlu yönde değişim yaratabilendir. Bu da bedensel, zihinsel ve ruhsal arınmanın birlikte olması anlamına gelir.

Bunun için de mutlu olduğumuz anların uzun sürmediğini kabul etmekle başlamalıyız. Örneğin zorlu bir kıştan sonra yazın gelmesi bizi çok mutlu eder. Hava sıcaklığı biraz artsamutsuz oluruz ya da son model güzel bir araba aldık diyelim. Birisi gelip aracımıza çarpar, işimiz o kadar yoğundur ki aracı tamire götürme zorunluluğu bizi mutsuz eder. Şöyle bir yaşamınıza baktığınızda sürekli sizi mutlu eden bir şeyi bulamazsınız. Sizi şu an mutlu yapan şey, ileride sizi mutsuz eden haline gelebilir. İşte bu yüzden de çocukken sahip olduğunuz o hiç değişmeyecek olan ışık halini aktive etmekte fayda vardır. Ayrıca hayatınızdaki bazı yanlışları değiştirmeye ya da bırakmaya odaklanmalısınız. Örneğin “Sevginin Peşinden Koşmak”başlıklı yazımda bahsettiğim gruplaşmakavramına bir an evvel son vermelisiniz. Çünkü “Bu kişi bana şu haksızlığı yaptı”, “o böyle yaptığı için başıma bunlar geldi” diyerek onu düşmanlarım grubuna aldığınızda bencillik rüzgârları esmeye başlar. Arkasından kıskançlık gelir. Sonrasında ise öfke ve nefret. Bencillik, kıskançlık, öfke ve kızgınlık olduğu sürece hayat amacınıza veda edersiniz. Hayat amacınıza veda ettiğinizde mutsuz olursunuz. Mutsuz olduğunuzda ise “beni neler mutlu eder” sorusunu sormaya başlarsınız.

Fakat düşmanlarınızdan gelecek tehditlere hazırlıklı olabilmek için sürekli koruma ve savunma hali içinde olmaktan bu soruya yanıt bulmak için zamanınız kalmaz. Günün birinde enteresan bir şey olur. Örneğin, düşmanlar grubundan bir kişi size güzel bir hoşluk yapar ve onu hemen dostlar grubuna alırsınız. Artık sürekli savunma ve korunma ile geçen o yıllara mı? Yoksa “beni neler mutlu eder?‘ den uzak kaldığımız yıllara mı yanarsınız? İşte onu bilemem.

Tabii ki kızgınlık, nefret, bencillik vekıskançlığın sebebi insanları gruplara ayırmak değildir. Ancak gruplama işine son verip herkesi eşit derecede sevmenin yolunu bulmak arınma için güzel bir başlangıç olabilir. Sonrasında “Farkındalık Her şeydir” başlıklıyazımda belirttiğim gibi farkındalığınızı geliştirmeye odaklanabilirsiniz. (“Farkındalık her şeydir” isimli yazımda farkındalık geliştirmeyi sağlayan teknikler hakkında bilgi yer almaktadır.) Bunların dışında sizi yolunuzdan alıkoyan korku, endişe vb gibi duygularınızın üzerinde çalışabilirsiniz. (“ Duyguları Farkındalığı II“ başlıklı yazımda bu konuda özet bilgiler yer almaktadır.)

Her daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Sevginin Peşinden Koşmak

Doğuştan kör olan bir kişiye elma ve portakalın ne olduğunu nasıl öğretirsiniz? Önce elma ve portakala dokunmasını sonra onları koklamasını sonrasında ise tadına bakmasını istersiniz. Öyle değil mi? Bu küçük deneyimden sonra doğuştan kör olan kişi normal bir insan gibi elma ve portakalı birbirinden ayırt etmeye başlar. Aynı örnekten devam edecek olursak doğuştan kör olan kişiye elma ve portakalı anlatırken elmaya portakal, portakala elma dediğimizde ne olur? Kişi yaşamı boyunca elmayı portakal, portakalı da elma olarak bilir. İşte biz de tıpkı bu örnekte olduğu gibi sevgiyi yanlış öğrendik. Ve öğrendiğimiz o halin peşinden koşuyoruz. Her birimizin sevgi anlayışı farklı ve belki de bu yüzden birbirimizle anlaşamıyoruz. Bence Buddha, Mevlana, Yunus Emre vb gibi büyük hocalar bu gereksiz farklılaşmayı önlemek adına sevgiyi anlattılar. Hatta var olan tüm dinlerin sevgi ve şefkatin üzerine kurulu olduğu düşünülürse sevgi hakkında yanlış bilgilerle donatılmış olduğumuzu söylemek yanlış olmaz.

Sizce, çevrenizdeki insanları dostlarım, düşmanlarım ve nötr hisler beslediklerim şeklinde üç gruba ayırdığınız, arada bir de olsa nötr gruptakileri düşmanlar ya da dostlarım grubuna, dostlarım grubundakilerini, düşmanlar grubuna aldığınız sürece sevgiyi tam olarak bildiğiniz konusunda ısrarcı olabilir misiniz? Bence hayır.

Aynı şekilde siz de bir arkadaşınızın düşmanlar grubunda, diğer bir arkadaşınızın dostlar grubunda, tanımadığınız kişiler için ise nötr hisler beslediklerim grubunda yer alıyorsunuz dersem sanırım yanlış olmaz. Peki, farklı farklı listelerde yer aldığınız halde nasıl oluyor da hala aynı kişi olabiliyorsunuz?

Bu konu ilginizi çekti ise sizi kısa bir meditasyona davet ediyorumSırtınız dik olacak şekilde oturun. Önce derin bir nefes alın. Yapacağınız bu meditasyon sayesinde kazanacağınız farkındalığın birçok insanın üzerinde yaratacağı pozitif etkiyi hayal edin. Şimdi ise, yaşamınızda şu an var olan insanları üç gruba ayırın. Dostlarınız, düşmanlarınız ve nötr hisler besledikleriniz. Sonra bunların arasında geçmişte farklı grupta olup yerini değiştirdiklerinizi belirleyin. Belki de en büyük düşmanınızın başınızın sıkıştığı bir anda size öyle bir şey yaptı ki dostunuz oluverdi. Ya da en sevdiğiniz dostunuz hoşunuza gitmeyecek bir şey yaptı ve bir anda düşmanınız oluverdi. Ya da nötr hisler beslediğiniz kişi size zarar verecek bir şey yaptı ve düşmanınız oldu. Şimdi de kendinize şu soruyu sorun bu üç grup arasında sürekli değişim oluyor ise bu üç grupta da var olan insanları eşit ölçüde sevmeyi denesem nasıl olur? Sürekli gruplar arasında değişim yapmak mı? Yoksa teslim olup hepsini sevmeyi denemek mi? daha akıllıca. Bu soruların yanıtlarını bulmak kolay olmayabilir. Çünkü düşmanı düşman olarak tutmak için kendinize bir sürü neden yarattınız, onların kağıt kuleler gibi kolayca yıkılması mümkün olmayabilir.

Kavramsal olarak bu fikir aklınıza yattı ise bu meditasyonu sürekli yapın. İlerleyen zamanlarda yaşamınızda güzel bir açılım olacağına eminim. Belki de şu ana kadar hiç önemsemediğiniz gruptaki örneğin nötr hisler beslediğiniz insanları daha da önemsemeye başlayacaksınız. Ve bu şekilde sadece dostlar ve düşmanlar şeklinde kısıtlı bir yaşam yerine tüm evrenin varlığını hissetmeye başlayacaksınız. Ama en önemlisi sevginin anlamı konusunda küçük bir adım atmış olacaksınız.

Her daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

NOT: Gruplama örneğini verirken Budist uygulamalardan LamRim’den esinlendim.

Yazının devamı...

Farkındalık Herşeydir

Farkındalık geliştirerek ruhumuzla olan bağlantımızı kuvvetlendiririz.Farkındalık kısaca algılarımızın ötesindeki gerçeği fark etmektir. Düşüncelerimiz zaman zaman bizi yoldan çıkartabilir. Tekrar dengeye gelebilmek farkındalık geliştirmekle mümkün olur. Peki, şu farkındalık denilen şey nasıl geliştirilir?

İlk önereceğim yöntem rahatsızlık veren düşüncelerin sorgulanmasıdır. Örneğin, Şeklindeki sorgulamaların yanıtını verdikçe düşüncelerin ötesindeki gerçeğe adım adım yaklaşırız. Düşüncelerin sorgulanması dışında nefes ve meditasyon çalışmaları da farkındalığın geliştirilmesinde kullanılacak güçlü tekniklerdendir. Nefes bence farkındalık geliştirmek isteyenler için öncelikle başvurmaları gereken bir tekniktir. Nefesi deneyimleyenler çok iyi bilirler, nefes düşüncelerin sakinleşmesine yardımcı olur. Gereksiz düşünceler yok olmaya başladığında görülmeyen yani gerçek görülür hale gelir. Meditasyona gelince, klinik çalışmaların sonuçları, meditasyon yapanların hedef odaklı aktivitelerinde gelişme olduğunu göstermektedir. Hedef odaklı davranış şekillerinde gelişme olduğunda zaman zaman bizi yoldan çıkartan duygular da dengelenmektedir. Duyguların dengelenmesi, olanı olduğu gibi algılamak anlamına gelir.
Yıl içinde arada sırada uzun soluklu nefes çalışmaları yaparım. Bu çalışmaların son gününde katılımcılar neşe ve sevgiyi hissetmenin yanında farkındalıklarının da arttığını görürler. Hepsinin içinde şükran hissi beliriverir. Yaşamlarına artık farklı bakış açısıyla baktıklarını fark ederler. Hedefler daha yakınlaşmıştır. Zorluklar sanki eski etkisini kaybetmiştir. Kısaca hızlı ama keyifli bir değişim içinde bulurlar kendilerini. Bazen de içlerinde bir burukluk hissederler. Bu burukluğa, yüksek frekanslı enerji içindeyken geçmiş yaşamlarındaki ağır enerji de vakit geçirme arzusu sebep olmaktadır. Hâlbuki artık hiçbir şey aynı değildir. Matrix filmindeki Leo’nun yaptığı gibi artık mavi hap içilmiştir ve kişinin eski haline dönmesi mümkün değildir. Her ne şekilde farkındalık geliştirirseniz geliştirin farkındalığın dokunuşu işte böyledir. Geçmişte ne kadar azla yetindiğimizi ve nasıl bir illüzyonun içinde kaldığımızı anlarız. Daha da güçlenip özgürleşiriz. Çünkü farkındalık geliştirildiğinde hastalıklı dalın sadece meyvesi kesilmez, ağaç kökünden yok edilerek hastalık önlenir.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Hayat Amacınızla Ne Kadar Uyumlusunuz?

“ adlı yazımı okuyan birkaç dostum, bana şu soruyu sormuş; “ ”

Aslında başlama noktası çok basit; insanlarla birlikte olmaya devam etmek ve de onlara hayır diyebilmek. Ben de bu konulara çözmeye niyetlendikten sonra kendimle ilgili önemli bir şeyi fark ettim. Hayat amacım, “” Ama ben insanlarla birlikte olmak yerine kendi kabuğuma çekilmeyi tercih ediyordum. İnsanlara yardım ederken de çoğunlukla onlara katlanmak zorundaymışım gibi hissediyordum. Aynı anda hem onlara faydalı olmayı hem de onlardan uzaklaşmayı istemek enteresandı. Çünkü bu ikisi birbirinin tam tersi durumlardı.

Bu durumda önümde iki seçenek vardı. Ya hayat amacımdan tamamen vaz geçecektim ya da bu durumu kabullenecektim. Nerede yanlış yaptığımı araştırırken, insanlara faydalı olurken kullandığım yöntemler de sorun olduğunu fark ettim. İnsanlara yardım ederken çoğunlukla kendimi suiistimal ediyordum. Kendimi suiistimal ettikçe de karanlık tarafım ortaya çıkıyordu. Bu durumu biraz analiz ettiğimde ise geçmişte birisinin bana şöyle bir şey söylemiş olabileceği aklıma geldi. “” Ancak bu konuşmayı yapanın kim olduğunu hatırlayamıyordum. Biraz düşündükten sonra bu konuşmayı yapanın evrenin vazgeçilmez gurusu sevgili egom olduğunu fark ettim. Egoma inandığım sürece hayat amacımı gerçekleştirmeyi de erteliyordum. Erteleme süreleri de öyle bir hafta, bir ay değil, iki sene üç sene şeklindeydi. Hayat amacımdan her uzaklaştığımda, zihnimde şu soru beliriyordu. “?” Ve bu soru da hayat amacımı tamamen yok ediyordu! İşte bu yüzden de kendimi suiistimal etmeden insanlarla birlikte olmanın () yollarını keşfedip hemen uygulamaya geçiyorum. Bu yolları keşfetmek için de bol bol nefes ve meditasyon çalışmaları yapıyorum.

Sizin de hayat amacınız insanlarla birlikte olmayı gerektiriyor ise insanlarla birlikteyken kendinizi güvende hissetmenin yollarını bulun.. Elinizden geleni yapın ki iç sesiniz size güvensin ve size en uygun olan rehberliği sunsun. Çünkü bu tür bilgiler içimizde bir yerde bizi bekliyor!

Her Daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Güçlü Sorular Nasıl Sorulur?

Bu yazımda “” isimli yazımı okuyan bir dostumun sorusuna yanıt vermek istiyorum. Soru şöyleydi: “

Güçlü soru sorma, koçluk tekniğinde kullanılır. Yaşam içinde ilerleyemediğinizi düşündüğünüz de güçlü sorular size güzel çıkış yolları sunacaktır. Güçlü sorular, hayır ya da evet yanıtının alınabileceği kapalı sorular değildir. Güçlü sorular nasıl, neler, ne gibi sözcüklerden oluşan yanıtı uzun olan açık sorulardır. Bazı güçlü soru örneklerini aşağıda bulabilirsiniz; Diyelim ki arkadaşınız size şöyle bir şey söyledi;

- Çaresizim. Beni insan yerine koymuyor ya da hep deniyorum bir türlü beceremiyorum.

Siz: Peki bununla ilgili neler yapmak istiyorsun? Ya da yaşadıkların ile ilgili neleri değiştirmek isterdin?

Arkadaşınız; xxx yapabilirim, yyy yapabilirim

Siz:Peki, başka neler yapabilirsin?

Arkadaşınız; zzzz , pppp

Siz:Peki bu değişikliği yapabilmek için neye ihtiyaç var? Ya da bu değişikliği nasıl yapabilirsin?

Siz:Bunu yapabilmek için nelerden vaz geçmen gerekiyor?

Yukarıdaki soru örneklerinde de anlaşılacağı gibi koç kişiye bilgi aktarımı ya da tavsiyelerde bulunmadan kişinin kendi gerçeğini bulmasına yardımcı olacak ucu açık sorular sormaktadır. İşte bu sebeple de koçluk " şeklinde tanımlanabilir.

Koçluk, psiko-terapiden, danışmanlıktan ve mentorluktan farklı bir uzmanlık alanıdır. Örneğin; Danışmanlık, belli bir konuda uzmanlaşmıştır. Kişiye öneriler de bulunur. Koçlukta ise danışanın faaliyet gösterdiği veya sorguladığı alanda uzman olması gerekmez. Kişiye önerilerde bulunmadan kişinin kendi çözümünü bulması için onu yüreklendirir. Psikoterapide bugünü anlamak için geçmişe de bakılabiliyorken, Koçluk ulaşılmak istenen hedef için, geçmişle hiç ilgilenmeden bugünü keşfetmekle başlar ve geleceğe bakar. Koçların ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklar konusunda uzmanlığı yoktur. Mentorlukte ise, belli bir konuda tecrübeli bir kişi tüm bilgi ve birikimini karşısındaki ile paylaşarak ona destek verir. Koçlukta bilgi aktarımından çok, güçlü sorular aracılığıyla kişinin çözümü kendisinin bulmasına yardımcı olur.

İnsanların tüm yanıtların kendilerinde olduğuna inanarak onların işlerine burnunuzu sokmadan yardım etmek ve onları aydınlatmak istiyorsanız koçluk sanatı tam size göre olabilir. Ancak koçluk yaparken karşınızdakine tavsiyede bulunmadan ne kadar süre dayanabilirsiniz, işte onu bilemem!

Her Daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Herkesin Hayrına Olan Nasıl Gerçekleşir?

Negatif kaynaklı yaklaşımlar negatif, pozitif kaynaklı yaklaşımlar ise pozitif sonuçların oluşmasına sebep olurlar. Bu yüzden de ne yaptığımızdan çok nasıl yaptığımız önemlidir. Örneğin, insanlara yardım etmek, onlara destek vermek pozitif bir yaklaşım gibi görünse de yardım ediş tarzımız bu sonucu her an değiştirebilir. Mesela, ne kadar iyi niyetli olursak olalım; “ “ Şeklindeki tavsiyelerle karşımızdaki kişiyi mutlu edemeyiz. İnsanların, kendi sorunlarını çözemeyecek kadar güçsüz olduklarını düşünerek sürekli onların işlerine karışmak negatif kaynaklı bir yaklaşımdır. Diğer bir deyişle insanların geçmiş seçimlerine çamur atarak pozitif sonuç elde edilemez.

Güçlü sorular sorarak insanların kendi çözümlerini üretmeleri için fırsat tanıdığınızda ise pozitif kaynaklı yaklaşım içindesiniz demektir. Pozitif kaynaklı yaklaşımda kişi çözümünü kendi başına bulduğu için kendisini daha da güçlü hissedecek ve kendisiyle gurur duyacaktır. Size gelince kişinin mutluluğuna aracılık ettiğiniz için çok mutlu olursunuz. Sonuç olarak “” durumu yani “olan” gerçekleşir.

Peki, “anlarını nasıl yakalarız? Hala öğrenme aşamasında olsam da kendi kendime uyguladığım bazı uygulamaları sizinle paylaşmakta sakınca görmüyorum. Örneğin; aşağıdaki soruları kendinize sıkça soruyorsanız negatif kaynaklı seçimler yapmışsınız demektir. Bu yüzden de bu soruları soramayacak hale gelene kadar elinizden geleni yapın.

· *** Bilinçli olarak Pozitif olmayı seçiyorsam seçimlerim neden Negatif sonuçlanıyor?

· *** Bilinçli olarak Barışı ve Uyumu seçiyorsam niçin Kavga ( fikir aykırılıkları, netleşmeme, bir fikirden bir fikre gidip gelme, rekabet) Halini deneyimliyorum?

· **** Bilinçli olarak Şükranda kalmayı, Hoşgörü içinde olmayı, seçiyorsam niçin Çekişmeyi ve Rekabeti Seçiyorum?

- An ve an kutuplaşmanın (negatif ve pozitifin) neresinde olduğunuzu analiz edin,

- Diğerlerini yok sayan davranış kalıplarından vazgeçin.

- Sadece kendi işinize bakın, diğerlerinin özellikle de Allahın işine karışmayın

Her Daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.