SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Özgür İradenize Ne kadar Başvuruyorsunuz?

Polarite ( kutuplaşma) yasası gereği sıcak ve soğuk, ışık ve karanlık gibi evrendeki her şey diğer kutbu ile birlikte var olur. Sıcağın sıcak olabilmesi için soğuğun, iyi şeyleri yaratmak için kötünün ne olduğunun bilinmesi gerekir. Örneğin; bir kiralık katilin oğlu için şiddet ve silah konuları önceleri normal görünecek, ileride okulda öğrendiklerinden sonra şiddet ve silahlar hakkında farklı düşüncelere sahip olacaktır.

İşte bu şekilde yaşam içinde bir kutuptan diğerine giderek hayatla ilgili yeni şeyler öğrenir, zamanla netleşerek kendi gerçeğimizi yaratırız. Nihayetinde de denge ve uyumu keşfederiz. Örneğin yaşamınızda, sevginin yokluğunu hissediyorsunuz öncelikle sevginin zıt kutbu olan korkunun var olduğu yaşam alanlarınızı bulmalısınız. Ancak bu göründüğü gibi kolay olmayabilir. Çünkü korku bir kez yaşamınıza girdiğinde olduğu gibi kalmaz, değişir, dönüşür ve hatta kapsama alanını genişletir. Korkunun enerji frekansı, neşe ve coşkununki kadar yüksek ( hafif) olmadığından sizi yavaşlatmış hatta durdurmuş bile olabilir. Zaten bu yüzden de ” ” denir. Sonra sürekli bir erteleme hali içinde olabilirsiniz. Yeni bir şeyler yapmak, öğrenmek, değişmek istemezsiniz. Kendi bildiğinizin doğru olduğuna inanırsınız. Ve de sürekli konuşur, diğer insanları dinlemek istemezsiniz. Peki, insanları dinlemediğinizde ne olur? (*) Yeni şeyler öğrenmeyi bırakırsınız. Yeni şeyler öğrenmeyi bıraktığınızda ise sevginin sizin için ne anlama geldiğini öğrenemeyeceksiniz demektir. Zaten korkunun sizden istediği tek şey de budur. Çünkü o ancak ve ancak sevginin yokluğunda var olabilir.

Allah bu artı, bu eksi şeklinde ayrım yapmadan her şeyi bizim için yaratmıştır. Hangi kutupta kalacağımıza dair kararı ise bize bırakmıştır. Ve buna da ” adını vermiştir. Hadi şimdi bu yazdıklarımın doğrultusunda, deneyimlerinizdeki kutuplaşma durumuna bakarak özgür irade kullanım durumunuza 10 üzerinden bir puan verin. Puanınız çok düşük çıktıysa yapılacak iki şey var. Önce şu sıralar hangi kutupta dans ettiğinizi tespit etmek. Diğer ise hangi kutupta kalmak istediğinizi özgür iradenizle belirlemek.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Dünyadaki sevgi ve şefkatin yansıması olarak bilinen Sevgili Dalai Lama’nın güzel bir sözü; .

Yazının devamı...

Kendinize Ne Kadar Güveniyorsunuz?

Bazen insanlardan uzak kalmak isteriz. Hatta biraz daha ileriye giderek “” şeklinde konuşmalar yaparız. Ben de geçmişte bu tarz konuşmaları yapanlardan biriydim. Mümkünse kendimi insanlardan uzak tutardım. Eski kadim bilgeler böylesi bir durum için “ derler.Geçmişte bu sözü her hatırladığımda, evgili egom bu sözün benim hayatıma uygulanamayacağını iddia ederdi. İçimden gelen diğer ses ise, neden insanlardan uzak kaldığımı araştırmamı isterdi. Ve ben günlerden bir gün bu araştırmayı yapmaya karar verdim.

“sözü gerçekten doğruysa, insanlarla ilgili beni rahatsız eden, onlarla birlikteyken yaptığım bir şey olmalıydı. Ama bu neydi? Bunu her düşündüğümde, sevgili egom mükemmel olduğumu söyleyerek, geçmişte diğer insanların yapmış olduğu haksızlıkları, çocukken de sessiz bir çocuk olduğumu ve insanlardan uzak kalmayı tercih ettiğimi hatırlatırdı. İçimden gelen diğer ses ise; “ derdi.

Geçmiş deneyimlerim üzerinde küçük bir araştırma yaptıktan sonra, insanlarla birlikteyken suiistimal uğrayacak olsam dahi onlardan gelen tekliflere olumlu yanıt verdiğimi fark ettim. Hayatım boyunca yüzlerce kez kendimi suiistimale maruz bırakmıştım. Güvenemediğim kişi, “” di. Bu yüzden de mümkünse insanlardan uzak kalarak “in ortaya çıkmasını engelliyordum. Ancak unuttuğum önemli bir şey vardı. Diğer insanlar olmadan cömertliği, sevgiyi, dürüstlüğü kısaca insanlığımı ifade etmem mümkün değildi. İnsanlardan uzak kalmayı seçerek kendi bastığım dalı kesmiştim. Bu güzel fakat acılı farkındalıktan sonra yapılacak tek bir şey vardı. O da, insanlarla birlikteyken hem kendimi hem de onları yönetebilmeyi öğrenmekti. Artık diğerleri kendilerini iyi hissetsinler diye kendimi suiistimale uğratmaktan vazgeçecektim. Çünkü diğerlerinin kendilerini iyi hissetmesi onların sorumluluğuydu. Diğerlerinin kendilerinin iyi hissetmediğine inanıyorsam bu sadece benimle ilgiliydi. Zaten kendini sürekli olarak suiistimale uğratan bir insanın iyi hissetmesi mümkün olamazdı. Kısaca “

Sizde insanlarla birlikte olmak yerine yalnız kalmayı tercih edenlerdenseniz, hikâyenizin benimkisiyle benzer tarafları olup olmadığını araştırın. Hayatınızda milyonlarca kişi olsa dahi kendinizi özgür hissetmek istiyorsanız, bu araştırmaya yapmak güzel bir başlangıç olabilir.

Her Daim Sevgi ve Işıkla Kalın

Sevgiler

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Acılardan Kurtulmak Mümkün mü?

Elimizi ateşe değdirdiğimizde ne olur? Canımız yanar ve elimizi hemen ateşten geri çekeriz. Peki, canımız yandığında elimizi ateşten çekerek acıdan kurtulabiliyorsak, zihinsel ve duygusal acılardan kurtulmak konusunda aynı kararlılığı neden gösteremiyoruz? İsterseniz kişisel gelişimin en popüler konularından biri olan “ ile bu konuyu gözden geçirelim.

Hepinizin bildiği gibi insanın kendisini değersiz hissetmesi, acı verir. Çünkü kendimizi her değersiz hissettiğimizde öz güvenimiz azalır ve de kendimizi güvende hissetmeyiz. Değersiz hissetmenin böylesi bir negatif etkisi olmasına rağmen ondan kurtulamamamızın bir tek sebebi olabilir. O da onun bize hizmet etmesidir. Nasıl mı? Mesela değersiz hissederek birilerinin bizimle ilgilenmesini sağlayabiliriz. Bu sonuç güzel bir sonuç gibi görülebilir. Ancak değerimizi her düşürdüğümüzde sahip olduklarımızın değeri de düşecektir. Bu da şükretmenin üzerimizde yaratacağı olumlu enerjisinden faydalanmaya son vermek anlamına gelir. Benzer analizi korku, kızgınlık, pişmanlık gibi acı veren diğer her şey için yapabilirsiniz. Bunu her yaptığınızda, daha da özgürleşeceğinizden emin olabilirsiniz.

Belki de şu an zihninize “” şeklinde düşünceler düşmüş olabilir. Ne yazık ki, acıdan kurtulmanın yolu yaşamı farkındalıkla yaşamaktan geçer. Artık bir yetişkinsiniz ve evrendeki her şeyle baş edebilecek güce sahipsiniz. Gücünüzü kullanmak yerine sorumluluğu değersizlik, kızgınlık v.b gibi size acıdan başka bir şey vermeyeceklere devrederseniz, kendinizi kısıtlarsınız. Kendinizi kısıtladığınızda ise, zihniniz ve dolayısıyla nefesiniz de kısıtlanır. Bu da yaşamın kısıtlanması anlamına gelir. Kendiniz olamazsınız. Ve de ateşin elimizi yakmasından daha fazla acı çekmeye başlarsınız. Bence elimizi ateşten nasıl çekebiliyorsak diğer acılardan da elimizi eteğimizi çekebiliriz. İşte o zaman kolaylıkla “!” diyebiliriz.

Her Daim Sevgi ve Işıkla Kalın

Sevgiler

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Gerçekle Olan Savaşımız

Evrende an ve an gerçekleşen gece ve gündüz gibi değişimleri anlayışla karşılarız. Mesela gece olduğunda gündüz, gündüz olduğunda gece olması için ısrarcı olmayız. Değişimin konusu kendi konfor alanımızla ilgili olduğunda ise aynı bilgeliği göstermeyiz. Ev, aile, iş, dostlar, araba vb. gibi bize ait olduğunu düşündüğümüz şeylerin aynı şekilde kalmalarını isteriz.

Evrendeki diğer her şey de olduğu gibi bakış açımız başta olmak üzere yaşam içinde sürekli değişime uğrarız. Bu değişimlerin bazıları hoşumuza gider, bazıları ise hoşumuza gitmez. Hoşumuza gidenleri bırakmamak adına sürekli onlara tutunuruz. Hoşumuza gitmeyenlerin ise eski haline dönmesi için çaba harcarız. Hoşumuza gitmeyen bir değişimin var olma sebebi daha önce atılan bir tohumdan kaynaklanır. Ve bir kez var olan bir tohumun eski haline dönmesi teknik olarak mümkün değildir. Bu gerçeği yok saydığımızda ise kendimizi çaba harcar bir halde buluruz. Hatta bazen duvara tosladığımız da olur. Duvara toslama halleri gerçekle savaştığımız anlardandır. Ve şimdiye kadar gerçekle yaptığı savaşı kazanan olmamıştır.

İsterseniz şu aralar gerçekle savaş halinde olduğunuz alanlara şöyle bir bakıp oralarda hangi gerçekle savaştığınızı bulmaya çalışın. Ama önce Sogyal Rinpoche’nin The Tibetan Book of Living&Dying kitabında bahsettiği “5 bölümlük Otobiyografi” isimli şiirine bir göz atın.

Her Daim sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Bilinçli Niyet Etmek

Niyetiniz, hayatınızı nasıl yaşayacağınızı belirler. Niyet ettiğinizde niyetinizle ilgili olanlara doğru çekilirsiniz. Bu çekilme, altında mıknatıs, üstünde iğnelerin olduğu bir örtüyü hareket ettirdiğinizde toplu iğnelerin sürekli mıknatısın bulunduğu bölge civarında kalmasına benzer. Bu yüzden de niyetinizin içeriği çok önemlidir. Ancak genellikle bizi aşağıya çeken deneyimleri getirecek niyetler belirleriz. Bu da bilinçli olarak niyet etmediğimizin kanıtıdır.

Bilinçli niyetin gücünü, Dr. Masaru Emoto’nun sularla yaptığı çalışma çok net bir şekilde göstermektedir. Dr. Masaru Emoto kendi geliştirdiği teknik ile soğuk bir odanın içinde son derece güçlü bir mikroskop ve çok hızlı bir fotoğraf çekimi şekli ile su kristallerinin resimlerini çekmeyi başarmıştır. İçeriğinde sevgi kelimelerinin yer aldığı sözcüklerin söylendiği su kristallerin muhteşem güzellikte olduğu, kötü sözlerin söylendiği kristallerin şekillerinde bozulma olduğu görülmüştür. Sevgi ve nefret sözcüklerinin su molekülleri üzerinde yaptığı bu değişikliğin bilimsel yönü tam olarak bilinmiyor olsa da bedeninizin büyük bir kısmının su olduğunu düşünürsek zihninizden geçen düşüncelerin bedeninize yaptıklarını artık siz tahmin edin.

Deneyimlerinizin kalitesini arttırmak istiyorsanız niyetinizin kalitesine önem vermelisiniz. Bunun için de şu an başınıza gelenlere bakarak aslında nasıl bir niyet içinde olduğunuzu tespit etmekle başlayabilirsiniz.

Bu çalışmayı yaptığınızda güzel şeylerle karşılaştıysanız çok şanslısınız demektir. Çıkan sonuç hoşunuza gitmediyse ve bundan sonrasında başınıza gelecekleri değiştirmek istiyorsanız aşağıdaki sözcük gruplarını dikkate alarak bilinçli bir niyet belirleyebilirsiniz.

Unutmayın siz düşündüğünüzden daha da güçlüsünüz!

Bilinçli olarak Sevgiyi seçersek niçin Nefreti yaşıyor Olalım ki?

Bilinçli olarak Uyumu seçersek niçin Kavga ve Savaş içinde Olalım ki?

Bilinçli olarak Barışı seçersek niçin Karmaşa içinde Olalım ki?

Bilinçli olarak Gülmeyi seçiyorsak niçin Üzüntü içinde Olalım ki?

Bilinçli olarak Şükran etmeyi, Takdir etmeyi seçersek niçin Çekişmeyi ve Yarışı seçiyor Olalım ki?

Bilinçli olarak Huzuru ve Rahatlığı seçersek niçin Acı çekiyor Olalım ki?

Bilinçli olarak Pozitif olmayı seçersek niçin Negatif içinde kalalım ki?

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Sevgiler

Yazının devamı...

Korkuyu Dönüştürmenin Yolu

Budist öğretiler değişimin kaçınılmaz olduğunu, hiçbir şeyin tek başına var olamayacağını, her şeyin birbiri ile bağlı olduğunu şu örnek ile anlatırlar; Bir çiçeğe derinden dokunduğunuzda güneşe dokunmuş olursunuz. Güneş ışığını çiçekten çekip almak mümkün değildir. Güneş ışığı çiçekten alınabilseydi, çiçek bozulacak ve var olmayacaktı. Bu durumda çiçek ile güneş birbiri ile bağlantılıdır demek hiç de yanlış olmayacaktır. Aslında sadece güneş ve bulut değil, dünya, tüm mineraller, hava her şey çiçeklerle ile bağlantılıdır. Herhangi biri olmadığında çiçeğin formu da yok olacaktır. Bu örnekleme; var olan her şeyin geçici olduğunu çok iyi anlatmaktadır. Başımıza gelen her şey geçicidir. Korkuyu da çiçek örneğindeki gibi analiz edebiliriz.

Korku, zihinsel formlardan biridir. Umutsuzluk, bağımlılık, sevgi, ıstırap, farkındalık vb. gibi bir sürü elementten oluşur. Ve bu elementlerin hepsi korku gibi zihinsel formdurlar. Zihin formları üzerinde çalışmanın en iyi yolu “ tekniğini (mindfulness) uygulamaktır. Nefes Farkındalığı, bizi engelleyen zihinsel formlarına yaklaştırır. Net bir izleme ile zihnimizi körleştirenlerin neler olduğunu, zihnin huzurlu ve bağımsız olmasının mümkün olabileceğini fark ederiz.

Korku oluşumuna derinlemesine baktıkça korku sakinleşir. Korku sakinleşip dönüştükçe oluşan anlayış bizi özgür kılar. Aynı durum kızgınlık, öfke, pişmanlık, huzursuzluk gibi diğer tüm zihinsel formlar için de geçerlidir. Kızgınlık ve öfke bizi sevgiden uzaklaştırmakta, huzursuzluk ve karmaşa ise bizi huzurdan uzaklaştırmaktadır. Peki, bu kadar kolay ise zihnimize neden bakmıyoruz? Çünkü bu kadar basit bir yöntemle bizi engelleyen zihin formlarının dönüşebileceğine inanmıyoruz.

Şimdiye kadar denediğiniz zorlu yöntemler işe yaramadı ise bu basit tekniği denemek iyi bir fikir olabilir. Budist rahip Ven rita, zihnimizin içine yaptığımız yolculuğu şöyle anlatır;

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Aslında Bir Şeylere Tutunmaya Gerek Yok

Algılarımızla yarattığımız bu dünyada gerçeği bulmak imkânsız gibidir. Çünkü gerçek gerçek, sürekli aynı kalan değişmeyendir. Örneğin, çok dürüst olduğunuzu düşünebilirsiniz. Bu düşünce, yüzde yüz doğru mudur? Hayır, kişinin dürüst olma niyeti ne kadar güçlü olursa olsun, gerçekten dürüst olabilmesi için dürüstlüğünü gösterebileceği ya da ifade edebileceği insanlara, dürüstçe var olmaya devam edebileceği bir iş, bir ev ve paraya ihtiyacı vardır. Bunlardan birkaçı eksik olduğunda dürüstlükten bahsetmek zorlaşacaktır.

Aynı şekilde; “ ” düşüncesine inanan bir kişi sonuçlara takılmış demektir. Çünkü kendisini ” ” yapan parçaları alt alta listeleyerek listedekilerin bir kaçını dahi elimine edecek olsa “ cümlesi değişime uğrayacaktır. Bu mekanizma “ için de aynen geçerlidir.

Evrende her şey, herkes birbirine bağlıdır, hiç bir şey kendi başına var olmaz. Bugün deneyimlediklerimiz sadece bir sonuçtur. Bu yüzden de bugün başımıza gelenleri düzeltmeye çalışmak gereksiz bir çaba olacaktır. Bir evin inşa edilebilmesi için önce tuvalet, yatak odası, oturma odası, mutfak, banyo ve bahçenin bir mimar tarafından kâğıt üzerine aktarılması gerekir. Çizilmiş bir proje olmadan ev tek başına var olamayacaktır. Dağlar, nehirler kendi başına oluşmadı. Bir gül tek başına yetişmiyor. Bir yemek tek başına masada yerini alamıyor. Hepsi önce düşüncelerde kavramsal olarak var oldular ve sonrasında bizler tarafından yaratıldılar.

Aynı şekilde sonuçlar grubunda yer alan gurur, kızgınlık, kıskançlık, öfke, stres gibi bizi tüketen, kısıtlayanlar da gerçek değildir. Çünkü bunlar kendilerini oluşturan parçalar yok edildiğinde var olamazlar. Geçmişte zihnimizde kavramsal olarak yaratılmış düşüncelerden ibarettirler. Bizi mutsuz eden ya da mutlu eden her şeyin bu şekilde analizini yapabiliriz. Bu analizi her yaptığınızda bazı şeylere tutunmaya gerek olmadığı gerçeği görünür hale gelecektir. Ancak ortaya çıkan gerçek işinize gelecek midir? İşte onu bilemem!

Bence boş bir hayalin hayatınız üzerindeki gücüne son vermek için bu analizi yapmak çok güzel bir hareket olabilir.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Nefes Neden Bu Kadar Önemli?

Nefes, fiziksel olarak, dahaiyi sağlık, daha çok enerji ve güç sağlar, zihinsel olarak, bastırılmış duyguları temizler ve stresi çözümler, ruhsal düzeyde ise daha çok sevgi, neşe ve “ hali sunar. İnsanın böyle güzel bir cümleyi okuduktan sonra hemen nefes yapası geliyor değil mi?

Çok doğru, bir an evvel aydınlanıp, kolay yoldan mutlu olmayı kim istemez ki. Ancak nefesin bir şartı var. O da, kötü günde ve iyi günde bir ömür boyu onunla yaşamınızı paylaşmanız. Yani her şeyde olduğu gibi nefese de emek vermek gerekiyor. Mesela dünya şampiyonu bir sporcu, şampiyonluğu ilan edildikten sonraki gün ne yapar? Çalışmalarına devam eder, Öyle değil mi? Yazımın başında yazdıklarımın gerçekleşmesi için de nefesin tıpkı bir dünya şampiyonu disiplininde yapılması gerekir.

Yaşamımızdaki karmaşa, doğduğumuzdan beri öğrendiklerimiz ile geçmiş travmalardan kaynaklanır. Böyle olmasaydı her şeyi doğal haliyle algılayacaktık. Bence doğal olanı algıladığımız da mutluluk kaçınılmaz olacak. Nefes ve nefesle birlikte yapılan farkındalık çalışmaları bizi doğal olana yaklaştırır.

Ben, uygulamalarını yaptığım transformal nefesi, netleşmek ve yoldan çıktığımda yolumu bulmak için kullanırım. Nefes sayesinde düşüncelerim yavaşlar ve niyetimle uyumlu rehberlikler gelir. Zaman zaman bu rehberliği anlayamadığım olur. Olsun, ben anlamasam bile nefeste kaldığım sürece o hiç vaz geçmez. Nefesle gelen rehberlikler daha çok keyiflendiren ve şevk veren rehberliklerdir. Böyle olduğunda da adım atmak daha da kolaylaşır. Kısaca, nefes size neyin doğru olduğunu söylemez ama neyin doğru olduğunu anlamamıza yardımcı olacak ortamı sağlar. Ve böylece içinizdeki ilahi rehber ile bağlantıya geçersiniz.

Buraya kadar yazdıklarım çok hoş görünebilir ancak en hoşu da nefesi deneyimleyerek yazdıklarımı test etmektir. Önümüzdeki günlerde yılda sadece 3-4 defa yapılan transformal nefes seminerlerinden biri gerçekleşiyor. Seminere geldiğiniz gün ile ayrıldığınız günün aynı olmadığı güçlü bir seminer haftası olacak. Bu seminere katılarak tüm bu yazdıklarımı test edebilirsiniz. Bu seminerleri gerçekleştirdiğimiz otel çalışanları her seferinde şunu söylüyorlar. ”

Evet, çok doğru, nur geliyor, çünkü nefes ile doğal halimiz açığa çıkıyor… biz oluyoruz. Ben bu biz olma anlarını çok seviyorum.

Her daim sevgi ve ışıkla

Sibel.kavunoglu@gmail.com

İlgilenenler bu seminerin bilgilerine www.nefestr.comulaşabilirler

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.