SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Mutlu Olacağım Sandım Ama Olmadı!

Güzel ilişkimiz olsun, bol paramız olsun, çok mutlu olacağız diye düşünürüz. Şöyle bir etrafımıza bakar, güzel bir ilişkisi olan ya da bol parası olup da mutsuz olan bir sürü insan olduğunu fark ederiz. Sonra da işin doğrusu nedir diye düşünüp dururuz? Acaba, bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz arzularımızdan vaz mı geçsek? Yoksa bunları arzulamaya devam mı etsek?

Bence arzularımızdan vaz geçmemeliyiz. Bizi daha çok geliştirecek, daha ileriye götürecek ve herkese faydalı olacak şeyleri arzulamak güzeldir.

İsterseniz, asıl sıkıntının nerede olduğunu şöyle bir analiz edelim. Güzel ilişkimizin olmasını isteyebiliriz; bunda bir sorun yoktur. Buradaki mutluluğu bozan şey; bir ilişkimiz olduğunda “” tarzındaki düşüncelerdir. Çünkü bu düşünceler başladığında korku ortaya çıkar. Korku ortaya çıkınca da tek şey olur. O da “ . Kısaca ilişkide bizi mutsuz eden ilişkinin etrafında dolaşan düşünceler yani bakış açımızdır. Ama biz ne yaparız. Asıl suçlunun bizzat endişe ve korkuları yaratan düşüncelerimiz olduğunu aklımıza bile getirmeyiz. İşte bu hal literatürde “” olarak bilinir. Cahilliğin zeki olup olmamakla ilgisi yoktur. Cahillik bakış açımızın nasıl olduğu ile ilgilidir.

Yoğun zihin, hastalık yapacak şekilde garip düşünceler yaratabilir. ” , “ona ihtiyacım var”, şeklinde düşüncelere sahip oldukça zihinsel olarak hastalanmaya başlarız. Bu düşüncelerle baş edemeyince de sakinleştirici ilaçlara başvururuz.

Tabii ki var. Bu yol, “ tır. Ancak şu var ki zihne bakma yolu, uzun ve meşakkatli bir yoldur. Ama olsun. Sonunda mutluluk var ise bence her şeye değer! Zihnimizde her gün bir sürü çöp geçiyor, önce bunu kabul etmekte fayda var. Bu çöplerin yanında, neyse ki mutlu ve bilge bir kişilik de var. Bilgelik, mutluluk, pozitif, öfke, kızgınlık, hırs, kıskançlık negatif tarafımızdır. Pozitif tarafa odaklanarak açık bir zihin yaratırız. Bir şeyi çok istersek oraya doğru çekiliriz. Eğer istemiyorsak kapı da açılmaz. Bu, bu kadar basittir.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Ne İstediğinizin Ne Kadar Farkındasınız?

Evrenden, Allahtan, Tanrıdan, Kaynaktan; onu ne şekilde tanımlıyorsanız, bizim için bir şeyleri gerçekleştirmesini isteriz. İstemek güzeldir. Ancak isteklerimizin ne tür sonuçlar doğuracağını bilmek bir o kadar da önemlidir. Ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek için geçen yaz başımdan geçenleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Uzun zamandır Şanlı Urfa’daki Göbekli Tepe’yi ve dünyanın ilk üniversitesinin inşa edildiği Harran ilçesini gezmek istiyordum ve nihayet geçen yaz bu isteğimi gerçekleştirdim. Urfa’da kaldığım otel personellerinden Kadir, kiralık araç arayışımı fark edince, gitmek istediğim yerlere kendi özel aracı ile götürmeyi teklif etti. Ücret konusunda anlaştıktan sonra Kadir ile birlikte yola koyulduk. Yolda giderken Kadir, Hz. Eyüp’ün türbesini ziyaret etmemiz konusunda ısrar etti ve çaresiz türbenin yoluna saptık. Türbeye giderken Kadir, Hz. Eyüp’ün hikâyesini anlattı. Hikâye şöyleydi;

Sabrın sembolü olarak bilinen Hz Eyüp, herkes tarafından çok sevilen, varlık sahibi bir adammış. Ancak şeytanın Hz Eyüp’ün sabrı ile ilgili şüpheleri varmış. Allah, sevgili kulunun sabrını kanıtlamak için önce doğal bir afet yaratmış. Doğal afet esnasında Hz Eyüp, ailesi ile tüm malını, mülkünü kaybetmiş. Doğal afetin arkasından Hz Eyüp, çaresi olmayan bir hastalığa yakalanmış. Hastalıkla birlikte Hz Eyüp’ün bedeninde kurtlar belirmeye başlamış. Hz Eyüp, başına gelenleri “” şeklinde yorumluyormuş. Hatta Allah’ın bedenini, kurtların rızık yeri olarak belirlediğine inandığı için bedeninden düşen kurtları tekrar bedenine yerleştiriyormuş. Bir müddet sonra kurtlar bedeninde iyice yayılmışlar öyle ki Hz. Eyüp’ün kalbine yaklaşmaya başlamışlar. Bunun üzerine Hz Eyüp, “” şeklinde dua etmeye başlamış. Allah, tüm bu olanlardan sonra Hz. Eyüp’ün sabrını ispatladığını düşünmüş ve Hz. Eyüp’e “ demiş. Hz Eyüp, Allah’ın dediğini uygulayarak üç adım atıp sağ ayağını yere vurmuş ve yerden su çıkmış. Hz. Eyüp, yerden çıkan suyla bedenini yıkadıkça bedeni kurtlardan arınmış, bedeni arındıkça gençleşmiş, eskisi gibi yakışıklı bir adam haline gelmiş. İlerleyen günlerde tekrardan evlenip bir sürü çocuk sahibi olmuş, eskisi gibi huzur içinde yaşamına devam etmiş.

Bu güzel hikâyeyi dinledikten sonra ben de Hz. Eyüp’ün dua ettiği yere giderek sabrı tüm yanları ile öğrenmeyi diledim. Dua ettiğim günün akşamı Kadir gecesiydi.

O gün, Kutsal olarak bilinen balıklı gölden otele dönerken içinde normalde olması gerekenden daha fazla paranın olduğu cüzdanım çalındı. Günlerden cumartesiydi ve ben kredi kartsız, kimliksiz, parasız, pulsuz bir şekilde öylece kalıvermiştim. Bir an evvel bir şekilde para sorunumu halletmem gerekiyordu. Aklıma güzel bir fikir geldi. Hesabımın olduğu bankanın ATM ‘in önüne giderek para çekmek için gelen Urfa’lıları bekledim. Amacım, call center aracılığıyla ATM kartı olan kişinin hesabına havale yaparak banka hesabından benim için nakit para çekmesini talep etmekti. Maalesef hiçbir Urfalı bu işlemi yapmaya ikna olmadı. Bunun üzerine aynı bankada çalışan kuzenimle irtibata geçmeye karar verdim. Kuzenim, Şanlı Urfa şubesinin personeli ile irtibata geçti ve sevgili Şanlı Urfa şubesi banka personeli yarım saatlik yoldan gelerek ihtiyacım olan parayı bana teslim etti.

Otele döndüğümde, bu durum neden başıma geldi, nasıl bir ders almalıyım diye düşünürken bir şeyi fark ettim. Bugün olanlar sırasında hiç telaşlanmamış, olanı olduğu gibi kabul edip sakince bir çıkış yolu bulmuştum. Ne ATM’den para çekme teklifimi kabul etmeyen Urfa’lılara ne de cüzdanımın çalındığını bildirdiğimde alakasız sorular soran polislere kızmıştım. Enteresan bir sabır deneyimi yaşamıştım. Sanırım duam kabul görmüştü. Yine de bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordum.

Ertesi sabah “ çalışmamı yaparken beklediğim yanıt geldi. Bir önceki gün Hz Eyüp’ün hikâyesinden esinlenerek sabrı öğrenmeyi dilemiştim. Geçmişte bir takım kayıplarım olmuştu ve her seferinde sabırla tekrar ayağa kalkabilmiştim. Geçmiş deneyimlerin bana sabrın ne anlama geldiğini çok güzel öğretmişti. Yaşadıklarım yeterli değil miydi?

Ayrıca Hz. Eyüp, güçlü ve seçilmiş bir kişiydi, o gücüne karşılık sabır deneyimleri de çok güçlü olmuştu. Ben onun kadar güçlü ve seçilmiş bir insan değildim ki, sanırım bir şeyler isterken haddimi bilmeliydim. Yani kendi etime buduma uygun deneyimleri dilemeliydim. Başıma gelenler benim için güzel bir ders olmuştu. Allahtan, evrenden bir şeyler isterken her şeyi baştan öğrenmek yerine geçmişte nasıl ayağa kalktığımızı hatırlamayı ve mümkünse kolaylıkla öğrenebilmeyi isteyebilirdim. Öğrendiklerimin değerini bilmeyi dilemeliydim. İyisi mi siz de isterken ne istediğinizin farkında olun! Çünkü sizi her zaman dinleyen, dikkate alan bir şeyler var!

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Ne İstediğinizin Ne Kadar Farkındasınız?

Evrenden, Allahtan, Tanrıdan, Kaynaktan; onu ne şekilde tanımlıyorsanız, bizim için bir şeyleri gerçekleştirmesini isteriz. İstemek güzeldir. Ancak isteklerimizin ne tür sonuçlar doğuracağını bilmek bir o kadar da önemlidir. Ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek için geçen yaz başımdan geçenleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Uzun zamandır Şanlı Urfa’daki Göbekli Tepe’yi ve dünyanın ilk üniversitesinin inşa edildiği Harran ilçesini gezmek istiyordum ve nihayet geçen yaz bu isteğimi gerçekleştirdim. Urfa’da kaldığım otel personellerinden Kadir, kiralık araç arayışımı fark edince, gitmek istediğim yerlere kendi özel aracı ile götürmeyi teklif etti. Ücret konusunda anlaştıktan sonra Kadir ile birlikte yola koyulduk. Yolda giderken Kadir, Hz. Eyüp’ün türbesini ziyaret etmemiz konusunda ısrar etti ve çaresiz türbenin yoluna saptık. Türbeye giderken Kadir, Hz. Eyüp’ün hikâyesini anlattı. Hikâye şöyleydi;

Sabrın sembolü olarak bilinen Hz Eyüp, herkes tarafından çok sevilen, varlık sahibi bir adammış. Ancak şeytanın Hz Eyüp’ün sabrı ile ilgili şüpheleri varmış. Allah, sevgili kulunun sabrını kanıtlamak için önce doğal bir afet yaratmış. Doğal afet esnasında Hz Eyüp, ailesi ile tüm malını, mülkünü kaybetmiş. Doğal afetin arkasından Hz Eyüp, çaresi olmayan bir hastalığa yakalanmış. Hastalıkla birlikte Hz Eyüp’ün bedeninde kurtlar belirmeye başlamış. Hz Eyüp, başına gelenleri “” şeklinde yorumluyormuş. Hatta Allah’ın bedenini, kurtların rızık yeri olarak belirlediğine inandığı için bedeninden düşen kurtları tekrar bedenine yerleştiriyormuş. Bir müddet sonra kurtlar bedeninde iyice yayılmışlar öyle ki Hz. Eyüp’ün kalbine yaklaşmaya başlamışlar. Bunun üzerine Hz Eyüp, “” şeklinde dua etmeye başlamış. Allah, tüm bu olanlardan sonra Hz. Eyüp’ün sabrını ispatladığını düşünmüş ve Hz. Eyüp’e “ demiş. Hz Eyüp, Allah’ın dediğini uygulayarak üç adım atıp sağ ayağını yere vurmuş ve yerden su çıkmış. Hz. Eyüp, yerden çıkan suyla bedenini yıkadıkça bedeni kurtlardan arınmış, bedeni arındıkça gençleşmiş, eskisi gibi yakışıklı bir adam haline gelmiş. İlerleyen günlerde tekrardan evlenip bir sürü çocuk sahibi olmuş, eskisi gibi huzur içinde yaşamına devam etmiş.

Bu güzel hikâyeyi dinledikten sonra ben de Hz. Eyüp’ün dua ettiği yere giderek sabrı tüm yanları ile öğrenmeyi diledim. Dua ettiğim günün akşamı Kadir gecesiydi.

O gün, Kutsal olarak bilinen balıklı gölden otele dönerken içinde normalde olması gerekenden daha fazla paranın olduğu cüzdanım çalındı. Günlerden cumartesiydi ve ben kredi kartsız, kimliksiz, parasız, pulsuz bir şekilde öylece kalıvermiştim. Bir an evvel bir şekilde para sorunumu halletmem gerekiyordu. Aklıma güzel bir fikir geldi. Hesabımın olduğu bankanın ATM ‘in önüne giderek para çekmek için gelen Urfa’lıları bekledim. Amacım, call center aracılığıyla ATM kartı olan kişinin hesabına havale yaparak banka hesabından benim için nakit para çekmesini talep etmekti. Maalesef hiçbir Urfalı bu işlemi yapmaya ikna olmadı. Bunun üzerine aynı bankada çalışan kuzenimle irtibata geçmeye karar verdim. Kuzenim, Şanlı Urfa şubesinin personeli ile irtibata geçti ve sevgili Şanlı Urfa şubesi banka personeli yarım saatlik yoldan gelerek ihtiyacım olan parayı bana teslim etti.

Otele döndüğümde, bu durum neden başıma geldi, nasıl bir ders almalıyım diye düşünürken bir şeyi fark ettim. Bugün olanlar sırasında hiç telaşlanmamış, olanı olduğu gibi kabul edip sakince bir çıkış yolu bulmuştum. Ne ATM’den para çekme teklifimi kabul etmeyen Urfa’lılara ne de cüzdanımın çalındığını bildirdiğimde alakasız sorular soran polislere kızmıştım. Enteresan bir sabır deneyimi yaşamıştım. Sanırım duam kabul görmüştü. Yine de bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordum.

Ertesi sabah “ çalışmamı yaparken beklediğim yanıt geldi. Bir önceki gün Hz Eyüp’ün hikâyesinden esinlenerek sabrı öğrenmeyi dilemiştim. Geçmişte bir takım kayıplarım olmuştu ve her seferinde sabırla tekrar ayağa kalkabilmiştim. Geçmiş deneyimlerin bana sabrın ne anlama geldiğini çok güzel öğretmişti. Yaşadıklarım yeterli değil miydi?

Ayrıca Hz. Eyüp, güçlü ve seçilmiş bir kişiydi, o gücüne karşılık sabır deneyimleri de çok güçlü olmuştu. Ben onun kadar güçlü ve seçilmiş bir insan değildim ki, sanırım bir şeyler isterken haddimi bilmeliydim. Yani kendi etime buduma uygun deneyimleri dilemeliydim. Başıma gelenler benim için güzel bir ders olmuştu. Allahtan, evrenden bir şeyler isterken her şeyi baştan öğrenmek yerine geçmişte nasıl ayağa kalktığımızı hatırlamayı ve mümkünse kolaylıkla öğrenebilmeyi isteyebilirdim. Öğrendiklerimin değerini bilmeyi dilemeliydim. İyisi mi siz de isterken ne istediğinizin farkında olun! Çünkü sizi her zaman dinleyen, dikkate alan bir şeyler var!

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Bizi Rahatsız Eden Düşünceler Olmadığında Ne olur?

Anda kalmayı becermek zaman alsa da yaşam kalitemizi arttırmak için anda kalabilmeyi başarmak çok önemli! İsterseniz şu an her şeyi bir kenara bırakıp bir süreliğine anda kalmanın yaşamımıza katabileceklerine odaklanalım. Anda kalma anları, geçmiş hikâyelere ait endişe ve düşünceler ile geleceğin öngörülerinden uzak kaldığımız anlardır. Peki, bizi yoldan çıkaran, rahatsız eden düşünceler olmadığında ne olur? Bizi yoldan çıkaracak hormonlar salgılanmaz, beyin dalgalarımız yavaşlar, beyindeki savunma mekanizması uykuya dalar. Çünkü artık endişelenecek ya da korkacak bir şey yoktur. İşte o zaman bir çocuk gibi safça, heyecanla “” a bakarız. Olanı olduğu gibi kabul ederiz.

Anda kalma hali, beyin dalgalarımızın hangi dalga boyunda olduğu ile ilgilidir. Örneğin, şu an yazdıklarım ile yazacaklarımı aynı anda düşünüyor, amacımı hatırlıyor, içeriğin anlaşılır olabilmesi için gayret sarf ediyorum. Tabii bir de yazı yazma hızımı, zihnimden hızla geçen düşüncelere uydurmaya çalışıyorum. Beynim, aktif durumda, bu da beynin “dalga boyunda olduğunu gösteriyor. Beyin dalgalarım, tek bir şeye odaklanmayı seçtiğimde yavaşlayacak, buna bağlı olarak bedenim de rahatlayacak. Bedenin rahatlaması, endişelerin azalması ve korkuların yok olması anlamına geliyor. İşte böyle durumlarda kendimizi “” hissediyoruz.

Yaşadığımız ana, geçmişi ve geleceği her davet edişimizde kargaşa başlıyor. Çünkü onlar ya geçmişte neler olduğunu hatırlatarak bizi korkutuyorlar ya da henüz olgunlaşmamış öngörüleri bize gerçekmiş gibi gösteriyorlar. Her yeni günün yeni bir fırsat olduğunu bilmeyecek kadar cahiller. Anda kaldığımızda ise içimizdeki iyi olana, şefkate, sükûnete, bağımsız olana da dokunuyoruz. Onların tohumları bilinçaltının derinlerinde gömülü ve hepimizin onlara dokunmaya, sulamaya ihtiyacı var. Bu da ancak bilinçli nefes ve zihninizde çalışarak olur.

Bilinçli nefes ile ilgili olarak nefes ve nefes farkındalığı hakkında bu köşede yazdığım yazıları okuyabilirsiniz. Zihinle çalışmak konusunda ise yapılacak bir sürü şey var. Bu yazımda size küçük bir pratik çalışma önerebilirim. Endişelendiğinizde ya da korktuğunuzda sizi endişelendiren o düşünce olmasaydı şu an nasıl olurdunuz ya da ne yapıyor olurdunuz? Sorusunu kendinize sorup yanıtlarınıza uygun aksiyonlar alın. Bu pratiği yaptıkça bir sürü anda kalma anları biriktirirsiniz. Cebinizde ne kadar çok anda kalma anları olur ise huzur, dinginlik, mutluluğun en sevilen müşteriler listesine dâhil olur.

Bir an evvel dostunuzu ve düşmanınızı birbirinden ayırt etmekte fayda var. Geçmiş ve geleceği desteklerken aynı zamanda, anda kalma anlarına “ demiş olabileceğinizi unutmayın. Çünkü geçmiş ve gelecek anda kalma hallerini deneyimlemenize hiç bir zaman izin vermeyecek. Şimdi belki de diyorsunuz ki “ “

Sanırım, bu yazdıklarımın doğru olup olmadığını anlamanız için de anda kalma halini deneyimlemelisiniz!

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Duygu Farkındalığı - II

( Bu yazıyı okumadan önce Duygu Farkındalığı –I başlıklı yazıyı okumanızı öneririm)

“ çalışmasına yapmaya başlamadan önce, bu çalışmanın size nasıl hizmet edeceğini belirleyin. Size nasıl hizmet edeceği, niyetiniz olsun. Sonrasında ise tıpkı “” çalışmasında yaptığınız gibi 20 dakika boyunca tek başınıza kalacağınız sakin bir yer edinin. Önce nefes alış verişinize odaklanın. Sonrasında ise her nefes alış verişinizde bedeninizin daha da rahatladığını hayal edin. Bedeniniz iyice rahatladıktan sonra, geçmişte sizi kızdıran bir olayı ve o an hissettiklerinizi hatırlayın. Bakın bakalım, o an hissettiğiniz duygu nasıl bir duyguydu? vb. gibi.

Şimdi de o duygu içine girin. Ve onunla kalın. Bu çalışmayı yaparken araya düşüncelerin girmesi çok normaldir. Düşünceler her geldiğinde tekrar nefesinize odaklanıp o anı ve oradayken hissettiklerinizi hatırlayın. Ve o hissi bedeninizde hissedin. Yapmamanız gereken tek şey ” “ ” “ ” şeklindeki dramalara girmektir. Bu tarz cümleler egoya aittirler. Ego, sizi, ““ ya da “” konumuna sokacaktır ki bu halin pozitif bir sonuç doğurması imkânsızdır. Bu yüzden de bu tür düşünceleri bir kenara bırakıp nefesinize ve o andaki duyguya odaklanın. Bedeninizin neresinde bu duyguyu hissettiğinize, nerelerde daha yoğun olduğuna bakın. Herhangi bir yorum yapmadan o hisle birlikte olun. Hissi iyice tanıdıktan sonra aynı hissi daha önce ne zaman hissettiğinizi kendinize sorun. O anın kendiliğinden size gelmesini bekleyin. Geçmişte aynı hissi hissettiğiniz an geldiğinde o ana bakın. Bakın bakalım, o anda neler oldu, neler yaptınız, nasıl sonuçlandı. Bir müddet o anda kalın. Olanlar ile ilgili farkındalık gelir ise geçmişte aynı hissi hissettiğiniz başka bir ana gidin. Orada neler olduğuna bakın. Bu şekilde devam edin. Zamanla bu duygunun aslında yeni bir şey olmadığını eskiden gelen bir hayalet olduğunu fark edeceksiniz. Kaynağına ulaştığınızda ise bu hissin sebebi ile karşılaşacaksınız. İşte o zaman kendiniz ve deneyimlerinizle ilgili güzel farkındalıklar kazanmaya başlayacaksınız. Ve bu şekilde yaşamınızdaki döngülerin tekrarlanması da engellenmiş olacak.

Her daim sevgi ve ışıkla

Nefestr.com

Yazının devamı...

Duygu Farkındalığı -I

Kişinin ihtiyaçları Sahte ve Gerçek olmak üzere iki türlüdür. Sahte ihtiyaçlar başkaları üzerine kurulmuştur. Hatta bazıları başkaları tarafından hiçbir zaman karşılanamayacak türden talepler olabilir. Başkalarına bağımlı olduğumuzda, ihtiyaçlarımız beklediğimiz şekilde karşılanmaz. Bu da öfke, suçlama, kırgınlık ve kinle sonuçlanır. Gerçek olan ihtiyaçlar, başkaları tarafından gerçekleştirilmeyenlerdir. Onlar sayesinde gerçek potansiyelimizi fark ederiz. Çünkü gerçek ihtiyaçta sevginin ancak verilerek elde edilmesi söz konusudur.

Bedenimizi, zihnimizi ve duygularımızı ne kadar arındırırsak sahte ihtiyaçlar gerçeğe dönüşecektir. İşte bu arınmayı sağlayan teknikler; Transformal nefes, nefes farkındalığı ve duygu farkındalığı tekniğidir. Ben de bu yüzden, “” tekniğini, “” ve “Nefes farkındalığı” tekniği ile birlikte kullanırım. Kendime daha anlayışlı olmayı ve en önemlisi sevmeyi tüm bu teknikler sayesinde keşfettim. Tabii hala gidecek yolum var.

Aslında yaşamımızda ne oluyor ise önce bedende kendini gösterir. ”, “” gibi düşünceler bizi derinden etkiler. Bu da direk yaşamımızı etkileyecektir. Bir anda mutluyken mutsuz hissetmeye başlarız ve bunun nedenini bulmakta da zorlanırız. İşte bu tür anlara zihnimizden geçen bir düşünce sebep olmuştur. Bedenimizde olanı fark etme konusunda Nefes Farkındalığı Egzersizi II- başlıklı yazımın içeriğindeki mantralar çok yardımcı olur. “Mutlu olmayı diliyorum”, “ Kendime Neşeyi diliyorum” şeklinde kendinizi mutluluk oluşturan hisler yollayabilirsiniz. Bu şekilde hep sevgi ve şefkat gündemde kalır ki bu da kabul edemediğimiz, kontrol edemediğimiz şeylerle karşılaşmayı kolaylaştırır. “” , “ demekle olmaz, içimizdeki acı verenle karşılaşmak ve onunla hissetmekle olur. Yaşamın kolaylaşması ancak kalbin açılması ile olacaktır. Bunun başka bir yolu yoktur. Bu yüzden içinizdeki ile karşılaşmak için“ ” tekniği güzel bir uygulamadır. “” , “ (*) tekniğinde belli bir aşamaya gelenler için daha verimli olur. Ancak bu tekniği uygulamak biraz cesaret gerektirir. Çünkü duygulara dokunmak hiç de kolay değildir. İşte bu yüzden de onları çoğu zaman bastırmayı tercih ederiz.

Bir sonraki yazımda bu uygulamanın nasıl yapıldığını anlatacağım

Her daim sevgi ve ışıkla

Nefestr.com

(*) Nefes Farkındalığı Tekniği için

Yazının devamı...

Yeni Yılda Hayallerinizin Peşinden Koşmaya Ne Dersiniz?

Yakında yepyeni güzel bir yıla giriyoruz. Herkes için en iyisi, en mükemmeli olur inşallah

Şu sıralar, her sene yaptığım gibi 2013 yılı hedeflerimi gözden geçiriyorum. 2013 yılını gözden geçirdikten sonra 2014 yılı hedeflerimi belirleyeceğim. Hedef belirleme çalışmasını 2006 yılından beri yaparım. İlk yaptığım yıl hedef sayım 125’di. 2007 yılının hedef sayısı 95, 2008 yılının 50, 2009 yılının 25, 2010 yılının 21, 2011 yılının 33, 2012 yılının 25, 2013 yılınınkisi ise 21 adetti. Bu hedeflerden bazıları aynı yıl içinde gerçekleşti, bazıları ise sonraki yıllara devretti. Tüm bu süreç zarfında zaman zaman vazgeçtiğim hedeflerim de oldu tabii. Tek bir hedefim var ki listeye giriş tarihinden 4 yıl sonra gerçekleşti. Hatta 2013 yılı hedef listemi yaparken “ diye düşünerek onu listeden çıkartmıştım. Ne oldu dersiniz, listede olmadığı halde 2013 yılı bitmek üzereyken gerçekleşiverdi. Artık hiçbir hedefimle ilgili umutsuzluğa kapılmıyorum. Biliyorum ki, bana ait olan tüm hedefler günün birinde gerçekleşecek. Aranızda bu çalışmayı yapmak isteyenler var ise ne kadar saçma gözükürse gözüksün gerçekleşmesini istediğiniz her şeyi büyük küçük demeden yazın. Yani uçun, kaçın.

Şimdi de hedef belirleme çalışmasının faydalarından bahsetmek istiyorum.

2011 yılında hedef listesini hazırlarken liste tasarımında değişiklik yapmaya karar verdim. Artık bundan sonra her hedefe bir kategori atayacaktım. Her bir hedefi kategori altında toplayarak hedefim ile duygusal bir bağ kurmuş oldum. Örneğin; o sene seyahat etmeyi düşündüğüm ülkelerin kategorisi “di. Diğer bir kategori çeşidi ise o yıl “ ile ilgiliydi. Örneğin; gibi. Bu şekilde hem ana niyetime yaklaşmış, hem de bu yaklaşma sayesinde hedeflerimi gerçekleştirmiş oluyordum. Kısaca hedeflerim niyetimle uyumlu hale geliyordu.

Hedef belirleme çalışmasının diğer bir faydası ise kendi hayallerinizle, diğerlerine ait olanları birbirinden ayırt etme becerisini size kazandırmasıdır. Ayrıca neleri yapıp yapamayacağınız ya da” ne kadar yaratıcı olduğunuz konusunda önemli bilgiler edinirsiniz. Bu çalışmanın başka bir faydası daha var ki belki de en keyiflisi bu! Yıl içinde “” yaratmış oluyorsunuz. İşte ben bunu “ şeklinde tanımlıyorum.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Sizin Hikâyeniz Hangisi?

Herhangi bir şey hikâyeleştirerek anlatıldığında daha iyi anlarız. İşte bu yüzden de Dede Korkut, Nasreddin hoca gibi bilge kişiler bizlere rehberlik yaparken hikâyelere başvurmuşlardır. Bu hikâyelerin yanında çocukların yeteneklerine sahip çıkmalarını hatırlatan Thinker bell’in Hazine adası, bilinçaltının sınırsızlığına dikkat çeken Alice, iç güzelliğin önemini vurgulayan Kül Kedisi Sinderalla’nın hikâyeleri vardır.

Tabii bir de kendi başımıza yazdığımız hikâyeler vardır. Bazıları bizi büyütüp ilerletir, bazıları ise küçültüp, geriletir. Örneğin dostlarımızdan biri arzu ettiğimiz gibi davranmıyor ise onun hakkında“ “ hikâyesini yazarız. Bizimki yerine kendi kalıbını benimsemiş olan dostumuza karşı “uyumsuz” olanın aslında kim olduğu koskoca bir soru işaretidir. Başka bir örnek hikâyede ise dostlarımızdan birinin çok yalancı olduğundan bahsederiz. Bundan bahsederken de dünyadaki herkesin yalan söylediği gerçeğini bir kenara bırakırız. Zamanla öyle çok yalan söyleriz ki diğerlerinin de yalan söylediğine ikna oluveririz. Çünkü içimiz neyse dışarısı da öyledir!

Bence biraz daha yaratıcı olup ve o güzel dostlarımızın neden yalan söylediklerini ya da neden uyumsuz gözüktüklerini anlamaya çalışalım. Neden mi? Çok basit!

” ya da “ ” hikâyesinden kaynaklanan öfke ve kızgınlığın yarattığı travmayı temizlemek için ayıracağımız zaman ve bütçeden tasarruf etmek için!

Bence unutulmayacak kadar güzel hikâyeler yazarak “ ” ya da “ tarzı %100 doğru olmayan hikâyelere son verebiliriz. Çünkü seçtiğimiz hikayeler bizi biz yapar…..

Hadi, öyle güzel hikâyeler yazalım ki bizi hiç durdurtmasın, hep ilerletsin, bizi daha iyi insan yapsın ve tabii ki bizi mutlu etsin

Her Daim Sevgi ve Işıkla

sibel.kavunoglu@gmail.com

www.nefestr.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.