SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Zihnin Doğası Üzerine Meditasyon

Meditasyonu daha iyi anlamak ve bu konuda derinleşmek isteyenlere Sevgili Holliness Dalai Lama’nın yazdığı “” isimli kitabından ödünç aldığım bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Bazı yazıların, kitapların enerjisi vardır. Her okuduğunuzda farklı bir şeyi keşfedersiniz. İşte bu yazı onlardan biri! İnşallah okurken siz de benim aldığım keyfi alır ve bir önceki yazımda yer alan meditasyon tekniklerinden birini uygulamaya başlarsınız.

“ “ diyerek konuşmasına başladı.

“ sonra gülerek ekledi, “ “

Dalai Lama gözlüklerini çıkardı, ellerini kucağında kavuşturdu ve hareketsiz kalarak meditasyona başladı. Salonda tam bir sessizlik hüküm sürüyordu, bin beş yüz kişi içlerine dönmüştü, kendi özel dünyalarının yalnızlığına girmişler, düşüncelerini sakinleştirmeye ve belki de zihinlerinin gerçek doğasına bir göz atmaya çalışıyorlardı. Beş dakika sonra Dalai Lama yumuşak bir sesle ilahi söylemeye başladığında sessizlikte bir çatlak olduysa da bozulmadı. Sesi alçak ve melodikti, dinleyenlere meditasyonlarında nazikçe rehberlik etmekteydi.

O günkü toplantı bittiğinde, her zaman olduğu gibi Dalai Lama ellerini birleştirdi, sevgi ve saygı ile dinleyicilerin önünde eğildi, kalktı ve çevresini saran kalabalık arasında yürüdü. Salondan ayrılırken elleri bitişikti ve eğilerek selamlamaya devam ediyordu. Bu yoğun kalabalık arasında ilerlerken o kadar eğiliyordu ki onların sadece bir kaç adım uzakta duran kişilerin onu görmeleri bile mümkün olmuyordu. Bir eller denizinin arasında kaybolmuş gibiydi. Belli bir mesafeden bakıldığında Dalai Lama geçerken kalabalıkta meydana gelen hareketten onun izlediği yolu keşfetmek mümkündü. Sanki görünür bir nesne olmayı kesmiş ve sadece hissedilen bir varlık haline gelmiş gibiydi.

Sevgiler

Sibel.kavunoglu@gmail.com

www.yourwishisyourreality.com

Yazının devamı...

Meditasyon Nasıl Yapılır?

Belki de hayattaki tek amacımız tüm yaşamı meditasyon yapıyormuş geçirmek olmalı. Bazen bir şey yapmaya niyetleniriz. Aradan üç, dört ay geçer bir de bakmışız yapmayı istediğimiz şey ile ilgili ilerleme kaydetmemişiz. Ya da” ” dediğimiz şeyin neden bizim başımıza geldiğini anlayamayız. İşte bu ve buna benzer örnekler de ilerleme gösterdiğinizde her anı meditasyon yapıyormuş gibi yaşıyorsunuz demektir.

Şimdi gelelim şu meditasyon denilen şeyi nasıl yapabileceğimize; Öncelikle her sabah ve/veya akşam kendinize 5 ya da 10 dakikalık randevu vermekle başlayın. Bu da bir hafta boyunca kendinizle 35-70 dakika birlikte olacaksınız anlamına gelir. Buna hazırsanız, her şey tamam demektir.

İşte size birkaç değişik meditasyon yöntemi; Aşağıda yazdığım yöntemlerin hepsi de güçlüdür. Ama önemli olan sizinkinin hangisi olduğudur. Meditasyon çalışmalarımda tüm bu teknikleri aynı anda denetirim. Ve hangisi kolay ve yakın geliyor ise onu uygulamalarını isterim. Hadi deneyin, bakın bakalım sizinkisi hangisi olacak?

Meditasyon yaparken sessiz bir yerde olmanız önemlidir. Yerde yada sandalye üzerinde rahat edebileceğiniz bir pozisyonda sırtınız dik bir şekilde oturun. Gözleriniz açık ya da kapalı olabilir.Yavaşça dikkatinizi tüm görüntülerden ve seslerden uzaklaştırın ve düşüncelerinizi gözlemleyin. Düşüncelerinizi durdurmaya çalışmayın; gözlemci olun; yargılamadan ve düşüncelerinizle birlikte sürüklenmeden, düşüncelerinizi yalnızca izleyin.

Düşünceleri izleme dışındaki diğer bir meditasyon yöntemi, ise nefesi izlemektir. Ben çoğunlukla bu yöntemi uygularım. Nefesimingeliş ve gidişini izlerim. Burada önemli olan nefes alma işleminde yer almadan sadece nefesi izlemektir. Bakın bakalım; nefes aldığınızda en çok dışarıdan aldığınız havanın burnunuzdan girişini mi yoksanefesinkarnınızdaki hareketini mifark ediyorsunuz.Nefesinizinerede fark ettiyseniz orada kalın ve nefesinizingeliş gidişini izleyin. Ben bu tekniği uygularken bazen kendimi herhangi bir düşüncedeyken yakalarım. Bu yakalama anı çok özeldir. Çünkü bu özel an bana tekrar nefese dönme fırsatını sunar.

Nefes alıp vermeyi izlemek dışında nefes alış verişi sayma yöntemini de kullanılabilirsiniz. Bu yöntemde nefes alış veriş birden başlayarak sayılır. Aynı şekilde kendinizi düşüncedeyken yakalarsanız birden başlayarak tekrar nefesinizi saymaya başlayın.

Diğer bir yöntemde, zihni sakinleştirmek için mantra kullanmaktır. Sürekli mantrayı söylediğinizde düşüncelerinizin hızı azalacaktır. Ve kendinizi daha huzurlu hissetmeye başlayacaksınız. O düşüncenin farkındalığı içinde mümkün olduğunca uzun kalın. Zihninize gelen, dikkatinizi dağıtabilecek diğer düşünce veya anılarla mücadele etmeyin. Onların geçip gitmesini izleyin ve kendinize geri dönün ve "Ben huzurlu bir varlığım" deyin. ( mantrayı konusunda biraz daha detaylı bilgiye sahip olmak isterseniz “isimli yazımı okuyabilirsiniz)

Düzenli ve sürekli yapıldığı zaman meditasyonun tam olarak faydasını görürsünüz. Sürekliğin dozajı ise bir iki ay değil hayat boyu olmalıdır.

Sevgiler

www.yourwishisyourreality.com

Yazının devamı...

Neden Meditasyon Yapmalısın?ız!

Uzun soluklu nefes çalışmalarımın son gününde katılımcılara daha önce meditasyon yapıp yapmadıklarını sorarım. Aldığım yanıtlar genellikle şöyle olur; “” ya da “”.

Sonra, meditasyonu denemiş olanlara meditasyona zaman ayırdıkları dönemde yaşamlarında, nelerin değiştiğini sorarım. Çoğunlukla odaklanmada güçlenme, netlik, sakinlik, kolay karar verme, uyku kalitesinde gelişme, huzurda olma hali şeklinde yanıtlar alırım. Son olarak da bu kadar güzel faydası olmasına rağmen meditasyona neden zaman ayıramadıklarını sorarım. Maalesef her zaman bu soruma tutarlı bir yanıt alamam.

Ne kadar çok arzulasak da sürekli olarak meditasyon yapılamamasının sebebi bence şudur; Dışarıyı izleme ve takip etme içgüdüsü o kadar güçlüdür ki içimize dönmeyi, ruhumuzu anlamayı, sakin kalmayı tercih etmekte zorlanırız. İçimize dönmek yerine dışarıya dönmeyi tercih ettiğimiz sürece karmaşa, öfke v.b. gibi şeylerin dozajı artar. Bu durum “göstermektedir. Şimdi diyeceksiniz ki “” Peki, o zaman şu soruyu size yönelteceğim.

Yanıtınız " " şeklinde olacak değil mi?

Karmaşa, keder, öfke vb gibi şeylere o kadar çok zaman ayırırız ki, “Başka bir şey” yapmak için zaman kalmaz. Bence nedeni her ne olur ise olsun bize anlayışı ve netliği getirecek, bizi daha da geliştirecek meditasyon denilen şu tekniği bir an evvel yaşamımıza almakta ısrarcı olmalıyız. Hala sizi meditasyon yapmaya ikna edemediysem belki birazdan bahsedeceğim bilimsel araştırmanın (*) sonucu sizi ikna edebilir.

Uzun süren deneyler sonucunda, meditasyonun beynin ön lobunu geliştirdiği tespit edilmiş. Bildiğiniz gibi beynin ön lobu zihinsel süreçlerden sorumludur. Beynin ön lobunun gelişmesiyle planlama, dikkatini verme, organize olma, detayları hatırlama, zaman yönetimi gibi hedef odaklı davranışlara yönelme hali kazanılır. Ayrıca beynin ön lobu beynin diğer parçaları ile bağlantılı olduğundan duygular ve korkular düzene girmekte ve kendini daha iyi anlama hali gerçekleşmektedir. Bu da bize günlük yaşamın verdiği aşırı gerilim, stres, acı ve derin çatışma hissinden arınma ve ruhsal bakımdan güçlenme deneyimi sunmaktadır. Tüm bunların gerçekleşebilmesi için size ihtiyaç vardır. Yani sizin meditasyonu sürekli ve düzenli yapmanız gerekmektedir.

Bir sonraki yazımda meditasyonun nasıl yapılacağından bahsedeceğim

Sevgiler

www.yourwishisyourreality.com

(*) Kaynak: Daniel Siegel- “The Mindful Brain”

Yazının devamı...

Mutlu Olmak İçin Meditasyon

Mutlu olmak, acı ve üzüntüden uzaklaşmak için bir takım seçimler yaparız. Bir ilişkiden diğer bir ilişkiye, bir işten diğerine, bir şehirden diğerine gider, bizi eğlendireceğini düşündüğümüz elektronik aletlere para harcar, sevdiğimiz televizyon dizilerini takip eder, doğada zaman geçirir, sağlıklı beslenmeye önem verir, bize iyi geleceğine inandığımız spiritüel teknikleri deneyimleyerek mutlu olmanın yollarını ararız.

Mutlu olmayı istemenin yanlış bir tarafı yoktur. Ancak yaptığımız seçimler başta bizi mutlu etse de bir süre sonra mutluluk hissi yok olabilmektedir. Örneğin çikolatayı çok sevsek de bir kilo çikolatayı bir oturuşta yedikten sonra biri çikolata ikram etse çikolatayı yemeğe başladığımızdaki mutluluğu hissetmeyiz. Bu ve benzeri örnekler bize mutluluğun duruma göre değişebileceğini göstermektedir. Mutluluk duruma göre değişmemelidir, kalıcı olmalıdır. ?

Bence bu sorunun yanıtı tir. Kalıcı mutluluğun anahtarı zihnimizin içindedir. Düşünceler, duygular, algılar, hatıralar hepsi zihnimizi oluşturur. Zihnimizdeki düşünceler ne kadar net ve açık ise bir o kadar da sakin ve rahat hissederiz kendimizi. Zihni net olarak deneyimlememizi sağlayacak tek şey ise meditasyon yapmaktır.

Meditasyon “aşina olma”, "tanıdık olma" şeklinde tanımlanabilir. Birisi bize karşı saygısızca ve hak etmediğimiz bir şekilde davrandığında çok üzülür hatta öfkelenebiliriz değil mi? Aslında üzgün ve öfkeli olmamızın sebebi negatif davranış ve duygulara aşina olmaktan kaynaklanmaktadır. Meditasyon yaparak negatif yerine daha fazla pozitife aşina olmayı, pozitifi kolay ve doğal bir şekilde hayatımıza almayı öğrenerek bize karşı saygısızca davranan kişi karşısında daha sakin ve sabırlı olmayı ve daha fazla sevgi ve şefkatte kalmayı başarabiliriz. Meditasyonla en zorlu ve acı dolu deneyimlerde dahi nasıl mutlu olunabileceği keşfedip günün birinde kendimizi tatminsizlik, öfke, endişeden tamamen arınmış olarak bulabiliriz.

Sevgiler

www.yourwishisyourreality.com

Sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

21 Aralıkta Neler Olacak!

21 Aralık günü ile ilgili birçok şey söylendi. Söylenenler arasından hangisine itibar etsek, yiyeceklerimizi stoklayıp güvende olacağımız bir yere mi gitsek? Yoksa hayatımıza olduğu gibi devam mı etsek? Acaba hangisini yapsak?

Japonya faciası, Van devremi, New York’taki Sandy kasırgası gibi kıyameti andıran olaylar olmuyor değil. Ama hiçbirisi tam kıyamet günü kıvamında değil. Ben bu olayların sadece içimizdeki şefkat ve sevgiyi açığa çıkartmaya hizmet etmek için gerçekleştiğini düşünüyorum. Keşke tüm insanlığın birlik bilincine ulaşması, herhangi bir koşul olmaksızın sevgi ve şefkati tanımadığı kişilere de göstermesi için böylesi olaylara gerek duyulmasaydı.

Yine de şu an geldiğimiz noktaya güveniyor ve inanıyorum. Çünkü kötü hareketlerin yanında bir sürü güzel şeyler yapılıyor. Bir kere herkes sevdiklerinin mutluluğu için ne gerekiyor ise yapıyor. İhtiyacı olanlar karşılıksız yardım alabiliyor. Bütün bunların hepsi çok güzel tohumlar ve bu tohumlar yeşerdikçe daha da iyi sonuçlar elde edeceğiz. İşte belki de sırf bu yüzden dünyanın sonu gelmeyecek.

Ben derim ki hep sevgi de, şefkatte kalın. Bu söylevi fazlaca duyduğunuzu biliyorum. Ama ben yeni bir şeyden bahsediyorum. Sevgi ve şefkat dendiğinde attığınız her adımda, seçtiğiniz her deneyimde sevgi ve şefkatin var olmasını kast ediyorum. Şefkatin arkasında güven duymanın, özgür bırakmanın ve inanmanın olduğunu, acımanın arkasında ise korku ve kibrin olduğunu söylüyorum. İşte bu yüzden de şefkat ile acımanın birbiri ile karıştırılmaması gerektiğine inanıyorum. Hem kendinize hem karşınızdakine hem de evrene güven duymanın mümkün olduğu, korkunun olmadığı, birilerine değil de herkese aynı şekilde davranmanın önemli olduğu bir boyuttan söz ediyorum.

Belki de aşağıdaki birkaç soru yeni bir şeyden neyi kast ettiğimi daha iyi anlatabilir. İsterseniz şöyle bir göz atıp bu soruları hayata geçirmenin yeni bir şey olup olmadığına karar verin.

Tüm bu soruların yanıtını içiniz burkulmadan verebiliyorsanız, bilinçli olarak sevgiyi, uyumu, barışı, gülmeyi, şükretmeyi, takdir etmeyi, huzuru ve rahatlığı ve pozitifte olmayı seçiyorsunuz yani 21 Aralık’a hazırsınız demektir. Size hiçbir şey olmayacak, çünkü siz bu dünyanın gerçek gerçekliğini yaşıyorsunuz. Yukarıdakilerin birazını yapabilenler ya da en azından bu niyette olanlar ise çalışmalarınıza devam etsinler ki 21 Aralık sonrası için hazır olun. )

Artık korku, öfke ve kızgınlık ile motive olmayı bırakın, motivasyon kaynağınız sevgi olsun, şefkat olsun. Bilinen manipülasyon teknikleri, ikna yöntemleri ile başarı elde edilemeyecek. Artık yeni yöntemlerin zamanı, sevgi, şefkat olmanın zamanı.

Sevgiler

www.yourwishisyourreality.com

Yazının devamı...

Akıl ve Hayal Kardeşliği

Akıl, gözle görmek, elle tutmak, kulakları ile de duymak ister. Hayalin ise üstün güçleri vardır. Aklın göremediğini görebilir, olmayanı var eder. Birisinde olan diğerinde yoktur. Zaten olsaydı akıl, akıl hayal de hayal, olmazdı. Akıl ve hayali birbirini seven iki kardeş gibi düşünebiliriz. Akıl ve hayal kardeşliği arasında sevgi bağı ne kadar kuvvetli olursa siz de kendinizi o kadar daha tam ve bütün hissedersiniz. Bu nedenle ikisi arasındaki paslaşmanın yönetilmesi çok önemlidir.

Hayal aşırıya kaçtığında akıl yere sağlam basması gerektiğini hatırlatmalı, akıl umutsuzluğu kapıldığında ise hayal eksik parçayı büyülü bir şekilde görünür hale getirerek aklın kendini güvende hissetmesini sağlamalıdır. Biri diğerine patronluk taslamamalıdır. Arzularım neden gerçekleşmiyor diyorsanız sizdeki “Akıl ve Hayal” kardeşliğini gözden geçirmeniz iyi bir başlangıç olabilir.

Bildiğiniz gibi akıl, hedefinizi gerçekleştirebilmeniz için mevcut verileri kullanarak ihtiyaç listesini şekillendirir. Hayal ise hedefi tamamlanmış gibi göstererek aklın listeyi doğru hazırlamasına yardımcı olur. Hedefe ne kadar uzaklıkta olduğumuzu söyleyecek olan kardeş “akıl”dır. Hedefe doğru ilerlerken umudumuzu kaybettiğimizde eksik parçayı mükemmelce görünür hale getiren ve endişenin sona ermesine sebep olan kardeş ise “hayal”dir. Akıl ve hayalin arasındaki paslaşma bu şekilde dengeli olduğu sürece yaşam da kolaylaşacaktır.

Bazen bu paslaşma da teknik sorunlar olabilir. Örneğin; Bazen akıl eksik olan parçaya fazlaca odaklanır. Hayal ise kardeşinin bu görüşünü canı gönülden destekleyerek eksik parçanın tamamlanı durumunda nelerin olabileceğini göstermeye başlarsa tehlike çanları çalmaya başlamış demektir. Bu gibi anlar yaşamda yolumuzu kaybettiğimiz anlardır. İşte bu yüzden akıl ve hayalin aralarındaki paslaşmayı yönetecek aklı başında bir ebeveyne gereksinim vardır. Bu ebeveyn hem çok sevgi dolu ve anlayışlı hem de sözünü dinletebilecek güçte olmalıdır.

Bu ebeveyn kim mi olabilir?

Tabii ki “Siz”.

Modern bir ebeveyn olarak hayal ve aklı seçimlerinde özgür bırakmak güzel bir fikir olabilir. Ama sırası geldiğinde bilgeliğinizi konuşturarak onları aydınlattığınızda şimdikinden daha fazla ışık saçacaklarından emin olabilirsiniz.

Sevgiler

www.yourwishisyourreality.com

Yazının devamı...

Mutlu Olmaya Giden Yol

Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. İsa, Hz. Musa, Buddha gibi kutsal insanlar kendilerinin yerine diğerlerinin mutluluğuna daha fazla önem verdiler. Acaba “çok iyi insan” oldukları için mi böyleydiler?

Hayır, bence özde ne kadar iyi bir insan olsalar da çok zekiydiler. Hiçbiri göreceli mutluluğa yani duruma göre değişen mutluluğa itibar etmedi. Bizlere de bunu anlatmaya çalıştılar. Ama bir türlü anlayamadık. Diğerlerinin mutluluğu yerine kendi mutluluğumuza daha çok önem verdik. Ama yine de istediğimiz sonuca ulaşamadık. Çünkü bir şeyi gözden kaçırıyorduk Sadece bir kişinin mutlu olması diğerlerinin mutsuz olması sonucunu doğuruyordu. Diğerlerinin mutsuz olması durumunda ise doğal olarak sahip olduğumuz mutluluğun keyfine varamıyorduk. ?

Yaşamda var olabilmek, ilerleyebilmek için motive edilmeye, kendimizi haklı göstermeye ihtiyacımız vardı. Çevremizden alamadığımız ilgi ve alakayı kendimize armağan edebilmek adına kendimizi sürekli olarak neşelendirmeye ve eğlendirmeğe odaklandık. Bu şekilde diktatörlüğümüzü de ilan etmiş olduk. Başta her şey çok hoş gözükse de diktatörlüğün arzuladığımız mutluluğu vermediğini fark ettik. Bu saatten sonra ne mi yapabilir?

Çok basit! Yapılacak tek şey, bir an evvel diktatörlüğü bırakıp demokrasiyi geçmek olacaktır. Çünkü hepinizin bildiği gibi Demokrasilerde ”” tir. Herkes eşit olduğunda mutsuzluğun kaynağı olan rekabet, hırs, gurur, öfke, açgözlülük, dedikodu v.b gibi ortadan kalkacaktır. Doğal olarak aç gözlülükle ve hırsla bir şeylerin peşinden koşulmayacak, “geç kaldım”, “geri kaldım” gibi düşüncelerin yarattığı çaresizlik olmayacak, kıskançlık hissedilmeyecektir. Böylece başkaları ile paylaşılacak acılı hikâyelerimiz de olmayacaktır. Bağımlılıklar ortadan kalkacak, dedikodudan eser kalmayacak. Tüm bunlar olmayınca da hep birlikte mutlu ve mesut yaşayacağız. Çünkü mutsuzluğa sebep olan her şey kaynağından yok edilmiş olacak.

Mutlu olmak için diğerlerinin mutlu olmasını istemek dolambaçlı bir yol gibi gözükse de amacımız gerçek mutluluğa ulaşmak ise bence bu dolambaçlı yolu seçmeye değer. Zaten şu ana kadar “” uygulaması işe yaramış olsaydı çevrede bir sürü mutlu, arınmış insan dolaşıyor olurdu. Hadi hep birlikte “ prensibine yani ağzımızdan hiç düşürmediğimiz şu demokrasi konusunu yaşamımızda uygulayalım

Sevgiler

www.yourwishisyourreality.com

Yazının devamı...

Hawai Kahunaların Manna Nefesi

Hawai Manna Nefes Tekniği Hawai Kahunaların diye adlandırdıkları bedeninize gerekli olan yaşam gücünden içinize büyük miktarlarda almanızı sağlayacaktır. Bu egzersizi yapabilmek için önce bir niyet belirlemeniz gerekiyor.

Bacaklarınız birbirinden ayrı olarak oturarak başlayın. Gevşeyin. Sonra aşağıda yazılı altı basit basamaktan oluşan nefes çalışmasını yapın. Önce akciğerlerinizden tüm nefesi dışarı çıkartın. Bunun için de nefes vererek başlayın. Daha sonra, akciğerlerinizden havayı tamamen dışarıya atmak için kısa nefesler üfleyin. Bu kullanılmış havayı akciğerlerden tamamen çıkartır ve çok geniş miktarda “mana” için yer açar.

1.Nefes: Havayı derince karnınıza çekerek derin bir nefes alın. Buna karın nefesi denir.

Kadınlar: Nefesi karınlarında tutsunlar

Erkekler: Nefesi karnınızda tutun; göğse ekstra nefes alarak onu da doldurun

Nefesi 10 saniye kadar tutun. Havayı dışarı verin.

2.Nefes: Derin nefes alın

Kadınlar: Nefesi karınlarında tutsunlar

Erkekler: Nefesi karnınızda tutun; göğse ekstra nefes alarak onu da doldurun

10 saniye tutun. Nefesi tutarken, manna enerjisinin vücudunuzdaki tüm hücrelere aktığını hissedin. Nefesi verin.

3.Nefes: Derin nefes alın

Kadınlar: Nefesi karınlarında tutsunlar

Erkekler: Nefesi karnınızda tutun; göğse ekstra nefes alarak onu da doldurun

Nefesi 10 saniye kadar tutun ve mannanın içinizde arttığını imgeleyin. Nefesi verin.

4.Nefes: Derin nefes alın

Kadınlar: Nefesi karınlarında tutsunlar

Erkekler: Nefesi karnınızda tutun; göğse ekstra nefes alarak onu da doldurun

Bu sefer ellerinizi önünüze koyun ve ellerinizin arasında bir enerji topunun büyümekte olduğunu imgeleyin. Nefesi 10 saniye kadar tutun. Nefesi verin.

5.Nefes: Bir başka derin nefes alın

Kadınlar: Nefesi karınlarında tutsunlar

Erkekler: Nefesi karnınızda tutun; göğse ekstra nefes alarak onu da doldurun

Ellerinizin arasında topun büyüdüğünü hayal edin. Nefesiniz 10 saniye kadar tutun ve nefes verin.

6.Nefes: Son kere derin nefes alın

Kadınlar: Nefesi karınlarında tutsunlar

Erkekler: Nefesi karnınızda tutun; göğse ekstra nefes alarak onu da doldurun

Bu altıncı ve sonuncu nefeste, ellerinizin arasında tutmakta olduğunuz bu enerji topunun güçlendiğini ve daha güçlü olduğunu hayal edin. Nefesinizi tutma işleminin bitmesine yakın, enerji topunun solar pleksusunuza gönderildiğini imgeleyin. Sonra, onu kalbinize, boğazınıza ve tepe çakranıza ve en sonunda da kafanızın 180 cm üzerine gönderin. Nefes verin ve normal bir şekilde nefes almaya devam edin. Yüksek benliğinize neyi arzu ettiğinizi söyleyin.

Manna yüksek benliğinize bir resim veya istediğiniz şeyin bir tarifi olarak gider. Bunu yapmak için sakince oturun ve saf enerji ışınıyla kaplayarak resminizi ona gönderin. Resmin yanındaki saf enerji ışını, yüksek benliğiniz için yarattığınız ve ona göndermekte olduğunuz manna kuvvet gücünün daha fazlasıdır. Şimdi, arzunuzu kelimelere dökerek yüksek benliğinize tam olarak ne arzuladığınız ve size ne getirmesi istediğinizi söyleyin. Sonra yüksek benliğinize bu ricanızı yerine getirdiği için teşekkür edin.

Şimdi de Sihrin Oluştuğunu İzleyin! Ve emri yüksek sesle söyleyin.“Bunun yapılması emrediliyor. Bu benim dileğim. Sözümü söyledim.“ Dileğimizin gerçekleşmesini izleyin! Emri verdikten sonra, bu kelimeleri yüksek sesle ve güçlüce söyleyin. “Yapıldı”

Keyifli Niyetler

Sevgiler

www.yourwishisyourreality.com

.com

(*) Kahuna sihri çalışması Sevgili Theta Healing Hocam Vianna Stibal’in notlarından alınmıştır.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.