SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Taşların Şifa Gücü

Tüm değerli taşların kökeni, yeryüzü çekirdeğinin sürekli hareket halindeki ve daima dış yüzeye ulaşmaya çalışan erimiş magmasına dayanır. Bu kızgın kütlenin sadece küçük bir kısmı volkanik faaliyet ve lav akışı meydana getirir ve magma, çoğunlukla gezegenin alt tabakasındaki yeraltı çatlaklarına akar. Bu erimiş kaya ve mineraller kütlesine, kaynayan sular, buhar ve gazlar da eşlik eder. Bunlar soğurken bu yarıklarda biriken birçok mineralle birleşerek, kristalleri ve değerli taşları meydana getirirler. Oluşum ve gelişimlerini milyonlarca yılda tamamlayan bu değerli taşlar, sürekli olarak içlerine, güçlü elektromanyetik enerji de depolarlar. İşte insanları şifalandıran şey, taşların içindeki mineral yapılarıyla birleşmiş olan bu elektromanyetik güçtür.

Taşların temsil ettiği enerjiler vardır. Bu nedenle yaşamınızın herhangi bir döneminde ne tür bir enerjiye ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız o enerjiyi temsil eden taşı satın alabilirsiniz. Ya da yarı değerli taş satan dükkânda dikkatinizi çekilen herhangi bir taşı satın alabilirsiniz. Dikkatinize çekilen taş size en iyi gelecek olandır. Dikkatinize çekilen taşın size ait olup olmadığını küçük bir kas testi ile belirlemeniz mümkün. Nasıl mı? Bedeninizi kuzey yönüne çevirin ve taşı iki avucunuzun içine alın. Ayakta öylece dururken içinizden “ Bu taş benim taşım mı?” şeklinde bir soru sorun. Soruyu sorduktan sonra bedeninizi izleyin. Bedeniniz öne mi yoksa arkaya doğru mu salınıyor? Öne salınıyorsa o taş sizin taşınız demektir. Taşlarla ilgili bir diğer önemli konu taşların temizlenmesi işidir.

Taşlar kullanılmaya başlanmadan önce mutlaka bir gece toprağa gömülerek negatif enerjilerden temizlenmelidir. Yarı değerli taşlara uygulanan temizleme işlemi, istenmeyen enerjileri uzaklaştırarak onları orijinal saflığına ulaştırır. Bu nedenle, şifa amaçlı olarak kullanılan taşlara her seans sonrasında temizleme işlemi uygulanmalıdır. Eğer taşlar temizlenmezse daha az etkili olacaklar ve dengesizlik ya da enerji statiklerini uygulama sırasında geçireceklerdir.

Çoğunlukla tercih edilen temizleme yöntemi, taşı toprağa gömüp bir gece ay ışığında ve bir gün güneş ışığında bırakarak hem topraklanmasını hem de ayın ve güneşin enerjisi ile temizlenip şarj olmasını sağlamaktır.Diğer başka temizleme yöntemleri ise şöyledir;

Yarı değerli taşınızı, tütsü dumanı içinde tutun. Adaçayı, sedir, sandal ağacı ve frankicense gibi bitkiler saflaştırıcı özelliklerinden dolayı kullanılırlar. Taşınızı 2-3 dakika tütsü dumanına tutmak yeterli olur. Bu yöntem Quartz grubu kristaller için iyi bir temizleme yöntemidir. (Kristal kuartz, ametist, aventurin vs.)
Taşlarınızı, kristallerden oluşan bir grup içine koyarak da temizleyebilirsiniz; taşın etrafını şeffaf quartzlar ile çevreleyin ve 24 saat süresince bu şekilde bekletin.
Derin bir nefes alın ve kristalin üzerine üfleyin. Tüm negatiflerden temizlediğinizi gözünüzde canlandırın. Tekrarlayın.
Küçük bir kap içinde kuru deniz tuzu kullanın ve 24 saat boyunca kristalleri bu tuzun içinde gömülü bırakın. Kesinlikle tuzlu su kullanmayın çünkü bu yumuşak kristallere zarar verir.
Taşınızı akan su altında bir dakika süresince tutun ve daha sonra kuruması için güneşte bırakın.
Saf bir ses kaynağından çıkan titreşimler, enerji seviyesinde kristalleri temizler. Zil, gong, Tibet çanı gibi ses kaynaklarını bu amaçla kullanabilirsiniz.

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

Yazının devamı...

Nefes Almak ve Tıp

Beden tarafından sağlıklı hücreler üretmek için gereksinilen temel unsur oksijen bakımından zengin durumdaki kandır. Sağlıklı olmak için sağlıklı hücresel yeniden üretim şarttır ve bunun birçok hastalığın panzehiri olduğu kanıtlanmıştır. İnsanların çoğunun soluk aldıklarında solunum sistemlerinin sadece üçte birini kullandıkları düşünüldüğünde, sağlıklı olmaları için gerekli olan oksijenin sadece % 30'una yakınını alıyorlar demektir. Bu durumda sık sık hastalıklara yakalanıyor olmak hiç de şaşırtıcı değildir. Bu sebeple doğru nefesi yaşamımıza almak doğru seçim olacaktır. Benim çalışmalarımda kullandığım nefes tekniği Transformal Nefestir. Transformal Nefes Tekniği, nasıl daha etkili nefes alınacağını öğretir ve yeterli soluk alıp vermeyi sağlayacak şekilde tüm solunum sistemini açar. Transformal Nefes, oksijen seviyelerini ve nefes alma kapasitesini, kişinin nefes alma biçimini yeniden yapılandırarak artırır ve böylece kişinin oksijen hacmi iki, üç hatta daha da çok oranlarda artar. Bugün Transformal Nefes egzersizleri sonrasında kronik hastalıkları olan hastaların mevcut belirtilerinin kaybolduğunu gösteren belgelenmiş pek çok kayıt vardır. Örneğin, İtalya'nın Regio Emilia hastanesinde yapılan çalışmada, bir nefes terapisti tarafından solunum sorunları olan 20 hastaya yapılan 10 transformal nefes seansından sonra hastaların oksijen kapasitelerini ortalama %65 -85 civarında arttırdıkları belirlenmiştir. Bunun yanında fiziksel, zihinsel ve duygusal semptomlar da önemli ölçüde azalmıştır.

Hava ve oksijenin sadece sağlıklı kalmak için değil hastalıkları tedavi etmek ve ortadan kaldırmak için de önemli bir rol oynadığı tıbben kanıtlanmıştır. Tıbbın uyguladığı tedavi yöntemlerinin yanı sıra aşağıdaki örneklerde de görebileceğimiz gibi, hastalıkların nefes alma yöntemi ile iyileştirilmesini destekleyen birçok doktor ve uzman bulunmaktadır.

Kanser; "İlk keşif Berlin'deki Max Planck Enstitüsü, Hücre Fizyolojisi Bölümü Direktörü, Nobel Ödülü sahibi Doktor Otto Warburg tarafından yapılmıştır. Warburg, kanserin gelişmesinde temel ön-koşulun hücresel seviyede oksijen eksikliği olduğunu kanıtlamıştır ve Otto Warburg, kanser hastalığı ile ilgili olarak "Kanserin sadece bir ana nedeni vardır. O da beden hücrelerinin normal oksijen soluması yerine anaerobik (yani, oksijen bakımından yetersiz) hücre solunumunu geçer” şeklinde açıklama yapmaktadır. Transformal nefes tekniğini keşfeden sevgili hocam Judith Kravitz ise nefes yaparak altı ayda gırtlak kanserini şifalandırmıştır.

Nefes ile ilgili bilimsel çalışmalar yapan ve Breath Connection adlı kitabın yazarı Robert Fried, Ph. D. ise nefesi kısaca şöyle anlatmaktadır. "Soluk alma ve kan basıncı arasındaki ilişki uzun zaman önce araştırmalarla kanıtlanmıştır. Özetle; yükselmiş kan basıncı, hızlı-sığ nefes almanın hüküm sürdüğü bir bedensel duruma eşlik eder. Nefes almayı yavaş diyafram nefesine dönüştürerek kan basıncı düşürülebilir."

"Astımlı hastaların tedavi edilmesine ilişkin olarak araştırmacılar, John Goyeche, Dr. Ago ve Dr. İkemi tarafından yürütülen bir araştırma, her etkili tedavinin fiziksel boyut kadar endişe ve kendini tanıma gibi bastırılmış duygulara da hitap edeceğini varsaymıştır. Bu sonuca ulaşmak için yanlış duruşun düzeltilmesine ve tam diyafram solumasının oluşturulması sırasında ilgisiz solunum kaslarının gevşetilmesine olanak vermeye çalışmışlardır. Aynı zamanda, fazla balgam oluşumunu engelleyecek yollar bulmaları da salık verilmiştir. İyi haber, geniş kapsamlı bir soluk alma egzersizinin tüm bunları sağlamaktadır."

Gay Hendricks, Ph.D. ise nefesin kalp hastalıkları üzerindeki etkisi araştırmıştır. Bu konudaki tecrübesini şöyle anlamaktadır.
“...."

Kaliforniya, Santa Barbara'da Lenfoloji dalında uzman Doktor Jack Shield, soluk almanın lenfatik sistem üzerindeki etkilerini araştıran bir araştırma yürütmüş. Beden içine kamera kullanarak derin diyafram solunumunun, lenfi kan akışının içine doğru emen bir vakum yaratarak lenf sisteminin temizlenmesini arttırdığını bulgulamıştır. Derin diyafram solunumu, toksik maddelerin atılma hızını normal hızının 15 katına çıkmasına neden olmaktadır.

Ünlü Moleküler Biyolog ve Genetikçi Dr. Stephen Levine ise, " şeklinde açıklama yaparak nefesin önemine insanların dikkatini çekmektedir.

Hadi nefesin yaşamınıza girmesine izin verin!

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

(*) Bu yazının kaynağı Transformal nefes vakfı yayınlarıdır. Nefes ile ilgili diğer bilgilere "Mutluluk Bir Nefes Ötesinde olabilir 1 ve 2" isimli yazılarımı okuyabilirsiniz.

Yazının devamı...

İyi şeyleri bilirsek iyi şeyler yaparız

İyi şeyleri bilmekte zihni arındırmakla, zihni arındırmak ise “ ” ile mümkündür. Geçmişte içe dönmeyi arzu ve isteklerimin doğrultusunda hareket etmek olarak tanımlamıştım. Ancak bir türlü tatmin olma hissine ulaşamıyordum. Sanırım sorun bendeydi, değişimi kabul edemiyordum. Aslında daha da kötüsü değişimi fark edemiyordum. Bu durumu, bilgisayar programının yeni sürümü piyasaya çıktığı halde eski sürümü kullanmakta ısrarcı olmaya benzetebilirsiniz. Hani bilgisayar programlarında yeni sürüm olduğu halde eski sürümü kullanmaya devam ederseniz ya, hatta eski sürüm yeni uygulamalar üzerinde kolay çalışmayacak hatta hata verecektir. İşte sürekli değiştiğimiz halde yaşamdan keyif alamadığımız, kendimizi mutlu hissedemediğimiz anlar aslında bu değişimin farkına varamayıp eski sürümü kullanmakta ısrarcı olduğumuz anlardır.

Oysa içe dönme tekniğini kullanarak içeride neler olduğuna bakmalıyız. Tıpkı bilgisayar örneğindeki sorunu analiz eden analist gibi. İçe dönme tekniğinde, içimize dönerek, içimizdeki duygu ve düşünceleri tek tek analiz ederiz. Deneyimimiz hakkında gerçekte ne hissettiğimiz, bu hissi daha önce nerede, nasıl hissettiğimiz konusunda iç değerlendirmeler yaparız. Sonunda yanlış algıyı yaratanla yüzleşiriz. İşte bu tür anlar anlayış ve sevgiyi daha çok hissettiğimiz anlardır.

Üstelik içimize dönerek içimizdeki gerçeğe ulaştığımızdaiyi olanı bilir hale geliriz ve iyi olanı bilir hale gelince de iyi şeyler yapmaya başlarız. Buddhist Monk Shanditeva ’nın “Dünyayı dolaşmak için yeryüzünün her tarafını deri ile kaplamak yerine sadece ayaklarımızı deri ile kaplamanın daha akıllıca olacaktır “ sözünü çok severim. Zira bireysel olarak iyi şeyler yapmaya başladığımızda, diğerleri için iyi olanın gerçekleşmesini de garantilemiş oluruz.

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

Sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Netice mi? Adımlar mı?

Şu An Her Ne Oluyor ise Mükemmeldir”Bu cümleyi okuyanlar arasında “ ” diyenler olabilir. Olsun ben yine de “Şu an mükemmeldir” diyor ve “ Şu an Mükemmeldir” bakış açısının nasıl çalıştığına şöyle bir bakmayı teklif ediyorum. Önce arzularınızı hangi kriterlere göre belirlediğinize bakalım. Örneğin;

-“Gerçekleşir ise benim için iyi olacak”

-” Başkaları da bunu arzuluyor?”

-“Annem benim için bunu uygun gördü”

Şeklindeki düşünceler arzularınızın alt yapısını oluşturuyor ise gerçekten de “Şu an mükemmeldir” ve şu an, arzunuzun nasıl gerçekleşeceğine dair çözüm bulmakta zorlandığınızı ya da bulduğunuz çözümleri uygulamada isteksiz olduğunuzu size gösterecektir. Diyelim ki arzunuzu tamamıyla siz belirlediniz yani bu sefer kopya çekmediniz. Deniz kenarında bir ev, iyi bir eş, iyi bir iş ya da yüksek pozisyon, dünyayı gezmek vb gibi bir arzu olabilir. “ Şu an mükemmeldir” ve şu an içinizdeki coşku ve heyecanı, arzunuz ile ilgili güçlü adımlar attığınızı yani ilerlediğinizi size gösterecektir. Ancak bazen bu aşamadayken umutsuzluğa kapıldığınız anlar olabilir. İşte bu tür anlar şu anın mükemmelliğinden koptuğumuz anlardır. Yaşamın fotoğraf makinesi sürekli olarak yeni gelişmeleri çektiği halde siz yaşam albümünüzün baş sayfalarındaki bir fotoğrafta takılıp kalmışsınızdır. Hâlbuki zihninizdeki fotoğrafta yer alanlar değişmiştir. Hayatın fotoğraf makinesi de onu yeni görüntüsü ile fotoğraflamaktadır. İşte böyle bir durumda şu anda neler olduğuna odaklanın ve arzunuzun sadece size ait olduğunu kendinize hatırlatın. Sizin keşfettiğiniz bir arzu her zaman size ait olacaktır. Sadece biraz sabır gerekmektedir.

Gün içinde birkaç kez “şu anınızı” kaçırmış olabilirsiniz. Olsun gece uykuya yatarken telafi edersiniz. Nasıl mı? Her akşam yatmadan önce arzunuza hizmet eden ve hizmet etmeyen neler yaptığınızı gözden geçirin. Diyelim ki o gün arkadaşlarınızla buluştunuz. Buluşmaya gelemeyen Sema hakkında “ “ya da “” ya da “?” ya da biraz daha özelleşerek, “” ya da “” gibi konuşmalar yaptınız. Şimdi şu an bir düşünün bakalım, bu konuşmaların arzunuzun gerçekleşmesi ile ne tür bir bağlantısı var? Bu soruya sizin adınıza ben yanıt vermek istiyorum. Bu sorunun yanıtı kocaman bir “ ” olacaktır

Ya da o gün sosyal sorumluluk projesinde yer aldınız. Bu aktivite arzunuzu gerçekleşmesine hizmet etmiş midir? Bu sorunun yanıtı ise kocaman bir “” olacaktır. Neden mi? Sosyal sorumluluk projesinde yer almak sizi çok iyi hissettirecektir. Kendinize olan güveninizi arttıracaktır. Bu güven hissi her şeyi yapabileceğinize dair olan inancınızı arttıracaktır. İnancınız ne kadar kuvvetle ise arzunuza da o kadar yakınsınız demektir.

Sonuç olarak her akşam aldığınız aksiyonlar arasından arzunuza hizmet edenleri arttırmaya, arzunuza hizmet etmeyenleri ise nasıl bırakabileceğinizin yanıtını bulun. Yarına bırakmayın, ona buna sormayın, şu anın size sunduklarına bakarak kararlarınızı alın. Çünkü gerçek bilgi şu andadır. Şu an arzunuz ilgili gerçeği sizinle paylaşan gerçek dosttur. Bütün guruların anda kalmanız konusunda ısrar etmelerinin sebebi de bundandır.

Yazımı Şems-i Tebrizinin bir sözüyle bitirmek istiyorum


Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

Sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

GEÇMİŞ YAŞAM TERAPİSİ

Geçmiş Yaşam Terapisinin başka bir ismi de “regresyon terapisi” dir. Regresyon terapisi, farklı bir şuur hali içinde danışanın, şimdiki veya önceki hayatlarına götürülmek ya da başka bir değişle geçmiş hayatlarına ilişkin duygu, düşünce, eylem ve anıların kayıtlarına ulaşmak sureti ile şu anki hayatını etkileyen içinde bulunduğu durumların, düşüncelerin ve davranışların geçmişteki (travmatik) kaynaklarını bularak bunların bilinç düzeyinde çözülmesini sağlamak için uygulanan tekniklerin bütünüdür. Geçmiş Yaşam Regresyon çalışması derinlerde saklı kalmış, bitmemiş işleri tamamlayarak şifaya kavuşmaya ve geçmişin izlerini temizlemeye yardım eder. Regresyon çalışması ve Geçmiş Yaşam Regresyonu; depresyon, fobiler, kaygı, endişe, açıklanamayan ağrılar, panik atak, travma sonrası stres, takıntılı düşünceler, karma temizliği, ayrıca enerji alanının davetsiz enerjilerden temizlenmesi durumlarında çok etkili bir çalışmadır. Geçmiş yaşam regresyon çalışması birey odaklı bir çalışma olmakla birlikte evrensel boyutta katkılar getiren bir çalışmadır. Yapacağınız bir geçmiş hayat çözümlemesi yanı başınızda yaşayan birinin olduğu gibi binlerce kilometre uzaklıkta yaşayan birinin de çözülme yaşamasına katkıda bulunur. Bir gece siz mışıl mışıl uyurken dünyanın hatta evrenin bir diğer ucundaki bir varlık, sizin de içinde olduğunuz enerjik bir sıkışıklığı açabilir ve siz sabah yenilenmiş ve hafiflemiş uyanabilirsiniz.

Liseden beri geçmiş yaşam terapisi ilgimi çekerdi. 2007 senesinde New York seyahatimi planlarken hazır New York’a gitmişken şu çok merak ettiğim geçmiş yaşam terapisini de deneyimlemeyi istedim ve internette araştırma yapmaya başladım. Ve geçmiş yaşam terapisinin Türkiye’de de yapıldığını keşfettim. Hemen Radiance’ın sahibi Sevgili Diba ile irtibata geçtim. Sevgili Diba ile 3 ve 4 saatlik olmak üzere 2 ayrı çalışma yaptık. İlkinde geçmiş yaşamlarıma baktık. İkincisinde ise ruh ailem ile buluşma ve bu yaşama gelmeden önce neler düşündüğüm konusunu irdeledik. Benim için hem güzel hem de enteresan bir deneyim olmuştu. Geçmiş yaşam konusunu merak edenler için ilk seansımı paylaşmak istiyorum.

Seansa başlamadan önce Sevgili Diba ile ön görüşme yaptık. Çocukluğumu pek hatırlamadığım için o zamanlara odaklanmayı teklif ettim. Babamın ölüm anında neler düşündüğümü, ne yaptığımı bilmek istiyordum. Diba’nın hayatımla ilgili sormuş olduğu bir kaç soruyu yanıtladıktan sonra seansımıza başladık. Diba’nın yönlendirmeleri ile yarı hipnoza girdim. Konuşan bendim ama ağzımdan çıkanları kontrol edemiyordum. Seans sırasında ilk gittiğim an, babamın öldüğü akşamdı. Babam evin içinde kravatını gevşeterek heyecanla yürüyordu. Ben ise babama “?” der gibi bakıyordum. Bir müddet sonra babamın görüntüsü kayboldu. Sevgili Diba, “ diye sorduğunda “. ” şeklinde yanıtladım. Günler birbirini kovalıyor ve ben babamı bir türlü göremiyordum. Bir yere varamıyorduk. Bunun üzerine Diba babamın gelmesini bekleyen halimden uzaklaştırarak geçmişteki üç ayrı yaşamıma yönlendirdi. Üç geçmiş yaşamımda da hayatımda var olan kişiler babamda olduğu gibi bir şey söylemeden beni terk ettiklerini gördüm.

Sevgili Diba seansın ikinci bölümünde, beni babam ile birlikte geçmiş üç yaşamımda beni terk eden insanlarla karşılaştırdı. Onlarla karşılaştığımda aslında beni terk etmediklerini öğrendim. Onlara biraz daha zaman verseydim gerçek ortaya çıkacaktı. Ben ise her defasında beni terk ettiklerini düşünerek kabuğuma çekilmiştim. Aslında aynı tema şimdiye de taşınmıştı. Yani geçmişim geleceğime hâkim olmuştu. Seansın sonunda hayatımdaki terk edilme temasının arkasındaki perde açılmıştı. Kendimi daha iyi hissediyordum. Diba’ya teşekkür ederek oradan ayrıldım. Ama hala seans sırasında “bugün geçti yok, yarın da gelmedi, öbür gün de gelmedi” şeklinde babamı arayışıma herhangi bir yanıt bulamamıştım. O an aklıma annemi cepten aramak geldi. Annemi aradığımda hatırını sorduktan sonra babamı kaybettiğimizde onun ölümü ile ilgili bana bilgi verip vermediklerini sordum. Annem, “Sibel yaşının küçük olması sebebiyle babanın öldüğünü sana söylememiştik“ dediğinde her şey çözüldü benim için… Demek ki günlerce babamın gelmesini beklemem bu sebeptendi. Ve ben bu gerçeği ancak 44 yaşımda öğrenebilmiştim.. Günlerce babamın gelmesini beklemiş, gelmeyince de babamın beni terk ettiğini düşünmüştüm. Bu algı gelecek yaşamıma taşınmış, yaşamımda sürekli beni terk eden insanlar yaratmıştı. O günden sonra ne mi oldu? Yaşamımdaki terk etme teması dönüşmeye başladı. Terk etme temasının altındakilerle teker teker yüzleştim. Kendimle ilgili gerçeği öğrenmeye biraz daha yaklaşmıştım.

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

(*) Yazının başındaki Geçmiş yaşam terapisine ilişkin açıklamalar Sevgili Diba’nın sitesinden alınmıştır.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.