SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Bolluk ve Bereket Üzerine!

Evrenin bolluk, bereket kaynağının sınırsız olduğunu bilir, çoğu zaman da bunu unuturuz. Bolluk ve bereket kaynağındaki sevgi, şefkat, mutluluk, huzur, neşe, coşku, güven, kızgınlık, pişmanlık, üzüntü, öfke, korku her ne var ise tüm bu duyguları bize hissettirecek her şeye sahip olmak için yanıp tutuşuruz. Sevgiyi “” haline getiririz. Sevgi “Benim Sevgim” haline geldiğinde mutasyona uğrar ve evrenselliğini kaybeder. Durum böyle olunca sevginin zıt kardeşi korku hayatımıza sızmaya başlar. Kaybetme korkusu arttığında sevgi hemen mekân değişikliği yapar. Çünkü gerçek sevgi özgürlüğüne çok düşkündür. Sevdiklerimizle aramızdaki ilişkinin zaman zaman arzuladığımız gibi gitmemesi işte bu yüzdendir. Benzer durum kızgınlık ve öfke için de geçerlidir. Öfkemizi dışarıdakilere karşı kalkan olarak kullanmayı seçtiğimizde onu “benim öfkem” haline getiririz. Öfkeye hayatımıza aldığımız sürece aynen sevgideki korku gibi öfkenin zıddı olan mutluluk, bizi terk eder.

Şimdi bir tavus kuşu hayal etmenizi istiyorum. Tavus kuşunun kanatları altında herkesi büyüleyen güzel tüyleri vardır. Çiftleşme zamanı geldiğinde tavus kuşu, gagasını kanatlarının altına vurur ve bu görkemli tüyler kendiliğinden ortaya çıkıverir. Tavus kuşu ihtiyacı olduğunda tüylerinin ortaya çıkacağını bilir. Hiç bir zaman “ ” şeklinde düşünerek tüylerini sürekli açıkta bırakmaz. Bolluk bereket kaynağından bize sunulacaklar için de durum aynen böyledir. Garantiye almak için “ demeyi bırakıp, ihtiyacımız olanın bize verileceğini inanarak ilerlediğimizde bolluk bereketin sınırsızlığını deneyimleriz. Güzel şeyleri arzu etmek, onlara sahip olmayı istemek güzeldir. Ancak mutluluk kaynağının sürekli değiştiği göz ardı edilmemelidir. Örneğin bir gün elmas bir yüzüğünüz oldu diyelim. Elmas yüzük bir anda mutluluk kaynağınız oluverir. İlerideki günlerde yüzüğün taşı düştüğünde geçmişte mutluluk kaynağınız olan elmas yüzük şimdilerde sizin mutsuzluk kaynağınız olacaktır. Bu nedenle bazı şeylere sahip olduklarımızın sürekli bizimle olacağını sanmak doğru olmaz.

Bolluk ve bereket kaynağı, bize ait olduklarına inandıklarımızı bize getirir. Arzuladıklarımıza sahip olmayı garantilemek için çabaladığımızda ise bize zaten ait olan bizden uzaklaşacaktır. En iyisi, bir şeyleri “” haline getirmeyi bir an evvel bırakıp ki bolluk ve bereket kaynağından bize sunulanı görebilelim.

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

Sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Gülmek İçin Neden Yaratın!

Geçtiğimiz yıl Guru Amma ile tanışmak amacıyla Güney Hindistan’daki ashramına gittim. Bilmeyenleriniz için, Guru Amma, Hindistan’da ünlü guru Babaji’den sonra guruluğunu ilan etmiş iki kadından biridir. Guru Amma’nın ashramını ziyaret ettiğinizde Guru Amma ile ünlü kucaklaşma ritüeline katılıyorsunuz. Ayrıca Amma’yı ziyarete gelen spiritüel hocaların düzenlediği spiritüel aktivitelere de katılabiliyorsunuz. Bu yazımda oradayken katıldığım aktivitelerden “Gülme Yogası” çalışmasnda bahsetmek istiyorum.

Gülme yogası hocamız Anna, günde kaç kez güldüğümüzü sorarak çalışmasına başladı. Sonuç kötüydü. Her birimiz ortalama günde sadece 4-5 kez gülüyorduk. Hâlbuki 4 yaşında bir çocuğun her 4 dakikada bir güldüğü tespit edilmişti. Vahim bir durumdaydık. Acilen bir şeylerin yapılması gerekiyordu. Ama zaten bunun için burada değil miydik?

Önce çok komik bir şeye gülüyormuşuz gibi rol yaptık. Ortada bir neden yokken farklı ülkelerden gelmiş 30 yabancının önünde tek başına gülmeye çalışmak kolay değildi. Herkes kontrolü elden bırakmamak adına etrafını kolaçan ederek bir sonraki hareketini belirliyordu. Bir müddet sonra yalancı gülmenin sihri hepimize dokundu ve her birimiz zorlama olmaksızın doğal bir şekilde gülmeye başladık. Tüm engeller bir anda ortadan kalkmıştı. Sanki birbirimizi yüzyıllardır tanıyor gibiydik. Bir anda dost olmuştuk. Çünkü hepimiz doğal halimizi deneyimliyorduk.

Hiç düşündünüz mü? Öfke, üzüntü, yargılama vb. gibi konulara doğru yelken açtığımızda ne kadar çok zorlanıyoruz. Bu da öfke, üzüntü, endişe vb gibi duyguların bizim doğal halimiz olmadığını gösteriyor. İşte size iki kocaman soru?

Gülmenin gücünü keşfeden bazı bilim adamları gülmenin insanın yaşamında neler sağladığına dair birkaç araştırma yapmışlar. Araştırma sonuçları şöyle çıkmış;

Ne kadar enteresan değil mi? Hiç bir yatırım yapmadan sadece gülerek sağlıklı ve mutlu olma imkânımız var. 4 yaşında bir çocuk 4 dakikada bir gülüyor ise siz de kendinize gülmek için neden yaratın. Başlangıç hedefiniz saatte bir gülmek olsun...

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

Sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

İnsanların Hayatını Kolaylaştırmak!

Çevremizdeki insanların hayatını kolaylaştırmak için elimizden ne geliyor ise onu yapmaya çalışırız. Hatta bu kolaylaştırma işini öyle abartırız ki birde bakmışız, kendi hayatımızı kolaylaştırmada sınıfta kalmışız. Peki, bu durumda insanlara hiç yardım etmeyecek miyiz? Tabii ki, yardım edeceğiz. Ancak uyum ve dengeyi hep gündemimizde tutacağız. Bugünkü yazımda diğerlerinin yaşamlarını kolaylaştırma işinde deneyimi olan Sevgili Zeliha’nın hikâyesini anlatacağım.

Uzak diyarların birinde Zeliha isminde bir kız yaşarmış. Zeliha'nın iki ablası ve iki küçük erkek kardeşi varmış. İki ablası evliymiş. Şimdilerde erkek kardeşleri, anne ve babası ile aynı evde yaşıyorlarmış. Zeliha, ortaokulu bitirdikten sonra şehir merkezindeki liseye devam etmek yerine evde kalıp annesine ev işlerinde yardım etmeyi tercih etmiş. Zeliha, son günlerde kendini çok mutsuz hissediyormuş. Onu çok mutlu eden şeyler eskisi gibi mutlu etmemeye başlamış. Ev işleri, kardeşlerinin derslerine yardım etmek o kadar çok vaktini alıyormuş ki bu konuda neler yapabileceğini düşünmeye vakit bulamıyormuş.

Günlerden bir gün Zeliha ev işlerini bitirdikten sonra tarlada çalışan babasına öğlen yemeğini götürmek üzere evden dışarı çıkmış. Köyün dışındaki tepeye vardığında baharın gelmesi ile birlikte tabiatın uyanışını hayranlıkla seyretmeye dalmış. İşte o sırada okuldayken yapmış olduğu resimler aklına gelmiş. Resim yapmayı ne kadar çok özlediğini düşünmüş. Gözlerinden bir kaç damla yaş süzülmüş. Bir müddet sonra saatin ilerlediğini ve babasının öğlen yemeğini götürmesi gerektiğini hatırlamış ve istemeyerek de olsa hayallerini bir kenara bırakıp babasının çalıştığı tarlaya doğru yürümüş. Babasının öğlen yemeğini teslim ettikten sonra eve dönüp okuldan dönen kardeşlerinin derslerine yardım etmiş sonra da akşam yemeğini hazırlamış. O gün akşam yemeği saati geldiğinde tüm aile sofraya oturmuşlar. Aile fertleri teker teker o gün neler yaptığını anlatmaya başlamış. Zeliha’nın annesi, o gün köy pazarındayken Zeliha’nın okuldan arkadaşı Ayşe’ye rastladığını ve Ayşe’nin Zeliha’yı uzun zamandır göremediğinden dolayı sitemkâr konuştuğunu söylemiş. Zeliha, ev işlerinin tüm zamanını alması sebebiyle Ayşe ile görüşemediğini annesine söylemek istemediğinden Ayşe ile en kısa zamanda görüşeceğine söyleyerek konuyu kapatmış. O sırada küçük Ali, Zeliha’nın pişirdiği yemeğin tuzlu olduğundan şikâyet etmiş. Zeliha’nın babası ise, evlenme isteği olan genç kızların bu isteklerini anlatmak için genelde tuzlu yemek yaptıklarını söyleyerek Zeliha’ya takılmış. Zeliha, her zaman babasının bu tür konuşmalarını normal karşıladığı halde bu sefer ağlayarak sofrayı terk etmiş. Zeliha’nın annesi akşam yemeğinden sonra eşi ile birlikte kahve içerken;

- demiş. Zeliha’nın babası ise;

- demiş.

şeklinde yanıtlamış Zeliha’nın annesi.

Zeliha ise verdiği tepkiden dolayı çok üzgünmüş, bir süre daha ağladıktan sonra uyuya kalmış. Zeliha, o gece rüyasında kendisini babasının çalıştığı tarlaya yürürken görmüş. Yolunun ilerisinde kocaman kayanın üzerinde beyaz sakallı bir cücenin oturduğunu fark etmiş. Cüce, Zeliha’ya eliyle işaret ederek yanına çağırmış.

- diye sormuş. Zeliha, cüceye;

- diye sormuş.

-, demiş. Zehra şaşkın şaşkın,

- , demiş.

- demiş Uyum Cücesi.

-? diye sormuş Zeliha

- demiş Uyum cücesi.

-, demiş Zeliha

göründüğü gibi kaybolmuş.

Zeliha, sabah uyandığında rüyasındaki Uyum cücesi ile olan konuşması aklına gelmiş. Söylediklerinin doğru olup olmadığını düşünmüş. Ama sonra bir önceki akşam aniden sofrayı terk etmiş olduğu aklına gelmiş ve ailesinden özür dilemek için hemen aşağıya inmiş. Mutfağa indiğinde kahvaltı sofrasının hazırlanmış olduğunu ve herkesin onun beklediğini görmüş. Geç kaldığı için herkesten özür dileyerek sofraya oturmuş. Zeliha’nın annesi ise;

, demiş. Zeliha şaşkınlıkla annesine bakıyormuş.

- emiş.

Zeliha, gün içinde yapacağı işleri tek tek sayarak annesini kararından vazgeçirmeye çalışsa da başarılı olamamış. Kahvaltısını bitirdikten sonra resim defteri ile boyalarını alarak dışarı çıkmış. Babasının öğlen yemeğini götürürken geçtiği tepeye gitmiş ve gördüklerinin resmini çizmeye başlamış. Resim yaparken, arkadaşı Ayşe ile karşılaşmış. Zeliha, hem resmini yapmaya devam etmiş hem de Ayşe ile sohbet etmiş. Aylar birbirini kovalamış, Zeliha artık eskiye nazaran çok daha mutluymuş. Zeliha’nın mutlu olması ailedeki herkesi de mutlu etmiş.

Günlerden bir gün Zeliha, tepede doğanın resmini yaparken bir çıtırtı duymuş. Çıtırtının geldiği yöne kafasını çevirdiğinde rüyasında gördüğü Uyum cücesinin kendisine izlediğini fark etmiş.

-, demiş Zeliha. Uyum cücesi ise,

demiş. Zeliha ise gülümseyerek;

- demiş. Uyum Cücesi ise,

- diyerek göründüğü gibi kaybolmuş.

Evet, İyi bir “Kolaylaştırıcı” olmanın yolu önce sizin mutlu olmanızdan geçiyor. Mutsuz olmak yoktur. Sadece mutluluktan eksik olduğumuz anlar vardır. Eksikliği kabul ettiğiniz de ise bir sürü yanıt size doğru yol alır.

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

Sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Kalbimi Açmaya Karar Verdim

2006 yılında astroloji konusunda kendimi geliştirmek adına Hakan Kırkoğlu’nun Astroloji Okuluna başlamıştım. Dersler sırasında öğrendiklerimizin pratiğini yapabilmek adına bazı ünlü kişilerin ve tabii ki kendi astroloji haritamıza bakardık. Derslerden birinde haritamda maymun iştahlılık teması olduğu ortaya çıktı. Büyük bir hayal kırıklılığına uğramıştım. İçimden şimdi bu da nereden çıktı dedim. Yanlışlık olabilir mi diye düşünsem de geçmiş hayatıma şöyle bir baktığımda birbirinden farklı bir sürü aktivite denediğimi hiç birisinde ise bir baltaya sap olamadığımı fark ettim. Yani ben de o çok kiritize ettiğim doyumsuz insanlardan biriydim. Bu durumumu kabul etmeliydim.

Sonra 2009 yılında Vipassana çalışmasına katıldığımda maymun iştahlılığım tekrar karşıma çıktı. Bu sefer maymun iştahlılığın altındaki aç gözlülüğü fark etmiştim. Bu tanı beni derinden yaralamıştı. Evet, çok doğruydu, ben de açgözlülük denen şey de vardı. Çünkü aynı anda birkaç kitabı okumak, 3 günlük geziyi rahat rahat yapabilecekken extra aktiviteler eklemek aç gözlülük kokan seçimlerdi. Evet, bendeki açgözlülük insanlara zarar veren cinsten değildi ama yine de açgözlülüktü. Ve ben ne yazık ki açgözlü insanları sürekli yargılamıştım. Zaten açgözlülüğün nasıl bir şey olduğunu bilmesem insanlardakini nasıl fark edebilirdim ki!

O zamanlar nefes çalışmalarımda yoğun olarak kalbimin açılması yani sevgi ve şefkat üzerine çalışıyordum. (Hala da çalışıyorum!) Sonunda aradığım yanıt geldi. Nefesimi kalbime getirdikçe maymun iştahlılığım sakinleşiyordu. Maymun iştahlılık aslında altında herhangi bir duygunun yer almadığı durumlarda söz konusu oluyordu. Nefes çalışmaları sayesinde kendimi hissetmeye açtıkça bana neyin iyi geldiğini daha anlar oldum. Ve böylece aynı anda birden fazla şeyle ilgilenme halimde sakinleşme oldu. Kişi kalbine nefes almaya başladığında, hisleri görünür hale geliyordu. Hissettikçe de ona neyin iyi geldiğini daha kolay anlayabiliyordu. Ve böylece sadece ona iyi gelene yönleniyordu.

Olanı tüm yönleri ile hissettiğinizde bütünü anlama hali gelir. Bütünü anlama hali ise o sıcacık güven hissini getirir. Güven hissi sizde olduğu sürece oradan oraya, ne yapsam, yapacak ne kaldı gibi size hizmet etmeyen düşüncelere ya da seçimlere doğru yönelmezsiniz. Yönelseniz dahi olanı hemen fark edersiniz. Sizde de birazcık ta olsa maymun iştahlılık var ise, yaşamınızdaki güveni arttırmak istiyorsanız hissetmeye ve duygularınızı duymaya bir an evvel kendinizi açın derim.

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

Yazının devamı...

Herkesin Sevgisini Kazanmak mı? Yoksa Herkese İlham Kaynağı Olmak mı?

Geçmişte sigara ve alkolü bırakmakta güçlük yaşayanların “ olduklarını düşündüğüm zamanlarda aslında benim de bir sürü bağımlılığın olduğunu keşfettim. Ancak atı alan Üsküdar’ı geçmişti. “Adım Sibel, Ben sevgi bağımlısıyım. Sevgi bağımlığını bırakalı 4 gün oldu” diyebileceğim bir tedavi grubum dahi yoktu. İçimdeki ses sürekli olarak “ Ama her şey sevgi için değil miydi?”, “hani sevgi çok önemliydi ve onun için gerekir ise her şey yapılabilirdi” diyerek nasıl oldu da bu hale geldiğini anlayamıyordu. Sevdiğim insanlara sıkıca tutunmuştum. Kontrolün tamamen ben de olduğunu düşünüyordum. Ufak bir aksama olsa sevgiyi hemen tekrardan yapılandırıyordum. Benimkisi yaraya merhem sürüp geçiştirmek şeklindeydi. Yapılması gerekenin yaranın kökünü kurutmak olduğunu düşünemiyordum. Yıllar, yılları kovaladı ve yapılandırma işinde kötü performans göstermeye başlamıştım. Kontrol etmem gerekenler artmıştı ve ben hepsine yetişemiyordum ve sonunda önemli an geldi, öfke hayatımı esir almıştı. Ve bu “yeni ben” hiç mi hiç hoşuma gitmiyordu.

Çok şükür geçmişte iyi bir şeyler yapmış olmalıydım ki bir şekilde “transformal nefes” hayatıma girdi. Genelde maymun iştahlı olan ben, nedense nefesi hayatımda sürekli tutmayı başarabiliyordum. Sadece nefes yapmak için seçim yapmam gerekiyordu. Nefes sayesinde bildiğim her şey yeniden yapılanmaya başladı. Eski kadim bilgiler hava elementini temsil eden rüzgâr yani “nefes” ile zihnin karmaşasının süpürülerek arındırılacağını ve sonrasında ise herkesin içindeki “bilgeliğin” açığa çıkacağı söyler. İşte benim de hayatımda olanlar böyle bir şeydi. Nefes, kuvvetli bir hortum gibi çalışarak eski bildiklerimi kısa sürede süpürüvermişti. Sevgi, neşe ve güç sahibi olmanın gerçek anlamını bana gösterdi. Odağımı değiştirdi.

Ve artık herkesin beni sevmesini dilemek yerine hem kendimi hem de diğerlerini özgür bırakmayı seçerek sadece ilham kaynağı olmaya odaklanıyorum. Bu şekilde beni sevdiğini düşündüğüm kişilerin bu düşüncelerini devam ettirmeleri için çaba harcamama gerek kalmıyor. Artık arzu ve isteklerim doğrultusunda elle tutulur bir şeyler yapmaya, evreni daha da keşfetmeye, insan olmanın anlamını bulmaya odaklanıyorum. Ne yaptığımdan çok nasıl yaptığıma odaklanıyorum. Başkalarının beni fark etmesinden çok kendimi fark etmeye yöneliyorum. Bu da en başından beri hep arzulamış olduğum sevgi yolunu daha da açıyor. Arada bir yolumdan şaştığım, geçmişten gelen hayaletleri dinlediğim anlar olabiliyor. O anlar genelde kendimle ilgili yeni bir şeyi keşfettiğim anlar oluyorlar. Kendimle ilgili yeni şeyleri fark ettiğimde ise niyetimin ne kadar güçlü olduğunu teyit etmiş oluyorum ve bu şekilde umut hiçbir zaman peşimi bırakmıyor. Umudum olduğu sürece da her gün yeniden başlayabiliyorum.

İlham kaynağı olmak iki ya da üç-beş kişinin sizi sevmesi değil bir sürü kişinin ilgisini çekmekle ilgilidir. Bağımlı olmak ile değil özgür olmak ile ilgilidir. İnsanların ne istediğinden çok sizi nelerin mutlu edeceğine yönelersiniz. Yeni şeyler öğrenirsiniz. Belki de yaşamınız daha keyifli hale gelebilir.

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

Sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Şefkat Biriktirmek

başlıklı yazımda şefkatin gerçek anlamı keşfetmekten bahsetmiştim. Şimdiki yazımda ise, yaşamınızda şefkati biriktirmenize yardımcı olacak bazı rituellerden bahsedeceğim.

İlk ritüelimizde, şefkat hissini çağrıştıracak herhangi bir şeyden ilham almakla başlıyoruz. Örneğin yeni doğmuş pembe yanaklı bir bebek, kocaman gözleri ve dişsiz ağzıyla kıkırdadığını akıl gözünüzün önüne getiriverin. Ona her baktığınızda içinizden yükselen şefkat hissine odaklanın. Şefkat hissinin yükselmesi ile algılarınızın, beş duyunuzun açıldığına fark edin. Şimdi bebek imgesi olmadan şefkat hissini hissedin. Şefkat hissinden uzaklaştığınızı her fark ettiğinizde tekrar bebeğe odaklanın, şefkat hissini tekrar hissedin.

İkinci rituelde (*) ise, size sevdiğinden emin olduğunuz bir kişinin size şefkat gönderdiğini akıl gözünüzde canlandırın ve ondan gelen şefkat hissini bedeninizde hissedin. 1-2 dakika kadar bu histe kalın. Bu çalışmanın ikinci aşamasında ise bedeninizde hissettiğiniz şefkat hissini ilişkiniz de zorluk yaşadığınız bir kişiye gönderin. Diyelim ki bu çalışmayı her gün tekrarladınız ve oldu ya bir şekilde o kişi ile yüz yüze geldiniz, önce ona karşı hissettiğiniz duygularda değişim olup olmadığını kontrol edin. Halen rahatsızlık hissi var ise “ hımm, güzel bir farkındalık, demek ki biraz daha çalışmalıyım” deyin ve çalışmanıza devam edin. Bazen şefkat göndermekte zorlanabilirsiniz. Böyle bir durumda önce sevdiklerinize gönderin.

Bu iki ritüelden birini ya da ikisini birlikte günde 5 dakika kadar yapın. Önce bir ay boyunca yapmaya niyetlenin, bir ay bitsin bir ay daha yapmaya niyetlenin sonra tekrar bir ay daha. Üçüncü ayın sonundaki sonuçlar gerçekten çok şaşırtıcı olacaktır.

Son ritüel ise biriktirdiğiniz şefkati korumaya yönelik bir ritüel.(**) Her akşam uyumadan önce gün içinde kendinizce şefkatin anlamına ters düşen hareketler yapıp yapmadığınızı kontrol edin. Şefkatin zıddı olabilecek hareketleriniz olduğunu tespit ederseniz, bunları bertaraf etmenin yollarını arayın. Ya da tam tersi şefkati çağrıştıran hareketler yaptıysanız bunları not edin. Bu yeni hareketlerin yaşamınızda yaratabileceklerini hayal edin. Bu ritüeli de her akşam 5 dakika yapabilirsiniz

Bu 3 ritüel sadece bir öneridir. Yaşamınızda şefkati biriktirmenize yarayacak farklı ritüelleriniz var ise onları da uygulayabilirsiniz. Unutmayın şefkat düşünüldüğünün aksine sadece yumuşak bir duygu değil, çok da güçlü bir duygudur.. Bence bu gücü hissetmek için bu çalışmaları yapmaya değer.

Şefkatin bu gücünü çok iyi anlatan bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu hikâye şefkat üzerine güçlü yapan Tibetli bir Lamanın (öğretmen) başından geçmiş bir hikâyedir. Lama ve birkaç kişi kırda birlikte oturup sohbet ediyorlarmış. Grubun içinde bir de kadın varmış. Kadın o gün yanında küçük oğlunu da getirmiş. Bir ara çocuğun hemen bulundukları yerde ancak tehlikeli bir noktada oynadığını fark etmişler. Tibetli Lama ve anne çocuğa doğru hareket etmişler. İlk yetişen anne olmuş. Çocuğu kuvvetle kolundan çektiği gibi oradan uzaklaştırmış. Tibetli Lama, şefkatin felsefesini ne kadar hayatına almış olsa da bir annenin çocuğuna karşı hissettiği şefkatin mertebesine halen ulaşamamış olduğunu fark etmiş. Bu konuda biraz daha çalışma yapması gerektiğini anlamış.

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

(*)Bu ritüel aydınlanmaya yönelik uygulamalardan Lam Rim’den alınmıştır.

(**)Bu ritüel Dalai Lama’nın şefkati korumak için yaptığı ritüellerden biridir.

Yazının devamı...

Şefkatin Açamayacağı Kapı Yoktur

Her zaman iyimser bir tavır içinde, pozitifte kalma rolü yaparak tüm kapıların size açılacağını düşünüyorsanız maalesef yanılıyorsunuz. Çünkü iyimser bir tavır içinde olmak egonuzun en çok sevdiği rollerden biridir. Egonuz kızgınlığını, kritik ediciliğini saklamak istediğinde bu role bürünür. Egonuz içinizdeki öfke ve kızgınlığı ne kadar saklamaya çalışsa da öfke ve kızgınlık bir şekilde fark edilir ve bazı kapılar size açılmaz. İşte açılmayan kapılardan biri de gerçeklik kapısıdır. Gerçeklik kapısının önünde gözle görünmeyen koruyucular vardır. Ve hazır olmayanları içeriye almazlar. Aslında koruyucular hem gerçeği hem de bizi korumak için oradadırlar. Nasıl mı?

Şimdi tüm yaşamınızı yuvarlak bir oda olarak kabul edin ve bu yuvarlak odanın tam ortasında ayakta durduğunuzu imgeleyin. Yüzünüzün dönük olduğu bölüm aydınlık, diğer taraflar ise karanlık olsun. İşte gerçeklik kapısının koruyucuları tıpkı yuvarlak oda örneğinde olduğu gibi sadece baktığınız yönde görüneni size gösterirler. İllüzyon yaratmada o kadar ustadırlar ki yarattıkları yanılsama ile odanın diğer taraflarına bakmak aklınıza bile gelmez. Hâlbuki bulunduğunuz noktadan saat yönünde döndüğünüzde diğer tarafları da görebilme şansınız hep vardır. Gerçeklik ise evinden dışarı çıkarken her zaman kıyafet değiştirir. Aslında çok utangaç, kırılgan ve bir o kadar da iyi kalplidir. Üzülmenizi hiç istemez. Sık sık kıyafet değiştirmesinin sebebi de budur zaten. Peki, gerçekler kendini bize ne zaman gösterecektir?

Gerçeğin kendini göstermesi ve koruyucuların kaybolması için yaşamınıza biraz şefkatin girmesi gerekmektedir. Geçmişte tepki verdiğiniz olaylara artık tepki vermemeye başladığınızda şefkat yaşamınıza girmeye başlamış demektir. İşte o zaman koruyucuların yarattığı yanılsama yer yer delinmeye başlar. Yuvarlak odanın diğer tarafları da görünür hale gelir. Şefkatin varlığını gören Gerçeklik ise artık kıyafet değiştirmekten vazgeçer ve Gerçekliğin koruyucuları artık kenara çekilirler.

Şefkatin yaşamınıza girmesi için önce şefkatin gerçek anlamının ne olduğunu bulmalısınız. Bunun için öncelikle aşağıda belirtmiş olduğum Dalai Lama’ya ait olan sözlere bir göz atın, üzerinde düşünün, şefkat hakkında bugüne kadar bildikleriniz ile karşılaştırın. Sonrasında ise bu yeni tanımın hayatınızda yapacağı değişikliklerin neler olabileceğini ve şefkati yaşamınızda yaratmak için nelerden vazgeçmeniz gerektiğini belirleyin. Ben böyle yaptım. Size de öneririm. Bir sonraki yazımda şefkati biriktirmenize yardımcı olacak bir kaç çalışmadan bahsedeceğim. O zamana kadar şefkatin anlamını sorgulamanızı öneririm.

Dalai Lama Tenzin Gyatzo’yu tanımayanlar için ufak bir giriş yapmak isterim. Dalai Lama; Tibet Budizminin en büyük hocalarından biri olup Tibet’in spirituel lideridir. Budist dünyasında şefkatin bu dünyada kendini gösterdiği kişi olarak bilinir. Burada yazılı her cümlenin taşıdığı anlamı kendi anlayışınız ile bütünleştirmenizi öneririm.

Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

Sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Sesin şifa gücü

Ses ve müzik, duygularımızı derinden etkiler. Uyumlu müzik ve ses, duygularımızı dengeleyerek, olumlu düşüncelerin oluşmasını sağlar ve sonuç olarak daha sağlıklı bir bedene sahip oluruz. Özetle ;

Uyumlu müzik/ses > Dengeli duygular > Sağlıklı beden ve Uyumlu duygular > Olumlu düşünceler> Sağlıklı beden

Eski çağlarda ses ve kelimeler şifa sağlama amacıyla kullanılırmış. Ses şifa yöntemine göre; bedenin her parçasını temsil eden bir ses vardır ve bedendeki herhangi bir bölgeye uygun ses üretildiğinde ise o bölge bazında denge sağlanmış olur. Dolayısıyla mantra söylemek, zikir yapmak bedene, zihnimize ve ruhumuza çok iyi gelir. Bugünkü yazımda mantra söylemekten bahsedeceğim.

Mantrayı zihnin müzik aleti olarak tanımlayabiliriz. Eski inanışa göre ses, evrensel zihnin ifadesidir. Mantra kişiyi düşüncenin kaynağına yani bilincin kaynağına taşıyan bir elemandır. Doğanın kendisi bir titreşimdir. Titreşim, titreşim ile etkileşmekte ve ortaya ritmik ve müzikal sonuçlar çıkmaktadır.

Mantra öncelikle zihinsel titreşim yaratır. Ve bu titreşim sizi saf bilinç yani ruhunuza götürür. İşte size birkaç mantra önerisi;

İlk örneğimiz; “S” Arzu ve isteklerinizin gerçekleşmesi için bu mantrayı kullanabilirsiniz. So-hum mantranın nefesidir. Nefes alırken soooooooo verirken ise huuumm demelisimiz. Minimum 10 defa bu mantrayı tekrarlayın sonra vücudunuzda yarattığı titreşimi hissetmeye çalışın. Etkisini hissetmek biraz zaman alabilir. Bu yüzden her gün sık sık tekrarlamanızı öneririm.

İkinci mantra örneği iseOm mani padme hum: “Om”, bedeni, konuşmayı ve zihni, “Mani” aydınlanma, şefkat ve sevgiyi , “Padme” bilgeliği, “Hum” bölünmezliği temsil eder. Mantranın tam anlamı ise şöyledir. “Bilgeliği ve ayrılmazlığı deneyimledikçe bedeni, dili ve zihni saflaştırabilirsiniz “

Son örnek ise benim en çok sevdiğim; İsim ve soyadınızı kullanarak kendi mantranızı oluşturabilirsiniz. Bu çalışmayı 2006 yılında katıldığım ilk transformal nefes seminerimde öğrenmiştim. Beni çok etkilemişti. Çok güzel bir mantra çalışması, tavsiye ederim, mutlaka yapının.İsim ve soyadınızı bir kağıda yazın ( 2.nci isminiz var ise onu da ekleyin) . Ve içindeki sesli harfleri seçerek derin nefes alın verirken de sadece sesli harfleri söyleyerek sesinizin içinizde yarattığı titreşimi fark edin. Her gün bu mantrayı 10 kez tekrarlayabilirsiniz. Vaktiniz var ise 5 dakika boyunca mantranızı tekrarlayabilirsiniz. Mantra söylemeyi tamamladığınızda sessiz kalarak titreşimlerin bedeninizde bıraktığı izi takip edin. İsterseniz sonrasında meditasyon dahi yapabilirsiniz.

Örneğin; Ayşe Sibel Kavunoğlu

- A E İ E A U O U

Mantranın titreşimini bedeninizde hissetmeniz belki biraz zaman alabilir. Hissetmeye başladığınızda ise titreşim sayesinde zihninizi sakinleştiren bir yöntemi, sesin şifa gücünü deneyimlediniz demektir.

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.