SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Yaşanmaya değer anlar için

Her anın yaşanmaya değer olduğunu hissetmek insanı, sakinleştirir. Tam ve bütün hissettirir. Peki, tam ve bütün hissetmek, bu kadar kolaysa neden başaramıyoruz? Çünkü sürekli başka şeylerle meşgulüz. Çoğu zaman yaşadığımız herhangi bir an içerisinde neler olduğunun farkında bile değiliz. Bu farkındalığı sağlayacak tek şey ise nefes, fakat onu da çok başaramıyoruz.

Çoğumuz nefes alıp vermenin ne olduğunu bildiğimizi düşünüyoruz. Bu düşünce her zaman doğru olmayabiliyor. Gerçekten bedeninize ve nefesinize odaklanarak nefes alıp verdiğinizden emin misiniz?

Bence hayır. Bu yazıyı okumaya başladığınızda nefes alıp verdiğinizin farkında bile değildiniz. Bu durum, çok iyi anladığınızı düşündüğünüz bir kişinin, birdenbire bilmediğiniz taraflarının ortaya çıkmasına benzer. Tek bir anda tek bir şey yapmak hiç de kolay olmaz. Zihin sürekli bir konudan diğer konuya atlar. Budist öğretiler zihnin bu halini maymuna benzetirler. Zihin, sürekli oradan buraya atladığı için beden bir türlü rahatlayamaz. Beden rahat olmayınca sakinleşmek de zorlaşır.

Aradan zaman geçer, sakinleşmek amacıyla spritüal uygulamalara baş vurursunuz. Bu tarz spritüal uygulamalardan en popüler olanı meditasyondur. Seçiminiz doğru olsa da, bakış açınız doğru değilse o da işe yaramayacaktır. Örneğin meditasyonu, spor misali kendi kendini geliştirme egzersizi olarak görmek yanlış bir bakış açısıdır. Meditasyona, egzersiz olarak baktığınız sürece zihnin oraya buraya atlayarak odaklanamamasının altında yatan sorundan uzaklaşmış olursunuz. Zihnin dikkatini toparlayamamasının sebepleri katmanlar halindedir, katmanlar arasında ilerleyerek sıfır noktasına yani gerçeğe ulaşırsınız. Konuyu çok fazla uzatmadan bu gerçeği sizinle paylaşmak istiyorum.

Zihnin oraya buraya atlamasının gerçek sebebi, geçmişte yaşanan, bütünleşmemiş duygulardır. Gerçekte yaşanmış bütünleşmemiş duygulara bakmak için andan kalmaktan başka çare yoktur. Yazdıklarımın doğru olup olmadığını öğrenmek isterseniz şimdi, şu anda yakın zamanda öfkelendiğiniz bir anınızı hatırlayın. O anı, canlı canlı tekrar yaşarken bedeninizde ve zihninizde neler olduğuna, kalbinizin nasıl tepki verdiğine bakın. Üzüntü, öfke, korku hissi bedeni gerilim içine sokar. Bu gerilime dayanamayan zihin doğal olarak oraya buraya atlama alışkanlığını kazanır.

Şimdi de öfkenin tam tersi sevgiyi hissettiğiniz bir ana gidin. Aynı şekilde beden, zihin ve kalbinizde neler olduğuna bakın. Bir önceki anınıza göre bedeninizin daha rahat olduğunu fark edeceksiniz. Zira sevgi bedeni rahatlatır ve enerji verir. Öfke ise gergin yapar.

Bu iki ana, onları tekrar yaşıyormuş gibi odaklandıysanız, bütünleşmemiş duyguların beden ve zihin üzerindeki etkisini keşfetmişsiniz demektir. Bu tarz bütünleşmemiş duygular başka bir şey daha yaparlar. Her anınızın yaşanmaya değer olduğunu anlamınızı engellerler. Kendiniz ve dünyayla olan bağlantınızı koparırlar.

Kısaca mutsuzluk durup dururken ortaya çıkmaz. Mutsuzluğun ortaya çıkmasını sağlayan birtakım sebeplerin olması gerekir. Bunun için de kendinizi şifalandırmak, kendinizle bağlantıya geçmek ve neler olduğuna bakmak için zaman yaratmak gerekir.

diyorsanız, başta kendiniz olmak şartıyla dış dünyayla gerçekçi olmayan bağlantılar kurmaya devam etmek istiyorsunuz demektir ki size bu dönemde bol şans dilerim

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOGLU

Nefestr.com

Yazının devamı...

Uyanma zamanı geldi

Bugün kendinize şu soruyu sorun.

Bu soru ilginizi çok çektiyse, yazımı okumaya devam edebileceğiniz anlamına geliyor.

Her gün mutlu olmak için bir sürü şey yaparız. Çoğu da arzuladığımız mutluluğu tam olarak getirmez. Mutlu olmayı tam olarak başardığımı söyleyemem ama mutlu olmaya çalışmanın ötesinde başka bir şeylerin olduğuna inanırım. Bu yüzden de bol bol içime döner, o başka şeylerin neler olduğunu keşfetmek için fırsat yaratırım. Zira ileriki bir tarihte bana göre ne olacağını bekleyerek yaşamak çok sıkıcı.

Siz de benim gibi düşünüyorsanız, gözlerinizi kapatın ve nefes alıp verirken nefesin bedeninizdeki hareketini izleyin. Nefes alırken burnunuzdan içeriye giren serin havanın karnınızda yarattığı doğal hareketi, nefes verirken karnınızın eski haline dönüşüyle birlikte sıcak havanın burnunuzdan dışarıya çıkışını izleyin.

Bu şekilde nefes alıp verdiğinizde, nefes alıp verme fikrinde kalmak yerine nefesi yaşamaya başlarsınız. Bu noktada beden ve zihninizde nefesten başka bir şey olmaz. Hiçbir şey düşünmeden bu şekilde sadece nefesinizi izlediğinizde şimdi, şu anda var olan gerçekle buluşursunuz. Nefes alıp vermek hoşunuza gitmediyse aynı uygulamayı yemek yerken deyapabilirsiniz.

Diyelim ki salata yiyorsunuz. Salatanızı yerken sadece karnınızı doyuracak bir ürün olarak değil de salata tohumunu satan kişiden başlayarak sofranıza gelene kadar katkısı olan ambalaj üreticisi, taşıma şirketi, ekimi yapan çiftçi vb. gibi tüm insan ve diğer canlıları teker teker aklınıza getirin. Akıl listenize kıvırcık salatanın yetiştiği toprağın içerisindeki kırmızı solucanların katkısını dahi dahil edin. Kırmızı solucanın şöyle bir hikayesi vardır. Kırmızı solucan verdiği katkı için sizden herhangi bir ödeme yapmanızı istemez. Aynı şekilde salatanın büyüme sürecinde büyük etkisi olan toprak, güneş, yağmur, rüzgâr esintisi, sizden hiçbir beklentisi olmadan, iyi ya da kötü insan olduğunuzu sorgulamaksızın sizin için çalışır.

Yemek yediğiniz anda ya da yürürken yürüdüğünüz anda kaldığınızda ya da televizyon seyrederken sadece televizyon seyrettiğinizde karşılıksız olarak sunulan şefkatten haberdar olursunuz. Yemek yerken zihninizde yarın ne yapacağınıza ya da arkadaşlarınızın ne yaptığına dair düşünceler olduğu sürece size sunulan bu tarz hizmetlerin varlığından hiçbir zaman haberiniz olmaz. Hatta yemek yerken ne kadar yalnız olduğunuzu kendinize hatırlatarak kendinizi depresyona sürüklemeniz an meselesidir. Bu yüzden de ‘’ sorusuna doğru yanıtı bulmak için nefes alıp verme fikrinde kalmaktan çok sürecin kendisini, nefes alıp verme deneyimini yaşadığınızda gerçek bilgiyle karşılaşma olasılığınız çok daha fazla olacaktır.

Kendinize soracağınız bilgece soruların yanıtı gelecekle ilgili gözükse de geleceği oluşturan parçalar şimdi, şu andadır. Şimdi, şu anda olmayı en iyi nefes alışverişinize odaklanarak deneyimleyebilirsiniz.

Yaratıcı olmak, yaratıcı fikirler üretmek her zaman güzeldir. Ancak ayakları yere basılı olmayan yaratıcılık kimsenin işine yaramaz. Yaratıcılığın zihin ve bedeninizi yormaktan çok beslemesi gerekir.

Bugünden sonra yaratıcı fikirleriniz olmadan yarım saat boyunca tek bir şeyi yapmaya ve yaptığınız şeyin sizi nasıl beslediğini fark etmeye izin verebilir misiniz?

Her Daim sevgi ve ışıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Nefestr.com

Kaynak: Budist öğretiler

Yazının devamı...

Minderin ötesine geçme zamanı

" sorusuna verilen yanıtlar çok çeşitlidir. Bazılarımız hayatın anlamı için aile, bazılarımız bilgi ve başarı, bazılarımız ise sevgi der. Bu yanıtların ortak noktası, hayatın anlamına, var oluşun anlamı olarak bakılmasıdır. Bugün sizi, hayatın anlamı kavramına farklı bakış açısıyla bakmaya davet ediyorum. " yerine " sorusunu sorun kendinize. Aracınızın bagajını temizlemeniz gerekiyor diyelim. Zira bagaj temizliği gibi anlamsız gelen işleriniz varsa ve de mutsuzluktan şikâyet ediyorsanız yaşamınızdaki alelade anlara nasıl bir özellik katabileceğinize bakmalısınız. Bunun için de o anlamı verecek bağlantıları yaratmanız gerekir. Bu konuda bize yardımcı olacak en iyi uygulama ise mindere oturarak meditasyon yapmaktır.

Meditasyon yaparken hayatımızın tam ortasına oturur, bedenimize yani evimize dönerek neler yapabileceğimizi keşfederiz. Düşündüğünüzün aksine meditasyon pasif bir enerjiye sahip değildir. Araştırma içerir. Şimdiki ana gelerek neler olduğuna bakarız. Alelade olan bir andan farklı şeyler keşfederiz.

Buddha, meditasyon uygulamasının bir tür ilaç olarak görülmesini istemiştir. Doktora gittiğinizde doktor ilk olarak ne yapar? Önce sıkıntınızı öğrenir sonra bedeninizi inceler, tansiyonunuzu ölçer, kan değerlerinize vb. gibi bakarak bir sonuca varır. Aynı şekilde meditasyon sırasında yapılan da budur. Mindere oturur, nefesinize odaklanır ve kendiniz hakkında bilgiler öğrenirsiniz. Bazı özel sorular vardır ki her ilaç iyi gelmez. Bizzat kendiniz mindere oturarak size en uygun gelecek ilacı keşfedersiniz. Bu tarz özel soruların bazıları şunlardır:

Hali hazırda yaptığınız bir uygulama varsa:

Hayatınızın tam ortasına oturarak derinden inceleyebileceğiniz başka bir yöntem de daha önce yaşadığınız anılara bakmaktır. Geçmiş anlarınızda neler olduğuna bakarak kendinizle ilgili bir şeyleri keşfedersiniz. Örneğin "orusunu sorarsınız. Yaşanmış deneyimlere daha derinden bakarken sadece mutlu anlara değil, acı veren anlara da bakılır. Hayatınızdaki çamurları deneyimleyerek lotusun ortaya çıkmasına izin verirsiniz.

Hayatınızın tam ortasına oturmak, tıpkı tüm yıl boyunca tatile gitmenin hayalini kurup da o gün geldiğinde kumsalda havlunuzun üzerinde otururken ‘"Odemek gibidir. Bu şekilde minderin ötesine geçer, nihayet evinize geri dönersiniz.

Eve dönüşün bir sürü katmanı vardır. Bir şey keşfedersiniz sonra başka bir katman ortaya çıkar. Adım adım derine ulaşırsınız. Meditasyon sırasında bedeniniz ve zihniniz sakinleştikçe sorularınızın yanıtı hemen gelmeye başlar. Bir şeyleri öğrenmek için uzun zaman geçmesi gerekmez. Bunu yaparken kendinize şu sözleri söyleyebilirsiniz:

Ben şahsen gerçekle karşılaşmayı çok severim ve her sabah nerede olursam olayım hayatımın tam ortasına oturarak minderin ötesine geçerim. Şu anda kalabilmek güzeldir fakat asıl önemli olan şu an da var olan gerçeği keşfedebilmektir. Şu ana kadar ki deneyimlerim bunun çok keyifli olduğunu gösteriyor.

Her daim sevgi ve ışıkla...

 

Sibel KAVUNOĞLU

Nefestr.com

Kaynak: Mindfullness mucizesi- Budist öğretiler

Yazının devamı...

Zihin nerededir?

Bedenimizin içine baktığımızda zihni hiçbir yerde bulamayız. Çok zorunda kalırsak beynimizi gösteririz. Zihin hakkında doğrudan bir deneyimimiz yoktur. Zihin soyut bir kavramdır. Fakat, meditasyon yoluyla, zihni doğrudan deneyimleme yoluyla tanıyabilmek mümkündür.

Meditasyonla zihnin içinde var olan düşünceler ve içeriklerini anlamaya başlarız. Meditasyon tekniğini anlamak ve bu konuda derinleşmek isteyenler için Sevgili Dalai Lama’nın zihnin doğasını deneyimleme üzerine yaptığı konuşma metnini paylaşmak istiyorum

“ sonra gülerek ekledi, “ “

Dalai Lama gözlüklerini çıkardı, ellerini kucağında kavuşturdu ve hareketsiz kalarak meditasyona başladı. Salonda tam bir sessizlik hüküm sürüyordu, bin beş yüz kişi içlerine dönmüştü, kendi özel dünyalarının yalnızlığına girmişler, düşüncelerini sakinleştirmeye ve belki de zihinlerinin gerçek doğasına bir göz atmaya çalışıyorlardı. Beş dakika sonra Dalai Lama yumuşak bir sesle ilahi söylemeye başladığında sessizlikte bir çatlak olduysa da bozulmadı. Sesi alçak ve melodikti, dinleyenlere meditasyonlarında nazikçe rehberlik etmekteydi.

O günkü toplantı bittiğinde, her zaman olduğu gibi Dalai Lama ellerini birleştirdi, sevgi ve saygı ile dinleyicilerin önünde eğildi, kalktı ve çevresini saran kalabalık arasında yürüdü. Salondan ayrılırken elleri bitişikti ve eğilerek selamlamaya devam ediyordu. Bu yoğun kalabalık arasında ilerlerken o kadar eğiliyordu ki onların sadece birkaç adım uzakta duran kişilerin onu görmeleri bile mümkün olmuyordu. Bir eller denizinin arasında kaybolmuş gibiydi. Belli bir mesafeden bakıldığında Dalai Lama geçerken kalabalıkta meydana gelen hareketten onun izlediği yolu keşfetmek mümkündü. Sanki görünür bir nesne olmayı kesmiş ve sadece hissedilen bir varlık haline gelmiş gibiydi.’’

Her Daim Işıkla Kalın

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

İçine Dön ve DUR de!

Dünyayı algılama şeklimizin pozitif anlamda değişmesi durup dururken olmuyor. Ya büyük bir çapta krizin çıkması ya da zihnin susturulması gerekiyor. Neyse ki küresel salgın bu görüşümü doğruladı. Fakat her şey de olduğu gibi küresel salgının da etkisi günün birinde sona erecek. Kazandığımız yeni bakış açısını korumak hatta daha iyisine doğru adım atmak gerekiyor. Bunun için de geçen yazımda söz verdiğim gibi zihnin susmasına yardımcı olacak nefes farkındalığı uygulamasını paylaşacağım. Önce küçük bir özet yapmak istiyorum.

Geçmişte yaşadıklarımız el ve eteklerini üzerimizden hiç çekmezler. Fakat bu el ve etek çekmeme hali şefkatten ziyade hükmetme şeklindedir. Nasıl mı? Kısaca özetleyeyim;

Karşınıza birisi çıkar. Bu kişi bir şekilde dikkatinize çekildiyse geçmişin gölgesi, o kişinin üzerine düşer. Gölgenin içeriği sevgi doluysa o kişiye karşı güzel hisler beslersiniz. Duygular daha da yükselir, onsuz yapamaz hale gelirsiniz. Bir de bakmışsınız hiç yoktan kıskanç, öfkeli bir insan olmuşsunuz.

Bunun tam aksi geçmişin gölgesi sevgi dolu değilse o kişiyi hiç beğenmezsiniz. Yaptığı ve söylediği her şeye bir kulp bulursunuz. Kulpların sayısı çoğaldığında duygular daha da yükselir, ondan nefret etmeye başlarsınız. Karşınızdaki kişi tarafında da aynı şey olur. Bu sefer de onun geçmişinin gölgesi sizin üzerinize düşer. Ve sizinle olan ilişkisini bu gölgeye uygun olarak düzenler. Kardeşler ve dostlar arasında kavgalar hep bu yüzden çıkar. Politikacıların politikaya atıldıktan bir süre sonra varoluş amaçlarını unutmamaları bu sebeptendir. Kısaca her ne yaşıyorsak yaşadıklarımızın tohumları zihin bahçenizin içinde bir yerdedir.

Nefes farkındalığı uygulamalarında uzmanlaştıkça geçmişin gölgesini fark edebilir ve gölgenin hayatınıza hükmetmesini engelleyebilirsiniz. Sonuç;‘’ Sevgi dolu bir insan’’ haline gelirsiniz.

Önce Beden Farkındalığı uygulamasıyla başlayın

Birkaç derin nefes alarak bedeninizin rahatlamasına izin verin.

Nefesinize odaklanın

Zihninizi bir gökyüzü olarak varsayın

Düşünceler de Kuşlar gibi gelsin üzerinizde uçsunlar sadece izleyin

Bulutlar gelsin onları hiç tutunmadan izleyin

Nefes alıyorum nefesimi izliyorum

Nefes veriyorum nefes verişimi izliyorum

Şimdi bedeninize farkındalığınızı verin. Scan ediyormuş gibi bedeninizi tarayın

Bu benim başım, Bu benim saç rengim, Yüzümdeki kaslar vb. gibi yukarıdan aşağıya devam edin.

Sonrasında Zihni İzleme Uygulamasıyla Devam Edin

Nefes alıyorum zihnimin içindeki manzaraya ya da zihnimin içindeki bahçemin farkındayım

Nefes veriyorum bahçeme ve içindekilere gülümsüyorum

Şimdi tıpkı bedeninize yaptığınız gibi duygularınızı scan edin

Keyifli bir duygu da olabilir, Rahatsız edici ya da nötr. Hepsini teker teker scan edin.

Nefes alırken memnun edici duygu her neyse bu duygunun farkındayım

Nefes verirken bu duyguya gülümsüyorum

Şimdi rahatsız edici bir duyguyu hatırlayın

Nefes alıyorum bu duygu neyse duygunun farkındayım

Nefes veriyorum bu rahatsız edici duyguya gülümsüyorum.

Nefes alıyorum nötr duygunun farkındayım

Nefes veriyorum nötr duyguya gülümsüyorum

Nefes alıyorum düşüncelerimin farkındayım

Nefes veriyorum onları serbest bırakıyorum

Nefes alıyorum rahatsız edici düşüncenin farkındayım

Nefes veriyorum bu rahatsız edici düşünceye gülümsüyorum

Nefes alıyorum memnuniyet verici düşüncenin farkındayım

Nefes veriyorum bu memnuniyet verici düşünceye gülümsüyorum

Bu içerik hoşunuza gittiyse yakın zamanda düzenlediğim online nefes farkındalığı atölyelerinden birine katılabilirsiniz

Her Daim Sevgi ve ışıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Nefestr.com

Yazının devamı...

Sen de bahçene el at!

Bahçesi olanlar bilirler. Sürekli bakım yapılmadığında yabani ot ve böcekler bahçeyi istila eder. Bahçeyi eski haline getirebilmek için önce yabani otların temizlenmesi ve toprağın havalandırılması sonra da tohumların ekilerek güneşin durumuna göre sabah akşam sulanması gerekir. Her şey yolunda gittiğinde, bahçede zaman geçirmenin keyfine doyum olmaz.

Şimdi gözlerinizi kapatın ve zihninizi geniş bir bahçeymiş gibi düşünün. Zihin bahçenizde öfke, korku, üzüntü, nefret olduğu gibi, mutluluk neşe, şefkat huzur, sükûnet ve barışın da olduğunu, bunlar arasından istediklerinizin yetişebilmesi için uygun şartların gerçekleşmesi gerektiğinin farkına varın. Zihin bahçenizi imgelemek size neler hissettirdi bilmiyorum ama kendinizi daha güçlü hissettiğinize eminim.

Şimdi de siz el atmadıkça zihin deponuzda var olan içeriğe göre hayatınızın şekillendiğini fark etmenizi istiyorum.

Bu kısım bazılarınızın hoşunuza gitmemiş olabilir. Peki, zihin deposundaki içerik nelerden oluşur?

Depodaki içerik, geçmiş deneyimler, aile ve atalardan gelen öğrenmelerden oluşur. Tüm öğrenmeler, sanki kısa ya da uzun metrajlı belgesel film makaraları gibi depoda bekletilirler. Herhangi bir insan ya da nesneyle karşılaştığınızda, belgesel içerikleri dışarıya yansır. Bu yansıma o kadar hızlı olur ki anda kalma kasınız güçlü değilse görme, hissetme, duyma, koklama ve dokunma duyunuz karşıdaki görüntüden ziyade gelen yansımaya itibar eder ve siz de doğal olarak yansıyan görüntüye uygun olarak görür, duyar, koklar, hisseder ve dokunursunuz.

Bundan sonrasında geçmiş öğrenme iyiyse karşıdaki görüntüye doğru çekilerek ona bağlanmaya başlarsınız. Geçmiş zamanlı öğrenme kötü ise görüntüyü ret edersiniz. Duygular da bu karara uyum gösterir ve yükselirler. Duygular yükseldiğinde artık hedefe kilitlenme tamamlanmış olur.

Zihnin tutunma fonksiyonu çok güçlüyse, yani obsesif bir yapınız varsa aynı görüntünün benzerini bulmak için sürekli harekete geçersiniz. Siz istemedikçe karşınızdaki görüntünün içeridekinin yansıması olduğuna sizi kimse ikna edemez.

Peki, zihnin beş duyu bilinci, düşünceler, duygular, tutunma ve anlam verme sürecinden haberiniz yoksa neler olur?

Mesela dünyayı ve insanları anlamakta zorluk çektiğinizden yakınırsınız ya da neden hep benim başıma geliyor dersiniz. Bana göre şu sıralar hepimiz çok şanslıyız. Küresel salgın, bu gerçeği kendiliğinden ortaya çıkardı. Mutluluk, huzur, şefkat, sevgi, sükûnetin bize bağlı olduğunu gösterdi. Bundan sonrasında yapılacak tek şey, tıpkı bahçemiz de olduğu gibi zihni kolaçan etmek, neler olduğunu anlamak ve her neyi istiyorsak gerekli şartları oluşturmak

Bu yazdıklarımı test etmek isterseniz önce zihindeki sesleri durdurmak gerekir. Mindfullness, nefes farkındalığı, meditasyon uygulamaları bu konuda size çok yardımcı olurlar

Bir sonraki yazımda zihindeki sesleri susturmanıza yardımcı olacak nefes farkındalığı uygulamasını paylaşacağım. Beklerken bu konuyla bağlantılı #EvdeKal & karantina günleri, Bakış açını Değiştir!, İçine Dön, Tıpkı bir Kuşun Kanatları gibi başlıklı yazılarıma göz atabilirsiniz

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel Kavunoğlu

Nefestr.com

Yazının devamı...

Tıpkı bir kuşun kanatları gibi

Yaşadığımız sürece iki seçim arasında gidip geliriz. Bazılarımız zekasını geliştirmeye odaklanır, aklını kullanmayı tercih eder. Zekasını iyice keskinleştirerek kurnazlık mertebesine erişir. Bu sırada kalp geri planda kalır. Sonuç; Çok zeki ama acımasız bir insan haline gelir.

Bazılarımız kalp insanı olmayı seçer. Sürekli iyi niyet gösterir, bir sürü fedakârlıklar yapar. Oraya buraya yardım etmek adına sürekli koşuşturarak, muhakeme yeteneğini kaybeder. Bu sırada kendisi ve diğerleri tarafından suiistimal edilir. Sonuç, kalbi geniş ama çaresiz bir insan haline gelir.

Peki, doğrusu ne?

Bu işin doğrusu şudur; nasıl bir kuşun uçabilmesi için iki kanadını birlikte kullanması gerekiyorsa zekâ ve kalbin aynı anda bir araya gelmesi gerekir. (

Aslında küresel salgın sayesinde zekâ ve kalp, bir arada olmadıklarında sağlam bir yapının oluşmadığını bizzat gözlemledik. Şimdilerde bu taptaze gözlemin tazeliği bozulmadan zekâ ve kalbi bir araya getirmenin yolunu bulmak gerekiyor. Zihin ve kalbi bir araya getirmenin yolu da bedenimize, nefesimize dönmektir.

Fakat müdahale olmaksızın bedene nefesimize dönerek anda kalabilme işini akıl çok beğenmeyecektir. Sürekli önünüze enteresan fikirler, görüntüler getirerek sizi kendinizle birlikte olmaktan uzaklaştıracaktır. Kalbe gelince, o kadar çok işi gücü vardır ki ‘’dur, biraz sonra yaparız’’ diyecektir.

Kalbi toparlayacak tek şey, odaklanma konusunda usta olan zekâ= akıl= zihindir. Kısaca zekâ ve kalbin birlikte kalarak, birlikte olmanın ne anlama geldiğini keşfetmeye ihtiyaçları vardır. Bu tıpkı Bodrum’a gitmeye karar verdiğinizde sadece Bodrum’a gitme fikriyle arabanın içine oturup beklemenin yeterli olmamasına benzer. Bodrum’a ulaşmak, önce kalbin Bodrum görmeyi istemesi, zekanın da haritada yolu bulduktan sonra yola konsantre olmasıyla gerçekleşir.

Peki bu kalp ve zekâ birlikte çalışmaya nasıl başlar?

Tüm bildiklerini bir kenara bırakmaya zorlayacak güçlü bir motivasyonları olduğunda ahenkli ve uyumlu bir şekilde birlikte çalışabilirler. Güçlü motivasyon nedir diyecek olursanız örnek olması açısından basit bir mektup örneğini paylaşmak istiyorum.

Bu basit mektubu zekasıyla ünlü A.Einstein’ın kızına yazmış. A.Einstein kızı 1980 yılında bu mektubu Hebrew Üniversitesine bağışlarken ölümünden yirmi yıl sonrasına kadar yayınlamasını istemiş. Sebebi mektubun içeriğinde yer alıyor.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel Kavunoğlu

nefestr.com

Yazının devamı...

İçine dön

Bu yazımda bir önceki yazımın içeriğini içselleştirmenize yardımcı olacak bir meditasyon uygulaması paylaşacağım. Bir önceki yazıyı okumadıysanız önce yazıya göz atmanızı tavsiye ederim.

Bu uygulamayı güçlü bir niyetle başlarsanız, çıkış yolunun gerçekten içeride olduğuna dair farkındalık kazanabilirsiniz. Hadi başlayalım.

Sırtınız dik, bedeniniz rahat olacak şekilde bağdaş kurarak yerde bir minderin üzerine oturun. Bu şekilde oturmakta zorlanırsanız sandalyeye de oturabilirsiniz. Başlangıç için sizi uykuya daldırmayacak herhangi bir pozisyon olabilir.

Bedeninizin rahat olması çok önemli. Beden rahat olduğunda zihin de rahat olur. Bu şekilde nefesinize daha kolay odaklanırsınız. Aşağıdaki süreç bedenin rahatlamasına yardımcı olacaktır;

Birbiriyle bağlantılı ne hızlı ne de çok yavaş normal bir şekilde nefes alıp verirken bedeniniz içinde olanları izleyin.

Burnunuzdan diyafram kasınıza doğru derin nefes aldığınızda diyafram kasınızın altındaki organlar hareket eder. Karnınız dışarı doğru yükselir. Göğüs bölgeniz genişler, akciğerlere daha fazla hava dolar. Nefes verdiğinizde diyafram kasınız eski haline geri döner, göğüs bölgenizin hacmi azalır, geriye çekilir. Bu süreci bedeninizde takip ederek 4 ya da 5 kez nefes alıp verirseniz, bedeniniz rahatlayacaktır.

Birbiriyle bağlantılı burnunuzdan nefes alıp vermeye 2 dakika kadar devam edin. Bu süreç içerisinde zihninizin düşünceler ya da dışarıdan gelen seslerle dikkatinin dağıldığını fark ederseniz, sakin kalın. Fark etmek güzeldir. Ya fark etmeseydiniz? Tekrar nefes alıp verirken nefesinizle birlikte bedeninize odaklanın.

Sonra kendinize şu soruyu sorun.

Konuyla ilgili hikâye geldiğinde burnunuzdan nefes alıp vermeye devam edin.


)

Şimdi de nefes alıp verirken bu hissi daha derinden hissetmeyi deneyin.

Şimdi de daha önce aynı acıyı hissettiğiniz başka bir ana gidin

Sonra tekrar; geçmişte aynı acıyı hissettiğiniz ana gidin

Aynı şekilde neler olduğuna bakın

Hisler canlı kaldığı sürece istediğiniz kadar geriye gidebilirsiniz.

Çalışmanızı tamamladığınızda neler öğrendiğinize bakın. Sorularınız olursa bana sorabilirsiniz.

Her Daim sevgi ve ışıkla

Sibel Kavunoğlu

Nefestr.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.