SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Konuştuğu Dil, Hiper-Realizm

Kurt Bullend, karakalemle başlayan, boya ile devam eden resim çalışmalarında kadın figürleri üzerine yoğunlaşmış bir sanatçı. Hiper-realizm ile tanışmasını ise sanatsal üretimini ve bu konudaki araştırmalarını belirleyecek bir dönüm noktası olarak yorumluyor. Paris’te ve Moskova’daki yaşam deneyimlerinin, sanatsal dilinin gelişimine önemli katkıları oldu. Sanatçı, İstanbul’daki atölyesinde çalışmalarını sürdürüyor. Kendisiyle, Çağla Cabaoğlu Galeri’deki ‘Ben Senim’ adını verdiği ilk kişisel sergisinin ardından konuştuk…

- Sizin sanatla buluşma hikâyeniz nasıl başladı?

Kendimi bildim bileli resim yapıyorum. Bu benim için kendimi anlatmak gibi bir şeydi. Önceleri kara kalem çalışmalar yapıyordum sonra hiper-realizm akımını tanıdım. Bu beni çok etkiledi ve çalışmalarımı bu yöne çevirdim. Yurt dışında bu akımla ilgili araştırmalar yapıp çeşitli atölyelerde çalıştım. Bu süreç benim yaklaşık on beş yılımı aldı.

- Hiper-realizm ile tanışmanız sonrasındaki düşünce sürecinizden ve fikirlerinizi nasıl formüle etmeye başladığınızdan bahsedebilir miyiz?

Varoluş felsefesi ile uzun zamandır yakından ilgileniyorum. Yaşadığımız toplumsal yapıda kendi gerçek benliğimizi unutmuş bir şekilde büyük değer sorunları ile boğuşuyoruz ve bunları yaşadığımız toplumsal sistemler çözemiyor. Oysa çözüm kişinin yine kendisinde. Böyle düşünüyorum.
Varoluşçuluğu her bir eseri, birbirini takip eder şekilde yaparak anlatıyorum, devam eden bu eserlerin tamamı aynı zamanda bir konu bütünlüğüne ulaşıyor.

- Size göre ‘orijinal’ nedir?

Bu sorunuza "henüz bedenlenmeden önceki halimiz” diyebilirim.

- Yaratım süreçlerinizde sizin için önemli olan duygular hangileri: Daha ziyade bir his, kültür ya da anlayış mı?

Her sanatçı eserlerinde kendini anlatır. Benim çalışmalarım da spiritüel bakış açışı ile kendi yaşamımı sorguladığım çalışmalar. Bu çalışmalarda en önemli kaynak duygularımdır. Çünkü hayat hissettiklerimizden ibarettir. Burada önemli olan esere bakan kişinin de aynı duyguları hissetmesidir. Böylelikle enerjisel bir bütünlük akışı olur.

- Bu kaçıncı serginiz? Burada sergilenen çalışmalarınızın konseptinden bahseder misiniz?

Daha önceleri karma sergilerde yer aldım ancak bu ilk kişisel sergim. Bu sergi dört yıllık uzun bir çalışma döneminin sonunda ortaya çıktı. Daha öncede bahsettiğim gibi spiritüel bir bakış açışı ile kişinin kendini sorgulaması, kendi değerini fark edip ruhsal kişiliğini geliştirmesini anlatan bir konsept.

- Sizi kendi alanınızdaki diğer sanatçılardan ayıran en önemli özelliğiniz nedir?

İnsanlara kendilerini fark etmelerini ve yaşanılanın dışında başka bir gerçekliği anlatmaya çalışıyorum. Hiper-realizm bu nedenle benim konuştuğum bir dil.

- Spiritüellik ve ego-masumiyeti çalışmalarınızda nasıl öne çıkarıyorsunuz?

Spiritüel konularda en önemli figür olan ve dişil enerjiyi simgeleyen kadını tüm çalışmalarımda kullanıyorum. Bu; bazı eserlerimde küçük bir kız çocuğu olduğu gibi, kiminde genç bir kadın, kiminde ise yaşanmışlıkları olan yaşlı bir kadın olabiliyor.

- Yeni bir çalışmaya başlarken nasıl bir ruh hali içinde oluyorsunuz?

Her çalışmam önce hissetme ile başlayıp sonra hazırlık aşamasında düşünceye dönüşüyor ve tüm çalışma sürecinde bir başka iş yapmadan, mevcut çalışmamın ruh hali içinde içime kapanarak, meditasyonlarla çalışmamı sürdürüyorum.

- Siz yaratıcı enerjinizi ve ilhamınızı hayatın hangi alanlarından alıyorsunuz?

İnsanların ve kendimin yaşam halleri benim çalışmalarımda en önemli yeri alıyor.

- Bugünün dünyasında hayal kurmak ne kadar önemli?

Bu evrende ne düşler ve ne isterseniz gerçekleşir, sadece zamanı beklemek gerek. O kadar dış gerçekliğe inanıyoruz ki, hayal kurmayı unutuyoruz. Oysa hayal kurmak hayatımızı değiştiren ve dönüştüren bir kavram.

Yazının devamı...

Cildinizi doğanın gücüyle yenileyin


Uzun yıllardan beri dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan doğal bir cilt soyma işlemi olarak bilinen ‘Green Peel’, sağlıklı ve güzel bir cilt yaratıyor. Her cilt tipinde ve yaşta uygulanabilen bu bitkisel peeling işleminin detaylarını estetisyen Kader Saka anlattı...

- Dünyada de pek çok kadının uyguladığı ‘Green Peel’ işlemini anlatır mısınız?

Dünyada üç farklı ‘Green Peel’ metodu mevcut: Fresh up, energy ve classic... Her biri içeriğindeki 22 çeşit akıllı bitkiyle cildi yenilemek için birlikte çalışıyor. Ayrıca mineraller, enzimler ve vitaminler içeren yosunların karışımı, cildin yenilenmesine ve taze bir görünüm kazanmasına yardım ediyor. Böylece cildin üst tabakası nazikçe soyuluyor. Bu işlemle cildin emilim gücü artıyor, hücre yenilenmesi hızlanıyor. Dolaşımın uyarılmasıyla metabolizma harete geçiyor, cildin oksijen alımı ve beslenmesi güçleniyor. Bu, cilt yaşlanmaya başlamadan veya ciltte özel problemler oluşmadan önce de uygulanabilen harika bir anti-aging metodu.

- Uygulama nasıl gerçekleşiyor?

Özel eğitimli uzmanlar tarafından özel bir masaj tekniği ile uygulanıyor. Cilt tipine ve kişiye özel olarak uygulanan işlemin şekline göre cilt, peeling’ten 3 gün sonra soyulmaya başlıyor. Soyulma cilt yapısına göre pul pul olabileceği gibi çok daha belirgin bir şekilde de olabiliyor. Kişiyi hiçbir şekilde sosyal yaşamdan uzaklaştırmayan bir bakım olduğunu belirtmekte fayda var. İşlem sonrası cildin verdiği reaksiyon, cildin yenilenme kapasitesine göre değişiyor. Her durumda cildin üst tabakası doğal bir şekilde nazikçe soyuluyor. Alttan gelecek yeni deri ise özel bir şekilde koruma ve bakıma gereksinim duyuyor.

- Özellikle hangi cilt sorularında ‘Green Peel’ uygulanıyor?

Bu bakımlar yüzde ve vücutta çeşitli cilt problemlerine çözüm vaat ediyor. Özellikle enilenmeye ihtiyacı olan, elastikiyetini kaybetmiş ciltler, lekeli ciltler, geniş gözenekler, yağlı ve birikimli ciltler, cansız, donuk, dolaşımı zayıf olan ciltler, güneşten zarar görmüş, gevşemiş ciltlerde tercih ediliyor. Uygulama tüm cilt tipleri, tüm vücut bölgeleri ve her yaş için geçerli.

- Cilt üzerindeki etkileri neler?

Bakımların her biri cildi yenileme ve canlandırma sözünü tutarak cilde ihtiyacı olan enerjiyi fark edilir şekilde hemen veriyor. Yenilenmeye ve onarılmaya ihtiyacı olan tüm ciltler için çok etkili uygulamalar. Kan dolaşımını ve metabolizmayı hızlandırmada, cildin doğal olarak yenilenmesini sağlamada ve bağ dokusunu güçlendirme de etkili.

- Kimlerde uygulanamaz?

Bakteriyel veya viral tüm enfeksiyonlu cilt hastalıkları (herpes, impetigo, ekzema, psoriazis…) barındıranlarda, birden çok maddeye karşı alerjisi olanlarda, rosacea’nın bazı formları ve rosacea’ya benzeyen bazı cilt hastalıklarında, kanser tedavisi sırasında, gebelik ve emzirme döneminde, roaccutane kullanımı sırasında, oral kortizon kullanımı sırasında, Hangi tip olursa olsun deride yeni başlayan şüpheli oluşumlarda uygulanmıyor.

- Vaat edilen pürüzsüz cilt kaç seanstan sonra elde ediliyor?

Her cildin reaksiyonu farklı. Her cilt probleminin çözümü 1 veya 2 seansta başarılamayabiliyor. İstediğiniz sonuca varmak için kişiye özel seçilen bakımı birkaç kez tekrarlamak gerekebiliyor. Ancak, her koşulda ilk seanstan sonra ciltteki farklılık kendini hissettirmeye başlıyor.

Yazının devamı...

Engellilere koşarak ses ve göz olacaklar

12 Kasım 2017 günü düzenlenecek 39. İstanbul Maratonu’nda haberiniz vardır. Peki bu seneki maratonun özel olduğunu ve onlarca insanın Altı Nokta Körler Vakfı’na ‘1000 adet beyaz baston alımı ve 1000 sesli kitap’ kitap alınabilmesi için koşacağını biliyor musunuz? Bir marka var ki, tüm çalışanlarıyla maratona katılıyor ve kampanyaya en özverili desteği veriyor. Fransız kozmetik markası L’Occitane’ın Genel Müdürü Pınar Akçam önderliğinde başlayan kampanya kapsamında önemli miktarda yardımı toplamayı başardılar bile. Pınar Akçam’a detayları sordum...

- L’Occitane ekibi neden koşuyor?

L’Occitane çalışanları 30 kişilik bir ekip olarak 12 Kasım’da İstanbul Maratonu’nda Altı Nokta Körler Vakfı için koşuyor. Her birimizin vakfın ‘Sesli Kitap’ ve ‘Beyaz Baston’ projelerine destek için ayrı ayrı bağış hesapları var; bu hesapları tüm koşu ekibi kendi sosyal medya hesaplarından duyurdular.. Bizim ekip olarak koşmaya karar vermemiz, farklı projelerle hali hazırda desteklediğimiz ve destekleyeceğimiz Altı Nokta Körler Vakfı’nın tüm çalışmalarında kendi ana işimiz dışında kişisel ve kurumsal emeğimizi de koymak, farkındalığı artırmak istememizin sonucu olarak ortaya çıktı.

- Koşacak ekipte profesyonel koşucular var mı, neye göre seçim yapıldı?

Ekibimiz, çalışanlarımız, siz ve ben gibi kişiler... Maratonun İstanbul’da olmasından dolayı, İstanbul ili ve çevre illerdeki mağazalarımıza bu projeyi sunduk ve tabii ki yönetim kadromuz da dahil çalışanlarımızdan katılım için çok güzel dönüşler aldık. Herkes çok heyecanlı. İlk defa birey olarak, çalışan olarak katkıda bulunabilecekler. Amacımız ses olmak ve bu projeyi duyurabilmek.

- Böyle bir sosyal sorumluluk projesini ilk kez mi hayata geçiriyorsunuz?

Aslında Türkiye olarak sosyal sorumluluk üzerine hikayemiz yeni değil; her yıl Shea yağı içerikli serimizde özel bir ürünümüz oluyor. Genelde sabun, sembolik rakamlara satıyoruz ki, herkese ulaşabilelim. Senede 2 defa bu ürün farklı ambalaj tasarımlarıyla, sınırlı sayıda mağazalarımızda satışa sunuluyor. Satışından herhangi bir karımız yok; Birleşmiş Milletler Kadın Organizasyonu ve Uluslararası Görme Engelliler Vakfı’yla beraber kar gözetmeyen çalışmalar yapan L’Occitane Vakfı’na bağışlanıyor. Bunun dışında kendi oluşturduğumuz konsept ve setlerle satış gelirini vakfa bağışladığımız, sosyal medyada ve mağazalarımızda duyurduğumuz çeşitli projelerimiz oldu. Şu andaki proje ilk olmasa da, bundan sonraki projelerin daha da büyük olabilmesi için bizim açımızdan önemli bir adım ve milat olmasını planlıyoruz.

- Neden Altı Nokta Körler Vakfı’nı seçtiniz?

Aslında bu seçim markamızın hikayesinden ve değerlerinden geliyor. Markamız kurulduğu yıldan beri 41 senedir temellerini ve değerlerini savunan bir marka. Otantiklik, duyumsallık ve saygı… Savunduğu bu değerler içerisindeki duyumsallıkla, tüm duyulara hitap etmeyi hedefleyen ve görmeye önem veren bir marka. 5 duyuyu uyarmayı ve aynı zamanda kullanıcılarımıza sağlıklı ve duyumsal bir deneyim yaşatmayı hedefliyoruz. 1997 yılından beri ürün isimlerimizi Braille alfabesini kullanarak ambalajlarımıza yazıyoruz; böylece görme veya kısmı görme problemi olan kullanıcılarımızın da duyumsallığını artırmak istiyoruz. 2000 yılından beri, engellenebilir körlükle ilgili bilinci geliştirmek için birden fazla sivil toplum kuruluşunun desteğini alarak bu konuyla ilgili mücadele ediyoruz. Dünyada 285 milyon kişinin görme engeli veya görme bozukluğu var. Yapılan araştırmalar bu kişilerin yüzde 80’inin görme engelinin oluşmadan önüne geçilebileceğini bize gösteriyor. 2020 yılına kadar yepyeni bir hedefimiz var. ‘Union For Vision’ programı ile 10 milyon kişiye göz muayenesi ulaştırmayı hedefliyoruz. Orbis (görme engelli konusunda çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşu) ile ortak çalışmalar yapıyoruz. 2000 yılında Orbis’le birlikte eğitimli doktorları tüm dünyada farklı noktalara taşıyan Uçan Göz Hastanesi projesini başlattık. Bu proje ile şu ana kadar 2 milyon kişiyi tedavi edildi. Global olarak yapılan, markamızın bulunduğu tüm ülkelerin desteklediği bu sosyal sorumluluk projelerinin yanı sıra biz de görme konusuna hassasiyet gösteriyoruz ve lokal olarak farklı çalışmalar yapıyoruz. Bu doğrultuda da markamızla paralel hedefleri olan ve desteklemek istediğimiz konuya doğrudan hizmet eden Altı Nokta Körler Vakfı ile projeler yapmak istedik ve bu çalışmamıza 2016 yılında başladık. Şimdiye kadar vakıf için dikkat çeken ve güzel dönüşler aldığımız farklı çalışmalarımız oldu. Şimdi de bu yeni projeyle iş birliği içerisindeyiz.

- Dünyada da markanızın bu tarz sosyal sorumluluk adına gerçekleştirdiği pek çok örnek var. Hatta ürünlerinizi üretme aşamasında da buna özen gösteriyorsunuz. Bir örneği de Burkina Fasolu kadınlarla yaptığınız çalışmalar. Biraz da bundan bahseder misiniz?

L’Occitane Vakfı aynı zamanda lokal üreticilerle de çalışıyor. Burkino Faso’daki kadınlarla bir katılımcı-gelişim programı başlattı. Onların ekonomik hayata katılımını sağlıyoruz. Birleşmiş Milletler Kadın Organizasyonu tarafından ödüllendirilen bir marka olarak Burkina Faso’da kurulan kadın kooperatiflerine destek veriyoruz. Günümüzde, Shea yağı içerikli ürünlerimizin inanlımaz başarısı ile bu yağı üretmek için markamızla birlikte çalışan kadınların sayısı 15.000’e ulaştı.

- Bundan sonra yine bu tarz çalışmalar yapmak adına ne tarz planlarınız var?

Bu yıl sonuna kadar ve 2018 yılında da Altı Nokta Körler Vakfı’na ses olmaya devam edeceğiz. Gerek müşterilerimiz, gerek çalışanlarımız bu konuda son derece hassaslar ve bize tam destek oluyorlar. Önümüzdeki projelerden biri görme engelleri ve farkındalığını artırmak için müşterilerimize her alışverişlerinde bir miktar bağış da yapmalarını sağlayacak bir proje. Bunun için özel tasarlanan doğa dostu çantalarımızın gelmesini bekliyoruz. Başladığında yine biz her kanaldan mümkün olduğunca duyurup yapabileceğimiz en fazla katkıyı ve farkındalığı sağlamayı hedefliyoruz.

Yazının devamı...

'Gulyabani' Müzikalinden Çıkan 'Çıkı Çıkı'yla Çok Sevildi

- Sizi ‘Deniz Gibi Sev’ albümünüz ile tanıdık. Şimdi ise geçtiğimiz ay çıkardığınız “Çıkı Çıkı” teklisi ile müzik severlerle buluştunuz. “Çıkı Çıkı”dan biraz bahseder misiniz? Ortaya çıkış süreci nasıl geçti?
Uzun zamandır Devlet Tiyatroları’nın müzikal projelerini hazırlıyoruz. “Çıkı Çıkı” da geçen sezon İstanbul Devlet Tiyatrosu için hazırlanan “Gulyabanı” müzikalinin “Kurallar” isimli şarkısıdır, aslında. Geçen sene gördüğü yoğun ilgiden dolayı 2017-2018 sezonunda da sahne alacak. Herkesin seyretmesini arzu ederim. Şarkının orjinali yaklaşık 7,5 dakkikayı buluyor ve seyircinin de en çok coştuğu şarkılardan biri. Şarkı çok eğlendiğimiz kalabalık bir gece bizim evde çıktı. Ne oynamıştık o gece bu şarkıyla ve hepimizin diline dolanmıştı bir anda…

- Deniz Gibi Sev’den de bahsetmek istiyorum biraz. Albüme ismini veren parçanın bir hikayesi var sanırım. Anlatır mısınız?
Deniz Gibi Sev eşimin bana yaptığı bir hediye aslında. Doğrusu ilk tanıştığımızda beni etkilemek için yapmıştı, başarılıda oldu tam 12 den vurdu. Sözleri de özel bizim için yazıldı. O nedenle benim için paha biçilemez bir değeri var.

- Peki Türkiye'de bir kadın olarak müzik piyasasında yer edinmenin güçleri nelerdir?
Müzisyen olmak sadece Türkiye’de değil tüm dünyada zor bir meslek. Bir şarkıyı dinliyorsunuz üç dakika da bitiyor. Ama üretimi, hazırlanması geceler boyu, günlerce ve bir çok kişinin emeğiyle can buluyor. Bu süre zarfında her şeyden izole stüdyoda bir oda da hayatınızı geçiriyorsunuz Piyasa girmek çok zor çünkü herkeste bir reyting kaygısı var, nasıl veya ne yaptığınız çok da önemli değil . Kaygı nasıl kaliteli ve güzel müzik yaparım değil, nasıl patlarım! Hal böyle olunca yeni çıkan sanatçıların, bizlerin işi hayli zor. Albümüm yeni çıkmış olabilir ama eşimden dolayı yıllardır bu piyasanın içindeyim, o nedenle üzülerek söylüyorum bunları. Kalıcı olabilmek her meslekte olduğu gibi zaman, emek ve çok çalışmak ister. Ayrıca yaptığınız her ne olursa olsun tutku ile bağlı olmak ve sevmek çok önemli..

- Gelelim Ayşe Çınar günlük yaşantısına. Özel hayatınızda nasıl birisiniz? Nelerden hoşlanırsınız?
Atom hapı yutmuş gbi bir enerjim var, bazen ben bile kendimden yoruluyorum. Sabah erken kalkar ve kahvaltımı hiç aksatmam. Dışarda yemeği sevmediğim için yemek yaparım. Haftada 3-4 gün 45 dakika yürürüm. Kahvaltımı, sporumu atlamam. Haftanın 2 günü Şan derslerim var. Mutlaka kitap okurum, bulmaca çözerim. Film izlemeyi çok seviyorum. Destek olduğum bazı çalışmalar var ama onları çok detaylı bahsetmekten hoşlanmıyorum. Farklı tarzda müzikleri araştırıp dinlemeyi seviyorum. Müzik hayatımın önemli bir bölümünü kaplıyor zaten.

- Yemek yapmasını sever misiniz?
Çok seviyorum ve kendi tariflerime göre yapıyorum, hiçbir tarifi tarife göre yapmam.

- Kadınlara tavsiyeleriniz var mı?
Çalışmak ve hayallerden kopmamak çok önemli. Genelde evlenip çoluk çocuktan sonra maalesef kadınlar aileleri için yaşamaya başlıyor kendi istekleri ve hayalleri ya 2.planda kalıyor veya rafa kalkıyor. Zaman içinde mutsuzluk başlıyor. Aile çok önemli ama önce siz mutlu olacaksınız ki o mutluluğu çoğaltarak ailenize verebilesiniz.

- Son olarak yeni projeler, konserler var mı önümüzdeki süreçte?
Arpej Yapım ile değişik bir proje hazırlıyoruz. Kısmetse şehir şehir gezeceğiz bu yıl sonu ve 2018’de. Aslında anlatmak için çok sabırsızlanıyorum ama detayları veremiyorum.

Yazının devamı...

Festival Tadında Güzellik Önerileri

Boyner’in başlattığı ve 22 Ekim’e kadar sürecek olan kozmetik festivalinde, pek çok etkinlik ve kampanya bir arada gerçekleşiyor. Festivalin detaylarını markanın Kozmetik Direktörü Dilek Çağlayan anlattı...

- Kozmetik Festivali’nde ne gibi sürprizlerle karşılaşacağız, bizi neler bekliyor?
22 Ekim’e kadar sürecek festivalde pek çok dünya markası ve bize özel ürünler çok özel fırsatlarla sunuluyor. Mağaza içinde yaptığımız farklı etkinliklerle müşterilerimize adeta bir festival havası yaşatıyoruz. Mağazalarımızda gerçekleştirdiğimiz 700’den fazla aktivite ve promosyon var. Dünya markalarının stantlarında güzellik ve makyaj uzmanlarıyla yüz, saç ve cilt analizleri, ten rengine uygun makyaj önerileri ve uygulamaları, eğlenceli ve farklı birçok aktivite ile sürpriz hediyeler ile güzelliğine ve bakımına düşkün olan kozmetik tutkunlarına mükemmel bir ortam sunuyoruz. Festival boyunca sosyal medya hesaplarımızdan yaptığımız yarışmalarla da onlarca kozmetik hediyesini takipçilerimizle buluşturuyoruz.
Mağazalarımızdaki etkinliklerden öne çıkanlar:

-iMatch uygulaması eşliğinde renk testi ile cilt için en uygun renk tonları belirleniyor ve buna göre uzmanlar eşliğinde ürün önerileri yapılıyor.
- Perfect Pairing servisi ile dudaklar için doğru renk seçimi yapılıyor ve tonlama teknikleri ile dudaklar daha dolgun bir hale geliyor.
- Yutaka Ometanashi özel bakımı cildi geleceğe hazırlıyor.
- Absolue el ve yüz petal masajı cildi rahatlatırken, gül bakımı inanılmaz bir canlılık hissi yaşatıyor.

- 2017/18 sonbahar kış sezonunun makyaj trendlerini sizden dinleyebilir miyiz?
Bu kış, cesur ve canlı renklerin trendlere hakim olduğunu söyleyebiliriz. Az ürünle pratik ama göz alıcı bir görünüm sunan detaylar hakim. Bir highlighter, bir mascara, bir ruj ve concealer ile güzel ve bakımlı görünmek mümkün. Son yıllardaki sade makyaj trendinin aksine gözlerin ya da dudakların öne çıktığı görünümler ön planda. Dudaklar sezon trendlerine göre mat koyu tonlarda belirginleştirildiyse gözleri daha sakin görüyoruz. Göz makyajının ön planda olduğu bir görünümde ise dudaklarda nude tonlar tercih ediliyor. Allık olarak şeftali tonları ve elmacık kemiklerini belirginleştiren highlighter’lar sezon trendleri arasında yer alıyor.

- Parfümlere gelecek olursak, bu yıl nasıl kokular kullanacağız?
Kış aylarında kendisini gösteren ve kalıcılığı yüksek kokular daha çok tercih edilmesine rağmen bu sezon genelde çiçek ve orman meyveli içerikli kokular revaçta. Siyah şakayık, sümbülteber, iris ve yaseminin çeşitli versiyonları bu sezonun öne çıkan parfümlerinde yer alan içeriklerden. Chanel’in 15 yıl aradan sonra çıkardığı Gabrielle Chanel yasemin, sümbülteber, ylang ylang ve portakal çiçeğinden oluşuyor. Hermes’in yeni imza parfümü Twilly d’Hermes, Bvlgari Roman Night, Kenzo World, My Burberry Blush, Armani You, La Vie Est Belle Eclat ve Gucci Bloom bu çiçeklere farklı notalarında sahip sezonun öne çıkan parfümleri.

- Mat rujlar son yıllarda çok revaçta, pırıl pırıl parlak rujlar artık demode mi? Mat rujların bu kadar çok tercih edilir olması, sabit ve kalıcı olması mı?
Evet, bu sezon parlak rujların artık demode olduğunu söyleyebiliriz. Nude makyaj trendinin de etkisini kaybetmesiyle birlikte bu sezon mat rujların oldukça öne çıktığını görüyoruz. Kadınlar, artık makyajlarında en azından yüzün bir bölümünü öne çıkarmak istiyor. Şeffaf, nude görünümlü parlak ruj ya da parlatıcılar yerine mat rujlarla dudaklar daha belirgin bir hale geliyor. Ayrıca, mat rujlar farkı renk seçenekleri ve kalıcılığı ile de kadınlar tarafından tercih ediliyor.

- Kış günlerinde kuruyan ve hassaslaşan ciltlere neler önerirsiniz?
Kış aylarında soğuyan hava nedeniyle cildin yapısı değişiyor, cilt yağ kaybetmeye, kurumaya, pul pul dökülmeye başlıyor. Bu nedenle, sağlıklı bir görünüm ve cildi kışın etkilerine karşı korumak için cilt bakımı önemli. Birden fazla ürün kullanmak yerine pratik uygulamalarla cildine bakım yapmak isteyen kadınlar için serumlar bu konuda mucizevi bir çözüm sunuyor. Soğuk kış günleri için önerebileceğim diğer bir ürün de göz bakım serumu... Soğuk kış günlerinde hava kirliliği, yorgunluk ve yaşa bağlı faktörler ile canlılığını kaybetmiş göz bölgesini gece boyunca besleyerek, göz bölgesinin gençlik ışıltısını geri kazanmasına yardımcı oluyor. Ayrıca Melisa, Ginseng ve Yaban Mersini gibi bitki özleri pek çok markanın içeriklerinde öne çıkıyor. Cilt daha enerjik, pürüzsüz ve tazelenmiş bir görünüm kazanıyor.

- Kışın da güneşten korunmamız gerekir mi? Güneş koruyucuları rafa kaldırmamalı mıyız?
Güneş ışığı cilde temas ettiğinde, deride hücre düzeyinde bozulmalara neden olduğundan yaz-kış ayrımını yapmadan cildimizi güneşten korumamız oldukça önemli. Bu nedenle, kış aylarında da mutlaka güneşten korunmalı ve güneş koruma faktörü (SPF) içeren ürünler kullanmalıyız.

Yazının devamı...

Sezonun En Pratik Trendi: Sırt Çantaları

Uzun zamandır unuttuğumuz sırt çantaları yeniden son günlerin en büyük trendi! Günden geceye uzanan şehir hayatının en büyük kurtarıcısı sırt çantaları…
Bitmeyen toplantılar, metropollerin tükenmeyen trafik kaosu, gece yetişilmesi gereken etkinlikler için şimdi sırt çantası zamanı! Her kıyafetle rahatlıkla kombinlenen sırt çantaları, sportif ve rahat modelleri ile biz kadınların imdadına yetişiyor. 2017 kış sezonunda ünlü markaların ve tasarımcıların gözdesi olan sırt çantalarına Gucci’den Prada’ya, Calvin Klein’dan Levi’s kadar pek çok ünlü marka koleksiyonlarında yer verdi.

Gündüzden geceye sırt çantası şıklığı

• Farklı boy seçeneği ile yediden yetmişe herkesin gönlünü çelen sırt çantaları son dönemde çalışan kadınların tercihi.
• Bilgisayardan yüklü dosyalara, topuklu ayakkabılardan makyaj çantanıza kadar her eşyanızı rahatlıkla sığdırabileceğiniz büyük boy sırt çantaları şehir hayatını kolaylaştırıyor.
• Bisikletle okula ya da ofise gitmek, bilgisayarla café’de çalışmak ya da hızlıca markete gitmek için son dönemde biz kadınların en büyük yardımcılarından biri sırt çantaları. Üstelik yeni sezonda gündelik stile uygun tasarlanan pek çok modelle, materyalle, dekenle ve renkle farklılık da yaratmak mümkün.
• Sezon birbirinden şık ve ‘cool’ sırt çantaları ile günlük kullanımda yırtık jean ve tişörtlerle sportif bir görünüm sağlayan sırt çantaları, akşam deri ceket ve denim elbiselerle tercih edildiğinde ise şık bir görünüm sunuyor.
• Sırt çantaları kendine özgü stilinin yanı sıra konforu ve dayanıklılığıyla gün boyu stilinizin tamamlayıcısı.

Yazının devamı...

Kaşlarda 'Dağınık' Trendi Moda

Almanya’da doğup büyüyen, kendi alanlarında dünyanın en iyileriyle çalışan 3 Türk kadın girişimci Dilay Şahin, Emel Şakur ve Hatice Akçı güzellik sektöründe yaptıkları işlerle dikkatleri üzerine çekiyor. İngiltere’den Türkiye’ye getirdikleri ‘3D Kaş Şekillendirme’ yöntemini uygulayan EMÀY Cosmetics yaratıcıları, Türkiye’den Almanya’ya saç götürüyor; Almanya’dan ise Türkiye’ye kirpik getiriyor. Markanın yaratıcılarından Emel Şakur'a kaş ve kirpik trendlerini sordum.

- Şu anda kadınların tek kelimeyle tutkunu olduğu iki konuda çalışmalar yapıyorsunuz? Mesleğinizle ilgili daha detaylı bilgi alabilir miyiz?

Üçümüz de Almanya’da doğduk, büyüdük. Ben 14 senedir kendimi kozmetik dalında geliştirdim. Hem cilt bakımiıda, hem makyaj alanında dünyada en iyi ürünler arasında yer alan markalar için çalışıp eğitim verdim. Aynı zamanda make up ürtist olarak farklı projelerin yöneticiliğini yaptım. Dilay, 2015 yılından bu yana Almanya'da kendi güzellik salonunu işletiyor. Cilt bakımı ve özel uygulamalar konusunda uzmanlaştı. Cilt, güzellik, özellikle de kaş ve kirpik uygulamalarında yenilikleri büyük ilgiyle takip ediyor. Ben, Dilay ve Hatice aynı girişimci ruha sahip olduğumuz için, edindiğimiz tecrübelerden yola çıkarak EMÀY cosmetics'i kurduk.

- Türkiye’de verdiğiniz eğitimlerin incelikleri nelerdir?

EMÀY Cosmetics olarak tabii ki farklı alanlarda da egitim veriyoruz. Kaş uygulaması dışında yepyeni bir kirpik teknigi getirdik ve eğitimini veriyoruz, Aynı zamanda makyaj eğitimleri de veriyoruz. Her başarılı eğitim sonunda, katılanlar bizden sertifika alıyor. Girişimci ruha sahip olduğumuz icin yenilikleri her daim yakından takip edip, ülkemize sunmak istiyoruz. Önümüzdeki aylarda yepyeni ürünleri de, uygulamarı da Türkiye pazarına sunacağız.

- Son dönemin kaş trendleri neler?
Dünya trendi şu an kaşta da doğallığa yönelik. İnce kavisli kaşlar yerine daha dağınık görünümlü düz kaşlar tercih ediliyor. Ama biz ideal kaşların her seferinde trende göre değil, yüz şekline göre, tarza ve kişiliğe göre belirlendiğini vurguluyoruz ve kadınların tercihlerini o yönde yapmalarını öneriyoruz.

- Kadınlar en çok hangi ünlünün kaşlarını beğeniyor ve kendinde uygulatmak istiyor?
Kadınlar şu an doğallığa yönelik trende ilgi duydukları için bu konuda Şeyma Subaşı, Hande Doğandemir'in isimleri sıkça duyduklarımız arasında.

- Sizin getirdiğiniz ürünlerin özeliklerinden bahseder misiniz?
Cildin dokusuna zarar vermeden, derinin altına işleyen inovativ bir sistem. Uygulamanın en büyük avantajı ise kullanılan özel ve patentli solüsyon formülünün pasif kıl köklerini tekrar aktive etme özelliği taşıması.
‘Sleek Brows’ yöntemi, İngiltere’den sonra Avrupa'da, Amerika ve Avustralya gibi ülkelerde çok tutulan bir uygulama. Bu teknik ile kaşları doğal bir yöntemle istenilen şekle sokmak mümkün.

İşlemler nasıl gerçekleştiriliyor? Ne kadar sürüyor?

İşlem iki aşamada gerçekleşiyor:

a) Sculpting – Şekillendirme
Özel bir formülasyon içeren boya karışımıyla seyrek noktalar kıl tekniği ile dolduruluyor. Bunun için özel fırça kullanılıyor. Bu formülün özelliği, kıl köklerinin tekrar canlanmasını sağlaması.
b) Building – Oluşturma
Mevcut kıllara ve aralıklara tek tek kıl aplike edilip dolduluyor ve kaşların daha yoğun, doğal ve dolgun bir görüntüye ulaşması sağlanıyor.
c) Uygulama, 4 haftaya kadar su ve silmeye karşı dayanıklı. Etkisi azaldığında uygulamayı yenilemek mümkün.

Yazının devamı...

Maison&Objet Fuarında Bir Türk Markası

Gülşah Cantaş, iç mekanlar için farklı ürün tasarımlarına imza atan bir iç mimar. Bu yıl Eylül ayında düzenlenen dünyanın en önemli tasarım fuarı Paris Maison&Objet’ye katıldı. Dünyanın dört bir yanından gelen profesyonellerle Kontra markası ile buluşan Cantaş ile tasarım konusunu konuştuk.

- Tasarım felsefenizi öğrenebilir miyiz?
Tasarım felsefemizi mekandaki denge üzerine kuruyoruz ve karşıtların birbirini tamamlaması gerektiğine inanıyoruz. İyi nitelikli bir tasarımı oluşturan en önemli unsurun karşıtlıkların bir araya gelerek oluşturduğu uyum ve bütünlük olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de tasarımlarımızda sıklıkla sıcak malzemeler ile soğuk malzemeleri beraber kullanarak veya sıcak renkler ile soğuk renkleri kombinleyerek dengeyi oluşturmaya çalışıyoruz.

- Ürün tasarımları konusunda geleceğe yönelik hedefleriniz bulunuyor mu?
Kontra’nın kendine has bir tasarım dili var, bu yüzden de projelerimizde hazır ürünleri kullanmak yerine bizi yansıtan ürünler tasarlamayı tercih ediyoruz. Ürünlerimiz yarattığımız dünyanın en önemli parçası. Yaptığımız projelerde, dokunun bir parçası veya imzası haline geliyorlar. Bu konuda da ilerlemek istiyoruz tabii ki. Hedefimiz, Kontra ürünlerini dünyaca bilinen bir marka haline getirmek ve bu konuda başarılı bir marka ile işbirliğinde bulunmak.

- Paris Maison & Objet Fuarı’nda bu yıl ilk kez stant açtınız. Fuarda hangi ürün tasarımlarınız ile yer aldınız?
Yeni ürünlerimizden Macaron, Cube, Q chair, Cloud, Flank ile beraber Take a Seat, Sarr, Stack, Clarify, Lounge Chair ve Tulip gibi ürünlerimizin yer aldığı koleksiyonumuz ile katıldık.

- Ürünler fuar izleyişinden nasıl ilgi gördü?
Türk markası olduğumuzu duyduklarında çok şaşırdılar ilk olarak. Genel olarak da ürün kalitesi ve yenilikçi tavrımız sayesinde birçok övgü aldık. Sonuçta güvenilir bir marka algısı yarattık ve bu yüzden de çok mutluyuz.

- Maison&Objet fuarı nasıl bir deneyim oldu sizin için?
Özellikle tüm dünyadan tasarımcıların bir arada olduğu uluslararası bir platformda Maison &Objet jürisi tarafından seçilerek fuarın Design Hall’ünde katılımcı olmak son derece gurur vericiydi. Ürünlerimizin kalitesi ve yenilikçi tavrı üzerine birçok övgü aldık ve basından yoğun bir ilgi gördük. Çok sayıda tasarımcı ile tanışma fırsatı yakaladık. Kendileriyle bir araya gelerek yaptığımız paylaşımlar ile yeni dostluklar kurmak oldukça heyecan vericiydi. Aynı zamanda sunduğumuz kalite ile Archiproducts Design Selection’da yer aldık. Bunları deneyimlemek tabii ki bizler için oldukça gurur verici.

- Kontra’yı farklı kılan nedir?
Kullanıcıların kendilerini özgür hissedebilecekleri, daha renkli ve motive edici tasarımlar gerçekleştiriyoruz. Hayal gücünün sınırlarını zorlayan detaylar ile kuşağa uygun ve farklı bir tasarım dili oluşturuyoruz. Bunun için de fonksiyonel bir yaklaşımla hareket ederken aynı zamanda farklı konseptler deniyoruz. En önemli fark da deneysel ve yenilikçi tavrımız diye düşünüyorum. Denenmemişi denemeyi ve yenilikçi malzemeler kullanmayı seviyoruz. Eski ile yeniyi birleştirerek tasarım felsefemize uygun ürünler ortaya çıkarıyoruz. Bu süreçte de yaşamla ilgili her şey bizim ilham kaynağımız olabiliyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.