SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Selçuk’tan New York’a ‘Halı’ yolculuğu

Selçuk’tan New York Metropolitan Müzesi’ne uzanan bir sergi, bugünlerde New York’ta mutlaka görülmesi gereken 7 sanat olayı listesine girdi. İstanbul doğumlu ressam Peter Hristoff’un School of Visual Art öğrencileriyle ürettiği proje kapsamında dokunan halılar ve yönetmenliğini Gül Erbil’in yaptığı “Halı” filmi bu yolculuğun belgeseli niteliğinde... Filmin yönetmeni Gül Erbil ile ‘Halı’nın hikayesini konuştuk...

Türkiye’de halı tezgahlarının yavaş yavaş kapandığı ve halı sanatının kesinlikle büyük bir gerileme içine girdiği bu dönemde, el halılarının önemini vurgulayan bu proje New York’ta büyük bir ilgiyle izleniyor. Yünlerin boyanmasından halı haline gelmesine kadarki süreci anlatan ve dokumacılarla yapılan röportajları içeren filmin yönetmeni Gül Erbil ve proje sahibi Peter Hristoff böylece New York Metropolitan Müzesi’nde yer almanın haklı gururunu yaşıyor.

- Öncelikle halının hikayesinin filmini çekmek nereden aklınıza geldi?
Aslında her şey, New York Metropolitan Müze’sinin ,arkadaşım Peter Hristoff’un eserlerini koleksiyonuna katmasıyla başladı. Ardından da kendisine bir yıl boyunca müzede konuk sanatçı olarak çalışmalar yapması teklif edildi. Müzedeki bu süre içinde Peter’in yaptığı projelerden biri de, sanat eğitimi alan talebelere halı deseni çizdirip, bunları Türkiye deki bir halı atölyesinde dokutmak ve Metropolitan Müzesi’nde sergilemekti. İşte bu aşamada New York -Selçuk (İzmir) arasındaki bu ilginç işbirliğini bir film haline getirme fikri doğmuş. Peter, beni aradı ve böyle bir filmi yapmak isteyip istemediğimi sordu. Hiç düşünmeden evet dedim. Şubat ayında birlikte Selçuk’a gittik ve çekimleri gerçekleştirdik.

- Bunun için nasıl bir ön çalışma gerçekleştirdiniz?
Yolculuğun planlanması hariç çekim için pek bir ön çalışma yapmadım. Çünkü hikayenin genel hatlarını bilmek bana yetti. Daha önce hiç bilmediğiniz bir çalışmayı, bir mekanı çekmek çok daha heyecan verici. Alıştığınızda, görmezden geleceğiniz detayları kaçırmamak için o ilk görüş çok önemli.

- Filmin çekim aşamalarında neler yaşadınız?
Ne kadar az bilirsem o kadar iyi. Algım daha açık oluyor.

- New York’ta tasarlanan desenler Türkiye’de nerede hayata geçirildi?
Talebelerin çizdiği desenler, minder boyu tabir edilen küçük halılar halinde İzmir in Selçuk ilçesindeki Osman Can’a ait halı atölyesinde dokundu.

- Filmi çekerken pek çok hikayeye de ortak oldunuz. İçlerinden sizi en çok etkileyen hangisi oldu?
Osman Can tam bir halı aşığı. Atölyesinde gerçekten inanılmaz halılar dokunuyor. Özellikle 16-17-18. yüzyılların oryantalist ressamlarının eserlerindeki halıların replikalarının dokunması beni çok etkiledi. Üstelik yünlerin eğirilmesi ve gerçek kök boyalarla renklendirilmesi de aynı atölyede yapılıyor. Galiba bir tek koyunları kırkmıyorlar! Çekimde gerçekten çok şanslıydık. Çok güneşli bir gündü şubat ayı olmasına rağmen... Atölyenin içindeki doğal ışık mükemmeldi. Dokumacı genç kızların sorularımıza verdikleri cevaplardaki bilinç düzeyi beni gerçekten şaşırttı. Yaptıkları işten gurur duyduklarını anlayabiliyorsunuz. New York’da, onlarla hemen hemen aynı yaşlardaki, hiç tanımadıkları ve belki hiç tanımayacakları talebelerin çizdiği desenleri büyük bir zevkle dokumaları, desenlerin ne anlama geldiğini kavramak için Peter’a yönelttikleri sorular ve yaptıkları işin öneminin farkında olmaları hepimizi çok etkiledi. Bu halıların, normalde dokudukları halılardan, çok daha farklı olduğunun bilincindeydiler. Bütün bunları filme yansıtmaya çalıştım. Bu film bir halının nasıl dokunduğunu anlatmaktan öte, birbirlerini hiç tanımayan ve her anlamda birbirlerinden çok uzakta olan, sanatın birleştirdiği gençlerin hikayesi de oldu aynı zamanda.

- Bu geleneksel hikaye New York’ta hangi müzede sergileniyor?
Sergi 17 Haziran’da film gösterimiyle açıldı. Halen Metropalitan Müze’sinin bünyesindeki en çok ziyaret edilen sergi. Aynı zamanda geçen hafta New York‘ta "mutlaka görülmesi gereken 7 sanat olayı" listesine de girdi.

- Sergi ne kadar sürüyor?
Sergi sonbahar boyunca devam edecek. New York’a yolu düşenler Metropolitan Müzesi içindeki Carson Family Hall’da sergiyi görebilir ve filmi seyredebilirler. Bambaşka bir kültürün, Türk halı sanatıyla nasıl uyuştuğunu izleyebilirler.

- Türkiye’de halı dokuma geleneği gerçekten de yok olmaya yüz mü tutmuş durumda? Türkiye de pek çok el sanatı gibi, el dokuması halılar da yavaş yavaş yok olmaya başladı ne yazık ki. Tezgahlar birer birer kapanıyor. Eskiden genç kızlar çeyizleri için mutlaka bir halı dokurlardı kendilerine. Artık makine halıları tercih ediliyor. Bu üzerinde durulması gereken bir konu aslında zira halıcılık, Anadolu’da icra edilen en eski sanatlardan biri. Birkaç yıla kadar geleneksel halılarımızda "made in China" yazısı göreceğiz. Çünkü Çin bu işe de el atmış durumda !Geleneksel el sanatlarının yok olması korkarım bütün dünyada önemli bir problem. Bence hepimiz kafalarımızı cep telefonlarından bilgisayarlarımızdan kaldırıp olanların farkına varmalı ve korumak için çaba göstermeliyiz.

- Bu çalışma sonrasında gelecekte başka yeni projeler var mı?
Evet, Peter Hristoff’la yeni bir proje üzerinde çalışmaya başladık. Önümüzdeki baharda çekmeye başlayacağız. Bu seferki daha kapsamlı bir proje, başrol gene halıların tabii ki…

Yazının devamı...

Ece Vahapoğlu'ndan suyun sonsuz faydaları ve ödem atan detoks tarifleri

Sportif yaşamıyla tanıdığımız ve kariyerine son olarak Bakanlık belgeli wellness eğitmenliği ve lisanslı atlet uzmanlıklarını da ekleyen sunucu/yazar Ece Vahapoğlu'ndan suyun sonsuz faydalarını öğrendik...

Vücudumuzdaki bütün sistemler, organlar ve hücreler yeterli su olmadan fonksiyonlarını sürdüremezler. Sağlıklı yetişkin bir insanda vücut ağırlığının yaklaşık yüzde 60’ını su oluşturur. Bu oranlar yenidoğan bir bebekte yüzde 70- 75 iken yaşla birlikte azalır.
Vücut sıvısının sadece yüzde 2 gibi küçük bir oranda azalması bile hafif yorgunluk, yakın hafızada hafif bozulma, dikkati toplamada ve yapılan işe odaklanmakta güçlüklere neden olur. Yeterli su içmemek vücuda stres yükler. Böbrek işlevleri etkilenir, bağışıklık sistemi zarar görebilir. Su tüketimi azaldıkça, vücutta depolanan yağ miktarı artmaya başlar ve kilo alımı gerçekleşir.

Su içmek vücut ve yaşamın devamlılığı için gerekli. Su içmek, hem kilo vermenizi kolaylaştırır, hem nispeten tok tutar, hem cildi daha ışıltılı gösterir. Sihirli iksir diyebileceğimiz su, cildimizin güzelleşmesine, kilo vermemize, baş ağrılarımızın ortadan kalkmasına ve toksinleri vücuttan atmamıza yarıyor. Ucuzdur, kalorisizdir ve midenize doluluk hissi verir. Su içmek kendini iyi hissetmenin en ucuz ve etkili yoludur. Su içerek bedenizi daha aktif, güçlü, enerjik bir hale getirebilirsiniz.
Su içmek için de susamayı beklemenize gerek yok; yanınızda sürekli su şişesi taşıyabilirsiniz.

Peki miktarı ne olmalı?

En sağlıklı ve doğal sıvı olan suyu günlük olarak ağırlığınız başına en az 30 ml olacak şekilde içebilirsiniz. Kışın 2-2.5 litre suyun altına düşmemeye çalışın; yazın da terlediğimiz için 4 litreye kadar daha çok su içebilirsiniz. Protein aldığınızda da bol su için.
Her ne kadar günlük ortalama en az 2 litre su olarak hep hatırlatsak da herkes kilosuna göre de şu hesapla su içebilir. Kilo x 0.04 = Günlük ideal su miktarı. (Örneğin, 70 kg x 0.04 = 2.8 litre su içilmelidir.) İdeal su miktarı, mevsim değişimlerine bağlı olarak 1 litre fazla veya eksik olabilir. Tabii kışın 2-2.5 litre, yazın 4 litre derken sadece su içmeyi kastetmiyoruz. Minimum 2 litre su içtikten sonra geri kalanı bitki çayları, taze meyve ve sebze suyu, komposto gibi diğer sağlıklı sıvılar şeklinde de olabilir.
Spor yaparken terleriz ve su kaybederiz, öyle değil mi? Spor yapıyorsak daha da fazla su içmeliyiz.

Çay, kahve içiyorsanız yanında mutlaka bir bardak su da için.

Restoranlarda yemek yerken garsonun “ne içersiniz?” sorusuna “su” demekten çekinmeyin. Dilerseniz suyunuzun içine salatalık, nane, limon, çilek gibi aroma veren sağlıklı eklemeler yaptırabilirsiniz.
Sudan daha çok fayda sağlamak istiyorsanız, mineral zengini suları kullanın. Bütün sularda ortak olan tek şey sudur; değil mi? Farkı yaratan, içerdiği mineral zenginliği ve bakteriyel-kimyasal temizliktir. İçme suyu veya doğal kaynak sularının birçoğu bölgeden bölgeye değişir; her biri bazı minarelleri farklı oranlarda içerir.
Su içerken minnettarlık duygusu ile için; suyun molekülleri değişecektir. Sizin içiniz yani ruh durumunuz suyun tadını etkiliyor. Su sadece H2O’dan ibaret değildir. En doğal suyu bile kötü duygularla içerseniz tadı kötü olacaktır. Bunu aklınızın bir köşesinde tutup suyu öyle zevkle için derim.

Doğru oranda su içmenin faydaları saymakla bitmez

• Vücutta taşıyıcı göreve sahip olan su, hücrelere besin ve oksijen taşır.
• Böbreklerin toksik maddelerden temizlenmesine yardımcı olur.
• Cildin daha yumuşak, daha parlak ve daha esnek olmasını sağlar.
• Bağışıklık sisteminin görevini yapabilmesi için gerekli olan su zinde ve dinç kalmaya yardımcı olur.
• Kan ve lenf sisteminin büyük bir kısmını oluşturur.
• Vücut sıcaklığının düzenlenmesinde destek olur.
• Kan basıncını kontrol eden elektrolitlerin dengelenmesine ve taşınmasına yardımcı olur.
• Tükürük ve mide salgısında bulunarak besinlerin sindirilmesinde görev alır.
• Eklemlerin kayganlığını sağlar.
• Vücudumuz için gerekli olan minerallerin bir kısmını içtiğimiz sulardan elde ederiz. Bunlar içinde daha fazla miktarda olanlar, kalsiyum, magnezyum ve sodyumdur. Flor, iyot gibi elementlerin de bir kısmını içtiğimiz sulardan sağlarız.

En pratik, evde kolay yapılan detoks tarifleri

Nane ve limon detoksu: Sürahinin içine suyu doldurup içine nane yaprakları atın ve limonları da dilimler halinde sürahinin içine ekleyin. Buzdolabında birkaç saat beklettikten sonra gün boyu serin serin içebilirsiniz.

Salatalık detoksu: Salatalık suyu güne başlamak ve gün boyu içmek için iyi bir tercihtir. Suyla doldurduğunuz sürahinin içine limon ve salatalık dilimleyin. Nane yaprakları koyarak tadını zenginleştirebilirsiniz. Serinlik için temiz sudan buz ekleyebilirsiniz.

Zencefil detoksu: Yarım zencefilin üzerine limon sıkın ve su ekleyin. Gün boyu içebilirsiniz.
Tarçın ve elma detoksu: Elmaları dilimleyin; içine çubuk tarçın atın. Gün boyu sıvı alımı için güzel bir alternatiftir. Yemeklerden en az 15 dakika önce tüketirseniz daha da faydalı olur.

Ödem atıcı içecek: Maydanoz, limon /limon suyu, nane, salatalık

Sıkılaştırıcı/yağ yakan içecek: Limon/suyu, acı kırmızı biber, zencefil (taze/toz), su, bal/stevia/agave

Enerji/canlılık içeceği: Kara lahana, ıspanak, salatalık, marul, yeşil elma, armut, limon, zencefil
Hazırlanışı: Katı meyve sıkacağından tüm malzemeleri geçirin; gerekirse biraz su ekleyip karıştırın.

Protein ve enerji deposu Smoothie: Laktozsuz süt veya keçi/soya/badem sütü, yulaf, çiğ badem, muz, toz tarçın, fıstık ezmesi veya pekmez veya bal
Hazırlanışı: Tüm malzemeleri bir blender’da karıştırıp afiyetle için.

Yazının devamı...

Botoksa karşı 5 yeni alternatif

30’lu yaşlardan itibaren biz kadınların en büyük savaşı kırışıklıklara karşı açılan savaş… Bir süredir de bu savaştaki en büyük silahımız artık botoks değil. Onun yerine dünyaca ünlü isimlerin de benimsediği doğal alternatiflerle daha genç ve taze görünmek mümkün.
Güzelliğin ve gençliğin sadece botoksla sınırlı olmadığı görüşü giderek yaygınlaşıyor. İngiltere Düşesi Kate Middleton’dan televizyon fenomeni Kim Kardashian’a kadar pek çok ünlü kadın, güzelliklerini korumak için için doğal alternatiflere yönelmiş durumda. Peki, botoksa alternatif olabilecek bu doğal yöntemler neler? Frotoks, yüz akupunkturu ya da biotulin’in ardında ne var dersiniz?

1. FROTOX:

Botoks ve ‘freeze’ kelimelerinin birleşiminden oluşan bu yeni güzellik terimi, kırışıklıklarla savaşta son dönemde dünyada oldukça dikkat çekiyor. İçerisinde sıvı azot bulunan bir enjeksiyon, belirlenen bölgelerde sinirleri eksi 70 derecede donduruyor. Böylelikle sinir hücrelerinin uyarıcı sinir lifi olarak bilinen ‘akson’ geçici olarak zarar görüyor. Günde yaklaşık 1 mm uzayan bu uzun ince lifin uzaması yaklaşık 3 ay sürüyor. Frotox, tek bir siniri hedef aldığı için yüzdeki hareketi devam ettiren diğer sinirler zarar görmüyor. Dolayısıyla yüz botoks uygulamasında olduğu gibi hareketsiz kalmıyor. Üstelik etkisini uygulamanın hemen sonrasında gösteriyor. İstenilen bölgeye yapılan lokal anestezi sonrasında iğneler aracılığıyla cildin altına azot enjekte ediliyor. 6 ila 30 dakikalık uygulama sonrasında kırışıklıklar yok oluyor.

2. BOTOKS BANDI:

Botoks bandı ya da yüz pad’leri alın ve göz çevresindeki mimik kırışıklıklarını azaltıyor ve yeni kırışıklıkların oluşmasını engelliyor. Bandı yapıştırma esnasında yüz kaslarının gevşek olması gerekiyor. Bandın etkisiyle cilt daha genç ve taze bir görünüm kazanıyor. Ayrıca bu pad’ler kan dolaşımını artırıyor ve hücre yenilenmesine yardımcı oluyor. Hijyenik pamuk pad’ler, havayı geçiren akrilat yapıştırıcı sayesinde oldukça sağlıklı. Anti alerjik özelliği sayesinde de en hassas ciltlerde bile kullanılabiliyor. Bu özel pad’ler kuru ve iyice temizlenmiş cilde yapıştırılıyor. Göz kenarlarında, nasolabial denen burun kenarlarındaki mimik çizgilerinin üzerinde, alın ve çenede kullanılabiliyor. Tüm gece boyunca ciltte kalması gerekiyor.

3. YÜZ AKUPUNKTURU:

Medikal estetikçiler son dönemde akupunktur uygulamalarının da etkisinden memnun. Yüz akupunkturu tek başına uyarıcı etkisiyle öne çıkıyor. Yaşam enerjisi Qi, son dönemde kolajen üretimi ve kas tonusu dengelenmesinde de kullanılıyor. Böylelikle kırışıklık oluşumu minimuma indirgeniyor. Ciltte gerçekleştirilen küçük yaralanmalar sayesinde lifting etkisi yaratılıyor. Sonrasında cildin gerginliğinden de sorumlu olan yenilenme süreci harekete geçiyor. Uygulamaya çoğunlukla nabız ve dil tanısıyla başlanıyor. Yaşam enerjisi Qi’nin akmaya başlaması için vücuda birkaç akupunktur iğnesi yapılıyor. İğneler doğrudan kırışıklıklara değil aksine vücudun farklı noktalarına dağıtılıyor. Gerginlik etkisi için cilde ayrıca masaj yapılıyor. Yaklaşık 60 iğne, 20 dakika boyunca ciltte kalıyor. Haftada üç kez olmak üzere 3 haftada yaklaşık 6 ila 10 uygulama yapmak gerekiyor. Akupunktur uygulaması ayda bir tekrarlanıyor, etkisi ise 5 yıl sürüyor.?


4. HYALÜRONİK ASİT:

Hyalüronik asit kırışıklık için en yaygın dolgulardan biri. Neredeyse her anti-aging kreminde bulunan bu içerik, vücudun kendi ürettiği hyalürona en yakın madde. Vücudun yaşla birlikte giderek üretimini azalttığı hyalüronik asit, suyun ciltte tutunmasından sorumlu. Böylelikle cilt altında doğal yastıkların oluşması ve cildin gerginliği sağlanmış oluyor. Kırışıklıklar ise azalıyor. Kırışıklıklarla savaşta pek çok hyalüron çeşidi bulunuyor. ‘Light’ versiyonunda serum aracılığıyla madde cilde veriliyor. Oldukça etkili bu yöntem ne yazık ki birkaç gün içinde yok oluyor. Volüm kaybı aynı zamanda ‘likit lifting’ uygulamasıyla da azaltılabiliyor. Bu yöntemde hyalüron asit dolgusu cildin altına enjekte ediliyor. Burada suyla birleşerek cilde dolgunluk kazandırıyor. Bu yöntem yaklaşık 3 ay etkisini sürdürüyor.

5. BIOTULİN:

Etken maddelerin kombinasyonunda oluşan bu uygulama, Madonna’dan İngiltere Düşesi Kate Middleton’a kadar pek çok ünlü ismin tercihi. Güneş Amerika’da yetişen bir tere bitkisi cinsi olan ‘paracress’ ve hyalüron içeren biotulin, cilde sürülerek uygulanıyor. Botoks etkisi gösteren bu jel, bir saat içinde ince kırışıklıklara kadar etki ederek ciltte gerginlik sağlıyor. Düzenli kullanımda yeni kırışıklıkların oluşumunu da önlüyor. Etkisi ise 24 saat sürüyor. Bir damlası yüz, boyun ve dekolte bölgesi için yeterli oluyor. Jel, tıpkı günlük bakım kremi gibi sürülüyor. Gün içinde isterseniz yenilemeniz mümkün. ?

Yazının devamı...

Bu yaz sarı giymek için 5 neden

Bu yaz biz kadınlar sarı tonlarının bağımlısı olduk. Bunun en büyük nedeni de tasarımcıların ve moda tutkunlarının bu rengi fazlasıyla öne çıkarmaları oldu. Tabii, bunların yanında sarı giymek için daha pek çok nedenimiz var.

İtiraf etmek gerekirse, tasarımcılar geçtiğimiz sezonlarda da sarı parçalara koleksiyonlarında yer verdiler. Tüm bunlara rağmen, çok az kadın sarının tonlarına uzak durmayı yeğliyor. Sarı, diğer renkler arasında küçümsenen bir ton. Oysa onunla ilgili bilinmeyen pek fazla detay var...

1. Sarı mutlu eder? Başka hiçbir renk sarı kadar güneşi ve yaz mevsimini sembolize etmiyor. Renk psikolojisinde sarı, ışık, optimizm ve mutlulukla eşdeğer. Ayrıca korkuları ve depresyonu azaltırken yaratıcılığı ve konsantrasyonu artırıyor.

2. Sarı genç gösterir

Renkli giyinmeyi seviyorsanız, gri ya da siyah tonlarının aksine sarı otomatik olarak genç görünebilirsiniz. Özellikle neon gerçek bir gençlik kaynağı... Bu yüzden bu renk ünlüler arasında da özellikle tercih ediliyor.

3. Sarı her kadına yakışır?

Sarının size yakışmadığını mı düşünüyorsunuz? Yanılıyorsunuz... Bu renk gerçekten de her kadına yakışıyor. Öyle ki, sarışından esmere ve bronz tenlere kadar yakışmadığı kimse yok. Önemli olan sarının hangi tonlarını seçeceğiniz. Sıcak koyuya yakın ten renginde güçlü bir sarı tonu mükemmel olacaktır. Buna karşın daha solgun bir cilt tonunda daha hafif sarı tonlarını tercih edebilirsiniz. Cildinizi öne çıkarmak için kırmızı bir ruj size yardımcı olacaktır.

4. Sarı, vücudu formda gösterir

Zayıf görünmek isteyen herkesin tercihi kesinlikle siyah. Ancak yaz mevsimine yakışan aynı zamanda zayıf gösteren renk hangisi diye soracak olacaksınız, yumuşak pudra ve vanilya gibi pastel tonları diyebiliriz. Bu tonlar size zarif ve feminen bir hava katacağından vücudunuzu da olduğundan daha zayıf gösterir. Ayrıca canlı tonların cilde tazelik kattığını bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Özellikle farklı pastel tonlarını birbiriyle kombinlemek mükemmel bir seçenek olabilir.

5. Sarı, ideal kombin seçeneği

Baştan ayağa sarı tonlara bürünmek ise gerçekten cesaret işi. Bunun için mükemmel bir vücuda ve fazlasıyla modanın içinde olmaya gerek var. Yine de sarı tıpkı beyaz gibi diğer renklerle kombin yapılabilir. Özellikle lacivert, metalik ve kırmızı tonları, sarının en sevdiği renkler. Eğer sarıyı kıyafetlerde kullanacak kadar cesur değilseniz, o zaman aksesuarlarınızda sarı tonlarını tercih edebilirsiniz.

Yazının devamı...

Sivilcelere 3 S.O.S çözüm

1. Cildinizi buhar banyosunda şımartın:

Sivilcelerin olduğu bölgeleri yatıştırmak ve tıkalı gözenekleri açmak için en iyi çözüm yollarından biri içine papatya kattığınız buhar banyosu. Böylelikle cilt bir sonraki adım olan bakıma da hale geliyor. ? ?2. Düzenli bakım maskesi uygulayın?Özel kil maskeleri sivilceleri çıkma aşamasında önleyici etkisi bulunuyor. Dolayısıyla haftada en az bir kez düzenli olarak yüzünüze kil maskesi uygulayın. 30 dakika beklettikten sonra yüzünüzü termal su spreyi ya da tonik ile ferahlatabilirsiniz. ? ?3. İyileştirici etkili kremler kullanın?Sivilceniz çıkmış, oldukça da kötü görünüyor… Onu yok etmenin yolu içeriğinde çinko, ‘calendula’ ya da eczaneden alacağınız yoğun içerikli bir çay ağacı yağı (tea tree oil) kullanmak olacaktır. Bir miktar cildinize sürün ve gece boyunca etki etmesini bekleyin.

2. Düzenli bakım maskesi uygulayın:

Özel kil maskeleri sivilceleri çıkma aşamasında önleyici etkisi bulunuyor. Dolayısıyla haftada en az bir kez düzenli olarak yüzünüze kil maskesi uygulayın. 30 dakika beklettikten sonra yüzünüzü termal su spreyi ya da tonik ile ferahlatabilirsiniz. ? ?3. İyileştirici etkili kremler kullanın?Sivilceniz çıkmış, oldukça da kötü görünüyor… Onu yok etmenin yolu içeriğinde çinko, ‘calendula’ ya da eczaneden alacağınız yoğun içerikli bir çay ağacı yağı (tea tree oil) kullanmak olacaktır. Bir miktar cildinize sürün ve gece boyunca etki etmesini bekleyin.

3. İyileştirici etkili kremler kullanın?:

Sivilceniz çıkmış, oldukça da kötü görünüyor… Onu yok etmenin yolu içeriğinde çinko, ‘calendula’ ya da eczaneden alacağınız yoğun içerikli bir çay ağacı yağı (tea tree oil) kullanmak olacaktır. Bir miktar cildinize sürün ve gece boyunca etki etmesini bekleyin.

Yazının devamı...

Anında etkili 5 gençlik sırrı

Genç görünmek hepimizin hayali. Bunun için çevremizden duyduğumuz, dergilerden okuduğumuz ya da televizyondan izlediğimiz pek çok uygulama, ipucu mevcut. Ancak çoğu ya zahmetli ya da pahalı… Peki, ben size pratik, zorlamayan üstelik anında etkili ipuçlarından bahsetsem? Kısacası, aşağıdaki beş kolay ipucuyla birkaç yaş gerişe sarmanız mümkün…

1. Temiz hava
Taze çiçeksi üst notalara sahip parfümlerin kullanıcılarına gençlik dokunuşu yaptığı hiç aklınıza gelir miydi? Buna karşın ağır kokular kullananların üzerinde hem eski hem de yaşlı bir etki yaratıyor. Oysa ki, yeni kokuların ‘flower power’ yani çiçek enerjileri bize de gençlik aşısı etkisi veriyor..


2. Kahvaltıda meyve
Gerçek güzellik içeriden gelir... Artık hepimiz bunu biliyoruz. Bu yüzden güne güzel başlamanın en ideal yolu taze meyvelerle olmalı. İçerdikleri antiokdisanlar sayesinde aynı zamanda erken yaşlanmaya da savaş açacak güce sahipler. Özellikle çilek, orman meyveleri, kivi, muz, böğürtlen gibi meyvelerle bu sıcak yaz günlerinde hem leziz ve pratik hem de doyurucu bir kahvaltı hazırlamanız mümkün.


3. Hafif bronzluk
Yaz boyunca bembeyaz bir tenle hastalıklı gibi dolaşmak yerine, hafif bronz bir tenle hem genç hem de sağlıklı bir görünüm kazanabilirsiniz. Cildinize kullanabileceğiniz otobronzan ürünlerin yanı sıra bronzlaştırıcı pudra da her zaman makyaj çantanızda yer almalı. Bu arada yaz mevsiminde korunmasız yanmak uzun zamandır demode... Agresif UV ışınlarından korunmak içinse pek çok ürün ve yöntem bulunuyor. Tabii ki sağlıklı ve genç görünümünüzü korumak istiyorsanız, güneşin cildinizi yaşlandırmasına izin vermeyin.


4. Kapatıcılar
Ciltteki koyu gölgeler, çoğu zaman yorgun ve hastalıklı bir görünümün habercisidir. Peki, ne yapmalı? Bizim de güzellik editörleri olarak her zaman tavsiye ettiğimiz concealer, bu sorunun bir numaralı gidericisi. Kapatıcınızı koyu gölgelerin bulunduğu göz altı çevresine uygulayın. Teninizin ve bakışlarınızın bir anda nasıl aydınlandığını fark edeceksiniz. Üstelik böylelikle çok daha genç bir görünüm kazanmanız da garanti...


5. Makyaj temizleme
Uyku sırasında cildimiz kendini yeniliyor. Bu yenileme sürecine zarar vermemek için ne kadar yorgun olursanız olun, saat ne kadar geç olursa olsun, makyajınızı temizlemeden yatmayın. Temizleme sonrası cildinize bir tonikle ferahlık katın ve hafif içerikli bir anti-aging kremi sürün. Ertesi sabah çok daha taze bir ciltle uyanacaksınız. Belki de bir göz altı kapatıcısına bile ihtiyaç duymayacaksınız.

Yazının devamı...

Sivilcenin 5 nedeni

Hepimiz aynı sorunu biliyoruz. Sivilce tam da en olmaması gereken zamanlarda belirir yüzümüzde. Fazla yağlı beslenme, çok sigara içme ve aşırı tatlı yemenin ciltte sivilcelenmeye neden olduğunu az çok hepimiz biliyoruz. Ama aşağıda sizinle paylaşacağım 5 nedenden uzak durarak en azından vazgeçilebilir zararlı alışkanlıklardan kurtulabilirsiniz.

1. Yanlış makyaj yapmak

Biliyoruz ki, kalitesiz makyaj ürünlerinin yanı sıra kapatıcılar ve fondötenler de var olan sivilceleri kapatma yeteneğine sahipken aynı zamanda sivilce oluşumuna da neden olabiliyor. Bu yüzden kullanılan ürünlerin cildin nefes almasına olanak tanıyor ve cilt tipine uygun olmasına dikkat etmek gerekiyor. Ayrıca özellikle yaz aylarında sıcaklarda yoğun makyaj yapmanın da sivilceye neden olabileceğini belirtiyor uzmanlar. Mümkün olduğunca cildi dinlendirmek ve güneşle irtibatını sağlamak hem var olan sivilcelerin daha hızlı iyileşmesine hem de oluşabilecekleri önlemeye yardımcı olacaktır.

2. Kirli ellerle yüze dokunmak

Ergenlik döneminde annelerimizin bize sıkça hatırlattığı bir kural vardı, kirli ellerle yüzümüze dokunmamızı ya da sivilcelerimizle oynanamızı istemiyorlardı. Ellerimizde var olan bakteriler cildimizdeki gözeneklere yerleşiyor ve kendinelerine yaşam alanı oluşturuyorlar. Bu yüzden her cilt temizleme ürününde de aynı uyarıyı görebilirsiniz. Yüzünüzü temizlemeden önce ellerinizi mutlaka yıkamanız gerekiyor.

3. Cep telefonundaki bakteriler

Elimizden bırakmadığımız cep telefonlarının aslında birer bakteri yuvası olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz sanırım. Araştırmalara göre, gün içinde işyerinde, sokakta, restoranda, arabada ya da markette yaklaşık 200 kez telefonumuza dokunuyoruz. Her seferinde de elimizdeki bakterileri cep telefonuna aktarmış oluyoruz. Bu yüzden çantanızdan eksik etmediğiniz dezenfektan mendiller ya da sıvılarla elleri ve cep telefonunu arada bir temizlemekte fayda var.

4. Sürekli yüzle temas eden saçlar

Evet, saçlarımız da tıpkı diğer etkenler gibi bakterileri toplayan ve taşıyan önemli bir platform. Sürekli yüzümüzde, gözümüzdeki saçlar sayesinde bakteriler kolaylıkla cilt gözeneklerine yerleşebiliyor. Saçlarınızı açık bıraksanız yüzünüze düştüğü anda kulak arkasına atabilir, geriye doğru tarayabilir, atkuyruğu ya da minik bir topuz yapabilirsiniz. Bu yüzden her zaman yanınızda bir saç lastiği ya da minik bir toka taşımayı ihmal etmeyin.

5. Uykusuzluk sivilce dostu

Aramızda hala düzenli uykunun güzelleştirdiğini bilmeyen var mı… Cilde parlaklık verdiğini, bakışları aydınlattığını ve gençlik aşısı etkisi yarattığını biliyoruz. Tam tersi uykusuzluğun da stres dolayısıyla ciltte sivilcelenmeye neden olması çok normal. Fazla alkol, asitli içecekler uykusuzluğun nedenleri arasında.

?

Yazının devamı...

80'lerin hangi moda parçası yeniden trend oldu?

Konu moda olunca sıcaklar hiçbirimizi etkileyemez. Çünkü her şekilde trendleri takip etmeyi seviyoruz. 80’lerin vazgeçilmez moda parçası şimdilerde yeniden biz kadınların gözdesi: ‘Tube top’ olarak bildiğimiz askısız sutyeni andıran düz kısa straples üstler sadece sıcaklardaki kurtarıcı parça değil aynı zamanda havadar ve rahat olmasıyla da öne çıkıyor. Üstelik her tarza uyumlu bu akıllı parçayı jean, şort ya da şık bir kalem etekle bile kombinlemek mümkün.
Günlük kullanımı 90’larda ve 2000’lerde de devam eden bu moda parçasının geri dönüşünü önce Vetements’in defilesinde kutladık. Son dönemde büyük çıkış yakalayan marka, Paris’teki defilesinde hatırlattı bize ‘tube top’ları. Bu parçayı bustiyerden ayıran en önemli özelliği ise elastik kumaştan dikiliyor olması. Tüp formundaki üst, düz kesimi sayesinde spor bir görünüm de kazanıyor. Tabii ki bustiyerin göğüsleri toparlaması özelliği bu parçada bulunmuyor. O yüzden büyük göğüslerde kullanımı görüntü açısından pek hoş olmayabilir.
Peki, kimler kullanabilir tube-top’ları diye soracak olursanız, 'daha çok küçük göğüslüler' cevabı doğru olacaktır. Diğer moda parçalarıyla birlikte kullanımına gelince, aslında her tarzın rahatlıkla kullanabileceği bir üst. Romantik ya da klasik hatta özel bir davette bile doğru kombinasyonla kullanabilirsiniz.

> Göbeği açıkta bırakan bir varyasyonda yüksek belli etek ya da pantolonla klas ve seksi bir görüntü yakalamanız mümkün. Bir blazer’ın içine giydiğinizde şık bir görüntü yakalamanız kaçınılmaz olacaktır. ? > 30 yaşı üstü kadınların, 20’li yaşlardaki modeller ya da genç kızlar gibi göbeği açıkta bırakan üstleri giymeleri pek hoş bir görüntü yaratmıyor. Bu yüzden bu parçayı şıklaştırmak için üzerine beyaz ya da jean bir gömlek tercih edebilirsiniz.
> Moda tutkunları bu akıllı parçayı gömleğin ya da tişörtün üzerine giyerek sıra dışı bir stil yaratıyor. ? > ‘Tube-top’ giyerken mutlaka dikkat edilmesi gereken bir kural da sutyen kullanmamak. Bu yüzden parçanın içine giydiğiniz askısız sutyenin size avantaj yerine dezavantajları olacağını belirtmekte fayda var.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.