SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kahve içmek için 10 yeni sebep

Kahve içmeyi seviyoruz. Ama kahvenin yararları ve zararlarıyla ilgili kafamız biraz karışık. Ama en azından bugüne kadar bilinenin aksine zararlı olmadığı kanıtlandı. Hatta Harvard Üniversitesi bilim adamları tarafından oldukça sağlıklı olduğu yönünde araştırma sonuçları elde edildi. Peki, bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırı yanı sıra yararlarını da yeniden gözden geçirelim mi?
Kahvenin zararlı olduğuna dair bilgilere artık çok rağbet emmek gerekiyor. Çünkü Harvardlı bilim adamlarının tam 200 bin kişi üzerinde yaptığı araştırmalar sonucunda kahve içenlerin diyabet, yüksek tansiyon ya da depresyon riskinin içmeyenlere göre çok daha düşük olduğu ortaya çıktı. Üstelik kahve içenlerin daha fazla yaşadıkları da belirtiliyor aynı araştırma sonucunda. Bunda da kahvenin içeriğindeki klorojenik, kinin ve magnezyumun etkili olduğu kanıtlanmış. Tabii ki, dozajın da önemi vurgulanıyor. Günde 3 ila 5 fincan kahvenin pozitif etkisi olduğu belirtiliyor. Gelin, bu etkilere hep birlikte göz atalım...

1. Kahve zekayı geliştirmede etkili
Yorgunken bir fincan kahve içtiğinizde, konsantrasyonunuzun arttığını ve daha iyi muhakeme yapabildiğinizi fark edeceksiniz. İngiltere’deki bir araştırma sonucu da bir fincan kahve içen kadınların konsantrasyonlarının ve verimliliklerinin içmeyenlere oranla altı kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

2. Kahve güzelleştiriyor...
Ve zayıflatıyor. Kafein metabolizmayı hızlandırdığından, kalori harcamak kolaylaşıyor. Yemek sonrası içilen kahvenin diyeti desteklediği biliniyor. Ayrıca kavrulmamış kahve çekirdeğinin içeriğindeki değerli niasin vitamini cildin nem oranını ve yenilenme sürecini destekliyor.

3. Kahve karaciğerin sağlığı için önemli
Kahve içmek, alkol tüketiminin zararlı etkilerini hafifletiyor. Bilim adamları 125 bin deneğin 22 yıllık dönemde karaciğer fonksiyonlarını takip ettiklerinde, her gün düzenli olarak bir fincan kahve içenlerin siroz riskinin 1/5 oranında azaldığını fark etmişler. Bir başka araştırmada da kahvenin karaciğerin yağlanmasını önlediği ortaya çıkmış.

4. Kahve mutlu ediyor
Harvard Üniversitesi toplum sağlığı bölümünde görevli bilim adamları, kahve içmenin vücudun kendi ürettiği serotonin, dopamin ve noradrenalin üretimini harekete geçirdiği bulunmuş. Kahve içmeyenlerin depresyona girme riski bu durumda içenlere göre 10 kat daha fazla.

5. Kahve Parkinson’a iyi geliyor
Düzenli olarak kahve içenlerin Parkinson hastalığına yakalanma riski azalıyor. American Academy of Neurology’ye göre yapılan araştırmalarda Parkinson hastalarının titremelerinde ve kas sertleşmelerinde azalma gözlenmiş.

6. Kahve stres oranını azaltıyor
Seoul National University’de yapılan araştırmaya göre, kahve içmek rahatlatıyor. Araştırmacılar uzun süre uyutulmayan fareler üzerinde yaptıkları deneylerde, kahve aroması verilen yorgun farelerin beyin proteinlerinde değişiklik gözlenmiş. Yorgun olmalarına rağmen farelerin, bu proteinler sayesinde beyin hücrelerinin stresin zararlarından korunduğu gözlenmiş.

7. Kahve kanser riskini azaltıyor
Serbest radikallerin pek çok hastalığa neden olduklarını biliyoruz. Hücrelerin fonksiyonlarına zarar veriyor ve hatta tümöre neden olabiliyorlar. Antioksidanlar, bu olumsuzları tersine çeviriyor. Serbest radikalleri etkisiz hale getiriyor ve kanser hastalıklarını azaltıyorlar. Pek çok sebze, orman meyveleri ve fındıkta bulunan bu etkili madde kahvede de bol miktarda bulunuyor.

8. Kahve spor yapanların da dostu
Atletler kahvenin çalışma sürelerini artırdığını çok iyi biliyorlar. Özellikle maraton koşucuları, bisiklet kullananlar, boksörler kafeinin kandaki yağ asidini artırarak kaslarda enerjiye dönüştüğünün bilincindeler.

9. Kahve diyabeti önlemede yardımcı
Düzenli kahve tüketmek, diyabet riskini yarı yarıya azaltıyor. American Chemical Society konferansında yapılan açıklamaya göre kahve çekirdeğindeki asitler, vücudun kan basıncının dengelenmesine yardımcı oluyor.

10. Kahve beyin sağlığını destekliyor
University of South Florida bilim adamları, insan beyni üzerinde yaptıkları araştırmada günde belirli miktarda alınan kahvenin Alzheimer hastalığını önlediğini belirtiyorlar. Ancak 65 yaştan sonra bu hastalığın önlenmesi pek mümkün olmuyor.

Yazının devamı...

Ofiste yapabileceğiniz 10 egzersiz

Bir spor merkezine gidecek zamanınız ya da maddi olanaklarınız olmayabilir… Ama bunlar bile sizi egsersiz yapmaktan alıkoymamalı. Ofiste düzeli olarak yapabileceğiniz 10 egsersizle kan-ter içinde kalmadan hızlı bir şekilde forma kavuşabilirsiniz.

1. Yürüyeceğiniz mesafeye otomobille gitmeyin?
İşe otomobille gitmek zorunda olabilirsiniz. Eğer işyeriniz şehrin merkezinde ya da yakınında ise ofise mümkün olduğunca yürümeye gayret edin. Ya da en azından otomobilinizi biraz uzağa park edin ve oradan ofise yürüyerek geçin.

2. Her yerde karın egzersizi yapabilirsiniz
Otomobil kullanırken ya da otobüste, karın egzersizi yapabilirsiniz. Bunun için karın kaslarınızı iyice sıkın, birkaç saniye bekleyin ve sonra yeniden rahatlatın. Ama dikkat! Bu sırada göğüs kafesi öne doğru çıkmamalı...

3. Otobüste mükemmel bir popoya sahip olabilirsiniz

Otobüste ayakta yolculuk ederken bile popo kaslarınızı çalıştırabilirsiniz. Bunun için kaslarınızı iyice sıkın, birkaç saniye sonra kaslarınızı yeniden rahatlatın.

4. Asansör yerine merdiven kullanın

Büroda ya da evde asansörü değil merdivenleri tercih edin. Ellerinizde alışveriş poşetleri varsa hepsini aynı anda değil birkaç seferde yukarı çıkarabilirsiniz. Bu yöntem aynı zamanda bacaklarla birlikte kol kaslarınızı da çalıştırmanıza yardımcı olacaktır.

5. Kantinde sıra beklerken bacakları çalıştırın

Yemekhanede ya da kantinde sıra beklerken üst bacaklarınızı rahatlıkla çalıştırabileceğinizi biliyor musunuz? Olduğunuz yerde ayak parmaklarınızın üstünde yükselin ve geri inin. Aynı egzersizi merdivenin basamaklarından yardım olarak da yapabilirsiniz. Topuklarınızın yarısı merdivende boşlukta kalacak şekilde parmaklarınızı üzerinde yükselin ve inin. Ama dikkat! Bu hareket sırasında merdivenin koluna tutunmayı ihmal etmeyin.

6. Yemekhane kokusu yerine açıkhava

Öğle paydosu bir saat sürüyorsa, en fazla yarım saatini kantinde geçiriyorsunuz demektir. Diğer yarım saati ise enerji depolamak için bahçede ya da açık havada geçirebilirsiniz.

7. Çöp kutusundan uzakta oturun
Kağıt çöpünü çalışma masanızdan mümkün olduğunca uzağa koyun. Böylelikle çöp atmak için her seferinde ayağa kalkmanız ve yürümeniz gerekecektir. Ayrıca faks cihazının da mümkün olduğunca uzağında olmaya gayret edin.

8. Sık sık ayağa kalkın

Telefonunuz her çaldığında ayağa kalkın. Böylelikle telefonla her konuştuğunuzda aynı zamanda kalori kaybetmiş olacaksınız. Uzmanlara göre çalışma saatlerinin ortalama yüzde 60’ını oturarak, yüzde 39’unu ayakta ve yüzde 10’unu hareket halinde geçirmekte fayda var.

9. Sağlıklı atıştırmalıklar tüketin
Özellikle yemekten bir-iki saat sonra sizin de canınız tatlı bir şeyler mi yemek istiyor? Gofret ya da çikolata yerine bir adet muz yemeye ne dersiniz? Hem tatlı, hem doyurucu hem sağlıklı... Aynı zamanda içerdiği kalsiyum ve magnezyum gibi tam da spor yapanların ihtiyacı olan minerallere sahip.

10. Hafta sonları hareketli olun
Hafta sonu akşamlarınızı evinizin koltuğunda uzanarak geçirmek istiyorsanız, lütfen gün içinde mutlaka hareketli olun. Özellikle tam da yaz aylarında arkadaşlarınızla/sevdiklerinizle birlikte parkta yürüyüş yapabilir veya bisiklet kullanabilirsiniz.

Yazının devamı...

Estetik uygulama yaptırmadan önce sormanız gereken 15 soru

Ameliyatsız estetik bir uygulama yaptırmak istiyorsunuz. Ama nasıl sonuç vereceği konusunda kafanızda soru işaretleri var. Üstelik bunun için harcayacağınız hatırı sayılır bir bedel de ayrı bir detay. Peki, ne yapacaksınız? Tabii ki, aklınıza takılanları doktorunuza soracaksınız. Dr. Ahmet Karaçam’dan, sizin için en doğru uygulamayı yapacak uzmanı bulmaya yardımcı olacak – daha önce benzer tecrübeleri yaşamış kişilerin görüşleri de alınarak hazırlanmış- bir soru dizisi...


Bu soruların banı ne faydası olacak diye düşünüyorsanız, kafa karıştırıcı bir pazarda bilinçli seçim yapmanızı kolaylaştıracak. Ayrıca,


* En uygun maliyetli tedaviyi bulmanıza,
* En güvenli tedaviyi seçmenize,
* Size en güven veren hekime uygulama yaptırmanıza,
* Beklentiniz olan görüntüyü yakalamanıza,
fırsat tanıyacak. Kısacası, kesinlikle soru sormaktan, sorularınızın yanlış anlaşılacağından çekinmeyin. Mutlaka farklı kliniklere gidin. Uygulamayı yapacak doktor/uzman ile görüşün, yapacaklarını anlatmasını isteyin. Karşılaştırma yapın. Öncelikle paraya odaklanmayın! Beklentinizin karşılanacağına emin olduğunuzda uygulama yaptırın.


İşte, doktorunuza kesinlikle sormanız gereken 15 soru


1- Uygulayıcı hekimin tedavi felsefesini anlamaya çalışın. Tedavinin etkinlik süresine göre maliyet olarak uygun olup olmadığını değerlendirin.
2- Endişeniz varsa uygulayıcı hekimin eğitimini sorgulamaktan çekinmeyin. Dahası katıldığı kongreleri anlamaya çalışın. Sektör çok hızla yenileniyor.
3- Uygulayıcı hekimin benzer işlemleri ne kadar zamandır yaptığını bilmek hakkınız.
4- Benzer sonuçları alabileceğiniz tedavi seçeneklerini, fiyat-etkinlik kıyaslaması yönünden sormaktan çekinmeyin.
5- Beklentinizi ayrıntılı anlatın. Uygulama sonrası sonucun ne olacağını iyice anlamaya çalışın.
6- Doğru seçim yapmanızı sağlayacak kadar bilgilendirildiğinizden emin olun.
Danışma sürecini, web sitesini iyi değerlendirin. Size yeterince güven veriyor mu?
7- Sonucun en iyisi olacağına inandıracak ortam, düzenek var mı? Görüntüleme sistemi kullanılıyor mu? Veya öncesi sonrası görmenizi sağlayan sistem var mı?
8- Kullanılacak ürünleri mutlaka görün, gözünüzün önünde açılmasını isteyin. Üreticisini sorgulayın.
Ürünler ile ilgili varsa tıbbi araştırmaları anlamaya çalışın. Piyasadaki diğer alternatifler ile kıyaslatın.
Önceliğiniz para olmasın! Kaliteden ve uygulamadan emin olmayı hedefleyin.
9. Tedavi ortamı nasıl? Temiz, rahat ve tıbbi olarak uygun mu? Rahatlatıyor mu? Üzerinizde baskı hissediyor musunuz?
10- Uygulayıcının sizi ne kadar iyi dinlediğini sorduğunuz sorulara aldığınız cevaplardan ve onun size sorduğu sorulardan anlamaya çalışın.
11- Olası yan etkiler ve komplikasyonlar ve sonrası yapılacaklar net bir şekilde açıklandı mı? Mutlaka bilmelisiniz.
12- Benzer uygulama öncesi ve sonrası görüntüleri var mı? Size gösterildi mi? Kanıt görmeye çalışın.
13- İstenen sonucu elde etmek için ödemeniz gereken fiyatı sorun. Kontrol de yapılacakları da baştan anlamaya çalışın. Ekstra ücretle karşılaşmayın.
14- Uygulama sonrası destek ve takip politikalarını anlamaya çalışın. Uygulayıcıya kolayca ulaşabilecek misiniz sorun.
15- Bunlara rağmen uygulama için endişeleriniz varsa düşünmek için süre isteyin. Kısaca iyi araştırın, kesinlikle yüz yüze görüşün.

Yazının devamı...

Seksi bacaklar için 8 ipucu

Uzun, ince ve pürüzsüz… Pek çok kadının hayali top modellerinki gibi bacaklara sahip olmak. Ama onlar gibi kusursuz bacaklarınız yok diye de panik yapmanıza gerek yok tabii ki. Uzmanlar, yaz boyunca fit bacaklarla şaşırtmanın yollarını yolunu gösteriyor.

1. Spor
Bacaklardaki en önemli sorunlardan biri şüphesiz üst bacakların kalın olması. “Üst bacaklarınızın kaslı ve ince görünümü için düzenli spor şart” diyor uzmanlar. Jogging ve ip atlamanın yanı sıra kickbox da son dönemde öne çıkan spor tarzları. Farklı egzersizler kasların durmadan çalışmasını ve egzersiz yapmasını sağlıyor. En iyi hareketler arasında squat ve lunges geliyor. Ne kadar çok squat yaparsanız, bacakların gücü de o derece artacaktır. Haftada iki kez yapılan egzersiz hareketlerine mutlaka koşma ve ip atlamayı eklemeyi unutmayın. Selültlerinizden şikayetçiyseniz, yüzme ya da su sporlarına yönelmelisiniz. Suyun gücü lenf drenaj etkisiyle kaslara ve bağ dokusuna adeta masaj yapacaktır.

2. Beslenme
'Fast food' ve yağlı besinler, beyaz un, alkol ve tatlı sülelit oluşumunu artırıcı etkileriyle dokulara zarar veriyor. Bu yüzden kivi ve yeşil biber gibi C vitamini içeren sebze ve meyvelerin bağ dokusunu düzenleme gücüne inanın. Ayrıca tuz kullanırken de cimri olmaya özen gösterin, tuz suyu vücutta tutarak ödeme yol açıyor çünkü. Vücuttaki ödemden kurtulmak için salatalık, maydanoz ve kuşkonmaz bire bir. Uzmanlar da hindi, piliç ya da balık gibi kas oluşumunu destekleyen ve bacakları zayıflatan protein içerikli besinlerin de tüketilmesini öneriyor. Yoğun olarak spor yapıyorsanız, karbonhidrattan da uzak kalmamalısınız. Karbonhidrat vücuda enerji sağlayan en önemli tedarikçi. Bunların dışında yeşil sebzenin yanında tatlı patates, siyah pirinç ya da kinoa yemek oldukça sağlıklı.

3. Bakım
Selülitin uzun vadeli bir sorun olduğu ve sadece kremlerle yok olmadığını biliyoruz. Yine de bu sevilmeyen dalgalarla savaşta küçük de olsa bir rolü bulunuyor. Cilt dışarıdan nemlendirildiğinde daha parlak ve volümlü görünüyor, böylelikle portakal kabuğu görünümünün etkisi azalıyor. Selülit kremlerindeki kafein ya da yeşil çay gibi içerikler, vücuttaki mikro sirkülasyonu sağlamak açısından önem taşıyor.

4. İstenmeyen tüyler
Pürüzsüz bacaklar daha güzel görünür... Tüylerden kurtulmak için uyguladığınız tıraş, epilasyon, ağda ya da uzun vadeli lazer epilasyon sizin kendi seçiminiz. En azından bu tür yöntemleri akşam uygulamanız tahriş olmuş bölgenin ertesi güne kadar rahatlamasını sağlayacaktır. Acıya karşı dayanıklı iseniz epilasyon ya da ağda ile istenmeyen tüylerden kurtulabilirsiniz. Batıkların oluşmaması için de en iyi yöntemlerden biri banyo sırasında bacaklarınıza peeling uygulamak. Bacaklarınızdaki tüyleri tıraş uygulamasıyla yok ediyorsanız, o zaman düzenli olarak bakım yapmayı ihmal etmeyin. Tıraş sonrası alkollü tonik uygulayın. Böylelikle kıl köklerinde enfeksiyon riskini azaltmış olursunuz.

5. Otobronzan
Bronzlaşmış bacaklar daha çekici görünür ve beyaz ciltlere göre daha zayıf durur. Ayrıca hafif selülit gibi küçük cilt sorunlarını da kamufle eder. Yaz boyunca güzel bacaklara sahip olmak için otobronzan’ların da yadsınamaz bir etkisi olduğunu belirteyim. Ancak bacaklarınızda lekelenme olmasını engellemek için öncesinde peeling yaptıktan sonra ürünü bacaklarınıza özenli bir şekilde yedirmelisiniz. Kendi kendinize uygulayamayacağınızı düşünüyorsanız, o zaman profesyonel bronzlaştırıcı duşlarda arzuladığınız bronz renge kavuşabilirsiniz. Bunların dışında pek çok markada bulunan ışıltılı vücut yağları da bacaklara seksi bir görünüm sunacaktır.

6. Kılcal damarlar ve varis
Her ne kadar bronzlaşmış bacaklarda kılcal damarların görünmesi önlenebilse de, varisler için kalıcı çözümlere başvurmak şart. Tıbbi uygulamalar gününüzde yüzde 90 sonuç veriyor. Ama uzmanlar, bu tür uygulamaların sonbahar ya da kış aylarında yapılması gerektiğinin altını çiziyor. Varis oluşumunu önlemek için varis çoraplarının etkili. Bu çorapları her gün giymek etkiyi daha da artırıyor.

7. Makyaj
Bacaklardaki küçük darbeler, vücut losyonuyla karıştırılmış bir miktar fondötenle geçiştirilebilir. Kırmızı ya da mavi damarcıklar ise ancak kamuflaj makyajıyla görünmez kılınabilir. Bu özel makyaj tekniğinin oldukça yoğun bir kapatıcı etkisi vardır. Ürünler ciltte iyi tutunduğu için suyu girildiğinde de kolay kolay akmaz. Önemli olan renkli kremleri cilde iyice yedirmektir. Bunun için kullanılan özel ‘airbrush’ püskürtme tekniğiyle ürünün ciltteki kalıcılığını artırmak mümkün.

8. Masaj, fırça ve soğuk-sıcak duşlar
Günlük kremlenmenin ancak küçük bir masajla kombinlendiğinde etkisi daha da artacaktır. Özellikle duş sırasında yapılan masaj kan dolaşımını artırır ve lenf sistemini harekete geçirerek dokulardaki ödemin atılmasına yardımcı olur. Günlük mini masajların yanı sıra soğuk-sıcak duşların da bağ dokusunu gerginleştirmede etkisi büyük.

Yazının devamı...

Fit bir yaz geçirmek için yapmanız gerekenler

1. Ruh ve beden için hareket
Yoga ve pilates vücuttaki stres oluşumunu engellemek için mükemmel iki egzersiz. Üstelik yaz boyunca deniz kenarında da yapmanız mümkün. Yanınızda başınızı koruyacak şapka veya eşarp bulundurmayı ihmal etmeyin. Egzersiz öncesi ve sonrası bol su içmeyi de lütfen unutmayın.

2. Yasakları yasaklayın
Tatil öncesi açlık grevi mi? Lütfen yapmayın... Etrafımızda hem besin değeri yüksek olan hem de şişmanlatmayan o kadar çok sebze/meyve var ki. Örneğin, tavuk göğsü ya da taze balık ızgaranın kas sistemi için değerli proteinler içerdiğini yeniden hatırlamakta fayda var.

3. Gergin bir cilt
Haftada bir kez yapacağınız derinlemesine bir vücut peeling’inin gergin bir bağ dokusuna inanılmaz faydası bulunuyor. Bir de lenf drenaj uguylamasıyla kombinlendiğinde etkisini iki kat artırmak mümkün. Ayrıca buz gibi soğuk(sıcak duşlar ve gerginleştirici kafein ya da mentol içeren kremler kullanmak da cildi otomatik olarak pürüzsüzleştiriyor.

4. Akıllı beslenme
Dümdüz bir karın için özellikle uzak durmanız gereken pek çok besin olduğunu biliyorsunuz değil mi? Bunlardan biri zaten sağlıksız olduğu da kanıtlanmış olan fast food... Ayrıca bezelye ve fasulye gibi bakliyatlar ya da gaz yapan pırasa da bu gruba giriyor. Tabii ki, porsiyonlara dikkat etmek gerektiğini de atlamayın. Kahvaltıda 5 yemek kaşığı yulaf, 15 gr Chia tohumunu 10-15 dakika 200 gr badem sütünün içinde yumuşaması için bekletin. Üzerine taze dut, ahududu gibi yaz meyveleri atıp afiyetle tüketebilirsiniz.

5. Güneşten korunma
Her plaj çantasında mutlaka 30 UV koruma ürün bulundurmak şart. Birkaç saatte bir de ürünü vücutta yenilemek gerektiğini bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Ayrıca yüzme sonrasında da yine ürün kullanmaktan kaçınmayın lütfen. Güneş kremlerine eklenen yeni bir teknoloji su ya da terle koruma etkisini daha da artırıyor. Yine de düzenli kremlenmeyi ihmal etmemek gerekiyor!

6. Bikini trendi
Bu yazın hit parçaları kesinlikle spor kesimli bikiniler. Üstler tıpkı sporcu tişörtlerini andıran kısa kesimlerden oluşuyor. Altlar da mini şortler gibi kalın kenarlı. Tüm trend modellerin renkleri ise canlı tonlarda. Bikini modellerindeki en son yenilik ise gerçek birer vücut şekillendirici olmaları. Siz de yeni modeller arasından kendi vücudunuza en uygun kesimini bulabilirsiniz.

7. Dengeli bronzluk
Tüm vücudun sağlıklı bir bronzluğa sahip olması için güneşlenmeye indiğiniz ilk günden itibaren güne koruma kullanmanız şart. Banyo sonrasında da nemlendirici vücut losyonu ya da vücut sütü kullanmayı ihmal etmeyin. Ayrıca dermatologların önerilerinden biri de her gün büyük bir bardak taze havuç suyu tüketmek. Havuçtaki beta karoten dengeli bir bronzluk sağlıyor, içerdiği A vitaminiyle de cildi koruyor.

8. Biraz fitness yeterli
Vücuttaki yağ yakımını aktive etmek için gün içinde hareketli olmak gerekiyor. Örnek bir fitness egzersizi vermek gerekirse, 30 saniye dinlenme aralarıyla 4X1 dakika ip atma, yağ yakımını gün içinde ikiye katlamada oldukça etkili. Bu yüzden bavul hazırlarken, atlama ipini de koymayı unutmayın.

Yazının devamı...

Göğüslerinizi daha küçük gösterecek 7 ipucu

Göğüslerinizin büyüklüğünden mi şikayetçisiniz? Şikayet etmeyin… Çünkü hem rahat hem de vücut ölçülerinize rağmen modaya uygun tarzınızı yaratmanıza yardımcı olacak 7 ipucuyla mükemmel bir yaz geçireceksiniz…

Yaz sezonu daracık elbiseler, kısa üstler ve seksi bikiniler eşliğinde açıldı. Vücuduna güvenenler için tümü mükemmel trendi parçalar. Ancak dümdüz bir karın, upuzun bacaklar ya da küçük göğüsler gerektiren yani gerçek hayattan biraz da olsa kopuk bir modanın bu trendleriyle pek çoğumuzun yol alması mümkün değil. Peki, ne yapmalı? Modacıların ve stil danışmanlarının bir araya getirdiği bazı ipuçlarını sizinle paylaşmak istiyorum. Özellikle de göğüslerinizin büyük olması dolayısıyla uzak kaldığınız moda parçaları nasıl giymeniz gerektiği konusunda yararlı bilgilerden faydalanabilirsiniz.

1. Doğru kesimi bulun:
Kusursuz toparlayan bir sutyenle doğru kesimi de kolaylıkla yakalamak mümkün. İri göğüslere sahip olanların giysi satın alırken dikkat etmesi gereken en önemli detay olarak dekolte önem kazanıyor. Dekolte ne kadar derin olursa, boyun da optik olarak o kadar uzun görünüyor. Bu yüzden özellikle üst giyimde balıkçı, kalkık ve U kesimli yakalardan uzak durmak gerekiyor. Minik bir uyarı daha, fazla dekolte de kıyafeti ucuzlaştırabilir. O yüzden dozu iyi ayarlamak gerekiyor.

2. Boyuna çizgilere yönelin:
XL bir üst bedende daha zayıf gösterecek dik çizgilerle silüetlerin vurgulanması her zaman daha etkili. Yaz sezonunda çok fazla var olan yatay çizgilerden ise kesinlikle kaçınmanız gerekiyor. Çünkü yatay çizgiler hem boyunuzu olduğundan kısa gösterecektir, hem de daha kilolu görünmenize sebep olacaktır.

3. Kıyafetinizde başka bir odak noktası belirleyin:
Kıyafetinizde yüzünüze yakın detaylar dikkati göğüsten uzaklaştıracaktır. Özellikle ciddi iş toplantılarında rahatsız edici gözleri bu şekilde önleyebilmek mümkün. Örneğin, iri halka küpeler, boyunda şık bir kolye, ışıltılı bileklikler, renkli bir çanta ya da ayakkabılar sizin bu amacınıza hizmet edecek akkesuarlar olabilir.

4. Makyajınızla farklılaşın:
Büyük göğüslü iseniz, bakışlardan rahatsız olmamak için amacınız karşınızdaki kişinin dikkatini dağıtmak olmalı. Bunu en rahat makyajınızla yapabilirsiniz. Kullandığınız renkler bu konudaki en büşük yardımcılarınız olacaktır. Örneğin, kırmızı ruj bakışları anında yüze çeken önemli bir detay olabilir.

5. Uzun kolyeler takın:

Aynı zamanda çok da trend olan uzun kolyeler takmak, büyük göğüsleri sahneden indirmek için iyi bir yöntem olabilir. Örneğin, farklı uzunluklardaki birkaç kolyeyi aynı anda kullanabilirsiniz. Ya da değişik renklerde de olabilirler. Önemli olan kolyelerin dekolte bölgesinde sonlanmamaları ve bakışları göğüslerden uzaklaştırmaları.

6. Üst bedende volüme izin vermeyin:
Üst bedeniniz zaten göğüslerinizden dolayı dolgun göründüğü için o bölgeyi kıyafetlerle daha da volümlü göstermenin bir manası yok. Bu yüzden seçimlerinizi daha sade kesimler ve ince dökümlü kumaşlardan yana yapmalısınız. Fırfırlı, karpuz kollu ve dikkat çekici desenli modeler size göre değil. Örneğin, daha düz, rafine kesimli siyah bir tulumla mükemmel görünebilirsiniz. Bu seçiminizi şık bir manto ya da bir blazer’le elegan hale getirmeniz mümkün.

7. Ton-sür-ton renkleri tercih edin
Özellikle minyon kadınlarda iri bir üst beden, silüetin de bütünlüğünü bozabiliyor. Kıyafetinizin üzerinizde daha gergin, tabiri caiz ise kalıp gibi görünmesini istiyorsanız, altınıza seçtiğiniz parçanın da üst ile tamamlanması önem taşıyor. Yani renginin uyumlu olması gerekiyor. Kıyafetin geri kalan detaylarında ayakkabılar dikkat çekici olabilir. Çünkü burada önemli olan bakışları göğüs dekoltesinden uzaklaştırması…

Yazının devamı...

Uyku pozisyonunuz karakterinizi belirliyor

Sırt üstü, yüz üstü ya da cenin pozisyonu… Uyku sırasında yattığınız pozisyonun karakterinizi belirlediğini biliyor musunuz?

“Bana hangi pozisyonda yattığını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim…” Yatış pozisyonumuz karakterimizi belirliyor. En azından Amerikalı psikololog ve yazar Samuel Dunkell böyle iddia ediyor. Ona göre uyku sırasındaki davranışlarımız, daha doğrusu yatış pozisyonumuzun karakterimizle yakından alakalı olduğunu savunuyor. Ona göre yüzüstü yatanlar mükemmeliyetçiliğe karşı eğilim gösterirken, sırt üstü yatanlar ise kendine güvenli ve açık kişilikler.
Samuel Dunkell, “Sleep Positions: The Night Language of the Body“ adlı kitabında pek çok insanın belirli bir uyku pozisyonuna eğilimli olduğunu belirtiyor. Kişinin en sevdiği uyku pozisyonunun ise 7 yaşından itibaren şekillendiğini ve çoğunlukla hayatının geri kalanında da değişmediğini söylüyor. Dunkell, uyku davranışlarımızı dört temel pozisyonla açıklıyor: Sırtüstü, yüzüstü, cenin (embriyonal duruş) ve yarı cenin (yan yatış)…

Cenin pozisyonu (embriyonal duruş):

Dizler çekili, baş aşağıda, vücut toplanmış, kollar yastığa dolanmış, çapraz ya da bacakların yönünde... İnsanların yüzde 60’ı uyku için cenin pozisyonunu tercih ediyor. Pozisyon, ana rahminde embriyonun duruşunu andırdığı için böyle anılıyor. Gece çoğunlukla cenin pozisyonunda uyuyanlar, Samuel Dunkell’a göre genellikle kendinden emin değildir, yabancılarla ilişkilerde utangaç ve intiyatlıdır. Çoğunlukla kırılgan, savunmasız ve başkalarına bağımlı bir hayatı tercih ederler. Ancak bu yan pozisyonda uykuyu seçenler bunun pek farkında değildir. Bu yüzden dışarıya olduklarından daha sert bir duruş sergilerler. Uyku sırasında bacakları güçlü bir şekilde vücutlarına doğru çekenler, yaratıcılıkları ve duygusallıklarıyla dikkat çekerler. Bu pozisyondan uyuyanlar, hayatta bir odak noktasına gereksini duyarlar. Bu da çoğunlukla aileleridir…

Yarı cenin pozisyonu:

Vücut yan yatış pozisyonundadır ama bacaklar ve dizler cenin pozisyonundaki gibi bükülmüş değildir. Yarı cenin pozisyonunda uyuyanlar, dengeli, uyumlu ve diğerlerine göre zorluklara kolayca göğüs gerebilirler. Spontan ve esnektirler, yenilikleri denemeyi severler ve zengin bir espri anlayışına sahiptirler. Mutludurlar, sağduyuları güçlüdür ve kendini koruma kalkanları sağlamdır.

Yüzüstü pozisyonu:

Yüz aşağıya doğrudur, kollar başın üzerinde ya da yastığın altında birleşir. Bacaklar ise yatağın ucuna kadar hafif kıvrık ya da dümdüz uzanır. Bu uyku pozisyonunda uyuyanların oranı yüzde 13’tür. Karnının üzerine yatmayı sevenler Dunkell’a göre düzenli, hırslı, dakik, öngörülü ve mükemmeliyetçi bir karaktere sahipler. Başkalarına sürpriz yapmayı severler ama işlerine fazla müdahale edilmesinden pek hoşlanmazlar. Dominant oluşlarıyla dikkat çekerler ve iyi birer yöneticidirler.

Sırtüstü pozisyonu:

Sırt yatağın üzerinde, çene tavana yönelik, bacaklar hafif aralık, kollar vücudun iki yanında yer almaktadır. Bu uyku pozisyonu aynı zamanda kraliyet yatış pozisyonu olarak da adlandırılır. Bu pozisyonda yatanlar, açık fikirli, meraklı, hayattan zevk almayı seven, kendine güvenen kişiler olarak tanınırlar. Yenilgiyi sevmezler, ama diğerlerine göre biraz bencildirler. Özellikle ailenin tek çocuğu ya da en küçük çocuğu olanların böyle bir özelliği vardır.

Yazının devamı...

Gülün enerjisi hayatını yönlendirdi

Gülün ve gülsuyunun kadınların güzelliklerindeki önemi büyük. Hem kokusu hem de ciltteki mucizevi etkileriyle her zaman listenin ilk sırasında olmayı hak ediyor. Geçtiğimiz günlerde Isparta’da gül hasadında bir araya geldiğimiz gulsha markasının yaratıcısı Gülşah Gürkan ile hem gül hasadının inceliklerinden ve markadan konuştuk...

- Gülün günlük hayatımızda olduğu kadar masallarda ve efsanelerde de önemli bir yeri var. Sizin gül ile ilgili tanışmanızın mistik bir hikayesi var mı? İlk tanışmanızı hatırlıyor musunuz?

Aslında hayatımın gülle iç içe örülmüş olmasını mistik buluyorum. Dünyaya geldiğim yer, gül hasadı zamanında doğmam, ismimin Gülşah konması ve ailemin geçim kaynağı olması… Tüm bu etkenlerin, benim bu işle uğraşmam için bir araya geldiğinden eminim. Mühendislik eğitimimden girişimcilik serüvenime kadar, önüme çıkan ve bana yol gösterenlerde de kesinlikle gülün enerjisini hissetmek mümkün.

- Dünyada en iyi gülün Bulgar gülü olduğu söyleniyor. Bu savı çürütmek adına Isparta gülünü vazgeçilmez kılan özellikleri nelerdir?

Yarama parmak bastınız. Aslında Bulgar gülü olarak bilinen türle Isparta gülü aynı: “Rosa Damascena Trigintipetala”… Bu gül Bulgar gülüyle aynı cins, yağ veren en önemli gül çeşidi. Gülcülük Bulgaristan’a 17. yüzyılda Edirne bölgesinden gidiyor ve seneler sonra 1889’da Isparta’ya geri geliyor. Aslında Isparta günümüzde, dünyadaki gül yağı ihtiyacının yaklaşık yüzde 65’ini karşılıyor. Dünyanın dört bir tarafında düzenlenen fuarlara katılıyor; “Bu gül Bulgar gülüyle aynı mı?” diye soran herkese tek tek açıklayarak, broşürler dağıtarak doğrusunu anlatıyoruz. Benim esas amaçlarımdan biri de Rosa Damascena’ya sahip çıkmak.

- Gül hasadının incelikleri nelerdir? Hangi mevsimde en uygundur?

Dünyada çok az yerde yetişen bu gül türü yılda sadece bir ay hasat veriyor. Mayıs ayında tomurcuklar çiçek açmaya başladığında, hasat da başlıyor; iklim şartlarına göre 4-5 hafta sürüyor. Açılan gülleri her sabah, 130 senedir devam eden el hasadı geleneğiyle tek tek topluyoruz. Günün ilk ışıklarıyla birlikte başlayan hasat yaklaşık saat 11:00’e kadar devam ediyor. Çiğleri üzerindeyken topladığımız gülleri, damıtma işlemi için hemen gülyağı fabrikasına getiriyoruz. Uçucu yağlarının kaybolmaması için çuvallarından çıkarıp serin bir alana seriyor ve maksimum 6 saat içinde işleme alıyoruz.

- Gülsha markasının doğuş hikayesini kısaca anlatır mısınız?

Aile şirketimiz olan Gürkan A.Ş., 1965 yılından bu yana, Isparta gülünün esansiyel gülyağı, konkreti ve absolütü gibi değerli özlerini üretiyor, hammadde olarak parfüm ve kozmetik üreticilerine ihraç ediyor. Elimizdeki bu değerli hammaddelerin, aynı kalite ve saflıkta tüketiciye de ulaşmasını sağlamanın, piyasadaki önemli bir boşluğu dolduracağını gördüm. Kişisel olarak, gerçek gülsuyunun yararlarını deneyimleyerek büyüdüğümden, bu güçlü ama bir o kadar da yumuşak iksirin cilt üzerindeki iyileştirici etkisinin kadınlar tarafından neden fark edilmediğini sorgulamaya başladım. Zaten çevremizden gelen istekler, kişisel olarak alıştığım kalite ve saflıkta bir ürünün piyasada olmadığını göstermiş oldu.

2011 yılında, ailemin bu birikimini kendi markamla değerlendirme kararı aldım ve “gülsha”yı yarattım. Böylece, saf, esansiyel gülyağının temel içeriğini oluşturduğu cilt bakım ürünlerimizi tüketiciye sunmaya başladık. İlk önce gülsuyunu piyasaya sürdüm ve sonrasında ürün geliştirme süreci için kolları sıvayarak, Fransa’daki en iyi formül uzmanlarını ve danışmanları buldum. Onlarla çalışarak sıfırdan yeni ürünler geliştirmeye devam ediyorum.

Ürünlerimizin yüzde 95’ini ihraç ediyoruz. Şu an için ABD, Çin, Hong Kong, Singapur, Malezya, Taiwan’da satılşa sunuluyor. Hong Kong’daki Sasa kozmetik zincirlerinde, Mannigns, Log on ve LCX mağazalarında; Amerika’da Urban Outfitter’s noktalarında ve urbanoutfitters.com adresinde yer alıyor. Türkiye genelinde ise ürünlerimize seçkin eczanelerde bulunan standlardan ve www.gulsha.com.tr adresinden ulaşılabiliyor.

- Markanızda hangi ürünler mevcut?

Şu an temel cilt bakım ritüelini kapsayan 3 adımlık bir serimiz var. Gülsuyunun iki farklı ebatı ile toplam 4 ürün sunuyoruz. gülsha cilt bakım serisi; gülsha Purifying Rose Dust (arındırıcı gül tozu), gülsha Ultimate Rose Water (tam gül suyu) ve gülsha Perfecting Rose Elixir’den (eşsiz gül iksiri) oluşuyor. Ürünlerimizin hiçbirinin içinde paraben, alkol, SLS, suni boya ya da parfüm gibi maddeler bulunmuyor.

- Gülün ve gülsuyunun ciltteki mucizevi etkileri nelerdir?

Tüm ürünlerimizde bulunan esansiyel gül yağı, başlı başına mucizevi bir hammadde. Küçük moleküler yapısıyla gülün tüm hücrelerine besin ve oksijen taşıyor. Aslında gül yağına; gülün kanı, enzimi, hormonu, bağışıklık sistemi diyebiliriz. Tabii tüm esansiyel yağlar gibi bu özel moleküler yapısı dolayısıyla, cilde çok iyi nüfuz ediyor. Bu yağ, antiaging etkisiyle bilinen en değerli nemlendirici ve besleyici yağlardan biri. Güzelliğin sembolü olmuş bu çiçeğin suyuyla cildi beslemek çok önemli. gülsha cilt bakım serimizde bulunan, yağı ayrıştırılmadan üretilen tam gülsuyu, güçlü antioksidan içeriğiyle cildi koruyan, yatıştıran ve gözenekleri sıkılaştıran çok değerli bir tonik. Gülün içindeki tüm faydaları yakalayıp, kullanımı en keyifli haliyle cilde sunan bir ürün.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.