SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Hepimiz Telepatız Aslında!

Telepati herhangi bir duyusal iletişim, fiziksel sinyal kullanmadan başka birisiyle zihinsel olarak iletişim kurmak, bir düşünceyi başka birine iletmek anlamına geliyor.

Aynı zamanda başka birisinin aklındakileri okumak ve gelecekte olabilecek olayların bilgisini almak hissetmekte buna dâhil.

Telepati bilinçli veya bilinçsiz iki şekilde gerçekleşiyor. Bilinçli olanında kişi bunun için özel hazırlıklar yapıyor ve karşı tarafa göndermek istediklerini zihinsel olarak aktarıyor.

Bilinçsiz olanı ise çoğumuzun başına gelmiştir. Telepati yeteneği yüksek kişilerde olan bi şey… Mesela aklınıza bir şey geliyor, bir şarkı diyelim, radyoyu açıyorsunuz pat o şarkı çalıyor!

Canınız bi şey çekiyor kapı çalıyor komşu, elindeki tabakta tam da canınızın istediği şey duruyor!

Birini düşünüyorsunuz telefon çalıyor hoop o kişi hattın diğer ucunda!

Rüyanızda bir şeyler görüyorsunuz çok geçmeden aynı şeyleri ya da benzerini yaşarken buluyorsunuz kendinizi?!

İşte bunun gibi şeyler. Nasıl tanıdık değil mi?

Aslında hepimiz birer telepatmışız! Yani hepimizde az çok var ama üstü örtülmüş, bazılarımızda ise doğuştan çok daha belirgin! Mesela daha önce bir yazımda yine bahsetmiştim. Aborjinler bu özelliklerini çok geliştirmişler. Ve onlar çok fazla konuşmazlar çölde düşüncelerle iletişim kurarlarmış.

Tabi telepati özelliğini geliştirmemiş insanlar bu düşünce dalgalarını net bir şekilde ayırt edemiyor ama kendimizi geliştirdiğimizde bunu da başarmak mümkünmüş.

Telepatiye yürekten inananlardanım. Kendimde geliştirilmemiş bu yönde yeteneklerim olduğunu hissediyorum!

Gözle görülen bir şey ortada net bir şekilde olmadığı içinde genellikle bazılarına inanılmaz gelir! Ama son yıllarda konuyla ilgili bilim adamları ciddi araştırmalar yapıyor.

Birçok araştırma insanların zihinlerini okuyabildiğimizi göstermiş çünkü otomatik ayna gibi davranan ayna nöronlarımız var. Bu sayede aslında başkalarının niyetlerini okuma yeteneğine sahibiz.

Etrafımızdaki diğerlerinin duygularını ve niyetlerini okumak çok da zor değil diye düşünüyor insan, ancak bu uzun mesafeler insanları ayırdığında da yapılabilir mi?

2007 yılında, psikoloji profesörü Gregor Domes ve meslektaşları, bu yeteneğin, güven ve sosyal yaklaşım davranışını artıran bir hormon olan oksitosin ile arttırılabileceğinin kanıtını bulmuş.

Psikiyatrist Carles Grau ve meslektaşları tarafından yürütülen 2014 yılında yapılan bir başka çalışmada ise internet üzerinden beyin-beyine iletişiminin mümkün olduğunu bulmuş.

İki kişiyi birbirine bağlayan otoyol olduğunda, bilgi çok uzak mesafelere aktarılabiliyormuş.

2005 yılında, biyolog Rupert Sheldrake ve araştırmacısı Pam Smart, bir istihdam web sitesi aracılığıyla 50 deneysel katılımcı toplamış. Ayrıca dört potansiyel e-posta alıcısı ve önceden belirlenmiş bir süreden bir dakika önce katılımcılar kimlerin göndereceğini tahmin etmek zorunda kalmışlar. 552 denemenin tahminlerin yüzde 43'ü doğruymuş.

Düşüncelerin aktarılmasına biyolojik yatkınlığın insanlarla sınırlı olduğu düşünülmemekte.

Kuş sürüsü görünüşte otomatik olarak döndüğünde ya da birlikte döndüğünde, aynı anda tüm kuşlardan bu hızlı çıkarımın telepatiye benzer olduğu düşünülüyor. 2017 yılında, deneysel fizikçi Jure Demsar ve bilgisayar bilimcisi İztok Lebar Bajek, bu grup davranışının kısmen dile bağlı bulanık kural tabanlı hesaplama sistemleriyle açıklanabileceğini gösterdi. Bu, grup davranışının arkasında yerleşik bir mantık olabileceğini düşündürmektedir.

Telepati için neler yapılabilir?

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük telepatlarından kabul edilen Wolf Messing nasıl telepatik iletişim kurduğunu şöyle anlatıyor:

Telepati yapmak isteyen kişi önce kendini negatif tesirlerden arındırırsa iyi olduğu söyleniyor. Bunun için duş almak ya da abdest almak iyi geliyormuş. Sakin bir köşede ve yalnız olmak gerekiyor. Gece yarısı en uygun zaman.

(Şunu da belirtmeliyim ki-> bu yeteneği gelişmiş insanların hiç böyle şartlamalara ihtiyacı yok onlar her zaman ve koşulda bunu gerçekleştirebiliyorlar. Bu öneriler sadece başlangıç ve yeteneği geliştirmek isteyenler için)

Bazı bilgileri almak için beynimiz, başkalarının niyetleri ve duygularını otomatik olarak alacak şekilde bağlanır; arada bir kablo varmış gibi hayal edilebilir.

Beyinlerimizin büyük mesafeler arasında bağlanabilmesi için, bir İnternet bağlantısının izin verdiğine benzer bir frekansta çevrilmeliyiz Ve ya alnımızın ortasında 3. göz dediğimiz yerden bir ışık çıktığını ve mesajı iletmek istediğimiz kişinin 3. gözüne bu ışığın bağlandığını imgeleyebiliriz. Bu kanal aracılığı ile o kişiye göndermek istediğiniz mesajı çok kısa cümlelerle( hatta tek kelime olması önerilir) tekrar edin. Kısa olması gerekiyor çünkü karşıdaki kişinin bunu daha net yakalayabilmesi-anlayabilmesi açısından. Daha önce de dediğim gibi telepati yeteneği gelişmemiş insanlar bu düşünceleri net bi şekilde ayırt edemiyor.

Bu arada hani bazen kulaklarımız çınlar “Ayy biri beni andı herhalde?” deriz ya… O da doğruymuş. İşte bunun sebebi de hani daha önce bahsettiğim bilinçsiz telepatiyle alakalı. Çünkü o sırada karşıdakinin niyeti size bir mesaj göndermek değil. Ve siz konuşulanları hissediyor ama mesajları yakalayamıyorsunuz. Dolayısıyla çınlama şeklinde algılıyormuşsunuz.

Eğer hissettiğiniz şeylerin gerçekten doğru olup olmadığını merak ediyorsanız, bunu yakın arkadaşlarınızla test edebilirsiniz. Onlara ne hissettiğinizi söyleyin doğru olup olmadığını test edin.

Telepati yeteneğinizi geliştirmek için, oksitosininizi artırabilecek şeyler öneriliyor. Örneğin, onlara sarılmak, oksitosinlerini artırabilir ve aynı zamanda sarılmak sizinkileri artırabilir. Bu bazı durumlarda çok mümkün değil çok gerekli de değil bence çünkü tamamen platonik aşk hisseden kişiler bile o güçlü duygu sayesinde bunu gerçekleştirebiliyor.

Bana kalırsa Telepati aralarında güçlü bağlar olan insanlar arasında çok daha kolay gerçekleşebiliyor. Mesela ilk denemeleri annenizle yapabilirsiniz. Ya da çok sevdiğiniz biri ile…

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

instagram.com/nrlblog/

You tube da Nur Demir

Kaynak: https://www.psychologytoday.com/intl/blog/debunking-myths-the-mind/201804/the-biology-telepathy

Yazının devamı...

Altın Gün! Akshaya Tritiya

Akshaya kelimesi asla azalmayan “Ebedi” anlamına geliyor.

Bugün, hem Güneş'in hem de ayın en iyi gezegensel açıda oldukları söylenir.

Yoğun bir parlaklık sergilemesi dolayısıyla yılın en altın günü olarak kabul edilir.

Vedik Astrolojisine göre bugün Güneş ve ay yüceltilmiş bir durumda. Bu hayırlı bir durum sayılarak Güneşin ve Ayın İlahi Enerjilerinin Akshaya Tritiya'da size iyi şanslar, başarı getirdiğine inanılıyor.

Çünkü Vedik astrologlar Askshaya Tritiya'yı bütün malefik (uğursuz) etkilerden arınmış, hayatta iyi şans getirdiği bilinen en hayırlı günlerden biri olarak kabul ediyorlar. O gün yapılan herhangi bir girişim veya o gün satın alınan herhangi bir şey iyi bir şans olarak değerlendiriliyor.

Manevi faaliyetler, meditasyon yapmak, dua etmek ve gelecekte iyi bir şans elde etmek için önemli olarak kabul edilir.

O günlerde başlayan herhangi bir girişimin iyileşmeyi ve refahı takip edeceğine inanılır.

Yeni bir girişime başlamak, önemli bir şey almak ve hatta evlenmek için en iyi gün veya altın almak için uygun bir gün olduğuna inanılmaktadır ve bu yüzden insanlar arazi satın alır, yeni işler başlatır, yeni yatırımlar yapar, evlenirler.

Evet, çoğu kişi, bu gün Altın satın alıyor. Altın, iyi bir servet sembolü olduğu için, bunu satın almanın, gelecekte refah ve çok daha fazla zenginlik getirdiğine inanılıyor. Akshaya günü olarak, bugün satın alınan Altın'ın asla azalmayacağına ve büyümeye devam edeceğine inanılıyor.

Daha fazla kazanmak için bağışta bulun!

Bilirsiniz bizde bir söz vardır: Veren el alan elde üstündür derler. Ganesha da aynı şekilde vermenin almaktan daha güçlü olduğunu size çok fazla şey getireceğini söylüyor!

Bunun içinde çeşitli şekillerde sadaka yapılır. Bir miktar pirinç, tuz, sebze, meyve ve kıyafet dağıtılarak sadaka yapılabilir. Ya da başkalarına iyilik yapabilirsiniz. Çünkü Akshaya enerjisi ile yaptığınız her şeyin size katlanarak geri döneceğine inanılır.

Bu gün yapılan hiçbir iyilik asla boşa gitmez.

07 Mayıs günü 05:54 de başlayan bu enerji

Gün batımına yani 07-Mayıs 18:53’e kadar devam edecek…

Değerlendirmek isteyenler için benden söylemesi:)

Kaynak: https://www.ganeshaspeaks.com/festival-calendars/information/akshaya-tritiya/

Yazının devamı...

Ruhsal Detoks

Geçmişe takılıp kalmak bugünün yaşam enerjisinden çalar.

Psiko terapist Derek Draper ve Psikolog Cecilia d'Felice tarafından hazırlanmış 10 günlük detoks (arınma programı) ile siz de zihninizi arındırabilirsiniz.

BİRİNCİ GÜN:

Öncelikle şu an kafanızda dolanan sorunlarınızı alt alta yazarak bir tablo oluşturun. Patlamamak için kendinizi zor susturduğunuz ve sinirlendiğiniz olayları yada pek önemli olmadığını düşündüğünüz hatta komik bulduklarınızı bile yazın. Bunlar günlük veya genel problemler olabilir. Sonra hemen bunların yanına kritiğini yapın. Aşağıda size yardımcı olması için nasıl bir tablo oluşturmanız gerektiğini göreceksiniz.

Örnek: Önemli bir telefon numarasını kaybettim / Ben salağım ./ Patronum yaptığım hatayı düzeltmemi söyledi / Neden daima hata yapıyorum / Postaneden almam gereken bir paketi almadım / Çok tembelim.

İKİNCİ GÜN:

Muhtemelen elinizde uzun bir liste var. Şimdi size bir iyi birde kötü haberimiz var. Kötü haber kafanızdaki olumsuz düşünceler beyninizin kıvrımlarındaki yollarda devamlı olarak izler bırakıyor. İyi haber bu düşünceleri iz bırakmadan durdurabilir hatta dahada iyisi yerlerine destekleyici ve yeni alternatif düşünceler koyabilirsiniz. Şimdi elinizdeki listenizin sağ yanına bir blok açın. Burası sizin için iyimser bir arkadaş sesi olacak.

Örnek: Önemli bir telefon numarasını kaybettim / Ben salağım / Ama bu her zaman olmuyor ki / Bir telefon defteri alıp numaraları kaydetmeliyim.

ÜÇÜNCÜ GÜN:

Bazı aileler duygusal olarak içine kapanık ve büyümekte olan çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalabiliyor. Kimileri ihmalkar oluyor, kimileri de bir mayın gibi devamlı ateş saçarak çocuğun kendini hırçın ve karmakarışık hissetmesine neden olabiliyor. Bu egzersiz geçmiş deneyimlerinizde ki duygusal olaylarla bir bağ kurmanıza yardımcı olacak. Şimdi şu soruları yanıtlayın. Nasıl bir ailede büyüdünüz? Yetiştirilme tarzınızdan memnunmusunuz? Çocukken sevildiğinizi düşünüyormuydunuz? Bir süre aileniz -bakıcınız üzerinde yoğunlaşın. Tüm duygularınızı yazın. Bu aşama inkar ettiğiniz duygularınızı açığa çıkaracak.

DÖRDÜNCÜ GÜN:

Bu egzersiz tamamiyle hayal gücünüze dayanıyor. Daha genç halinizle hatta çocukluğunuzla buluşup konuşma imkanı sunuyor size. Rahatça oturun ve gözlerinizi kapayın. Elleriniz kucağınıza düşsün. Derin nefes alın. Her nefesle bedenizin bir kısmı gevşesin. Gevşemeyi başardıktan sonra ilk gün yazdığınız uzun listeye göz atın. Ve ilk kez ne zaman böyle şeyler hissetmeye başladığınızı hatırlayın. Şimdi zaman makinesine binin ve geçmişe gidin. Belki 10 yaşındaki halinizdesiniz; şimdi aklınıza ne geliyorsa ona sorun. Bu aşamada izlemeniz gereken bir senaryo yok. Önemli olan kendi çocukluğunuzla yetişkinliğiniz arasında bir bağ kurabilmek.

BEŞİNCİ GÜN:

Bu egzersiz ailenize karşı duyduğunuz herhangi bir öfkeyi açığa çıkarma noktasında sağlıklı ve yapıcı bir yöntemdir. Bir kalem kağıt alın. Anne ve babanıza ve bakıcınıza ne tür bir öfke duyduğunuzu tanımlayın. Çocukken onlara kızdığınız belli olaylar var mıydı? Bunları onların yüzüne karşı söyleyebiliyormuydunuz? Eğer söyleseydiniz ne olurdu? Kendinizi terk edilmiş hissetseydiniz bunu nasıl gösterirdiniz? Kızgınlığınızı dillendirirken nasıl bir his meydana geldiğini tanımlayın. Donuk mu, korku ya da acı veriyor mu? Tüm hissettiklerinizi hem çocuk hem de yetişkin halinizle yazın.

ALTINCI GÜN:

Şimdi ailenizin duygusal dünyasını anlamaya çalışacaksınız. Bu kolay olmayacak çünkü ailemiz hakkında düşünürken genellikle bir şeyleri tam olarak anlayamadığımız çocukluk penceresinden bakarız. Bu da onları objektif bir açıdan görmemize engel olur. Eğer onlara sağlıklı ve pozitif bir açıdan bakabilseydik gerçek duygusal dünyalarını anlayabilirdik. Kendinize şunları sorun:Anne-babam duygusal olarak kendilerini nasıl ifade ederdi? Duygularını bastırıyorlar mıydı? Neden böyle davrandılar? Şimdi onlarla ilgili ne hissettiğinizi düşünün. Kızgınlık egzersizine bir göz atın. Duygu ve düşüncelerinizi en küçük ayrıntısına kadar yazın.

YEDİNCİ GÜN:

Bu egzersiz çocukken yüz yüze kaldığınız hüsranları artık bir yetişkin olduğunuzu bilerek aşmanıza yardımcı olacak. Dr. Alice Domar "Kendini Yetiştirmek" isimli kitabında ailenize ithafen kendi kendinize şu sözleri söylemenizi öneriyor.

SEKİZİNCİ GÜN:

Yaşadığımız gerçekleri tamamen tanıyıp kabul etmedikçe kendimizi genellikle geçmiş acı anılar arasında sıkışmış buluruz.Bu durum kendimizi boşlukta ve üzgün hissetmemize neden olur. Geçmişle ilgili duygularımızı ört bas etmek yerine yazma yoluna gidersek bir süre sonra bunları benimseriz. Şimdi daha önceden keşfettiğimiz içsel arkadaşımızın sevecen ve şefkatli olmasına izin verin.

DOKUZUNCU GÜN:

Duygusal anlamda yaşadıklarımızın farkında olduk, bize neler hissettirdiklerini gördük ve artık bunlara şefkatle bakabilir bağışlayıcı olabiliriz. Ailenizi veya bakıcınızı affetmek zor olabilir ama ancak bağışlarsanız kabullenebilirsiniz. Geçmişimizi kabullenmek pasif bir teslimiyetçilik değildir. Kabullenişle birlikte özgürlükte gelir. Şimdi kendinize şu soruyu sorun. Geçmişimle ilgili şu an inandığım şey nedir? Şimdi finale geçebiliriz.

ONUNCU GÜN:

Ritüel ve seremoniler tarihin başlangıcından beri hep çok önemli olmuşlardır. İnsanoğlu hedeflerini gerçekleştirmede sembollerin ve kutlamaların etkili olduğuna inanır. Kendi seremonizi düzenleyin. Bir mum yakın dua edin bir balon salın gök yüzüne ve geçmişteki negatif mesajları bırakın gitsinler. Bu geçmişte ve bugünde kolayca rahatlamanızı sağlayıp geleceğe bakabilmenizi sağlayacaktır.

Yazının devamı...

Terazi Dolunayı

21 Mart 2019 günü 04:43’de Şironyen bir Dolunay gerçekleşecek.

Güneş, Koç Burcu'na girdikten kısa bir süre sonra gerçekleşen, aynı zamanda Bahar Ekinoksunun ve yeni bir astrolojik yılın başlangıcını da gösteren bir Dolunay bu.

Ne demek Şironyen?

Şiron, Astrolojide yaralı şifacı demektir.

Bir yerden yara almak ve o yarayı iyileştirme gayreti içinde o konuda uzmanlaşmanızı sağlar…

Öyle değil midir? İnsan bir yerden yaralandığında kendini iyileştirme çabaları sayesinde o konuyu artık en iyi bilendir.

Yani hem yara aldığımız hem de şifalandığımız yerdir.

Terazi dolunayı konusu ilişkilerdir.

Dolunay Terazi Burcu'nda gerçekleşirken, başkalarına karşı olan duygularımız ve ilişkilerimizle ilgili konuları önümüze getirir.

Dolayısıyla sizi yaralayacak konular çevrenizdeki ilişkilerden gelebilir.

Terazi yöneticisi Venüs dolunay esnasında Mars ile sert bir açı kuruyor

Her ne kadar Venüs iyicilse de Mars kötü enerjiler veren bir gezegen.

İyi ve kötü karşı karşıya…

Yani?

Siz hangisini beslerseniz o kazanacak!

Venüs’ün anahtar kelimeleri denge ve uyumdur! İlişkilerinizi iyileştirmek adına destekleyici olabilir.

Güneş Koçta; Ego ben der… “Ben”e karşı Venüs “Biz” i söyler.

Gezegen enerjileri bizi uyarıyor. Kopma noktasına da getirebilir ilişkileri. Onarabilir de..

Her şey sizin tutumunuza bağlı.

Eğer bu dolunayda Şironun şifacı yönünden yararlanmak istiyorsak sakin ve dengede kalmaya çalışmalıyız.

Terazi dolunayından etkilenen organlar:

Böbrek, idrar kesesi, damarlar, cilt, pankreas,

Bu organlar dolunay enerjisi ile daha hassastır, bu yüzden onlara daha fazla özen göstermeyi sağlayın.

BU ARADA HATIRLATMA: Dolunay'da cerrahi işlemler kesinlikle önerilmez!

Bu Dolunayda Enerjinizi temizleyerek dengeleyecek bir çalışma;

Kendinizle baş başa olacağınız sessiz bir yerde oturun ve şu aşağıdaki sözleri tam manasıyla hissederek tekrarlayın.

“Etrafımdaki akan yoğun enerjiyi temizliyorum ve tüm kötü enerjiyi salıveriyorum!

Beni ağır tutan her şeyi temizliyorum.

Artık bana hizmet etmeyen tüm acı ve duyguları salıverip bırakıyorum.

Etrafımdaki enerji tertemiz akıyor.

Enerjim temizlendi ve kendimi yenilenmiş hissediyorum. ”

“Tüm durgun enerjiyi geçmişten kaldırıyorum.

“Geçmiş beni şekillendirdi, beni güçlü yaptı. Şu an ilk hatırıma gelen, geçmişimden gelen hafızama yer etmiş olay şudur (Aklınıza ilk gelen sizi yaralayan olayı düşünün).

Bana öğretecek bir şeyi olduğu için hayatıma girdiğini kabul ediyorum!

Onu serbest bırakıp gitmesine izin veriyorum, böylece büyüyebilmem için bırakıyorum.

Geçmişe teşekkür ediyorum ama artık onunla işim bitti. ”

Derin bir nefes alın, artık taşımak istemediğiniz tüm geçmişteki olumsuzlukları bıraktığınızı hayal edin.

Evim temiz, güvenli ve korumalı, burada mutluyum.

İyilik, evimin her köşesini doldurur, bolluk, refah, huzur ve sevgi getirir.

Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim."

“Geleceğim parlak. İstediğim her şeyin mükemmel zamanda ve mükemmel şekilde gelişeceğine inanıyorum. ”

Derin bir nefes alın ve dileğinizi Evrene gönderdiğinizi hayal edin.

Yazının devamı...

2019 İçin Dilek Zamanı!

16 Mart Cuma günü Merkür ve Güneşin özel bir kavuşumu var!

Buna Cazimi de deniyor "Güneş'in kalbinde" anlamına gelen Arapça kelime ve güneşin yakınında bulunan bir gezegenin güneş ile kavuşmasına verilen astrolojik bir terimdir.

Peki bu bizim için Astrolojik olarak ne ifade ediyor?

Bir gezegen Güneş’in kalbinde olması, o gezegen ile ilgili her tür konuda evrenin tüm kanallarının açılması anlamına geliyor.

Merkür ise iletişimle ilgili konuları temsil ettiği için, kendimizi ifade etmek mesajımızı iletmek için enerjiler açık!

Ağzımızdan çıkan her şeye dikkat edeceğiz çünkü gerçekleşme olasılığı çok yüksek.

Hani bazen ağzımızdan bir laf çıkar ve Hay Allah başka bir şey dileseydim dilek kapısının açık saatine denk geldi herhalde deriz ya.. Hah işte, bu zaman dilimi içerisinde ağzınızdan çıkanlara dikkat edin:) Gerçek olabilir..

Ne yapabiliriz?

Tabi ki en güzel biçimde değerlendirmeli…

Benim size önereceğim bir çalışma

Perşembeyi Cumaya bağlayan gecede 01.10 gibi başlayarak 08:00 a kadar

"Ya Kafi, Ya Gani, Ya Fettah, Ya Rezzak, Ya Kerim, Ya Vehhap, Ya Zettavili, Ya Mecid."

(okuyabildiğimiz kadar. )

En başında niyetinizi yapın sonra esmaları zikretmeye başlayın. . Maddi manevi işlerinizi düzeltmek için çok tesirlidir.

Dilerseniz başka dua, zikir ve ritüellerde yapabilirsiniz.

*Zikirde amaç: İsimleri zikrettiğinizde beyinde hücre grubunu açar, orayı mana istikametinde programlarız. Amaç bizde olmayan enerjileri açığa çıkarmaktır.

Yazının devamı...

Kadın Olmasa?

“İşler Güçler” diye bir dizi vardı onun bir bölümünde, 2030 yılında bir nedenle kadın nesli hızla tükeniyor. Tüm dünyada yalnızca erkekler kalınca teknoloji sandığı gibi ilerlemiyor tamamen gerilemeye başlıyor. Erkekler ev almak istemediği için emlak sektörü çöküyor. Eşya vs almadıkları için diğer tüm alışveriş sektörleri çöküyor. Kimse kendine bakmadığı için perme perişanlar falan… Dünya felaket halde… Her yer pislik içinde…

Bu bir kurgu evet… Ama gerçeğe çok uzak değil.

Kadınlar olmasa aynen böyle olabilirdi…

Mevcut insan popülâsyonunda cinslerden birinden birini kaldırdığınızda bahse girerim kadınlar çok daha uzun seneler düzen içinde götürürdü… Erkekler için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Allahın insanı dünyaya göndermesinde kadını vesile etmesi bile kadına sistemin devamında ne kadar önem verdiğinin en büyük kanıtı aslında ama hadi düşünelim kadınlar olmayınca neler olurdu?

Moda sektörü olur muydu, hiç sanmıyorum.

Kozmetik sektöründen bahsetmiyorum bile. Kadınlar olmayınca erkeklerin bunlarla ilgileneceğini hiç düşünmüyorum:)

Ev almak gibi bir dertleri de olacağını sanmıyorum. Emlak sektörü de çöktü bu durumda. :)

Öyle temizlikle işle güçle uğraşacaklarını düşünüyor musunuz?

Özenli yemekler. Davetler, kutlamalar?

Sadece cips ve kolayla yaşayanlarını duydum, sarmayla dolmayla uğraşacaklarını mı sanıyorsunuz?:)

Bu liste daha böyle uzaar gider. Bu tartışma da çok su götürür:)

Bu mu diyorsunuz belki… Hayat sadece bunlardan mı ibaret?

Evet, bunlar hayatın tadı tuzu, estetiği, rengi…

“Hayattan rengi alın geri neyi kalır ki?” diyordu bir boya reklamında:)

Kadını alın geriye ne kalır?

Kocaman bir boşluk.

Muadili de yok :)

Tabi ki olay sadece bu kadarla sınırlı değil.

Enerji olayı da var boyutun.

Dişi enerjisi pasif bir enerji. Sakin ve durgun. Hoşgörü, estetik ve sevgiyi temsil ediyor.

Erkek enerjisi ise aktif, hareketli, avcı. Savaş, mücadele ve gücü temsil ediyor.

Kadın enerjisini güneşten havadan sudan doğadan alabilir ve bunu kendinde tutma özelliğine sahip.. Zaten dişi dendiği anda akla ilk gelen onun üreme çoğalma özelliği olan canlı türü olması…

Ama erkek enerjisini yalnızca kadından alır. Bu yüzden de dişi enerjisi yüksek kadınlara yönelirler. Dişi enerjisi yüksek kadın güzel seksi kadın demek değildir. Enerjisini yüksek tutma özelliğine sahip kadındır. Ve erkekler bilinçsiz bir şekilde tamamen içgüdüsel böyle kadınlara çekilirler.

Her başarılı erkeğin arkasında güçlü bir kadın vardır, kadın erkeği vezir de eder rezilde eder sözlerinin bununla çok alakası var.

Kadınlar olmasa, erkekler olmasaydı hayat daha güzel olurdu diye ahkâm keser bazıları ya, böyle bir şey yok. Birinden biri olmasa her şey eksik, denge bozuluyor.

Hatta bir tık daha ileri gidiyorum, kadın olmadığında yaşamdan dişi enerjiyi çektiğiniz andan itibaren sistem tümden çökebilirdi:)

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yazının devamı...

Kıtlık Bilinci-Bolluk Bilinci

Seneler önce, ben bu enerji çalışmalarını, kelimelerin çekim gücünü keşfetmeden uzuun yıllar önce de diyebiliriz:)

Altın günlerimiz olurdu, ne zaman çekiliş yapılsa en sonuncusu benim istisnasız! Ama durumu öyle kanıksamışım ki daha çekiliş yaparken bitiriyorum olayı "Ooo kesin son bende" diye... O da sağ olsun hiiç yanıltmıyor beni... Biz buna gülüyor şakalar yapıyor eğleniyoruz ama ufaktan sinirim de bozulmuyor değil hani "bu ne şanssızlık yahu" diye...

Hayır, şanssızlığı kabul edeceğim etmesine de her şeyde öyle değil biliyorum... Yani bir gariplik var, çözemiyorum ama…

Bir de ne desem, neyi büyük konuşsam aynısı çok geçmiyor ki ben yaşıyorum..

Sonradan öğrendim bir insan "nasıl yani?" dediğinde, cevabın kendisine yaşatıldığını:) Hayatta yapmam, asla katiyen dediğinde şeytanın kulak kabartıp tüm işini bırakıp onu sana yaptırmak için uğraştığını:)

İlk ders; doğal olarak, ağzından çıkan kelimelere dikkat et oldu!

Bütün bunları niye sürekli anlatıyorum. Bazen laf olsun torba dolsun misali konuşuyoruz. Bilmiyoruz ki ağzımızdan çıkan her kelime bir çekim alanı yapıyor.

Albert Einstein dediği gibi

Bu öğrendiğimi ilk olarak gün çekilişlerinde uygulamıştım tabi.. :) “Ben şanslıyım” olumlamaları ile daha ilk çekilişte ilk ayı çekmiştim, çok iyi hatırlıyorum :)

Ha ilkmiş sonmuş çok mu önemliydi, değildi tabi ama ağzından çıkan sözcüklerin nasıl yerini bulduğuna kendimde ilk böyle şahit olmuştum..

Büyüklerimizin çok söylediği bir söz var ‘’Bir şeyi kırk kere söylersen olur”

Hiç düşündünüz mü neden acaba..?

Çünkü Dil ne söylerse bilinçaltı onu gerçek kabul eder, beyin onu yapar.

Biz de bazen şaka yollu kendimize bazı şeyleri yapıştırıyoruz. Bazılarımız şöyle der gökten altın yağsa biri bana denk gelmez, o derece şanssızım….

Gülüp eğleniyoruz iyi hoş ama bilinçaltı onu kaydediyor işte.

Sonra her yerde onu önünüze getiriyor!

Olumlu konuşmak ve düşünmek işte bu yüzden çok önemlidir...

Sözlerinizle birlikte davranışlarınızda değiştiğinde siz değişmeye başlarsınız.

Siz değiştiğiniz de yaşamınızda değişir.

Bir bakarsınız ki düşündükleriniz, söyledikleriniz yaşamınız olmuş.

Bu yüzden olmasını istediğiniz şey neyse ona odaklanın istemediğinize değil...

Kıtlık bilinci diye bir şey var.

Kıtlık bilincinin söylemi sudur; “Dünyada, dolayısıyla Evrende her şey yetersiz, sınırlı ve sonludur.”

Yenisiyle değiştirilmesi gereken kalıp Bolluk Bilincidir.

Bolluk Bilinci; “Dünya ve dolayısıyla Evrende hepimize yetecek her şey mevcuttur. Dünyanın ve evrenin olanakları sonsuz ve sınırsızdır.

Bolluk bilinci dediğimiz şey, evrende her şeyin kendisine ve herkese yetecek kadar ve bol bol olacağına dair olan inançtır

Kıtlık ise aç kalacağına dair inançtır. Bolluk ve kıtlıkta esas olan kişinin buna bakış açısıdır.

Ya da isteklerini elde edebilmek için kafasında sınırlı seçenekler oluşturur. Oysa evrende seçenekler sonsuz sınırsız, her yerden gelebilir.

“Balıkçı üçüncü defa, oltaya takılan alabalığı dereye geri fırlatır. Sonraki denemesinde de serçe parmağından daha büyük olmayan bir alabalık çeker, sevinçle gülümseyip balığı sepete atar.

Yanında balık tutmakta olan adam daha fazla dayanamaz ve “Üç tane kocaman alabalık yakalayıp geri attın, sonra da bu küçücük balığa sevinip sepetine attın! Hiç anlamıyorum!” der şaşkınlıkla.

“Evet, ama tavam küçük.” der beriki cevap olarak.”

Kendi kendimize koyduğumuz sınırlamaları ortadan kaldırıp sonsuz kaynağın bizde hüküm sürmesine izin vermek yine kendi elimizdedir.

Kuantumda her şey enerji ve sizin düşünceleriniz bu enerjiyi etkiler!

Bildiğimiz gibi çekim yasasına göre neye dikkatimizi verirsek onu çağırırız.

Olumsuzu, negatifliği, istenmeyeni değil olumluyu düşünelim ki onu çoğaltalım...

Formül şu:

Neyi istiyorsak ona odaklanacağız, Neyi istemiyorsak ona değil!...

Bir şey almaya karar verdiğniz andan itibaren birden etrafınızda çoğalmaya başlar sürekli onunla ilgili bir şeyler görmeye başlarsınız di mi, çok olur bu….

Bu sizin onu düşünmeye başladığınızdan anda itibaren çekim alanına girmesinin göstergsi, geriye kalan tek şey onunla aynı benzer titreşimi yakalamak…

Ve bir başka şey daha var!

“Evren boşluk sevmez” denilir. Yani buna göre siz neyi verirseniz size daha iyisi üstelikte yenilenmiş olarak gelir.

Bu yüzden evinizde bir şeyleri istifleyerek karışık alanlar oluşturtmayın. Hele hele düzensiz ve kirli ise hiç şansınız yok. Çünkü bolluk enerjisi karışık ve tozlu ortamları sevmiyor. Oralar negatif enerjilerin çalışma sahası diyelim? Yani toz ve karışıklık hayatınıza daha çok negatif enerjiyi davet ediyor!

OLUMLAMA;

Önce kendinize şu telkini verin;

“Şimdi şu an hayatımda kıtlık bilincine neden olan tüm inançlarımı bırakıyorum.

Hayat zordur ve Para zor kazanılır inancımı tamamen siliyorum. Para kolay kazanılır. Evren bolluk bereket içinde...

Ve her gün bu onamayı tekrar edin.

“Evrendeki tüm iyilik, güzellik, bolluk –bereket, sağlık, zenginlik ve parayı sevgiyle kendime çekiyorum!”

Konuyla alakalı "Şansı kendine çekmek istiyorsan" başlıklı yazımı da okumanızı öneririm.

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yazının devamı...

Şükür de, Şikayet de Çoğaltır!

Şükür sahip olduğunuz şeyi çoğaltan muhteşem bir enerji kaynağıdır.

“Allah’ım senden gelen bu nimet ve güzelliklere teşekkürler, devamını dilerim” demektir!

Şükür verilen nimete karşı minnettarlıktır! Kıymet bilmektir…

Şükür Teşekkürden geliyor!

Şükrün karşıtı “Küfr” Yani örtmek. Nimeti görmemek, kabul etmemek!

Bir yandan şükrederken diğer yandan şikayetlenmeyin...

Çünkü odağınız ne ise onu çoğaltırsınız!

Bir şeyden çok fazla şikayetlendiğinizde evrene; (Bu bir anlamda) Allah’ım bana bundan daha fazla gönder diye bağırmış oluyorsunuz!

(Allah şükredenlerin rızkını, şikâyet edenlerin şikâyetini artırırmış)

İbrahim suresi 7. Ayetinde diyor ki “Eğer şükrederseniz, nimetlerimi muhakkak artırırım.”

Ve devamında da diyor ki “eğer nankörlük ederseniz haberiniz olsun ki azabım çok şiddetlidir!

Bir başka Ayet Fatır suresi 30 da diyor ki “Allah şükredene bol bol nimet verir.”

İnsanlara teşekkür etmeyi bilmeyen Allaha şükretmiş olmaz! (hadis Ebu Said)

Tasavvuf ehli, “Şükür, nimeti değil, onu sana nasip edeni görmektir” diyor.

Siz size sunulan iyiliği görüp sahibine teşekkür etmediğinizde nankörlük yapmış oluyorsunuz.

Size yapılan iyiliğe hiçbir şey yapamıyorsanız bunu size suna kişiye dua ve teşekkürle karşılık vermeniz gerekir ki o nimet sizden gitmesin… Çünkü bir başka hadiste (Deylemi) ise bunun altı şöyle çizilir: “nimete şükür o nimetin sizden gitmesine emandır!”

Yani korur!

Her nimetin şükrü kendi cinsinden olur denir!

Yani Allah bize ne ikram ettiyse bizimde az çok başka insanlarla bunu paylaşmamız gerekiyor!

Bunun içinde Kasas suresinde şöyle uyarılıyoruz: “Allahın sana ihsan ettiği gibi sende ihsan et!”

Yani zenginliğin şükrü başka insanlara maddi yardım da bulunmak

Bilginin şükrü başka insanlarla öğrendiklerini paylaşmak

Sağlığın şükrü insanlara hizmette bulunmak gibi…

Buraya kadar “Şükrün önemini” umarım layıkıyla anlatabilmişimdir.

İnanın bana odak noktanızı şikâyetten şükre çevirdiğinizde bi şekilde değişim başlıyor.

Olumlamalarla çalışmanın etkili yollarından birisi de yazmak.

Minnettar olduğunuz şeyleri yazmak enerjiyi artırıyor.

Çünkü yazdığınız bir şeyi somut hale getirirsiniz ve asla silinmez.

Hani denir ya söz uçar yazı kalır!

Enerji olarak da böyledir.

Düşünceler ve söze dökülen kelimelerde enerji olarak yaşar ama yazılan şeyin enerjisi çok daha kuvvetli olur.

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.