SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Çok Güldük Başımıza Bi Şey mi Gelecek?

Çok merak ediyorum bu sözü ilk kim etti acaba?

Muhtemelen çok güldüğü gün tesadüfen başına kötü bir olay geldi de her ikisini ilişkilendirdi ve “gördün mü çok güldük ondan oldu” dedi…

Hadi o dedi de bizlere kadar nasıl geldi bu kodlama dimi:)

Sadece bu da değil binlerce olumsuz kodlar var beynimizin içinde bizi sürekli sabote eden.

Çerofobi diye bir rahatsızlık varmış hiç bu ismi duydunuz mu?

Ne demek biliyor musunuz? Adından anlaşılacağı üzere bir fobi evet.

Ama ne fobisi biliyor musunuz?

Mutluluktan korkma!

Çok eğlendiğinde ardından başına kötü bir şey gelecekmiş kaygısı...

Bazılarında nazar değme korkusu…

* "Çerofobi" kelimesinin açılımı ise Yunanca seviniyorum anlamına gelen “chairo” kelimesinden çıkmış.

Uzmanlara göre bu anksiyetenin bir başka biçimi.

Bu durum kişilerde öyle bir hal alıyor ki başına kötü bir şey geleceği korkusuyla eğlenmeyi bile reddediyor.

İtiraf ediyorum bu ve bunun gibi korkular bende de vardı.

Yaşayarak deneyimlemekten çok başkalarından aldığım uyarılarla böyle bir inanca sahip olmuştum. Hatta genlerle bile aktarılıyor olabilir böyle düşünceler. Bilincimize işleniyor.

Hele hele birde gülmenin üstüne oldu ya kötü bir haber alırsanız tamam diyorsunuz çok güldüm ondan oldu!

Cem yılmazın bir sözü vardı.. “Gelse benim başıma gelirdi rahat olun!” diyordu :)

Hiç alakası yok inanın bana…

Korkuların birçoğu geçmişten olumsuz deneyimleri bugüne aktarmakla alakalıdır.

Bakın orada korkunç uğursuz olan şey eğlenmenin kendisi değil eğlendiğiniz takdirde başınıza bir şey gelme korkusu.

Korku enerjisi yayıyorsunuz yani.

Evrende sadece iki tür enerji var demiştik hatırlarsanız.

Korku ve sevgi

En az yaydığınız koku kadar etkili bir enerji yayarsınız etrafa.

Sandra Anne Taylor’un çok sevdiğim bi sözü vardır. “Ortalıkta bir çöp bidonu gibi dolaşarak, doğru insanı bulmanız ve etkilemeniz mümkün değildir. Aynı şekilde zihninizi ve kalbinizi, kendinize dair pis, kötü kokulu düşüncelerle doldurduğunuzda da, doğru insanı etkileyemez, birlikte olduğunuz insandan da güzel muamele bekleyemezsiniz. Böyle bir şey kesinlikle mümkün değildir. “ der…

İnsan içinde bulunduğu ruh hali neyse o seviyede bir frekans yayıyor. Dolayısıyla ona benzer deneyimler çekiyor kendine… Hepsi bu.

Diyelim ki yaşamda buna benzer bir olay yaşadınız… Hemen şöyle bir durun ve kendi kendinize deyin ki; Ben bunu nerede ektim ve şimdi bunu yaşıyorum?

Bulabildiyseniz hemen o anı temizleyin.

Bulamıyorsanız bunları bilinçaltım üretiyor ve bunlar benim gerçek duygularım değil. Ben sevgiyi seçiyorum deyin.

Bu arada Gülmek deyip geçmeyin her derde deva neredeyse…

Vücudun doğal mutluluk hormonu olan endorfin salgılanmasına neden olurmuş

Sinirleri gevşetir

Vücuda Aerobik yaptırırmış. Çünkü vücudun üst kısmındaki kasların, sinirlerin ve organların egzersiz yapmasını sağlıyormuş

Öfke gerginlik endişe gibi duygulardan uzaklaştırır…

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yazının devamı...

40 Yaşından Sonra Acilen Bırakılması Gerekenler Listesi:)

Yaş ilerledikçe hayat daha anlamlı hale geliyor.

Anlamlı geldiği kadar tadını kaçıran hiç bir şeye artık tahammülü kalmıyor insanın. Boş şeylerle harcamak istemiyor.

Küçük hesaplar ya da el alem- o, bu ne der umurunda olmuyor. Canın nasıl istiyorsa onu yapıyorsun ya da neyi istemiyorsan yapmıyorsun mesela.

Eski eşinizden, sevgilinizden ondan bundan şundan nefret ederek hayatınızı mahvetmeyin. Nefret çok zehirli bir duygu. Zehri siz içip başkasının ölmesini beklemek gibi bir şey bu...

İntikam alma isteğini de bir kenara bırakın. En güzel intikam yok saymaktır inanın bana…

Affetmek size zor gelse de artık yok sayın… İlgilenmeyin. Enerji kaybından başka bir şey değil… Hayatınızda kimlerin size kazık attıklarının çetelesini tutacağınıza kimler hayatınıza anlam kattı onlara odaklanın…

Arının… Hayatınızda ihtiyacınızdan fazlasını biriktirerek yük yapmayın kendinize…

Dolaplar dolusu giysiye hiç ihtiyacımız yok… Almaktan hoşlanıyorsanız da eskileri elden çıkararak dolaplarınızda yenilerine yer açın bari.. Diğerlerini de ihtiyacı olanlara vererek elbette... Mutluluk bunlarla olan bir şey değil, elinizdeki ile mutlu olamıyorsanız aldıklarınız da sizi mutlu edemeyecek çünkü bir fazlasında olacak gözünüz…

Ve yaşlılık gözünüzü korkutmasın. Zerafetle yaş almaya bakın. Aldığınız yaşların size kattığı deneyimlerden zevk alın.

Size daha önce yabancı bir sitede yayımlanmış orta yaşı geçtikten sonra acilen bırakılması gereken ve çok hoşuma giden şu önerileri paylaşacağım bugün

ACİLEN BIRAKIN..

>> "Ümitsiz vaka" arkadaşları bırakın.

Herkeste vardır öyle bir ya da iki arkadaş. Sürekli bir takım dertlere batıp çıkarlar ve her battıklarında size koşup saatlerce kafanızı ütülerler. Ama söylediğiniz hiçbir lafı da iplemezler. Ayrıca, siz zor durumda kaldığınızda nedense hiç ortalarda görünmezler. Gençken tamam da, belli bi yaştan sonra kıymetli vaktinizi böyle boş işlerle harcamayın.

>> Karmaşayı bir tarafa bırakın.

İnsan 40 yaşına yaklaşırken, neyin değerli neyin daha az değerli olduğunu az buçuk anlıyor. Aile, gerçek arkadaş(lar), dost(lar) ve sizin için gerçekten anlamı olan bir "iş". Gerisi hakikaten kuru gürültü. Dolaplar dolusu giysiye ve elli tane ayakkabıya da ihtiyacınız yok, laf olsun torba dolsun misali sosyal aktivitelere de. Ve ruhunuzu öldüren bir işe de.

>> Kafası karışıklığı iyi bir şey sanmayı bırakın.

"Karmaşık insanlar" ilginçtir. Ezbere konuşmazlar, her davranışlarının bir nedeni vardır. Bilgileri süs gibi durmaz üstlerinde, içselleştirmişlerdir. Onlar sayesinde yeni bakış açıları keşfederiz, zenginleşiriz. Ama "kafası karışık insanlar" ilginç değildir. Hayatı çorbaya çevirmekten başka işe yaramazlar.

>> Daha fazlasını istemeyi bırakın.

Mutlu insanların ortak sırrı, ellerinde olanın kıymetini bilmeleridir. Elindekinin kıymetini bilmiyorsan, daha fazlasını istemenin bir anlamı yok, çünkü o da seni mutlu etmeyecek. Daha da fazlasını isteyeceksin.

>> Şu fazlalık 10 kiloyu bırakın.

40'ların sonundasınız ve 5-10 kilo fazlanız var... Derhal o kiloları bir yerlerde bırakın. Yürüyüşte, yüzmede, spor salonunda... Fark etmez. Sorun "estetik" değil, sağlık. Fazla her kilo 40'lerden itibaren sağlık açısından bir tehdit çünkü.

>> Her şeye evet demeyi bırakın.

Kimsenin kalbini kırmamak ya da sevimli görünmek adına, olur olmaz her isteğe "evet" demeyi bırakın. Sizi zorlayacak, size ters gelen, sizi gerecek hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Hele 40 yaşından sonra!

>> Yaşlılıkla ilgili klişe düşünceleri bir tarafa bırakın.

Nasıl bir orta yaş ve yaşlılık dönemi geçireceğinize kendiniz karar verin. Canınız istiyorsa ve paranız varsa Küba seyahatine 60 yaşında da gidersiniz, sörf yapmaya 40 yaşında da başlarsınız, kime ne?

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yazının devamı...

Evrensel Yasaları Bilmek Yaşamınızın Koşullarını Değiştirmek İçin Önemlidir

Bir şekilde birbirimizle yollarımız kesiştiyse mutlaka birbirimizden öğrenecek bir şeylerimiz var.

Gerek tek taraflı, gerek karşılıklı..

Ama mutlaka birbirimize bir şey katarız.

"Aydınlanma zamanın geldiğinde bir el yolu gösterecek ve başka bir elde kapıyı açacaktır" der Shemuel Bensusan

İster kabul edin ister etmeyin karşınıza çıkan hiç kimse boş yere çıkmaz.

Karşımıza çıkan herkes yolumuzda ilerlemek için ihtiyaç duyduğumuz insanlardır.

Dolayısıyla bizlerde başkalarının yolunda ihtiyaç duyduğu insanlarız.

Bunun iyisi -kötüsü yoktur, ders derstir.

Bazen mağdur edilirsiniz, bazen başkaları için kötü siz olursunuz.

Bizi diğer tüm canlılardan ayıran özelliğimiz irademizdir.

Özgür irademizle yaptığımız seçimlerin sonucunu yaşarız.

Allah herkesi kendi seçimine bırakmıştır.

Zulüm edersen ona göre karşılığını alırsın

Mağdur edildiysek ona göre...

Bunu anlayan kişi başına gelen şeylerde asla "neden ben?" diye sormaz.

Tazminat Yasası gereği yaptığımızın her şeyin bir karşılığı vardır - Evrensel Kanun Usulüdür ve bizim için sağlanan bereket ve bolluğa uygulanan etkidir. Yaptığımız her şey görünür etkileri para, miras, dostluk gibi hediyelerle verilmektedir.

Siz evrene nasıl bir yayın yapıyorsanız size geri dönen frekansta o olur.

"Benzer benzeri çeker" deriz ama bazen de hayatta birbirine hiçte benzemeyen kişilerin beraber olduklarını görürüz. Bu noktada kafalar karışır. Bunu ise Kelt Rahipleri şöyle açıklıyor.

"Fiziksel dünyada zıtlar, ruhsal dünya da benzerler birbirini çeker."

Zıtlıklarda birleşerek bütünü oluşturur.

Eğer siz kendi dengenizi kurmayı başaramazsanız zıt kutbunuz ile sınanarak bir şekilde bu dengeyi kurmanız sağlanacaktır.

"Her şey akar, ve her şeyde, her şeyin kendi gelgitleri vardır; her şey yükselir ve düşer, sarkaç-sallanma her şeyde kendini gösterir; Sağa doğru olan salıncak, soldaki salınımın ölçüsüdür, ritim telafi eder."

Yasanın sizi geri çekmeye başladığını hissettiğinizde korkuya kapılıp veya cesaretinizi kırmayın.

Hayat sizi ne kadar geri çekmiş olursa olsun olumlu olmaya çalışın. Çabalarınız başarısızlıkla karşılaşsa bile, Ritim Kanunu sayesinde (eğer çaba gösterirseniz) yukarı doğru hareket yeniden başlayacaktır.

Zaman içinde, geriye doğru hareketler, önceki geri dönüşlerinize göre daha az negatif hale geldikçe ve kendinizi daha da yükselttikçe, aziminiz ödüllendirilir.

Tüm Evrenin yönetildiği Evrensel Yasalar vardır.

Kybalion'da da belirtildiği gibi "Evren kendi çerçevesini oluşturan ve birlikte tutan bu yasalar sayesinde var oluyor."

Bu Evrensel Yasaları ve Temel Çekim Yasasını bilmek ve değişken yasaları nasıl aşacağınızı öğrenmek, yaşamınızın koşullarını değiştirmek için esastır, böylece hedeflenen realitenizi bilinçli olarak oluşturabilirsiniz.

Hindistan'ın Vedik geleneğine kadar 5.000 yıl öncesine dayanan eski mistik, ezoterik ve gizli öğretilerin hepsi Kendinizi anladığınızda, uyguladığınızda, kendinizi bu Evrensel Yasalarla ve hizaladığınızda, hayatınızın her alanında hayal edemeyeceğinizin ötesinde dönüşüm yaşayayacağınızı söyler.

Görecelik Yasası - Bu sınav / ışığın güçlendirilmesi amacıyla bir dizi problem olarak (Başlatma / Ders Testleri) bir dizi sorun olarak ele alınacak ve sorunların çözümü için yüreklerimize bağlı kalacaktır.

Bu yasa aynı zamanda problemlerimizi başkaları sorununa uygun bakış açısıyla karşılaştırmamızı da öğretmektedir. Durumumuzu ne kadar kötü algıladığımız önemli değil, her zaman daha kötü durumda olan biri var.

Enerjinin Sürekli Değişimi Yasası - Bütün insanlar, kendi yaşam koşullarını değiştirme gücüne sahiptir. Daha yüksek titreşimler daha düşük olanları dönüştürür; Böylece, her birimiz evrensel yasaları anlayarak ve prensipleri değişime etki edecek şekilde uygulayarak hayatımızdaki enerjileri değiştirebiliriz.

Evren'deki her şeyin sizin de dâhil olmak üzere, farklı frekanslarda titreşen saf enerjidir.

Düşündüğümüz, söylediğimiz, inandığımız ve inandığımız şey, çevremizdeki evren ve başkaları üzerinde benzer bir etkiye sahip olacaktır. Her şey diğer her şeye bağlıdır. Her ses, şey ve hatta düşüncenin kendine özgü kendi titreşim frekansı vardır. Düşüncelerimizi destekleyen duygulara, duygulara ve kelimelere dikkat etmeliyiz.

Her eylemin (düşünce dâhil) bir tepkisi veya sonucu vardır "Ektiğimiz şeyi biçeriz"

Hayatlarımıza giren şeyleri, olayları ve insanları aslında biz çekeriz. Düşüncelerimiz, hislerimiz, sözlerimiz ve eylemlerimiz, benzer enerjileri çeken enerjiler üretir. Buna göre Negatif enerjiler negatif enerjiler çeker ve pozitif enerjiler pozitif enerjileri çeker.

Tüm duygularınız, "koşulsuz sevgi"nin (aşk anlamında) duygusal titreşimlerin en yüksek ve en incelikli olduğu ve "nefret" in en yoğun ve en üs olduğu titreşimlerdir. Zihinsel titreşimlerinizi isteyerek kontrol etmeyi öğrenebilirsiniz.

Titreşimlerinizi bilinçli olarak arttırarak düşüncelerinizi nefretten sevgiye, korkudan cesarete dönüştürebilirsiniz.

Bu doğru düşüncenin gücüdür.

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yararlandığım Kaynaklar:

http://www.mind-your-reality.com/seven_universal_laws.html

https://lawsoftheuniverse.weebly.com/12-immutable-universal-laws.html

Yazının devamı...

Lavanta Aşkına

Hafta sonu Lavanta köyündeydim.

Isparta’nın Kuyucak köyünde... Lavanta kokulu bir köy burası.

Lavanta aşkımı bilenler bilir... Ahh nasıl büyüleyiciydi benim için lavantalar diyarına yolculuk yapmak.

Şu an bir cezvede lavanta kaynattım. Kavanoza koyup salona koyacağım.

Evdeki havayı temizliyor. Mikroplardan falan. Spreyli bir şişeye koyup eve sıkabilirsiniz de. Yine bu şekilde havada asılı kalan mikropları yok edersiniz.

Haşereler lavanta kokusundan hoşlanmazlarmış. Zevksizler! :)

Ama onların bu zevksizliği bizim işimize yarıyor. Bir kâğıt peçeteye lavanta yağı damlatıp çekmecelere koyarsanız hayatta gelmiyorlarmış.

Ayrıca aklınızda bulunsun lavanta kokusu inanılmaz sakinleştirici bir etkiye sahip. Gerginlik hissediyorsanız bunu da bir kenara not alın derim.

Eve yayılan huzurun kokusunu hissedeceksiniz...

Bir başka özelliği de lavanta kokladığımızda beynimizde amigdala denilen bir bölümü (burası hafızanın ve duyguların saklandığı yer) etkileyerek ruhsal olarak dengeye gelmemizi sağlıyormuş.

Eğer yastığınızın yakınlarında bir yere lavanta koyarsanız uykuya rahat girmenizi ve güzel rüyalar görmenizi sağlıyor.

Frekansı yükselten kokulardandır kendisi. 118 mhz frekansa sahip. Enerjiniz düştüğünde hemen bir parça bileklerinize lavanta yağı veya kolonyasından sürün ya da koklayın.

Ahh canım lavanta:)

Daha önce söylemiştim lavanta kokulu bir dünyada yaşıyorum ben. Abartmıyorum. Hani bir yemediğim kalıyor demek isterdim ama çayını da içiyorum :)

Lavanta eskiden beri anti bakteriyel, anti depresan ve uyku bozukluklarını düzenleyici olarak kullanılan bir bitki.

Hatta ciltte ki problemler sivilce ve egzama gibi ve saç dökülmesi durumlarında saç köklerini kuvvetlendirmek içinde kullanıyormuş.

Nerelerde kullanıldığına dair bir kaç ufak bilgi daha...

Uykusuzluk, sakinleştirici özelliği var

Depresyon tedavisinde

Soğuk algınlığın geçmesinde

Öksürük tedavisinde

Bağışıklık sistemini güçlendiriyor

Romatizmalı eklem ağrılarına

Toz alerjisi olanlara

Halsizlik hissedenlere iyi geliyor

Ve toksinlerin vücuttan atılmasına yardımcı olurmuş

Bu arada Lavanta köyünü görmek isteyenler için ufak bir not:

Haziran ve Temmuz aylarında çiçeklerin en mor olduğu dönemmiş.. Biz biraz geç kalmışız ve hasat zamanına denk geldik. Ziyaret etmek isteyenler aklınızda olsun.

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yazının devamı...

Ağaçların Enerjisi

Bazen bir yerlerde ağaca bağlanmış çaputlar görürsünüz, hemen tahmin edersiniz inanışa göre bunlar dilek ağaçlarıdır…

Hiç merak ettiniz mi peki bu dilek ağaçlarının aslı astarı nedir, nerden çıkmıştır?

Ağaç bazı kültürlerde, kökü yeryüzüne bağlı, dallarının göğe uzanması nedeni ile her zaman gök ve yer arasında aracı olarak görülmüş. Bu yüzdende dileğimiz bir ağaca asarsak bunu evrene yayacağına inanılıyor.

Dilekler için ne kadar işe yarar bilmem ama her şeyin olduğu gibi ağaçların ve hatta tüm bitkilerin enerjisi var. Sizinle ve tüm evrenle ilişki içinde oldukları kesin. Ve bence bunu ruhsal hatta fiziksel durumunuzu iyileştirme amacıyla kullansanız fayda göreceğinize eminim.

Mesela bir yerde okumuştum Kızılderililer enerjisi düştüğünde Çam ağacına bir süre sarılır ve enerjilerini yükseltirlermiş.

Neden Çam ağacı çünkü 4 mevsim yaprağını dökmeyen güçlü duruşu ile yaşamı temsil edermiş. Yapılan araştırmalar sadece dokunmanın değil etrafınızda olmasının bile iyileştirici etkisi olduğunu söylüyor.

Bende çam ağacını çook severim. Ve hatta bütün ağaçları çok seviyorum...

Öyle ki nerde bir ağaç görsem sarılmamak için kendimi zor tutuyorum:) Yolculuk yaparken bazen çam ormanlarının yanından geçerken hemen aracın camını sonuna kadar açıp selamlar, onların o muhteşem enerjisini içime çekerim:)

Sadece Çam ağacı değil elbette tüm ağaçlar muhteşemler!

Çin öğretilerine göre “ki” yaşam enerjisidir ve ağaçlar enerji üreterek yaşam enerjisini sağlar.

Tao ‘cu inanışa göre ağaçlar daimi Meditasyon durumundalar. Siz onlara sarılarak bağlantı kurduğunuzda bedenin enerjisini dengeliyorsunuz. Her ağacın tıpkı insanlar gibi kendine has enerjisi var. Bu yüzden her ağaç değişik etkiler almak için kucaklanabilir.

Teslanın o çok meşhur sözünü hatırlayın:

“Eğer Evrenin sırlarını keşfetmek istiyorsanız evrenin enerji, frekans ve salınım (titreşim) boyutlarını öğrenmeniz gerekir.”

Mesela ağaçların birbiri ile konuştuğunu okumuştum. Alman ormancı ve yazar Peter Wohlleben, Ağaçların Gizli Yaşamı’nda diyor ki; ağaçlar birbirleri ile kökleri ve mantarlar aracılığı ile tıpkı internet ağları gibi iletişim kurar ve haberleşirler..

Yani tüm evrende bizimle iletişim halinde. Onların konuşma dili ise tabi ki frekanslar!

Her şeyin titreşime sahip olduğu ve bunu etrafına yaydığı konusunu anladıysak, bize de tesir edebileceğini tahmin etmek zor değil.

Ağaçlardan bu kadar bahsetmişken Şimdi hangi ağaç ne için iyi gelirmiş bakalım mı?

Söğüt ağacı yanında durduğunuzda baş ağrınızı geçiriyor

Çam ağacı enerjinizi temizler, dengeliyor

Selvi yine enerjinizi besliyor

Karaağaç zihni sakinleştiriyor

İncir ağaçları kalbi temizliyor

Köknar kemikleri güçlendiriyor (İyileştirmeyi hızlandırırmış.)

Ihlamur, Adaçayı, Ardıç gibi bitkiler ise havadaki mikrobu temizliyor...

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yazının devamı...

"Ay"ı Takip Ederek İşlerinizi Ayarlayabilir ve Hatta Zayıflayabilirsiniz

Kilo verme olumlamaları yazar mısınız diye bir kaç mail gelmişti. Hepsine tek tek yazmak yerine buradan yazmak istedim. Hem başkalarının da işine yarar diye düşündüm.

Ayın her ay içerisinde iki ayrı evresi var. Biri Dolunay diğeri yeni ay.

Atalarımız AYın bioenerjik dalgalarına önem vermiş ve günlük yaşamlarında tüm işlerini ona göre programlamış ve davranmışlar.

Belki bu zamana kadar dikkatinizi çekmemiştir ama güzellikten, ilişkilere, ekim dikim işlerinden hatta beslenmeye kadar her işte AYın etkisi var. Hatta zeka olarak bile yeni ay döneminde zihniniz daha berrak ve açık olur.

Yeni ay: Enerjinin pozitif yönde arttığı dönemdir. Başlatma enerjisi taşır. Hastalıklar kolay şifa bulur. Hücreler çoğalır. Bitki dikilirse güzel gelişir. Pastalar, kekler bile daha iyi kabarır.

Dolunayda ise: yine enerji yüksek ama bu defa negatif yönde.

Biliyorsunuz Ayın sular üzerinde med cezir diye tanımlanan bir çekim etkisi var.

İnsan vücudunun da yüzde yetmiş su... Dolunay vücuttaki sıvı miktarının çoğalmasına neden oluyor. Dolayısıyla Ayın bu hallerinden insan vücudu da etkileniyor.

Dolunay döneminde tamamen duygular ön plana çıkıyor zekâ olarak ise algılamada biraz güçlük hissedebilirsiniz.

Yapılması en uygun şeyler;

Saç, tırnak kesim işlerinizi bu zamanda yapabilirsiniz.

Dolunayda biçilen otlar mesela daha şifalı olurmuş. Biçme toplama işlerinizi bu zamana denk getirebilirsiniz.

En çok önerdiğim şeylerden birisi de sessizlik orucu tutmak. Evet yanlış duymadınız sessizlik orucu dedim.:) Ay duyguları alt üst ettiğinden dengeli olmakta zorlanabilir çevremizle ilişkilerimiz de kolaylıkla kırıcı olabiliriz. Daha sonra pişman olacağımız saçma hareketlerde bulunabiliriz. Bazı dönemler psikolojik olarak çok daha gergin olduğunuzu normalde sakinlikle karşılayacağınız bir şeye gereksiz tepki verdiğinizi fark etmişsinizdir. Bakın dikkat edin birkaç ay gözlemleyin genelde dolunay dönemlerine denk gelir. Ben de bunu öğrendiğinden beri bu dönemlerde hemen kendimi geri çekiyorum. Sürekli kendime telkin veriyorum sakin ol, geçecek, şu an sen, sen değilsin:)

En güzeli içe dönmek, dua- meditasyon, zikir çalışmalarına yönelmek. Doğada yürüyüşler yapmak…

"AY"ı Takip Ederek Zayıflayabilirsiniz

Ay büyümeye başlarken yani yeni aydan dolunaya doğru ilerlerken kilo almaya daha eğilimli olurken...

Dolunaydan Yeniaya doğru incelirken biz de daha rahat kilo verebiliriz.

Dolunayın ertesinde AY küçülen faz dönemine geçtiği için gelişim tüm canlılarda yavaşlıyor.

Bizde benzer şekilde incelmek için bu fırsatı değerlendirebiliriz. Yani Dolunay sonraları rejime başlamak için idealdir.

Mantık şu; Ay kilo alınca (yani dolgunlaşmaya başladıkça) bizde alıyor... Ay kilo vermeye başladığında (yani incelmeye başladığında) bizde veriyoruz.

Sanırım böyle daha çok aklınızda kalır:)

Bu arada yediğiniz yemekten asla pişmanlık duymayın. "Bu şimdi bana kilo yapacak" endişesi ile yemeyin.

Her gün şu olumlamayı yapabilirsiniz.

"İnce, sağlıklı bir kiloda olmayı seçiyorum. Her geçen gün sağlıklı bir şekilde inceliyor istediğim kiloda oluyorum."

Son olarak bir de AY tutulması durumları vardır ki; Tutulmalar bizi değişime zorlayan gökyüzü hareketleridir.

Bir halden başka bir hale dönüştürür. Yeni başlangıçlar yaparız.

Tutulmalar büyük değişimleri evlilik, bebek, ev almak, iş kurmak vs. gibi önemli olayları beraberinde getirir. Bir yeni ayın ya da dolunayın tutulma ile birlikte olması bonus etkisi yaratır. Bir tutulma hangi burçta ise o burcun temsil ettiği alanda problem veya değişimler olabilir. Ve bu 6 aylık bir süreci kapsar.

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yazının devamı...

Aurayı Bozan Şeyler ve Aura Temizlemek

Aura bizim manyetik enerji alanımızdır.

Aura zayıf olursa hem çok daha fazla hastalanır hem de negatif etkilere daha fazla maruz kalınır…

Şimdi sizlere aurayı bozan, etkileyen şeyler hakkında birkaç şey paylaşmak istiyorum

Bazıları sabit bir aura rengi olduğunu düşünür. Oysa aura rengi siz ruh halinize duygusal durumunuza göre renk değiştirebilir. Bu renk aynı zamanda sizin nasıl bir enerji yaydığınızı da gösterir.

Mesela çok uzun süren bir kızgınlık öfke durumu yaşıyorsanız bu sizin auranızın zayıflamasına sebep olur ve ciddi anlamda arınmaya ihtiyacınız olabilir.

Bu durum aynı zamanda auranızın koyu renklerde görünmesine neden olur. Yani gün geçtikçe bu insanların auraları zayıfladığı için yırtıklar oluşur ve negatif varlıklara açık hale gelir. Aura kararır ve insanları iten bir görünüşe sahip olmaya başlarlar.

Bu enerji bizden başkalarına, kullandığımız eşyalara geçer.

Tüm eşyalar kullanan kişinin enerjisini yüklenir.

Eskiden birisi koltuktan kalktığı zaman sıcağına oturma derlerdi hatırladınız mı? Evet, işte eskiler yine haklıydı… Çünkü oraya oturan kişi diyelim ki bencil, kindar, öfkeli, kızgın, kıskanç, fesat vesaire kötü huy dediğimiz ne varsa sahip bu insanın bıraktığı negatif enerji sizin kök çakranızdan emilir. Ve sizin auranızı bozar.

Dolayısıyla eşyalarında enerjisi, yaydığı bir frekans vardır. Başka insanların elbiselerini giymek, takılarını kullanmak da doğru değildir.

Bu da başka insanların negatif enerjisini üzerinize çekmenize neden olur.

Yaşanılan alanların, toprağın, duvarın hafızası vardır. O ortamdaki her şeyi kaydeder. Bu eşyalara sizde zamanında negatif enerji yüklemiş olabilirsiniz.

Kullanmadığınız özellikle de sizde kötü anısı olan hiç bir eşyayı evinizde tutmayın.

Eğer bulunduğunuz ortamda huzursuzluk hissediyorsanız kesinlikle o ortamla frekansınız uyuşmamış negatif enerji akışı var demektir.

Son zamanlarda uyumlanma adı altında bir enerji aktarımı modası çıktı. Ne olduğunu bilmediğiniz insanlara enerji alanınızı açıyorsunuz hiçte iyi yapmıyorsunuz ben size söyleyeyim. Çünkü izin verdiğiniz andan itibaren o insandaki hastalık da dâhil tüm duygusal enerjisini size geçiriyor.

Birisi hakkında konuşmak! O kişi ile ilgili konuştuğunuz andan itibaren ikinizin arasında bir kanal oluşur ve sizden ona pozitif ondan size negatif bir akış başlar. Bu şu demektir. Yani siz o kişi hakkında bilip bilmeden konuştuğunuzda onun hakkına giriyorsunuz, siz onun günahlarını o sizin sevap dediğimiz iyiliklerinizi alır. Ne kötü bir alışveriş!

Şimdi auramızı kuvvetlendirmek için neler yapabiliriz biraz da onlardan bahsedelim

Bizler güneş, ay, su, toprak ve bitkiler aracılığıyla kozmik enerji alıyoruz. "Kozmik enerji "yaşam enerjisidir.

Denize girmek ve güneşlenmek muhteşem aura temizleyicidirler. Bu mümkün değilse Aura temizliğini sirkeli su ile ya da doğal tuz ilave ettiğiniz su ile duş alarak yapabiliriz.

Toprağa çıplak ayakla basmakta hepimizin bildiği gibi vücuttaki negatif enerjiyi atar.

Alan temizliğini ise ortama bir kâse içerisinde konulan doğal tuz ile yapabilirsiniz. (bu tuzu sık aralıklarla değiştirmeniz gerek)

Adaçayı ile evi tütsülemek de alan temizliği sağlar. Evinizde çok toz tutan eşyalara yer vermeyin. Toz negatif enerjiği tutar. Kullanmaktan hoşlanıyorsanız da mutlaka sık sık yıkayarak ölü enerjilerden temizleyin.

Aynı zamanda ortamın frekansını ihtiyacınıza göre renkleri kullanarak da ayarlayabilirsiniz.

Sarı enerjiyi artırır ve negatif enerjiyi geri çevirir.

Yeşil şifa verir

Mavi huzur

Lavanta ortamı arındırır

Gümüş alan temizliği

Altın alana güç verir

Pembe sevgi enerjisi verir.

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yazının devamı...

Dünyanı Değiştirmek İstiyorsan Önce Kelimelerini Değiştir.

“Bir sözcüğü telâffuz etmek bir düşünceyi uyandırmaktır ve onu mevcut kılmaktır. İnsan sözünün manyetik gücü, dünyadaki her tezahürün başlangıcıdır.

Biri tarafından söylenen söz aynı onun adı gibi onun geniş bir şekilde gelecek kaderini belirler.

Neden? Çünkü- Bizim Ruh-Özümüz (akıl) bir düşünce yaratır ya da çağırır, o düşüncenin temsilci sembolü bütün varlık tezahürlerinin haznesi ve aynası olan astral akışkan üzerine kendini işler” diyor Blavatsky “Gizli Öğreti” kitabında bir bölümde…

Louise Hay ise “Kelime olarak dışarıya saldığım şeylerin deneyim olarak bana geri döneceğini kimse bana öğretmedi” diyerek insanların sözleriyle hayatlarını nasıl etkilediğine dikkat çekmeye çalışıyor.

Kişisel ve ruhsal gelişim yolculuğumun miladı bu farkındalığı elde etmemle başladı diyebilirim.

Konuştuklarımızla kendimize adeta büyü yapıyorduk. Ağzımızdan çıkan her söz bir anlaşma imzalamamıza neden oluyordu.

Düşünmeden konuştuğumuz her dakika daha sonraki günlerin deneyimini oluşturuyoruz.

Bu yüzden bir an evvel kötü kelimeleri, iddialı ve hayata meydan okuyan cümleleri ve başkalarını kırıcı sözleri lügatinizden atın.

Sözcükler iletişim kurmaktan çok daha fazlasına sahip.. Enerjileri var. Frekansları var. Doğru kelimeleri kullanmak titreşim frekansınızı da yükseltecektir. Kendinizi olumlu cümlelerle güçlendirebilir şu an bulunduğunuz noktadan çok daha yukarıya taşıyabilirsiniz.

Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız gerçekten ama gerçekten önce kelimelerinizi değiştirmekle işe başlayın.

Şu ana değin yaptığınız tüm olumsuz anlaşmaları iptal edin ve yerine yenilerini koyun.

Bunun için şu aşağıdaki olumlama metnini her gün kendi kendinize tekrar edebilirsiniz.Buna en az 21 gün hiç ara vermeden devam edin.

Bilinçaltı emirlere uymayı seviyor.

Nasıl bir hayat istiyorsak bilinçaltına şimdiki zaman kipi ile söylememiz gerekiyor. Ancak, istemediklerimizden hiç söz etmemekte fayda var Çünkü olumsuzluk ekleri ters etki verebiliyor.

Bir insana kırmızı bir araba düşünme dediğinizde aklına gelen ilk şey kırmızı bir araba olur. Bunun gibi “Yapma, etme, gitme vs..” gibi cümleler sadece isteği artırır.

Bu yüzden birine yapma dediğimizde aslında onun bilinçaltına yap emri veririz bilmeden.

Şimdi Ben ...... diyerek başladığınız cümlenin geri kalan noktalı bölümünü ne ile doldurduysanız bilinçaltı onu gerçekleştirmek için elinden geleni yapıyor.

Bu dünyada hepimize yetecek kadar bolluk ve bereket var.

O zaman

Şimdi BEN bugünden itibaren HAYATIMI, SAĞLIK, HUZUR, BOLLUK- BEREKET- AŞK, SEVGİ, BAŞARI, NEŞE içerisinde geçirmeye niyet ediyorum..

Sağlık, Neşe, Bolluk ve Bereket içinde yaşıyorum…
Rızkımı sevgi ile kabul ediyorum… Ihtıyacım olan her şey bana ihtiyacım oldugu anda geliyor.
Ve BEN sevgiyle şükrederek kabul ediyorum.
ŞÜKÜRLER OLSUN!

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

instagram.com/nrlblog/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.