SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Yediklerinize Dikkat Ederek Sperm Kalitenizi Arttırın

Erkeklerin beslenme alışkanlığı üreme sistemini yakından ilgilendirmekle beraber aynı zamanda gebelikte bebeğin kilosunu ve genlerini de derinden etkiliyor.

Yüksek yağ içeren yiyeceklerin tüketilmesi sonucunda bebeklerde diyabet belirtileri olan glikoz intoleransı ve insülin direnci görülüyor. Bu da bebeğin sağlığı için annenin olduğu kadar babanın da dikkat etmesi gerektiğini gösteriyor.

Diğer taraftan düşük sperm sayısı ya da sperm hareketliliği gebelik şansını da bir hayli düşürüyor. Sperm sayısını ve hareketliliğini, yaşam tarzı, stres ve kötü beslenme alışkanlığı son derece olumsuz etkiliyor.

Gebelik için 1 mililitre meni içerisinde ortalama 15 milyon, toplamda da yaklaşık 40 milyon civarında sperm olması gerekiyor. Bu sayılardan daha azında doğal yollardan gebelik mümkün olmamaktadır.

Sperm Kalitesini Arttıran Gıdalar

Sperm kalitesini ve hareketliliğini arttırmanın yolu sadece beslenme alışkanlığını değiştirmek değil başlı başına yaşam tarzını değiştirmekten geçmektedir. Günlük hayatta yapılacak olan küçük değişikliklerin sperm kalitesi üzerinde önemli olumlu etkileri bulunmaktadır.

Sperm sağlığını yükselten gıdaları arka arkaya tüketmenin bir faydası yoktur. Bunun yerine düzenli ve sağlıklı bir beslenme programı uygulamak gerekmektedir.

İstiridye bilinen en güçlü afrodizyak doğal gıda olarak bilinmektedir. Ayrıca somon balığı ve kırmızı et de sperm kalitesini etkileyen et türleri arasında yer almaktadır. Kırmızı sebzeler ve meyveler, muz, keçiboynuzu, kabak ve ay çekirdeği gibi kuru yemişler, D vitamini açısından zengin mantar da sperm kalitesi için tüketilmesi önerilen gıdalar arasında yer almaktadır.

Yaşam Tarzı Nasıl Olmalı?

Düzenli beslenmenin dışında günlük hayatta da dikkat edilmesi gereken bazı önemli unsurlar bulunmaktadır.

Beslenmenin yanı sıra düzenli olarak spor yapmak da son derece önemlidir.

Ayrıca dar kıyafetlerden uzak durmak gerekmektedir.

Alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımı spermlerin DNA yapısını bozmaktadır. Bu nedenle sperm kalitesini önemli derecede düşürmektedir.

Aşırı derecede radyasyona maruz kalmak, obezite, D vitamini, çinko ve selenyum eksikliği, enfeksiyonlar ve kanser tedavisi, sperm kalitesini düşüren unsurlar arasında yer almaktadır.

Bu nedenle düzenli beslenmenin yanı sıra günlük hayatta da değişiklik yapmak da son derece önemlidir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Tüp Bebekte Başarı Şansını Arttırabilirsiniz!

Lazer ile tomurcuklanma yöntemi tek başına bir tüp bebek tedavisi değildir. Bu yöntem sadece uygulanan tedavilerin başarılı olma şansını arttıran özel bir yöntemdir. Bu nedenle de diğer tüp bebek uygulamaları ile birlikte kullanılır. Uygulama embriyonun rahme tutunma ihtimalini arttırmak, içerisindeki toksik maddeleri temizlemek için kullanılabilmektedir. Özellikle yaş sebebiyle zona pellusida adı verilen bölgenin kalınlaşması embriyonun tutunma şansını azaltmaktadır. Lazer ile tomurcuklanma yöntemi sayesinde zona tabakası inceltilerek gebelik şansı arttırabilir.

Lazer ile Tomurcuklanma Kimler İçin Uygundur?

Bu yöntem uzun yıllardır ileri yaş gruplarında bulunan ve çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda uygulanmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda yöntemin gebelik ihtimalini arttırdığı hatta çok sayıda deneme yapan çiftlerin bu teknikle verilen destek sayesinde başarılı sonuç aldığı görülmüştür. 38 yaş üzeri kadınlarda başarı oranını oldukça arttıran uygulama özellikle yaş sebebiyle çocuk sahibi olamayacağını düşünen kadınlar için oldukça etkili bir çözüm sunmaktadır. Zona tabakası kalın olan kadınlarda da embriyonun tutunma şansı azaldığı için kişinin gebe kalmasına engel başka bir sorunu yoksa lazer ile tomurcuklanma destek tedavisi olarak tercih edilebilir. İmplantasyon başarısızlığı sebebiyle tüp bebek tedavisinde düşük yapan kadınlar için de bu teknik uygulanabilir.

Lazer ile Tomurcuklanmanın Riskleri Nelerdir?

Lazer ile tomurcuklanma doğrudan bir tedavi yöntemi olmamakla birlikte gebelik oranını yükselttiği için tercih edilmektedir. Tekniğin bilinen herhangi bir zararı bulunmamaktadır. Mekanik olarak bu tekniğin uygulanması mümkün olsa da lazer ile uygulama hem çok daha kısa sürmekte hem de embriyoya zarar vermeden gerçekleştirilmektedir. Zona pellusida kalınlaşmasına bağlı ortaya çıkan gebe kalamama durumunda kullanılan tekniği tercih etmek kişinin daha kısa sürede gebe kalmasına yardımcı olabilir. Lazer ile tomurcuklanma yönteminin ikiz bebek sahibi olma şansını arttırdığı da düşünülmektedir. Çoğul gebeliklere tüp bebek yönteminde çok sık rastlanmaktadır. Ek olarak bu yöntemin de çoğul gebelik şansını arttırdığı bilinmektedir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Embriyo Dondurma İşlemi Nedir ve Nasıl Gerçekleştirilir?

Embriyo dondurma işlemi ülkemizde yaklaşık olarak 1990’lı yılların başlarından beri gerçekleştirilmektedir. Özellikle son yıllarda gelişen teknoloji ile beraber ortaya çıkan yeni teknikler embriyo dondurma işlemini daha başarılı kılmaktadır. Embriyo dondurma işlemi sayesinde ilk denemede başarı sağlanmadığı durumlarda tekrar tüp bebek tedavisini deneme şansı doğmaktadır. Tüp bebek tedavisinde elde edilen embriyolar yaklaşık olarak 10-15 sene boyunca saklanabilmektedir. Ancak Sağlık Bakanlığı belirlediği yönetmelik ile bu süreyi 5 yıl ile kısıtlamıştır. 5 yıl sonunda çözülen embriyolar tıpkı ilk günkü gibi sağlıklı olmaktadır.

Hangi Durumlarda Embriyo Dondurma Tercih Edilir?

Sağlıklı embriyonun anne rahmine yerleştirilmesinden sonra elde kalan kaliteli embriyolar imha edilmek yerine daha sonra yeniden kullanılmak için dondurulabilmektedir. Ayrıca tüp bebek tedavisinde uyarıcı ilaçların kullanılması sonucu aşırı uyarılma sendromu riski bulunan kadınlarda elde edilen tüm embriyolar sendrom ortadan kaldırılıncaya kadar dondurulmaktadır. Rahim içerisinde yer alan endometrium dokusunun istenildiği kadar gelişmediği zamanlarda, rahim içi operasyon gerektiren durumlarda yine embriyoların dondurulması tercih edilmektedir. Ayrıca vücuda olumsuz etkileri bulunan kemoterapi ya da radyoterapi gibi kanser tedavisi görecek olan kişilerde tedavi öncesi embriyoların dondurulması tavsiye edilmektedir. Dondurulan embriyolar sayesinde anne adaylarının tekrar tekrar hormon iğneleri kullanmasının önüne geçilmektedir. Ayrıca embriyo dondurma sayesinde yumurta toplama işlemi de tek seferde gerçekleştirilmiş olmaktadır.

Embriyo Dondurma İşlemi Nasıl Gerçekleştirilir?

Tüp bebek tedavisi sonucunda elde edilen embriyolar birinci günden, altıncı güne kadar herhangi bir gelişim evresinde alınarak dondurulabilmektedir. Elde edilen embriyolar koruyucu göreve sahip bir sıvı içerisine yerleştirilir ve plastik ya da cam tüpler içerisinde sıvı nitrojen dolu tanklar içerisine alınır. Bu tanklarda sıcaklık -196 derecededir. Dondurma işleminin başarısı çözülmeden sonra elde edilen canlı embriyo sayısı ile ölçülmektedir. Çözme işleminden sonra saklanan embriyoların %90’ından fazlası canlı olmaktadır. Çözme işleminde ise sıvı nitrojen içerisinde yer alan embriyolar çıkarılır ve oda sıcaklığında çözünmesi beklenir. Çözünen embriyolar koruyucu sıvılardan ayrılarak inkübatörlere yerleştirilir. Sağlıklı görünen embriyolar aynı gün içerisinde anneye transfer edilebilmektedir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

AMH Testi Nedir?

Anti-Müllerian Hormon adı verilen AMH hem erkeklerde hem de kadınlarda bulunan bir glikoprotein çeşididir. Cinsiyet farklılaşmasını sağlayan bu hormonun adı da buradan gelmektedir. Kadınlarda yumurtalıklarda yer alan, 6 mm ve daha küçük boyutlardaki foliküllerden salgılanmaktadır. Anne karnında salgılanmaya başlayan bu hormon menopozun sonuna kadar salgılanmaya devam etmektedir. Her ne kadar menopoz sonrasında da vücutta bulunsa da bu ölçülemeyecek kadar düşük bir seviyededir.

AMH hormonun en büyük özelliklerinden birisi de kadınlardaki yumurtalık rezervi konusunda bilgilendirici özelliğe sahip olmasıdır. Daha önce yumurta takibi FSH testi ile takip edilirken son yıllarda AMH testinin önemi artmıştır ve bilim çevresi tarafından kabul görmüştür.

AMH Testi Ne İçin Kullanılır?

AMH testinin başlıca kullanım amacı kadınlarda doğurganlığın değerlendirilmesidir.. Bunun dışında polikistik over sendromuna sahip olan kişilere AMH testi yapılması ise yumurtalıkların fonksiyonu hakkında bilgi vermektedir. Erkekler için bebek ve çocuklarda testis ve üreme fonksiyonlarının ölçülmesinde kullanılmaktadır. AMH testi tek başına bir çiftin doğal yollar ile çocuk sahibi olup olmayacağını değerlendirmeye yetmemektedir. Daha sağlıklı sonuçların elde edilmesi için FSH ve E2 testleri ile birlikte yapılmaktadır. Bu şekilde çiftin bebek sahibi olma şansı daha yüksek bir kesinlikle belirlenmektedir.

AMH Seviyesi Düşük Çıkarsa Ne Olur?

AMH testi sonucunda hormonun düşük çıkması kadınlarda yumurta sayısının ve kalitesinin düşük olduğunu göstermektedir. Bu da kadında doğurganlığın azaldığı anlamına gelmektedir. AMH sonucu düşük çıkan kadınların karamsar olmasına gerek yoktur ancak önlerindeki zamanı iyi kullanmaları gerekmektedir. 38 yaşından genç kadınlarda AMH değeri 2.0 ile 6.8 ng/ml olmalıdır. AMH seviyesi 0.5’ten düşükse çok düşük, 1.5’tan düşükse düşük, 2.0 ile 6.8 arasında ise normal ve 6.8’den yüksekse yüksek olarak kabul edilmektedir. AMH seviyesi özellikle polikistik yumurtalığı olan kişilerde yumurta hücreleri fazla olduğu için yüksek seviyelerde çıkmaktadır.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Tüp Bebekte Genetik Tarama

Tüp bebek tedavisinde genetik tarama yöntemi, en sağlıklı embriyoların tespit edilmesini ve bu embriyoların anne rahmine transfer edilerek gebelik şansının artmasını sağlayan bir yöntemdir. Genetik tarama yöntemi başta yaşı ilerlemiş olan anne adayları olmak üzere hemen hemen herkese uygulanabilmektedir.

Embriyolar geliştikten sonra en sağlıklı embriyoları seçmek son derece önemlidir ve gebelik şansını yakından etkilemektedir. Embriyo seçiminde kullanılan genetik tarama, embriyoların genetik açıdan herhangi bir anomali ya da gebeliğe engel teşkil edecek hastalıkları önceden tespit edilmesini sağlamaktadır. Genetik tarama yöntemi ile tüp bebek tedavisinde tekrarlayan başarısızlıklar ve genetik sorunlar ortadan kaldırılabilmektedir.

Genetik Tarama Hangi Durumlarda Uygulanır?

Genetik tarama ile embriyolar her durumda değerlendirilebilir. Ancak ortaya çıkan bazı belli başlı durumlarda genetik tarama kaçınılmaz olabilmektedir.

Her seferinde sağlıklı ve kaliteli embriyonun seçilmesine rağmen 2 ya da daha fazla tüp bebek girişiminin başarısız olduğu durumlarda genetik tarama yöntemine başvurmak mümkündür. Ayrıca 2’den fazla kez gebelik sürecinin düşükle sonuçlanması da genetik tarama yapılmasına neden olmaktadır.

Anne adaylarının 35 ve üzeri yaşta olması, anne veya baba adayında herhangi bir kromozom anomalisinin bulunması veya çiftin cinsiyet geçişli genetik hastalıklara sahip olması genetik taramanın yapılması için yeterli nedenler arasında yer almaktadır. Bu şekilde yaşanabilecek olan potansiyel olumsuzluklar minimuma indirilmektedir ve gebelik şansı önemli ölçüde arttırılmaktadır.

Tüp Bebekte Genetik Tarama Ne İşe Yaramaktadır?

Tüp bebek tedavisinde genetik tarama uygulaması genellikle herhangi bir hastalığı teşhis etmeye yönelik gerçekleştirilir. Genetik tarama uygulaması ile kistik fibroz, hemofili, orak hücre, talasemi, spinal kas atrofisi, Tay-Sachs hastalığı gibi hastalıklar teşhis edilebilmektedir. Bu rahatsızlıklar en yaygın tek gen bozuklukları arasında yer almaktadır. Ayrıca genetik tarama ile birlikte yapılan diğer uygulamalar ile daha birçok rahatsızlık ortaya çıkarılabilmektedir.

Embriyodan biyopsi ile alınan örnekten DNA’nın içeriği belirlenmektedir. Bu işlem için son derece yüksek teknolojiye sahip cihazlar kullanılmaktadır. Anormal DNA içeren embriyolar transfer edilmemekte ve sağlıklı DNA içeren embriyolar transfer edilerek çiftlerin sağlıklı bebek sahibi olmaları sağlanmaktadır.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Selenyum Desteği ile Tüp Bebek Tedavisinde Hızlı Sonuç Alın

Vücudun bağışıklığını arttıran selenyumun birçok faydası bulunuyor. Güçlü bir antioksidan olarak bilinen selenyum yumurta, karaciğer, ton balığı, morina balığı, kümes hayvanları ve brezilya fıstığında bol bol bulunuyor.

Serbest radikalleri azaltan, tiroid fonksiyonunu düzenleyen, astım semptomlarını düşüren selenyumun en büyük özelliklerinden birisi de erkeklerde sperm hareketliliğini sağlamaktadır. Sperm mitokondriyumu içerisinde dahil olan selenyum sperm hücrelerinin vajinal kanalı geçtiği sırada davranışlarının ve hareketliliklerinin artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle özellikle tüp bebek tedavisinde vücudun yeterli miktarda selenyum alması tüp bebek şansını önemli ölçüde arttırmaktadır.

Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme

Tüp bebek tedavisi öncesinde ve tedavi esnasında beslenme son derece önemlidir. Bu süreçte vücudun direncinin arttırılması için sağlıklı ve düzenli beslenme gerekmektedir.

Ispanak, fasulye, bezelye, sivri biber, patlıcan, lahana, brokoli, enginar, kereviz, semizotu, patates, domates, soğan ve sarımsak gibi sebzeler içerdikleri vitamin ve mineralle tüp bebek tedavisi sürecinde vazgeçilmez gıdaların başında gelmektedir. Bunların yanı sıra incir, elma, kayısı, muz, portakal, üzüm, mandalina ve armut da vücuda sağladıkları yararlar ile tüp bebek tedavisinde önemli rol oynamaktadır. Tüp bebek tedavisi süresince çiftlerin beslenmelerine dikkat etmeleri ve vücudun günlük ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. Bu şekilde başarı şansı önemli ölçüde artmaktadır.

Selenyum Desteği

Hamilelik süresince selenyum en önemli minerallerin başında gelmektedir. Türkiye’de sıkça görülen tiroid rahatsızlıklarının başında selenyum yetersizliği gelmektedir. Bu nedenle tiroid düzensizliği yaşan anne adaylarının selenyum takviyesi alması gerekmektedir. Ancak bu takviyeyi ilaçlar yerine brezilya cevizi gibi doğal gıdalardan almaları gerekmektedir.

Selenyum erkeklerde sperm kalitesi ve testosteron seviyesini arttırdığı gibi kadınlarda da doğurganlığı arttırmaktadır. Bunların yanı sıra ülkemizde rahatça bulunabilen ve selenyum açısından son derece zengin olan kinoa ve chia tohumlarının tüketilmesi de tavsiye edilmektedir.

Selenyumun E vitamini ile birlikte alınması erkeklerde başarı oranını önemli ölçüde arttırmaktadır. Yapılan araştırmalara göre sperm sayısının düşüklüğü selenyum eksikliği ile doğru orantılıdır. Bu nedenle çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin başarıya ulaşmaları için vücudun günlük selenyum ihtiyacını düzenli olarak karşılaması gerekmektedir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Servikal Yetmezlik ve Serklaj Hakkında Bilinmeyenler

Rahim ağzı olarak da bilinen serviks bazı durumlarda olması gereken açıklıktan çok daha geniş bir açıklığa sahip olabilmektedir. Bu gibi durumlara rahim ağzı yetmezliği ya da servikal yetmezlik adı verilmektedir. Hamileliğin ilerleyen dönemlerinde serviksin yeteri kadar kapalı olamaması durumunda doğum sancıları başlamadan açılma başlayabilmektedir. Böylece erken doğum riski ortaya çıkmaktadır. Servikal yetmezlik genel olarak daha önce rahim içerisinde yer alan miyom ya da poliplerin çıkarılması için histeroskopi yöntemi uygulanmış olanlarda, daha önce doğum yapmış olanlarda, kürtaj yaptırmış olanlarda ve daha önce forseps ya da vakumla doğum yapmış olanlarda görülme riski diğerlerine göre daha fazla olmaktadır.

Servikal Yetmezlik Nasıl Belirlenir?

Servikal yetmezlik tanısı basit bir muayene ile konabilmektedir. Adet dönemi dışında yapılan kontrollerde rahim ağzı açıklığı en fazla 8 mm civarında olmalıdır. 8 mm’den fazla olan rahim açıklığı servikal yetmezlik olarak kabul etmektedir. Hegar bujisi ile yapılan testler ile kesin tanı konabilmektedir. Bu test hastaya herhangi bir rahatsızlık vermeden yapılabilmektedir. Hamilelerde ise bu tanıyı koymak biraz daha zordur. Düşük veya erken doğuma göre daha zor tespit edilebilen servikal yetmezlik kaynaklı doğumlar genellikle hamileliğin 18 - 22. haftaları arasında görülmektedir. Diğer taraftan erken doğum ise genellikle hamileliğin 26. haftasından sonra meydana gelmektedir.

Serklaj Nasıl ve Ne zaman Yapılır?

Serklaj uygulaması için en ideal dönem hamileliğin 12. ve 14. haftaları arasıdır. Buna profilaktik serklaj adı verilmektedir. Diğer taraftan bazı durumlarda doğumdan sonra serklaj yapılması gerekebilmektedir. Bu gibi durumlarda ileriki hamileliklerde de serklaj yapılması gerekmektedir. Diğer taraftan daha önceden erken doğum yapmış kişilere ya da vajinal ultrasonografide serviskin uzunluğunun 2 cm ya da daha kısa olduğu durumlarda veya amniyotik kesede hunileşme görüldüğünde acil serklaj yapılması gerekmektedir. Ancak doğum aktif bir şekilde başladığında, rahim içerisinde kanama meydana geldiği esnada, su kesesi açıldığında, rahim ya da amniyotik kesede iltihaplanma meydana geldiğinde, fetal anomalilerde ve fetusun canlı olmadığı durumlarda herhangi bir serklaj uygulaması yapılamamaktadır.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Genital Estetik ile Fizyolojik ve Psikolojik Cinsel Sorunlara Son

Kadınların vajinal bölgelerinde doğuştan gelen ya da sonradan oluşan deformasyonların ve şekil bozukluklarının giderilmesine yönelik yapılan operasyonlara genital estetik operasyonları adı verilmektedir.

Fonksiyonel ve psikolojik etkilerin olduğu durumlarda bu rahatsızlıkların giderilmesi ile beraber dış görünümün de onarılması nedeniyle kadınların yaşadığı öz güven problemlerini ortadan kaldırmaktadır. Genital organın estetik bulunmaması ve cinsel ilişkiden zevk alamamaya kadar birçok problemin giderildiği bu operasyonlara ilgi her geçen yıl artış göstermektedir.

Özellikle estetik kaygısı yaşayan kadınlarda deformasyon ve şekil bozuklukları beraberinde çekingenlik, utangaçlık, içe kapanma ve cinsel isteksizlik gibi problemlere neden olabilmektedir.

Genital operasyonlar ile fiziksel olduğu kadar psikolojik problemlerin de önüne geçilmektedir.

Genital Estetik Operasyonları Kimler Tarafından Yapılmalı?

Estetik operasyon denince akla ilk olarak plastik cerrahlar gelmektedir. Ancak genital estetik operasyonlar mutlaka kadın doğum uzmanları tarafından yapılmalıdır. Vücudun hassas bir bölgesi olması ve üreme sisteminin merkezi olması nedeniyle genital bölge estetiklerinde kadın doğum uzmanlarının yer alması gerekmektedir. Böylelikle yapılacak yanlış bir müdahale sonucunda üreme sistemine zarar gelmesi olasılığı minimuma inmektedir.

Yapılan operasyonlarda kadın doğum uzmanları ile beraber plastik cerrahlar da görev alabilmektedir.

Genellikle lokal anestezi ile yapılan operasyonlar hastanın isteği doğrultusunda genel anestezi ile de yapılabilmektedir. Lokal anestezi ile yapılan operasyonlardan sonra genellikle hastalar gün içerisinde taburcu edilebilmektedir.

Genital Estetik Operasyonları

Günümüzde gelişen teknoloji ile beraber genital estetik operasyonları da geniş bir yelpazeye ulaşmıştır. Sıkça uygulanan operasyonlar arasında vajinanın iç ve dudak estetiği, klitoris üzerinde yer alan katlantıları düzeltme operasyonları, vajina daraltma, genital bölge beyazlatma, vajina sıkılaştırma, dış genitayla sıkılaştırma, büyük dudakların küçültülmesi, dudaklara dolgu uygulaması, mon pubis estetiği ve kızlık zarı onarımı yapılabilmektedir.

Özellikle son yıllarda lazerli genital estetik uygulamaları son derece yaygın hale gelmiştir. Bu nedenle operasyonlar kısa bir sürede gerçekleştirilebilmekte ve çoğunda hastalar aynı gün içerisinde taburcu edilebilmektedir.

Diğer taraftan operasyon sonrası iyileşme süreci de oldukça azdır. Hastalar yaklaşık bir hafta içerisinde günlük hayatlarına ve 2-3 haftalık sürelerde cinsel yaşamlarına geri dönebilmektedir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.